diorex
life
Dedas

İlk Osmanlılar - Feridun M. Emecen Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İlk Osmanlılar kimin eseri? İlk Osmanlılar kitabının yazarı kimdir? İlk Osmanlılar konusu ve anafikri nedir? İlk Osmanlılar kitabı ne anlatıyor? İlk Osmanlılar PDF indirme linki var mı? İlk Osmanlılar kitabının yazarı Feridun M. Emecen kimdir? İşte İlk Osmanlılar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 14.07.2022 04:00
İlk Osmanlılar - Feridun M. Emecen Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Feridun M. Emecen

Editör: Zeynep Berktaş

Tasarımcı: Ravza Kızıltuğ

Yayın Evi: Timaş Yayınları

İSBN: 9786050804973

Sayfa Sayısı: 368

İlk Osmanlılar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Osmanlı Beyliğinin kurucularının kimliği ve devlete adını veren ailenin menşei hakkında bugün doğrudan dönemin çağdaş kaynaklarına dayalı olarak çok az şey bilinmektedir. Bu durum haliyle bu konu üzerinde çalışan araştırmacılar için ciddi bir problem oluşturmuştur, ilk dönem Osmanlı tarihiyle ilgilenen tarihçilerin çoğu bu sağlam kaynaklara dayalı bilgi boşluklarını, teorik çıkarımlarla kapatmak yolunu tercih etmişlerdir. Bununla beraber mevcut kaynaklardan elde edilen menkıbevi bilgiler, bazı tarihçiler için gerçek bir bilgi gibi algılanıp bir ölçüde kurgulanmış bir tarih yazımına da yol açmıştır. O kadar ki bunlar bazen genel kabullerle benimsenerek iyice yerleşmiş, hatta ders kitaplarına kadar yansımıştır. Aslında bu kaynaklardan tarihi gerçekliğe tam anlamıyla erişmek pek de kolay görünmemektedir.Feridun M. Emeç en• Moğol istilâsı Osmanoğulları'nın kaderini nasıl belirledi?• Anadolu'nun kuzeybatı ucunda ortaya çıkan Osmanoğulları'nın ataları İçimlerdi?• Kayı boyuna mensubiyetleri sonradan uydurulmuş bir bilgiye mi dayanıyordu?• Osmanoğulları'nın coğrafî konumlan, sınırlarını genişletip bir cihan devleti haline gelmelerinde nasıl bir rol oynadı?• Birçok Anadolu Beyliği arasında Osmanoğulları'nı öne çıkaran unsurlar neydi?• Osmanoğulları'nın küçük bir beylikten üç kıtaya hükmeden bir imparatorluğa dönüşmesinde gazâ/cihad ideolojisinin rolü var mıydı?2012 yılına damgasını vuran Fetih ve Kıyamet 1453 kitabının yazarı, Osmanlı İmparatorluğu'nun Klasik Çağı alanında uzman Prof. Feridun M. Emecen, ilk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası kitabıyla; Osmanlı Devleti'nin kaynakları itibariyle "karanlık / bilinmeyen çağı" olarak adlandırılan kuruluş dönemini aydınlatıyor ve zihinlerde oluşan bütün sorulara cevap veriyor.

İlk Osmanlılar Alıntıları - Sözleri

  • Coğrafî maksadlara yönelik de olsa aynı zamanda askerî teşkilât çerçevesinde idâri birim özelliği de kazanmış olan bu tâbirler, Anadolu'nun batısındaki Türkmen beyliklerinde ortak bir kullanım sahası bulmuştur denilebilir. Anlaşılacağı gibi söz konusu kitâbı kaynaklar oldukça kısıtlı bilgiler vermektedir. Bununla birlikte Osmanlılar'a intikal eden statüyü tebarüz ettiren XV. yüzyıla âit Tahrir defterleri, ilk idârî birimleri aksettirdikleri gibi bu beyliklerin coğrafî sınırları ve idârî yapılanmaları hakkında da son derece kıymetli bilgiler sağlayabilmektedir. Şu halde özellikle Osmanlılara intikal eden uç bölgesindeki Türkmen beylikleri hakkında söz konusu edilen hususiyetler çerçevesinde ne gibi bilgilere ulaşılabilir? Bu sualin cevabı herşeyden önce beyliklerin Osmanlılafa ilhak süreci ile yakından alakalı görülmektedir. Burada hemen belirtilmelidir ki, Türkmen beyliklerinin Osmanlılafla bütünleşmesi konusu üzerinde pek fazla durulmayan fakat aslında Osmanlı beyliğinin yükseliş sırlarını içinde taşıyan çok önemli bir mevzudur. Bunun bir yönünü ise beyliklerin birer Osmanlı sancağı haline gelini vetiresi teşkil etmektedir. Bu konuda hareket noktası, sondan başa doğru bir seyir izlemekte; Osmanlı arşiv kaynaklarının özellikle vakıf ve timar kayıtlarını hâvi defterlerinin incelenip bu bölgelerin Osmanlı devri idârî taksimâtmdan yola çıkarak eski idâre ünitele­rinin tespiti imkân dâhilinde gözükmektedir.
  • İlk Osmanlı tari­hi hakkında verdikleri bilgiler, başka kaynakların yardımıyla bir öl­çüde kontrol edilebilir vasıftadır. Asıl problem ilk Osmanlıların bi­zatihi kimlikleri üzerinde düğümlenmiş gözükmektedir. Zira Os­manlı kaynaklarının bu konuda verdikleri bilgileri gerek kontrol gerekse karşılaştırmaya yarayacak herhangi bir kaynak mevcut de­ğildir. Hal böyle olunca bu tip bilgiler, kroniklere yönelik güvensiz­liğin bir delili gibi sunulmaktadır. Ancak bu efsanevî hikayelerin, düzmece bilgilerin nereden kaynaklandığı ve bunların nasıl ortaya çıktığı hususunda herhangi bir fikir ileri sürülememektedir. Özel­likle C.Imber'in Osmanlı hanedanı hakkındaki efsaneleri ele alarak bunlardan tarihî gerçeğe ulaşmanın muhal bir iş olduğunu göster­me amacıyla kaleme aldığı yazısı, Osman Bey'in geçmişteki atala­rına ait hikâyelerin hayal ürünü olduğu ana fikri üzerine inşa edil­miştir
  • Anadolu'nun iç mıntıkalarındaki eski Selçuklu şehirle­rinden olduğu gibi Memlûk ve İran sahasından birçok ulema, fakih bu bölgelere gelerek manevî hayatın düzenlenmesinde etkili ol­muşlardır. Özellikle 1350'li yıllarda artık bu bölgedeki beylerin merkezlerinin sabitleşmiş, tanınmış hale gelişi bunda etkili rol oy­namış, inşa edilen birçok dinî mabed ve eğitim binaları hayli hare­ketli ilmî faaliyete sahne olmuştur. Daha 1330'lu yıllarda Anado­lu'ya gelip birçok beyliği dolaşan İbn Battuta için beylikler dünya­sının yapısı pek şaşırtıcı olmamıştı. Katı sünni çevrenin mensubu olan İbn Battuta'nın Anadolu'nun kır kesimindeki hayattan habersiz olduğu için verdiği bilgilerin nazarı itibara alınmaması yolundaki kanaatin pek doğru olmadığı belirtilmelidir. Her ne olursa olsun ibn Battuta temas ettiği çevrelerde kendisine dinî akaid yönünden pek garip gelen bir olayla karşılaşmamıştır. Onun beyanlarına göre bey ailelerinin çevresinde kalabalık fakih zümreleri vardı. Birgi'de buluştuğu Aydınoğlu Mehmed'in yanında müderris ve fakih oldu­ğunu ve onlarla arapça rahat bir şekilde anlaştığını, Mehmed Bey'in "hadis tahriri" yaptırttığını, İzmir'de Rıfai tekkesine rastla­dığını yazar. Bayram namazını Saruhan Bey ile birlikte kılmış, Bursa'da kaldığı zaviyede Kur'an okunmuş, vaazlar verilmiş, sabah namazı topluca kılınmıştır. Kastamonu-Sinop bölgesinde oldukça katı Hanefî mezhebi mensuplarına rastlamış, halkın cumadan son­ra "salat-ı nafile" kıldığını özellikle belirtme ihtiyacı duymuştum. Dolayısıyla 1350'li yıllarda Anadolu'nun genel manevî yapısının sanılandan oldukça farklı olduğu, gayrı sünni olarak adlandırılan tarikatların etkilerinin hiç olmazsa bu sıralarda ana merkezlerden çekildiği ve dengelendiği söylenebilir. Yine de sofistike dinî anlayı­şın uç bölgelerinin gözden uzak yerlerinde yaşayan konar-göçer g­ruplar üzerinde fazla müessir olmadığını kabul etmek gerekir. Bu durum yüksek islami anlayışın hakim olduğu eski Selçuklu bölge­lerinin Türkmenleri için de aynıdır. Ayrıca hiç olmazsa uç bölgesin­ de tarikatlar arasında katı bir ayrılmanın henüz pek söz konusu ol­madığı, tek taraflı belirli zümrelerin etkilerinden ziyade serbest ha­yat görüşlerinin de tesiriyle, değişik kesimler arasında belirli bir bütünleşmenin sağlandığı ileri sürülebilir. Bu bütünleşmenin Batı'da uç bölgesinde görülmesi, Osmanlıların gelişme sırlarını da beraberinde taşımaktadır. Orta ve Doğu Anadolu'da daha sofistike manevî yapı, Anadolu'da birliğin sağlanması ile eski uç bölgesinin manevî hayatının şeklini giderek etkilemeye başlamış olmalıdır. XV. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan Safevî hareketi, mukaddes yerleri ele geçiren Osmanlı Devleti'nin dinî misyonunun çerçevesini tam anlamıyla çizecektir. XV. yüzyıl Osmanlı kronikleri de Osmanlı devletinin kuruluş yıllarını bu manevî havanın etkisiyle ide­alleştirip efsanelere boğmuşlardır.
  • Kaynaklara yansıdığına göre Osmanoğlu Orhan Bey'in Bi­zans'a karşı faaliyetleri dolayısıyla III. Andronikos (1328-1341), Saruhan Bey ile ittifak yaptı. Aydımoğlu Umur'un İzmir'i sıkıştırması, denize açılarak Bozcaada'ya yönelmesi; öte yandan bundan da da­ha ciddi olarak Sakız'da çıkan problem, Andronikos'u sefere çıkmaya mecbur etmiş, 1329'da Sakız'a gelerek beyini değiştirmiş, bu arada da Saruhan Bey ile söz konusu ittifakı gerçekleştirmiştir. İt­tifaka derhal Aydınoğulları'nın da katılması dikkat çekicidir. Ancak burada Aydın ve Saruhanlılar'ın Bizans ile olan bu ittifaklarının Orhan Bey yüzünden olduğu bilgisi tartışmaya açıktır. Zira henüz bu devirlerde Saruhan ve Aydın beyliğinin Osmanlılara doğrudan herhangi bir ihtilaf noktası mevcut değildi. Bunun daha ziyade Latinler'e karşı olan bir durumu yansıttığı veya Bizans'ın içinde bu­lunduğu vaziyet ile ilgili olduğu tahmin edilebilir. Yani ittifak Os­manoğlu Orhan'a karşı Bizans için önem taşıyordu; Aydın ve Saruhan beyliği için bunun ehemmiyeti yoktu. Onlar muhtemelen başka menfaatler için böyle bir ittifakın içine girmişlerdi. Nitekim anlaş­maya rağmen Umur Bey'in Sakız'a hücum ettiği; ardından Saruhanlılar ile müttefiken Gelibolu üzerine sefere çıktıkları (1331); hemen ardından Eğriboz ve Semadirek'in yağmalandığı (1332) malum­ dur. 1334'te Edremit'te tahrip edilen Yahşi Bey idaresindeki Karesi donanmasında Saruhan ve Aydın gemilerinin bulunduğu, fakat bu tahribatın bu sonuncular için fazla önemli olmadığı söylenebilir. İra Saruhanoğlu Süleyman Bey de emrindeki Saruhanlı donanma­sı,1335'de Ulu bey olan Umur ile birlikte Mora seferine çıkmıştı. Orhan Bey ise bu sırada büyük bir atılım yaparak, önce İznik'i ar­dından İzmit'i almıştı. Böylece bu beylikler birbirlerinden doğru­dan ilgisiz olmakla birlikte, bu önemli ilerleyişlerin aynı tarihi za­mana tekabül etmesi ilginçtir.
  • Türkçe olarak kaleme alınmış ilk standart Osmanlı tarihi olan Âşıkpaşazâde'nin Tevârih-i Âl-i Os­man'ında, Osmanlı beyliğinin menşei basit şekilde belirtilmiş ve yukarıda adları zikredilen müverrihlerin bilgileri tekrarlanmamıştır. Burada üstü kapalı olarak Acem ve Arap mücadelesinden, Arab'ın Rum'u ve Acem'i mağlup etmesinden; bilahare Acem'in Türkü kendi yanına çekmesinden ve Arab'ı yenmesinden söz edi­lirken, bu mücadeleler dolayısıyla göçer Türklerin uzaklaştırıldığı­nı, Süleyman Şah'ın Türk ve Tatarlar ile Anadolu'ya girdiğini ve bütün Anadolu'yu alt-üst ettiğini, Caber kalesi önlerinde vefatı vu­ku bulduktan sonra dağılan Türkmenlerin üç oğlunun liderliği al­tında yeniden Anadolu'ya yerleştiklerini, bunlardan birinin de Er­tuğrul Bey olduğunu yazar. Burada açık olarak Anadolu'da efsa­nevi şöhrete sahip olan Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın şahsında Osmanlı Devleti'ni meşru bir zemine yerleştirmek için hanedanın asaletini göstermek ve Türkmenler arasında hatıraları hâlâ yaşayan Süleyman Şah'ın nesebinden gelmenin kazandıracağı avantajları ortaya koymak düşünülmüş olmalıdır. Fakat bu yapılırken dahi yi­ne hanedanın kökleri Orta Asya geleneğine bağlanmaktadır. Öte yandan Âşıkpaşazâde'nin Osmanlı lafzı yerine Türk tabirini kul­landığı da belirtilmelidir. Yine II. Mehmed devri müelliflerinden Nişancı Karamanî Mehmed Paşa da biraz farklı fakat çok ilginç bil­gilere yer verir: O İlhanlılar'ın Bağdad'ı işgalleri esnasında, onların önünden kaçan ve Ahlat yöresine yerleşen Oğuz Han evladına mensup bulunduklarını belirttiği 'Osmanlı hanedanının Kayık Alp'in liderliğinde Anadolu içlerine yöneldiğini zikreder.
  • 1402'deki Ankara savaşı, Osmanlılar'ın kat'î mağlubiyeti ile ne­ticelendiği gibi merkezi devletlerinin de parçalanmasına yol açtı. Osmanlılar iç mücadele içine düştüler; küçük bir beylik haline gel­diler. Yeniden toparlanmaları ise yaklaşık yarım asır sürdü. Bu pek muhataralı senelerin acı izleri, uzun süre hatıralarda yer etti. Istanbul'un fatihi II. Mehmed, son derece radikal reformlara girişirken, bu tesiri hâlâ üzerinde taşımaktaydı. Kolayca anlaşılacağı üzre, An­kara savaşı ve Timur'un Anadolu harekatı Osmanlılarca daima endişeyle hatırlanan bir hadise olmuştur. Bu endişe ve sıkıntılar dola­yısıyla bu devreyi kaleme alan ve gelecek nesillerin uğranılan bu felaketten ders almalarını amaçlayan Osmanlı tarihçileri, Timur'un Anadolu seferine husûsî bir yer ayırmışlar ve tabiî Timur'u da bu çerçeve içinde değerlendirmişlerdir. Osmanlı tarihçiliğinde Timur'a müteveccih bu menfi tavrın teşekkülü, daha ilk kronikçilerde dikkati çeker. Bazılarının müelliflerinin Timur'la muasır olduğu ilk Osmanlı kaynaklarında nasıl bir Timur imajı tasvir edilmektedir? Bu imaj, daha sonraki tarihçiliğe ve hatta modern tarihçiliğene ölçüde tesirli olmuştur? Burada bu suallerin cevapları, doğrudan bahse mevzu kaynaklara inilerek tasvir edilmeye çalışılacaktır. Ele aldığımız ve incelediğimiz tarih telifleri, başka bir ifadeyle Osmanlı tarihinden bahseden ilk kronikler, XV. asırdan başlamaktadır. Bunlar Ahmedî'nin Dâstân-ı Tevârih-i Mûlûk-ı Âl-i Osman'ı-, Enverî'nin Düsturnâme'si; Şükrullah'ın Behçetii't-tevârih'i; Âşıkpaşazâde'nin Tevâ­rih-i  l-i Osman'ı; Neşrî'nin Kitâb-ı Cihânniimâ'sı; Oruç Beg'in Tarih'i; yazarı belli olmayan Anonim Tevârih-i Âl-i Osman'lardır.

İlk Osmanlılar İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Feridun Emecen hocanın daha önce okuduğum 'Yavuz Sultan Selim' kitabındaki tadı aldım diyebilirim...Gerçi bu bir makaleler den oluşan kitap olmasına rağmen oldukça anlaşılır ve kendi yorumlarıyla beraber bu konuda diğer araştırmacıların ne dediklerini de bizlerle paylaşarak doğru bir iş yaptığı kanaatindeyim. Yani sadece kendi görüşlerini bizlerle paylaşmamış...Bu kitaptan oldukça faydalı bilgiler aldım. (Mavi Renk)

Devlet-i Âli-i Osman: Osmanlıların beylikler dünyasında seçkinlesip ön plana çıkışında bizans ile münasebetler ve özellikle Rumeli'ye geçiş oldukça etkili olmuştur. Osmanlı idaresi altında bulunan beylikler sadece eski sınırlarını değil adlarını da korumuşlardır. Germiyan, saruhan, menteşe, aydın gibi Bunun en önemli sebeplerinden biri de Osmanlıların uyguladıkları fetih politikasıdır. Ayrıca aynı dil, kültür ve inanca sahip toplulukların bir araya gelmelerinde büyük bir direniş olmamıştır. Osmanlı sıfırdan kurulmuş bir devletten ziyade; kendinden önce kurulan aynı köken ve geleneklerin temsilcilerinin devamıdır. Muhafazakâr tarihçilerinin esfaneleri ile yıllarca beynimizi yıkadılar. kitap/ilk-osmanlilar--15446 (Turgut Tanrıverdi)

Makaleler halinde beylikleri ayrıntılı bir şekilde ele alan bir kitap. Osmanlının nasıl uç beyliğinden devlet haline geldiğini anlatmakta. Ayrıca Saruhan Beyliği hakkında da detaylı bir şekilde anlatmakta. (cansu yıldız)

İlk Osmanlılar PDF indirme linki var mı?

Feridun M. Emecen - İlk Osmanlılar kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İlk Osmanlılar PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Feridun M. Emecen Kimdir?

İlk ve orta öğretimini tamamladıktan sonra 1979’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Yeniçağ Tarihi Kürsüsü’nden mezun oldu. 1981’de Yeniçağ Tarihi Kürsüsü’ne asistan olarak girdi. 1985’de 16. yüzyılda Manisa ve yöresinin sosyal ve ekonomik tarihini aydınlatmaya yönelik doktora tezi kabul edildi. 1987’de Yeniçağ Tarihi Anabilim Dalı’na yardımcı doçent olarak atandı. 1989’da ise doçent unvanını almaya hak kazanan Emecen 1995’de aynı anabilim dalında profesör kadrosuna atandı. 2012 Şubatında kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Halen İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde görev yapmaktadır.

Çalışma sahasını klasik dönem Osmanlı tarihi teşkil etmekte olup bu alanla ilgili pek çok araştırma ve makaleleri yayımlanmış bulunmaktadır. 1994-2000 yılları İstanbul Üniversitesi dekan yardımcılığı, 2006-2007'de Avrasya Enstitüsü Müdürlüğü yapmış olup 16 Mart 2012 tarihi itibariyle İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Edebiyat Fakültesi dekanlık görevini yürütmektedir.

Bazı projelerde görev alan , yurt içi ve yurt dışında çok sayıda ilmi kongre ve sempozyuma katılan, birçok ilmi derginin neşir heyeti, danışma kurulunda bulunan 1995'te Türk Tarih Kurumu üyesi, 2012'de Türkiye Bilimler Akademisi asli üyesi olan Emecen'in Osmanlı bürokrasisi, hanedanı, şehir tarihi, sosyal yapı, siyasi yönelimler, Osmanlı-Avrupa ilişkileri, savaş tarihi Osmanlı Balkanlar ve Ortadoğu dünyası gibi konuları içine alan yayımlanmış kitap ve makaleleri mevcuttur.

Feridun M. Emecen Kitapları - Eserleri

  • Yavuz Sultan Selim
  • Fetih ve Kıyamet 1453
  • Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi
  • İlk Osmanlılar
  • Osmanlı Klasik Çağında Savaş
  • İmparatorluk Çağının Osmanlı Sultanları 1
  • Osmanlı Klasik Çağında Siyaset
  • Osmanlı Klasik Çağında Hanedan, Devlet Ve Toplum
  • İmparatorluk Çağının Osmanlı Sultanları 2: II. Selim'den Sultan İbrahim'e
  • Anadolu Beylikleri El Kitabı
  • Osmanlı'nın İzinde 1. Cilt
  • Osmanlı Klasik Çağında Hilafet ve Saltanat
  • Eski Çağ'dan Modern Çağ'a Ordular
  • Savaşın Sultanları I-II
  • Ağasar Vadisi Şalpazarı- Beşikdüzü
  • İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikleri Dünyası
  • İstanbul'un Fethi Olayı ve Meselesi
  • Bulancak - Piraziz
  • Unutulmuş Bir Cemaat
  • Karadeniz Kıyı Kentleri Tarihi
  • Osmanlı'nın İzinde 2. Cilt
  • XVI. Asırda Manisa kazâsı
  • Eski Çağ'dan Günümüze Yönetim Anlayışı Ve Kurumlar
  • İstanbul

Feridun M. Emecen Alıntıları - Sözleri

  • Aslında Venedik raporlarından hareketle İbrahim Paşa ile evlenen hanımın İskender Paşa'nın kızı olduğu düşünülürse, o vakit bunun Kanuni Sultan Süleyman'ın kardeşi değil, yeğeni olduğu kanaatine ulaşılabilir. (Osmanlı Klasik Çağında Hilafet ve Saltanat)
  • Yapılan teftişler sırasında Anadolu'da Safevi yandaşı oldukları gerekçesiyle 40.000 kişiyi katlettirdiği iddiaları doğru değildir. (İmparatorluk Çağının Osmanlı Sultanları 1)
  • Dönemin tarihçileri ve edebi çevreleri Sultan Mehmed'i açık şekilde hilafet vurgusuyla andılar. (Osmanlı Klasik Çağında Hilafet ve Saltanat)
  • 1683'ten itibaren başlayan Kutsal İttifak Savaşları dönemindeki yenilgiler ise Avrupa'da Osmanlıların karşısına çıkan devasa ve çok cepheli saldıran koalisyon ordularının kalabalık ve düzenli hale getirilmiş olmasıyla ilgili olabilir. Zira Avrupa askeri devrimiyle 17. yüzyıl sonunda Osmanlı gücüne yakın ordular kurulmuştu, iaşe sistemi iyi işliyordu, iyi bir komuta kademesi oluşturulmuştu, hepsinden önemlisi profesyonel askeri kurumlar ortaya çıkmıştı. (Osmanlı Klasik Çağında Savaş)
  • Ankara Savaşı özellikle neticeleri itibarıyla Osmanlı Devleti için bir dönüm noktası olmuştur. Bayezid'in kurduğu merkezî devlet çökmüş, Anadolu birliği bozulmuş, beyler eski statülerini kazanıp yeniden beyliklerinin başına geçmişler, böylece Anadolu'da I. Murad Devri başlarındaki duruma dönülmüştü. (Osmanlı Klasik Çağında Siyaset)
  • Aslında gaza konusu ilk Osmanlı uç toplumunda dini duyguların öne çıktığı, bir ölçüde cihat kavramıyla eşdeğer, "kafirleri yok edinceye kadar bitmeyen sürekli savaş" veya "inançsızlara İslamiyetin mesajını yayma çabası" şeklinde algılanmadı. (Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi)
  • Venedik elçilerinin raporlarına göre III. Murad, oğlu Mehmed'e karşı halkın duyduğu sevgiden çekiniyordu, hatta saraydan çıkmamasının sebebi de bu idi. Özellikle Safiye Sultan, Manisa'daki oğlu Mehmed'e kendini aşırı derecede kuvvetli gösterecek hareketlerden kaçınmasını tembih etmişti. Hatta 1585'te Venedik elçisi, sekreterini, ziyaret etmek ve hediye vermek üzere Manisa'ya gönderince, küçük çaplı bir krize yol açmış, veziriazam elçiyi uyarmıştı. Venedik raporlarına göre sadrazam elçiye böyle bir hareketi padişahın yanlış anlayacağını, çünkü oğlunu kıskanmakta olduğunu söylemişti. (İmparatorluk Çağının Osmanlı Sultanları 2: II. Selim'den Sultan İbrahim'e)
  • Nitekim Oruç Bey, Yıldırım Bayezid'in Niğbolu ve Silistre'yi fethedip Eflak iline geçtiğini belirttikten sonra: "Eflak'in beyi ol vakit Mirçi kâfir dirler idi. Mirçi Eflak çerisiyle gelip Sultan Bayezid'e leşker çekip karşı geldi, biribiriyle buluşup mukabele olup ceng-i azim oldu, şöyle ki Müslümandan, kâfirlerden hayli kırgın oldu, iki taraftan hayli adam öldü. Gördüler ki kâfir leşkeri vardukça urdu. İki leşker birbirinden ayırd olamayup akşama kadar ceng oldu" der. Ardından bu şiddetli savaşta iki tarafın kendi ordugâhına çekildiğini, ama ihtiyatlı davranarak attan inmediklerini, gece yarısı Hayreddin Paşa'nın kardeşi vezir Ali Paşa'nın savaş meydanına gelip Osmanlı askerlerinin cesetlerini toplatarak ırmağa atıp sakladığını, sabahleyin harp meydanına gelen Mirçea'nın ortalıkta sadece kendi askerlerinin cesetlerinin bulunduğunu görünce dehşete kapılıp kaçtığını hikâye eder. (Osmanlı Klasik Çağında Siyaset)
  • Kaynaklara yansıdığına göre Osmanoğlu Orhan Bey'in Bi­zans'a karşı faaliyetleri dolayısıyla III. Andronikos (1328-1341), Saruhan Bey ile ittifak yaptı. Aydımoğlu Umur'un İzmir'i sıkıştırması, denize açılarak Bozcaada'ya yönelmesi; öte yandan bundan da da­ha ciddi olarak Sakız'da çıkan problem, Andronikos'u sefere çıkmaya mecbur etmiş, 1329'da Sakız'a gelerek beyini değiştirmiş, bu arada da Saruhan Bey ile söz konusu ittifakı gerçekleştirmiştir. İt­tifaka derhal Aydınoğulları'nın da katılması dikkat çekicidir. Ancak burada Aydın ve Saruhanlılar'ın Bizans ile olan bu ittifaklarının Orhan Bey yüzünden olduğu bilgisi tartışmaya açıktır. Zira henüz bu devirlerde Saruhan ve Aydın beyliğinin Osmanlılara doğrudan herhangi bir ihtilaf noktası mevcut değildi. Bunun daha ziyade Latinler'e karşı olan bir durumu yansıttığı veya Bizans'ın içinde bu­lunduğu vaziyet ile ilgili olduğu tahmin edilebilir. Yani ittifak Os­manoğlu Orhan'a karşı Bizans için önem taşıyordu; Aydın ve Saruhan beyliği için bunun ehemmiyeti yoktu. Onlar muhtemelen başka menfaatler için böyle bir ittifakın içine girmişlerdi. Nitekim anlaş­maya rağmen Umur Bey'in Sakız'a hücum ettiği; ardından Saruhanlılar ile müttefiken Gelibolu üzerine sefere çıktıkları (1331); hemen ardından Eğriboz ve Semadirek'in yağmalandığı (1332) malum­ dur. 1334'te Edremit'te tahrip edilen Yahşi Bey idaresindeki Karesi donanmasında Saruhan ve Aydın gemilerinin bulunduğu, fakat bu tahribatın bu sonuncular için fazla önemli olmadığı söylenebilir. İra Saruhanoğlu Süleyman Bey de emrindeki Saruhanlı donanma­sı,1335'de Ulu bey olan Umur ile birlikte Mora seferine çıkmıştı. Orhan Bey ise bu sırada büyük bir atılım yaparak, önce İznik'i ar­dından İzmit'i almıştı. Böylece bu beylikler birbirlerinden doğru­dan ilgisiz olmakla birlikte, bu önemli ilerleyişlerin aynı tarihi za­mana tekabül etmesi ilginçtir. (İlk Osmanlılar)
  • "Bu beylikten feragat etmedim ben Görün beyler bana ne etti Selim Şah Ben anı halime haldaş bilirdim Bunun gibi deme yoldaş bilirdim Oğul değil anı kardaş bilirdim Görün beyler bana ne etti Selim Şah ." (Yavuz Sultan Selim)
  • Fütuhatçi kesimin baskıları II.Murad'ı bunalttı; çok sevdiği oğlu Alaaddin'in vefatının verdiği üzüntünün de rolüyle geride kalan tek oğlu Mehmet lehine tahttan feragat etmeyi uygun gördü. Ağustos'ta (1444) kapıkulu mensupları ve paşalar önünde tüm yetkilerini oğluna bıraktığını ilan etti ve görünüşte Bursa'da inzivaya çekildi. (Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi)
  • Osmanlılar 1530'lara kadar Moskova'yı büyük bir tehlike olarak görmediler. Hatta 15. asırda Altınorda Hanlığı'nın dağılmasından sonra ortaya çıkan bloklaşmada Kırım-Moskova cephesini desteklemişler, II.Bayezid III.İvan'a ticaret serbestisi dahi vermişti... (Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi)
  • Halk arasında dini duruşu, merhamet, sufi düşünceye olan temayülü gibi sebeplerle “Veli” lakabıyla anılmıştır. (İmparatorluk Çağının Osmanlı Sultanları 1)
  • “İstanbul Köktür, etrafı budaktır . Kökün nuhuseti elbette budaklarına dahi yetişir “ (Fetih ve Kıyamet 1453)
  • İmdi Ordu merkezli adlandırmayla da kendisini gösteren Canik'in Bayramlı kesimini ele alırsak, 1455 tahririndeki idari yapılanmaya göre karşımıza şu manzara çıkar: Canik Sancağı için Samsun merkez alındığında bunun doğusundaki kesimde görülen yapılanma çerçevesinde a) Arım (Çarşamba ve Ayvacik kesimi), b) Terme (Terme, Salıpazarı, Ünye’nin batısındaki köyler Akkuş, Çaybaşı kesimi), c) Ünye, d) Satılmış-1 Mezid Bey (Fatsa, Korgan, Kumru kesimi), e) Ordu Bayramlı (Bolaman'dan Giresun Batlama vadisine kadar). (Karadeniz Kıyı Kentleri Tarihi)
  • "Seni kim kurtaracak, kim teselli edecek, kim koruyacak, kim senin kötü talihine üzülecek, kim dönüp de senin iyiliğini düşünecek... " (Fetih ve Kıyamet 1453)
  • "Diğer bütün kentler ölümlüdür ama İstanbul sanırım insanlar var oldukça yaşayacaktır." (Fetih ve Kıyamet 1453)
  • Vefatının ardından Kemalpaşazade’nin mersiyesinde ifade ettiği gibi, ömrü ikindi güneşi gibi kısa sürmüştü, ama gölgesi uzun olmuştu. (Yavuz Sultan Selim)
  • Şehzade Ahmed'e göre : Yeniçeriler divana gelip II. Bayezid'e çok ağır sözler söylemişler : " Sen artık işten kaldın, bize padişah gerek, öyle olsa biz dâhi Selim Beyi padişah eyledik" diyerek "padişahımız Selim Bey'dir, taht ve memleket onundur" şeklinde bağırmışlardı. (Yavuz Sultan Selim)
  • "Osmanlı töresine göre Anadolu yönüne yapılan seferlerde Anadolu eyalet askerleri sağ kolda, Rumeli sol kolda yerleşir; Rumeli yakasına olan seferlerdeyse bu defa Rumeli askerleri sağ kolda bulunurdu." (Yavuz Sultan Selim)

Yorum Yaz