II. Murad - Yavuz Bahadıroğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
II. Murad kimin eseri? II. Murad kitabının yazarı kimdir? II. Murad konusu ve anafikri nedir? II. Murad kitabı ne anlatıyor? II. Murad PDF indirme linki var mı? II. Murad kitabının yazarı Yavuz Bahadıroğlu kimdir? İşte II. Murad kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Yavuz Bahadıroğlu
Yayın Evi: Nesil Yayınları
İSBN: 9789752692091
Sayfa Sayısı: 127
II. Murad Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Hz. Ebu Eyyub El-Ensari'den Fatih Sultan Mehmed'e uzanan çizgide sondan bir önceki halka: Sultan II. Murad... O'nun vazifesi, oğluna yol açmak, asırların rüyasını gerçekleştirmesine imkân ve zemin hazırlamaktı. Ve bunu layıkıyla başardı. Geleceğin Fatih'ine baba oldu, onu gerçekten "Fatih" olacak liyakatte yetiştirdi ve kendi döneminde ülke sınırlarını emniyete alarak Konstantiniye'nin fethine uzanan köprüyü genişletti. Artık Fatih Sultan Mehmed, peygamber müjdesini tahakkuk ettirebilirdi.
(Arka Kapak)
II. Murad Alıntıları - Sözleri
- "Gerçi-kim haddim değildir bûseni kılmak dilek , Ârif olan çün bilir , ânî ne lazım söylemek. "
- Sultan ||.Murad mısır'dan gelen meşhur âlim Molla Gürani'yi pek sevmiş, pek beğenmiş ve Manisa valiliğine gönderdiği oğlu şehzade Mehmed'in -gelecegin Fatih'i -hocalığına tahin etmişti. Ancak eline de bir kızılcık sopası tutuşturup "Efendi hazretleri, şehzade henüz çocuktur, olmaya ki derslerinde tembellik eder; böyle bir hal gördüğünüzde bu sopayla dövmeye çekinmeyesiz" diye tembihlemişti. Manisa'ya giden Güranî, ilk dersine elinde kızılcık sopasıyla girdi. Şehzade bunu görünce hayretler içinde sordu: "Efendi hazretleri, bir elinizde kitap, bir elinizde sopa var. Kitabı anladık, ilim öğrenmeye yarar; ille velakin sopaya anlamazız, derste sopa ne işe yarar?" Molla Güranî sert sert şehzadeye baktı. "Bu sopa padişah armağanıdır Şehzadem," dedi. "Şayet derslerinize çalışmakta tembellik ederseniz üzerinize sinen tembellik tozlarını bu sopayla döveceğim." Daha beter hayrete düşen şehzade, "Ama biz Şehzadeyiz," diye âdeta inledi. "Şehzadeler dövülmez." "Siz talebemsiniz," diye gürledi Molla Güranî. "Çalışmayan talabeyi darb etme (dövme) hakkına sahibim. Hele Şehzadeler herkesden çok çalışmalı. Zira kim, bu günün şehzadesi yarının padişahıdır; milletin kaderini bir cahile emanet edersem beni kıyamete kadar lanetle anarlar." Öyle bir babadan, öyle bir hocadan, öyle bir çevreden elbette böyle bir Fatih yetişecekti.
- "Haram yiyen leşger(asker) haramî olur. Haramînin sebati olmaz (döneklik eder) , böylelerinin halinin ne olduğu malumdur."
- Nitekim Sultan ||.Murad'ın tahtını 12 yaşındaki oğluna bırakıp dinlenmeye çekildiği haberi yayılır yayılmaz, onunla on senelik bir andlaşma imzalamış olan devletler el oğuşturmaya hemen başlamışlar, Balkanlar'a ve Avrupa başkentlerine "Niğbolu felaketinin intikamını almak vaktidir" yollu haberler yapmışlardır. Kardinali Cesarini, dinini kinine feda vesikasını mühürler: "Dinsiz Türklere karşı verilen sözün tutulma mecburiyeti yoktur, İncil'e el basıp edilen yemin hükümsüzdür. Esas olan, Türkleri kandırmak ve Hristiyanlığın menfaatlerini korumaktır." Tehlike iyice yaklaşmış, gelen haberler Osmanlı Devleti'ni idare edenleri iyice telaşlandırmıştı. Edirne'de toplanan saltanat şurası, Sultan ||.Murad'ın geri çağrılmasına karar verir ve bu karar Veziriazam Çandarlı Halil Paşa tarafından genç padişaha duyurulur: Bu karar üzerine genç padişahın manidar ve tarihî mektubu babasını bulur: Bugünkü dile şu şekilde çevirmek mümkün: "Eğer padişah sen isen düşman toprakları çiğner, gel ordularının başına geç; yok padişah ben isem padişah olarak sana emrediyorum, gel, ordularımın başına geç." Ve Sultan ||.Murad tekrar orduların başındadır.
- Eğitim öğretim mevzuunda Osmanlıların Avrupa karşısında bulundukları yer, gerçekten övülmeye değer bir yerdi. Evliya Çelebi, 17. Asırda sadece İstanbul'da 1993 tane sıbyan mektebi bulunduğunu kaydeder. 16. Asırda Osmanlı ülkesini gezmiş olan bir Fransız seyyahı hemen hemen her köyde bir mektebe rastlamış ve ilk tahsilin Osmanlılarda garp memleketleriyle mukayese edilmeyecek kadar kesif olduğunu hayretle görmüştü. Eğitim-Öğretimi yaygınlaştırmanın kaynağı ise hiç şüphesiz, ilim öğrenmeyi kadın ve erkek her müslümana farz kılan dinin hükmüydü.
- Biz dostlarımıza dostuz!
- Kan pahasına alınan toprak parayla satılmaz.
- Şehit kanlarıyla sulanmış her karış toprak nazarımızda vatan toprağıdır ve mukaddestir.
- Haram yiyen asker harami olur. Haramînin sebati olmaz (döneklik eder), böylelerinin halinin ne olduğu malûmdur.
- "Biz dostlarımıza dostuz" diye gürledi Sultan Murad, "Gidiniz, Konstantiniye'yi fethetmeye geldiğimizi İmparatorunuza bildiriniz!".
- Âlimin ölümünü âlemin ölümünden farksız gören bir anlayışla yaşayan bir ümmet, elbette âlime gerek sevgi ve saygıyı gösterecek; elbette ümmeti idare edenlerin başında gelen padişahlar, âlimin kıymetini herkesten iyi bilecekti.
- Kan pahasına alınan toprak parayla satılmaz.
- Kan pahasına alınan toprak parayla satılmaz.
- “Eğer padişah sen isen düşman toprakları çiğner, gel ordularının başına geç; yok padişah ben isem padişah olarak emrediyorum, gel, ordularımın başına geç.”
- Biliyoruz ki sultan ||.Murad gerçekten ilme âşık,alime meftun bir padişahtı. Seferde iken bile kıymet verdiği âlimlerden bir kaçını yanına alır, yakınında bulundurur, müşkillerini danışır, münazara ettirip dinler, sık sık tertiplediği sohbet ziyaretlerinde kemalat arardı. Hele de Hacı Bayram Veli ki Ak Şemsüddin gibi bir deryaya üstadlık etmiştir.
II. Murad İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Sultan II. Murad, örnek ahlakı, adaleti, askeri dehasıyla çağların ender yetiştirdiği şahsiyetlerden biridir. 1421 yılında babası Çelebi Mehmet'in ölümünden 41 gün sonra tahta çıkar. Bizans'ın bitmek bilmez oyunlarına karşı II. MURAD hep uyanık olur, Bizans Düzmece Mustafa'yı öne sürüp devlette iki başlılık meydana getirmeye çalışır. Karamanoğlu İbrahim Bey her fırsatta düşmanla işbirliği yapmasına rağmen padişah onu affeder , anlaşma yapar. II.Murad'ın yüreği Kostantiniye'yi fetih ateşiyle tutuşur, Peygamber Efendimiz'in (SAS) müjdesine ulaşmak ister. İstanbul'u muhasara altına alsa da fetih gerçekleşmez. Hacı Bayram Veli Hazretleri fethin oğlu II. Mehmet'e ve müridi Ak Şemseddin'e nasip olacağını söyler. II.MURAD ömrünün geri kalanını dervişler gibi yaşamayı ister ve tahtını 12 yaşındaki oğlu II. Mehmet'e bırakır. Düşman bu fırsat bilerek Osmanlı'ya karşı saldırıya geçer ve Fatih Sultan Mehmet, babasına o meşhur mektubu yazar. II.Murad, askerlerini toplar, Varna zaferle sonuçlanır. II. Kosova Savaşı'yla da düşman büyük bir yenilgiye uğrar. 1451 yılında henüz 47 yaşında iken hayata gözlerini yumar. Türbesi Bursa'da Muradiye Külliyesi'ndedir. II.Murad, halk tarafından çok sevilen bir padişah; barışçı ama dahi bir asker; dindar bir hükümdar ;mütevazi bir derviş; eğitim, ilim ve sanata önem veren bir padişahtı. . . II. MURAD oğlunun asırların rüyasını gerçekleştirmesine imkan ve zemin hazırlamıştır. Kitapta @yavuz.bahadiroglu Şeyhi, Çandarlızade İbrahim Paşa, Hacı Bayram Veli, Emir Sultan Hazretlerinin hayatlarına da yer vermiştir. Allah hepsinden ebeden razı olsun. Ecdadımızın hayatlarını öğrenmek için bu seriyi okumanızı tavsiye ederim. (Zehra Sena Güneş)
Hayırsever padişah II. Murad "Padişahımız Sultan Mehmed Han Hazretleri'ne arz edin ki, bu zafer Yüce Allah'ın sayesinde onun zaferidir. Biz şanlı oğlumuzun emrinde bir serdardan başka bir şey değiliz." Hz. Ebu Eyyüb El- Ensari'den Fatih Sultan Mehmed'e uzanan çizgide sondan bir önceki halka. Vazifesi, Oğluna " Fatih Sultan Mehmed" yol açmak, rüyasını gerçekleştirmesi için ortam oluşturmaktır. II. Murad ilme aşık, alime meftun bir padişahtır. Seferlere giderken dahi yanına bir kaç alimi muhakkak alır, istişarelerde bulunurdu. Baba Sultan oğlunu bu kutlu zafer için yetiştirdi ve liyakatla büyümesine yardım etti. II. Murad'ın zamanında bir çok alim yaşamıştır. Hacı Bayram Veli hzleri büyük bir alim ve ileri de büyük alim olacak olan Akşemseddin hz.lerinin hocasıdır. Konstantiniyye'nin fethi Sultan II. Murad'ın oğlu II. Mehmed'e nasip olacak ve Peygamber müjdesine muhatap olacaktır. Âlimin ölümünü âlemin ölümünden farksız gören bir anlayışla yaşayan bir ümmet, elbette âlime gerek sevgi ve saygıyı gösterecek; elbette ümmeti idare edenlerin başında gelen padişahlar, âlimin kıymetini herkesten iyi bilecekti Alimlerimizin hayatını okumayı ihmal etmeyelim. { Hacı Bayram Veli hz.lerinin türbesi: Ulus /Ankara } Yavuz Bahadıroğlu hocamıza rahmetle... (okurhanım ؛)
II. Murad PDF indirme linki var mı?
Yavuz Bahadıroğlu - II. Murad kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de II. Murad PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Yavuz Bahadıroğlu Kimdir?
Yavuz Bahadıroğlu; yazar, tarihçi, gazeteci, radyo programcısıdır. Gerçek adı Niyazi Birinci'dir. Evli ve üç çocuk babasıdır.
1971′de İstanbul'da gazeteciliğe başladı. Muhabirlik, araştırma-inceleme, röportaj ve fıkra yazarlığı yaptı. Gazete, dergi ve şirket yöneticisi olarak çalıştı. Gazeteciliğini muhabir ve röportajcı olarak sürdürürken, çocuklara yönelik eserler üretti. Yüzlerce çocuk romanı, hikaye yayınlandı. Aynı dönemde bir gazetede Şeref Baysal ve Veysel Akpınar isimleriyle iki köşe yazısı yazdı.
Asıl çıkışını Yavuz Bahadıroğlu ismiyle yazdığı romanlarla yaptı. İlk romanı "Sunguroğlu" ve ardından yazdığı "Buhara Yanıyor" romanı ülkenin en çok satan romanlarından oldu. Genelde Osmanlı'nın çeşitli dönemlerini ele alan otuzu aşkın romanı vardır, bunlardan biri "Biz Osmanlıyız".
Yavuz Bahadıroğlu; roman, çocuk kitapları, hikaye, araştırma, oyunlar, film yapılmış senaryolar ve fikri eserler olmak üzere yüzlerce çalışmaya imza attı. Yurt içinde ve yurt dışında çeşitli konularda binlerce konferans verdi, çeşitli kurum ve kuruluşlardan ödüller aldı, iki kitabı Kültür Bakanlığı tarafından yayınlandı.
Tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden yazarın cenazesi Eyüp Sultan Camisi'ndeki hazireye defnedildi.
Yavuz Bahadıroğlu Kitapları - Eserleri
- Merhaba Söğüt
- Biz Osmanlıyız
- Buhara Yanıyor
- Fatih Sultan Mehmet
- Muhteşem Süleyman
- Elveda Buhara
- Yavuz Sultan Selim
- Malazgirt'te Bir Cuma Sabahı
- Kayıtdışı Tarihimiz
- Endülüs'e Veda
- Sunguroğlu 1
- Şirpençe
- Mimar Sinan
- Selahaddin Eyyubi
- Kanunî Sultan Süleyman
- Sunguroğlu 2
- Osmanlı Padişahları
- Çaka Bey
- Osman Gazi
- Mısır'a Doğru
- Sunguroğlu 3
- Osmanlı'da Derin Devlet ve II. Abdülhamit
- Şehzade Selim
- Kırım Kan Ağlıyor
- Fatih Sultan Mehmet ve İstanbul'un Fethi
- Yavuz Sultan Selim ve Kutsal Emanetler
- Bir Devrin Bittiği Yer Çanakkale
- IV. Murad 1
- Orhan Gazi
- Yakın Tarihimizin Sır Perdesi
- Tarihimizden Yaşanmış Öyküler
- Sahipsiz Saltanat
- Osmanlı'da Şehzade Katli
- Yıldırım Bayezid
- Tarihin Arka Sokakları
- Resimli Osmanlı Tarihi
- Turgut Alp
- IV. Murad 2
- Çelebi Mehmed
- Birinci Murad
- Tarihimizin Gizli Odaları
- Padişahların Akıl Hocaları
- İnancın Zaferi Çanakkale
- Sel
- Harem
- Cem Sultan 1
- Yolbaşı
- Çalınan Hazine
- Kaçırılan Prenses
- Kirazlı Mescid Sokağı
- Binatlı
- Gemide İsyan
- Mavi Yıldız
- Cengaver
- Kemalist Yalanlar
- II. Murad
- Kara Şövalye
- Zindanda Şahlanış
- Ayet Ayet İnsan
- Baskın
- Hanedan Sarayın Sırları
- Topal Kasırga
- Kaybolan Elçiler
- Barla'da Diriliş
- Ağalar Saltanatı
- Din Ve Laiklik
- Sultan-ı Cihan Abdülhamid Han
- Keşmekeş
- Tuzak
- Osmanlı Demokrasisinden Türkiye Cumhuriyetine
- Cem Sultan 2
- Köprübaşı
- Bediüzzaman Said Nursi
- Gülü Arayan Adam
- Yaşam Bir Avuç Gül Bir Tutam Diken
- Boşlukta Yürümek
- Kumpas Tarihi
- Cihan Sultanları
- Ayet Ayet Hayat
- Adil Olan Kazanır
- Yürek Seferi
- Hayatı Aşkla Yaşamak
- Sunguroğlu
- Erdem Hikayeleri : Çalışkanlık İçeri Tembellik Dışarı
- Çanakkale Kıyameti
- Dürüst Ol Ki Mutlu Olasın
- Dağlı
- Kafkas Kartalı Şeyh Şamil
- Osmanlı'nın Büyüme Sırları
- Osmanlı'da Çocuk Eğitimi
- Avukat Bekir Berk
- Muhteşem II. Abdülhamit Han
- Kudretli Sultan II. Abdülhamid Han
- Osmanlı'nın Yükselişi
- Tarih Cesaretle Yazılır
- Doktor Olacağım
- Hayata Dair Öyküler
- Muhteşem Yavuz Sultan Selim Han
- 40 Geceye 40 Masal
- Canım Peygamberim
- Vatanını Kim Sevmez Ki!
- Köy Çocuğu
- Var mı Arkadaşlık Gibisi ?
- Vatan İçin
- Hayat Yardımlaşınca Güzel
- Yakın Tarihin Kara Kutusu
- Canavar Robot
- Şehzade Murat
- Anılarımdaki Türkiye: Yavuz Bahadıroğlu
- İki Kardeş
- Çevre Bize Emanet
- Muhteşem Fatih Sultan Mehmet
- Eşim Çocuğum Ve Ben
- Can'ın Hatıra Defteri
- Zebun
- Hayata Dilekçe
- Heyecanlı Yolculuk
- Üç Kaçak Yolcu
- Bizim Can
- Yaramaz Ayı Zirzop
- Karıncalar Savaşı
- Sevgi Ne Güzel Şey / Erdem Hikayeleri
- Muhteşem Hanedan Osmanlı
- Yetim Çocuk
- Küçük Kahraman
- Sular Altında Bir Ülke
- Kim Demiş Fedakarlık Zor Diye?
- Dayanışma En Büyük Güçtür / Erdem Hikayeleri
- Dindarların Para ve İktidarla İmtihanı
- Tuhaf Çocuk
- Haram Yemenin Sonu
- Osmanlı'nın Yazılmamış Tarihi
- Beylikten Hükümdarlığa Osmanlı Padişahları
- Tarihin Mayın Tarlası
- Fedakar Annem
- Diriliş
- Sunguroğlu
- Babalar Eve Dönsün
- Sunguroğlu
- Büyük Bir Milletin Direniş Destanı Çanakkale
- Sunguroğlu
- Alaycı Alabalık
- Akvaryum Güzeli
- Kedi Olan Köpek
- Küçük Çoban
- Son Süvari Yavuz Sultan Selim Han
- Kelepçe
- Sabırsız Tavşan
- Kurnaz Tilki
- Gıdı Gıdı Masallar
- Ben Çanakkale
- Mecburen Atatürkçü
- Uyanık Geyik
- Kardeş Böcekler
- Karınca Birliği
- Bici Bici Masallar
- Bu Gidiş Nereye
- Ördek Vakvaka
- Uzay Çocuğu
- Yavru Pelikan
- Kararlı Balıklar
- Fare ile Fil
- Akıllı Kaplumbağa
- Kötü Huylu Karga
- Yavru Kuşlar
- Oruç Tuttum Sevinçten Uçtum
- Bediüzzaman Said Nursi
- Çocuğun Ramazanı
- Dertli Alp Keçisi
- Alican ile Ercan
- Çıtır Çıtır Masallar
- Saf Kuzucuk
- Uzaklar Yakındır - Merhaba Söğüt
- II. Abdulhamit
- Sosyalizm Bitti Laiklik Alır Mıydınız?
- Kara Mürsel Alp
- Çizgili Zürafalar
- Şirin Kedi
- Resimli Osmanlı Tarihi
- Masal Masal Hoppala
- Teşekkür Ederim Allah'ım
- Bizi Kimler Dinliyor
- Çamurdan Meyve Olur mu?
- Zikir Fikir Şükür
- Canavar Robot
- Tavşancık ve Gökyüzü
- Suçlu Biziz
- Fatih Sultan Mehmed
Yavuz Bahadıroğlu Alıntıları - Sözleri
- Şövalyeler,vaktiyle yaptıklarını düşündüler.Ellerine geçen Müslüman esiri ya ölünceye kadar çalıştırır yahut kollarından ve bacaklarından duvara asarlardı.Buna rağmen Müslümanların halifesi onları teselli ediyordu.Kendilerini tutamayarak ayaklarına kapandılar. (Resimli Osmanlı Tarihi)
- "Gemiler yanıyor" dediler."Bırakın yansın" diye cevap verdi, "onların küllerinin arasından umutlarım yeşeriyor." "Artık gemilerimiz yok.Geri dönüş umudumuz yandı, kül oldu.Geriye iki ihtimal kalıyor: Ya yüzerek vatana dönmeyi deneyeceksiniz ya da düşmanı yenerek buraları kendinize vatan yapacaksınız. Kararınızı verin!" (Padişahların Akıl Hocaları)
- Herkes ancak ufku kadar vardır. (Osmanlı'nın Yazılmamış Tarihi)
- 80 yıl + 8 yıl (Yavuz Sultan Selim)
- Bugün Filistin'de olup bitenlerin ışığında Padişah-ı Cihan'ın 1895'te söylediği şu sözlere kulak vermek gerekir: ''Eğer Filistin'de Müslüman Arap unsurunun faikiyetini (üstünlüğünü) muhafaza etmesini istiyorsak, Yahudilerin yerleştirilmesi fikrinden vazgeçmeliyiz. Aksi takdirde yerleştirildikleri yerde çok kısa zamanda bütün kudreti elde edeceklerinden, dindaşlarımızın ölüm kararını imzalamış oluruz.'' (Sultan-ı Cihan Abdülhamid Han)
- "Kendime bir dünya kurdum kendimce." (Buhara Yanıyor)
- Biz kula kul olmak için yaratılmış insanlar değiliz...bunun taklidi bile zor gelir bize.Kulluğun en güzeli Allah’a yapılır çünkü. (Sunguroğlu 3)
- " Ben de " diye geçirdim içimden, " Osmanlı' yı ben de arıyorum ! " (Osmanlı Demokrasisinden Türkiye Cumhuriyetine)
- Ha bir de azınlıklardan varlık vergisi adı altında alınan Türk olarak doğmama vergisi vardır ki, ne insafa, ne de vicdana sığar. (Yakın Tarihimizin Sır Perdesi)
- Hayat biraz hayalden,biraz gerçekten ve alabildiğine ümitten ibaretti. (IV. Murad 2)
- Düşmanlarımız aciz kaldığı müddetçe itaat gösterirler, ama zayıflık zuhur ettiği an öç almaya çalışırlar. (Kumpas Tarihi)
- “Dünya geçici bir zaman İçin öldü. Ağaçlar yaprak döktü, çiçekler, otlar kurudu. Sonra yeniden yeşerecek. Toprak altında kalan küçücük zerrelerden tekrar hayat bulup filizlenecekler. Etraf tekrar yeşerip, tekrar çiçeklenecek.” “Ba’su ba’del mevt sırrı. İşte tecelli. Bu hâli senelerce temaşa edip de, öldükten sonra dirilmeye inanmamak İçin deli olmak lazım.” (Sunguroğlu)
- 600 yıllık Osmanlı tarihi boyunca beşi on dördüncü, sekizi on beşinci, kırk ikisi on altıncı, beşi on yedinci ve biri de on sekizinci asırda olmak üzere toplam 61 şehzade katledilmiştir. Bunlardan 22 tanesi bilfiil isyan ettiği için öldürülmüştür. Diğerleri de ekseriya Fatih Kanunnamesi'ni takib eden 150 yıl içinde katledilmiştir. 1603 yılında padişah olan Sultan I. Ahmed kardeşlerini öldürmeye lüzum görmedi ve 1617'de vefatından sonra, oğulları bulunduğu halde, bunlar yaşça küçük olduğundan kardeşi Sultan 1. Mustafa tahta geçti. Böylece ilk defa bir padişahın yerine oğlu değil, kardeşi geçiyordu. Osmanlılarda şehzade katli meselesini doğru anlayıp değerlendirebilmek için öncelikle İslâm-Osmanlı hukuku ve siyaset geleneğini bilmeye ihtiyaç var... Çünkü hâdisenin tarihî, siyasî ve hukukî sebepleri bulunmaktadır. Nitekim hayattaki hemen her şehzade arkasına düşman devletlerin de desteğini alarak ayaklanmış, binlerce insan ölmüş, ülke harap, millet perişan olmuştu. Osmanlıların, gerek önce ve gerekse kendi devirlerinde yaşanan tecrübelerden ders alarak, bu böyle bir sonuç doğmaması için bizzat aile mensuplarını feda etmekten başka çareleri yoktu. Bu çerçevede, Fatih Sultan Mehmed, Kanunnamesinde, şehzade katlini düzenleyen bir hüküm koymuştur. “Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür” mealindeki Kur'ân-ı Kerim ayeti ve gerektiğinde umumî menfaat için hususî menfaatin haleldar edilebileceğine dair şer'i prensip, şehzade katlinin hukukî mesnedi olmuş; İslâm hukukçularının ekserisinin bu müesseseye cevaz verdikleri, Kanunname'de açıkça ifade edilmiştir. Böylece alınan tedbirlerle Osmanlılarda ne eski Türk devletlerinde olduğu gibi ülke parçalanmış ve ne de Avrupa'daki gibi "veraset savaşları" yaşanmıştır. Bu da, devleti altı yüz yılı aşkın bir zaman ayakta tutan sebeplerden biridir. Oysa Yıldırım Bâyezid, kardeşi Yakup Bey'in “tahtını tabuta” çevirmeseydi, devlet param parça olmaz mıydı? Fatih, kardeşini sağ bıraksaydı, kardeşi zaman içinde isyan çıkartmaz mıydı (çünkü hep böyle gelişti), bu isyan sebebiyle acaba İstanbul fethi aksamaz mıydı? Sultan II. Bâyezid, Cem Sultan'ın teklifini kabul edip devleti kardeşiyle bölüşseydi Yavuz ortaya çıkabilir, "Halife" olabilir miydi? Ve Yavuz, üzerlerine gelen kardeşleri Ahmed ve Korkud'u bağışlasaydı, toparlanır toparlanmaz birleşip yeniden saldırmazlar mıydı? Bu da Yavuz Padişah'ın en büyük ideali olan “İttihad-ı İslâmı --Müslümanların Birliğini- gerçekleştirmesini engellemez miydi? Bunların üzerinde kafa yormadan, şartları hiç nazara almadan, o günlerin devlet telakkisini anlamaya çalışmadan masa başında hüküm vermek insafsızlıktır... (Muhteşem Yavuz Sultan Selim Han)
- Düşüncelerinden bir çekişte kopardı kendini, gökyüzüne baktı.. (Boşlukta Yürümek)
- Millî Mücadele (bazıları buna ‘İstiklâl Savaşı' diyor, ancak istiklalini kaybetmemiş bir ülkenin ‘İstiklâl Savaşı' yapması mümkün değil) ve Lozan... Galip mi, mağlup mu oturduğumuz belirsiz Lozan masası... “Misak-ı Milli” yemininin bozulması, Batı Trakya, Ortadoğu, Filistin, Ege Adaları, Musul ve Kerkük'ün elden çıkması... Saltanatın kaldırılması, Cumhuriyet'in ilanı ve halifeliğin “ilga”sı... Ve tuhaf bir tesadüf, Türkiye parlamentosu hilafeti kaldırmadan, İngiliz parlamentosu Lozan Antlaşması’nı çeşitli bahaneler öne sürerek imzalamadı. Antlaşma hilafet kaldırıldıktan kısa bir süre sonra imzalandı. Gerçekten de tuhaf bir tesadüf! Süreç içinde İsrail kuruldu, Balkanlar'daki topraklar elden çıktı, Arap âlemi param parça edildi, petrol yataklarına el konuldu. Böylece İngiltere ve müttefikleri ilk büyük hedeflerine ulaşmış oluyorlardı. Sıra en büyük hedefi vurmaya gelmişti. Müslümanların rahatça sömürülebilmesi için, bir türlü kontrol edemedikleri hilafetin artık kökünün kazınması gerekiyordu. (Sultan-ı Cihan Abdülhamid Han)
- "Annemin öğüdü de kendisiyle beraber öldu. Artık yolumu kendim çizeceğim (Var mı Arkadaşlık Gibisi ?)
- İşte bu “tolerans mantığı”dır! Fatih Sultan Mehmet kılıcıyla değil, “tolerans mantığı”yla Orta Çağ’ın katı kalıplarını kırmış, hayatı yeni bir çağla tanıştırmıştır. (Tarihin Arka Sokakları)
- "Yok Lagan. Biliyorsun ki, biz kalbimizi de vücudumuzu da din ve millet yoluna adadık. Başka sevgiye yer yok." (Sunguroğlu 3)
- Sunguroğlu diz vurup Beyi selamladıktan sonra çıktı. Köse Yusuf'u tavukları yemlerken buldu. (Kara Şövalye)
- “Küllü nefsin zâikatülmevt” âyeti kerimesini hatırladı.
“Elbette ki her nefis sahibi mutlaka ölecektir.” diye düşündü. <
> (Sunguroğlu 2)