İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme - John Locke Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme kimin eseri? İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme kitabının yazarı kimdir? İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme konusu ve anafikri nedir? İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme kitabı ne anlatıyor? İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme PDF indirme linki var mı? İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme kitabının yazarı John Locke kimdir? İşte İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: John Locke
Çevirmen: Meral Delikara Topçu
Orijinal Adı: An Essay Concerning Human Understanding
Yayın Evi: Öteki Yayınları
İSBN: 9789755840512
Sayfa Sayısı: 534
İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Ortaçağ felsefesinden etkilenen düşünceleriyle deneyci yaklaşımının kurucusu olan John Locke'a göre düşüncede önemil olan us ilkesine bağlanmadır.
Locke'un bilgi kuramının ana kavramı ide'dir, bilgi tümüyle tasarımdan oluşur. Locke'a göre tasarımda anlığa dış dünyadan izlenimler sağlayan, dış dünyayı konu edinen tasarımları üreten duyum ve iç duyum olan deneysel iki kaynağı vardır.
İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme Alıntıları - Sözleri
- ''Kaynağı kendi zehirleyen ebeveynler suyun neden acı olduğunu merak ediyor.''
- 54. İnsanlar neden değişik yollar izlerler. Burada söylenenlere göre, bütün insanların mutluluğu istemelerine karşın, istençlerinin nasıl olup da onları karşıt yönlere, ve böylece kimilerini de kötüye götürdüğünün bir açıklamasını vermek kolaydır. Benim bu konuda söyleyeceğim, insanların dünyada yaptıkları değişik ve karŞıt seçimlerin, onların hepsinin iyinin ardından gitmediklerini değil, aynı şeyin herkes için aynı biçimde iyi olmadığını kanıtlar. Bu arayış çeşitleri herkesin kendi mutluluğunu aynı şeyde görmediğini ya da herkesin ona ulaşmak için aynı yolu seçmediğini gösterir. insanın bütün kaygıları bu yaşamda bitmiş olsaydı bile, birinin araştırma ve bilgi, ötekinin kuş ve başka hayvan avı ardına düşmesi, birinin lüksü ve uçarılığı ötekinin düzenlilik ve zenginliği seçmesi herkesin kendi mutluluğunu amaç edinmeyişinden değil, her birinin mutluluğunun başka bir şeyde bulunmasından ileri gelirdi. Bu yüzden doktorun bir göz hastasına verdiği yanıt haklıdır: size şarap içmek görmekten daha büyük zevk veriyorsa sizin için şarap iyidir; fakat görme zevkini içki zevkinden daha büyük buluyorsanız, şarap kötüdür.
- 8. İnsanın Anlama Yetisi üzerine yaptığım bu araştırmanın doğuşuna ilişkin söylenecek çok şey olduğunu düşünmüştüm. Fakat öncelikle, okuyucumdan, deneme boyunca göreceği üzere, "ide" sözcüğünü oldukça sık kullandığım için özür dilemeliyim. Bana göre, bu terim, bir insan düşünürken anlama yetisinin nesnesi haline gelen şeyleri simgeliyor; bu yüzden de düşünme ediminde zihnin kullanılabildiği imge, kavram, tür ya da başka herhangi bir şey ile denmek istenenin dile getirilmesinde "ide"yi kullandım.32 32 Locke'da ide, insan zihninin iç ya da dış duyu verisi olarak doğrudan kavrayabileceği her şeyi kucaklayan en geniş genellemeye ait bir terimdir. Tam eşanlamlısını bulmak güçtür ancak "görünüş" en yakın anlamdaşıdır. Locke'un ilk işi zihni dolduran bileşik ideler ya da toplu görünüşleri yalın ya da indirgenemez öğelere ayırıp bilinçte belirlemeleri ve kipleşmelerini irdelemeleridir. Algılama, imgelemler ya da hayaller ve soyut kavramlar Locke'un idesinin türleridir ki Plato'nun ide diye adlandırdığı duyular üstü ilk örnekler, Kant'ın aşkın akıl ideleri, Hegel'in mutlak idesi ile karıştırılmaması gerekir. Ayrıca Locke'da ide bilgiyle karşıtlık içerir. Oysa Bay J. S. Mili onları karıştırır. (Mantık, I. Kitap, IV 3) İdeler ya da görünüşler (fenomenler) bilgide ayrılmaz öğedir: Bilginin kendisi de bunların bağıntılarının algısı ya da sezgisidir. Bu algı ya da sezgi olmadan ideler anlaşılmazlar; Ancak soyutlama yoluyla bilgideki bağıntılarından ayrı olarak düşünülebilirler ki Locke ikinci kitabında bu yola gitmiştir. Locke Denemesinin bu parolası ile ne demek istediğini, kendisini yeni ideler yolu çıkarmakla suçlayan Stillingfleet ile tartışmasında açıklar ve savunur. "Düşüncelere sahip olmakla idelere sahip olmak aynı şeydir benim için; ve sözcükleri anlaşılır biçimde kullanan herkes de idelere sahip olduğunun bilincindeyse idelerin zihindeki varlığı dikkate alınmalıdır" diyor. Stillingfleet'in idelerle kesinlik ve olasılığa ulaşma konusundaki sözü, "Böyle yapmamanın yeni bir yolu" şeklindeydi ve Locke buna yanıt olarak, "idelere sahip olmak, yalnızca, kabul ettiğimiz doğru ya da yanlış bir önermeye ilişkin bir anlam yakalamış olmaktır" diyor. Locke'a göre "bu yeni ideler yolu ile eski anlaşılır biçimde konuşma yolu hep aynıydı ve aynı kalacaktır." İdelere karşı çıkışı sözcükler konusunda bir tartışma olarak görüyor. Fakat ideler değil de kavramların öne sürülmesi durumunda bu karşı çıkışın yalnızca kavramın dile getirmek istediğinden daha dar bir kullanım içermesi yönünde olduğu ortaya çıkar, diyor. Locke'un "kavram" terimi karışık modlar dediği ideler sınıfına karşılık geliyor. "Kırmızı ya da bir at kavramı kırmızı ya da at idesi ile aynı anlamı taşımaz; fakat tersini söyleyenlere de karşı çıkmam çünkü sözcükler konusunda o kadar müşkülpesent değilim." (Yanıt, s. 69). Bir şeyin idesine sahip olmak onu algılamak, imgelemek ya da düşünmektir; idesini taşımamaksa hiç algılamamak ya daimgelememek, düşünmemektir. Locke idelerin nesneler olduğu kadar algılar olduklarını da belirtiyor ki her durumda bir ide ya da görünüşün bir kişinin onu algılamasına bağlı olduğunu demek istiyor, böylece. Zihnin bilincinde olduğu her şey bir idedir. Kendi gerçekliği ya da nesnel gerçekliğe uygunluğu kendilerinde düşünülen idelere yabancı düşünceler sokar ki bu ikinci kitabın bakış açısıdır. Yalın ya da toplu, Locke'un idelerinin "her biri tikel varlıklardır; evrensellik onlar için ilineksel olduğundan, tikel ideler bir tikel idenin temsilinden daha fazlasını içerirler. (VI. Kitap, 27. Bölüm, 8). Fantezi, kavram, tür; Locke'a göre, ide ile bir arada var olmaz ama ona bağlıdırlar. Descartes'in ide terimine, Berkeley'in dışduyu sunumuyla sınırladığı ide ile dışduyuyla temsil edilemeyen kavram ya da anlam karşılaştırmasına, ve Hume'un izlenim ya da duyuda sunulan ile ide ya da hayal gücünde temsil edilen ayırımına bakınız.
- 11. Cisimlerin şimdiki ikincil nitelikleri, eğer onların parçacıklarının birincil niteliklerini açığa çıkarabilseydik, yok olurlardı. Duyularımız, cisimlerin küçük parçacıklarını ve duyulur niteliklerini doğuran gerçek yapıyı seçecek kadar keskin olsalardı, kuşkusuz bizde tümüyle başka ideler üretirlerdi; o zaman şimdi altının sarı rengi olan şey yiter ve onun yerine, belli boyut ve kılıktaki parçacıkların hayranlık veren dokusunu görürdük. Mikroskop bunu açıkça gösterir; çıplak gözümüzde belli bir renk üreten şey, duyularımızın keskinliğinin artırılmasıyla, tümüyle değişik bir şey olarak ortaya çıkmıştır; sanki bir renkli nesnenin küçük parçacıklarının oylumunun, alışılmış görme duyumuza oranının böyle değiştirilmesi, bizde, daha öncekilere göre değişik ideler üretmiş oluyor. Böylece, çıplak göze donuk ve ak görünen kum ya da cam tozu mikroskopta yarısaydam olur ve mikroskoptaki saç teli eski rengini yitirir ve büyük ölçüde, elmas ya da başka yarı saydam cisimlerin kırılmasında görülen parlak kıvılcımlı renklerin karıştığı bir yan saydamlık kazanır. Kan, çıplak göze kıpkırmızı görünür, fakat onun daha küçük bölümlerini gösteren iyi bir mikroskopla, ancak, yarı saydam bir sıvı içinde yüzen az sayıda kırmızı kürecikler görülür; eğer bunları bin ya da on bin kez daha büyütecek camlar bulunsaydı bu kırmızı küreciklerin nasıl görüneceği belli değildir.
- Herkes gördüğü, duyduğu, hissettiği ya da düşündüğü zaman aslında ne yaptığı üzerinde kendi kendini dinlediğinde algılamanın ne olduğunu daha iyi kavrayacaktır. Zihninde olup bitenleri duyan biri algılamanın ayırdına varabilir. Bu duyumu almayan ne kadar anlatılırsa anlatılsın algılamaya ilişkin tek bir kavrama kavuşamaz.
- . Nerede bulunursa bulunsun, gerçeği kucaklamaya kendinizi bırakın. .
- ''Düşüncemizde cisme ve ona ait uzama da sınırlar getirebiliriz, fakat cisim içermeyen uzaya bunu yapamayız, çünkü sayının sınırları nasıl zihnin en geniş kavrama gücünü aşarsa uzay ve süre sınırları da düşüncenin erişilebilirliğinin ötesindedir.''
- ''Zihnin kendi içinde duyumsadığı şeylerin hiçbiri anlama yetisine kendinden başka bir şeyi sunmadığından, zihnin irdelediği şeyin bir işareti ya da betimi anlama yetisine aktarılmalıdır ki, bunlar idelerdir.''
- "Bir başlangıcın değillemesi olumlu bir şeyin olumsuzlanması olduğundan, sonsuzluğa ilişkin olumlu bir ide edinmemi sağlamaktan acizdir."
- ''Zihninde olup bitenleri duyan biri algılamanın ayırdına varabilir.''
- ''Kaynağını insan doğasından, insanın doğal varlık yapısından alan eylemler, nitelik ve süre bakımından daha yüksek bir haz veren ve kişiyi gerçek anlamda mutlu kılan eylemlerdir. Tüm insanlar bu eylemleri gerçekleştirecek olursa, ahlak alanı da en az doğa bilimi kadar kesin bilim haline gelir.''
- Zaman genellikle evrendeki büyük cisimlerin, bilgisine sahip olduğumuz kadarıyla, varoluş ve hareketleri ile ölçülen ve bir arada var olan, böylece de sonsuz sürenin önemli bir parçası olarak ele alınır. Bu anlamda zaman duyulur dünyamızla başlar ve biter. Yer de bazen bu dünya içinde sınırlı bir sonsuz uzay parçası ve böylece yayılımın gerisinden ayrı olarak düşünülür. Ancak bunun yerden çok uzam diye adlandırılması uygundur.
- ''İletişimin ilk amacı anlaşılmak olduğuna göre, bir sözcük karşıdakine sözcük sahibinin zihnindeki ile aynı ideyi uyandırmıyorsa, felsefi veya felsefe dışı söylemde amacına iyi hizmet etmemektedir.''
- ''İdrakin doğası öyledir ki, dış baskıyla hiçbir inanışa mecbur edilemez.''
İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bilme ve anlama yetisi üzerinde deneyselliği hakim kılan görüşün öncü isimlerinden Locke'un, felsefe, bilim ve algılama üzerine yazdığı kült eser. Locke’a göre insan sınırlı bir varlık olup, anlama yetisi ve bilme düzeyi de buna bağlı olarak sınırlı olan, bu sınırı ise ancak deneyleyerek ve tecrübe ederek genişletebileceğini savunmaktadır. Her ne kadar genişletirse genişletsin sınırın diğer tarafının her zaman var olacağını ve bilme-anlama yetisinin diğer alanı kapsayamayacağını anlatmaktadır bu kitapta. Bilimsel bilginin tespiti noktasında oldukça isabetli analizler ve teorik anlatımlar var ancak felsefe konusunda oldukça yetersiz bir teori ortaya koymuş Locke. Kitaba başlarken felsefe hakkında anlama yetisini ön plana çıkarıp, felsefe yapmadan önce öncelikle kişinin kendi sınırının ne olduğunu anlaması gerektiğini söylemektedir. Dolayısıyla sınırının genişlemesi ve mevcut durumunun ne olduğu hususunda derinlikli ön okumalar yapması gerektiği sonucu çıkıyor ki bu konuda oldukça doğru bir giriş yapmıştır ancak kitabın ilerleyen bölümlerinde deneyselliği felsefe alanına da bağlayarak, sorgulama, üzerine düşünme, septik aklı kullanma, sezgisel düşünceyi kullanma gibi felsefeyi felsefe yapan düşünce ve bilme modellerini değillemektedir. İnsanın sınırlı bir varlık olduğunu ortaya koyarken sadece deneysel bilgiyi ön koşul olarak sunması da bilgiyi yani insanı sınırlamaktır. Kitaba ve Locke'a dair ikinci bir tezat kitapta oldukça fazla sezgisel bilgiyi yazmış olması. Herhangi bir deneye bağlı olmayan bilgileri neden deneyselliği ön koşul olarak sunduğu bir kitapta belirtir o da ayrı bir tezat Locke için. İdeler arası bağı oldukça önemseyen Locke, neden-sonuç ilişkisini de merkeze alarak geliştirdiği kuramıyla tam olarak modernist bir düşünür ünvanını kazanmıştır. Bu noktada modernizm karşıtı filozofların ne dediklerine bir göz atmak gerektiğini düşünüyorum. Locke'un sınırlarının ötesinde onlar var çünkü... Keyifli okumalar diliyorum. (Uğur De Molinari)
İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme PDF indirme linki var mı?
John Locke - İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı John Locke Kimdir?
John Locke, Bristol yakınlarında, Wrington'da doğdu. Kumaş ticareti ile uğraşan bir aileden gelmektedir. Babası ticaretle uğraşmak yerine noterliği tercih etmiştir, ibadetle sadelik isteyen Püriten mezhebinin koyu bir taraftarıydı. Locke'un daha sonra öne sürdüğü öğrenim kuramlarında babasının büyük etkisi sezilir. Locke yüksek öğrenimini Oxford Üniversitesi'nde yaptı, en çok tabiat bilimleriyle tıp okudu. Hayata atıldıktan sonra hem yazar, hem de siyaset adamı olarak çalıştı. Önce Brendenburg Dükalığı'nda İngiliz elçiliği katibi olarak bulundu. İngiltere'ye döndükten sonra da 8 yıl Shaftsbury adında bir İngiliz aristokratının yanında özel hekimlik yaptı. 1683'te Shaftsbury'nin Hollanda'ya kaçmak zorunda kalması üzerine Locke da İngiltere'den ayrıldı. Ancak 1689'da İkinci İngiliz Devrimi Başarı kazanınca İngiltere'ye dönebildi. Ancak daha sonra tekrar Fransa'ya iltica etmek zorunda kaldı.
John Locke Kitapları - Eserleri
- Hoşgörü Üstüne Bir Mektup
- Yönetim Üzerine İkinci İnceleme
- İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme
- Kelimelerin Suistimali
- Eğitim Üzerine Düşünceler
- Hükümet Üzerine Birinci İnceleme
- İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme
- Tabiat Kanunu Üzerine Denemeler
- Anlama Yetisinin Yönetimi Üzerine
- Tolerans Üzerine Bir Mektup
- Sivil Toplumda Devlet
- İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme
- An Essay concerning Human Understanding
John Locke Alıntıları - Sözleri
- Belirgin ve aşina olduğumuz fikirler hafızamızın zaman ve mekân algısı oluşmadan yerleşse de sıradışı şeyler hakkında o kadar geç fikir sahibi oluruz ki neredeyse herkes onlarla ilk karşılaştığı zamanı hatırlar. (Kelimelerin Suistimali)
- Ahlaki dürüstlüğü belirlemede göz önünde tutulacak ölçüt insanın kendi çıkarıdır; hayatta yer alan bütün ödevler, insanın kendi çıkarını gözetmek zorunda olduğu gerçeği üzerine dayanmaktadır. (Tabiat Kanunu Üzerine Denemeler)
- Hiç kimse, sahip olduğundan daha fazla bir iktidarı başkasına veremez. (Yönetim Üzerine İkinci İnceleme)
- Yargı daha ileri gidebilir ama bu bilgi değildir; kanı olmakla kalır ve bilginin gerektirdiği kesinlikten yoksun olur. (İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme)
- Mutlak monarşi, sivil toplumla uzlaş(a)maz. Mutlak gücün, insan hakkını ve tabiatını düzelttiğini düşünen birisi, başka bir çağın tarihini okusun. (Sivil Toplumda Devlet)
- Siyasi yönetimin işlerini, din işlerinden kesinlikle ayırt etmeyi ve ikisi arasına âdil sınırlar koymayı bütün her şeyin üzerinde zorunlu buluyorum. Eğer bu yapılmazsa, bir tarafta insan ruhunun çıkarlarıyla ilgilenenler yahut en azından koruduklarını ileri sürenler arasında sürekli ortaya çıkacak olan ihtilaflara son verilemez. (Hoşgörü Üstüne Bir Mektup)
- Ve bir insanın sözcükleri aydınlatmadan önce, sözcüklerin anlamı kadar seslerine de karşı gelebilmesi için büyük bir beyne sahip olması gereklidir. (Hükümet Üzerine Birinci İnceleme)
- Başkalarının gözlerindeki perdeyi seviyor olması, fırsat bulduğumda benim kendi perdemi kaldırmama engel midir? (Anlama Yetisinin Yönetimi Üzerine)
- Herkes gördüğü, duyduğu, hissettiği ya da düşündüğü zaman aslında ne yaptığı üzerinde kendi kendini dinlediğinde algılamanın ne olduğunu daha iyi kavrayacaktır. Zihninde olup bitenleri duyan biri algılamanın ayırdına varabilir. Bu duyumu almayan ne kadar anlatılırsa anlatılsın algılamaya ilişkin tek bir kavrama kavuşamaz. (İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme)
- Zihinlerimize çizilen resimler soluk renklerle bezenir ve ara sıra boyanmazlarsa tümüyle silinirler. (İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme)
- 8. İnsanın Anlama Yetisi üzerine yaptığım bu araştırmanın doğuşuna ilişkin söylenecek çok şey olduğunu düşünmüştüm. Fakat öncelikle, okuyucumdan, deneme boyunca göreceği üzere, "ide" sözcüğünü oldukça sık kullandığım için özür dilemeliyim. Bana göre, bu terim, bir insan düşünürken anlama yetisinin nesnesi haline gelen şeyleri simgeliyor; bu yüzden de düşünme ediminde zihnin kullanılabildiği imge, kavram, tür ya da başka herhangi bir şey ile denmek istenenin dile getirilmesinde "ide"yi kullandım.32 32 Locke'da ide, insan zihninin iç ya da dış duyu verisi olarak doğrudan kavrayabileceği her şeyi kucaklayan en geniş genellemeye ait bir terimdir. Tam eşanlamlısını bulmak güçtür ancak "görünüş" en yakın anlamdaşıdır. Locke'un ilk işi zihni dolduran bileşik ideler ya da toplu görünüşleri yalın ya da indirgenemez öğelere ayırıp bilinçte belirlemeleri ve kipleşmelerini irdelemeleridir. Algılama, imgelemler ya da hayaller ve soyut kavramlar Locke'un idesinin türleridir ki Plato'nun ide diye adlandırdığı duyular üstü ilk örnekler, Kant'ın aşkın akıl ideleri, Hegel'in mutlak idesi ile karıştırılmaması gerekir. Ayrıca Locke'da ide bilgiyle karşıtlık içerir. Oysa Bay J. S. Mili onları karıştırır. (Mantık, I. Kitap, IV 3) İdeler ya da görünüşler (fenomenler) bilgide ayrılmaz öğedir: Bilginin kendisi de bunların bağıntılarının algısı ya da sezgisidir. Bu algı ya da sezgi olmadan ideler anlaşılmazlar; Ancak soyutlama yoluyla bilgideki bağıntılarından ayrı olarak düşünülebilirler ki Locke ikinci kitabında bu yola gitmiştir. Locke Denemesinin bu parolası ile ne demek istediğini, kendisini yeni ideler yolu çıkarmakla suçlayan Stillingfleet ile tartışmasında açıklar ve savunur. "Düşüncelere sahip olmakla idelere sahip olmak aynı şeydir benim için; ve sözcükleri anlaşılır biçimde kullanan herkes de idelere sahip olduğunun bilincindeyse idelerin zihindeki varlığı dikkate alınmalıdır" diyor. Stillingfleet'in idelerle kesinlik ve olasılığa ulaşma konusundaki sözü, "Böyle yapmamanın yeni bir yolu" şeklindeydi ve Locke buna yanıt olarak, "idelere sahip olmak, yalnızca, kabul ettiğimiz doğru ya da yanlış bir önermeye ilişkin bir anlam yakalamış olmaktır" diyor. Locke'a göre "bu yeni ideler yolu ile eski anlaşılır biçimde konuşma yolu hep aynıydı ve aynı kalacaktır." İdelere karşı çıkışı sözcükler konusunda bir tartışma olarak görüyor. Fakat ideler değil de kavramların öne sürülmesi durumunda bu karşı çıkışın yalnızca kavramın dile getirmek istediğinden daha dar bir kullanım içermesi yönünde olduğu ortaya çıkar, diyor. Locke'un "kavram" terimi karışık modlar dediği ideler sınıfına karşılık geliyor. "Kırmızı ya da bir at kavramı kırmızı ya da at idesi ile aynı anlamı taşımaz; fakat tersini söyleyenlere de karşı çıkmam çünkü sözcükler konusunda o kadar müşkülpesent değilim." (Yanıt, s. 69). Bir şeyin idesine sahip olmak onu algılamak, imgelemek ya da düşünmektir; idesini taşımamaksa hiç algılamamak ya daimgelememek, düşünmemektir. Locke idelerin nesneler olduğu kadar algılar olduklarını da belirtiyor ki her durumda bir ide ya da görünüşün bir kişinin onu algılamasına bağlı olduğunu demek istiyor, böylece. Zihnin bilincinde olduğu her şey bir idedir. Kendi gerçekliği ya da nesnel gerçekliğe uygunluğu kendilerinde düşünülen idelere yabancı düşünceler sokar ki bu ikinci kitabın bakış açısıdır. Yalın ya da toplu, Locke'un idelerinin "her biri tikel varlıklardır; evrensellik onlar için ilineksel olduğundan, tikel ideler bir tikel idenin temsilinden daha fazlasını içerirler. (VI. Kitap, 27. Bölüm, 8). Fantezi, kavram, tür; Locke'a göre, ide ile bir arada var olmaz ama ona bağlıdırlar. Descartes'in ide terimine, Berkeley'in dışduyu sunumuyla sınırladığı ide ile dışduyuyla temsil edilemeyen kavram ya da anlam karşılaştırmasına, ve Hume'un izlenim ya da duyuda sunulan ile ide ya da hayal gücünde temsil edilen ayırımına bakınız. (İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme)
- Bir meşe ağacının altında topladığı palamutlarla ya da koruluktaki ağaçlardan topladığı elmalarla beslenen insan elbette bunları kendine tahsis etti. Öyleyse soruyorum, onun olmaya ne zaman başladılar? Sindirdiğinde mi? Yediğinde mi? Yoksa kaynattığında mı? Ya da onları eve getirdiğinde mi? Veya onları topladıgında mı? (Sivil Toplumda Devlet)
- İnsanların bütün Siyasal Toplumlannı Yönetecek Yasalar yapma meşru İktidarı, öylesine aynı şekilde Toplumlann bütününe aittir ki, Yeryüzündeki herhangi bir Prens ya da Hükümdarın, Tanrıdan kişisel ve doğrudan biçimde alınmış bir açık Görevlendirme olmaksızın ya da ilk başta Yasaların üzerinde uygulayacağı kişilerin onayından türetilmiş bir Yetki olmaksızın kendi Yasalannı yürütmesi saf Tiranlıktan daha iyi değildir. Dolayısıyla halkın Tasvibiyle yasa yapılmadıkları sürece bunlar Yasa değildirler. (Hooker Eccl. Pol. lib. i. sect. 10) Dolayısıyla bu noktadan hareketle şuna dikkat etmek zorundayız ki, İnsanlar doğal olarak Siyasal insanlar Çokluğunun bütününü yönetecek tam ve eksiksiz İktidara sahip olmadıklarından sonuçta bizim tam Onayımız olmaksızın, bu tür bir durumda hiç kimsenin Emirlerine göre yaşamak durumunda olamayız. Bu nedenle yönetilebilmek için bir parçası olmak amacıyla önünde onay verdiğimiz Topluma benzer bir evrensel bir anlaşmanın aynısıyla kaldırılmadan önce onay vermemiz gerekir. Dolayısıyla hangi türden olursa olsun İnsani Yasalar onayla olanaklıdır. (Hooker Eccl. Pol.) (Yönetim Üzerine İkinci İnceleme)
- Sözcükler şeyleri gizlemek için değil, bildirip göstermek için oluşturulmuştur; sözcükler, öğretiyormuş gibi yapan ama başka amaçla kullanan kişilerin eline düştüğünde, gerçekten de bir şey gizlerler, ama gizledikleri şey konuşanın cehaletinden, hatasından ya da safsatasından başka bir şey değildir, çünkü hakikat söz konusu olduğunda altında gizlenmiş başka bir şey yoktur. (Anlama Yetisinin Yönetimi Üzerine)
- "İkna etmek bir şeydir,emretmek başka bir şeydir. İlki kanıtlarla,ikincisi cezalarla sürdürülür." (Tolerans Üzerine Bir Mektup)
- Bu düzende biçim bir kez kurumsallaştığında, budalalık ya da beceriden hangisi başlarsa, gelenek onu kutsal kılar ve ona karşı gelmenin ya da onu sorgulamanın yüzsüzlük ya da delilik olduğu düşünülür. (Hükümet Üzerine Birinci İnceleme)
- "Eğer bir kere, yasalar ve cezalar aracılığıyla, bir şeyin dinin içine sokulmasına müsaade edilirse, buna koyulacak hiçbir sınır bulunmayacak, fakat, siyasî yönetimin bizzat biçimlendirildiği hakikat kuralına göre her şeyi değiştirmek her hâlükârda meşru olacaktır." (Hoşgörü Üstüne Bir Mektup)
- Eğer öğretmeni küçük görüyorsan yanlış bir seçim yapmışsın demektir.. (Eğitim Üzerine Düşünceler)
- Si non vis intelligi, debes negligi. ['Eğer anlaşılmak istemezseniz önemsenmezsiniz de."] (Kelimelerin Suistimali)
- Hiç kimse, ne tek tek kişiler, ne kiliseler, hatta ne de devletler, din vesilesiyle birbirlerinin dünyevi mallarına ve sivil haklarına tecavüz etmek yetkisine sahiptirler. (Hoşgörü Üstüne Bir Mektup)