diorex
life
Dedas

İkinci Hayat - Nurdan Gürbilek Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İkinci Hayat kimin eseri? İkinci Hayat kitabının yazarı kimdir? İkinci Hayat konusu ve anafikri nedir? İkinci Hayat kitabı ne anlatıyor? İkinci Hayat PDF indirme linki var mı? İkinci Hayat kitabının yazarı Nurdan Gürbilek kimdir? İşte İkinci Hayat kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 14.09.2022 18:00
İkinci Hayat - Nurdan Gürbilek Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Nurdan Gürbilek

Derleyen: Müge Gürsoy Sökmen

Tasarımcı: Emine Bora

Yayın Evi: Metis Yayıncılık

İSBN: 9786053161911

Sayfa Sayısı: 208

İkinci Hayat Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Her yazarın içinde az ya da çok bir yer yaratma, bütün yerleri geride bırakıp yazıya yerleşme isteği vardır. Bir yazınsal vatan: Bu taşlı toprağı ben yarattım, bu geniş bozkırı, bu yeşil tepeleri, bu zirveleri karla kaplı dağı ben yarattım. Dağda yanan ateş, ateşin başında toplanmış insanlar, insanların dinlediği hikâyeler benim eserim. Ama sadece bir yazı olanağından değil, bir yaşam olanağından da söz eden bir yazarın yazınsal yurda rahatça yerleşmesini beklemek safdillik olurdu."

İkinci Hayat’ta "yer duygusu" üzerine düşünüyor Nurdan Gürbilek. Bir yandan "yer"e, "yurt"a, "ev"e edebiyatın, bazen sinemanın açtığı kapılardan giriyor; kökenlere ve başlangıçlara, kaçanlara ve dönenlere, eve ve sırlarına yakından bakıyor. Diğer yandan anlatı, üslup ve dili bu ana eksen etrafında değerlendiriyor; "dilsel vatan" ve sınırları üzerine düşünüyor.

Bazı sorular eşliğinde: Kapısını başkalarına sımsıkı kapatmış bir kompartmana, bir özel sığınağa, bir kişisel hücreye mi dönüşecek ev, yoksa o koruyucu hücreyi geniş bir ortaklık zemininde yeniden tanımlayabilecek miyiz? Etrafına kalın duvarlar çekmiş bir "coğrafya kaderdir"e mi sürükleniyoruz, yoksa daha geniş bir yurt tanımına ulaşabilecek miyiz?

Bugün evin hayatımızın merkezine oturduğu bir dünyada bizi evin gerçek ve mecazi, olumlu ve olumsuz anlamları üzerine düşünmeye çağıran deneme ve fragmanlardan oluşuyor İkinci Hayat.

İkinci Hayat Alıntıları - Sözleri

  • Ailen yanında değilse sıfırsın, yoksun, hiçkimsesin, hiç-bir şeysin.
  • "Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olma imkânını vermiyor. Bu itibarla bizim eve pek benziyor." Evlatlarına talih çarkını kendileri için çevirme izni vermeyen boğucu bir ev. Besleyen değil, yutan ebeveyn: "Türkiye beni yedin!"
  • "Geri dön, her şey affedildi."
  • Katıl ama özdeşleşme! Karaya çık ama parçası olma.
  • Anlamak başka bir şeye dönüşmektir. Anlamak, birini, bir şeyi, bir hayvan, bir bitki ya da kaya parçasını ona dönüşmektir, bedensel olarak, kanda, sinirlerde, kaslarda, ondan bir parçanın içinde büyümesidir. Sen ya da olduğun oranda, belki artık ne sen ne de o olan bir yere doğru gitmektir.
  • Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bu ülkede, düşünce adamı nasıl çıkar?
  • Çoğunluğu çoğunluk yapan sadece birlikte konuştukları anlar değil, birlikte sustukları anlardır.
  • "Dünden kaçış yoktur, çünkü dün bizi çarpıtmıştır," diyordu Beckett: "Dünden ötürü sadece daha yorgun değilizdir; başkayızdır, dünün felaketinden önceki halimizden farklıyızdır."
  • Yıkımı yaşayanların yıkım gerçeğini inkâr ederek hayatta kalabildiği üzerine çok şey yazıldı. Kenzaburo Oe Hiroşima'dan kurtulanların yıllar sonra bile olanlar hakkında konuşmadıklarını yazar. Hans Erich Nossack Hamburg bombalandıktan birkaç gün sonra şehre döndüğünde moloz çölünün ortasında tek başına ayakta kalmış evinin camlarını silen bir kadın gördüğünü anlatır. Yıkımı yaşayanların suskun kalma hakkı dokunulmazdır.
  • Eve dönmek için her zaman çoktan geç kalındığını, ne dönülen yerin bırakılan yer, ne dönen kişinin vaktiyle giden olduğunu hepimiz kendi hayatımızdan biliriz.

İkinci Hayat İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Nerdeyse 100. sayfaya kadar geldim, çok keyifli ama şöyle bir şey oldu; ele aldığı bir çok kavramı bazı yazarlar, kitaplar, filmler üzerinden anlatıyor. içlerinde benim okumadığım çok yazar var. Böyle olunca yazık etmesem en azında 2-3 yazarı okuyup öyle mi devam etsem diyorum? Böyle olunca siz ne yapıyorsunuz? (emel)

Hayat eve dönmekten ibarettir!: "Kitaplar insanı yeni kitaplarla götürür" mottosundan hareketle o kitaplara gitmek çok daha güzel olacaktır elbette. Tanpınar'ı, Pamuk'u, Bıçakçı'yı onun gözünden görmek farklı perspektifler sunuyor. Diziler, filmler de girince işin içine kocaman bir sosyoloji deryasında yüzüyorsunuz. Bunların hepsi tek sorudan çıkıyor: Eve dönmek neden sancılıdır? Hayat neden eve dönmekten ibarettir? Nurdan Gürbilek ülkenin aranan kanlarından, aydınlarından. Tıpkı Berna Moran ve diğerleri gibi güçlü edebiyat eleştirmenlerinden.Var olsunlar. (İsa)

İkinci Hayat PDF indirme linki var mı?

Nurdan Gürbilek - İkinci Hayat kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İkinci Hayat PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Nurdan Gürbilek Kimdir?

Nurdan Gürbilek Boğaziçi Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi ve aynı bölümde master yaptı. Akıntıya Karşı, Zemin, Defter ve Virgül dergilerinde yazdı. İlk kitabıVitrinde Yaşamak'ta 80'li yılların Türkiyesi'ndeki kültürel değişimi konu alır. Kitaplarında Türkçe edebiyat ürünlerini, Türkiye'nin yakın tarihinde öne çıkmış kültürel imgeleri, Türkçe edebiyata yön veren endişeleri, edebiyatın mağdurluk, incinmişlik ve dışlanmışlık hissiyle ilişkisini, ve yazarın özgünlük kaygısını inceledi. Edebiyat eleştirisinin toplumu anlamakta ne kadar önemli bir alan olduğunu kanıtlayan özgün bir eleştirel uslup geliştirdi. Metis Seçkileri dizisi için Walter Benjamin'in yazılarından Son Bakışta Aşk derlemesini hazırlamıştır.İki kitabında, Vitrinde Yaşamak ve Kötü Çocuk Türk'te yer alan denemelerinden yapılan bir derleme İngilizcede The New Cultural Climate in Turkey: Living in a Shop Window (Zed, 2010) başlığıyla yayımlandı. Eserlerinin edebiyatın bütününe deneme penceresinden bakan sorgulayıcı bakış açısı nedeniyle 2010 yılı Erdal Öz Edebiyat Ödülünü, Benden Önce Bir Başkası kitabıyla da 2011 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülünü kazanmıştır.

(Yayınevi Sayfası)

Nurdan Gürbilek Kitapları - Eserleri

  • Vitrinde Yaşamak
  • İkinci Hayat
  • Sessizin Payı
  • Mağdurun Dili
  • Kötü Çocuk Türk
  • Ev Ödevi
  • Yer Değiştiren Gölge
  • Benden Önce Bir Başkası
  • Kör Ayna, Kayıp Şark

Nurdan Gürbilek Alıntıları - Sözleri

  • "Ne olurdu bazı sözleri hiç söylememiş olsaydım; ya da bazı şeyleri hiç söylememek için kesin kararlar almamış olsaydım... Kendime söyleyecek söz bırakmadım." (Ev Ödevi)
  • İdeolojiler, kinlerimize takılan maskelerdir. (Mağdurun Dili)
  • Ailen yanında değilse sıfırsın, yoksun, hiçkimsesin, hiç-bir şeysin. (İkinci Hayat)
  • Evet budur çiftkalplilik; aynı iç mekanda aynı anda birinin dediğini ötekinin reddedip fokurdayarak ayrı ayrı gagalak-gugalak gagalak sekmelerle konuşan iki ayrı papağan. Bir çift değerlilik; aynı deneyimin aynı anda karşıt duygular uyandırıyor olması. Her doğrunun ancak karşıtı tarafından sakatlanarak, geçersizliştirilerek bir yarım doğruya dönüşerek varolması; yürekler birkez çiftleşince her birinin ayrı ayrı yalana varıyor olması; bir "ne söylesem yalan" hali (Kör Ayna, Kayıp Şark)
  • Her yapıt yaşama verilmiş güçlü bir yanıt olmayı ister. İster istemesine de yanıt verildiğinde çoktan silinip gitmiştir soru. (Kör Ayna, Kayıp Şark)
  • Bazen insana ancak neyin yanlış olduğunu söylemek düşüyor. Doğrular varlıklarını ancak yanlışlarla birlikte, yanlışların içinde sürdürebiliyor. (Vitrinde Yaşamak)
  • Öyle bir kapı olmalı ki çalınca, insana hiçbir şey sormadan açsalar... (Mağdurun Dili)
  • AHMET HAMDİ TANPINAR'ın öğrencisidir Yusuf Atılgan; Edebiyat Fakültesi'nde okuduğu sırada onun derslerine devam etmiş­tir. Tanpınar'a olan borcunu şöyle dile getirir sonradan: "... en büyük şansım üç yıl Ahmet Hamdi Tanpmar’ın öğrencisi olmam. Örneğin Recaizade'den Proust’a, Gide'e, iyi müziğe atlayarak anlattığı derslerin ve ara sıra özel konuşmalarımızın yazarlık mizacımda büyük etkisi olduğuna inanıyorum.” (Yer Değiştiren Gölge)
  • Cemil Meriç'i düşünüyorum. Kendini aynı anda hem "prens" hem "parya", hem "dâhi" hem "fırsat yoksulu", hem "düşünce fatihi" hem "tekmelenen köpek", hem "şövalye" hem "kapıcıdan aşağı" olarak tarif ederken, kendi ifadesiyle bir "Dosto" romanından çıkmış gibi: "Ben dünyaya gelişiyle gelmeyişi arasında hiçbir fark olmayan fanilerden biri miyim?" diye sorarken, kendini başkalarından daha soylu, daha bilgili, daha kültürlü, ama buna rağmen daha ezik hisseden yeraltı adamının yazgısını "bu ülke"de bir kez daha tekrarlamaktan öteye geçemiyor. Böyle zor anlarda, Oğuz Atay'ın yarı ciddi yarı şaka müdahalelerini ciddiye almakta yarar var. Yalnızca Dostoyevski'den sonra Dostoyevski gibi yazılamayacağına işaret ettiği için değil. Aynı zamanda Dostoyevski problemlerinin iyice ağırlaştırdığı havayı, Dostoyevski'de pek bulunmayan bir mizah duygusuyla dağıttığı için. (Benden Önce Bir Başkası)
  • "Uyandım. Uyanıyorum. Zihnin oyunu bitti. Şimdi kendi kapımdayım. Biraz sonra içeriye, oradan dünyaya gireceğim." (Yer Değiştiren Gölge)
  • "Yazı, kendini söyler, söylemediğini yok eder." Böyle diyordu Karasu, bir denemesinde: "Bir de, ara bir yol olarak, yok ettiklerinin bir bölüğünü sezdirebilir. Sezdirdikleri 'var' değildir ama 'yok' da değildir...'' (Yer Değiştiren Gölge)
  • "Her gün açıklanamayanlar biraz daha artıyor. Tarifi güç bir yorgunluk geliyor üstüme." (Ev Ödevi)
  • Tanzimat romanı bir ba­basızlığa, bir yetimliğe doğmuştur. Sorun, bu romanların çoğunun kahramanının yetim oğullar olmasından ibaret değildir. Romanın esas oğlanının ısrarla yetim oluşu, yabancı topraklarda tutunmaya çalışan bu türe özgü yapısal bir sorunun işaretidir aynı zamanda (Kötü Çocuk Türk)
  • Her yapıt yaşama verilmiş güçlü bir yanıt olmayı ister. İster istemesine de yanıt verildiğinde çoktan silinip gitmiştir soru. (Kör Ayna, Kayıp Şark)
  • "Ölmüş kuşakların geleneği" diyordu Marx, "yaşayanların üzerine bir kâbus gibi çöker. Yalnız tarihte değil, edebiyatta da böyle. Bu kâbusu Türkçede en iyi anlatan, çünkü bir kâbus gibi yaşayan yazarlardan biri Tanpınar'dı. Günlüğünde, kendinden önce yazılmış kitapları "kendine çevrilmiş bir silah" olarak algılamaktan bir türlü vazgeçemediğini yazar. Baudelaire'den, Valery'den, Proust'tan, Yahya Kemal'den sonra yazmanın onu durmadan "hazin mukayeseler"e sürüklediğinden, "korkunç mukayese arzuları" içinde yazdığından, kendine doğru çevrilmiş silahların gölgesinde kendini bir türlü varedemediğinden söz eder. (Benden Önce Bir Başkası)
  • İnsanlık önüne ancak çözebileceği sorunları koyarmış. (Vitrinde Yaşamak)
  • Kendini Valéry'yle kıyaslayacak kadar ciddiye alır; ama Valéry'nin Defterler'ini satın alacak, hatta bırakın onları bazen kâğıt alacak parası bile yoktur. Türk moderninde bir hamle yaptığını düşünüyordur; ama diğer yandan "orospu, borçlu ve perişan" olduğunu da görüyordur. Büyük bir esere imza atmak ister; ama maddi sıkıntıların kendisini küçülttüğünün, eşe dosta el açmak zorunda bıraktığının farkındadır. O kendisini bir estetik proje olarak yapayım derken, maddi koşullar onu bir dilenci, bir ricacı, bir "kiralık kafa" olarak kuruvermiştir. (Benden Önce Bir Başkası)
  • Kitaplarla ve onların yazarlarıyla birlikte yaşıyorum. Önsözlerle yaşıyorum. Hiçbir yazar şaşırtmıyor beni; çünkü hayatlarını sonuna kadar biliyorum. Gerçek dediğiniz dünyadaysa kimin ne yapacağı belli değil. Her gün şaşırtıyorlar beni. Yazarlarımla yaşamak daha kolay. (Benden Önce Bir Başkası)
  • "Bakışın çifte doğası: Kendimizi eksiksiz hissetmemiz için başkasının bizi görmesi gerekir; ama diğer yandan, etrafımızı saran gözler imparatorluğu bize her an gözaltında olduğumuzu söyler. İşte insanın bakışa aynı anda hem muhtaç hem de maruz kalıyor olması, hepimizin kendini şu ya da bu ölçüde içinde bulduğu bu çatışma mağdurun yazgısında tam anlamıyla bir yaraya dönüşmüştür." (Mağdurun Dili)
  • Bilinç, insanı hayatın dışına itecek; beceriksiz, tutul ve işlevsiz kılacaktır. (Yer Değiştiren Gölge)

Yorum Yaz