diorex

Hocaefendi'nin Sandukası - Emre Kongar Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hocaefendi'nin Sandukası kimin eseri? Hocaefendi'nin Sandukası kitabının yazarı kimdir? Hocaefendi'nin Sandukası konusu ve anafikri nedir? Hocaefendi'nin Sandukası kitabı ne anlatıyor? Hocaefendi'nin Sandukası kitabının yazarı Emre Kongar kimdir? İşte Hocaefendi'nin Sandukası kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 02.03.2022 22:00
Hocaefendi'nin Sandukası - Emre Kongar Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Emre Kongar

Yayın Evi: Remzi Kitabevi

İSBN: 9789751401441

Sayfa Sayısı: 166

Hocaefendi'nin Sandukası Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Cinayet, aşk, serüven, esrar.

İslam, Egzistansiyalizm, Diyalektik.

Medrese öğrencilerinin kurduğu gizli örgüt.

İşkence ve entrika. Rakamların sırrı.

Bütün bunlar,

ünlü bilim adamı Emre Kongar'ın

tarihsel roman biçiminde kaleme aldığı

toplumsal eleştiri alegorisinin ögeleri.

Keyifle okuyacaksınız.

(Arka Kapak)

Hocaefendi'nin Sandukası Alıntıları - Sözleri

  • Bakın nasihatnamede Keykavus ne diyor: teklik yalnız Allah’ta vardır. Allah’tan başkası çifttir. Yani her şey ikişerdir. Ve bu iki birbirine düşmandır. Nitekim cisim ve can; ölmek ve dirilmek; ve suret ve sıfat; ve akıl ve nefis; ve asıl ve feri; ve zaman ve mekan; ve sezgi ve işaret; ve kuşku ve kesinlik hep ikilik alametidir.
  • Sen dinden imandan ne anlarsın! Ben ibadetlerin en yücesini yapıyorum: Kendimi dinliyor, bu dünyadaki yerimi, görevimi sorguluyor, Allahıma ulaşmaya çalışıyorum. Buna "tefekkür" denir. Senin kıldığın namazdan da daha yücedir Allah indinde.
  • Evlat unutma ki tek tanrılı dinlerin hepsi bağışlayıcılığı öngörür ama, iktidarı elinde tutanlar, yani bu dinleri uygulayanlar, kendi görüşlerinden sapanları en sert biçimde eleştirir ve onları ellerine fırsat geçer geçmez de yok ederler. Çünkü yöneticiler açısından sorun Allah sorunu değil, iktidar sorunudur. İktidarı Allah adına ellerinde tuttuklarını öne sürenler, aslında kaba kuvvet aracılığı ile ele geçirip hükümdarlıklarını yine silah gücü ile sürdürenlerdir. Gerek Avrupa'daki, gerek Asya'daki bütün hanedanlar böyledir. Bu hanedanlar iktidarlarını korumak için işledikleri cinayetleri örtbas etmek için de, ('kendi menfaatim için yapıyorum' diyemediklerinden) 'Allahı'ın hizmetinde olduklarını öne sürerek halkı aldatırlar. Aslında din adına yapılan savaşların pek çoğu kişisel iktidar ve para hırsı adına işlenen cinayetlerdir. Bunun en güzel örneği de Haçlı Seferleridir.
  • Bir liderin liderliği normal zamanlardan çok, bunalım çıktığı zaman, buhran anında belli olur.
  • “Aslında din adına yapılan savaşların pek çoğu kişisel iktidar ve para hırsı adına işlenen cinayetlerdir. Bunun en güzel örneği de Haçlı seferleridir.”
  • Sen aslında günahkâr vücudun ile erdemli aklın arasındaki kavganın denge noktasında oluşan bir mahlûk-u eşref değil misin?
  • İnsanın neresi acıyorsa canı oradadır.
  • "Demek ki 'iki' olmak, insanın yapısında, evrenin özünde var. Ama yine de 'ikilik' çıkarmak, bölünmeye ve zayıflamaya yol açıyor. O halde bölünmeyi ve zayıflamayı önlemek için yapılacak en iyi şey bu 'ikili' yapıyı, birbiri ile ilişki ve karşılıklı etki içinde, bütünü güçlendirmek için kullanmaktır."
  • "... bu zıtların etkileşimi çok önemli bir olay. Çünkü bir yapıyı ikiye ayırarak yok eden bölücülüğü ortadan kaldırıyor. Tam tersine zıtların ilişkisi ile birliği ve bütünlüğü güçlendiriyor."
  • "Kimleri "kafir" ilan edip kelle isteyeceğine ise o sırada iktidarda kimlerin olduğuna, kendi çıkarlarına hangi grubun en iyi hizmet edeceğine bakarak karar verirdi. Önce iktidardaki gruba karşı "düşmanlar" üretir, sonra bunları "kafir" ilan eder, en sonunda da kellelerini isteyerek, egemen grubun ne denli sadık bir hizmetkarı olduğunu kanıtlardı."
  • "Memleketlilik ve hemşehrilik ayrımlarını sürekli canlı tut."
  • "Tarikatları ve tarikatçılığı sürekli destekle. Fırsat buldukça hepsini birbirine çekiştir."
  • "... medreseye nüfuz et. Hem kendi inançlarını öğrencilere aktar, hem medrese düzenini yık. İyi adam yetiştirilmesini engelle. Bunun için bir yandan hocalık ederken, öte yandan Padişah'a nüfuz eyleyerek, medrese düzenini çökertici tedbirler almasını sağla."

Hocaefendi'nin Sandukası İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Günümüz gerçeklerine tarihten bir dönemin anlatımıyla ışık tutan bir roman Hocaefendi'nin Sandukası. Kitabın yazılış hikayesi etkileyici. Farklı bir üslup, farklı bir konu... Tarih eski gibi gözüküyor ama bugünü de çok güzel anlatıyor. En güzel yanı ise Osmanlı'nın bir bölümüne ışık tutması. Kitabın başında Kongar'ın da dediği gibi bölüm sıralamanızı değiştirip kendinize göre bir tane daha macera oluşturabiliyorsunuz. Kitabın içinde kendi kendiyle çelişen yerleri de var. Bittiğinde sizin de aklınızda "Bunlar hayal ürünü mü yoksa gerçek miydi?" diye bir düşünce oluşursa eğer ilk sayfasını tekrar okuyun. :) Keyifli okumalar :) (Tuğçe)

Okul yıllarımda en sevmediğim dersti tarih... Ne kadar önemli olduğunu anlamak ve okumaya başlamak için 30'lu yaşları beklemem gerekiyormuş ama. Tarih okumaya başladığımda daha da eskilere Homeros'a kadar gitmem gerektiğini gördüm. Oradan felsefeye, oradan mitolojiye derken iş sarpa sardı. O kadar çok şey vardı ki okunacak sıraya sokmak bile aylar sürebilirdi. Biraz oradan biraz buradan derken ilerleme başladı. Başladı ama dünya tarihinde değişen bir şey olmadığını görmek çok ilginçti. Hep derler tarih tekerrür eder diye de okuyunca anlıyor insan, bu derece mi ders çıkartmaz insanoğlu diye. Çıkarmıyor işte. Ne alakası var derseniz, hep entrika, hep cinayet, hep hırs, kıyıda köşede aşk, kullanılan ve atılan insanlar, herkesten saklanan gerçekler, göz boyamalar. Emre Kongar, bir sosyolog olarak bu konuyu güzelce deşmiş. Sultan Mehmet zamanındaki bir gizli oluşumun peşine düştüğü sandukanın macerası bu roman. Sandukayı ele geçirmeye çalışırken kaçırılan gerçeklerin kitabı. Kuvvetli bir metafor sanduka. Bir bilinmez, içinde ne var, belge, zehir, vs derken kopup giden gerçekler olduğunu görmek ironik. Kanımca tek sıkıntısı var kitabın o da dil. Her ne kadar Türkçe yazılmaya çalışılmış ise de eski Türkçe kelimeler hayli fazla kitapta. Molla Hayrettin ile Ebu Cafer'in Gazali özelinde materyalizm tartışması bu sebeple zor anlaşılır ama kısacık bir bölüm. Beklenmeyen ve keyifli bir Emre Kongar romanı diyebilirim rahatlıkla. Sn. Kongar'ın giriş kısmındaki açıklamalarından sonra "Beyaz Kale"yi aldım (kısa ama Orhan Pamuk diyeyim). Sonraki adım ise "Gülün Adı". İyi okumalar. (Ebru Hacıalioğlu)

Emre Kongar'ın hayal gücünden çıkmış, biraz puslu kıtalar atlasını biraz gülün adını çağrıştıran fatih sultan mehmet dönemi yaşanan entrika gizem dolu bir roman. Gizli örgüt oluşumları, ebced hesabı, vatan hainliği peşindeki devşirmeler kitabın ağır basan konuları. Kongar romanını o kadar inandırıcı yazmış ki kitabın en başında her şey kurgu diye belirtmesine rağmen okurken arada bir "acaba" dedirtmeyi başarıyor. (oe)

Kitabın Yazarı Emre Kongar Kimdir?

Prof. Reşit Emre Kongar (d. 13 Ekim 1941, İstanbul), Türk toplum bilimci.

Babası, Şişli Terakki ve Pertevniyal Liseleri felsefe öğretmenlerinden İhsan Kongar, annesi ise yine Şişli Terakki Lisesi'nde bir süre felsefe öğretmenliği yapan, Zapyon Kız Lisesi felsefe öğretmeni Mesude Kongar'dır.

İlk, orta ve lise eğitimini Şişli Terakki Lisesi'nde gören Kongar, 1958-1959 öğretim yılında fen şubesinden mezun oldu. 1963 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü'nü, 1966 yılında da Michigan Üniversitesi Sosyal Çalışma Yüksek Okulu'nu, M.S.W derecesiyle bitirdi. 1968 yılında Hacettepe Üniversitesi'nde Sosyal Çalışma Yüksek Okulu'nu kurdu ve buraya müdür olarak atandı.1981 yılı Temmuz ayında "Atatürk ve Devrim Kuramlar" adlı takdim teziyle Hacettepe Üniversitesi Senatosu'nca profesörlüğe yükseltildi.

15 Şubat 1983 tarihinde, askerî rejimin üniversite konusundaki uygulamalarını protesto etmek için üniversiteden istifa etti. 1983-1987 yılları arasında Hürriyet gazetesinde danışmanlık, 1987-1991 yılları arasında ise KAMAR Kamuoyu Araştırma Şirketi'nde yöneticilik yaptı. 17 Nisan 1992 yılında Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı'na atandı. Kasım 1995'de bu görevini bırakıp Hacettepe Üniversitesi öğretim üyeliğine geri döndü. 2001 yılında Cumhuriyet gazetesi yayın danışmanlığına atandı. Halen Yıldız Teknik Üniversitesi İktisat bölümünde sosyoloji ile Türkiye'nin Toplumsal Yapısı dersi vermekte ve Mehmet Barlas'la birlikte NTV'de Yorum Farkı programını sunmaktadır.

Emre Kongar Kitapları - Eserleri

  • Kızlarıma Mektuplar
  • Tarihimizle Yüzleşmek
  • Abd'nin Siyasal İslam'la Dansı
  • Konsantremi Bozma! Medya ve Medyatik Türkçe Notları
  • Hocaefendi'nin Sandukası
  • Ben Müsteşarken

  • İçimizdeki Zalim
  • Demokrasimizle Yüzleşmek
  • Babam, Oğlum, Torunum
  • Yaşamın Anlamı
  • Gezi Direnişi
  • 21. Yüzyılda Türkiye
  • Atatürk

  • 28 Şubat ve Demokrasi
  • Herkesten Bir Şey Öğrendim
  • Türk Toplumbilimcileri
  • 12 Eylül Kültürü
  • Atatürk Üzerine
  • Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği
  • Yozlaşan Medya ve Yozlaşan Türkçe

  • Küresel Terör ve Türkiye
  • Yamyamlara Oy Yok!
  • Trajikomik
  • Demokrasi ve Vampirler
  • Devrim Tarihi ve Toplumbilim Açısından Atatürk
  • Yazarlar, Eleştiriler, Anılar
  • Diren!

  • İzmir’de Kentsel Aile
  • Türkiye Üzerine Araştırmalar
  • İmparatorluktan Günümüze Türkiye'nin Toplumsal Yapısı Cilt 1 - 2
  • Kültür Üzerine
  • Demokrasi ve Kültür
  • Atatürk Ve Devrim Kuramları
  • Demokrasi ve Lâiklik

  • İstanbul
  • Cavit Orhan Tütengil
  • Kültür ve İletişim
  • 12 Eylül ve Sonrası
  • Demokrasi İşçinin Ekmeğidir
  • Üniversite Üzerine

Emre Kongar Alıntıları - Sözleri

  • Unutmayın, sıradışı olmanın sırrı, insanları rahatsız eden çarpıcı kişilik özelliklerinde değil, günlük yaşamın küçük ayrıntılarında saklıdır. (Kızlarıma Mektuplar)
  • Çünkü ancak bireyin hak ve özgürlükleri güvence altında ise, iktidara ters düşen düşünceler savunulabilir. (Demokrasi ve Kültür)
  • Pek doğal olarak bütün toplumlarda paylaşma iktidarlarla doğrudan ilgilidir, çünkü kim iktidarda ise, üretimden kimin, ne pay alacağına da o karar verir. (28 Şubat ve Demokrasi)
  • Bana kalsa hayatında hiç aşık olmamış insanlara kesinlikle politikayı yasaklarım: Çünkü aşkın ateşiyle yanmamış bir insana ülke yönetimini emanet edemem. Çünkü tek bir insanı tutkuyla sevmeyi bilmeyen, bu duyguyu yaşamayan birinin, ülkesini, ülkesindeki insanları gerçekten sevebileceğine inanmam. (İstanbul)
  • Saltanat hanedanı hala milletten gaspedilmiş malları muhafaza için avukatlar tutarak mahkemelerde uğraşırken Atatürk'ün bu teberru ne kadar manalıdır. (Atatürk)
  • İçte sömürü, dışta kan ve savaş, ve bütün bunların gerekçesi olarak kullanılan tek tanrılı dinler ve onların mezhepleri, Birinci Küreselleşme'nin dünyaya armağanlarıydı. (Diren!)

  • Türkiye’nin eski deyimle “İstiklal Harbi” yeni söyleyişle “Bağımsızlık Savaşı” gerçek bir destandır. (Tarihimizle Yüzleşmek)
  • Sovyetler ve Yugoslavya deneyimleri, bize; * Bireysel özgürlüklerin güvencede olmadığı sistemlerde, farklı kültürel kimliklerin korunmasının ve geliştirilmesinin, ister üniter ister federal devlet yapıları çerçevesinde olsun, olanaklı olmadığını göstermiştir. (Diren!)
  • "Ben yazılarımı , bütün yaşamımla bile bu dünyada hiçbir şeyi etkileyemeyeceğimi bilerek umutsuzca , ama tek bir makale ile tüm dünyayı değiştirebilecekmiş gibi bir sorumlulukla yazıyorum." (Herkesten Bir Şey Öğrendim)
  • İlkel insan dünyaya ben ve düşmanlarım olarak bakar. (28 Şubat ve Demokrasi)
  • Büyük medyadan öğrendiğimize göre anlışanlı klüplerimiz kendi futbol sahalarına ve kalelerine büyü yaptırıyorlar­mış. Böylece karşı takımın "kısmeti bağlanıyor'', kendi şansla­rı ise açılıyormuş. Bu büyüleri yapanlar da Afrika büyüsü gibi evrensel yön­temler kullanıyorlarmış. İşte size müthiş bir mizah: Anadolumuz'un, etkisi ispatlanmış muska ve büyüleri du­rurken, büyük klüplerimizin Afrika kökenli büyüler kullan­ması kadar gülünç ve mizahi bir olay olabilir mi? Doğrusu ben haberleri okuyunca çok güldüm ve "Ne ka­dar komik bir durum," diye düşündüm: Sen, büyü tarihine geçecek her türlü dua ve muskayla tüm bir kültür ve gelenek oluştur, kısır kadınlardan kocalarını eve bağlamak isteyenlere, koca arayan genç kızlardan rakibinin zürriyetini engellemek isteyenlere kadar her derde deva ol, ondan sonra senin futbol takımların gitsinler Afrika büyüsü yaptırsınlar! Olacak iş değil. Gerçek hayatın gülünçlükleri, her türlü kurmaca mizahı ve hicivi aşıyor Türkiye' de! (Trajikomik)
  • "HER HALK LAYIK OLDUĞU İKTİDAR TARAFINDAN YÖNETİLİR." (Diren!)
  • Kitap düşmanlığı, kâğıt zamları, kısacası, okumaya karşı ekonomik, hukuksal ve siyasal engeller, hep toplumumuza, kendimize, kendi fikirlerimize yeterince güvenmememizden geliyor. (Yaşamın Anlamı)

  • Teknolojik değişikliklerin ve ilerlemenin insanlar arasın­da barışı, dostluğu, sevgiyi geliştireceğini düşünenler yanılı­yorlar. İnsan hep aynı insan olarak kalacak: Yine uyuşmazlık, yine şiddet ve yine huzursuzluk süre­cek. Genetik çalışmalarla insanların saldırganlık dürtüleri yok edilse bile, bunları yok edenler, yani yöneticiler bu duyguları sürdürecekleri için insanlığın yazgısı değişmeyecek. Bazı yazarlar, istedikleri kadar gelişen ve ilerleyen teknolo­jinin toplumsal sorunları çözeceğini öne sürsünler, teknolojik gelişme asla bunu getirmeyecek. Tam tersine, elindeki yok edici araçlarla çok gelişmiş insan­oğlu, daha etkin bir biçimde çevresini ve düşman belledikleri­ni tahrip etmeye yönelecek. Belki daha başka boyutlarda ve başka görüntüler altında, ama savaş devam edecek. Uzayda karşılaşacağımız öteki canlı türlerinin "Vay haline!" (Trajikomik)
  • "Kimleri "kafir" ilan edip kelle isteyeceğine ise o sırada iktidarda kimlerin olduğuna, kendi çıkarlarına hangi grubun en iyi hizmet edeceğine bakarak karar verirdi. Önce iktidardaki gruba karşı "düşmanlar" üretir, sonra bunları "kafir" ilan eder, en sonunda da kellelerini isteyerek, egemen grubun ne denli sadık bir hizmetkarı olduğunu kanıtlardı." (Hocaefendi'nin Sandukası)
  • 12 Eylül darbesini yapan askerler üniversiteyi bütünüyle susturmak için, yeni bir yasa çıkarmışlardı. Bu yasaya YÖK deniyordu. (Yaşamın Anlamı)
  • Atatürkçülüğün en kolay tanımı Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşam döneminde yapılabilirdi: Mustafa Kemal Paşa’nın ya da Gazi’nin yanındaysanız, Atatürkçü idiniz. Onun yaptıklarının karşısında iseniz de Atatürkçü değildiniz. (Atatürk Üzerine)
  • İktidara gelen Demokrat Parti, hükümet programında da işçilere grev hakkını tanıyacağını belirtiyordu. Fakat, Demokrat Parti, sendikalara grev hakkı vermek bir yana, siyaseti yasaklayan ünlü beşinci maddeyi son derece dar yorumlamaya başladı ve sendikaların nefes alması bile zorlaştı. (Demokrasi İşçinin Ekmeğidir)
  • Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti'ni hem laik diye nitelemekte, hem de din derslerini ilk ve ortaöğretimde zorunlu kılmaktadır. (28 Şubat ve Demokrasi)
  • Bakın nasihatnamede Keykavus ne diyor: teklik yalnız Allah’ta vardır. Allah’tan başkası çifttir. Yani her şey ikişerdir. Ve bu iki birbirine düşmandır. Nitekim cisim ve can; ölmek ve dirilmek; ve suret ve sıfat; ve akıl ve nefis; ve asıl ve feri; ve zaman ve mekan; ve sezgi ve işaret; ve kuşku ve kesinlik hep ikilik alametidir. (Hocaefendi'nin Sandukası)

Yorum Yaz