diorex
Dedas

İkinci Adam Cilt: 1 - Şevket Süreyya Aydemir Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İkinci Adam Cilt: 1 kimin eseri? İkinci Adam Cilt: 1 kitabının yazarı kimdir? İkinci Adam Cilt: 1 konusu ve anafikri nedir? İkinci Adam Cilt: 1 kitabı ne anlatıyor? İkinci Adam Cilt: 1 PDF indirme linki var mı? İkinci Adam Cilt: 1 kitabının yazarı Şevket Süreyya Aydemir kimdir? İşte İkinci Adam Cilt: 1 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 19.05.2022 15:00
İkinci Adam Cilt: 1 - Şevket Süreyya Aydemir Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Şevket Süreyya Aydemir

Yayın Evi: Remzi Kitabevi

İSBN: 9789751400369

Sayfa Sayısı: 504

İkinci Adam Cilt: 1 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bu kitap, ne bir övgü, ne bir yergi kitabıdır. Bu kitap, İsmet İnönü'nün hayat hikayesi etrafında, bir devrin akışını verir. İkinci Adam'da biz, Tek Adam'da konu olarak alınan Atatürk hadisesini, günümüze kadar takip ederiz.

İkinci Adam'ın bu birinci cildi, İnönü'nün doğumundan, Atatürk'ün ölümüne kadar geçen devreyi alır. Bu devrede İnönü'nün soy ilişkileri, tahsil hayatı ve bundan 60 yıl önce, bir gizli ihtilal cemiyeti ile başlayan siyasi ilgileri ve sonra ordu hayatı yer alır. Daha sonra da ona İkinci Adam olmanın şartlarını, faktörlerini hazırlayan bir sıra olaylar...

(Arka Kapak)

İkinci Adam Cilt: 1 Alıntıları - Sözleri

  • Toplum, yarattığı Siyasî Şahsiyetlerin elinde ya mutlu, ya bedbaht olur. Yani siyasetçi, Toplumun öyle bir eseridir ki, Toplum onu hem kendisi yaratır, hem kendi iradesini onun iradesine bağlar.
  • Fakat Muharebelerin Ankara'nın lehine bitişi, Enver Paşanın da akıbetini tayin etti. Çünkü ondan sonradır ki, artık Moskova'ya da dönmeyerek, Bakû ve Hazer Denizi üzerinden Türkistan'a geçti. Ve bu onun bu gök kubbe altında, artık son yolculuğu ve Pamir eteklerinde ölümü ile biten son savaşı oldu...
  • Babil'in son Kralı Baltazar, bir gece sarayında eğlenirken, sarayın duvarlarında birden, esrarlı kızıl harfler çizen bir el görünür. (...) 《Mané, Thése, Pharés! manası: Sayıldı, tartıldı, parçalandı demektir...》 Nitekim Baltazar'ın saltanatı çöker.
  • Askerlik ve kumandanlık sanatının en büyük oyunu, Meydan Muharebeleridir. Çünkü, meydan muharebelerinde, yalnız silahlar karşılaşmaz. Kumanda adamının zekâsı, iradesi, olayları ve gelişmeleri kapsama gücü, önsezisi, görüş ve karar kudreti, hulâsa bir insanın, bir anda, bir arada harekete getirebileceği en üstün vasıflar da hep birlikte işler.
  • Osmanlı kanunnamelerinin toprak mülkiyeti sistemi doğuda uygulanamıyordu. Buralarda Timar, Zeamet, Has yoktu. Beylikler boyuna birleşti ve parçalandı. Fakat çok kötü bir toprak beyliği, ilkel ve zalim bir Ağalık-Şeyhlik sistemi, bugüne kadar sürdü, gitti.
  • Arkadaşlar, muharebe mukaddes bir şeydir. İdeal için yapılır. O ideal, yalnız manevi muvaffakiyetlerle tatmin olunmaz. Behemehal maddî, müspet neticelere varmak lâzımdır. Yoksa herhangi bir his için, herhangi bir feveran için, vatan çocuklarının kanı akıtılamaz. Hepiniz evlât yetiştirmişsinizdir. Yirmi beş yaşında bir gencin, bir anda heba olmasına karar vermek için çok düşünmek lâzımdır. Bu ağır bir mesuliyettir.
  • Gerçekten Türkiye, teorik bakımdan bağımsız bir hükümet oldu. Lâkin bu, ticaret ve sanatta kabiliyetsiz ve sermayeden yoksun ahaliyi bilenlerce malumdur ki, bu bağımsızlığın ömrü pek kısa olacak ve eski durumu bir başkası üzerine alacaktır.
  • Hükümet şekillerinin tadat edilmesine, sayılmasına lüzum yok. Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Kime sorarsanız sorunuz. Bu, Cumhuriyettir. Doğan çocuğun adıdır. Ama bu ad bazılarına hoş gelmezmiş. Varsın gelmesin...
  • Bütün bu şeyleri vaktiyle Çanakkale'den içeri sokmamıştık. Biz ölümü göze alınca, hepsini gene dışarı atarız. Milletin mahvolduğunu görmek zilletindense, yaşadığını görerek ölmek daha Türk' çe olur. Azim ve tedbir, her ümide yol açar...
  • Aşar vergisinin kaldırılması gibi büyük bir hareketten ve memlekette asayişi kurmak ve korumak suretiyle halk lehine yapılan ve halkın hükümete güvenini sağlayan hamlelerden başka, ziraî siyasete etkili, ziraî siyaset alanında olumlu bir neticeye ulaşılamamıştır.
  • Atatürk, büyük hareketler adamıdır. Teferruat ile didişmekten hoslanmazdı. Hükümet işleri ile pek baş ağırtmamıştır. Yeni bir devlet kuruluyordu. Bunun bin bir meselesi ile uğraşacak bir ehil yardımcı lâzımdır. İnönü, yeni devletin kuruluşunda ve hükümet işlerinin yürütülmesinde, belli başlı amil olmuştur.
  • Türkiye 1854'te başlayarak borçlanmaya başlamış ve bunları daha çok lüzumsuz saray masraflarında eritmişti. Padişahlar borç senetlerini gözü kapalı kabulleniyorlardı. (...) İşte Lozan Antlaşmasında cumhuriyet hükumetinin kabul ettiği ve İsmet Paşanın 《Biz, namuslu borçlularız》 diyerek, o kıt cumhuriyet bütçesinden ödemeye çalıştığı ve nihayet karşılıklı anlaşmalarla tamamen itfa edilen borçlar, bu borçlardır.
  • Cumhuriyet imparatorluğun karayolu denebilecek bir şey devralmadı. Mevcut karayollarının tek kilometresinde bile, bugünkü değil o günkü anlamı ile de yol denilemezdi. (...) Karayollarının tamamen ve yeniden yapılması lazımdı.
  • - Ordu siyasetten ayrılmalıdır. - Cemiyetin asker üyeleri -ki başta Enver Bey (Paşa) vardı- ya siyasetten ayrılarak orduda kalmalı, ya ordudan istif ederek siyasette devam etmeliydiler. Siyasî Cemiyet üyeliği ile askerlik bir arada birleşemez...
  • O zamana ait muhabere ve vesikalar şunu göstermektedir ki, eğer Gazi Mustafa Kemal desteklemeseydi, İsmet Paşanın Lozan'a gönderilmesi gibi, Lozan'da kalması ve sulh müzakerelerini tamamlayarak Muahedeyi imzalaması da kabil olmayacaktı.

İkinci Adam Cilt: 1 İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Tarihi kişilikler hakkında yorum yaparken nedense tek taraflı bir bakış açısı sergilenir. Ya hep iyidir ya da hep kötüdür. Ortası yok. Savunulan kişi ya da kişilerin yanlışlarına gözler kapalıdır. Antipati beslenenlerin ise her yaptığı göze batar. Ancak pek çok kimsenin aklına söz konusu kişi ya da kişileri içinde bulunduğu dönemin sosyo-kültürel şartlarında yargılamak gelmez. X yılında A ülkesinin ekonomik, politik, sosyal vb. şartları neydi ki bu adam\kadın böyle bir tutum sergiledi? Cevaptan ziyade böyle bir soruyu sorma ihtiyacı bile hissedilmez. Sonsuz bağlılık ve sonsuz nefret ... Bu iki kutuptan birinde durur İsmet Paşa. Ya yerden yere vurulmuştur ya da yere göğe kondurulamamıştır. Ancak Şevket Süreyya Aydemir bu ezberi bozan cinsten bir biyografi daha bırakmış okuyucularına. Kitaba dönecek olursak, İkinci Adam'ın birinci cildinde 1884-1938 arası dönemi anlatır. 1884 bilindiği gibi İsmet Paşa'nın doğduğu yıldır. Tarih sayfaları arasında yer alışı ise İttihat ve Terakki Cemiyeti ile olur. Ancak asıl parlayış elbette Milli Mücadele'de Batı Cephesi Komutanlığı'na getirildiğinde başlar. Aydemir'e göre İsmet Paşa'nın, ondan daha üst rütbeliler dururken Batı Cephesi Komutanlığı'na -hem de Genel Kurmay Başkanlığı sıfatının yanında- getirilmesi, onun karakter olarak ciddi, çalışkan, ayrıntıları gözden kaçırmayan ve en önemlisi de itaatkar oluşunda saklıdır. Bilindiği gibi Gazi otoriter, kendisine muhalif sesleri pek sevmeyen bir kişiliğe sahip. Otoriterliğini yargılamıyorum. Açıkçası yargılayanları da savunmuyorum. Yaşadığı yıllarda özellikle Milli Mücadele ve sonrasında ülkenin sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel bağlamda o zorlu şartları içerisinde bir şeyleri gerçekleştirebilmek, radikal kararlar alabilmek için ve bunu da meşruluğa dayanarak gerçekleştirmek için otoriter olması bana göre bir zorunluluktur. Bunun yanı sıra askeri eğitim almıştır ve dolayısıyla emir vermeye, itaat edilmeye alışkındır. Ancak şunu da belirtmek istiyorum, bu durum onu "sivilleşememiş" gibi bir duruma da sokmaz. Keza günümüzde de askeri personellerde, aldıkları eğitimden kaynaklı olarak özel hayatlarında da disiplinli oluşları ve emredici tavırlar sergilemelerini gözleyebilmek mümkündür. Gazi'nin bu otoriter tavırlarına ses çıkartmayacak, emirlerini kayıtsız şartsız yerine getirecek, Falih Rıfkı Atay'ın belirttiği ve Aydemir'in kitabında naklettiği gibi Mustafa Kemal'in otoritesine kati ihtiyaç duyan bir kişiliğe sahip oluşu, Gazi'nin gözünden kaçmamış olacak ki ondan üst rütbeli subaylar dururken İsmet Paşa'yı Batı Cephesi Komutanlığı'na getirmiştir. Devamı da gelir zaten. Önce Mudanya sonrasında Lozan... Lozan Anlaşması'na gelince, bu da günümüze kadar gelmiş bir tartışma konusudur: Zafer mi, hezimet mi? Bu konuda İlber Ortaylı'nın açıklamaları mevcut. "Lozan ne zaferdir ne hezimettir. Lozan bir uzlaşmadır." Doğrudur da. Savaştan bıkmış, yorulmuş topraklara ve halka "artık nefes alabilirsin, bitti" diyen bir uzlaşmadır. Lozan imzalanır. Cumhuriyet ilan edilir. İsmet Paşa başbakan olur. 1924'te hastalık sebebiyle bir süreliğine görevinden çekilse de Şeyh Sait isyanının ilerlemesinden sonra tekrar başbakanlık koltuğuna oturur. 1937 yılına kadar da kesintisiz 12 yıl bu mevkide yer alır. Şeyh Sait isyanında ve sonrasında doğu bölgesinde şeyhlik, ağalık, beylik vb. yapıların ortadan kaldırılması için gereken adımların atılmadığı, reformların yapılmadığı konusunda Aydemir eleştiriler getirir. Bunun nedeni olarak da ülkedeki aydınların eksikliğini gösterir. Açıkçası bu eleştirilere sonuna kadar katılıyorum. Dini, siyasete alet etmeyi reddeden, toplumsal hayatın belli başlı alanlarından çıkararak tek tek bireylerin vicdanına sevk etmeyi öngören laiklik ilkesinin kabulü ve bu surette başta halifeliğin kaldırılması olarak bu konuda yapılan reformlar, radikal olmasına rağmen yerinde adımlardır. Ancak bu adımlar; toplumsal yapıyı daha iyi çözümleyerek, halkı yeterince aydınlatarak, tabana inerek daha doğru, daha yapıcı şekilde atılabilseydi tarikat ve benzeri yapılanmalar dal budak salarak günümüze kadar ulaşmazdı. Aydemir'in 1923-1938 arası dönemde cesurca eleştirdiği bir diğer nokta devletin ekonomi politikalarıdır. Ekonomiyi 1923-1930 ve 1930-1938 olarak iki dönemde ele almış. Aydemir'in "Ankara Belediyesi İktisat Müdürlüğü" ve "Sanayi Tetkik Heyeti Başkanlığı"nda görev almış olması, devletin o dönemdeki ekonomi politikalarıyla ilgili açıklamalarını güvenilir kılar. Son söz olarak, Enver Paşa ve Atatürk biyografilerinde tekrar tekrar ele aldığı İttihat ve Terakki Cemiyeti, 1. Dünya Savaşı, Milli Mücadele gibi konuları burada da ele almış. Diğer iki biyografi ciltlerini okuyanlar için bu tekrarlar biraz sıkıcı gelebilir. Tamamiyle tarafsız bir bakış açısına sahip, o dönemi iyisiyle kötüsüyle aydınlatabilecek kaliteli bir eserdir. Tavsiye edilir :) İyi okumalar dilerim :) (kübra çoban)

Bu kitabı okurken, açıkçası çok üzüldüm ama gurur da duydum. Ülkem, kurtuluş savaşını zaferle atlattıktan sonra, yeniden yapılanırken daha büyük bir savaş verdi. Bölgeler arasında ne yol ne bir bağ yokken askerlerimiz büyük bir mücadele verdi. yazar/sevket-sureyya-aydemir objektif bir şekilde, İsmet İnönü hükümetinin doğru ve yanlış kararları ve idare şeklini anlatıyor. Ayrıca İnönü'nün Atatürk ile arkadaşlığı hakkında da bilgi sahibi olabilirsiniz. Bu cilt Atatürk'ün ölümüne kadar yaşanan olayları anlatıyor. Seri 3 kitaptan oluşuyor. Açıkçası Türkiye'nin ilk yıllarını merak ediyorsanız kendisinin eserlerini okumanızı tavsiye ederim. Süreci yaşayan bir insan olarak birinci ağızlar ve tabi yaşadıklarından oluşturduğu faydalı bir eser. (Çiğdem)

1.cilt: M.Kemal Atatürk, en yakın silah arkadaşları, harpler, hatalar, başarılar. Eski Türkiye' nin son devri ve Yeni Türkiye'nin ilk yılları yokluk, savaşlar, kavgalar. İnsanın içini burkan cinsten bir samimiyet havasında bizi Atalarımızı, mücadelemizi ödenen bedelleri gözler önüne seriyor. Allah rahmet eylesin, emeği geçen bütün kahramanlarımıza. Şevki Süreyya Aydemir ruhun Şad Olsun (Şeyma Reyhan GZN)

İkinci Adam Cilt: 1 PDF indirme linki var mı?

Şevket Süreyya Aydemir - İkinci Adam Cilt: 1 kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İkinci Adam Cilt: 1 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Şevket Süreyya Aydemir Kimdir?

1897'de Edirne'de Balkan göçmeni, topraksız bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Babası Mehmet Ağa, Bulgaristan'ın Deliorman yöresinde toprak sahibi varlıklı bir kişi iken servetini kaybetmiş biriydi, Edirne'de bahçıvan olarak çalışmaktaydı. Annesi aydın bir kişi olan Şaziye Hanım idi. Okuma yazmayı annesinden öğrendi. Mahalle Mektebi'nden sonra askeri rüştiyeye devam etti. Küçük yaşlardan itibaren siyasetle ilgilendi. Henüz on bir yaşında iken İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye oldu. Balkan Savaşları öncesinde annesini ve bir ağabeyini kaybetti. Edirne işgale uğrayınca katliamdan kurtulmaları için İstanbul'a gönderilen çocuklar arasında yer aldı. Kuleli Askeri Lisesi'ne kaydoldu ancak Edirne'nin geri alınması ve bir oğlunun daha asker olmasını istemeyen babasının çağırması üzerine geri döndü; Edirne Rüştiyesi ve Öğretmen Okulu'nda (bugünkü Edirne Lisesi) öğrenim gördü. Bu yıllarda Turancı görüşleri benimsedi. Diğer ağabeyinin Sarıkamış'ta hayatını yitirmesi üzerine I. Dünya Savaşı'nda gönüllü olarak savaşa katıldı; ağabeyin şehit edildiği Kafkasya Cephesi'nde çarpıştı, yaralandı. Cephedeyken okuduğu Müfide Ferit'in Aydemir adlı romanı onu çok etkiledi. İleride Soyadı Kanunu çıktığında Aydemir soyadını seçmesi bu romanın etkisiyledir.

Geri çekilme emri üzerine Edirne'ye dönen Şevket Süreyya, öğretmenlik eğitimini tamamladı. Edirne'nin Yunanlar tarafından işgali üzerine bir süre yerel direniş hareketlerine katıldı. Azerbaycan'da kurulan hükümetin İstanbul hükümetinden öğretmen istemesi üzerinde Nuha kentine (bugünkü adıyla Şeki) öğretmen olarak atandı ve 1919–1920 yılları arasında Azerbaycan'a geçti. Ermeniler'e karşı kurulan gönüllü birliğin kumandanı oldu ve bir halk kahramanı haline geldi. Ancak Kafkasya'nın çok etnikli yapısını görünce eski Turancı fikirlerinin doğruluğunu sorgulamaya başladı. Bakü'de toplanan Doğu Halkları Kurultayı'na Nuha Delegesi olarak katıldı. Bu kongreye katılması onun komünizme merakını arttırdı. Kurtultay'dan 10 gün sonra yine Bakü'de gerçekleşen Türkiye Komünist Fırkası'nın toplantısına da katılan Şevket Süreyya, merak ettiği ideolojiyi öğrenmek isteiği ağır basınca Milli Mücadele'ye katılmak yerine Nuha'ya dönmeyi tercih etti. Bir süre amaçsızca gezen Şevket Süreyya, Batum'a gittiğinde Komünist Parti'ye girdi. Yine Batum'da bir öğretmen arkadaşının kızkardeşi ile evlendi ve bu evliliği ömrünün sonuna kadar sürdürdü. Batum'dan sonra Moskova'ya giderek bir çok Türk öğrenicinin de öğrenim gördüğü Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'ne (KUTV) kaydoldu. İktisadi ve Sosyal Bilimler Okulu 'nda ekonomi eğitimi aldı. 1923 yılında Türkiye'ye geri döndü.

Şevket Süreyya, Türkiye'ye döndükten sonra Aydınlık Dergisi'nde komünist fikirleri yaymaya çalışan yazılar yazdı. 1924 yılında Sadrettin Celal Antel ile beraber hazırladığı Lenin ve Leninizm adlı kitabı yayımladı. 1925'te TKP'nin üçüncü kongresinde yedi kişilik Merkez Komite'nin üyesi oldu. Türkiye İşçi ve Çiftçi Fırkası'nın 1 Mayıs'ta "Dünyanın Bütün İşçileri Birleşiniz" yazılı broşür dağıtması nedeniyle gerçekleşen "1925 tevkifatı" sonucu dergi kapatıldı ve Aydemir de Ankara İstiklal Mahkemesi'nde devrin bir çok ünlü komünistiyle beraber yargılanarak 10 yıl hapse mahkum oldu. Muasır Türkiye'nin İktisadi İnkişaf İstikametleri adlı kitabını mahkumiyeti sırasında yazdı fakat bu eser yayımlatamadı. Afyon Cezaevi'nde geçirdiği bir buçuk yıldan sonra 29 Ekim 1927'da ilan edilen genel aftan yararlanarak hapisten çıktı. 1927 Tevkifatı sırasında yeniden tutuklanıp yargılandı fakat beraat etti. Bundan sonra komünizm çizgisinden ayrılıp bir nevi milliyetçi komünizm anlayışını savunmaya başladıysa da Türkiye için geçerli düşüncenin Kemalizm olduğu görüşüne döndü. Vedat Nedim Tör'le birlikte TKP'den ayrıldı. Partiyi polise ihbar etmekle suçlandı.

1928'de Bürokrat olarak Ankara'da çalışmaya başladı. 1951 yılında kadar eğitimci ve iktisatçı olarak çeşitli devlet görevlerinde bulundu. Yüksek Teknik Öğretim Umum Müdür Yardımcılığı, Ankara Belediyesi İktisat Müdürlüğü, Ankara Ticaret Mektebi Kurucu Müdürlüğü, İktisat Vekaleti Sanayi Tetkik Heyeti Reisliği, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Üyeliği yaptı.

1932 yılında Atatürk'ün isteği üzerine Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile birlikte Kadro Dergisi'ni çıkarttı. Dergi kapatıldığında Ankara Ticaret Mektebi'nde müdür olan Aydemir, bu görevi 1936'ya kadar sürdürdü. İki yıl Ankara Belediyesi İktisisat Müdürlüğü yaptıktan sonra İktisat Bakanlığı'nda çalışmaya başladı ve İsmet İnönü'nün güvenini kazandı. Komünist geçmişi nedeniyle çok eleştirilse de başarıları nedeniyle yükseldi. Bir dönem Ekonomi Bakanlığı'nca İsmail Hüsrev Tökin'le birlikte bir kalkınma planı hazırlamakla görevlendirildi. Fakat İsmet Paşa bu planı kabul etmedi.

1951'de Vekiller Heyeti kararıyla emekli edildikten sonra kendisini yazarlığa verdi. Hayatı boyunca çok sayıda eser veren Aydemir, Tek Adam adlı eserinde Atatürk; İkinci Adam adlı eserinde İsmet İnönü 'yü yazdı. Bunun dışında Menderes'in Dramı, Enver Paşa (kitap) gibi biyografiler ve Suyu Arayan Adam gibi otobiyografik denemeler dışında Toprak Uyanırsa ve Kahramanlar Doğmalıydı adlı romanları yazdı. 27 Mayıstan sonra oluşan yeni düşünce ortamında kurulan sosyalist eğilimli Devrim ve Yön gibi dergilerde yazıları yayınladı. 12 Mart Muhtırası sonrası Yön Dergisi kapatılınca yazılarına Cumhuriyet Gazetesi'nde devam etti. 25 Mart 1976'da Ankara'daki evinde hayatını kaybetti. Ankara Belediye Başkanı'nın emriyle tabutu, Türk bayrağına sarılı olarak defnedilmiştir. Adı, Ankara'da yıllarca oturduğu sokağa verildi.

Şevket Süreyya Aydemir Kitapları - Eserleri

  • Suyu Arayan Adam
  • Tek Adam - Cilt 1
  • Tek Adam - Cilt 2
  • Tek Adam - Cilt 3
  • İkinci Adam Cilt: 1
  • Menderes'in Dramı
  • İkinci Adam - Cilt 2
  • Toprak Uyanırsa
  • İkinci Adam Cilt: 3
  • Enver Paşa - Cilt 1
  • Enver Paşa - Cilt 2
  • Enver Paşa - Cilt 3
  • Tek Adam Mustafa Kemal
  • İhtilalin Mantığı
  • İnkılap ve Kadro
  • Kırmızı Mektuplar ve Son Yazılar
  • Lider ve Demagog
  • Kahramanlar Doğmalıydı

Şevket Süreyya Aydemir Alıntıları - Sözleri

  • 530 esir, Yılanlı Ovası'na indirilir. Görürler ki kendilerini esir alanlar bir avuç köylülerdir. Ama Menil'in başka bir derdi daha vardır: Genç ve güzel karısı Bilemedik'te çalışıyordu, acaba ne oldu? Düğüm çabuk çözülür: Bilemedik'te de Fransızlar yenilmiş ve Bayan Menil esir edilmiştir. Esir Bayan hiçbir hakeret görmemiştir. Türk çetelerinden gördüğü üstün insanlık muamelesini heyecanla kocasına anlatırken, Çukurova'da Fransızlarla Ermenilerin yaptıklarını çok iyi bilen Menil'in başını utanarak önüne eğdiğini etrafındakiler görürler. Tarih 28 Mayıs 1920'dir. (Tek Adam - Cilt 2)
  • ...Biz Anadolu köylüsünü dindar , mutaassıp bilirdik.Halbuki bu gördüklerim sadece cahildiler. (Suyu Arayan Adam)
  • ''Eğer takdir seslerini, dostlarımızın alkış sadalarından değil de, düşmanlarımızın kin ve garaz dalgalarından duyabilirsek, yolumuz çetin, fakat yolculuğumuz yaşanmaya değer olacaktır...'' (İkinci Adam - Cilt 2)
  • Kumandan muharebeyi, harp meydanında değil, kafasında kaybederse, bu yenilgi, tam yenilgi olur. Savaş, kumandanın kafasında kaybolmadıkça, yenilgi tamamlanmış ve savaş sona ermiş değildir. Milli Mücadele'de biz savaşı, hiçbir zaman kafamızda kaybetmiş duruma düşmedik... (Tek Adam - Cilt 2)
  • Mustafa Kemal’in cevabı kısa ve kesindir: “Bir gün de, geldikleri gibi giderler”. (Enver Paşa - Cilt 3)
  • Bize göre ise, bu büyük tezadın halli için her şeyden önce, sanayici memleketlerle sanayiden yoksun memleketler arasındaki ekonomik bağımlılığın kalkması lazımdır. Yani, dünya üzerine bugün kurulmuş olan iktisadi iş bölümünün değişmesi şarttır. Büyük üretim vasıtalarının, yani sanayinin ve ulaştırma vasıtalarının dünya üzerinde yeniden ve daha rasyonel bir şekilde dağılışı şarttır. Bu tasfiye ve dağılış, elbette ki, sanayici ülkelerin sanayisiz ve geri kalmış milletler ve halklar tarafından yağması suretiyle değil, fakat haysiyetli bir milli bağımsızlık savaşı ile, kurucu inşacı ve planlı bir milletler ve halklar kalkınması, yani kısacası Milli kurtuluş yolu ile olacaktır. (İnkılap ve Kadro)
  • Asırlar boyunca Şarktaki (Doğu memleketlerindeki) bütün sokak ayaklanmaları, din bayrağı altına sığınmıştır. Dinin değil ama geriliğin davalarını gütmüştür. (Enver Paşa - Cilt 2)
  • Polatlı, Anadolu' nun önemli bir ilçesidir. (Toprak Uyanırsa)
  • yolumuzu biz mi tayin ederiz? yoksa birtakım eller , çıktığımız yolculukta bizi kendi şartlarına ve kanunlarına göre , bu şartların çezildiği istikametlere doğru mu iterler? bu , bütün çağlar boyunca insanoğlunun serüveninde bir problemdir ki , bu problemi ne bizden öncekiler çözebilmişlerdir , ne bizden sonrakiler çözebilecekler .. && uyumak ve unutmak? bazen uyku ve unutuş , ne kadar da kurtarıcıdır önümüzde ise aşılacak daha nice yollar var .. && kendine dön , kendine inan ve yalnız kendinde olanı ara .. (Suyu Arayan Adam)
  • İkinci Meşrutiyet için mücadele eden İttihat ve Terakki, aydın öncülerin çalışmalarında, meşrutiyet genel mefhumundan başka, doktriner bir anlayış bulmak mümkün değildir. (Enver Paşa - Cilt 1)
  • Sovyetler Birliği, devletler arasında bir ahlak siyaseti değil, bir rejim ve doktrin mücadelesi yürüten bir ülkeydi. (İkinci Adam - Cilt 2)
  • Atatürk'e ve hatırasına bağlılık, elbette ki Atatürk'ü putlaştırmak değildir. Kahraman putlaştırıldığı zaman ölür. (İhtilalin Mantığı)
  • "Sizin gibi ruh temizliğine ve değerlerine inandığım beş on kişimiz daha olsa, bu talihsiz vatan, elbette kurtulur." (Enver Paşa - Cilt 2)
  • "Monarşi , bir kimsenin, herhangi bir sorumluluk veya denetim olmaksızın dilediğini yapabilmesi demektir.Böyle olunca da sağlam bir ahlak sisteminin içine nasıl yerleştirilebilir ? Böyle bir mevkiye yükseltilen insanların en iyisi bile kötüleşir." (İhtilalin Mantığı)
  • Devrim; Halkın faydasına olanları, halka rağmen, fakat halk için, halka getirme işidir. (İnkılap ve Kadro)
  • Şarki Buhara’ya geçiyorum. Kazanırsak Gazi, kazanamazsak Şehit olacağız. Yol gösterecek Türkmenler, artık bizi beklemesinler… (Enver Paşa - Cilt 3)
  • Namık Kemal bir bayrak adamdır. Ve bayrak adamlar tarihte pek fazla yetişmezler... (Enver Paşa - Cilt 1)
  • Tarihte öyle zaman olur ki, milletin iradesini, hatta tek bir kişi bile şahsında temsil edebilir. Mesela Tek Adam, yani Mustafa Kemal böyle bir temsilciydi. (Menderes'in Dramı)
  • Gerçek şudur ki, Mustafa Kemal, şu atalar sözü gereğince: "Ya devlet başa ya kuzgun leşe!" diyerek evvelâ Erzurum'da kelleyi koltuğuna almıştır. (Tek Adam - Cilt 2)
  • Pazara inmeyen erkeğin, ev halkının gözünde hiçbir kıymeti yoktur. (Toprak Uyanırsa)

Yorum Yaz