İlk Şiirler - Nazım Hikmet Ran Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İlk Şiirler kimin eseri? İlk Şiirler kitabının yazarı kimdir? İlk Şiirler konusu ve anafikri nedir? İlk Şiirler kitabı ne anlatıyor? İlk Şiirler kitabının yazarı Nazım Hikmet Ran kimdir? İşte İlk Şiirler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Nazım Hikmet Ran
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789750803802
Sayfa Sayısı: 228
İlk Şiirler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Türk şiirinin çizgisini değiştirmiş, çok yönlü, evrensel boyutlu bir şair ve yazarın bu basım için yeniden gözden geçirilmiş, kaynak metinler esas alınarak düzeltilmiş "külliyatı"...
(Arka Kapak)
Feryad-ı Vatan
Sisli bir sabahtı henüz
Etrafı bürümüştü bir duman
Uzaktan geldi bir ses ah aman aman!
Sen bu feryad-ı vatanı dinle işit
Dinle de vicdanına öyle hükmet
Vatanın parçalanmış bağrı
Bekliyor senden ümit.
- 20 Haziran 1329 [3 Temmuz 1913]
(Kitabın İçinden)
İlk Şiirler Alıntıları - Sözleri
- Büsbütün unuttum seni eminim Maziye karıştı şimdi yeminim Kalbimde senin için yok bile kinim Bence sen de şimdi herkes gibisin
- '' '' '' Yapayalnız yaşıyorum,derdim çok, sevincim az... '' '' ''
- "Tükenmez yolları tüketiriz biz.."
- "İşte yollarda kaldım... Yollarda yapyalnızım, Uçurumun başında küçük, korkak bir kızım!"
- Aşkından perişanmış, mahzunmuş, derbedermiş...
- "N'eyleyeyim be? İçimden geliyor bu: küfretmek istiyorum.."
- Korkuyorum...Beni bırakma... . . Yapayalnızım..
- "Ey sol yanıma düşen ince sızım, Öyle tepkisiz kalma. Yaktığın yürektir, Çıra değil..."
- “Tükenmez yolları tüketiriz biz...”
- "Yaşayacağım seninle ilelebet.."
- Birbirinden güzel dört sevgilim var.
- Yağmur serpeliyor ... Yağmur değil bu, Kalbe dert yağıyor sanki göklerden
İlk Şiirler İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Asım Bezirci, Nazım Hikmet’in şiirini, şairin gelişiminin farklı süreçlerini görünür kılmak için belli dönemlere ayırır. “1913-1920 Dönemi” şairin ilk şiirlerini kapsar. “Bunlar, Nazım Hikmet’in devrimci dünya görüşüne bağlanmadan önce verdiği ürünlerdir.” Aydın Aydemir’e göre, Nazım’ın ilk şiirleri, “en çok etkilendiği olayların eklentileri ve öyküleri gibidir. (…) Nazım’ın yaşamına sinen, etkileyen bu olaylar, O’nun duyarlılığını daha bir arttırır. İçe dönükleştirir. Bu nedenle ilk şiirlerini hüzün, gizemcilik, ayrılık, ölüm, özlem,(…) yalnızlık, mutsuzluk… duyguları sarar sarmalar…” Aşk konulu şiirler Nazım Hikmet, ilk şiirlerinde aşk konusunu da işler. Bu şiirlerinde kimi zaman bir sevgilinin eksikliği, sevilenin yokluğunun yarattığı yalnızlık, karşılıksız aşkın acısı, kimi zaman da aşksız bir yaşamın yaşanmaya değer olmadığı dile getirilir. Şairin “Yalnız” adlı şiiri, yalnızlık duygusunun etkisiyle yazılmıştır. Sevilen kızın yokluğudur bu yalnızlığın nedeni. Şairin, yalnızlığını, geçmişte yaşanılan güzel günlerin anısıyla gidermeye çalıştığını görürüz. Bu döneminin birçok şiirinde olduğu gibi, genç Nazım’ın, görmüş geçirmiş biri gibi konuşması, bu şiirin bir öykünme şiiri olduğunu gösterir. Yine de bu durumu şairin bir süreci olarak görmek gerekir. “Onlara” adlı şiirde, genç Nazım’ın bir sevgilinin eksikliğini duyumsadığını görürüz. Her genç gibi sevilmek istemektedir. Birbirini seven mutlu çiftleri gördükçe içi sızlar. “Bu güzel kızların neden hiçbiri/ Eylemez bu gönlü teselli ile” dizelerinde, hem karşı cinse duyduğu, hem de içinde bulunduğu duruma bir yakınma duyulur. “Ona” adlı şiirde, genç şairin karşılıksız aşkın acısını yaşadığını görürüz. Gitgide derinleşmektedir bu acı. Yine de çekilmekte olan acıda bir abartı sezilir. Şair, genç yaşına karşın, “Yenilmez acıyı fazla tattım ben” dizelerinde olduğu gibi, uzun bir yaşanmışlığı olan insanın diliyle konuşur. Yaşanamamış bir duygunun dile gelişidir söz konusu olan. “Gül” adlı şiirinde şair, bir Hint masalını şiirleştirmiş. Bu masal-şiirde, şah kızının aşkını arayışını görürüz. “Ahu gözlü esirelerle”, “altın bir taht üzerinde”, “bin diyar” gezmiş bu sultan. Ama bulamamış şen gönlünü ağlatacak aşkını. Yazgısına yakınan sultan, bu kez “derdine dermen” olsun diye mistik şeylerden yardım umar. “Secde” eder. Sonra bir rüyaya dalar… Rüyasında aradığı aşkı belirir. Tam onu buldum derken uyanır… Düşlerin gerçeğe uymadığını gören sultan, düşündeki bu aşka “isyan” eder. Aradığı aşkı gerçek yaşamda bulacağına olan inancını yitirir. Canına kıyar. Şiirde, sultanın kendini öldürmesiyle yaratılan acının çiçekle simgeleştiğini görürüz. Şair, okura, aşksız bir yaşamın yaşanmaya değer olmadığını söyler şiirinde. Şiir, okurun zihninde şu soruyu uyandırır: Acaba düş ile gerçeğin uyumsuzluğundan yeni bir aşk yaratılabilir mi? “Muhacirler’den Bazı Parçalar” adlı şiirin “1-‘Fikret” bölümünde, kendisi gibi benzer duygular içinde gördüğü “durgun geceler”e seslenerek, onlardan, acısını avutmasını ister. Şairi bu duyguya, bu davranışa iten ise beklenilenin henüz gelmemesidir. Savaş konulu şiirler Nazım Hikmet’in temel özelliklerinden biri de duyarlı oluşudur. Ülkesinde olsun, dünyada olsun olagelenlere karşı duyarlılığı ilk şiirlerinden son şiirlerine dek sürer. Şairin çocukluğu, gençliği Osmanlı Devleti’nin yıkılma dönemine denk gelir. Balkan savaşındaki yenilgiler, I. Emperyalist Paylaşım Savaşı, Çanakkale Savaşı, İstanbul’un İşgali… Savaşların, işgallerin, göçün yarattığı sorunlara duyarsız kalmaz şair. Bu sorunları şiirlerinde insani bir duyarlılıkla işler. Bu şiirlerde, savaşın insanlar (özellikle kadınlar) üzerindeki olumsuz etkisini, zorunlu göçün yarattığı sıkıntıyı, acıyı görürüz. “Bir Muhacirin Ağzından” adlı şiirin birinci bölümünde, Osmanlı Devleti’nin I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda özellikle Balkanlarda bozguna uğraması sonucu, bu bölgelerde yaşayan Türk kökenli Müslümanların göç etmek zorunda kalmaları, göçle birlikte yaşanan dram vurgulanır. Göç etmek zorunda kalan bu insanlar, yerleştikleri yeni yerlerde benzer sorunlar içinde kıvranan insanlara yeni sorunlar eklediklerinin de bilincindedirler. Şiirin sonraki bölümünde, Osmanlı Devleti’nin güçlü olduğu dönemlere duyulan özlem sezilir. Bu gücün sağladığı güvenle yaşanılan geçmişin güzel günleri anılır. Üç kıtaya uzanan uçsuz bucaksız topraklar uğruna verilen savaşım anımsanır. Geçmişin güzel günlerine karşın, ülkenin düştüğü duruma duyulan bir serzeniş duyulur. “Bağrı yanık Türk kadını”nın ağzından anlatılan “Bir Mühacir Kadının Ağzından” adlı şiirde, savaşın kadınlar üzerinde yarattığı sıkıntılar dile getirilir. Savaşlarla birlikte yaşanan; göç, hüzün, ayrılık en çok kadınları etkilemektedir. Bir de bunlara cepheye giden oğulların, kocaların acısı eklendiğinde yaşanılan sıkıntı katlanılması güç bir düzeye çıkmaktadır. Şair, savaşın yarattığı bu durumun Türk kadınına kara bir yazgı gibi yapıştığını söyler. Şiirde insanları bu duruma sokan Osmanlı Devleti’ne karşı bir eleştiri sezeriz. “Görmedim Kulunun Bahtiyarını” adlı şiir, 1919’un kışında yazılmıştır. Savaşların, göçün insanlar üzerinde yarattığı sıkıntılar tüm yurdu sarmıştır. Ülkenin içinde bulunduğu bu durum, insanları mutsuzluğa sürüklemiştir. Umutsuzluğun uyandırdığı kendine güvensizlik duygusu, çaresizlik insanları mistik yönelimlere sürükler. Kendinden umudu kesmiş insanlar, tanrıdan umut beklemeye başlar. Şiirde, şairin de bu tür bir yönelişi görülür. Ama bir serzeniştir bu yöneliş. Şair, yaşanan acıların nedenini sorgularken, bu sorgulamanın tanrının varlığına da yöneldiğini sezeriz. Tanrı varsa eğer bu sorunlar neden yaşanmaktadır. Şairin bu şiiri, genç yaşta yazdığı daha birçok şiiri gibi, var olan kültürün, ortamın etkisiyle, herkesin duyumsadığı “sahte” duygularla yazılmış diyebiliriz. “Muhacirler’den Bazı Parçalar” adlı şiirin “2-‘Fikret” bölümünde, yıllardır süregelen savaşın, zorunlu göçün insanlar üzerinde yarattığı sıkıntıyı görürüz. “3-‘Süreyya” bölümünde ise, şair, savaşın acı yüzünü bu kez hastane koğuşları ile orada yatan “solgun benizli yaralılar” üzerinden anlatır. Ardı ardına gelen ölümler bu koğuşları bir mezarlığa dönüştürmüştür. Ölüm konulu şiirler Nazım Hikmet’in ilk dönem şiirlerinde ölüm konusunu sıkça işlediğini görürüz. Balkan savaşında, Çanakkale Savaşında, işgal edilen İstanbul’da binlerce insanın ölümü, genç Nazım’ı etkiler. Ölüm duygusu sarıp sarmalar şairi. İçinde bulunduğu bu olumsuz toplumsal koşullar, şairi bu konuyu işlemeye iter. “Küçük Düşüncelerimden” adlı şiirin “4.-Yaprak” bölümünde, şair, ölüm-yaşam döngüsünü irdeler. Dalından kopan bir yaprak şairin omzuna düşer. Yaprağın düşüşü ona, ölümü anımsatır. Şair burada, yaprakla kendisi arasında bir ilişki kurar. Öldükten sonra bedeninin bütünüyle yok olmayıp, doğaya karışarak başka bir şeye, belki de bir yaprağa dönüşebileceğini söyler. Bir yaprakla yeniden can bulmanın vereceği avuntuya karşın, şair, yine de yaşamaktan yana olmak ister. “Denizler Arzuya En Fena Pusu” adlı şiirde, deniz üzerinden ölümle birlikte yitip gitme duygusunu ele alır. Şiirin ilk dizesinde şair, “denizin boşlukları”ndan söz eder. Denizin uçsuz bucaksız gibi görülen genişliği, derinliği onda bir boşluk duygusu yaratmıştır. Bu durumu “denizin boşlukları” olarak görür şair. Bu genişliğin, derinliğin insanı kendine çeken çekiciliği şairi ürpertir. Denizin çekiciliğine kendini kaptırarak bu boşlukta yitip gidenleri düşündükçe “acı bir korku” duyar. Bu noktadan hareketle şair, denizin “arzuya en fena pusu” olduğu sonucuna varır. Bu şiirin, Yahya Kemal’in Sessiz Gemi şiiriyle söyleyiş biçimi, ölüme, denize yaklaşım açısından benzerlik taşıdığı söylenebilir. “Öldükten Sonra” adlı şiirde, komşu kızın beklenmeyen ölümünün şair üzerinde bıraktığı etkiyi görürüz. Şair, “solmayan sarı bir gül” gibi gördüğü kızın ani ölümüne, toprağa gömülmesine bir türlü inanmak istemez. Evinin önünden her geçişinde anılara dalar onu anımsayarak. Duygulanır. Gözyaşı döker. Onsuz, evi ıssız, kendini de yapayalnız duyumsar. Tasavvuf etkisi Nazım Hikmet’in ilk dönem şiirlerinde, tasavvuf etkisi görülür. Bu etkiyi “Küçük Düşüncelerimden” adlı şiirin “1.” bölümünde görürüz. Şiirde mistik duygular, düşler, düşsel bir zaman ile uzam öne çıkar. Şair, bu şiirde, “varlığın gizini” bilmeye dönük yönelişlerden söz eder. Bu yöneliş mistik bir yöneliştir. Bu uğurda “ezeli geceler arş” dolaşılır… “Sonsuz yollar” aşılır… Varlığın gizlerini görmeyi engelleyen “gözdeki siyah tül” çekilir… Sonuç yine de bir “hiçliktir.” Bu durum, var olan evren karşısında kendini küçük gören insanın hiçliğidir aslında. Şairin bu dönemlerde yazdığı şiirlerin tipik özelliği, içinde bulunduğu kültür ortamının etkisiyle yazılmalarıdır. Bu şiirler bize, şairin henüz kendine özgü bir kültür yaratamadığını gösterir. Söz konusu olan, soluk aldığı kültür ortamının yarattığı duyguların şiirsel olarak dışlaştırılmasıdır. Etkisinde kaldığı şairler Nazım Hikmet, ilk dönem şiirlerinde, Yahya Kemal ile Ahmet Haşim’den etkilendiği görülür. “Şair” adlı şiiri, hocası Yahya Kemal adına yazmıştır. Şiirde genç şairin, hocasına dışarıdan bir gözle baktığını görürüz. Onunla özdeşleşmeden, kendi koşulları içinde değerlendirmiş hocasını. Şiirde, ağzında ağıtlarla dolaşan, kendi dünyasına kapanmış, dalgın, yaşadığı kente kırgın, edilgin bir kişi çizilir. Tam karşıtı bir kişiliği olan genç Nazım’ın, bu şiirinde, hocasına karşı duyulan bir ilgi sezilir yine de… “Yine Akşam Oldu” adlı şiirde Ahmet Haşim’in etkisi sezilir. Şair şiirinde, günün geceye evrilmesiyle doğada yaşanan değişimi, betimleyici bir anlatımla vurgulamış. Kardeş ile doğa sevgisi “Biz Göğüs Verdikti Şen Rüzgârlara” adlı şiirde şair, deniz kıyısında kız kardeşiyle geçirdiği güzel bir kış gününü anlatır. İki kardeş, “Matemler içinde biten sonbahar”ın ardından esen “şenrüzgârlara” göğüs vererek, el ele dolaşır. Deniz taşı toplar, eğlenirler. Şiirde, şairin kardeş ile doğa sevgisini görürüz. Kaynakça: –Nazım Hikmet, Bütün Şiirleri, YKY, İstanbul, 2011 -Asım Bezirci, Nazım Hikmet, Evrensel Basım Yayın, İstanbul, 2007 -Aydın Aydemir, Nazım, Yaba Yayınları, İstanbul, 2008 (red john)
Üstadın ilk yazdığı şiirlerin bulunduğu kitap. Kötü olması mümkün mü. :) Her cümlesi değerli.. Ama tabiki eski kelimeler biraz fazla. Ve o ilk acemiliği de hissedebilirsiniz. Ama güzeldi. :) (Türkan Türkeli)
Bu kitaptaki şiirlerin hemen hemen tamamı Nazım'ın hayattayken yayımlamadığı şiirlerden oluşuyor. 1913-1920 yılları arasında yazılmış bu şiirlerde savaş ve işgalin yarattığı etki çok yoğun yansıtılmış. Şiirlerin hemen tamamı Türkçülük ve İslam mistisizmi etkisiyle kaleme alınmış. Eski şiirin şekil ve muhtevası olduğu gibi korunmuş bu şiirlerde. Farklı fikirlerde, alışılmışın çok dışında bir Nazım var bu şiirlerde. Acemi bir şairin olgun olmayan ilk örnekleri de diyebiliriz bu şiirlere. Külliyat ı tamamlamak adına okunabilecek bir kitap. (Pınar Mi)
Kitabın Yazarı Nazım Hikmet Ran Kimdir?
Nâzım Hikmet Ran ya da Türkiye'den ayrıldıktan sonraki soyadı ile Nâzım Hikmet Borzecki (15 Ocak 1902; Selanik, Osmanlı İmparatorluğu - 3 Haziran 1963; Moskova, SSCB), Türk şair ve yazardır.
Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır. Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmıştır ve dünyada 20. yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilmektedir.
Komünist siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış ve yetişkin yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiş; Türkiye'de 11 ayrı davadan yargılanarak İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre hapis yatmıştır. 1951 yılında Türkiye'den ayrılması sonrasında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılmış; bu karar ölümünden 46 yıl sonra, 5 Ocak 2009 tarihinde iptal edilmiştir.
1963 yılında Moskova'da kalp krizinden hayatını kaybetmiştir. Mezarı Moskova'dadır.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Nâzım_Hikmet
Nazım Hikmet Ran Kitapları - Eserleri
- Büyük İnsanlık
- Nazım İle Piraye
- 835 Satır
- Benerci Kendini Niçin Öldürdü?
- Yatar Bursa Kalesinde
- Kuvâyi Milliye
- Memleketimden İnsan Manzaraları
- Kemal Tahir'e Mapushaneden Mektuplar
- Piraye'ye Mektuplar
- Bütün Şiirleri
- Yazılar 1
- Yazılar 3
- Kan Konuşmaz
- Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni
- Yeşil Elmalar
- Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim
- Henüz Vakit Varken Gülüm
- İlk Şiirler
- Son Şiirleri
- Demokles'in Kılıcı
- Bir Ölü Evi & Ocak Başında
- Enayi
- Sanat Ve Edebiyat Üstüne
- Cezaevinden Memet Fuat'a Mektuplar
- Şehrime Ulaşamadan Bitirirken Yolumu...
- Bu Şehir Güzelse Senin Yüzünden
- Yazılar 2
- Sevdalı Bulut Masalı
- Ferhad ile Şirin
- Kuvayi Milliye (Çizgi Roman)
- Nazım Hikmet Şiirleri 2: Mapusluk Zor Zanaat
- Yaşamak Seni Sevmek Gibi
- Nazım Hikmet Şiirleri 4: Gurbet Ölümden Beter
- Nazım Hikmet Şiirleri 3: Sevda Ateşten Gömlek
- Nazım Hikmet Şiirleri 6 : Herkes Kendi Payına Ölür
- Nazım Hikmet Şiirleri 5: Bir Hazin Hürriyet
- Sana Tütün ve Tespih Yolluyorum
- Yazılar 4
- Yazılar 5
- Hikayeler
- Kadınların İsyanı
- Yusuf İle Menofis
- Masallar
- La Fontaine'den Masallar
- Çeviri Hikayeler
- Yazılar 6
- Yeni Şiirler (1951 - 1959)
- Tavı Gelmişti Demirin
- Fatma, Ali ve Diğerleri
- Üç Şiir
- İt Ürür Kervan Yürür
- Seçme Şiirler
- Sarayda
- Şeyh Bedrettin Destanı
- Sabahat
- Das schönste Meer ist das noch nicht befahrene Liebesgedichte
- Kuvayi Milliye: Abidin Dino'nun Desenleriyle
- Taranta Babu'ya Mektuplar
- Öteki Defterler
- Beyazıt Meydanındaki Ölü
- Unutulan Adam
- Sonuna Kadar Kavga
- Nazım Hikmet ve Tosca'sı Semiha Berksoy
- Tüm Eserleri 1 - Şiirler 1
- Tüm Eserleri 2 - Şiirler 2
- Tüm Eserleri 3 - Şiirler 3
- Tüm Eserleri 4 - Şiirler 4
- Tüm Eserleri 5 - Şiirler 5
- Tüm Eserleri 6 - Şiirler 6
- Kuvayi Milliye Destanı
- Keloğlan
- Tüm Eserleri 7 - Şiirler 7
- Hasretle - Nazım Hikmet Mektupları
- Memleketimden İnsan Manzaraları 1
- Memleketimden İnsan Manzaraları 2
- Memleketimden İnsan Manzaraları 3
- Memleketimden İnsan Manzaraları 4
- Kurtuluş Savaşı Destanı
- Memleketimden İnsan Manzaraları 5
- Dört Hapishaneden
- Rubailer
- Sürekli Bir Bahar
- Güzel Günler Göreceğiz
- Kafatası
- Yel Üfürdü Su Götürdü
- Bursa Cezaevinden Va-Nu'lara Mektuplar
- Yaylamıza Kiraz Vakti
- Kuvayi Milliye
- İnek
- Kerem Gibi
- Nazım Hikmet’in Açlık Grevi (Tıpkı Basım İçerikler)
- El Yazmalarında ve Basılı Kitaplarda Saman Sarısı
- Sovyet Demokrasisi
- Jokond ile Si - Ya - U
- Alman Faşizmi ve Irkçılığı
- Gece Gelen Telgraf
- 1 + 1= Bir
- Nazım Hikmet Şiirleri: 1
- Şu 1941 Yılında
- Yaşamaya Dair
- Saat 21-22 Şiirleri
- Orman Cücelerinin Sergüzeşti
- Büyük Taarruz
- Aydınlıkçı şair, aydınlıkçı yazar Nazım Hikmet
- Faşizm Sınıflar ve Emperyalizm
- Seçilmiş Əsərləri
- Güneşi İçenlerin Türküsü
Nazım Hikmet Ran Alıntıları - Sözleri
- Bizim İstiklal Marşın'da aksayan bir taraf var, Bilmem ki, nasıl anlatsam, Akif inanmış adam, Fakat onun, ben, İnandıklarının hepsine inanmıyorum. Mesela, bakın: "Gelecektir sana vadettiği günler Hakk'ın" Hayır, Gelecek günler için Gökten ayet inmedi bize. Bir şarkı istiyorum Zaferden sonrasına dair. Kim bilir belki yarın (Kuvayi Milliye Destanı)
- Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne, allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar.. (Güzel Günler Göreceğiz)
- "Kim bilir ; Masalınızın kahramanı, başka bir hikayenin figüranı olmaya gitmiştir belki de. (Yaşamak Seni Sevmek Gibi)
- Yok edin insanın insana kulluğunu, bu davet bizim... (Kuvayi Milliye: Abidin Dino'nun Desenleriyle)
- Büyümez ölü çocuklar... (Henüz Vakit Varken Gülüm)
- "Sen daha çok hikâyeler dinlersin ama, artık sana hikâye anlatacak bulursan!.." (Ferhad ile Şirin)
- " Bırak ay gitsin sen kal bu gece... " (Bu Şehir Güzelse Senin Yüzünden)
- Yolunda pusuya yattıklarını arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek… Yürümek yürekten gülerek yürümek… (Yazılar 6)
- ...yolsuzluğun da türlü türlüsü vardır. (Yazılar 3)
- İnsanların başlarında kalpak, yüreklerinde keder, yüreklerinde müthiş bir ümit vardı. (Kuvayi Milliye Destanı)
- Bir insan bir vazife alırsa, bu vazife küçük ve ehemmiyetsiz de olsa, onunla öteki vazifeler arasındaki bağı unutmamalı ve ben işimi yapıyorum ya, işimden gayrisi beni alakadar etmez, banane dememelidir. Çünkü her iş, başka işle bağlıdır. (Hikayeler)
- Bulut mu olsam, gemi mi yoksa, balık mı olsam, yosun mu yoksa? .. Ne o, ne o, ne o. Deniz olunmalı, oğlum, bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla. (Büyük İnsanlık)
- Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin (demeğe de dilim varmıyor ama) kabahatın çoğu senin canım kardeşim. (Nazım Hikmet Şiirleri: 1)
- Fotoğrafınızı pek yakında beklerim. Sıhhatiniz nasıldır ? Ateşiniz devam ediyor mu ? Oraları çok mu soğuk ? Herhalde odanızda soba vardır. Burada havalar birkaç gündür lodos. Denizde beyaz köpükler... ağaçlarda beyaz çiçekler... (S. Berksoy) (Nazım Hikmet ve Tosca'sı Semiha Berksoy)
- Bir gülüşün ateşiyle yakmasını biliriz ölümün önünde sigaramızı. (Nazım Hikmet Şiirleri 5: Bir Hazin Hürriyet)
- Hem anlatsana bana: nasıl oluyor da çıldırmıyoruz öleceğimizi bildiğimiz halde? Yoksa ben ölmem gibi mi geliyor insana. (Yatar Bursa Kalesinde)
- -Mayakovski’nin kitaplarından en çok hoşunuza gidenler hangileridir? + Sevgilinin gözlerini mi, yoksa burnunu mu seviyorsun sorusunu nasıl yanıtlamalı? Mayakovski’yi tepeden tırnağa severim ben. (Yazılar 6)
- “Onlar paranın sahibi değil, para onların sahibi. “ (Memleketimden İnsan Manzaraları)
- "Yaşamak güzel şey be kardeşim." (Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim)
- Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme. Bakış açım belli oldu yine. Geride kalan, ardından bakar gidenlerin. Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim. Dağlara çarptım her esişimde. Yollara küfrettim her gidişinde. (Tüm Eserleri 2 - Şiirler 2)