diorex
sampiyon

Hulefa-yı Raşidin Devri - Mustafa Fayda Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hulefa-yı Raşidin Devri kimin eseri? Hulefa-yı Raşidin Devri kitabının yazarı kimdir? Hulefa-yı Raşidin Devri konusu ve anafikri nedir? Hulefa-yı Raşidin Devri kitabı ne anlatıyor? Hulefa-yı Raşidin Devri PDF indirme linki var mı? Hulefa-yı Raşidin Devri kitabının yazarı Mustafa Fayda kimdir? İşte Hulefa-yı Raşidin Devri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 03.01.2023 11:01
Hulefa-yı Raşidin Devri - Mustafa Fayda Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Mustafa Fayda

Yayın Evi: Kubbealtı Neşriyatı

İSBN: 9786054750115

Sayfa Sayısı: 416

Hulefa-yı Raşidin Devri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"…Râşid Halîfeler dönemi, müslümanların dünya târihi karşısındaki medenî ve içtimâî değerlerinin dünyâya açılmasını sağlayan bir iktidar devri olmuştur. Aşk ile îman, insaf ile adâlet ve akıl ile mantığın karışımı hâlinde târih sahnesine çıkmış olan bu yapıcı ve hamleci iktidar döneminde, İslâm Dîni, bu dînin Peygamber'inden başlayarak onun bağlıları olan arkadaşlarının gayretleri ve örnek hayatları sâyesinde cihanşumül bir din hâline gelmiştir. Onlar, bütün beşeriyeti tevhid inancına dâvet ederken, ellerinde, akıllarında ve gönüllerinde yer etmiş bulunan Kur'ân-ı Kerîm'den ve Resûlullah'ın sünnetinden feyz alarak yaşadıkları hayatlarıyla bu dînin yayılmasına öncülük etmişlerdir. İslâm îmânı ve bu îmânın telkin ettiği yüce değerlerle dünyâda bir "İslâm Sulhu" bu dönemde gerçekleştirilmiştir. Bu "sulh", dayatmacı, baskıcı ve insanları zorla dönüştürücü bir sulh olmamıştır…"

Yıllardır ilk dönem İslam Tarihi alanında çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Mustafa Fayda bu kitabında, dört halife döneminin siyasi, sosyal hadiselerini, fetihleri, iç karışıklıkları, ayrıntılı bir şekilde ele almıştır. "Hûlefâ-yı Râşidîn" İslam'ın yayılış tarihini merak edenler ve araştırmacılar için bir başvuru kaynağı.

(Tanıtım Bülteninden)

Hulefa-yı Raşidin Devri Alıntıları - Sözleri

  • Gerek savaşla gerekse barış yoluyla fethedilen memleketlerin sakinleri, herhangi bir zorlamaya mâruz kalmadıkları halde, zamanla ve adeta birbirleriyle yarış edercesine müslüman olmuşlardır. Çünkü onlar, İslam'ı, onun kitabı Kur'an-ı Kerim'i ve Hz. Peygamberin yüce şahsiyetini ve sünnetini müslümanların şahsında müşahede ederek benimsemişler, sevmişler ve iman etmişlerdi.
  • "İslâm fetihlerinin ulaştığı çok geniş coğrafyada, bugün bile varlıklarını devam ettiren gayrimüslim unsurlarla mâbetleri, müslümanların başka din mensuplarına ve mâbetlerine gösterdikleri saygının açık bir delilidir.."
  • Akîdenin zafere ulaşması için, insanların bu akîdeye yalnızca inanmış olmaları kâfi değildir. Akîdeleri ile zafere ulaşmak isteyenlerin, mahâret ve kudret sahibi kimseler olarak, hem dinlerine inanmaları hem de düşmana nasıl gâlip geleceklerini çok iyi bilmeleri ve bunu uygulayabilmeleri gerekir.
  • Hediyeleri kabul eden Hz. Ali, "Ümeyyeoğulları Muhammed'in (s.a.s.) mirâsına sâhip çıkmada beni ne kadar çok geçmişler! Vallâhi, şâyet halîfe olursam, kasabın işkembeden pislikleri boşalttığı gibi, ben de onları buralardan temizleyeceğim" diyerek Hz. Osman'ın Emevî kabîlesi mensuplarına verdiği görevlerden memnun olmadığını dile getirmiştir.
  • Müslüman Araplar, İslam Dini ile birlikte yeni bir şahsiyet kazandılar. Onlar, disipline alışmamış, heyecanlı, kendilerine emir verilmesine razı olmayan, kendi başına buyruk çölde yaşamaya alışmış zümrelerdi. Yağma, talan, kabile asabiyeti ve bunun gibi sebeplerden dolayı ortaya çıkan savaşlar sonucunda birbirlerine diş bileyen, cemiyeti kökünden sarsan kan davalarının peşine düşen sakim bir anlayışın kurbanı idiler. Hz. Peygamber, eşsiz ve mümtaz şahsiyeti ile onları kendilerine güvenilebilen, kontrol edilebilir insanlar haline getirdi.
  • Hz. Peygamber, Bedir Gazvesi'nde aldığı ganîmetler arasında bulunan ucu çatallı, ortası yivli olan Zülfikâr (Zü'l-fekâr) adlı kılıcı, Uhud Gazvesi'ndeki kahramanlıklarından dolayı ona vermiş; İbn Hişâm'ın rivâyetine göre bu savaş esnâsında bir münâdî: "Zülfekârdan başka kılıç yok, Ali'den başka er (fetâ) yok" diye bağırmıştır.
  • Halife Hz. Ebû Bekir okuduğu ilk hutbede, "Ey insanlar! En hayırlınız olmadığım halde sizlerin işlerine bakmakla mükellef kılındım. Eğer iyi işler yaparsam bana yardım ediniz. Yanlış yaparsam beni doğrultunuz. Doğruluk, emanettir. Yalancılık, hiyanettir. Aramızdaki zayıf biri hakkını alıp kendisine verinceye kadar benim yanımda kuvvetlidir. İnşallah aranızda kuvvetli biri de başkasının hakkını ondan alıncaya kadar benim yanımda zayıftır."
  • Dimaşk şehrinin muhasarası esnasında, Halid b.Velid'in ordusunda bulunan Cabir'in anlattığına göre,Ebu Übeyde Halid'e: "Insanlara namazı kıldır; sen buna layıksın; çünkü bana yardım için geldin."dedi. Onun bu teklifi üzerine Halid b. Velid kendisi hakkında Resulullah'ın " Her ümmetin bir emini vardır. Bu ümmetin emini ise Ebu Ubeyde'dir." buyurduğu bir insanın önüne geçip de namaz kıldırmam!" demiştir.
  • "...eşi ve nâziri olmayan Allah hakkı için, öyle bir milletle size geleceğim ki, onlar, sizin hayâtı sevdiğiniz gibi ölmeye can atarlar." Halid b. Velid
  • İslam'da cihad, bir saldırganlık, şuursuz bir imha ve istila hareketi olmayıp, prensip ve Gaye Yolunda son başvurulan bir çaredir. Zira İslam, barış, güvenlik, dirlik ve düzen isteyen ve bunları emreden bir dindir. Ancak bu güven, dirlik ve düzen sulh yoluyla temin edilmezse, beka ve devam kanunları, Müslümanları mücadele'ye davet eder. Artık bu noktada cihad körü körüne bir dövüş, bir mukatele değil, mukaddes bir insanlık vazifesidir.

Hulefa-yı Raşidin Devri İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Lisans düzeyi için derste aldırılımış bir kitaptı. Kitap hâlife hâlife değil, genel anlamda konu konu ilerliyor. Coğrafi yerlere, kaynak eserlerin kıyasına, yabancı yazarların görüşlerine yer vermekle beraber yabancı yazarı eleştiriyor. Dilinin hafif ağır olması konuyu anlamada zorluk yaşatabiliyor. Konular üzerinde coğrafya ve kaynak açısından detaylıca durmasıma karşın konuları çok özet geçmiş. Hz. Osman ve özellikle Hz. Ali dönemi çok kısa. Kur'an'ın toplanması ve çoğaltılması kısmı da biraz daha genişletilebilir. (Muhammed Sert)

Kitabı üniversite zamanında okumuştum. Birkaç yeri oturtmak için tekrar elime aldım. Özellikle okumak istediğim yerleri okudum sadece. Çünkü baştan sona okunmak istendiğinde derli toplu yazılmış bir kitap değil ne yazık ki. Yazar mesela Hz. Ebu Bekir dönemini her yönden tek başlık altında ele almamış. Konularına göre, hangi sahabe hangi olayda yer almışsa ona göre derlemiş. Bu yüzden karışık bir kitap lakin istifade edilebilir. (*Nihal*)

Kitap, İslam Tarihi dersine giren hocamızın önerisi olması sebebiyle alıp okudum. İçeriği dolu bir kitap değil. İçeriği beni tatmin etmedi. Genelde dört halife dönemini askeri faaliyetleriyle ele almış. Toplumsal düzen ve yaşanan çalkanyılara değinmemiş ve askeri faaliyetler dışında çok az şeye değinmiş. Kitabı oluşturan bölümler, halife halife ayrılmış değil. Kitap konu konu ayrılmış. Örnek verecek olursam Irak'ın ele geçirilmesi konusunda kimin faaliyetleri varsa onlar bir bölümde ele almış. Böyle olunca halifelerin dönemi büyüklük içinde bir arada olmadığından her şey karışık geliyor. İslam tarihinde hiç şüphesiz ki halifelerin seçilmesi önemli bir konudur. Kitap bu noktalara o kadar az eğilmiş ki sanki halife seçimlerinde her şey güllük gülistanlıktı. Halife seçimlerinin islam tarihine etkisi büyük olduğundan bu konuda daha geniş bilgi verebilirdi. (Mustafa BAKIRHAN)

Hulefa-yı Raşidin Devri PDF indirme linki var mı?

Mustafa Fayda - Hulefa-yı Raşidin Devri kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hulefa-yı Raşidin Devri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Mustafa Fayda Kimdir?

1943 yılında Konya’da doğdu. Aynı yerde ilköğrenimini tamamladıktan sonra Konya İmam-Hatip Okulu’ndan mezun oldu (1954-1961). 1962 yılında dışarıdan Konya Lisesi mezuniyet imtihanını verdi.

1962-1963 öğretim yılında kayıt olduğu Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Haziran 1966’da mezun oldu.

Mayıs 1962’den 22.11.1967 tarihine kadar Diyanet İşleri Başkanlığı emrinde Konya ve Ankara’da imam-hatiplik görevinde bulundu.

22.11.1967 tarihinde A.Ü. İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi Kürsüsü asistanı oldu. Bu sırada doktora tezi ile ilgili çalışmalar yapmak üzere 22.10.1969-21.10.1970 tarihleri arasında bir yıl süre ile Suudi Arabistan’ın Medine şehrinde bulundu.

22.11.1972 tarihinde “İslâmiyet’in Güney Arabistan’a Yayılışı” adlı tezi ile “doktor” ünvanını aldı.

23-29.01.1972 tarihleri arasında Nato’nun davetlisi olarak Brüksel’e gitti.

25.4.1974-30.7.1975 tarihleri arasında yedek subay olarak askerlik görevini yaptı.

Milli Eğitim Bakanlığı’nca tahsis edilen Fransız Hükümeti burslarından yaralanarak 1.9.1976-31.8.1977 tarihleri arasında bir yıl süre ile Paris’te bulundu.

9.11.1979 tarihinde “Hz. Ömer Zamanında Gayr-i Müslimler” adlı tezi ile Doçent; 17.12.1979’da da “eylemli doçent” oldu.

Kahire Üniversitesi’nin daveti ile 1.2.1982-8.4.1982 tarihleri arasında misafir öğretim üyesi olarak Kahire’de araştırmalar yaptı.

2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun 40/b maddesi uyarınca 10.12.1982-3.10.1983 tarihleri arasında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde görev yaptı.

27.8.1984-11.9.1984 tarihleri arasında Suudi Hükümeti’nin davetlisi olarak Mekke, Medine ve Cidde’de ziyaretlerde bulundu.

1.10.1985 tarihinde Yüksek Öğretim Kurulu tarafından M.Ü. İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi Uygarlığı ve Kültürleri Anabilim Dalı Profesörlüğüne tayin edildi.

30.9.1985-3.11.1997 tarihleri arasında M.Ü. İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Bölüm Başkanlığı; 14.10.1991-14.10.1997 yılları arasında İslam Tarihi Anabilim Dalı Başkanlığı; 19.9.1997-17.05.2000 ve 15.12.2003-15-12-2007 tarihleri arasında da aynı fakültede dekanlık görevinde bulundu.

15.10.1985-12.09.1994 yılları arasında Marmara Üniversitesi’nde senatörlük görevi, aynı üniversiteye bağlı Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yönetim kurulu üyeliği, 1995-2001 tarihleri arasında Türk Tarih Kurumu üyeliği görevlerinde bulundu.

27.02-01.03.2010’da Beyrut’ta bulunan el-Ma'hedü’l-Almânî li’l-Ebhâsi’ş-Şarkıyye’nin tertip etmiş olduğu, Kahire’de yapılan “Historiography in its Arabic Age: Al-Balādhurī’s Ansāb al-Ashrāf” adlı toplantıda “Ba‘zu Hasâisi kısmi’s-siyer fî Ensâbi’l-eşrâf li’l-Belâzürî ve masâdiruhû” adlı tebliğini sundu.05-07.11.2009’da Goethe Universitat’ta düzenlenen “Geistiges Erbe des Islam III-Geschichtsschreibung zum Frühislam heute” başlıklı sempozyuma Tilman Nagel tarafından sunulan “Wer War Mohammad? Die Bedeutung der ‘nebensachlichen’ Einzelheiten (Muhammed Kimdir? İkincil Ayrıntıların Önemi)” adlı tebliği müzakere etmek üzere katıldı.

Yurt içi ve yurt dışında (Katar, Suudi Arabistan, Mısır) çeşitli kongre, konferans, sempozyum ve seminerlere iştirak eden Fayda, 01.01.2010 tarihinde emekliye ayrılmıştır.

Arapça ve Fransızca bilmekte olup evli ve üç çocuk babasıdır.

Mustafa Fayda Kitapları - Eserleri

  • Hulefa-yı Raşidin Devri
  • Allah'ın Kılıcı Halid bin Velid
  • Hz. Ömer Zamanında Gayri Müslimler

Mustafa Fayda Alıntıları - Sözleri

  • İslam'da cihad, bir saldırganlık, şuursuz bir imha ve istila hareketi olmayıp, prensip ve Gaye Yolunda son başvurulan bir çaredir. Zira İslam, barış, güvenlik, dirlik ve düzen isteyen ve bunları emreden bir dindir. Ancak bu güven, dirlik ve düzen sulh yoluyla temin edilmezse, beka ve devam kanunları, Müslümanları mücadele'ye davet eder. Artık bu noktada cihad körü körüne bir dövüş, bir mukatele değil, mukaddes bir insanlık vazifesidir. (Hulefa-yı Raşidin Devri)
  • "...eşi ve nâziri olmayan Allah hakkı için, öyle bir milletle size geleceğim ki, onlar, sizin hayâtı sevdiğiniz gibi ölmeye can atarlar." Halid b. Velid (Hulefa-yı Raşidin Devri)
  • Uhud, Hendek ve Hudeybiye'den sonra Halid b. Velid'in müslüman olduğunu görüyoruz. Onun müslüman oluşunu, Kureyş'in kurmay heyetinden bir kumandanın karargahını terkedip karşı tarafa geçmesi, saf değiştirmesi şeklinde anlamamız mümkündür. (Allah'ın Kılıcı Halid bin Velid)
  • Akîdenin zafere ulaşması için, insanların bu akîdeye yalnızca inanmış olmaları kâfi değildir. Akîdeleri ile zafere ulaşmak isteyenlerin, mahâret ve kudret sahibi kimseler olarak, hem dinlerine inanmaları hem de düşmana nasıl gâlip geleceklerini çok iyi bilmeleri ve bunu uygulayabilmeleri gerekir. (Hulefa-yı Raşidin Devri)
  • Halife Hz. Ebû Bekir okuduğu ilk hutbede, "Ey insanlar! En hayırlınız olmadığım halde sizlerin işlerine bakmakla mükellef kılındım. Eğer iyi işler yaparsam bana yardım ediniz. Yanlış yaparsam beni doğrultunuz. Doğruluk, emanettir. Yalancılık, hiyanettir. Aramızdaki zayıf biri hakkını alıp kendisine verinceye kadar benim yanımda kuvvetlidir. İnşallah aranızda kuvvetli biri de başkasının hakkını ondan alıncaya kadar benim yanımda zayıftır." (Hulefa-yı Raşidin Devri)
  • Hediyeleri kabul eden Hz. Ali, "Ümeyyeoğulları Muhammed'in (s.a.s.) mirâsına sâhip çıkmada beni ne kadar çok geçmişler! Vallâhi, şâyet halîfe olursam, kasabın işkembeden pislikleri boşalttığı gibi, ben de onları buralardan temizleyeceğim" diyerek Hz. Osman'ın Emevî kabîlesi mensuplarına verdiği görevlerden memnun olmadığını dile getirmiştir. (Hulefa-yı Raşidin Devri)
  • - Ya Rasûlallah! Namaz kılan öyle kimseler var ki, gönüllerinde olmayan şeyi dilleri ile söylerler. Halid'in bu sözü üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu: - Ben insanların kalblerini açmaya da, karınlarını yarmaya da memur edilmedim! Sonra gitmekte olan adama baktı ve şunları söyledi: -Onun neslinden öyle insanlar zuhur edecek ki, onlar, Allah'ın kitabını güzelce okuyacaklar; fakat okudukları, hançerelerinden (gırtlakranından) geçmeyecektir. Onlar, okun onu delip geçtiği süratte dinden çıkacaklardır! (Allah'ın Kılıcı Halid bin Velid)
  • Hz. Peygamber, Bedir Gazvesi'nde aldığı ganîmetler arasında bulunan ucu çatallı, ortası yivli olan Zülfikâr (Zü'l-fekâr) adlı kılıcı, Uhud Gazvesi'ndeki kahramanlıklarından dolayı ona vermiş; İbn Hişâm'ın rivâyetine göre bu savaş esnâsında bir münâdî: "Zülfekârdan başka kılıç yok, Ali'den başka er (fetâ) yok" diye bağırmıştır. (Hulefa-yı Raşidin Devri)
  • Dimaşk şehrinin muhasarası esnasında, Halid b.Velid'in ordusunda bulunan Cabir'in anlattığına göre,Ebu Übeyde Halid'e: "Insanlara namazı kıldır; sen buna layıksın; çünkü bana yardım için geldin."dedi. Onun bu teklifi üzerine Halid b. Velid kendisi hakkında Resulullah'ın " Her ümmetin bir emini vardır. Bu ümmetin emini ise Ebu Ubeyde'dir." buyurduğu bir insanın önüne geçip de namaz kıldırmam!" demiştir. (Hulefa-yı Raşidin Devri)
  • "Bismillahirrahmanirrahim. Halid b. Velid'den Rüstem, Mihran ve Acem reislerine! Selâm hidayete erenlere olsun. Ben, sizinle beraber, Tek olan Allah'a hamd ederim. Muhammed O'nun kulu ve Rasûlü'dür. "Çalışmalarınızı dağıtan, topluluğunuzu parçalayan, sözlerinizde sizi ihtilafa düşüren, kuvvetinizi zayıflatan, mülk ve hakimiyetinizi elinizden alan Allah'a hamd olsun. Bu mektubum size ulaşınca, bana rehin gönderiniz! Benim himayeye riayet etmekte olduğuma inanınız! Cizyeleri toplayıp bana gönderiniz. Eğer dediklerimi yapmazsanız, eşi ve nazîri olmayan Allah hakkı için, öyle bir milletle size geleceğim ki, onlar, sizin hayatı sevdiğiniz gibi ölmeye can atarlar. Selâm, hidayete erenlerin üzerine olsun!" (Allah'ın Kılıcı Halid bin Velid)
  • Eski "Türk Kızıl Elma"sı bu milletin müslüman olmasından ve fütuhat nöbetini Araplardan devralmasından sonra yeni bir şekle dönüştü; ve Türk'ün ebedî "Kızıl Elma"sı, "İlây-ı Kelimetullah" aşkı oldu. (Allah'ın Kılıcı Halid bin Velid)
  • Ashab nesli, Hz. Peygamber'in merkez şahsiyeti etrafında hâleleşen yıldızlardır. (Allah'ın Kılıcı Halid bin Velid)
  • "Divan" kelimesinin Farsça veya Arapça menşeli olduğuna dair rivayetler bulunmaktadır. Umumiyetle bu kelimenin, Sasânî İmparatorluğundaki devlet idaresine ait bir mefhum olarak Arap diline intikal ettiği kabul edilmektedir. (Hz. Ömer Zamanında Gayri Müslimler)
  • Putperestliğin tarihi yazılsaydı şüphe yok ki bu savaşa "Halid'in Savaşı"adı verilirdi. Ancak Yüce Allah, Halid'i Kendi kılıçlarından bir kılıç olarak seçti de onun adının yalnızca iman sayfaları arasında yer almasını istedi. (Allah'ın Kılıcı Halid bin Velid)
  • Gerek savaşla gerekse barış yoluyla fethedilen memleketlerin sakinleri, herhangi bir zorlamaya mâruz kalmadıkları halde, zamanla ve adeta birbirleriyle yarış edercesine müslüman olmuşlardır. Çünkü onlar, İslam'ı, onun kitabı Kur'an-ı Kerim'i ve Hz. Peygamberin yüce şahsiyetini ve sünnetini müslümanların şahsında müşahede ederek benimsemişler, sevmişler ve iman etmişlerdi. (Hulefa-yı Raşidin Devri)
  • Hz. Ebû Bekir, Halid'i savaşa gönderirken şunları söyledi: "Şereften kaç ki, şeref seni takip etsin; ölümü arzu et ki, sana hayat verilsin!" (Allah'ın Kılıcı Halid bin Velid)
  • Müslüman Araplar, İslam Dini ile birlikte yeni bir şahsiyet kazandılar. Onlar, disipline alışmamış, heyecanlı, kendilerine emir verilmesine razı olmayan, kendi başına buyruk çölde yaşamaya alışmış zümrelerdi. Yağma, talan, kabile asabiyeti ve bunun gibi sebeplerden dolayı ortaya çıkan savaşlar sonucunda birbirlerine diş bileyen, cemiyeti kökünden sarsan kan davalarının peşine düşen sakim bir anlayışın kurbanı idiler. Hz. Peygamber, eşsiz ve mümtaz şahsiyeti ile onları kendilerine güvenilebilen, kontrol edilebilir insanlar haline getirdi. (Hulefa-yı Raşidin Devri)
  • "İslâm fetihlerinin ulaştığı çok geniş coğrafyada, bugün bile varlıklarını devam ettiren gayrimüslim unsurlarla mâbetleri, müslümanların başka din mensuplarına ve mâbetlerine gösterdikleri saygının açık bir delilidir.." (Hulefa-yı Raşidin Devri)

Yorum Yaz