diorex

İlkçağ Felsefe Tarihi 4 - Ahmet Arslan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İlkçağ Felsefe Tarihi 4 kimin eseri? İlkçağ Felsefe Tarihi 4 kitabının yazarı kimdir? İlkçağ Felsefe Tarihi 4 konusu ve anafikri nedir? İlkçağ Felsefe Tarihi 4 kitabı ne anlatıyor? İlkçağ Felsefe Tarihi 4 PDF indirme linki var mı? İlkçağ Felsefe Tarihi 4 kitabının yazarı Ahmet Arslan kimdir? İşte İlkçağ Felsefe Tarihi 4 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 12.12.2022 06:00
İlkçağ Felsefe Tarihi 4 - Ahmet Arslan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Ahmet Arslan

Yayın Evi: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları

İSBN: 9786053990642

Sayfa Sayısı: 564

İlkçağ Felsefe Tarihi 4 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

EPİKUROS, LUCRETİUS, KIBRISLI ZENON, KLEANTHES, KRİZİPPOS, PANAİTİOS, POSEİDONİOS, SENECA, EPİTETOS, MARCUS AURELİUS, SEXTUS, EMPİRİCUS, KARNEADES, KLEİTOMAKHOS, PİRON, ANAKSARKHOS

Yunan felsefesi ve buna dayanarak biçimlenen düşüncenin insanlık tarihine yaptığı en büyük katkı 'zihnin keşfedilmesi'dir. Bu 'keşfin' sonucunda oluşan düşünceleri, onları temsil eden filozofları, kuramları ve bunların arkalarında yatan sistematik yöntemleri bilmeden ilkçağ felsefesinin doğru bir biçimde kavranamayacağı açık bir gerçektir.

İşte buradan hareketle beş ciltlik bu eserin yazarı Prof. Dr. Ahmet Arslan kitabı yazarken izlemeye çalıştığı yöntemin 'filozofların kendi eserlerine, birincil kaynaklara dayanmak' olduğunu ve böylelikle okurun 'filozofun metniyle doğrudan karşılaşma' imkânına sahip olacağını dile getiriyor.

Prof. Dr. Ahmet Arslan, İlkçağ Felsefe Tarihi'nin Helenistik Dönem Felsefesi'ne ayırdığı dördüncü cildinde Epikurosçuluğu, Stoacıları, ve Septikleri ele alıyor. Arslan, Helenistik felsefe okulları içinde en çok hakkı yenilen Epikurosçuluğu, Epikuros ve Lucretios'un görüşlerinden yola çıkarak tahlil ettikten sonra bu okullar içinde en uzun ömürlü olan Stoacılığı ele almakta, Stoacı mantığın Aristoteles mantığından farklarını ortaya koymakta; Septiklerin Batı düşünce dünyasının yanısıra Doğu'daki etkilerini de incelemektedir.

Eserde söz konusu felsefe okullarının doğa ve ahlak felsefeleri, varlık ve mantık kuramları ile evren anlayışları zengin örneklerle irdelenmektedir.

İlkçağ Felsefe Tarihi 4 Alıntıları - Sözleri

  • gerçek zenginlik de hiçbir şeye ihtiyacı olmamaktır.
  • adaletsizler olmasaydı adalet nasıl anlaşılabilirdi?
  • Yaşam sevincini hiç tatmamış insanların, yaratılmamışlık umurunda mıdır? Lucretius
  • Kötülükler olmaksızın iyilikler olabileceğini düşünenlerden daha aptal kimseler yoktur
  • Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan insan ise yalnızca bilge insandır.
  • Gerçekten beyaz olduğunu kesin olarak ileri sürmeksizin gündelik konuşmada şu şeyin bize beyaz göründüğünü söylüyoruz
  • LÜTFEN BANA CİDDİ OLARAK SÖYLEYİN, O SİZİN İÇİNİZİ DE HAYRANLIKLA DOLDURMUYOR MU?
  • Aşıklar sevdikleri kadınları güzel görürler. Oysa diğerleri için bu kadınlar çirkindir.
  • Hiçbir zıd, zıddı olmaksızın var olamaz.
  • Dinsiz olan çoğunluğun taptığı tanrıları inkar eden değildir, asıl dinsiz, çoğunluğun tanrılarla ilgili olarak inandıkları şeyleri tasdik edendir. Epikuros

İlkçağ Felsefe Tarihi 4 İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İsa'nın Ayak Sesleri: Kitap hakkında bilgi içerir. Serinin önceki kitapları hakkındaki incelemelerim: #1 gonderi/46418511 #2 gonderi/46590722 #3 gonderi/46714199 Serinin dördüncü kitabında Helenistik Dönem Felsefe ele alınmıştır. Bu dönemde felsefeyi etkileyen sosyal ve siyasi etmelerin başında Büyük İskender'in Yunan site devletlerine son verip, bu site devletlerini merkezi otoriyete bağlamasi gelmektedir. Bunun Yunan felsefesine derinden etkisi olacaktır. Çünkü bu zamana kadar Sofistlerden itibaren felsefenin ibresi insana ve insana dair her şeye dönmüş, özellikle Platon ve Aristo ideal devletin nasıl olması gerektiği hakkında ünlü fikirlerini ortaya koymuşlardir. Sadece onlar değil, Yunan dünyasında Filozoflar için ahlak ile politika iç içedir. Şimdi bize bu iki kavram çok ayrı gelse de Yunanlılar için bunlar birbirleri için olan kavramlar gibidir. Dolayısıyla her Yunan filozofunun siyasi yapı hakkında fikri olmuş. Site devleti yapısında herkesin politikayla iç içe olmasının etkisiyle gelişen bu atmosferden, artık insanların birey olarak politikadan uzaklastiklari merkezi yönetim atmosferine geçişleri ile filozoflarin ilgisi de daha çok insanın pratik hayatına ilişkin konulara -politikayı dışarda bırakarak- kaymıştır. Diğer bir özelliği de Platon- Aristo sistemlerinde temel teorik, entekektuel bilgi ve bilim iken; Helenistik dönemde az önce de dediğim üzere pratik, insanın pratikteki sorunlarıdir. Bu dönem üç okul ön plana çıkıyor. Bunlar: - Epikuros ve Epikurosculuk - Stoacilik - Septikler Epikuros ve Epikuroscular Epikuros'un okulu Platon'un Akademi'si veya Aristo'nun Lise'si gibi bir sistemli bir eğitimin olduğu bir yapıda değildir. Daha çok aynı hayat tarzını paylaşan, aynı görüşleri paylaşan dostlar topluluğudur. Ustada yakınlık ön plandadir. Haklarında gerek Stoacilarin gerek sonradan Hristiyanlarin nefrete giden söylemleri (domuz sürüsu vb) vardır. Bunda temel etken insanın mutluluğunun 'haz'da olduğunu soylemeleridir ve 'Bahçe'lerinde bu temelde hayat yaşamalarıdir. Haklarında türlü iddialar olsa da ne kadarı doğru bilinmiyor. Epikuroscular'in haz anlayışları Kinik'lerinki gibi pozitif bir hazcilik değil, aksine negatif bir hazciliktir. 'Acidan kaçınma'ya endeksli bir haz anlayışıdır. Epikuros'un şu sözü birçok şeyi anlatıyor aslında: "Bana bir kap peynir yolla ki canım çektiğinde sefa süreyim." Ayrıca bu hazciligin diğer önemli yönü, insanın yersiz korkularindan arinmasi yani bu korkularindan siyrilmasini temel alir. Bunların başında ise ölüm korkusu gelir. Bu konuda Epikuros'un şu sözünü çok severim: gonderi/46769724 Tanrı anlayışlarında Tanrının dünya ile ilgilenmeyecegi temelindedir. Ancak Epikuros'a göre Tanrının veya Tanrı kavramının yine de insanlar için bir yararı olabilir: "mukemmeliklerinden ötürü ahlak idealleri için bir rol model gorevi' görebilirler şeklindedir bu konuda fikri. Bilgi kuraminda da temel ölçütü duyumlardir. Stoacilik Kıbrıslı Zenon tarafından okul kurulmuştur. Zamanla Roma dünyasının resmi felsefesi haline gelmiş. Evrensel dünya toplumu ve evrensel tek devlet fikirleri ile tanınmışlardir. Zannederim ki bu fikirleri, felsefelerinin Roma Devletinin resmi felsefesi haline gelmesinde önemli etken olmuştur. Materyalistlerdir. Birçok filozofu etkilemişlerdir. Bunlardan bir iki örnek verecek olursak: - Nietzsche'nin Bengi Dönüş felsefesi, Stoacilarin Ebedi Dönüş fikirlerinin nerdeyse aynisidir. Bu fikri ele almaktaki amaçları bakımından ayrilirlar yalnızca: gonderi/46889691 - J.Locke ve tabula rasa'si keza tohumlarınin Stoacilarda olduğu bir fikir gibi gözüküyor: gonderi/46805086 Ve daha birçok filozofu etkiledikleri düşünülüyor. Bunların dışında meşhur Tanrı kanitlamalarindan Teleolojik ve ontolojik kanıtların ilk modellerini onlar sunmuş, haliyle bu açıdan gerek Hristiyan gerek İslam düşünürlerini etkilemiş oluyorlar: gonderi/46896258 gonderi/46896861 Buna ek olarak Tanrı savunmalari ile de meşhurlar Stoacilar, özellikle de dillerden düşmeyen Saatçi argumaninin bir başka versiyonu ve diger meşhur argüman olan bir maymun mozart gibi beste yapabilir mi'ye çok benzer bir savunmalari olmuş: gonderi/46897013 gonderi/46898038 Bu arada Leibniz'in de ileride bu konuda fikirleri olacağı mümkün dünyaların en iyisinde yaşıyoruz fikrinin tohumları da Stoacilar'dadir: gonderi/46897888 Not: Sayın Sen Leibnizibiliyormusuncular bu benim iddiam değil, Ahmet Arslan'ın iddiasidir. Eğer duyar kasacaksaniz Ahmet Hoca'ya email atınız. Stoacilari anlatirken yöntem olarak ters bir istikamet izlemiş olduk yani temel fikirleri nelerdir belirtmeden detaylara firladik. Genel olarak Stoaci felsefe: - Varlık Felsefesi: Doğa veya evrenle bir olan Tanrısal varlığa dayanır. Bu konuda Heraklietos'un felsefesinden etkilemişlerdir. - Doğa bilimleri: Etrafimizdaki her şeyin bu tanrısal varlıktan nasıl çıktığını ve bu varlığa nasıl tekrar dönüp bir daha çıktığını inceler. (Ebedi dönüş fikirleri mevcuttur) - Ahlak felsefeleri: Tanrısal yasaya göre nasıl yasayacaklarini irdeler. Fark edileceği üzere Stoacilik günümüz din anlayışına yaklaşan bir felsefe imajı verir. Nitekim kadercilik anlayışları ve Tanrının inayeti anlayışları gibi fikirleri de günümüz dinsel anlayışa daha da yaklaştırir onları. Keza bu nedenle Ahmet Arslan, Stoaciligi Yunan dünyasını ve çevresini, haliyle Roma'yi Hristiyanliga hazırlayan önemli bir unsur olarak görür. Ayrıca empiristlerdir ve tamamen maddecilerdir. Onlar için ruh ve her şey madde ile açıklanır. gonderi/46902557 Bu alınti da aslında Epikurosculuk ve Stoaciligin mutluluk anlayışları ve dolayısıyla hayata bakışlarının özeti ve guzel bir kiyasidir: gonderi/46851437 Septikler Piron'un önderi konumunda olduğu Septikler zaman içinde Akademik hale de gelmişlerdir. Genel olarak şeylerin doğasının önceki Filozoflar gibi kesinkes bilinemeyecegini one surerler. Aynı zamanda buna bağlı olarak ahlakta da evrensel iyi-kotu veya dogru- yanlış yoktur. Daha aslında önemli fikirleri ise Sokrates'ten beri mutluluğun bir ölçüde hep bilgi ile irtibatli olduğu konusunu reddetmeleridir. İlerleyen septiklerden biri olan Arkelies, Sokrates'in "Eger bir şey biliyorsam o da hiçbir şey bilmedigimdir" sözüne "bunu bile bilmiyorum" diye eklemesini yaparak; yöntemsel şüpheciligi radikal suphecilige taşır. Özellikle Karneadas'in nesnel bilgi veya algiyi değil görünusleri one çıkarması ve bu temelde fikirleri modern dünyaya yakın bilim felsefecilerine göz kırpmis olmuş. gonderi/46945443 Uzun uzun stoacilara da eleştirileri bulunmaktadır Septiklerin ve aslında ilk anda bizde uyanan kafası karışık hiçbir şey yapmayan insan imajindan çok daha derinlikli ve kendi içlerinde mantıklı bir felsefeleri vardır. Son olarak Karneadas'in şu beni güldüren sözü ile incelememi bitirmek istiyorum: gonderi/46945775 Keyifli okumalar (Kaan)

İlkçağ Felsefe Tarihi 4 PDF indirme linki var mı?

Ahmet Arslan - İlkçağ Felsefe Tarihi 4 kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İlkçağ Felsefe Tarihi 4 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ahmet Arslan Kimdir?

Ankara Üniversitesi DTCF Felsefe Bölümü (1966) mezunu. Aynı bölümde doktora (1973) ve doçentlik (1978) çalışmalarını tamamladı. 1978’de Ege Üniversitesi Felsefe Bölümünde doçent, 1987’de profesör oldu. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü kurarak (o zamanki adı Sosyal Bilimler Fakültesi) 1998 yılına kadar bu bölümün başkanlığını üstlendi. Sosyal Bilimler Enstitüsü müdürü olarak görev yaptı. 2011 yılında emekliye ayrılmıştır. İngilizce, Fransızca, Almanca ve Arapça bilmektedir. Osmanlı Kelam düşüncesi, Ortaçağ İslam Felsefesi ve İlkçağ Yunan felsefesi alanlarında kitap ve makaleleri bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli Batı dilleri ve Arapça'dan yaptığı çok sayıda çevirisi vardır.

Tanıl Bora, Ahmet Arslan'ın "bütün dinsel düşünüş tarihiyle ilgili muazzam bir külliyat" ürettiğini belirtmiş, Ege Üniversitesi Felsefe Bölümünün de Arslan'ın düşünce dünyası doğrultusunda, "felsefeden İslam'a bakma" ilgisine sahip olduğunu ifade etmiş ve bunu Ankara İlahiyat Fakültesinin yaklaşımının tersi olarak nitelemiştir. Arslan'dan etkilenenler arasında öğrencisi Zerrin Kurtoğlu ve onun İslam Düşüncesinin Siyasal Ufku kitabı bulunmaktadır. Arslan, felsefi denemelerinde İslam'ın temel hak ve özgürlüklerle uyumlu bir okumasını yaparak hoşgörü konusunu işlemiş; dinî hukukun bile "insan elinden çıkma", "akılsal" olduğunu ifade edip din yorumunda çağdaşlaşma olanağı bulunduğunu savunmuştur.

İslam felsefesine ilişkin İslamî filozofların asıl işlevinin antik düşünceyi Batı'ya tekrar ulaştırmak olduğu ve İslam felsefesinin "evrensel felsefenin gelişmesinde önemli bir anı temsil etmediği", özgün görüşleri bulunmadığı yönündeki görüşü reddeder. Bu bağlamda T. J. de Boer gibi oryantalistlerin görüşüne katılmaz.

Eserleri

-Kemalpaşazade’nin Tehafüt Haşiyesi, 1987

-Haşiye Ala Tehafüt Tahlili, 1987

-İbn Haldun, 2002

-Felsefeye Giriş, 2005

-İslam Felsefesi Üzerine, 1999

-İslam, Demokrasi ve Türkiye, 1999

-İlkçağ Felsefe Tarihi, 1995

-Metafizik (Aristoteles’den çev.), 1996

-Erken İslam’da Mizah (Rosenthal’den çev.), 1997

-F.A.Lange, Materyalizmin Tarihi ve Günümüzdeki Anlamının Eleştirisi, İstanbul 1998

-İdeal Devlet (Farabi’den çev.), 1997

-İlimlerin Sayımı, 1999

-Mutluluğun Kazanılması (Tahsilus-Seda), 1999

-Felsefe Ders Kitabı, 2004

-İslam Hümanizmi (Goodman’dan çev.), 2006.

-İlkçağ Felsefe Tarihi 2, 2006

-İlkçağ Felsefe Tarihi 3,Aristoteles, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2007

-İlkçağ Felsefe Tarihi 4, Hellenistik Dönem Felsefesi, Epikurosçular, Stoacılar, Septikler, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2008

-İlkçağ Felsefe Tarihi 5, Plotinos, Yeni Platoncular ve Erken Dönem Hristiyan Felsefesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2010

Ahmet Arslan Kitapları - Eserleri

  • Felsefeye Giriş
  • İlkçağ Felsefe Tarihi 1
  • İlkçağ Felsefe Tarihi 2
  • İlkçağ Felsefe Tarihi 3
  • İlkçağ Felsefe Tarihi 4
  • Bir Ömür Düşünmek
  • İlkçağ Felsefe Tarihi 5
  • İslam Felsefesi Üzerine
  • İbni Haldun
  • İslam, Demokrasi ve Türkiye
  • Ayakları Havada Yürümek
  • İslam Felsefesi Üzerine

Ahmet Arslan Alıntıları - Sözleri

  • Siyaset artık yalnızca siyasetçilere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir. (Felsefeye Giriş)
  • Algı, algılayan kişinin zatının dışında bulunan şeylere dair kendi zatında mevcut olan bilinçtir. (İslam Felsefesi Üzerine)
  • Bir varlığın bir duvar üzerine dü­şen gölgesi bu varlığa ne kadar benzerse duyusal dünyadaki şeyler de İdealarına o kadar benzerdirler. (İlkçağ Felsefe Tarihi 2)
  • Beden ruh için bir zindandır. O kabuğuna yapışmış bir istiridye gibi ruhun içine hapsolduğu bir hapishanedir (İlkçağ Felsefe Tarihi 2)
  • KÖTÜLÜK YAPMAKTANSA KÖTÜLÜGE UĞRAMAYI TERCiH EDERiM." (İlkçağ Felsefe Tarihi 2)
  • İsa'yı 'Tanrı'nın ağzı' olarak tanımlayacaktır (İlkçağ Felsefe Tarihi 5)
  • Gerçekten İslam dünyası laik devleti kadın erkek eşitliğini insan haklarını demokrasiyi kabul edemez bir tarihsellik ve kültürel yerellik özelliğine mi sahiptir? (İslam, Demokrasi ve Türkiye)
  • Gazali ve İbn Rüşt bizce İslam'da felsefenin kötürümleşmesi olayının devamını önleyebilecek iki büyük düşünür idiler ; fakat onlar istisnadırlar ve verdikleri örnek anlaşılmamıştır. Belki onların kendileri de getirdikleri şeyin öneminin tam olarak farkında olmamışlardır (İslam Felsefesi Üzerine)
  • Tek bir şey biliyorsam, o da hiçbir şey bilmediğimdir. (Felsefeye Giriş)
  • Zaman, dama oynayan bir çocuktur; hükümdarlık gücü, bir çocu­ğun gücüdür" (İlkçağ Felsefe Tarihi 1)
  • Anlayabileceğine inan, anlamak için inan. İnan ve anlamayı ümit et. (İlkçağ Felsefe Tarihi 5)
  • Tanrı olmasaydı, onu yaratmak gerekirdi (İlkçağ Felsefe Tarihi 2)
  • İslam çağdaşlığa aykırıdır. (İslam, Demokrasi ve Türkiye)
  • Muhammed’in tarihin görmüş olduğu en büyük siyasi dehalardan biri olduğuna şüphe yoktur. (İslam, Demokrasi ve Türkiye)
  • şerh, çok canlı bir düşüncenin kaynağı olabilir (İslam Felsefesi Üzerine)
  • ⟨‹ Biz de çağımızdaki birçok felsefe tarihçisiyle birlikte ortada bir felsefe tarihi veya felsefenin tarihinden çok felsefeler tarihi, felsefi düşünceler tarihi, hatta filozoflar tarihi olduğuna inanıyoruz. ›⟩ (İlkçağ Felsefe Tarihi 1)
  • "Benim bir okul arkadaşım, Ahmet Arslan var İzmir'de, onu tanır mısın?" Mehmet, "Ben Ahmet Bey'in asistanıyım," deyince adam seviniyor ama sonra içini çekiyor: "Yazık oldu ona; akıllı bir çocuktu," diyor. ...Mehmet'e bana niçin yazık olduğunu açıklamak ihtiyacını duyuyor ve şunları söylüyor: "Ünlü bir doktor veya avukat olabilecekken gidip bir felsefeci oldu." (Bir Ömür Düşünmek)
  • Zaman, dama oynayan bir cocuktur; hükümdarlık gücü, bir çocuğun gücüdür. (İlkçağ Felsefe Tarihi 1)
  • "Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zira zaten size benzeyeceklerdir. Kendinizi terbiye edin yeter." (İbni Haldun)
  • Dünya bir tepsi değil, genişliği yüksekliğinin üç katı olan bir silindir biçimindedir (DK. A 10; B 5) ve güneş batıda battıktan sonra bu silindirin altından dolaşarak ertesi günü tekrar doğudan doğar. Ancak bu, dünyanın bir altı veya dayandığı şey olmadığı, havada, boşlukta durduğu veya yüzdüğü görüşünü içermez mi? Anaksimandros’un hiç çekinmeden bu sonucu da kabul ettiğini görmekteyiz. Ona göre, başımızın üzerinde gördüğümüz gök kubbesinin bir benzeri dünyanın altında bulunmaktadır. Ama o zaman, dünyanın hiçbir yere dayanmaksızın, havada veya boşlukta durmasını nasıl açıklayabiliriz sorusu ortaya çıkmaktadır. (İlkçağ Felsefe Tarihi 1)

Yorum Yaz