İmkansızın Şarkısı - Haruki Murakami Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İmkansızın Şarkısı kimin eseri? İmkansızın Şarkısı kitabının yazarı kimdir? İmkansızın Şarkısı konusu ve anafikri nedir? İmkansızın Şarkısı kitabı ne anlatıyor? İmkansızın Şarkısı PDF indirme linki var mı? İmkansızın Şarkısı kitabının yazarı Haruki Murakami kimdir? İşte İmkansızın Şarkısı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Haruki Murakami
Çevirmen: Hüseyin Can Erkin
Orijinal Adı: ノルウェイの森 [Noruwei no Mori]
Yayın Evi: Doğan Kitap
İSBN: 9789759917012
Sayfa Sayısı: 352
İmkansızın Şarkısı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Bir yolculuk sırasında Beatles'ın "Norwegian Wood" adlı parçasını duyan kahramanımız 37 yaşındadır ve bu parça onu Tokyo'da geçirdiği üniversite yıllarına götürecektir. En yakın arkadaşının intihar edişi, geçen zamanın ardından onun kız arkadaşıyla yakınlaşması, araya giren zorunlu ayrılık ve yeni bir kız arkadaş. "İmkânsızın Şarkısı" yalın, çarpıcı ve sıcak bir aşk hikâyesini anlatıyor. Yazarı HARUKİ Murakami Japon edebiyatının aykırı, ama en çok okunan yazarı. Japon geleneklerinin dışında geliştirdiği üslubuyla adından çok söz ettiren Murakami'yi dünyaya tanıtan roman "İmkânsızın Şarkısı".
1968-1970 yılları arasında geçen olaylar, o günün toplumsal gerçeklerini de satırlara taşıyor. Ama romanın odağında bu toplumsal olaylar değil üçlü bir aşk var. Gençliğin rüzgârıyla hareketlenen "İmkânsızın Şarkısı"nı ölümle erken karşılaşan gençlerin hayatı yönlendiriyor. Hiçbir şeyin önem taşımadığı, amaçsızlığın ağır bastığı, özgür seksin kol gezdiği bir öğrenci hayatı... Ama diğer yanda da yoğun duygular var... İmkânsız aşklar, imkânsız şarkılar söyleten. Hemen hemen her Japon gencinin okuduğu roman anayurdu dışında da çok kişi tarafından sahipleniliyor.
İmkansızın Şarkısı Alıntıları - Sözleri
- Ölüm yaşamın karşıtı olarak değil, parçası olarak vardır.
- “ - Peki insanlar kalbini açınca ne oluyor?” “ - İyileşiyorlar.”
- “Yalnızlığı kimse sevmez. Çünkü ne olursa olsun hayal kırıklığı gelir arkasından.’’
- Sonra da yüreğimin herhalde sert bir kabuğu olduğunu ve pek az kişinin o kabuğu delebildiğini ve belkide bunun için bir türlü doğru dürüst sevmeyi beceremediğimi de ekledim.
- Çünkü herkesle aynı şeyleri okuyunca,ister istemez herkes gibi düşünürsün.Bu kaba ve zevksiz insanların dünyasıdır. Ciddi insanlar böyle şeylere zaman harcamaya utanır.
- “Şimdiye kadar bunu hiç düşünmemiştim ben.İstek kipi,diferansiyel matematik ya da kimya sembollerinin hiçbir işe yaramadığını düşünürdüm.Tam bir baş ağrısı olduklarını.Hep göz ardı ettim.Şimdi,tüm hayatım boyunca hata mı yaptım diye düşünüyorum.” “Göz ardı mı ediyordun?” “Evet.Tüm bunlar hiç yokmuş gibi davranıyordum.Sinüs ne demek,kosinüs ne demek,en ufak bir fikrim yok.” “Bu inanılmaz!E,sınavlarını nasıl geçtin?Üniversiteye nasıl girdin?” “Şapşallaşma”dedi Midori.”Üniversite giriş sınavını kazanmak için bir şey bilmene gerek yok ki!Tek ihtiyacın olan biraz sezgi ve benim sezgilerim çok güçlüdür.’Üç seçenek içinden en doğru olanı seç.’İşte ben anında hangisinin doğru olduğunu biliyorum.”
- “Mektuplar,kağıttan başka bir şey değil”dedim.”Yakılsalar bile,yürekte kalması gereken kalır;yakılmayıp saklansalar bile,uçup gitmesi gereken uçup gider.”
- “Her şeyi aşırı ciddiye almaktan vazgeçmek ve kendi dışımdaki her şeyle arama hatrı sayılır bir mesafe koymaktan öte yapacak bir şeyim yoktu artık.”
- “Ama suçlanacak tek kişi ben değilim”diyerek devam etti.”Doğru,duyarlı biri değilim.Bunu kabul ediyorum.Ama onlar,yani annem ile babam,beni biraz daha çok sevmiş olsalardı,belki gerçekten üzüntü duyabilirdim.” “Yeterince sevilmiyor muydun sence?” Başını eğip düşünceli gözlerle yüzüme baktı.Ardından başıyla keskin ama küçük bir onay verdi.”Yeterince değil”ile”nerdeyse hiç”arasında bir yerde.”Her zaman sevgiye açtım.Ömrümde hiç olmazsa bir kez doyasıya sevgi görmek,bu hisle dolup taşmak isterdim.Sadece bir tek kez.Ama bunu hiç yapmadılar.Bir kere bile.Onlara sarılıp bir şey için yalvarmaya başladığımda beni kendilerinden uzaklaştırıyorlardı ve bana bağırıyorlardı.’Hayır,bu çok pahalı!’İşte tek duyduğum buydu.O zaman ben de,beni koşulsuzca üç yüz altmış beş gün sevecek birini bulmaya karar verdim.Bu kararı verdiğimde ilkokuldaydım.”
- Kaderinden yakınma. Bunu aptallar yapar.
- • Ölüm yaşamın karşıtı olarak değil, parçası olarak vardır. •
- “Göreceğim, hissedeceğim ya da düşüneceğim her şeyin, dönüp dolaşıp bir bumerang gibi gene bana geleceği yaştaydım.”
İmkansızın Şarkısı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bu Kitabı Okumak Yerine Süngerbob İzleyin Daha İyi: YouTube kitap kanalımda İmkansızın Şarkısı kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim : https://youtu.be/FLNbCSjFh2I BRUH. Bu kitabı tek kelimeyle özetleyecek olsaydım kocaman bir BRUH derdim. Hatta bu kitabın gözünüzde daha iyi canlanabilmesi açısından küçük bir örnekle başlayayım. Livaneli'yi ve Elif Şafak'ı alın, ikisini bir Uzakdoğu restoranına yemek yemeye götürün, sonra ikisine de yarasa çorbası içirin... İşte alın size İmkansızın Şarkısı kitabı! Şimdi kitaba böylesine düşük bir puan verdim diye bu puanı kitabın içerdiği yoğun cinsellikten ötürü verdiğimi sanıp beni kendi edebiyat çarmıhlarına germek ve kanlı bir ayin düzenlemek isteyen Murakami holiganları olacaktır elbette. Ama yanılacaklar... Kitaba neden bu puanı yakıştırdığımı söylemeden önce gelin bazı noktalardan bahsedeyim. Öncelikle bir kitabı bitirdiğimde o kitap hakkında hem Türklerin hem de yabancı okurların başka platformlarda yazdığı pek çok yorumu okurum, böylece farklı milletlerin bir kitap özelinde nasıl düşündüğünü anlayabileceğim harman bir veri toplarım. Bunların hepsini kendi düşüncelerimle karşılaştırırım ve şu an okumakta olduğunuz incelemeyi oluştururum. Bu kitap özelinde ise yabancı okurların yaptığı bazı olumsuz yorumlarda yanlış tespitler olduğunu fark ettim. Yabancı okurların yaptığı yorumlarda bu kitap, çok fazla cinsel sahnenin bulunduğu, karakterlerin sevişmek için her fırsatı kolladığı, kadın karakterlerin zayıf, basit ve kolay elde edilebilir gözükmek için ellerinden geleni yaptığı şeklinde farklı eleştiriler almış. İyi de, Japon bir yazarın Japonya'da geçen ve Japon karakterler içeren bir kitabını Japon toplum yapısındaki cinsellik ve kadının rolüyle değil de kendi milletlerimizin ahlaki değerleri ve kabulleri üzerinden yorumlayacaksak bunun ne anlamı kalır ki? Yabancı okurların bu yazdıklarıma ulaşamayacaklarını biliyorum ama olur ya belki bir gün yolları bu siteye düşer ve Google Translate üzerinden bu incelemeyi çevirmek isterler, olur mu olur... Japonlar hakkında küçük bir bilgi vermem gerekirse, yıllarca Japonya'da yaşamış ve orayı, insanlarını gözlemlemiş olan Onur Ataoğlu'nun Japon Yapmış kitabına göre ""Evlenmeden olmaz" anlayışı yerine "olmadan evlenilmez" prensibinin benimsendiği" bir cinsel dünyaları var Japonların. [s. 92] Yani Japonlarda cinsellik bizim gibi bir tabu değil. Gençler özgürce, istedikleri kişiyle istediklerini yapabiliyorlar. Bu, bizim ahlaki değerlerimize uyar ya da uymaz, konumuz bu değil. Bu yüzden kitaplar da yazıldıkları milletin değerleri ve kültürleri perspektifinde değerlendirilmelidir diye düşünüyorum. Çok küçük bir ekleme daha yapmak istiyorum. Yine Onur Ataoğlu'nun Japon Yapmış kitabının dediği gibi "Japon toplum yapısına göre bir kadının kendi görüşü yoktur" [s. 102] Gördüğünüz gibi yabancı okurların bu kitap hakkında yaptıkları olumsuz yorumları çürütmüş oldum. Kitapta yoğun bir cinsellik varsa bu, Japonların cinsel tercihlerinden dolayıdır, kitaptaki kadınlar zayıf ve kolay elde edilebilir gibi yansıtılmışsa bu da yine Japonların ataerkil toplum yapısında kadınların kendi görüşlerinin bile olmasına izin verilmemesinden dolayıdır. Bu yüzden bu kitabın 4 puan ederlik kısmı, bence, Murakami'nin kendi kültürünün özgür anlayışını kitabında iyi yansıtmış olmasından dolayıdır. Kitaptaki cinselliğin boyutuyla ilgili eleştirebileceğim tek kısım bir tecavüz güzellemesinin olması: "Eğer gece gece aklınıza birine tecavüz etmek gelirse, aman sakın karıştırmayın" dedi Reiko. "Soldaki kırışık olmayan vücut Naoko'nunki." "Yalancı. Benimki sağdaki yatak" dedi Naoko." [s. 171] Haha, amma komikmiş Reiko ve Naoko... Yani şu satırları bir Türk yazarımız yazsaydı emin olun o kişinin ağzı yüzü çoktan linç olmuştu. O yüzden de tecavüz konusunun ırkı, cinsiyeti, kültürü, zamanı veya milleti olduğunu düşünmüyorum. Tecavüz, tecavüzdür. Sonucunda kalıcı psikolojik hasarların kaldığı, güzellemesi veya en ufak bir esprisinin bile kabul edilemeyeceği, zamana, kültüre bağlı olmayan ve evrensel bir konudur. Ayrıca olumsuz kısma geçmeden önce benden size küçük bir tüyo olsun... Murakami gibi kitaplarında Batı'nın değerlerine ve kültürüne çok yer veren yazarlarla Mişima gibi kendi değerlerine bağlı geleneksel yazarların kitaplarını karşılaştırmalı olarak değerlendirirseniz kendi okuma serüveninizde çok ilerlersiniz. Mesela Dostoyevski de bir Panslavist'ti, Slav değerlerini savunuyordu ve ölümüne doğru da Rus milli halk değerlerine çok bağlı hale bir yazar haline geldi. Bunun tam tersi, Turgenyev de genel olarak liberal Batılılaşmayı ve Avrupalılaşmayı savunuyordu. Turgenyev ve Dostoyevski arasında yapabileceğiniz karşılaştırmalı edebiyat incelemelerini, Mişima ve Murakami gibi Japon yazarlar ya da Orhan Kemal, Fakir Baykurt gibi toplumcu gerçekçi ve Oğuz Atay, Yusuf Atılgan gibi bireyci Türk yazarlar arasında da yapabilirsiniz. Gelelim kitaba benim neden 10 üzerinden 4 puan verdiğime... Arkadaşlar bu kitap dümdüz bir kitap. Yani bu kitabı okuyup da kendimi kitap okumuş olarak saymazdım ben olsam. Hiçbir esprisi ve hiçbir edebi kaygısı yok yani. Livaneli ve Elif Şafak kitaplarında olduğu gibi dil, biçim, edebi haz ve üslup açısından okuruna katabileceği hiçbir şey yok. Bu kitabı "Japon Cinselliğinde Öğrenmeniz Gerekenler" başlığı altında kurgu dışı ve öğretici bir kitap olarak yayımlayın daha isabetli ve daha iyi olur. Çünkü bu şekliyle kesinlikle bir edebi değeri yok bence. Hem bu kitap sadece 40-50 sayfa bile olsaymış gerçekten de yeterli olurmuş. Çünkü 370 sayfa kitapta boş boş gevezelikten başka bir şey gördüğümü söyleyemem. Bu kadar dümdüz ve edebi kaygı içermeyen bir kitabın da yazarın popüler olmasını sağlayan esas kitap olduğunu duyunca çok şaşırdığımı söylemem gerekiyor. Yani bu kitabı okuduğum zaman içerisinde SüngerBob Kare Pantolon ve Patrick'in maceralarını izleseydim kendime daha çok şey katardım diye düşünüyorum. Murakami'nin diğer kitaplarında gerçek ve gerçeküstünün başarılı bir şekilde harmanlandığını okumuştum fakat maalesef ki bu kitabı benim için büyük bir fiyasko oldu. Yani bence İmkansızın Şarkısı kitabı da "ölmeden önce okunması gereken kitaplar" listelerinde değil, "okumadan önce ölünmesi gereken kitaplar" listelerinde olmalı. Bu kitabı okumazsanız hiçbir şey kaybedeceğinizi düşünmüyorum. 370 sayfa boyunca yazarın hiçbir edebi kaygı gütmeden dümdüz bir kitap yazmasını okumak yerine pek çok başka nitelikli kitabı gerek benim önerilerimle gerekse de kendi keşiflerinizle bulabileceğinizi ve okuyabileceğinizi düşünüyorum. Esas "İmkansızın Şarkısı", kitaplara karşı hissedilen olumsuz düşüncelerin sırf tepki almak uğruna bir yerlerde belirtilmemesi, yazılmaması ve bu yüzden de başka okurların kendi zamanlarını kaybetmelerine sebep olmaktır. Olumsuz eleştirilerin belirtilmesini "imkansız"laştıran şey, sizin başka insanlardan alacağınız tepkilere, kendi düşündüklerinizden daha çok önem veriyor oluşunuzdur. O halde bu yazımı buraya kadar okuyan sizlerden ricam, bugünden sonra bizim için zorla imkansızlaştıran şeylerin şarkılarını kendi düşüncelerinizle kimseden çekinmeden yazabilmeniz yönündedir. Siz, kendi benliğinizle, kendi düşüncelerinizle biriciksiniz. (Oğuz Aktürk)
Bu kitapla ilişkimi iyi gitmeyen bir uzak mesafe ilişkisine benzetiyorum. Beraberken sevdim ama yokken özlemedim. Normalde bir kitabı çok seversem gün içinde onu düşünür ve okumak için fırsat kollarım. Bu sefer bunu yaşamadım. Su gibi akan, çok akıcı ve güzel bir dile sahipti. Hiç sıkılmadım okurken. Ama merakımı cezbedecek bir şey de okumadım. 60'lı yıllarda bir gencin içinde bulunduğu birçok aşk üçgeni... Biri bittiğinde diğeri başlıyor ve böyle sonsuza kadar uzanan "seni de sevdim, onu da sevdim" mantalitesiyle devam ediyor. Ben Japon kültürüne çok hakim olmadığım için yadırgamış olabilirim ama bizim toplumumuzda, insan ilişkilerimizden doğan asla romantik ilişkide bulunamayacağımız tabiri caizse yan gözle bakamayacağımız insanlar vardır. Bu yüzden bu aşk üçgenlerinin bir köşesinin ölü olması beni oldukça rahatsız etti. Böyle bir durumda ölen kişinin ruhu acı çekecekmiş gibi hissediyorum. Bir yandan da bizim ülkemizde ölen abinin karısını, merhumun kardeşiyle evlendirmek gibi korkunç olaylar dahi yaşanıyor gerçi. Aslında o kadar da uzak değiliz böyle şeylere. Kitaptaki tüm karakterler varoluşsal bunalım yaşıyorlar. Watanabe'nin çevresinde bulunan herkesin bu kadar kendine dönük olması da biraz tuhafıma gitti. Tabii ki de bu bir kitap ve özgün karakterler okumak isteriz ama sanki herkes farklı bir kitabın başrolü gibiydi. Hayattan insanlar bulamadım ve böylece kimsenin yerine kendimi koyamadım. Karakterlerin felsefi derinliğini çok yoğun buldum ve yaşlarına da uygun bulmadım. Ergenlik yıllarında kimlik krizi yaşayan gençler elbette var ama bu kitaptaki herkes kendini bulma yolunda anlamsız bir yalnızlığı tercih ediyordu. Bu da bana geçmedi çünkü o yaşlarımız en çok insan ilişkilerine ihtiyaç duyduğumuz yaşlar sayılabilir. Özellikle Nagasawa karakterini oldukça gerçekdışı buldum ve onunla tanıdık olmayı dahi istemezdim. Bu kitaba daha yüksek puan vermek isterdim ama hayatımda okuduğum kitaplar içinde en sevmediğim sonlardan birine sahipti. Yazarın, kadın ve erkek sanki normal bir insan ilişkisi kuramazmış gibi herkesi herkesle bir araya getirme çabasını da inanılmaz çiğ buldum. Bu yüzden eğlenceli vakit geçirmek isteyenlere tavsiye ederim, okuduğum kitap bana bir şey katsın diyenlere tavsiye etmem. (Selen)
İmkansızın Şarkısı PDF indirme linki var mı?
Haruki Murakami - İmkansızın Şarkısı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İmkansızın Şarkısı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Haruki Murakami Kimdir?
1949 yılında dünyaya geldi, 1975'te Tokyo'daki Vaseda Üniversitesi'nden mezun oldu. 1986-1995 yılları arasında Avrupa ve ABD'de yaşadı. Yazarın ilk ve Gunzou Edebiyat Ödülü'nü alan romanı "Kaze no oto vo kike"dir (1979). Onu "Hitsuci vo meguru Bohken" (1982) isimli romanı izledi. Yazar bu eseriyle Yeni Yazarlar Noma Edebiyat Ödülü'nü aldı. Ardından "Sekai no ovari to hahdo bohrudo" (1985) geldi ve bu kitap da yazara Tanizaki Ödülü'nü kazandırdı. Ama ona asıl ününü kazandıran 16 dile çevrilen "İmkânsızın Şarkısı" (1987) oldu. 1995'te yayımlanan "Zemberekkuşu'nun Güncesi"yle 1996 yılında Yomiuri Edebiyat Ödülü'nü de kazanan Murakami, daha sonra baştan çıkarıcı bir aşk hikâyesi olan "Supuhtoniku no Koibito"yu (2001) yazdı. Yazar ayrıca, "Zoh no şohşitsu" (1993) ve "Kami no Kodomotaçi-va mina adoru" (2002) adı altında öykülerini de kitaplaştırmıştır. Japonya'nın XX. yüzyıldaki en büyük edebiyatçılarından biri olarak kabul edilmesine rağmen, Amerikan kültürünün etkisi altında kaldığı ve aşırı Batıcı olduğu eleştirilerine maruz kalan yazarın edebiyat dışı tek kitabı "Andahguraundo"dur (2001). Murakami'nin son eserleri ise "Kokky no minami, taiyou no nişi" (2003) ve "Dansu dansu dansu"dur (2003).
Ödülleri :
- 1996 Yomiuri Edebiyat Ödülü ("Zemberekkuşu'nun Güncesi"yle
- 1985 Tanizaki Ödülü ("Sekai no ovari to hahdo bohrudo"yla)
- 1982 Yeni Yazarlar Noma Edebiyat Ödülü ("Hitsuci vo meguru Bohken"le)
- 1979 Gunzou Edebiyat Ödülü ("Kaze no oto vo kike"yle)
Haruki Murakami Kitapları - Eserleri
- 1Q84 (Tek Cilt)
- Sahilde Kafka
- Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu
- Zemberekkuşu'nun Güncesi
- İmkansızın Şarkısı
- Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında
- Yaban Koyununun İzinde
- Koşmasaydım Yazamazdım
- Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları
- Uyku
- Kadınsız Erkekler
- Sputnik Sevgilim
- Tuhaf Kütüphane
- 1Q84 - 2. Kitap
- 1Q84 - 3. Kitap
- Underground: The Tokyo Gas Attack and the Japanese Psyche
- Wind/Pinball
- Blind Willow, Sleeping Woman
- Karanlıktan Sonra
- Fırın Saldırısı
- Rüzgarın Şarkısını Dinle
- Dance, Dance, Dance
- Kumandanı Öldürmek
- Doğum Günü Kızı
- Mesleğim Yazarlık
- Efter Skælvet
- The Elephant Vanishes
- Pinball 1973
- First Person Singular
- Sadece Müzik
- After Dark
- Birinci Tekil Şahıs
- Desire
Haruki Murakami Alıntıları - Sözleri
- İnsanın yaşamı nasıl oluyor da böylesine değişip, tam tersi bir hal alabiliyor.. (Uyku)
- Yaş almak ya da alamamak değil konu; doğum günü senin için yılda sadece bir gün, gerçekten de özel bir gün o; ona gereken önemi vermelisin. Ve bu biricik eşitliği kutlamalısın (Doğum Günü Kızı)
- Ben çok sıradan bir insanım. Ben sadece kitap okumayı seviyorum (1Q84 (Tek Cilt))
- Ben aslında insanlarla iletişimi iyi olan birisi değilim. Bir yerlerde kendi özüme dönmem gerekiyordu. (Koşmasaydım Yazamazdım)
- İnsanlar erken, pek erken yaşlanmaya başlarlar. Yaşlılık silinmeyen bir leke gibi, bedenlerinin her yanına yavaş yavaş yayılır. (Yaban Koyununun İzinde)
- "Ama aralarında belirli bir mesafe bırakarak da insanlar birbirlerine yakın olabilirler, öyle değil mi?" (Karanlıktan Sonra)
- . Bazen insanların kalbinin derin kuyular gibi olduğunu düşünüyorum. Altta ne olduğunu kimse bilmiyor. Yapabileceğiniz tek şey, arada sırada yüzeye çıkan şeyleri hayal etmek. ... (Blind Willow, Sleeping Woman)
- Bekleyen hep ben oluyordum (Yaban Koyununun İzinde)
- Anılar ne kadar canlı olursa olsunlar zamanın gücüne karşı koyamazlar. (Birinci Tekil Şahıs)
- Fakat ilerleyemiyorum işte. Kayıkta ırmağın akıntısına karşı kürek çekiyormuşum gibi. Bir süre küreklere asıldıktan sonra dinlenip bir şeyler düşünürken, bir de bakıyorum, kayık tekrar eski yerine dönmüş. (1Q84 - 3. Kitap)
- . Bugünlerde ne demek istediğimi söyleyemiyorum. Yapamam... Ne zaman bir şey söylemeye çalışsam, asıl noktayı kaçırıyor. Ya öyle ya da ben demek istediğimin tersini söylerim. Ne kadar doğru yapmaya çalışırsam, o kadar karışık hale geliyor. Bazen ilk başta ne söylemeye çalıştığımı bile hatırlayamıyorum. Sanki vücudum ikiye bölünmüş ve birim diğerini büyük bir sütunun etrafında kovalıyor. Çevresinde daireler çiziyoruz. Diğer bende doğru sözler var ama onu asla yakalayamam. . (Blind Willow, Sleeping Woman)
- • Kendimi bazen bir hiç gibi hissediyorum (Kumandanı Öldürmek)
- Herkesin kendine göre bir savaş alanı vardır. (Karanlıktan Sonra)
- "Fakat yine de ölene kadar bir şekilde yaşamımı sürdürmekten başka yolum olmadığı gibi, yaşarken de kendimce yöntemlerle yaşamaktan başka yapacak bir şey yok. Pek övünülecek bir şey olmasa bile, benim bundan başka bir yaşam biçimim yok." (1Q84 - 3. Kitap)
- İki benden birbirinin içinde erimiş, tek beden olmuş gibi, çok güçlü bir sarılmaydı. Bir an bile gevşetmedi kollarını. Bir kez ayrılırsak bu dünyada bir daha asla bir araya gelemezmişiz gibi. (Karanlıktan Sonra)
- Herkes bir gün ölür. Ama ölene kadar bir şekilde elli yıl falan yaşamak zorundasındır ve bir sürü şeyi düşünerek elli yıl geçirmek, açık konuşayım, hiçbir şey düşünmeden geçireceğin beş bin yıldan çok daha yorucudur. (Rüzgarın Şarkısını Dinle)
- Güzel olan güzeldir, bu yeterli değil mi? (Uyku)
- "Hayal dediğin kuş gibi özgür, deniz gibi geniştir. Kimse buna engel olamaz." (Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu)
- Bir bakıma, benim için son durak olacak yere ulaştım. Kendimi, varmam gereken yere gelmişim gibi hissediyorum. (Yaban Koyununun İzinde)
- "Şarkı bitti. Ama melodisi havada asılı kaldı." (Yaban Koyununun İzinde)