İç Kitabı - Ece Temelkuran Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İç Kitabı kimin eseri? İç Kitabı kitabının yazarı kimdir? İç Kitabı konusu ve anafikri nedir? İç Kitabı kitabı ne anlatıyor? İç Kitabı kitabının yazarı Ece Temelkuran kimdir? İşte İç Kitabı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ece Temelkuran
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789750733123
Sayfa Sayısı: 144
İç Kitabı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Elbette isterdik, yunuslar gibi meleksi iyiliklerle donanmış, sırf o iyiliklerden olmuş olmayı. Ama böyle dikenlerle düşmüşsek suya, tek iyilik, belki de hiçbir deniz mahlukunun beceremeyecek olduğu iyilik, uzaktan bakmaktır bütün bu resme. Her bir şeye hayretle bakıp hikâyelerini yeniden anlatmaktır onlara. Çünkü suret kaybolur sonunda, söz kalacaktır geriye.
Hikâye ancak anlatılınca var olandır ve anlatılan, görülenden söz ederken bile yazanı dile getirir. Ece Temelkuran’ın şiir-metinlerinden İç Kitabı, bu nedenle önce yazarın kendi iç yolculuklarından, hesaplaşmalarından yola çıkıyor.
İç Kitabı Alıntıları - Sözleri
- İnsan, her şeyi unutuyor da, en ihtiyacı olduğu zaman yanında olmayanı, aklını kaybetse unutmuyor.
- Ağzımın sözcükleriyle konuşuyordum, kalbiminkiler boğularak siniyordu...
- Senin cehennemini anlatamam sana. Uzaktan gördüğünde onu tanıyacaksın. Hep göreceksin, hep duyacaksın, hiç anlatamayacaksın...
- Her parçalanan oyuncak, “tamir edildiğinde” bir parça fazla gelir. Sen, “tamir edilemez” olansın...
- Kalabalıkların hoşuna gidecektir biz yanarken çıkan alevler...
- Bu dilleri bilmediğimiz için, kalbimizi yakarak öleceğiz...
- İnsan her şeyi unutuyorda en ihtiyacı olduğu zaman yanında olmayanı aklını kaybetse unutmuyor.
- Ben başka bir dünyanın imla işaretiyim.
- İnsan her şeyi unutuyor da en ihtiyacı olduğu zaman yanında olmayanı, aklını kaybetse unutmuyor.
- Kıyametim kendimde. Biliyorum, bir gün dayanamayacağım kendime.
- Tanrı unuttu beni boyamayı.
- Sen, hiç kimsesin. Sen, hiçbir şeysin.
- Biz de denize bir ahtapot olarak düşmek isterdik. İki kalpli ahtapotlar gibi hem böyle olup, hem de bir başka türlü olabilmeyi becermek isterdik elbette. Ama biz tekiz, tekiz dikenlerimizle, ne isek oyuz, beceremeden başka türlüymüş gibi yapmayı.
- Oysa biz de istemez miydik... Bir çocuğun gülüşünden neşelenmek; yüzde açılan o yarıkta insanoğlunun büyük aldanışını görmekten ziyade...
- Çıkıverdim. Geliverdim hemen. Çünkü ben kelebektim. Sabredecek kadar etim yoktur ki benim. Yaşayıp, saçılıp, görünüp, uçuşup ve havayla şakalaşıp, sonra hemen kayboluvereceğim için, hemencecik geliverdim. Bu yüzden biraz yarım kanatlarım. Ben eksiğim ve çünkü aceleci bir kelebeğim. Renklerim daha olmadan, etimi saklayacak kadar kalınlaşmadan derim, belki de dönen bir mukoza olarak ben, geliverdim. Oluşun neşesine herkesten fazla kapıldım. Eğer daha erken öleceksem bütün kelebeklerden, bu oluşun neşesine kapılıp gelivermemden. Çünkü fazla şen gelenler, evrenin müziği içinde dönüverenler koruyamaz kendini, onlar geldikleri gibi çabucak gidiverirler..
İç Kitabı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Ece TEMELKURAN ile tanışma kitabım İç Kitabı. Kendisine o kadar uzağım ki "Bütün Kadınların Kafası Karışıktır" serinin ilk kitabıymış ki seri olduğunu yeni öğreniyorum. "Müjdeliyorum : Yeni çağın yeni kıtası "iç"tir. Kıpırtısız seyahatlerin vakti gelmiştir. Pek yakında insan kendi "iç"ine gidecektir. İlk sözüyle başlıyoruz kitaba. Tamamen içe dönmeye yönelik olduğunu düşündüğüm, Kelebekler, tavuskuşları, zakkumlar içe konu edilmiş. Biraz kafa karıştırdı desem yalan olmaz fakat bunun sebebi seri olduğunu bilmeyişim. (Esin Aykan)
Merhaba Bugün başarılı bir kadın yazar, hukukçu, köşe yazarı, TV programcısı, araştırmacı canım Ece Temelkuran'ın İç kitabı adlı kitabında konuşalım. elini attığı her alanda aktifliği, kabul görmüşlüğü, araştırmaları ve başarısıyla inanılmaz bir kadın Özellikle yazarlık konusundaki başarısı benim için su götürmez bir gerçek. Bunu bu kitabında bir kez daha anladım. Kitap, Hayat Üçlemesi serisinin 2.kitabı. Birbirini takip eden bir olay örgüsü olmadığından sıralama gözetmeksizin okunabileceğiniz bir seri. Kitap gerçek anlamda "İç" kitabı. Sizi kendi içinize doğru yolculuğa çıkaran, betimlemeleriyle ve şiirsel anlatımıyla hayran olunası bir kitap. Ayrıca beni çok etkileyen bir kitap olduğunu belirtmek isterim. Kitap 6 düğümden oluşuyor. Düğümleri çöze çöze ilerleyip, içinizde bir yerlere dokunduğunu ve sizi çözmeye başladığını göreceksiniz. O sizi çözerken, neredeyse her cümlenin altını çizmek isteyeceğiniz kendi içinde belirli bir felsefesi olan cümlelere sıkı sıkıya bağlanacaksınız. Kısacık olmasına rağmen içinizi saracak. Kitap benim enlerimin arasına girdi bile ve eminim ki karanlığı hissettiğim her an bu kitaba sığınacağım. Okuyun... Mutlaka okuyun... (Dorisin Kitapları)
(Bu kitap yüksek sesle okunmalıdır.) "Müjdeliyorum; Yeni çağın yeni kıtası, "iç"tir. Kıpırtısız seyahatlerin vakti gelmiştir.Pek yakında insan, kendi "iç"ine gidecektir." "Yazmak, müzik, dans, oyun, anlatmak...değil; Sen, içini çıkarıp vermek istiyorsun başkalarına. Başkaları da bilsin, sana baksınlar diye... değil. Sen gibi baksınlar dünyaya diye. Çünkü orada baktıkça, tanıdıkça, anlattıkça, çoğalan, gerçekleşen bir acı var. Bütün organlarını yuvalarından çıkarıp başkalarına vermek istiyorsun. Bilsin bakalım onlar da, nasıl oluyormuş hiç anlaşılamayacak bir dilde oluşan bir başka evreni... taşımak.... içinde." Psikolojik ve sosyolojik analizleri, zekası, duruşu, özellikle de 'köşe yazıları'ndan kendisine hayran olduğum Ece Temelkuran'a hayranlığımı belirtmeden geçemedim. Bu kitabını okumayı düşünenler; Kitap 6 düğüm ve bunların çözümlerinden bölümlerle bizlere sunulmuş, her bölümü iki defa okumanızda fayda var... (Kyrios & Maldoror)
Kitabın Yazarı Ece Temelkuran Kimdir?
1991 yılında Bornova Anadolu Lisesi'ni, 1995 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1993 yılında Cumhuriyet Gazetesi'nde gazeteciliğe başladı. İlk yazıları Patika dergisi'nde yayınlandı.
Kadın hareketi, siyasi tutuklu ve hükümlüler, Güneydoğu sorunu üzerine çalıştı, röportajlar yaptı. Almanya'da kadın hareketi üzerine bir araştırma yaptı. Ardından avukatlık ruhsatnamesini aldı ancak bu mesleği henüz icra etmedi. Yurtiçinde ve dışında çeşitli dergilerde yazılar yazdı, CNN Türk'te muhabirlik yaptı. Dünya Sosyal Forum sürecini izlemek için 2003'te Brezilya'ya, 2004'te Hindistan'a gitti. Venezüella'daki sosyalist devrimini ve Arjantin'de ekonomik krizden sonra oluşan halk hareketini inceledi. Bu harekete ilişkin yazıları "Buenos Aires'te Son Tango" adı altında yazı dizisi olarak Milliyet'te yayınlandı. Milliyet gazetesinde "Kıyıdan" adlı köşesinde yazdı. Habertürk Gazetesi'nde 8 Şubat 2010 gününden itibaren yazmaya başlayan Temelkuran'ın yazı günleri Pazartesi, Çarşamba ve Cumartesi oldu. Ancak 4 Ocak 2012 tarihinde Temelkuran'ın işine son verildi.
Her yıl Dünya Sosyal Forumu'nu yerinde izlemeye devam ediyor.
Ece Temelkuran, Aslı Erdoğan, Ümit Kıvanç, Bejan Matur, Beliz Güçbilmez, Murat Uyurkulak ve Şamil Yılmaz ile birlikte Son Bir Kez oyununun yedi yazarından biridir.
17 Ekim 2010 tarihinden itibaren Habertürk TV kanalında her pazar yayınlanmaya başlanan "Kıyıdan" adlı bir programı hazırlayıp sundu.
Girişimci ve yazar Metin Solmaz ile 1996 yılında evlenip 1998 yılında boşanmıştır. Bir suikaste kurban giden Uğur Mumcu ile CHP İzmir Milletvekili, TBMM Başkan Yardımcısı Güldal Mumcuçiftinin oğlu Özgür Mumcu ile 2007 yılında evlenip 2009 yılında boşanmıştır. (Özgür Mumcu, Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk doktorası yapmış ve şu anda Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesinde asistanlık yapmaktadır.) Ece Temelkuran, film yönetmeni İnan Temelkuran'ın ablasıdır.
Ece Temelkuran Kitapları - Eserleri
- Kayda Geçsin
- Muz Sesleri
- Ağrı'nın Derinliği
- Biz Burda Devrim Yapıyoruz Sinyorita
- Düğümlere Üfleyen Kadınlar
- Bütün Kadınların Kafası Karışıktır
- İç Kitabı
- Kıyı Kitabı
- İkinci Yarısı
- İçeriden - Kıyıdan Konuşmalar
- Dışarıdan - Kıyıdan Konuşmalar
- Devir
- Ne Anlatayım Ben Sana!
- Oğlum Kızım Devletim
- Kahramanlar Kitabı
- İyilik Güzellik
- Olmayan Kuşlar Ansiklopedisi
- The Insane And The Melancholy
- How to Lose a Country : The 7 Steps from Democracy to Dictatorship
- Bu da Geçer
- Hepberaber Kalpsiz Bir Dünyaya İnat
Ece Temelkuran Alıntıları - Sözleri
- Her kuş her insana bir parça uçmak hediye eder çünkü. (Olmayan Kuşlar Ansiklopedisi)
- Türklerden acılarının tanınmasını, tarihin kabul edilmesini beklemeyen bir tek Ermeni bulamazsınız. Dünyanın hiçbir yerinde bulamazsınız bunu. Ermenistan'da da. Ama Türkiye bu ihtiyacımızı 'milliyetçilik' olarak göstermeye çalışıyor, toprak istediğimizi, bu yüzden soykırım konusunda sert politikalar güttüğümüzü düşünüyor. Bunlara inanıyorsunuz, çünkü başka bir şey duyma şansınız yok." Siyaset Ağrı’nın Derinliği, Ece Temelkuran (Ağrı'nın Derinliği)
- "Direniyor olmak, bunca acıya karşın ayakta duruyor olmak, onlara bile şaşırtıcı geliyordu. " (Oğlum Kızım Devletim)
- "Biz namuslu yaşadık Tilda. İyi insanlar olduk." Bu, en uzun cümlesidir Türkçe'nin. Yaşar Kemal'in ölen eşi Tilda'nın mezarı başında söylediği. En uzun romandan daha uzun, en ağırından daha taş. (Dışarıdan - Kıyıdan Konuşmalar)
- Ağırlık yapmayan her şey hafif değildir aslında. (Kıyı Kitabı)
- Bizim işçi kesimi gibi. Toplu sözleşme yapılıncaya kadar Kızılay Meydan'ında devrimcidir, hıyarla domatesi alıp piknik yapar gibi eylem yapar. Toplu sözleşme yapıldıktan sonra Kızılay'da bir tek işçi göremezsin. (Ne Anlatayım Ben Sana!)
- Dünya artık ne yapacağını bilmeyen bir dükkân ve üzerinde "Patron çıldırdı!" yazıyor. (Hepberaber Kalpsiz Bir Dünyaya İnat)
- "Kayda geçsin" çünkü; bu zamanlar o zamanlar. (Kayda Geçsin)
- Biz ölünce, siz susuyorsunuz ya, biz ondan ölüyoruz işte, ölünce biz, karşısında durup susacağınız kimse olmayacak... (Bütün Kadınların Kafası Karışıktır)
- "Hep bir kuş ölümüyle biter Kalp ve kanat eksiltmelerinin sonu.." (Kıyı Kitabı)
- Hicret, yalnız evdeki zalimden kaçmak için değil, ruhumuzun derinliklerine ulaşmak için de yapılır. (Kayda Geçsin)
- Kendi dinamiğini taşa çarpa çarpa çoğaltan, ezene karşı bir feryat bu! (Ne Anlatayım Ben Sana!)
- Seslerimizden daha yüksek yaptılar sarayların duvarlarını (Bu da Geçer)
- Bu ülkenin derhal ve hızla sevilmeye ihtiyacı var. Bu halkın derhal ve hızla kendi kendini sevmesi, kendini bilmesi gerekir. Çünkü bu ülke, evde bulgur kaynatırken dolar kuru kovalayan adamlardan, televizyonda yaratılan mafya tiplerine benzemeye çalışan genç çocuklardan, işyerlerinde, koydukları seccadelerle vicdanlı olduğunu gösterip kurnaz tüccarlık yapan "Müslüman işadamlarından", ülkesini sevdiğini söyleyip genç çocukların üzerine çullanan milliyetçilerden, kadınlarını çok sevdiğini söyleyip öldüren adamlardan ibaret değildir. Bütün bu boz bulanık kalabalık içinde bir şeyin uykuya yatmış olması, uyandırılmayı bekliyor olması gerekir. (Biz Burda Devrim Yapıyoruz Sinyorita)
- "...Biz, dünyanın geri kalanı gibi insanları masumlar ve suçlular diye ikiye ayırmıyoruz. Washington'dan, IMF'den söz ediyorsunuz... Bizim bunlara öfkelenmeye vaktimiz yok. Biz burada devrim yapıyoruz Sinyorita!" (Biz Burda Devrim Yapıyoruz Sinyorita)
- Benim ülkemde de camilerin minareleriyle devletin diktiği seküler anıtların boylarının birbirini geçmemesine azami özen gösterilir. Hatta bu yüzden İstanbul'da sırf yüzlerce yıllık camilerin minarelerini gölgeleyebilsin hırsıyla görülmemiş çirkininde Atatürk anıtları inşa edildi son yıllarda. (Muz Sesleri)
- Aşağılananların failini kurtarıcısı olarak selamladığı bir dünya. (How to Lose a Country : The 7 Steps from Democracy to Dictatorship)
- İnsan ancak sevilince öğreniyor kendini sevmeyi. (Düğümlere Üfleyen Kadınlar)
- İnsanın da eşyanın da huylusu güzel. :) (İyilik Güzellik)
- "İnsan nasıl sevmeli ülkesini? Düğünlerde sıkılan kurşunlarla çocuklar öldüğünde mesela... Bir grup insan toplanıp üç-beş genci düşüncelerini açıkladıkları için linç etmeye kalktığında... Gecekondu yıkımlarında yoksul bir adam, çocuğunu pencereden tek kolundan sarkıttığında... Yalınayak gezen çocukları hastayken, kapıcı gidip kendine son model bir cep telefonu aldığında... Kızlarını sokağa çıktığı için kafasına kurşun sıkarak öldüren babalar, erkek kardeşler, taşra şehirlerinin hemen dışındaki otellerde başkalarının kızlarıyla para verip seviştiğinde... Bir öğretmen öğrencisini döverek öldürdüğünde... Bilmedikleri bir dilde ezberledikleri dualarla adamlar, yaktıklarında çocukları... Askerler, cezaevlerinde açlık grevi yapan kendi yaşlarındaki gençleri yakmaya,yıkmaya gönderildiklerinde ve yanık kızlar kameralara bağırdığında, ertesi gün kimsenin sesi çıkmadığında... Kadınlar sokaklarda sezonu açılmış av hayvanları gibi ürkek yürüdüklerinde,tecavüze uğradıklarında,katlediklerinde..." (Biz Burda Devrim Yapıyoruz Sinyorita)