İki Yeni Gelinin Anıları - Honore de Balzac Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İki Yeni Gelinin Anıları kimin eseri? İki Yeni Gelinin Anıları kitabının yazarı kimdir? İki Yeni Gelinin Anıları konusu ve anafikri nedir? İki Yeni Gelinin Anıları kitabı ne anlatıyor? İki Yeni Gelinin Anıları kitabının yazarı Honore de Balzac kimdir? İşte İki Yeni Gelinin Anıları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Honore de Balzac
Çevirmen: Nurullah Ataç
Orijinal Adı: Mémoires de deux jeunes mariées
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789758440054
Sayfa Sayısı: 288
İki Yeni Gelinin Anıları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
'Bence, aşkın verdiği zevklerler hiçbir şey kıyaslanamaz. Beni garip bulacaksın ama, on ayda on kez bu güneşin, bu havanın içinde yaşamış olarak, çelengimden hiçbir şey, tek bir çiçek bile kaybetmeden ve tüm yanılsamalarımı koruyarak, otuz yaşımdayken yaşamın bütün görkeminin, aşkın güllerin ortasında, zevklerin bağrında ölmek isterken yakaladım kendimi.'
'Oh, Louise, hiçbir aşığın okşamaları, usulca dolaşan ve yaşama tutunmaya çalışan küçük pembe bebek ellerinin yerini tutamaz. Sütün neye dönüştüğünü görüyor insan: ete dönüşüyor, çiçeklere benzeyen, çiçeklerin narinliğini almış o minik parmakların ucunda çiçekleniyor; incecik saydam tırnaklar halinde büyüyor, saç olup dağılıyor, ayaklarla birlikte kıpırdanıyor. O bebeğin bütün dünyası oluyor insan; onun, sizin dünyanız olduğu gibi.'
Aşka tutkun bir sevgili, romantik bir Louise; özverisi tükenmez, aklı başında bir anne Renee... Bu iki güzel kadın bu romanın kahramanları. Roman boyunca bu iki kişide iki kez kadınlaşan Honore de Balzac, hayatın birbirinden ayırdığı iki okul arkadaşını yıllar boyunca konuşturuyor. İki Yeni Gelinin Anıları, mektuplar biçiminde yazılmış romanlar arasında bir başyapıt.
(Arka Kapak)
İki Yeni Gelinin Anıları Alıntıları - Sözleri
- - susmaya, gönlüme gömmeye mecbur oluyorum. karşı karşıya gelip anlatmak kadar tatlı değil ama içimi şu kağıtlara da dökmesem boğulacağım..
- Kıskançlık hiç uyumayan nöbetçidir; nasıl acı, ağrı insanı uyandırırsa kıskançlıkta âşığı uyandırır, hiç yanılmaz.
- Benim hayatımın roman tarafı sen olacaksın...
- Siz ki bahtiyarsınız, söyleyin bana, aşk nedir?
- Ben daha doğmadan ne suç işlemişim ki hiçbir gönülde aşk uyandıramadım?
- Aşk ile duygunun buyruklarına uymak, kadınların gizli kanunu değil midir?
- Hayatta bahtiyar olursun: sevmeyeceksin, sevileceksin.
- Vaktiyle seninle birlikte sonsuzluk denizine salıverdiğimiz gemileri yine orada yürütmeme kim engel olabilir?
- - Bir kadın nasıl aldatılabilir? - Sevdiği zaman.
- Yanımdan geçerken ona bağırmak: "A budala! Sen benim hayalimi seviyorsun, yakından tanısan acaba ne olacak?" demek istiyorum.
- Sen hayatla oynuyorsun, hayat da seninle oynar diye korkmuyor musun?
- Dinle beni: kendini belli eden kıskançlık, bütün sırlarını meydana vurmuş bir siyasete benzer.
- "İlk aşk... Hep 'ilk aşk' derler dururlar; demek bir İkincisi de olurmuş!
- Gönlümü öfkeler kavrıyor ya, gene de geldiğin için memnunum...
- "Tanrım! beni bıraktın, Tanrım!"
İki Yeni Gelinin Anıları İncelemesi - Şahsi Yorumlar
arka kapaktan alıntı: Balzac’ın mektup/ roman tarzında kaleme aldığı yapıt, dostlukları okul yıllarına dayanan iki yakın arkadaş Louise ve Renee’nin farklı şehirlerdeki ailelerinin yanına dönmelerinin ardından birbirlerine yazdıkları mektuplardan oluşur. Roman, biri sağduyusuyla hareket eden, anaç bir mizaca sahip, diğeri aşka tutkun, gözü yükseklerde iki farklı kadının hayat hikayesine odaklanır. Balzac’ın bu kadınların ruhlarının en derinine kadar sızıp adeta iki ayrı kimliğe bürünerek kaleme aldığı roman. (Hatice Meriç)
Balzac ve "İki yeni gelinin hatıraları" Fransız romanlarına Victor Hugo'nun baş yapıtı "Sefiller" ile giriş yaptım ve mest olarak okudum. Ama iyi mi yaptım bilmiyorum, çünkü aynı tadı Notre Dame'ın Kamburu ve "Bir idam mahkumunun son günü" kitaplarında alamadım. Ama bir yanım da başka kitabıyla başlamış olsaydın belki Sefilleri okumaz ve Hugo'ya hayran olmazdın diyor. Gelelim Balzac'a... Balzac okumalarım Fransız edebiyatının izini sürme olsa da genel anlamda, özel anlamda Hugo ve Sefiller'de bulduğum tadı arama olacak bir yerde. Balzac'ın yeri elbette ayrı, Tanrıdan sonra en çok insan yaratan adama özel bir ilgim ve merakım yok değil. İnsanlık Komedyasından elimdeki ikinci kitap, İki (yeni) gelinin anıları/hatıraları isimli, kendinden okuduğum ilk uzun roman. İsmi birbirine yakın olsa da birçok farklı şekilde tercüme edilmiş. Ben olsam "İki genç kadının mektupları" diye tercüme ederdim, çünkü kitabın içeriği tam olarak bu. Mektuplaşmalar genelde ikisi arasında olsa da, bazen birinden üçüncü bir şahsa, veya üçüncü bir şahıstan bunlardan birine hatta üçüncü bir şahıstan dördüncü bir şahsa kadar geniş bir yelpaze mevcut aslında. Bu iki kadın kilise (rahibe) okulunda tanışıp dost oluyorlar. Rahibe olmadan ayrılıyorlar ve o zamanın bir kadını için iki seçenekten birisi olan rahibelik veya genç yaşta evlilik seçeneğinde, ikisi de evliliği rahibeliğe tercih etmiş oluyorlar. 15 yaşındaki genç Louise ile kendinden yaşca büyük arkadaşı Renee arasındaki dostluk, kimi zaman bir ruh ikizligi, iki ayrı bedende bir ruh, kimi zaman bir abla kardeş, kimi zaman da bir anne kız ilişkisi olarak çıkıyor karşımıza. Renee savaştan travmalanmış olarak gelen ve yaşama sevincini kaybetmiş asil birisiyle mantık evliliği yaparken, Louise ailesini evleneceğine ama sevdiği birisiyle olması gerektiği husunda ikna ediyor. Rahibe elbisesini yeni çıkarttığına bin şahit istenen Louise, kendisine balolarda bir koca bakarken, hem sosyal sınıfının hem de o rahibe okulundayken onu hiç merak etmeyip ziyaret etmeyen anne ve babasının önyargılarını kırıp, takdirlerini kazanmayı başarsa da, kendisine bir koca bulmakta zorlanır. Ona göre kimse kimseye gerçek anlamda ilgi duymaz, dinlemez, herkes kendisiyle meşguldür, herkesi sıradan bulur. O ise deli gibi sevilmek, bir dediği iki edilmesin istiyordur. Derken İspanyol'ca hocası Felipe de aradığı özellikleri gördüğünü farkeder. Felipe Arap asıllı Ispanyoldur. Ya ihtida ya ölüm seçeneğinde mühtedi olmayı seçmiş, diplomatik kariyer yapmış, çok zengin olmuş ama şahsi sebeplerden dolayı çoğundan feragat etmiş, içine kapalı, gizemli ve çok çirkin bir adamdır. Kendisine kul köle olma, arzularını gözlerinden okuma şartıyla adeta onunla birlikteliğe razı olur hatta kendisi ona bu kapıyı açar, çünkü onda deli gibi sevme ve kendisindeki deli gibi sevilme ihtiyacını karşılayacak potansiyeli görür. Bu iki evlilik nasıl sonuçlanacaktır sorusu romandaki kırmızı çizgi olsa da, iki kadının mektuplaşmalarında hayattan beklentiler, evlilik, aşk, annelik gibi konular gündem edilir ve yeri geldiğinde sert bir şekilde tartışılır. Balzac okuru kadınların evlilik konusundaki zihin dünyasına başarılı bir şekilde tanık ediyor. Her ne kadar "daha çok kadınlara hitap" eder diye düşünsem de, bu konuda kadınların düşünce dünyasına dalmak erkekler için de ilginç ve faydalı bir tecrübe olacaktır kanaatindeyim. Fransa'nın tarihsel sosyolojik yapısına tanık olmak ayrıca değerli ama bunu her romanda beklersiniz zaten ve yazarın olmazsa olmaz bir sunumudur size. Yer yer sıkılmaya başlasanız da, hikayenin ani hiz kazanmaları sizi yine kendisine bağlamayı başarıyor. Okunmaya değer... (Ercan Nalbant)
En sevdiğim klasik, "İki Yeni Gelinin Anıları" adından da içeriği anlaşılabilen bir kitap. İki yakın arkadaşın birbirlerine yazdıkları mektuplardan oluşuyor, ama mektup deyince hemen kaçmayın, okuması o kadar keyifli ki. Biri seven, hayat veren, anaç bir kadın, diğeri sevilmek için yaşayan bir aşk kadını. Birbirlerine anılarını, manzaralarını, aşklarını anlatıyorlar hem de çok tatlı bir fransız üslubuyla. Mektuplardaki fransız üslubu kimine sıkıcı gelmiş ama ben çok keyif aldım. Kitabı okurken Balzac'ın zekasına, evliliği ve kadın kafasını bu kadar iyi anlayıp okura böyle güzel aktarmasına hayran kaldım. O kadar iyi ifade edilmiş ki durumlar, hisler, düşünceler, bazıları içten içe benim farkında olduğum ama henüz dışa vurmadıklarıma parmak bastı adeta, farkındalık sağladı kendimle ilgili. Kitabı benim için bu kadar özel kılansa aşkla mantığın savaşını okumaktı sanıyorum. Bir de o kadar tatlı bir havası var ki nasıl tarif edebilirim bilemiyorum. Okumakta tereddüt etmeyin derim, ne de olsa Balzac'ın kaleminden. Şimdiden iyi okumalar diliyorum.. (medicos)
Kitabın Yazarı Honore de Balzac Kimdir?
Honoré de Balzac (asıl ismi Honore Balssa; 20 Mayıs 1799, Tours - 18 Ağustos 1850), Fransız yazar.
Hayatı
Asıl adı Honore Balssa'dır. Ancak ismini Balzac olarak değiştirmiş ve soyluluk ifade eden De’ öntakısını eklemiştir. Köy kökenli bir ailenin çocuğudur. Babası tüccardır. 6 yıl Vendome'da College des Oratoriens'te öğrenim gördü. Napolyon'un devrilmesinden sonra ailesi Paris'e taşındı. Burada 2 yıl daha okula gitti. 3 yıl bir avukatın yanında çalıştı. Ama küçük yaşlardan beri edebiyata gösterdiği eğilim ağır bastı. Trajedi türünü denediği 1819'da yazılmış "Cromwell" başarı kazanamayınca romana yöneldi. Para kazanmak için tarihsel, mizahi ve gotik romanlar yazdı. Bunları değişik adlarla yazdı. Basımcılık, yayıncılık, hatta dökümcülük yaptı. Başarılı olamayınca tekrar edebiyata döndü. Edebiyat hayatında çok başarılı eserler sundu. Birçok ülkede sayılan romanları ve kitapları çok büyük ilgi gördü ve tepkileri üstüne topladı. Edebiyatta başarılı olan Balzac hayatının sonuna kadar edebiyatla uğraştı.
Edebiyat kariyeri
1829'da yazdığı "Les Chouans" isimli tarihi roman tanınmasını sağladı. Bu eser Türkçeye (Köylü İsyanı 1974 ve Şuanlar 1977 olarak) çevrildi. 1824-1834 arasında yayıncılarından aldığı parayla bohem bir yaşam sürdü. 1829-1831 arasında yergici gazetelere yazılar yazdı. 1830’lardan sonra bir toplum tarihi yazmak amacıyla, eski ve yeni romanlarını üç bölüm altında toplamaya karar verdi. Örf ve âdet incelemeleri, felsefi incelemeler ve çözümleyici incelemeler. Bu tasarı 1834-1837 arasında 12 cilt olarak gerçekleşti. 1840’ta bu yapıtların hepsine Dante'yi anımsatan bir başlık koydu: "İnsanlık Komedisi". 1842-1848 arasında 17 ciltlik bir baskı yapıldı. 1869-1876 arasında da 24 cilt olarak yayınlandı. Eserlerinde aynı kahramanlara tekrar tekrar yer verme düşüncesini geliştirdi. Bunu gerçekçiliğin baş romanı kabul edilen ve 1834'te yayınlanan "Goriot Baba"da uyguladı. 1836 ve 1837'de İtalya gezisine çıktı. 1828'de Versailles yakınlarında pahalı bir ev yaptırdı. Borç sorunu nedeniyle Passy'de bir eve yerleşti (Bugün Balzac müzesi). Para kazanmak için tiyatroda başarısız denemeler yaptı. Edebiyatçılar Derneği başkanı olarak yazar haklarıyla ilgili girişimlerde bulundu.
1847'de Polonya'da sevgilisi Eveline Hanska'nın şatosunda kaldı. 1850'de Eveline ile evlendi Paris'e döndüler. Birkaç ay sonra yaşamını yitirdi. Geride 85’i tamamlanmış, 50’si taslak halinde eser bıraktı. Romanda gerçekçilik ve doğalcılık akımlarının yaratıcısı olarak kabul edilir. Mantıksal bir sıra izleyen olayların her şeyi gören bir gözlemcinin ağzından anlatıldığı, kahramanların tutarlı bir biçimde sunulduğu, kuralları belli "klasik roman tekniğini" Balzac'ın kurduğu benimsenir. Olağanüstü bir gözlem yeteneği ve güçlü bir hafızası vardı. Kendisini başka insanların yerine koyup onların duygularını paylaşmayı biliyordu. Eserlerinde nedenselliği ve arka plan ile karakterler arasındaki ilişkiyi açıklamakta ustadır. Bütün bu özellikleriyle "romanın Shakespeare'i sayılır.
1789’la başlayan ve uzun bir süreç alan Fransız Devrimi sırasında gelişen toplumsal değişimi anlatan; çatışmaları, iyiyi kötüyü ortaya koyan, Cumhuriyetçiler ve Kraliyetçiler’in 1830’da ülkeyi bırakıp gitmek zorunda kalan X. Charles’e dek yaptıkları kanlı kansız tüm çekişmeyi özellikle göz önüne seren, bireylerin bu çatışmadaki ulu düşüncelerin altında aslında kendi çıkarlarını nice korumaya çalıştıklarını betimleyen; sevgi, güç gibi evrensel konuları tüm çıplaklığı ve eleştirel bir yaklaşımla inceleyen; günümüz okuruna sıkıcı gelebilecek ama öncelikle Fransa ve demokrasiyi algılayabilmekte yardımcı olması bakımından tüm dünya için önemli bir Roman yazardır. Fransız Devrimi’nin geçmişsel belgesidir kitapları.
İnsalık Güldürüsü, yazarın 1830’da kendi yapıtlarını toplamaya başladığı bir üst yapıttır. Şu anda emin değiliz ama belkide 1830’da Kraliyetçiler’in yenilgisini perçimleyen sürgünden sonra devrimdeki ulu düşüncelerin bir yalan olduğunu düşünerek böyle bir yola gitti.
Honore de Balzac Kitapları - Eserleri
- Goriot Baba
- Vadideki Zambak
- Eugenie Grandet
- Otuzundaki Kadın
- İki Yeni Gelinin Anıları
- Seraphita
- Tılsımlı Deri
- Altın Gözlü Kız
- Köylüler
- Modeste Mignon
- Köylü İsyanı
- Kibar Fahişelerin İhtişam ve Sefaleti
- Gambara
- Bir Havva Kızı
- Paris'ten Cava'ya Yolculuk
- Louis Lambert
- Yaşamda Bir Başlangıç
- Ursule Mirouet
- Pierrette
- Lanetli Çocuk
- Evde Kalmış Kız
- Mutlak Peşinde
- Suyu Bulandıran Kız
- Lanje Düşesi
- Gizli Başyapıt
- Bir Kır Balosu
- Köy Doktoru
- Güzel Imperia
- Bette Abla
- Aşk Gecesi
- Uzun Yaşam İksiri
- Zarif Bir Yaşam Üzerine
- Top Oynayan Kedi Mağazası
- Tefeci Gobseck / Üç Öykü
- Cousin Pons (2 Cilt Takım)
- Tours Papazı
- Sarrasine
- Ferragus
- Taşralı Bir Büyük Adam Paris'te
- İki Şair
- Parfümcü Cesar Birotteau'nun Yükselişi ve Düşüşü
- Nucingen Bankası
- Kırmızı Han
- Bilinmeyen Başyapıt ve Kırmızı Han
- Modern Uyarıcıları Kullanma Kılavuzu
- Bir Yaratıcının Çektikleri
- Modern Çağ Uyarıcıları Risalesi ve Z. Marcas
- Paris
- Vadideki Zambak - Bir Aşk Sayfası
- Esrarlı Bir Vaka
- Albay Chabert
- Çalışanın Fizyolojisi
- Seçilmiş əsərləri
- Cebimdeki Düşünceler
- Innocence and Other Stories
- Ateist Ayini
- Maskeli Aşk
- Vendetta
- Terör Devrinde
- Korneliüs’ün Elmasları
- Sönmüş Hayaller
- Another Study Of Woman
- Aklanmış Melmoth
- Kibar Fahişeler (2. cilt)
- Napoleon Efsanesi
- Eğlendirici Öyküler
- Çölde İhtiras
- Bilinmeyen Şaheser - Sarrasine
- Köy Papazı
- Muhteşem Godisar
- The Deserted Woman
- Goriot Baba Cilt 1
- İfritə
- Vadideki Zambak Cilt I (Minyatür Kitaplar)
- Vadideki Zambak Cilt II (Minyatür Kitaplar)
- Üç Hikaye
- Vadideki Zambak - Çocukluğum
- The Human Comedy
- Tuhaf Öyküler
- Rahibenin Aşkı
- Albert Savarus
- Adieu
- Die falsche Geliebte
- Die Grenadiére
- Vadidəki zanbaq
- Peau de Chagrin
- Honorine
- Vater Goriot
- Beatrix
- Die Frau von dreißig Jahren
- Der Ehekontrakt
Honore de Balzac Alıntıları - Sözleri
- Alçakgönüllülük, daha doğrusu korku, aşkın ilk erdemlerinden biridir. (Eugenie Grandet)
- Karşısında güzel bir kadın bulan bir erkek tuzağa düşmüş mü sayılıyor? (Kibar Fahişelerin İhtişam ve Sefaleti)
- Peki öyleyse, öğretin bana... Sizi sevmemek için ne yapmam gerektiğini bana öğretin. (Seraphita)
- Gerçekten tümüyle yüce ruhlu kadınlar gerçeği yalana yeğlerler. (Bette Abla)
- Bundan çıkan sonuç şudur ki, toplumlar ne kadar uygarlaşır ve huzura kavuşursa, aşırı yollara o ölçüde başvururlar. Barış hali kimileri için feci bir durumdur. Belki de Napoléon'a "Savaş doğal bir haldir," dedirten şey de budur. (Modern Uyarıcıları Kullanma Kılavuzu)
- Aşk evliliğinden olan bütün çocuklar gibi miras olarak annelerin muhteşem güzelliğini aldılar,sefaletle birleştiğinde çoğunlukla yıkıcı bir hediyeydi bu. (Sönmüş Hayaller)
- ... herkesin mucizesi kendine göredir. (Köy Papazı)
- İntiharın üç türü vardır: önce uzun bir hastalığın son nöbetinden başka bir şey olmayan ve kuşkusuz patoloji sınırların içerisindeki intihar; sonra umutsuzluk nedeniyle intihar, son olarak da mantık yürüterek intihar. Lucien umutsuzluk nedeniyle ve mantık yürüterek kendini öldürmek istiyordu. bu ikisi vazgeçilebilir intiharlardır; yalnızca patolojik intiharın geri dönüşü yoktur; ama çoğu zaman bu üç neden, Jean-Jacques Rousseau'da olduğu gibi, birleşir. (Bir Yaratıcının Çektikleri)
- Alaycı bir adam daima sathi, bunun neticesi olarak da hain bir kimsedir, alay ettiği hâdisede cemiyete düşen payı hiçbir zaman kaale alamaz, çünkü tabiat yalnız hayvan yaratır, ahmakları toplum hayatına borçluyuz. (Nucingen Bankası)
- ... büyük bir aileden gelmenin ve servetten yoksun oluşun nice yüksek zekalı insanları içinde tuttuğu derin bir hiçlik duygusu içinde, Umut sönüp gidiyordu. (İki Şair)
- Vaktiyle seninle birlikte sonsuzluk denizine salıverdiğimiz gemileri yine orada yürütmeme kim engel olabilir? (İki Yeni Gelinin Anıları)
- Aşka benzeyen hiçbir şey yoktur.. (Gizli Başyapıt)
- İblisin vaat ettiği dünyevi zevkler çok fazladır ama cennetin sunduğu zevklerin bir sınırı yoktur. Tanrı'ya inandı ve ona dünyanın tüm hazinelerini veren o büyünün artık bir anlamı yoktu, tüm o hazineler, elmaslar onun gözünde çakıl taşından farksızdı; diğer hayatın görkemiyle kıyaslandığında incik boncuk gibi kalıyorlardı. Ona bu kaynaktan gelen her şeyin üzerinde bir lanet olduğunu düşündü. (Aklanmış Melmoth)
- Çünkü herhangi bir şeyde aşırıya kaçmak bedeni kendine özgü bir yola sokar. (Sönmüş Hayaller)
- Geceyi uykusuz geçirmek itiyadında olan ve derin bir sükûnet içinde seslerin çeşitli akislerine dikkat edenler bilirler: Çok defa, aynı yerden gelen hafif bir çıtırtı duyulur da, devamlı ve mutat [alışıldık] fısıltılar işitilmez... (Ferragus)
- Vadilerde açan, gösterişsiz, alçakgönüllü çiçekler, göklere çok yakın, fırtınaların koptuğu, güneşin yaktığı yerlere dikilince yaşamıyorlar belki de, kim bilir? (Top Oynayan Kedi Mağazası)
- Ancak her şey olmakla başlayarak herhangi bir şey olabilirsin. (Çalışanın Fizyolojisi)
- İki varlığı aynı anda sevebilir miyiz? Bir sevgili bütün kalbi doldurmazsa sevgili olabilir mi? Birinci, sonuncu, biricik olması gerekmez mi? (Seraphita)
- Aşkın ne kadar toplumcul ve yararlı olduğu hiç düşünüldü mü? (Evde Kalmış Kız)
- "Son aşk en ateşli aşktır." (Parfümcü Cesar Birotteau'nun Yükselişi ve Düşüşü)