diorex
sampiyon

Hüküm Gecesi - Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hüküm Gecesi kimin eseri? Hüküm Gecesi kitabının yazarı kimdir? Hüküm Gecesi konusu ve anafikri nedir? Hüküm Gecesi kitabı ne anlatıyor? Hüküm Gecesi kitabının yazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu kimdir? İşte Hüküm Gecesi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 11.03.2022 18:00
Hüküm Gecesi - Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Yayın Evi: İletişim Yayınları

İSBN: 9789754705676

Sayfa Sayısı: 334

Hüküm Gecesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

1908-1911 yılları arasındaki siyasî olaylar. İttihat ve Terakki Fırkası’nın egemen olduğu dönemin muhalif gazeteci gözüyle eleştirisi. Kişisel çıkarlar uğruna girişilen ve halkın yararına herhangi bir düşünceye, ülküye dayanmayan çatışmalar. Bir devrin çözülüşü.

Yirminci yüzyılın ilk yarısında büyük bir üretkenlikle dergilere yazdığı şiir, öykü, makale ve eleştri türü yazılarla Türk edebiyatı sahnesine adımını atan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, romanları, hikayeleri, denemeleri, oyunları ve anılarıyla, en önemli edebiyatçılarımız arasında yer alır. Üslup özellikleri bakımından Yakup Kadri'nin 1910'dan 1974'e dek verdiği eserler Türkçe'nin geçirdiği bütün evreleri yansıtır. Eserlerinin konu ve fikir zenginliği de dil özelliklerinin çeşitliliğinden aşağı kalmaz. Yakup Kadri'nin Fransız edebiyatı etkisinde başlayan yazarlığı, 1920'lerden sonra özgün bir sese kavuşarak siyasi ve sosyolojik konulara, tarihe, dönem çatışmalarına ve birey psikolojisi irdelemelerine yönelir. Fecr-i Ati'den yetişmiş ama bunu izleyen elli yıl boyunca toplumsal koşullar, tarihi süreçler ve bireysel portreleri romanın dokusuna işlemek için roman tekniğiyle de boğuşmuş bir yazar olan Karaosmanoğlu'nun eserleri, hala tüketilmemiş ayrıntılarının tartışılıp incelenmesi gereken zengin bir "panoroma"dır.

 

Hüküm Gecesi Alıntıları - Sözleri

  • Sevmeden sevilmek kadar büyük bir ruh işkencesi yoktur.
  • "Gerçekte, tabiat için güneş ne ise cemiyet için hürriyet oymuş! Bütün insanlar onun aydınlığında, onun sıcaklığında gelişip serpilir, bütün zekâlar, ruhlar ve bütün enerjiler ancak hürriyetin ışığında gelişebilirmiş!"
  • "Gönül rahatlığı, vicdan huzuru... mesut olmanın sırrı yalnız bunda değil midir?"
  • Türk milleti ona, sebebi bilinmeyen bir acının pençesinde ne yapacağını, ne isteyeceğini bilemez bir halde görünüyordu.
  • İdam mahkumları, son dakikalarında şafağın söktüğünü görürler mi? Eğer göremezlerse, ne yazık! Çünkü, bu, onların sonsuz karanlığa götürebilecekleri biricik aydınlık hatırasıdır.
  • "Kerim Bey, namusum üzerine yemin ederim, siz gelinceye kadar bu kadar neşeli değildik."
  • Yüksek, asil ve ateşli ideallere susamış bir neslin sussuzluğu onun nabızlarında vuruyordu.
  • Ahmet Kerim, kendi ruhunun bir kanunu olduğunu da hiç bilmemiş , hissetmemiştir. Hep başkalarının istek ve iradesine göre yaşamıştır. Ve onun içindir ki, yaşayamamıştır. Henüz ömür denilen yolun ortasına varmadan dizleri bükülmüş, yere kapanmıştır. Onu kim buradan kaldıracak? Oh, artık geçmiş ola...
  • "zafere ancak düşüncede ve harekette sıkı bir birlikle erişilebilir."
  • Sevmeden sevilmek kadar büyük bir ruh işkencesi yoktur.
  • Her şeyden önce unutmak istiyordu. Kendini unutmak, gideni unutmak şimdiye kadar bildiği, yaptığı, gördüğü şeylerin hepsini unutmak istiyordu.
  • Ahmet Kerim, kendi üzerine bu kadar ateşli bir şefkatle titreyen kalbin tasasından haberlidir.
  • "Sevmeden sevilmek kadar büyük bir ruh işkencesi yoktur."
  • Yiyen, içen, gezen, konuşan, gülüp oynayan benliğimizle düşünen, gören duyan benliğimiz arasındaki yol ne uzundur.

Hüküm Gecesi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Siyasi bir eseri geride bıraktık. Yakup Kadri’nin henüz 26 yaşında öldürülen gazeteci Ahmet Samim olayı ve Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesiyle cereyan eden İttihat ve Terakki ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası arasındaki çekişmenin öyküsünü konu aldığı, tarihi bilgileri tazelememiz ve yeniden öğrenmemiz açısından kıymetli bir eser. Sosyal ve siyasal hayatı ön plana çıkarırken aslında dönemin siyasi çekişmesini, suikastları, dış borçları, kişisel çıkarları, siyasi hataları, sistemin yozlaşması ve ahlaki çöküntüyü gözler önüne seriyor roman. Yapılan hatalar, başarısız hamleler ve herkesin kendini kaçırması olayların dayanak noktası. Özellikle bir tarafta hiçbir soruna somut çözümler üretemeyen, ordusu güçsüz ve siyaseti de bilmeyen ve iktidar peşindeki grup; diğer tarafta düşmanını bilmeyen ama tarihin kendisine yüklediği kurtarıcılık görevini üstlenen bir nesil. Bu iki grubun lanse edilmesi ve çatışması da çok güzel yazılmış. Karakterlerden bahsedelim: Ahmet Kerim her akşam bir evin önünden geçerken kulağına gelen piyano seslerini dinler. Bu onda alışkanlık yapmıştır. Sesin sahibini merak eder, görmek için can atar ama cesaret edemez hiçbir zaman. Daha sonraki günlerde dışarıda da yolları kesişecek, mektuplaşmalar başlayacak ve nihayet birbirleriyle konuşabileceklerdir. Tabi devamında gelen sürgün ve öncesinde yaşananlar da can alıcı noktalar olarak ayrılabilir. Cesaret edip böyle kitapları kaleme almak da başarı bana göre. Tabi şimdikiler gibi basit iddialarla değil, yoğun ve inandırıcı gerçeklerle yazılmış kitaplar bir başka. Ya da kalemini seviyoruz diye objektif olamıyoruzdur belli olmaz açıkçası. Hepimize iyi okumalar dilerim.. (Sadık Kocak)

Osmanlının son dönemlerinde yönetimi ele geçiren, İttihat ve Terakki'nin gündelik politikaları ve parti ihtiraslarının memleketi yuttuğu bir ortamda, muhalif bir tavır sergileyen gazeteci ve Ahmet Kerim'in başından geçen olayları konu alan bir roman. (caner akcan)

Hüküm Gecesi'ni okuyup bitirdiğimde ülkemin yakın tarihini gösteren bir bulmacanın ilk parçasını bulmuş gibi oldum. Eser, Abdülhamid’in tahtan indirilip, 2. Meşrûtiyet ilanının peşi sıra yaşanan olayları baş kahramanımız genç gazeteci yazar, zamanın milliyetçi muhaliflerinden Ahmet Kerim’in gözünden anlatıyor. Ülkesinin çıkarlarını düşünmeye çalışan, neye inanıp tutunacağını bilmeyen genç neslin,siyasi çalkantılar içersinde nasıl yok olduğunu, iktidar hırsı uğruna nasıl harcandığının acıklı öyküsünü gözler önüne seriyor. 1910 yılından başlayıp üç yıllık döneme damga vurmuş kritik tarihsel olayları ve gerçek kişileri de kendi öz tasvirleriyle oldukça canlı detaylandırılmış. Bu sebeple roman dönemin meraklısı biri olarak beni oldukça heyecanlandırdı fakat (bunu da belirtmeliyim) Yakup Kadri’nin anlatımı bu eserde yer yer sürükleyici olsa da bütüne bakınca didaktik.İttihat Terakki- Hürriyet İtilaf partisi çatışmalarını tamamen realist, biraz belgesel tadında anlatılmış. Eserde beni en etkileyen bölüm ilk gazeteci suikastlarından birinin anlatıldığı Ahmet Samim’e atılan tek kurşun ve sonrasında onu tehlikeye atan kıdemli muhaliflerin suskunluğu karşısında Ahmet Kerim’in hissettikleri ve yaşadığı hayal kırıklığı oldu. Bugün üzüntüyle bahsettiğimiz apolitik, adam sendeci, ideallerini yitirmiş kuşağa gelene kadar hangi parlak gençlerin susturulup en iyi ihtimalle sürgün edildikleri köşede masalarına kapanıp ağladıklarını düşünmekse gerçekten kahredici... (Duygu Erkut)

Hüküm Gecesi PDF indirme linki var mı?

Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Hüküm Gecesi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hüküm Gecesi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kimdir?

27 Mart 1889´da Kahire´de doğdu. İlköğrenimine ailesiyle birlikte gittiği Manisa´da başladı. 1903´te İzmir İdadisi´ne girdi. Babasının ölümünden sonra annesiyle yine Mısır´a döndü, öğrenimini İskenderiye´deki bir Fransız okulunda tamamladı. 1908´de başladığı İstanbul Hukuk Mektebi´ni bitirmedi. 1909´da arkadaşı Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. 1916´da tedavi olmak için gittiği İsviçre´de üç yıl kadar kaldı. Mütareke yıllarında İkdam gazetesindeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı´nı destekledi. 1921´de Ankara´ya çağrıldı ve bazı görevler verildi. 

1923´te Mardin, 1931´de Manisa milletvekili oldu. Bir yandan da gazeteciliğini ve roman yazarlığını sürdürdü. Kadro Dergisi 1932´de Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge ve İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte Kadro dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Savunduğu bazı görüşler aşırı bulunduğu için Kadro dergisinin 1934´te yayımına son vermek zorunda kalmasından sonra Tiran elçiliğine atandı. Daha sonra 1935´te Prag, 1939´da La Haye, 1942´de Bern, 1949´da Tahran ve 1951´de yine Bern elçiliklerine getirildi. 27 Mayıs 1960´tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi. Siyasal hayatının son görevi 1961-1965 arasındaki Manisa milletvekilliği oldu. 13 Aralık 1974´te Ankara´da öldü. 

Yazı Hayatı: Karaosmanoğlu yazarlığa Ümit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. Fecr-i Âticiler´in `sanat şahsî ve muhteremdir` görüşünü paylaştığı ve `sanat için sanat` yaptığı bu ilk döneminde Nirvana adlı bir oyun, makaleler, denemeler, düzyazı şiirler ve öyküler yazdı. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında ülkenin durumu, sanat anlayışını değiştirmesine yol açtı. Türk toplumunun çeşitli dönemlerdeki gerçekliğini sergilemek istediği için bir ikisi dışında eserlerinde belli tarihi dönemleri ele aldı. Kiralık Konak I. Dünya Savaşı öncesinin, Hüküm Gecesi II. Meşrutiyet´in, Sodom ve Gomore Mütareke döneminin, Yaban Kurtuluş Savaşı yıllarının, Ankara Cumhuriyet´in ilk on yılının, Bir Sürgün II. Abdülhamid döneminin işlendiği romanlardır. Panorama 1923-1952 yıllarını kapsar. Karaosmanoğlu 1920´lerden sonra iyimser bir devrimci görünümündeyken, sonra umutlarını yitirerek romancılığını devrimci yönde kullanmaktan vazgeçmiştir. 1955´ten sonra da anı kitaplarından başka bir şey yazmamıştır.Romanları arasında en ünlüleri Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban´dır. Nur Baba Nur Baba, Karaosmanoğlu´nun ilk romanıdır. 1922´de kitap olarak çıkmadan önce gazetede yayımlanmıştır. Ama yazılışı ondan sekiz dokuz yıl öncesine gider. O yıllar Karaosmanoğlu´nun Eski Yunan ve Latin edebiyatıyla ilgilendiği ve Çamlıca´daki bir Bektaşi tekkesine devam ettiği dönemdir. Nur Baba´yı Euripides´in Bakkhalar´ından esinlenerek ve tekkedeki gözlemlerine dayanarak yazmıştır.

Roman, öykü ve makaleleri ile Türk toplumunun Tanzimat’tan bu yana geçirdiği değişiklikleri anlatmış bir yazardır. Asıl ününü romanları ile sağlayan yazarın en ünlü romanları Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban'dır. Edebiyat yaşamının başında Fecr-i Ati edebiyat topluluğunun kurucu üyeleri arasında yer almış; daha sonra bireyci düşüncelerden uzaklaşarak toplumculuğu kabul etmiş bir yazar olarak değerlendirilir. Milli Mücadele yıllarında ve sonrasında etkin bir siyasal yaşam sürmüştür. Milli Mücadeleden itibaren Atatürk’ün yakın arkadaşları arasında yer almış; TBMM II., IV., XII. dönemlerde milletvekilliği yapmıştır. Kadro Dergisi'nin kurucularındandır. Dergi, devrin yöneticileri ile fikir ayrılığına düşüp Kemalizm’i değiştirmekle suçlanarak kapanmasından sonra diplomat olarak yurtdışında çeşitli görevlerde bulunmuştur. Anadolu Ajansı'nın kurucularındandır, ömrünün son yıllarında ajansın yönetim kurulu başkanlığını yapmıştır.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kitapları - Eserleri

  • Yaban
  • Kiralık Konak
  • Sodom ve Gomore
  • Ankara
  • Atatürk
  • Hep O Şarkı
  • Nur Baba
  • Vatan Yolunda
  • Ergenekon 1 - Milli Mücadele Yazıları
  • Hüküm Gecesi
  • Gençlik ve Edebiyat Hatıraları
  • Politikada 45 Yıl
  • Panorama
  • Milli Savaş Hikayeleri
  • Tiyatro Eserleri
  • Bir Serencam
  • Ahmet Haşim
  • Bir Sürgün
  • Zoraki Diplomat
  • Anamın Kitabı
  • Hikâyeler
  • Erenlerin Bağından
  • İzmir'den Bursa'ya
  • Alp Dağları'ndan ve Miss Chalfrin’in Albümünden
  • Atatürkçülük Nedir
  • Pasifik Seçme Öyküler Dizisi 4
  • Okun Ucundan
  • On Dördünde Bir Adam

Yakup Kadri Karaosmanoğlu Alıntıları - Sözleri

  • "...sevmek, daima sevmek!" diyordu."Sonuna kadar, her şeye rağmen, ezalar, cezalar, hummalar ve gözyaşları içinde ve hastalıklar ve ölümler önünde daima sevmek." (Kiralık Konak)
  • Onun için insanlığın yegâne şiarı (işareti) yüksek bir edebî zevk sahibi olmaktı. (Ahmet Haşim)
  • "Dakikalar birer altın külçesidir; ey fani! Her külçenin altınını sızdırmadan bırakma!" (Okun Ucundan)
  • Bu kitabın neşrinden maksat, ne aleyhimizdekileri lehimize çevirmeye çalışmak, ne milletin kalbindeki gayz ve kini yeniden tutuşturmaktır; herkesten ziyade kendimizin habersiz olduğumuz Türk mazlumluğunun derecesi hakkında bizzat kendimizi aydınlatabilmektir. (İzmir'den Bursa'ya)
  • Bütün hayatınız ne kadar değersiz, ne kadar yapma hummalar içinde yıpranıp gidiyor... (Bir Sürgün)
  • Çünkü inanmak insanlar için ezeli bir ihtiyaçtır. (Bir Sürgün)

  • Ben, ne zamanın insanıyım? (Hep O Şarkı)
  • Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. (Yaban)
  • İşsiz ve yalnız saatleri o kadar çoktur ki bu küçük ayna için onun yegâne ve daimî bir meşgalesidir, diyebiliriz. (Hikâyeler)
  • kırılıp dökülen benim gönlüm (Hep O Şarkı)
  • Ağa Han’ın en büyük ve hatta başlıca gelir kaynağı gerilik ve cehalettir. Asya milletleri ve bunun en karanlık bir cüz’ü olan İsmaililer, Kemalist Türkiyesi’nin yaymaya çalıştığı aydınlıkla bir kere uyanıp gözlerini açtılar mı ve yılda bir kerre yarı Tanrı olarak tanıdıkları Ağa Han’ın ağır cüssesini çeken kantar ortadan kalktı mı, vay bizim milletler arası milyonerin haline!.. Artık ne birini bırakıp öbürünü aldığı genç matmazellerin boyunlarına sıra sıra inci gerdanlık takabilir, ne Cannes’teki, Nice’deki konaklarda yan gelip oturabilir. Geçmiş ola artık bu villaların, bu şatoların, bu konakların kapısında bekleyen “Rolls Roys”lara da. İşte, Ağa Han, Tahran’ın Pakistan Büyükelçisi Raca Gazanfer Han’la beraber Türkiye’de irticaı böyle bir akıbeti önlemek için istiyordu. Zira, hissediyor ve biliyordu ki, Kemalist inkılâpçılığı maddi ve manevi sömürgeciliğin sonu demektir. (Zoraki Diplomat)
  • "Saatler, dakikalar bir türlü geçmesini bilmiyordu." (Panorama)
  • Ona göre, sevgi öncesizdi, sevgi sonrasızdı (Ankara)

  • Batan bir gemide bile,herkes kumanda mevkiini ele geçirmek istiyor. (Atatürk)
  • “ Sevmek daima sevmek! Karşımızdakinden hiçbir şey beklemeksizin, daima kendimizden vermek, esef etmemek, pişman olmamak, sevmek, daima sevmek ! “ (Nur Baba)
  • “Onlar gibi olmak, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yiyip içmek, onlar gibi oturup kalkmak, onların diliyle konuşmak… Haydi bunların hepsini yapayım. Fakat, onlar gibi nasıl düşünebilirim? Nasıl onlar gibi hissedebilirim?” (Yaban)
  • Gel, demek isterdim ona ; gel sevgilim , daha yakına . Kaç zamandır hasretinle yanıp tutuşmaktayım. (Hep O Şarkı)
  • Her şey unutulup geçer diyenlere inanmayınız: Bizim şimdiki ruhumuz dünkü hâdisatın muhassalasıdır. (Bir Serencam)
  • "İnsan, evet, insan;" diyordu, "ona ne oldu? Onu ne yaptılar? (Panorama)
  • "Sevmeden sevilmek kadar büyük bir ruh işkencesi yoktur." (Hüküm Gecesi)

Yorum Yaz