diorex
life

İmkansızı İstemek - Slavoj Zizek Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İmkansızı İstemek kimin eseri? İmkansızı İstemek kitabının yazarı kimdir? İmkansızı İstemek konusu ve anafikri nedir? İmkansızı İstemek kitabı ne anlatıyor? İmkansızı İstemek PDF indirme linki var mı? İmkansızı İstemek kitabının yazarı Slavoj Zizek kimdir? İşte İmkansızı İstemek kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 24.05.2022 02:00
İmkansızı İstemek - Slavoj Zizek Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Slavoj Zizek

Çevirmen: Can Semercioğlu

Yayın Evi: Doğu Kitabevi

İSBN: 9786055296520

Sayfa Sayısı: 176

İmkansızı İstemek Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Jacques Derria '80'lerde neyse, Zizek de bugün odur: Avrupa'nın genç entelektüel öncüleri için tercih edilen

bir düşünür.

- The Observer-

Absürtlük çağının dili olan bir düşünür: Slavoj Zizek

- Foreign Policy-

(Tanıtım Bülteninden)

İmkansızı İstemek Alıntıları - Sözleri

  • Düşüncelerimizde nesneleri hareket ettirebiliriz. Fakat buradaki problem, birincisi eğer bu dışarı çıkabilirse, içeride girebilir. Bu da demek oluyor ki, insanlar belki de düşüncelerinizi dışardan da kontrol edebilirler.
  • Kotayı doldurmak için, görünümü daha iyi kılmak için bir çift kadın görebilirsiniz ve birkaç bakanlık koltuğunda kadınlar oturmaktadır, fakat onlar, sağlık ve eğitim gibi, maço bir toplumun onlara verdiği şeyi verirler. sy125 O koltuğa görünüm uğruna konmuş ve kendi konserlerini, propagandalarını ve herneyse organize etmek için ona izin verilmiş. Ona gerçek bir güç sahip olma izni vermiyorlar. sy126
  • Tek gerçekçi seçenek, sistemde imkansız görünen şeyi yapmaktır. Bu şekilde imkansız mümkün hale gelir.
  • Hepimizin diğerleri tarafından değil, yaptığımız tuhaf şeylerin nasıl olduğunu görerek kendi kendimize gafil avlanmak için inanılmaz bir kapasitesi var.
  • Sonsuzluk yalnızca sonluluğun ufkunda ortaya çıkabilir; sonsuzluk, sonluluğun bir kategorisidir.
  • ne zaman ki nesneleri engeller tarafından başka bir yöne çekilirse ulaşmaya çalıştıkları şeyden ziyade kurtulmak istedikleri engellerle meşgul olur
  • Mağduriyet söyleminin neredeyse baskın bir söylem olduğunu düşünüyorum. Bugün aşırı derecede Narsistik bir kişilik nosyonuna sahibiz.
  • Devrimler iki koşul altında gerçekleşir. Yoksulluk zamanlarında ve hukuk işlerliğini yitirdiği zaman. Ancak ikisi de zorunlu olarak birbirine bağlı değildir. Adaletin bir durumunuzun farkına varmanız için genellikle belli bir ideolojik özgürlük deneyimlemeniz gerekir. Fakat devrime giden ilk adım, durumunuzun farkında olmanızdır-hukuksuzluk ve adaletsizlik durumunun.
  • Yeni otoriterlik eskisi gibi disiplin düzeyinde vuku bulmayacak, fakat tüketici ve özel düzeyde garip bir toplumla sonuçlanacak. Cinsel özgürlüğe veya istediğiniz her şeye sahip olacaksınız, aynı zamanda, depolitize edilen türden bir düzen olacak.
  • Evrenselliklere inanıyorum. Ortak iyinin gizli önyargısı başlığının iyi bir örnek olduğunu düşünüyorum niye biliyor musunuz? Çünkü iki tarafta da manipülasyonlar görüyorum ve iki taraf derken Batılı liberalleri ve Doğulu, Asyatik taraftakileri kastediyorum. Batı’da, bireyci bir modele imtiyaz tanıdığımız için kendimizi eleştirmemiz gerek. Fakat Doğu’da uyumlu bir toplum hakkında konuşulduğunda genellikle baskının meşrulaştırıldığını biliyor olmalısınız… Paylaştığımız denemek karşı her birimizin mücadele etmek için el ele vermemiz gerek. Kendi bireycilik önyargımızı ve baskıyı maskelemek için faydalanılan sözde cemaat ruhu önyargımızı eleştirmemiz gerek.
  • Ortaklıklarımızda, kolektif olarak sahip olduğumuz veya paylaştığımız kaynaklarda sorun vardır. Ortaklıklarımızda doğa, bio genetik, fikri mülkiyet de dahildir. Bu yüzden fikri mülkiyet özel mülkiyet tarafından ele geçirildiğinde, ortaklıkların yeni bir çitlemesine ihtiyacımız olacaktır. Bu kapitalizmin propagandasını yapmıştır, fakat uzun vadede işe yaramayacaktır. Kapitalizim kontrolden çıkmıştır.
  • Avrupalı Katoliklerin ve Hristiyanların biogenetik müdahalelere karşı çıkmaları beni tamamen şok etti. Fakat onları çok naif bir soru sordum: her insanın maddeden bağımsız olumsuz bir ruh olduğuna inanıyorsanız, o zaman niye bir Venediklilerden korkuyorsun? Bunlar sadece beyinde meydana geliyor olumsuz ruhsal durmuyorlar ki. Hepimiz çok tehlikeli şeylere dokunacağız diye korkuyoruz.
  • Ortaklığın başka bir anlamı da sağduyu bağlamında, ortak biçimde çok önemlidir. Bu yüzden otoriter değerleri benimsediğimi söyleyerek insanlara şok geçirmeyi seviyorum. Kadınlara tecavüz etmenin doğru olmadığını ifade edeceğiniz bir devlette yaşamak istemem. Bu değerlerin tartışmaya açıldığı bir toplum nasıl bir toplumdur? Tecavüz fikrinin kesinlikle mide bulandırıcı ve çılgınca bulunduğu bir toplumda yaşamak isterim ve aynısı ırkçılık, faşizm ve diğerleri için de geçerli.
  • Eski moda bir tabir kullanacak olursak “bir sınıf mücadelesi alanı“ olarak internet benim ilgimi çekiyor. Mücadele burada en başından beri sürüyor.
  • Bir eylem mümkün olanın ana koordinatlarını değiştirir ve böylece mümkünatın kendi koşullarını geriye dönük biçimde yaratır.

İmkansızı İstemek İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İmkânsiz olan ne? Cevabımız sözünü edeceğim bir paradoksun etrafında dönüyor olmalı: Soyons réalistes, demandons I' impossible [gerçekçi ol, imkânsızı iste]. Tek gerçekçi seçenek, sistemde imkânsız görünen şeyi yapmaktır. Bu şekilde imkânsız mümkün hale gelir. s.160 ... Kitap, Žižek' le yapılan 3 günlük ropörtaj. Heyecanı, orjinalliği, neşesi ve düşünceleri ile dolu dolu 160 sayfa. (DeliBilge)

İmkansızı İstemek PDF indirme linki var mı?

Slavoj Zizek - İmkansızı İstemek kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İmkansızı İstemek PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Slavoj Zizek Kimdir?

Ljubljana, Slovenya'da (o tarihte Yugoslavya'nın bir parçasıydı) doğdu. Felsefe doktorasını Ljubljana'da aldı ve Paris Üniversitesi'nde Psikanaliz eğitimi gördü. Batı ülkeleri tarafından saygı görmesinden ötürü sosyalist Yugoslavya'da fazla baskıya maruz kalmadığını belirtmektedir. 1990 yılında Slovenya Cumhuriyeti Başkanlığı için Slovenya Liberal Demokrat Partisi'nin adayıydı.

Žižek popüler kültürün yeniden okunmasında Jacques Lacan'ın çalışmalarını kullanmasıyla ünlüdür. Şu konuları da içeren sayısız konuda yazmaktadır; ideoloji, köktendincilik, hoşgörü, politik doğruluk, küreselleşme, öznellik, insan hakları, Lenin, mit, internet, postmodernizm, çok kültürlülük, post-marksizm, David Lynch ve Alfred Hitchcock. Düşünürün sevdiği ve önerdiği filmler Hero'dan Korkunç Ivan'a kadar çeşitlilik göstermektedir. Çağdaş felsefenin görmezden gelinemeyecek önemli bir ismidir.

Žižek Sosyoloji Enstitüsü, Ljubljana Üniversitesi, Slovenya'da uzman araştırmacı olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda, burada sıralanan üniversitelerin yanı sıra başka üniversitelerde de misafir profesör olarak ders vermektedir: The University of Chicago, Columbia, London Consortium, Princeton, The New School, The European Graduate School, The University of Minnesota, The University of California, Irvine and The University of Michigan. Bugünlerde Birkbeck Institute for the Humanities Birkbeck, Londra Universitesi'nde uluslararası yönetici olarak çalışmaktadır.

Žižek 2004 yılında 26 yaşındaki Arjantinli model Analia Hounie ile ikinci evliliğini yaptı, daha önce Renata Salecl ile evliydi.

Žižek mesleğinin başlangıcında 1970'lerin Yugoslavya'sının politik ortamında engellendi. 1975'te master tezinin siyasi açıdan şüpheli görülmesinden sonra Ljubljana Üniversitesi'nde bir yer sahibi olması önlendi. Takip eden yıllarda Yugoslavya Ordusu'nda görev aldı ve sonunda Jacques Lacan'ın psikonalitik teorisine dönük kuramsal odaklanmaları olan bir grup Slovenyalı bilgin ile yakınlaştı.

Žižek'in büyük bir sosyal kuramcı olarak uluslararası tanınması 1989'da İngilizce basılan ilk kitabı The Sublime Object of Ideology'ye kadar sürdü. Žižek'in en dünya çapında en çok tartışılan kitabı The Ticklish Subject (1999), onu açıkça dekonstrüksiyonizmcilerin, Heideggercilerin, Habermascıların, bilişsel işlemlerle uğraşan bilimadamlarının, feministlerin ve Žižek'in New Age "obskürantizmciler" olarak tanımladıklarının karşısına koyar.

Žižek'in çalışma ve düşünceleri belirlemedeki sorunlardan birisi onun kuramsal konumunu çok sık olarak kitapları arasında, hatta bazen aynı kitabın farklı sayfalarında değiştirmesidir (mesela, Lacan'ın yapısalcı mı yoksa post-yapısalcı mı olduğu konusunda). Bu nedenle onu eleştiren bazı kişiler, onu tutarsızlık ve entelektüel düzey eksikliği ile suçlamaktadır. Ne var ki Ian Parker herhangi bir "Žižekyen" felsefe sistemi bulunmadığını öne sürmektedir çünkü Žižek, bütün tutarsızlığıyla beraber, bize, bizim bir tek yazardan neyi almak ve onda neye inanmak istediğimiz konusunda daha derinlemesine düşünmemiz konusunda yardımcı olmaya çalışıyor.(Parker, 2004) Aslında, Žižek'in kendisi, bir felsefecinin tavrının, bizim kendi ideolojik ön kabullerimizi sorgulamak yerine bize dünyayı anlatan Büyük Öteki gibi davranmak olmaması gerektiğini tartışarak, Jacques Lacan'ın kendi kuramlarını sürekli yenilemesini savunmaktadır. Žižek için felsefeci, soruları yanıtlamaya çalışan birisinden daha çok, eleştiren birisidir.

En son olarak Žižek Abercrombie & Fitch için hazırlanan bir katalogda yer alan Bruce Weber'in fotoğraflarına eşlik edecek bir metin yazdı. Büyük bir entelektüelin reklam metni yazmasının uygun olup olmadığı sorulduğunda, Žižek Boston Globe'a şunları söyledi: "Eğer para kazanmak için bu tür işler yapmak veya tam zamanlı çalışan Amerikalı bir akademisyen olarak imtiyazlı bir yer kapmak için kıç öpmek zorunda kalmak arasında bir seçim yapmam istenseydi böyle yerlerde yazı yazmayı seçmekten zevk alırdım!"

Kendisine dönük ters ifadelerden utanmayan ateşli ve renkli bir öğretim üyesi olarak kabul edilmektedir. Üç bölümden oluşan 'The Pervert's Guide to Cinema' belgeseli İngiltere kanalı More4'da Temmuz 2006'da yayınlandı.

Slavoj Zizek Kitapları - Eserleri

  • Yamuk Bakmak
  • Tarkovski
  • Matrix
  • İdeolojinin Yüce Nesnesi
  • Zizek'ten Nükteler
  • Acı Çeken Tanrı
  • Şiddet
  • Cinsel Olan Politik midir ?
  • Ahir Zamanlarda Yaşarken
  • David Lynch
  • Antroposen'e Hoşgeldiniz
  • Günümüz İdeolojisinden Kesitler
  • Kieslowski
  • Sanat
  • 1968
  • İmkansızı İstemek
  • Hiçten Az
  • Tehlikeli Rüyalar Görme Yılı
  • Dünyadaki İsyanların Anlamı
  • Kırılgan Temas
  • Bedensiz Organlar
  • Lacan Hakkında Bilmeyi Hep İstediğiniz Ama Hitchcock'a Sormaya Korktuğunuz Her Şey
  • Kendini Tutamayan Boşluk
  • İslam Arşivleri
  • Kıyametin Versiyonları
  • Antigone'nin Üç Yaşamı
  • Lubitsch
  • Komünist Ufuk
  • Hitchcock
  • Önce Trajedi Sonra Komedi
  • Hegel ve Freud
  • İdeolojiyi Haritalamak
  • Gülünç Yücenin Sanatı: David Lynch’in Kayıp Otoban’ı Üzerine
  • Zaten Yoktular
  • Umutsuz Olma Cesareti
  • Avrupa Ne İstiyor?
  • Olumsallık Hegemonya Evrensellik
  • Stalinizm ya da Stalin İnsanın İnsanlığını Nasıl Kurtardı
  • Mimari Paralaks
  • İdeolojinin Aile Miti
  • Olumsuzla Oyalanma
  • Biri Totalitarizm mi Dedi?
  • Lenin Üzerine
  • Gıdıklanan Özne
  • Paralaks
  • Adını Söylemeye Cesaret Eden Bir Sol
  • Hegel ve Bağlı Beyin
  • Kaybedilmiş Davaların Savunusu Adına
  • Komünizm : Yeni Bir Başlangıç : Komünizm Fikri II New York Konferansı 2011
  • Marx Okumak
  • Ödünç Alınan Irak Çaydanlığı
  • Evrensel İstisna
  • Mutlak Geritepme
  • Lacan: Eine Einführung
  • Pandemic!
  • Güpegündüz Hırsız Gibi
  • Mesih Garabeti
  • Lacan'ı Nasıl Okumalıyız?

Slavoj Zizek Alıntıları - Sözleri

  • “Geleneksel düzenin asla geri getirilmemesi gerektiği” düşüncesinde değilsek niye devrim yapalım ki? Mao’nun yaptığı, ihlali ciddiye alarak onu törensi, oyunsu karakterinden yoksun bırakmaktır: Devrim sadece geçici bir emniyet sübabı, ertesi sabah ayılmayla sonuçlanan karnavelesk bir patlama değildir— kalıcı olması için yapılır. Dahası, bu karnavelesk askıya alma mantığı geleneksel hiyerarşik toplumlarla sınırlıdır. Kapitalizmin, özellikle de günümüzün “geç kapitalizminin tamamen kökleşmesiyle bir anlamda hâkim “normal” hayatın kendisi kendinde sürekli devrim yaparak, ters çevirmelerle, krizlerle ve yeniden icatlarla “karnavallaşmaktadır”; bu nedenle kapitalizmi “sabit” bir etik konumdan eleştirmek gittikçe daha istisnai bir hal almaktadır. Hâl böyleyken, temel ilkesi kendinde sürekli devrim yapmak olan bir düzende nasıl devrim yapacağız? Belki de günümüzün asıl sorusu budur. (Bedensiz Organlar)
  • Superman III' de (filmde) çok güzel bir ayrıntı vardır : Dünyaya kızan Superman bir anlığına kötülüğe kapılır, Piza' ya uçar ve eğik kuleyi düzeltir. Gerçekte Piza'yı ilgi çekici kılan nedir? Kulenin bir şekilde "kayık" olması ve düz duramaması şeklindeki saçma olgu nedeniyle ilginçtir burası. Yapılacak en kötü şey onu düzeltmektir -bu edim Piza'yı farksızlığa geri götürür ve onu ayırt edici özelliğinden mahrum bırakır. Bu hikâyenin verdiği ders evrenseldir ve temel ontolojik sonuçlar barındırır : Bir şeyin var olması için dengeyi bozan, göze çarpan bir şeye dayanması gerekir. Kuantum kozmolojisinin bize öğrettiği gibi evren boşluktan, dengenin bozulmasından ex nihilo (hiçten) doğmuştur. (Bedensiz Organlar)
  • Kısacası Amerikalılar saymaya '1'den başlarken, Avrupalılar '1'in halihazırda '0'ın yerinde durduğunu bilirler. (Evrensel İstisna)
  • “Bir kredi anlaşmasına varılınca borçlu kişinin onu geri ödemesi bile beklenmiyor – borç doğrudan bir kontrol ve hükmetme yöntemi olarak görülüyor.” (Avrupa Ne İstiyor?)
  • Senin bittiğin ve evrenin geri kalanının başladığı yer neresi? Veya evrenin bitip de senin başladığın yer neresi? Kendini ve doğayı kesiksiz bir bütün olarak görebilirsen sorun çözülür; özgür iradeye karşı belirlenimcilik karmaşası da böylece biter. (Zaten Yoktular)
  • Hiç aşık oldunuz mu? Korkunç bir şey, öyle değil mi? İnsanı çok kırılgan yapıyor. Göğsünüzü ve kalbinizi açıyor ve birinin içeri girip sizi mahvetmesine izin veriyor. Hiçbir şeyin sizi yaralayamaması için bütün savunma mekanizmalarını inşa edip, zırhınızı kuşanıyorsunuz, sonra aptal bir insan, diğer aptallardan bir farkı olmayan aptal bir insan hayatınıza giriyor… Onlara kendinizden bir parça veriyorsunuz. Halbuki bunu istememişlerdi. Bir gün sizi öpmek ya da size gülümsemek gibi ahmakça bir şey yaptılar ve sonrasında hayatınız artık sizin olmaktan çıktı. Aşk rehin alır. İçinize girer. Sizi içerden kemirir ve sonuçta karanlıkta ağlamanıza neden olur. “Belki de sadece arkadaş olmalıyız” gibi basit bir ifade kalbinize saplanan bir cam parçasına dönüşür. Acı verir. Sadece hayalinizde değil. Sadece zihninizde değil. Ruhunuzu acıtan, içinize girip sizi parçalayan gerçek bir acıdır bu. Aşktan nefret ediyorum. (Şiddet)
  • Marksist perspektifte insan üretkenliğinin esas amacı insan ihtiyaçlarının giderilmesi değildir; daha ziyade bir tür aklın kurnazlığı mantığı içinde, ihtiyaçların giderilmesi insan üretkenliğinin genişlemesi için kullanılmaktadır. (Kendini Tutamayan Boşluk)
  • Başkasının mahremiyetini ihlal etmemeye özen göstermek, kolayca onun acısı karşısındaki duyarsızlığa dönüşebilir. (Kırılgan Temas)
  • Femme fatale doğrudan, dilsel ve fiziksel olarak açık sözlü cinsel saldırganlıkla, doğrudan kendi kendini mallaştırma ve kendi kendini kullanmayla, "orospunun bedenindeki pezevenk" zihniyetiyle niteIenir. Ya da filmin tanıtım posterinde yazdıkları şekliyle: "Çoğu kimsenin karanlık bir yanı vardır ... Bu kadının başka hiçbir şeyi yoktu." (David Lynch)
  • Mümkün olduğunca tarafsız, net ve kesin olarak ne yaptığımızın, ne yapmadığımızın mutlaka hesabını tutmalıyız. Bunu yaparsak kafamız karışık olmayacaktır. Mide bulantısına, yanılsamalara ve moral bozukluğuna katlanmayacağız. (Önce Trajedi Sonra Komedi)
  • hayati olan şey aynılık beklediğimiz yerde bir farklılık olması degil, farklılık beklediğimiz yerde bir aynılık olmasıdır (Zizek'ten Nükteler)
  • “Giorgio Agamben bir röportajında, ‘düşünce, umutsuz olma cesaretidir,’ demişti... En kötümser teşhisin dahi, şu meşhur tünelin sonundaki ışığı ima edip moral vererek sözünü noktaladığı tarihsel anımız için bilhassa geçerlidir bu içgörü.'' (Umutsuz Olma Cesareti)
  • Huri kelimesini kullanan Kur'an, tatlı niyetine yenen ''beyaz kuru üzüm'' anlamına gelen Aramice hur kelimesini kullanan ilk Hristiyan metinlere yaslanmıştı. Önderinin vaadini sözcüğü sözcüğüne yorumladığından dolayı intihar bombası patlatıp şehit olmaya karar veren genç bir adamın neyi sözcüğü sözcüğüne yorumladığına bakalım: ''Cennet'in kapıları sizler için açılmıştır. Bal ırmaklarının kıyılarında sizleri bekleyen siyah gözlü bakireler vardır.'' ''Kendini kankalarıyla dolup taşan bir cennette bulan'' bu genç adamın ''yetmiş huri yerine bir avuç dolusu beyaz kuru üzüm geldiği'' zaman yüzünde nasıl bir ifadenin uyanacağını hayal edelim. (Zizek'ten Nükteler)
  • Titanik gerçekten de bir felaketi, geminin buzda­ğına çarpmasını anlatan bir film mi? Tam felaket ânına dikkat edersek: Felaket tam olarak, iki genç aşığın (Leonardo di Caprio ve Kate Winslett), aşklarını cinsel ilişkiyle eksiksiz hale getirmelerinin hemen ardından, geminin güvertesine çıktıkları anda gerçekleşir. Ancak hepsi bu kadar değil: Eğer hepsi bu kadar olsaydı, felaket basitçe ikili ihlale (gayrimeşru cinsel ilişki; sınıfsal ayrımları aşmak) karşı verilmiş Kaderin cezası olurdu. Ayrıca, güver­teye çıktıklarında Kate sevgilisine, tutkuyla, ertesi sabah New York’a vardıklarında, gerçek aşkıyla bir­likte yaşayacağı yoksul bir hayatı, zenginlerin ara­sında yaşayacağı yoz bir hayata tercih edip gemiyi onunla birlikte terk edeceğini söyler. Tam da bu anda gemi, şüphesiz ki gerçek bir felaket olacak olan çiftin New York’taki birlikteliğini engellemek için buzdağına çarpar - gündelik hayatın sefaletinin aşklarının sonunu getireceğini tahmin etmek çok da zor değildir. Dolayısıyla felaket, onların aşklarını korumak için, “sonsuza dek mutlu” yaşayacakları illüzyonunu sürdürebilmek için gerçekleşir... (İdeolojinin Aile Miti)
  • Birçok tuhaf ve harika şey var, Ama hiçbir şey insandan daha tuhaf bir biçimde harika değil. İnsan konuşmayı ve rüzgâr hızında düşünmeyi öğretti kendine.. (Antigone'nin Üç Yaşamı)
  • Canavarsı devrim teması, yani devrimin canavar olarak resmedilmesi, muhafazakar bir unsurdur ve romanın formu (ana karakterin ölüm anındaki iti­ rafı) belirgin bir biçimde, Shelley’nin zamanında popüler olan muhafazakar türle ilgilidir. Ve bu za­ manda, tövbekar radikaller, reform önerilerinden vazgeçmelerinin ardından, evrensel özgürlük ve kardeşlik hayallerinin felakete varan sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kaldılar. (İdeolojinin Aile Miti)
  • Yüce ile gülünç arasında sadece bir adımlık mesafe bulunur. (Zizek'ten Nükteler)
  • 68 sonrasının kapitalizmi özgül bir iktisadi, toplumsal ve kültürel bütünlük yarattığı ölçüde, bu bütünlüğün kendisi “postmodemizm” adını haklı çıkarır. (Mimari Paralaks)
  • Umarım ki, her şey yoluna girdiğinde, her şey normale döndüğünde, normallik eskisinden farklı bir anlam taşıyor olsun. (Zaten Yoktular)
  • En büyük korkunuz? —Öldükten sonra dirilmek. Canınızı ne sıkar? —Aptalları mutlu görmek. Aşk nasıl bir şeydir? —Büyük bir talihsizlik. Hayatınızın aşkı? —Felsefe. Geçmişinizi değiştirebiliyor olsaydınız, neyi değiştirirdiniz? —Doğumumu. Sofokles’le aynı fikirdeyim: En büyük şans doğmamış olmaktır. Hayatın size öğrettiği en büyük ders? —Hayat, size öğretecek hiçbir şeyi olmayan aptal ve anlamsız bir şeydir. (Zaten Yoktular)

Yorum Yaz