diorex
Dedas

İnancın Zaferi Çanakkale - Yavuz Bahadıroğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İnancın Zaferi Çanakkale kimin eseri? İnancın Zaferi Çanakkale kitabının yazarı kimdir? İnancın Zaferi Çanakkale konusu ve anafikri nedir? İnancın Zaferi Çanakkale kitabı ne anlatıyor? İnancın Zaferi Çanakkale PDF indirme linki var mı? İnancın Zaferi Çanakkale kitabının yazarı Yavuz Bahadıroğlu kimdir? İşte İnancın Zaferi Çanakkale kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 27.03.2022 10:00
İnancın Zaferi Çanakkale - Yavuz Bahadıroğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Yavuz Bahadıroğlu

Yayın Evi: Nesil Yayınları

İSBN: 6051625287

Sayfa Sayısı: 240

İnancın Zaferi Çanakkale Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Çanakkale'de düşman, hem teknik açıdan hem de silah, mühimmat, gıda ve giyecek açısından mükemmeldi. Dünyanın en güçlü armadası ve en eğitimli ordusuydu. Osmanlı Devleti ise ne askerlerinin karnını doyurabiliyor ne de onlara yeterli mühimmat verebiliyordu. Buna rağmen imkânsızı başardık! Peki, tek dişi kalmış canavarın yenilmesi nasıl mümkün olabildi?

Osmanlı, yıllarca emek vererek imanlı, yürekli, fedakâr, cefakâr insanı yetiştirmiş, o insan da imkânsızlıklardan imkân çıkararak Çanakkale Zaferi'ni kazanmıştır. Bu eser; imkânsızlığa teslim olmayan, yokluğa boyun eğmeyen, böylece bir milletin yeniden dirilişine ruh üfleyen besmeleli dudakların, imanlı yüreklerin hikâyesini anlatıyor. Topun tüfeğin değil, çelik gibi iman dolu göğüslerin, su gibi berrak zihinlerin, ok gibi hedefe kilitlenmiş kararlı iradelerin hikâyesi…

Bu hikâyeden arta kalan: Ne kadar Seyit Onbaşı yetişirse, o kadar Ocean zırhlısı batacaktır!

(Tanıtım Bülteninden)

İnancın Zaferi Çanakkale Alıntıları - Sözleri

  • Anzak askerlerine gaz maskesi dağıtmak istediklerinde, Anzak askerleri şu gerekçeyle reddetmişlerdi. “Düşmanımız o kadar merttir ki zehirli gaz atmaya tenezzül etmez."Oysa aynı tarihlerde İngiltere Harbiye Nazırı Sir Vinston Churchill, Gelibolu'ya yığdığı kuvvetlerine zehirli gaz kullanma emri veriyor, gerekçesini de şu şekilde açıklıyordu:“Türkler insan sayılmazlar,fare gibi zehirlemelisiniz.” Aramızdaki ‘insanlık farkı'hala devam ediyor.
  • “Bu insanlar nasıl yetişti?" sorusunu tam da burada sormamız gerekiyor. Yetişmedi,yetiştirildiler... Okuya okuya artık Aşina olduğumuz Fransız yazar ve gezgin Dr.Brayer, hafızamıza Osmanlı insanın çocukluğunu bırakıyor:“Çocuklar arasında gürültülü oyunlardan itişip kakışma dan hele küfürleşme ve yumruklaşmadan eser görülmez. Bunlar İslam terbiyesi ile ıslah edildikleri için, kendi aralarında da sakin sakin oynayıp eğlenirler onlara ananeleri değişik menkıbeler anlatır,hayat tecrübelerine aktarırlar."
  • Meşhur Comte de Marsigli“Türkler iyiliklerini yalnız insan cinsine hasretmekle kalmayıp hayvanlara ve hatta bitkilere bile teşmil etmekte biraz fazla ileri gitmektedirler”
  • Biz çoktan beri ‘çekirdek aile'yiz. Tıpkı batılı ailelerdeki gibi ailelerimiz anne,baba ve çocuklardan oluşuyor. Batıya özenip ‘geniş aile' yapısını yıktık. Nineyi dedeyi dışladık. Çocuklarımız kuşaklararası iletişimden alabileceklerini alamadan büyüyorlar,eksik ve noksan!
  • Rauf Bey anılarında şöyle diyor: Geminin son taksiti olan 700 bin lira da ödenmişti. İşleri bir an önce bitirmek için denemelerin bir kısmından vazgeçerek fabrika ile 2 Ağustos 1914 günü, geminin bize teslimi konusunda anlaşmıştık. Fakat parayı verişimizin ertesi günü için kararlaştırılan sancağımızı çekme töreni saatinden yarım saat önce, İngiliz hükümeti Sultan Osman'a el koydu...Osmanlı devleti tarafından durum şiddetle protesto edildiyse de kimse oralı olmadı.KISACASI İNGİLTERE PARAMIZI YEDİ!
  • Yıpratma savaşları soluksuz on yedi sene sürdü. İnsan, para ve silah kaynaklarımız tükendi. Şimdi sıra öldürücü yumruğu indirmeye gelmişti. 'Hasta adam' damgasını vurdular ve işimizi külliyen bitirmek üzere, dünyanın en büyük donanmasını 700 bin asker eşliğinde Çanakkale'ye gönderdiler. Buna rağmen yendik. ...
  • Hayretlere bile zikirdi.Hayrete düştüklerinde şimdi olduğu gibi ‘Vaaaaav,yaaaaa!' diye Amerikan kırması çığlıklar atmazlardı. Duygularını ‘Allah Allah' ‘Fesüphanallah' ‘La ilahe illallah' ‘tövbe estağfurullah' ‘neuzu billah' ‘hasbinallah' gibi kelimelerle ifade ederlerdi.
  • Ardından Ulubatlı Hasan 'a sarktılar, öyle birisinin yaşamadığını yazıp çizdiler.
  • Kısacası Osmanlıların hayatı zikir-fikir-şükür çerçeveliydi. Yağmurda rahmet,karda beyaz-kefen ölüm,baharda diriliş,depremde hikmet,kazada rıza görür,her türlü felakette saadetin tecellisini beklerlerdi. Şimdiki gibi yağmura sel, kar'a felaket, depreme kıyamet gözüyle bakmaz,kazaya isyan etmezlerdi.
  • Niçin savaştığı sorulan her asker, anlaşmış gibi aynı cevabı veriyor: 'Allah için!" Yaptığını Allah'(c.c) için yapan insanların ekseriyette olduğu bir topluma mağlubiyet olabilir mi? Yollar Allah'a çıkıyorsa ,her zaman galipsiniz! Hayat çizgisini Allah'a gidecek şekilde planlayan , yokluğa sabredip varlığa şükreden bir milleti kolay kolay kimse yıkamaz!
  • Mağlubiyetin hikayesi olmaz, hikayeler galibiyet üzerine üretilir.
  • Senin gibi kocaman bir fil olup yanlışa hizmet etmekten, benim gibi küçücük bir karınca olup doğruya hizmet etmeyi tercih ederim. Başarı cüssede değil , niyettedir. Ve benim niyetim halistir.
  • Mehmetçikler zaten dönmeye değil, ölmeye (şehit olmaya) gelmişlerdi. Her anne evladını hemen hemen aynı sözlerle cepheye uğurlamıştı: “Git oğlum git, ya gazi ol ya şehit!”
  • Çanakkale'den tahliye edilen Anzaklar evlerine değil, başka cephelerde savaşmaya gönderildiler. İngiltere'nin planlanan zenginliklere ulaşması için İngiliz olmayan kurbanlara ihtiyacı vardı.
  • "Hiç şüphesiz ki ahlâk bakımından Türk siyasetiyle medeni hayatı bütün cihana örnek olabilecek vaziyettedir?"

İnancın Zaferi Çanakkale İncelemesi - Şahsi Yorumlar

“Bu eser;imkansızlığa teslim olmayan, yokluğa boyun eğmeyen, böylece bir milletin yeniden diriliş ile ruh üfleyen besmeleli dudakların, imanlı yüreklerin hikayesini anlatıyor. Topun tüfeğin değil, çelik gibi iman dolu göğüslerin, su gibi berrak zihinlerin, ok gibi hedefe kilitlenmiş kararlı iradelerin hikayesi...” ‘Bir kahraman takım ve Yahya Çavuş'tular... Tam üç alayla burada,gönülden vuruştular... Düşman tümen sanırdı bu şahlanmış elleri, Allah'ı arzu ettiler, akşama kavuştular.' (Zeynep Gülcan)

Bir Kahramanlık Destanı Çanakkale, anlatmaya doyulmaz konuşmaya doyulmaz... Konuştukça anlattıkça içimiz burkulur gözümüz yaş dolar ama yine doyamayız.... İşte bu destanı anlatıyor bize Yavuz Bahadırlıoğlu sınırlı sayfalarda... Elbette ne sayfalar yeter ne ömür bu destana... Çok derin araştırmalara girmeyenler için güzel bir kaynak bu kitap... Zaten böyle bir kitabı okuyunca ister istemez daha derin incelemelere girmesi gerekir insanın... Unutmamalıyız unutturmamalıyız Çanakkale’yi.... Kitapta askerin ruhunu özünü ve savaş gücünü çok güzel özetlemiş Yavuz Bey, askerinin gücünün nereden geldiğini çok güzel anlatmış bizlere... En sevdiğim bölümler ise yabancı gezginlerin Osmanlı ile ilgili yazılarından görüşlerinden yapılan alıntılardı... Bizi bizden güzel anlatmış tasvir etmişler... Eski bizi tabiki şimdiki bizi değil... Çok önemli kahramanlık öykülerini bir kez daha anımsadım bu kitapta, kendi kahramanlarımıza sahip çıkmayı hatırladım... Komutanlarımızın ve askerlerimizin duygularını yaşadım... Enver Paşa’yı Talat Paşa’yı Esad Paşa’yı Mustafa Kemal Paşa’yı bir kez daha andım nice askerlerimizi şehitlerimizi andım... Yeri geldi gözyaşlarımı tutamadım... Bu tür kitapları okuyalım arkadaşlar, bir Zweig bir Kafka bir bir Dostoyevski değil ama içinde kendi ruhumuzu barındıran eserler bunlar... Okuyalım.... (AydıN)

Bu eser; imkansızlığa teslim olmayan, yokluğa boyun eğmeyen, böylece bir milletin yeniden dirilişine ruh üfleyen besmeleli dudakların, imanlı yüreklerin hikayesini anlatıyor. Topun tüfeğin değil, çelik gibi iman dolu göğüslerin, su gibi berrak zihinlerin, ok gibi hedefe kilitlenmiş kararlı iradelerin hikayesi... (İkbal Ebrar)

İnancın Zaferi Çanakkale PDF indirme linki var mı?

Yavuz Bahadıroğlu - İnancın Zaferi Çanakkale kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İnancın Zaferi Çanakkale PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Yavuz Bahadıroğlu Kimdir?

Yavuz Bahadıroğlu; yazar, tarihçi, gazeteci, radyo programcısıdır. Gerçek adı Niyazi Birinci'dir. Evli ve üç çocuk babasıdır.

1971′de İstanbul'da gazeteciliğe başladı. Muhabirlik, araştırma-inceleme, röportaj ve fıkra yazarlığı yaptı. Gazete, dergi ve şirket yöneticisi olarak çalıştı. Gazeteciliğini muhabir ve röportajcı olarak sürdürürken, çocuklara yönelik eserler üretti. Yüzlerce çocuk romanı, hikaye yayınlandı. Aynı dönemde bir gazetede Şeref Baysal ve Veysel Akpınar isimleriyle iki köşe yazısı yazdı.

Asıl çıkışını Yavuz Bahadıroğlu ismiyle yazdığı romanlarla yaptı. İlk romanı "Sunguroğlu" ve ardından yazdığı "Buhara Yanıyor" romanı ülkenin en çok satan romanlarından oldu. Genelde Osmanlı'nın çeşitli dönemlerini ele alan otuzu aşkın romanı vardır, bunlardan biri "Biz Osmanlıyız".

Yavuz Bahadıroğlu; roman, çocuk kitapları, hikaye, araştırma, oyunlar, film yapılmış senaryolar ve fikri eserler olmak üzere yüzlerce çalışmaya imza attı. Yurt içinde ve yurt dışında çeşitli konularda binlerce konferans verdi, çeşitli kurum ve kuruluşlardan ödüller aldı, iki kitabı Kültür Bakanlığı tarafından yayınlandı.

Tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden yazarın cenazesi Eyüp Sultan Camisi'ndeki hazireye defnedildi.

Yavuz Bahadıroğlu Kitapları - Eserleri

  • Merhaba Söğüt
  • Biz Osmanlıyız
  • Buhara Yanıyor
  • Fatih Sultan Mehmet
  • Muhteşem Süleyman
  • Elveda Buhara
  • Yavuz Sultan Selim
  • Malazgirt'te Bir Cuma Sabahı
  • Kayıtdışı Tarihimiz
  • Endülüs'e Veda
  • Sunguroğlu 1
  • Şirpençe
  • Mimar Sinan
  • Selahaddin Eyyubi
  • Kanunî Sultan Süleyman
  • Sunguroğlu 2
  • Osmanlı Padişahları
  • Çaka Bey
  • Osman Gazi
  • Mısır'a Doğru
  • Sunguroğlu 3
  • Osmanlı'da Derin Devlet ve II. Abdülhamit
  • Şehzade Selim
  • Kırım Kan Ağlıyor
  • Fatih Sultan Mehmet ve İstanbul'un Fethi
  • Yavuz Sultan Selim ve Kutsal Emanetler
  • Bir Devrin Bittiği Yer Çanakkale
  • IV. Murad 1
  • Orhan Gazi
  • Yakın Tarihimizin Sır Perdesi
  • Tarihimizden Yaşanmış Öyküler
  • Sahipsiz Saltanat
  • Osmanlı'da Şehzade Katli
  • Yıldırım Bayezid
  • Tarihin Arka Sokakları
  • Resimli Osmanlı Tarihi
  • Turgut Alp
  • IV. Murad 2
  • Çelebi Mehmed
  • Birinci Murad
  • Tarihimizin Gizli Odaları
  • Padişahların Akıl Hocaları
  • İnancın Zaferi Çanakkale
  • Sel
  • Harem
  • Cem Sultan 1
  • Yolbaşı
  • Çalınan Hazine
  • Kaçırılan Prenses
  • Kirazlı Mescid Sokağı
  • Binatlı
  • Gemide İsyan
  • Mavi Yıldız
  • Cengaver
  • Kemalist Yalanlar
  • II. Murad
  • Kara Şövalye
  • Zindanda Şahlanış
  • Ayet Ayet İnsan
  • Baskın
  • Hanedan Sarayın Sırları
  • Topal Kasırga
  • Kaybolan Elçiler
  • Barla'da Diriliş
  • Ağalar Saltanatı
  • Din Ve Laiklik
  • Sultan-ı Cihan Abdülhamid Han
  • Keşmekeş
  • Tuzak
  • Osmanlı Demokrasisinden Türkiye Cumhuriyetine
  • Cem Sultan 2
  • Köprübaşı
  • Bediüzzaman Said Nursi
  • Gülü Arayan Adam
  • Yaşam Bir Avuç Gül Bir Tutam Diken
  • Boşlukta Yürümek
  • Kumpas Tarihi
  • Cihan Sultanları
  • Ayet Ayet Hayat
  • Adil Olan Kazanır
  • Yürek Seferi
  • Hayatı Aşkla Yaşamak
  • Sunguroğlu
  • Erdem Hikayeleri : Çalışkanlık İçeri Tembellik Dışarı
  • Çanakkale Kıyameti
  • Dürüst Ol Ki Mutlu Olasın
  • Dağlı
  • Kafkas Kartalı Şeyh Şamil
  • Osmanlı'nın Büyüme Sırları
  • Osmanlı'da Çocuk Eğitimi
  • Avukat Bekir Berk
  • Muhteşem II. Abdülhamit Han
  • Kudretli Sultan II. Abdülhamid Han
  • Osmanlı'nın Yükselişi
  • Tarih Cesaretle Yazılır
  • Doktor Olacağım
  • Hayata Dair Öyküler
  • Muhteşem Yavuz Sultan Selim Han
  • 40 Geceye 40 Masal
  • Canım Peygamberim
  • Vatanını Kim Sevmez Ki!
  • Köy Çocuğu
  • Var mı Arkadaşlık Gibisi ?
  • Vatan İçin
  • Hayat Yardımlaşınca Güzel
  • Yakın Tarihin Kara Kutusu
  • Canavar Robot
  • Şehzade Murat
  • Anılarımdaki Türkiye: Yavuz Bahadıroğlu
  • İki Kardeş
  • Çevre Bize Emanet
  • Muhteşem Fatih Sultan Mehmet
  • Eşim Çocuğum Ve Ben
  • Can'ın Hatıra Defteri
  • Zebun
  • Hayata Dilekçe
  • Heyecanlı Yolculuk
  • Üç Kaçak Yolcu
  • Bizim Can
  • Yaramaz Ayı Zirzop
  • Karıncalar Savaşı
  • Sevgi Ne Güzel Şey / Erdem Hikayeleri
  • Muhteşem Hanedan Osmanlı
  • Yetim Çocuk
  • Küçük Kahraman
  • Sular Altında Bir Ülke
  • Kim Demiş Fedakarlık Zor Diye?
  • Dayanışma En Büyük Güçtür / Erdem Hikayeleri
  • Dindarların Para ve İktidarla İmtihanı
  • Tuhaf Çocuk
  • Haram Yemenin Sonu
  • Osmanlı'nın Yazılmamış Tarihi
  • Beylikten Hükümdarlığa Osmanlı Padişahları
  • Tarihin Mayın Tarlası
  • Fedakar Annem
  • Diriliş
  • Sunguroğlu
  • Babalar Eve Dönsün
  • Sunguroğlu
  • Büyük Bir Milletin Direniş Destanı Çanakkale
  • Sunguroğlu
  • Alaycı Alabalık
  • Akvaryum Güzeli
  • Kedi Olan Köpek
  • Küçük Çoban
  • Son Süvari Yavuz Sultan Selim Han
  • Kelepçe
  • Sabırsız Tavşan
  • Kurnaz Tilki
  • Gıdı Gıdı Masallar
  • Ben Çanakkale
  • Mecburen Atatürkçü
  • Uyanık Geyik
  • Kardeş Böcekler
  • Karınca Birliği
  • Bici Bici Masallar
  • Bu Gidiş Nereye
  • Ördek Vakvaka
  • Uzay Çocuğu
  • Yavru Pelikan
  • Kararlı Balıklar
  • Fare ile Fil
  • Akıllı Kaplumbağa
  • Kötü Huylu Karga
  • Yavru Kuşlar
  • Oruç Tuttum Sevinçten Uçtum
  • Bediüzzaman Said Nursi
  • Çocuğun Ramazanı
  • Dertli Alp Keçisi
  • Alican ile Ercan
  • Çıtır Çıtır Masallar
  • Saf Kuzucuk
  • Uzaklar Yakındır - Merhaba Söğüt
  • II. Abdulhamit
  • Sosyalizm Bitti Laiklik Alır Mıydınız?
  • Kara Mürsel Alp
  • Çizgili Zürafalar
  • Şirin Kedi
  • Resimli Osmanlı Tarihi
  • Masal Masal Hoppala
  • Teşekkür Ederim Allah'ım
  • Bizi Kimler Dinliyor
  • Çamurdan Meyve Olur mu?
  • Zikir Fikir Şükür
  • Canavar Robot
  • Tavşancık ve Gökyüzü
  • Suçlu Biziz
  • Fatih Sultan Mehmed

Yavuz Bahadıroğlu Alıntıları - Sözleri

  • Şövalyeler,vaktiyle yaptıklarını düşündüler.Ellerine geçen Müslüman esiri ya ölünceye kadar çalıştırır yahut kollarından ve bacaklarından duvara asarlardı.Buna rağmen Müslümanların halifesi onları teselli ediyordu.Kendilerini tutamayarak ayaklarına kapandılar. (Resimli Osmanlı Tarihi)
  • "Gemiler yanıyor" dediler."Bırakın yansın" diye cevap verdi, "onların küllerinin arasından umutlarım yeşeriyor." "Artık gemilerimiz yok.Geri dönüş umudumuz yandı, kül oldu.Geriye iki ihtimal kalıyor: Ya yüzerek vatana dönmeyi deneyeceksiniz ya da düşmanı yenerek buraları kendinize vatan yapacaksınız. Kararınızı verin!" (Padişahların Akıl Hocaları)
  • Herkes ancak ufku kadar vardır. (Osmanlı'nın Yazılmamış Tarihi)
  • 80 yıl + 8 yıl (Yavuz Sultan Selim)
  • Bugün Filistin'de olup bitenlerin ışığında Padişah-ı Cihan'ın 1895'te söylediği şu sözlere kulak vermek gerekir: ''Eğer Filistin'de Müslüman Arap unsurunun faikiyetini (üstünlüğünü) muhafaza etmesini istiyorsak, Yahudilerin yerleştirilmesi fikrinden vazgeçmeliyiz. Aksi takdirde yerleştirildikleri yerde çok kısa zamanda bütün kudreti elde edeceklerinden, dindaşlarımızın ölüm kararını imzalamış oluruz.'' (Sultan-ı Cihan Abdülhamid Han)
  • "Kendime bir dünya kurdum kendimce." (Buhara Yanıyor)
  • Biz kula kul olmak için yaratılmış insanlar değiliz...bunun taklidi bile zor gelir bize.Kulluğun en güzeli Allah’a yapılır çünkü. (Sunguroğlu 3)
  • " Ben de " diye geçirdim içimden, " Osmanlı' yı ben de arıyorum ! " (Osmanlı Demokrasisinden Türkiye Cumhuriyetine)
  • Ha bir de azınlıklardan varlık vergisi adı altında alınan Türk olarak doğmama vergisi vardır ki, ne insafa, ne de vicdana sığar. (Yakın Tarihimizin Sır Perdesi)
  • Hayat biraz hayalden,biraz gerçekten ve alabildiğine ümitten ibaretti. (IV. Murad 2)
  • Düşmanlarımız aciz kaldığı müddetçe itaat gösterirler, ama zayıflık zuhur ettiği an öç almaya çalışırlar. (Kumpas Tarihi)
  • “Dünya geçici bir zaman İçin öldü. Ağaçlar yaprak döktü, çiçekler, otlar kurudu. Sonra yeniden yeşerecek. Toprak altında kalan küçücük zerrelerden tekrar hayat bulup filizlenecekler. Etraf tekrar yeşerip, tekrar çiçeklenecek.” “Ba’su ba’del mevt sırrı. İşte tecelli. Bu hâli senelerce temaşa edip de, öldükten sonra dirilmeye inanmamak İçin deli olmak lazım.” (Sunguroğlu)
  • 600 yıllık Osmanlı tarihi boyunca beşi on dördüncü, sekizi on beşinci, kırk ikisi on altıncı, beşi on yedinci ve biri de on sekizinci asırda olmak üzere toplam 61 şehzade katledilmiştir. Bunlardan 22 tanesi bilfiil isyan ettiği için öldürülmüştür. Diğerleri de ekseriya Fatih Kanunnamesi'ni takib eden 150 yıl içinde katledilmiştir. 1603 yılında padişah olan Sultan I. Ahmed kardeşlerini öldürmeye lüzum görmedi ve 1617'de vefatından sonra, oğulları bulunduğu halde, bunlar yaşça küçük olduğundan kardeşi Sultan 1. Mustafa tahta geçti. Böylece ilk defa bir padişahın yerine oğlu değil, kardeşi geçiyordu. Osmanlılarda şehzade katli meselesini doğru anlayıp değerlendirebilmek için öncelikle İslâm-Osmanlı hukuku ve siyaset geleneğini bilmeye ihtiyaç var... Çünkü hâdisenin tarihî, siyasî ve hukukî sebepleri bulunmaktadır. Nitekim hayattaki hemen her şehzade arkasına düşman devletlerin de desteğini alarak ayaklanmış, binlerce insan ölmüş, ülke harap, millet perişan olmuştu. Osmanlıların, gerek önce ve gerekse kendi devirlerinde yaşanan tecrübelerden ders alarak, bu böyle bir sonuç doğmaması için bizzat aile mensuplarını feda etmekten başka çareleri yoktu. Bu çerçevede, Fatih Sultan Mehmed, Kanunnamesinde, şehzade katlini düzenleyen bir hüküm koymuştur. “Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür” mealindeki Kur'ân-ı Kerim ayeti ve gerektiğinde umumî menfaat için hususî menfaatin haleldar edilebileceğine dair şer'i prensip, şehzade katlinin hukukî mesnedi olmuş; İslâm hukukçularının ekserisinin bu müesseseye cevaz verdikleri, Kanunname'de açıkça ifade edilmiştir. Böylece alınan tedbirlerle Osmanlılarda ne eski Türk devletlerinde olduğu gibi ülke parçalanmış ve ne de Avrupa'daki gibi "veraset savaşları" yaşanmıştır. Bu da, devleti altı yüz yılı aşkın bir zaman ayakta tutan sebeplerden biridir. Oysa Yıldırım Bâyezid, kardeşi Yakup Bey'in “tahtını tabuta” çevirmeseydi, devlet param parça olmaz mıydı? Fatih, kardeşini sağ bıraksaydı, kardeşi zaman içinde isyan çıkartmaz mıydı (çünkü hep böyle gelişti), bu isyan sebebiyle acaba İstanbul fethi aksamaz mıydı? Sultan II. Bâyezid, Cem Sultan'ın teklifini kabul edip devleti kardeşiyle bölüşseydi Yavuz ortaya çıkabilir, "Halife" olabilir miydi? Ve Yavuz, üzerlerine gelen kardeşleri Ahmed ve Korkud'u bağışlasaydı, toparlanır toparlanmaz birleşip yeniden saldırmazlar mıydı? Bu da Yavuz Padişah'ın en büyük ideali olan “İttihad-ı İslâmı --Müslümanların Birliğini- gerçekleştirmesini engellemez miydi? Bunların üzerinde kafa yormadan, şartları hiç nazara almadan, o günlerin devlet telakkisini anlamaya çalışmadan masa başında hüküm vermek insafsızlıktır... (Muhteşem Yavuz Sultan Selim Han)
  • Düşüncelerinden bir çekişte kopardı kendini, gökyüzüne baktı.. (Boşlukta Yürümek)
  • Millî Mücadele (bazıları buna ‘İstiklâl Savaşı' diyor, ancak istiklalini kaybetmemiş bir ülkenin ‘İstiklâl Savaşı' yapması mümkün değil) ve Lozan... Galip mi, mağlup mu oturduğumuz belirsiz Lozan masası... “Misak-ı Milli” yemininin bozulması, Batı Trakya, Ortadoğu, Filistin, Ege Adaları, Musul ve Kerkük'ün elden çıkması... Saltanatın kaldırılması, Cumhuriyet'in ilanı ve halifeliğin “ilga”sı... Ve tuhaf bir tesadüf, Türkiye parlamentosu hilafeti kaldırmadan, İngiliz parlamentosu Lozan Antlaşması’nı çeşitli bahaneler öne sürerek imzalamadı. Antlaşma hilafet kaldırıldıktan kısa bir süre sonra imzalandı. Gerçekten de tuhaf bir tesadüf! Süreç içinde İsrail kuruldu, Balkanlar'daki topraklar elden çıktı, Arap âlemi param parça edildi, petrol yataklarına el konuldu. Böylece İngiltere ve müttefikleri ilk büyük hedeflerine ulaşmış oluyorlardı. Sıra en büyük hedefi vurmaya gelmişti. Müslümanların rahatça sömürülebilmesi için, bir türlü kontrol edemedikleri hilafetin artık kökünün kazınması gerekiyordu. (Sultan-ı Cihan Abdülhamid Han)
  • "Annemin öğüdü de kendisiyle beraber öldu. Artık yolumu kendim çizeceğim (Var mı Arkadaşlık Gibisi ?)
  • İşte bu “tolerans mantığı”dır! Fatih Sultan Mehmet kılıcıyla değil, “tolerans mantığı”yla Orta Çağ’ın katı kalıplarını kırmış, hayatı yeni bir çağla tanıştırmıştır. (Tarihin Arka Sokakları)
  • "Yok Lagan. Biliyorsun ki, biz kalbimizi de vücudumuzu da din ve millet yoluna adadık. Başka sevgiye yer yok." (Sunguroğlu 3)
  • Sunguroğlu diz vurup Beyi selamladıktan sonra çıktı. Köse Yusuf'u tavukları yemlerken buldu. (Kara Şövalye)
  • “Küllü nefsin zâikatülmevt” âyeti kerimesini hatırladı. “Elbette ki her nefis sahibi mutlaka ölecektir.” diye düşündü. <> (Sunguroğlu 2)

Yorum Yaz