diorex

İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap - Sinan Canan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap kimin eseri? İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap kitabının yazarı kimdir? İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap konusu ve anafikri nedir? İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap kitabı ne anlatıyor? İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap PDF indirme linki var mı? İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap kitabının yazarı Sinan Canan kimdir? İşte İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 03.12.2022 06:00
İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap - Sinan Canan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Sinan Canan

Editör: Elif Hilal Doğan

Yayın Evi: Tuti Kitap

İSBN: 9786059218733

Sayfa Sayısı: 168

İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hepimiz "daha doğru yaşamaya" çalışıyoruz. Sürekli öğrenme peşindeyiz ama gittikçe genişleyen bilgi havuzundan çoğu zaman doğruları seçemiyoruz. Uzmanlar da sıklıkla görüş ayrılığına düşüyorlar. Konu "insan" iken, bilim de bu kadar açık ve net bir araçken bu kadar anlaşmazlık nereden geliyor?

Elinizdeki kitap, bir üçlemenin üçüncü kitabıdır. İnsanın Fabrika Ayarları serisi bir bütün olarak insanlığın gereklerini İFA edebilmek için, bilimsel gerçeklere farklı bir çerçeve öneriyor. İnsanın Fabrika Ayarları, kendinizi başka bir bakış açısından bir kez daha anlamaya davet ediyor.

• İnsan neden bu kadar çıplak ve aciz?

• Bedensel ihtiyaçları karşılanan insan neden mutlu olamıyor?

• Yüz yıl önceki insanların bilmediği bunca yeni "ölüm nedeni" nereden çıktı?

İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap Alıntıları - Sözleri

  • Mezarda fiziksel bedenin çürümesi gibi, hayatta aşırı konfor düşkünlüğü de zihnimizi ve yeteneklerimizi hızla çürütür.
  • Bir ormanda yol ikiye ayrıldı ve ben, Ben gittim daha az geçilmişinden, Bütün farkı yaratan bu oldu işte. R. Frost
  • Tevazu, sürekli olarak deneyime açık kapı bırakan, öğrenme hevesini körükleyen ve "tamamlanmışlık" hissini engelleyen içsel bir kalitedir.
  • Yaşamda fark yaratan insanlar ; herkesin gördüğünü görüp, kimsenin düşünmediği gibi düşünebilen kimselerdir.
  • Bilgi bizi değiştiren ve dönüştüren şeydir. Neye ve ne yöne dönüştüreceğini ise bizim aldığımız bilgi ile olan zihinsel-duygusal ilişkilerimiz belirler.
  • Şikayet sadece enerjiyi boşa harcamaktır. Çaresizliğin ikrarı, aksiyon almanın reddidir. Bunun tam tersi olan kabullenme, bizi olası yeni imkanlara doğru harekete geçirir.
  • Duygularımız, düşüncelerimiz tarafından şekillendirilir. Nasıl bakarsak öyle görür, nasıl görürsek öyle hissederiz.

İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kendi Sınırlarımı Aşmaya Çalışıp, Kısa Yazdım. ( Şaka :D ): Arkadaşlar selam. Kitabı incelemeden önce yazar/sinan-canan hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. Sinan Canan’ın onlarca videosunu izlemişimdir, izlemeye de devam ediyorum. Yıllardır uğraştığı bir şey var. Bu uğraşının adı da onun tabiriyle bilimi “halk dilinde” anlatmak. Bunu başarıyor mu? Bence başarıyor. Uzmanlık alanıyla ilgili teknik terimlere giriyor mu? Giriyor. Ancak onu dinlerken, okurken bu terimleri size çok basitçe aktarıyor. Buna dillerin bir tür geçiş hali diyebiliriz. Bilimin dili>Sinan Canan’ın Dili>Halkın Dili şeklinde bir tarif yaparsam sanırım anlaşılacaktır. Sinan Canan, bu noktada bir köprü görevi görürken dili de sadeleştirmiş oluyor. O yüzden onu dinleyenler ya da okuyanlar sohbet havasında geçen bir bilgi alışverişi olduğunu rahatlıkla anlıyor. Peki, Sinan Canan’ın kafa yapısı nasıldır? Standart biri olduğunu sanmıyorum. Herhalde bu ülkede gördüğüm ünlü, yazar, bilim insanı, öğretmen diye ifade edebileceğim en meraklı insanlardan biridir. Bunu da İlber Ortaylı’nın bir entelektüel tanımını yaparak ifade edebilirim. İlber Ortaylı, entelektüelin tanımını yaparken ‘üstüne vazife olmayan işlerle ilgilenen kişidir.” diye bir ifade kullanmıştır. Sinan Canan da böyle biridir. Gerçekten üstüne vazife olmayan şeyleri de merak edip kurcalayan biridir. Bir biyolog olması değildir onu standart dışı yapan. Onu standart dışı yapan şey bu merak duygusudur. Öğrenme ve öğretme duygusunun çok yoğun olduğu biridir. Zaten bir şeyi anlatırken de ne kadar anladığımızı ve aynı anda da öğrenmeye devam ettiğimizi biliriz. Bu noktada beyni bağdaştırma makinesi gibi çalışıyor :D Bir şeyleri bir şeylere bağlıyor. Anlamlandırmak için uğraş veriyor. Sinan Canan’ı gözlemlediğim kadarıyla eğer denk gelseydik onunla her şeyi konuşabileceğimize eminim. Onu yaptığı işle, ilgilendiği alanlarla, isminin önündeki unvanını kullanarak kalıplara sokamazsınız. Onu kendi ifadesiyle “kadim bilgi” denilen binlerce yıl önce ortaya çıkan kültürel, dini, toplumsal kuralları vs birçok şeyi kurcalarken görebilirsiniz. Videolarını izleyenler bilir. Bazen onu Ateizm Derneği ile yayına çıkarken görürüz. Bazen Kur’an evrimle çelişmez diye tartışmaya girdiği tefsirci bir ilahiyat hocası ile televizyonda görürüz. Bunları inceleme öncesinde anlatmamın sebebi onun kitaplarını okuyacak, videolarını izleyecek kişiler içindi. Onun okuyacağınız kitaplarında, izlediğiniz videolarında size garip, ters, farklı gelen şeylerle karşılaşmanız mümkündür. Anlaşılması güç olan biri değildir. Ezber bozan bir yapısı olduğunu ifade edebilirim. Bunları da farklı bir tarzı olduğunu ifade etmek için söyledim. Yani kafanızda bilader bize uzaylı mı tanıtıyorsun, geç şu incelemeye artık diye bir düşünce oluşmasın :D İnceleme öncesi iki kelam edelim dedik. Kızmayın :D Neyse incelemeye başlıyorum. Öncelikle ifade etmeliyim ki ben bir biyolog, profesyonel bir gözlemci değilim. Uzmanlık alanım falan da yok. Merak ettiğim kitapları okuyorum, anlamaya çalışıyorum. Öğrendiğim şeyleri de yazarak belki fayda sağlarım diye düşünerek inceleme yazıyorum. Yani eğer incelemede yanlış bulduğunuz bir şeyi fark ederseniz lütfen bana yorum olarak belirtin. Eğer söylediğiniz şey mantıklı gelirse bana hem yanlışımı hem de doğrusunu göstermiş olursunuz. Serinin son kitabı olan İfa 3 – Sınırları Aşmak, adından da anlaşılacağı gibi insanların bilerek ya da bilmeyerek içerisinde bulunduğu bazı sınırları tarif ederken bu sınırlar ile ilgili de çözüm önerileri sunuyor. Kitapta çok fazla konu başlığı var. Hepsini tek tek ele almak çok zor ve uzun olur. Zaten kısa incelemelerime bayıldığınız için çok da uzatmak istemiyorum :D ( Hangi kısa inceleme? :D ) Yazar kitapta sınırları tarif ederken ana başlık olarak “Zorlanmayı Bekleyen Sınırlar” diye bir ifade kullanmış. Bunlar da “Biyolojik, Coğrafi, Lisan, Benlik, Psikolojik, Alışkanlık, Bilinmezlik, Bilimsel, Evrimsel” sınırlardır. Serinin çıkış noktası da bence bu sınırları ifade etmek, bizi bir silkelemek, çözüm önermektir. Başlıklara baktığınızda neler görüyorsunuz? Ben girdiğimiz bazı kalıpların genel adlarını görüyorum. Bunlardan birkaçını ifade etmeye çalışacağım. Coğrafi Sınırlar: Coğrafi sınırlar derken neyi anlıyoruz? Hepimizin aklına bence en başta İbn-i Haldun’un meşhur cümlesi “Coğrafya kaderdir” cümlesi gelir. Gerçekten böyle midir? İbn’i Haldun 1332’de doğup 1406’da hayatını kaybetmiş biridir. Bu cümleyi kurduğu döneme bakarsak haklı gibi duruyor. Şu an öyle mi peki? Ben halen bir noktada haklı olduğunu düşünüyorum. Ancak imkânlar, şartlar, dönem gibi değişkenlere baktığımızda eskisi kadar da bir kader mahkûmiyeti yoktur. Evet, bence doğru ifade kaderine mahkûm olmaktır. İstisnalar dışında ve imkânlar dâhilinde doğduğun coğrafyanın şartlarını da zorlayarak başka bir şeyler yapabiliyor, istersen değişebiliyorsun. Bu şartlar sadece doğduğun coğrafyadaki insanlarla da ilgili değildir. Bazen coğrafi bir şekil, bitki örtüsü, kuraklık ya da yağan yağmur bile senin şartlarını etkileyebiliyor. Atıyorum, çiftçi olmak istemiyor ve başka bir şey yapmayı istiyorsun. Değişmeyi, farklı bir şeyleri yapmayı istemen bile ilk olarak para, eğitim gibi şeylere takılabiliyor. İhtiyaç duyduğun para, kaliteli eğitim gibi şeyleri elde etmek için bile ilk başta verimli bir tarım arazin, ürününe göre aldığı yağış, ektiğin tohum, elektrik, su gibi gereksinimler için devlet desteği gerekiyor. Coğrafi sınırlara bu noktadan da bakabiliriz. Eğer bu ihtimaller dışında kaderimizi değiştirebilecek imkân ve şartlar var ise bunu aşmamız gerekiyor. Değişim için bu şarttır. Yazarın bahsettiği coğrafi sınır da aşılabilir olup olmamasıyla ilgilidir. Lisan Sınırları: Hepimizin tahmin edebileceği gibi dil bilmemek bir sınır olarak ifade edilmiş. Yazar teknoloji ilerledi, artık dil bilmenin bir numarası yok, çeviri programları yetiyor diyenleri de bu noktada eleştiriyor. Dil bilmek cidden çok önemlidir. Ben şahsen öğrenmek için yollar arıyor, denemeler yapıyorum. Dil bilmemenin eksikliğini her gün hissediyorum. Okuduğum bazı kitapların kaynaklarında yabancı siteler, makaleler oluyor. Gidip bakıyorum ve çeviriden yeterince anlayamıyorum. Birebir çevirse bile yetmiyor. Yazarın düşünce yapısına biraz hâkim olmak gerekiyor. Günlük konuşmaları da bilmek gerekiyor. Mesela ironiyle yazdığı bir şeyi çevirirken ne alaka diyebilirsin. Bazen yabancı dil bilen arkadaşlarıma hangi dilde düşündüklerini sorarım. Ana dili dışında düşündükleri için bunun nasıl hissettiklerini bana aktardıklarında farklı bir bakış açısı da öğrenmiş olurum. Bu tip şeyleri aşmak, deneyimlemek için dil öğrenmek gerekiyor. Alışkanlık Sınırları: Yazar beynin en iyi öğrenme sisteminin belirsizlik sonucunda oluşan olası çözümleri bulmak olduğunu söylüyor. Rutin olarak yaptığımız, sıkça tekrar eden şeyler bir noktadan sonra otomatik bir eyleme, davranışa dönüşüyor. Bu da beynin üretkenliğini azaltıyor. Yazar buna örnek olarak da bir işin ilk öğrenmeye başladığıyla uzmanlaşması arasındaki farkı veriyor. Bir işi ilk öğrenmeye çalıştığımızda belirsizlik içerisinde oluruz. Bu belirsizlik hali devamında çözüm aramayı, sonrasında da çözüm üretip hayata geçirmeyi izler. İşi öğrendikten sonra zamanla uzmanlaşırız. Uzmanlaştığımız zaman yaptığımız hareketler rutine bağlanır. Çünkü artık işi öğrenmişizdir. Bu noktada beynin öğrenmesi, üretkenliği azalır. Yazar bu alışma halini bir alışkanlık sınırıyla tarif ediyor. Ben de yazara bu noktada katılıyorum. Buna araba sürmek de örnek verilebilir. İlk öğrenmeye çalıştığımız zaman oldukça konsantre, heyecanlı oluruz. Aynı anda elimiz, ayağımız, gözlerimiz, birçok organ ve uzuv çalışmak zorundadır. Senkronize hareketler etmek durumundayızdır. Neredeyse hataya yer yoktur. Dikkatsizlik yapmamak için ekstra çaba sarf ederiz. Ama ustalaştığımızda bu da rutine döner. Eski heyecan artık yoktur. Araba sürmeye de alışmış oluruz. Tabii bu alışma durumu hep de dezavantaj sayılmaz. Eğer bu alışma ve otomatik olarak hareket etme durumu olmasaydı uzmanlaşma durumu zorlaşırdı. Uzmanlaşmaya çalışırken dikkat, heyecan hep aynı şekilde ilerlediği için bence aşama kaydetmek zorlaşırdı. Özetle beyni geliştirmek, diri tutmak için belirsizlik hallerine sıkça sokmak gerekiyor. Yoksa uyku ve rutin haline dönüyor. Üretkenliği azalıyor. Daha fazla uzatmadan özetlemeye çalışayım. Yazarın kitapta aktardıkları yukarıda bahsettiğim sınırlardan ibaret de değil. Yazar öncesinde bunun bir ön hazırlığını yapıyor. İnsanların bilinçli ya da bilinçsiz olarak maruz kaldığı sınırlara dikkat çekmeye, çözüm önerileri sunmaya çalışıyor. Bu sınırları aşmak için de bakmak da fayda var diye düşünüyorum. Bence bu seriden önce kitap/degisen-beynim--47737 kitabını okumanız daha doğru olacaktır. Bu seriyi okurken sıkça bu kitabını kaynak gösteriyor. Diğer bazı kitaplarını da kaynak gösteriyor da bu kitap kadar değil. Kitabı ben okumadım ama keşke okusaydım dedim. Okumasanız bile kaynak gösterdiği sayfalara bakmak için kitabı yanınızda tutmanız daha doğru olur diye düşünüyorum. Kafasında bu seri sırayla mı okunmalı diye soru işaretleri olanlar olabilir. Serinin sırasıyla okunup okunmaması için de yazar ilk kitabının girişinde şöyle bir şey diyor: “ Hacmi nedeniyle üç ayrı kitapta ele almaya gayret ettiğim konular birbirleri ile bağlantılı olmakla birlikte müstakil olarak da okunabilecek özelliğe sahip. Öte yandan İnsanın Fabrika Ayarları’nın bir bütün halinde anlaşılması, konuya ( yani kendimize) bütüncül bakabilmemiz için tavsiye edebileceğim en iyi seçenek.” Açıklamaya göre size en mantıklısı hangisi geliyorsa ona göre okursunuz. Bir de bu serinin kişisel gelişim türünde bir seri olmadığını ve Sinan Canan’ın da kişisel gelişim uzmanı olmadığını ifade etmemde fayda var. Okurken biyolog olduğunu unutmayın. Son olarak yazarın bize bir de uyarısı var. İncelemeyi bitirirken bu uyarıyı da aktarmış olayım. Bu kitapta ve okuduğunuz her şeyde yazılan her şeye de kurcalamadan inanmayın diyor: gonderi/105015700 Buraya kadar incelemeyi okuyanlara teşekkür ederim. Kitabı da okumanızı tavsiye ederim. İyi okumalar dilerim. (Bilal Günaydın)

Seriden en beğendiğim kitabı bu üçüncüsü oldu. Ama tabi diğer kitaplar da bu kitabın temelini hazırlamıştır. Bir şeyler kafamda değişti. Kendimi daha iyi tanımama yardımcı olduğu için teşekkür ediyorum Sinan bey’e. İyi ki okumuşum. (Sa.U)

İnsan davranışlarına dair bilgilerimizin genel resmine baktığımızda bizi rahatın kendisinden ziyade, "rahat arayışının" motive ettiğini fark ediyoruz. Aynı şey haz için de geçerli ;haz arayışı çoğu zaman hazzın kendisinden daha zevkli bir deneyim oluyor. Bu garip durum, beynimizin ödül devrelerinin "beklentiye" ayarlanmış olması ile ilgili. (Hüm.)

İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap PDF indirme linki var mı?

Sinan Canan - İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Sinan Canan Kimdir?

1972 yılında Ankara’da doğdu. İlk, orta ve üniversite eğitimini Ankara’da tamamlayarak 1995 yılında Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden mezun oldu. Ardından Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji-Embriyoloji Anabilim Dalı’nda yüksek lisans, aynı kurumun Fizyoloji Anabilim Dalı’nda ise doktora eğitimini tamamladı. Bu süreçte sinirbilimleri ve deneysel epilepsi konuları üzerinde çalıştı.

Dr. Sinan Canan, 2010 yılında Fizyoloji Doçenti ünvanını aldı ve Ankara Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi‘nde 5 yıl; Ankara Turgut Özal Üniversitesi‘nde de 1 yıl çalıştı. 2016 Yılından itibaren Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Bilimsel araştırmalarını son yıllarda sinir sisteminde kaotik ve fraktal özellikler konularında yoğunlaştıran Dr. Sinan Canan aynı zamanda Kaos Teorisi, Karmaşıklık, Fraktal Geometri, Doğadaki biçimler, Öğrenme, Lisan ve afazi, Zihin ve Beyin gibi konularda ülke çapında genel dinleyiciye yönelik konferans ve programlar da düzenlemektedir. Dr. Sinan Canan’ın “Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler” başlıklı bilim ve bilim felsefesi denemeleri tarzında yayınlanmış bir kitabı da bulunmaktadır.

Dr. Sinan Canan evli ve üç çocuk babası olup, “hayatın, tek bir işle uğraşmak için fazla uzun; insanın ise, tek bir işle ömrünü tüketmek için fazla karmaşık olduğuna” inanmakta ve bu yönde çalışmalarına elinden geldiğince devam etmektedir…

Sinan Canan Kitapları - Eserleri

  • Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler
  • Değişen Beynim
  • Unutulacak Şeyler
  • Beynin Sırları
  • Fraktal Düşünceler
  • Dijital Gelecekte İnsan Kalmak
  • Kendimi Keşfediyorum
  • İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 1. Kitap
  • İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 2. Kitap
  • İnsan Odaklı Liderlik
  • İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap
  • Yeni Dünyanın Cesur İnsanı

Sinan Canan Alıntıları - Sözleri

  • "Mutluyum" diyen insan aslında kendi zihninde "Mutlu muyum, değil miyim?" sorusunu da sorar. (Kendimi Keşfediyorum)
  • Beklentiler ve sonuçlar, beynin en önemli karar verme ipuçlarını oluşturur. (Değişen Beynim)
  • İnsanoğlunun kazanmakta/yakalamakta en çok zorlandığı (ama aynı zamanda da içine en kolay girebildiği) beceri; anda kalabilme, şimdide olabilme becerisidir. (İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 2. Kitap)
  • İnsanın tarihsel olarak çözmeye çalıştığı sorunların büyük bir kısmı aslında bizzat insanın tercihlerinden oluşan ve adına medeniyet dediğimiz organizasyon biçimlerinin yarattığı yapay sorunlardır. Yani insan, kendi yarattığı sorunları çözebilmek için çok ciddi bir çaba ve mesai harcıyor. (Dijital Gelecekte İnsan Kalmak)
  • Algılarımıza dikkat etmeliyiz. Çünkü onlar gerçeklerimiz haline geliyor ve bazı algılarımız başka çok önemli gerçeklerimizde de belirleyici oluyor. (Dijital Gelecekte İnsan Kalmak)
  • Fyodor Dostoyevski’nin dediği gibi, insanoğlunun varoluşunun gizemi yalnızca nefes almasında değil, uğruna hayatını sürdüreceği bir şey bulmasında yatar. (İnsan Odaklı Liderlik)
  • Çalışma ve uyuma dışında kalan zamanlarımızda, mânâ bulabileceğimiz, enerji üretip doyuma ulaşabileceğimiz tecrübelere pek yer ayıramıyoruz. Hatta bu eksikliği de hissetmiyoruz çünkü mânâ ihtiyacımız aklımıza bile gelmiyor. Oysa depresyon günümüzde dünya insanlarının en önde gelen psikolojik sorunu halinde ve bu rahatsızlıkta mânâ ihtiyacının ihmal edilmesinin payı çok büyük. (İnsan Odaklı Liderlik)
  • İki şey dünyaya hükmeder: Biri kılıç diğeri düşünce. (Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler)
  • Okumak ise, anlama niyetiyle çıkılan yolun sadece bir başlangıç adımıdır. (Fraktal Düşünceler)
  • Benim inandığım, anlamak ve yaşamakla yükümlü olduğum kitap, 'ilmi' Allah'ın emri olarak koymuştu önüme ! Kendimizi ve yaşadığım evreni anlamakla yükümlü idik; ben ve tüm Müslümanlar... (Fraktal Düşünceler)
  • … ama çoğu insan, kendi zihinsel sınırlarını o kadar gerçekmiş gibi algılar ki, bu kısır döngünün içinden çıkabileceklerini düşünmezler bile. (Beynin Sırları)
  • Şefkat ve ilgi, sağlıklı bir gelişimin olmazsa olmazıdır. (Beynin Sırları)
  • Okudukça da görüyorum ki yazmak, bir anlamda buluşmakmış. (Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler)
  • "Her arayan belki bulamayacak ama bulanlar muhakkak arayanlar olacak."️ (Yeni Dünyanın Cesur İnsanı)
  • Hafızayı, beynin diğer işlevlerini kuvvetlendirmenin yolu, onu farklı işlere, farklı deneyimlere zorlamak. (Beynin Sırları)
  • Konu yemek olunca insanları hayvanlardan ayıran özelliklerden birisi , insanın yediği şeyden “lezzet” alabilmesidir . Hayvanlar nesneleri genellikle yenilebilir ve yenilemez olarak ayırmak için tat ve koku duyusundan faydalanır . (Kendimi Keşfediyorum)
  • Einstein fizikten , Darwin biyolojiden ,Bach ve Dede Efendi müzikten emekli olamamıştı (İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 2. Kitap)
  • "Kullan ya da kaybet! " sloganı en fazla beyin için geçerlidir. (Değişen Beynim)
  • Mükemmelini yapacağım diye sürekli düşünüp hiç faaliyete geçemeden nice fırsatlar, hatta ömürler kaçıran insanlar çoktur. O yüzden bir yerden başlayıp yapmak başarmanın en önemli şartıdır. (İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 1. Kitap)
  • Dün geçti. Yarın ise henüz gelmedi. Ama ömrün olur da yarın gelirse,onun nasıl olacağını tek bir şey belirleyecek: Şimdi! (İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 2. Kitap)

Yorum Yaz