diorex
life

İntihar Üzerine - Karl Marx Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İntihar Üzerine kimin eseri? İntihar Üzerine kitabının yazarı kimdir? İntihar Üzerine konusu ve anafikri nedir? İntihar Üzerine kitabı ne anlatıyor? İntihar Üzerine kitabının yazarı Karl Marx kimdir? İşte İntihar Üzerine kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 03.03.2022 04:00
İntihar Üzerine - Karl Marx Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Karl Marx

Çevirmen: Zeynep Özarslan

Yayın Evi: Yeni Hayat Kütüphanesi

İSBN: 9789756398210

Sayfa Sayısı: 93

İntihar Üzerine Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Bu nasıl bir toplum, insan milyonların ortasında en derin yalnızlığı yaşıyor; hiç kimse farkına varmadan dayanılmaz kendini öldürme arzusuyla kahrolabiliyor?

Bu toplum toplum değildir... vahşi hayvanların yaşadığı bir çöldür.”

Rousseau

İntihar Üzerine Alıntıları - Sözleri

  • Aşk her türlü fedakarlığı gerektirir, ama aşkından vazgeçme fedakarlığı ancak bir korkağa yakışır
  • İnsanlar intiharı Tanrı­sal iradenin çiğnenmesi olarak görürler, ama intiharın varlığı kendi başına tanrının çözümle­nemez iradesine karşı açık bir protestodur.
  • İnsan insana bir sır gibi görünür; insan yalnızca suçlanabilir biline­mez.
  • Ölüm cezasına çarptırılmak iş bulmaktan daha kolaydır.
  • (...) eğer intihardan birisi suçlanacaksa, suçlanması gereken geride kalan insanlardır, çünkü bu güruh arasında intihar eden insan için uğruna hayatta kalmayı hak edecek bir kişi bile yoktur.
  • Kıskanç adamların köle­ye ihtiyacı vardır, kıskanç adam sevebilir, ama hissettiği aşk sadece kıskançlığın bir kopyası­dır; bütün bunlardan da öte kıskanç adam bir özel mülk sahibidir.
  • Aşk her türlü fedakarlığı gerektirir, ama aşkından vazgeçme fedakarlığı ancak bir korkağa yakışır
  • … ve eğer intihardan birisi suçlanacak­sa, suçlanması gereken geride kalan insanlar­dır, çünkü bu güruh arasında intihar eden in­san için uğruna hayatta kalmayı hakedecek bir kişi bile yoktur.
  • • İnsanlar intiharı Tanrı­sal iradenin çiğnenmesi olarak görürler, ama intiharın varlığı kendi başına tanrının çözümle­nemez iradesine karşı açık bir protestodur.
  • Ya­şamla ölüm devamlı olarak birbirine dönüşendir, birbiri­nin inkârı değil tamamlayıcısıdır. Ölüm kendini yaşam içerisinde anlamlandırır, yaşamın anlamlandırılması için de ölüme gereksinim duyulur..
  • Kıskanç adamların köle­ye ihtiyacı vardır, kıskanç adam sevebilir, ama hissettiği aşk sadece kıskançlığın bir kopyası­dır; bütün bunlardan da öte kıskanç adam bir özel mülk sahibidir.
  • Ölümü kendim çağıraca­ğım ve bunun için kimseye ihtiyacım yok be­nim.

İntihar Üzerine İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İNTİHAR, TOPLUMDAN KAÇIŞTIR!: "Bu nasıl bir toplum, insan milyonların ortasında en derin yalnızlığı yaşıyor, hiç kimse farkına varmadan dayanılmaz kendini öldürme arzusuyla kahrolabiliyor?" gonderi/83362711 "Bu toplum, toplum değildir....Vahşi hayvanların yaşadığı bir çöldür." (Rousseau) Polis müdürü olan Jacques Peuchet'in intihar ile ilgili yazılarını not alan Karl Marx, çok güzel, kapsamlı konulara değiniyor. Kapitalizmin ekonomi üzerindeki etkisinin, Britanya'nın Hindistan üzerindeki baskısının, Çin'in feodal/kırsal kesimlerinde kadınların işe yaramaz olarak görülmelerinin ve daha nice olayların intiharı etkilemekte olduğu belirtiliyor. Marx; intiharı bireysel değil, toplumsal olarak algılamamız gerektiğini söyler. Aynı zamanda intihar vakaları sadece yoksullar arasında görülmez. Zengin, ünlü olup yaşamına son verenleri de duyduk. Yer yer Barış Çoban'ın da ülkemiz hakkında bazı konulara değinmesi çok başarılı. Soruyorum size hangimiz Batman'da kadın intiharlarının daha sık görüldüğünü biliyorduk? gonderi/83397268 Bu alıntıda verilen istatistiklere göre Batman'da kadın intiharları çok fazladır. Ama unuttuğumuz bir kısım var. Bunlar sadece duyulanlar. Peki ya diğerleri? Kitapta intihar eden kadının bir gün sonra, gazetelerde, ayağının kayıp düştüğünü söylemek ne kadar doğru? Yaz aylarında intihar oranları daha sık görülürmüş. Bunun nedeni de iklim teorisi olabilir. Sıcak havalar insanı daha agresif yapar ki bu da insanı kendini öldürme yollarına sürükleyebilir. Açıkçası bana mantıklı geliyor. Dışarıda o boğucu güneşin altında bunalıyorsun eve gelince ıpıslaksın. E haliyle agresif de olursun. Araştırmalara göre intihar edenlerin genel olarak yaş ortalamaları 22 ile 28 arasındadır. Yöntemleri de şu şekildedir: gonderi/83372119 Diyeceğim o ki siz, siz olun çocuğunuzu rencide ettikten sonra onu yalnız bırakmayın. Gençlerin beyni çorba gibidir. Diyeceğin her kelime kişinin yüreğine hançer gibi saplanır. Genç, taze bir beyin her lafı, azarlayışı ciddiye alabilir. Bizler birer tohumuz. Zamanla filizleneceğiz. Daha çoook boy atacağız. Ve bir gün kocaman bir ağaç oluvereceğiz. Gün gelir yapraklanacağız, meyve vereceğiz. Sapımızı kıracaklar, meyvemizi elimizden alacaklar, yapraklarımız dökülecek ama insanlara oksijen vermeye devam edeceğiz. Çünkü biz çocuklar, GELECEĞİZ! Seninle aynı toprağın üstündeki ağacın köklerinin büyümesini engellemesine izin verme. Orası senin alanın. Ee ne diyordu Nil Karaibrahimgil: "Konu komşu ne der diye dinleme. Komşu senin hayatın hakkında topu topu 15 dakika konuşacak, sense ölene dek onu yaşayacaksın." Derler ki: Yaşlılar anılarıyla, gençler hayalleriyle yaşarlarmış. Orta yaşlılar da ortasını bulsun gari haha. Aile içi sorunlar yüzünden evlenen bir kadın hemen hemen gittiği yeni ailede de aynı sorunlara denk geliyordur. Özgürlük ararken kendimizi yaşadığımız evin kopyasına gelin giderken bulabiliriz. Bazı kadınlarımız, kırsal kesimin getirdiği zorluklara dayanamaz ve intihar teşebbüsünde bulunur. Geriye kalan kısım ise kentsel alanlara göç eder. Suya atlayan birini düşünelim.(Yüzme bilmediğini varsayalım üstelik etrafta kimsecikler yok) Bu kişi tam ölecekken pişmanlık duyuyor. Boğulmak üzereyken çırpınıyor, çırpınıyor, çırpınıyor... Ama son salisede duyduğu pişmanlık kendisine hiçbir fayda sağlamaz, sağlayamaz. İntihar bir çözüm değildir, bir sorundur. Dindar kesime göre ölmek, bir son değildir. Ama ya sonsa? Bana göre ütopya yoktur, başka bir dünya yoktur. Yaşadığımız yer her ne kadar ütopik özellikler barındırmasa bile hayatı dibine kadar yaşamadan, yaşamdan intikam almadan hiçbir yere gidemeyiz. Ya burada yaşamın zorluklarına katlanırsın ya da evrenin sunduğu bu acımasız işkencelere yenik düşersin. Esen ve kitapla kalınız! (Freyja)

Eser,polis müdürü Peuchet ‘in intihar vakalarıyla yakından ilgilenmesiyle,bu vakaların daha çok hangi durumlardan kaynaklandığını tespit etmek için aldığı notların tekrar Marx tarafından,kendi yorumunu da katarak derlemesinden oluşturulmuş. İntihara dair her şeyi bulmak mümkün eserde;en çok nasıl intihar edilmiş,hangi aletlerle,ne şekilde,en çok hangi cinsiyet,daha çok hangi saat aralığında…Bunların hepsinin cevabını bulacaksınız.Bu konuyla alakalı geniş bir istatistiğe yer verilmiş.Çin,Hindistan ve İngiltere’deki intihar olayları geniş çaplı incelenmiş.Bizim ülkemizdeki istatistiki bilgileri de Barış Çoban paylaşıyor,okurla.Bu bilgileri okurken,ülkemizde intihar vakalarının en çok kadınlar tarafından ve Batman’da gerçekleşiyor olması beni hem şaşırttı hem çok üzdü açıkçası.Tahmin ettiğiniz üzere,intihar vakalarının çoğu, açlık,gelir dağılımındaki adaletsizlik,ataerkil toplum yapısının baskısı,feodal aile yapısı,özellikle ergenlik döneminde bireyin kendini ifade edememesinden kaynaklanıyor. En çok intihar vakalarının görüldüğü kesim;tabii ki sosyo-ekonomik açıdan düşük seviyeli,okuma oranı az,akedemik anlamda bir gelişimi olmayan taşra diyebileceğimiz toplumlar.Ancak ilginç şekilde şunu vurgulanabiliriz:İntihar,sadece proleterlerin sorunu değil burjuvanın da sorunu.Ancak kitabı bitirdikten sonra daha da derin bir kanaate vardım:İntihar esasen bireysel bir sorun değil,toplumsal bir sorun. Kitabın çoğu yerinde aklınıza caaanım ülkemde yaşananlar gelecek maalesef. İlgilenenlere keyifli okumalar diliyorum. (Handan)

Kitabın Yazarı Karl Marx Kimdir?

19. yüzyılda yaşamış filozof, politik ekonomist ve devrimci. Komünizmin kuramsal kurucusudur. Birçok politik ve sosyal konuda fikri olmakla beraber, en çok Komünist Manifesto'nun (1848) giriş cümlesinde özetlediği tarih analiziyle tanınır: "Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir." Marx, bütün sınıflı toplumlarda olduğu gibi kapitalizmin de kendini yok etmeye yol açacak içsel dinamikler barındırdığına inanırdı; onun düşüncesine göre, nasıl ki kapitalizm eskimiş feodalizmin yerini aldıysa, sınıfsız bir toplum olan komünizm de "devletin proletaryanın devrimci diktatörlüğünden başka bir şey olmadığı" siyasal geçiş sürecinden sonra onun yerini alacaktır.

Marx, sosyoekonomik değişimlere belirli bir tarihsel zorunluluk perspektifinden bakardı; ona göre kapitalizm, yapısal durumunun dinamiği ve çatışması sonucu yerini komünizme kesin olarak bırakacaktır:

"Modern sanayinin gelişmesi, burjuvazinin ayaklarının altından bizzat ürünleri ona dayanarak ürettiği ve mülk edindiği temeli çeker alır. Şu halde, burjuvazinin ürettiği, her şeyden önce, kendi mezar kazıcılarıdır. Kendisinin devrilmesi ve proletaryanın zaferi aynı ölçüde kaçınılmazdır."

(Komünist Manifesto)

Marx, bu değişimin organize bir devrimci hareketle geleceğini düşünür; bu değişim, ancak uluslararası işçi sınıfının birleşik hareketiyle meydana gelecektir: "Bize göre komünizm, ne yaratılması gereken bir durum, ne de gerçeğin ona uydurulmak zorunda olacağı bir ülküdür. Biz, bugünkü duruma son verecek gerçek harekete komünizm diyoruz. Bu hareketin koşulları, şu anda varolan öncüllerden doğarlar." (- Alman İdeolojisi)

Marx yaşadığı dönemde dünya çapında ünlü bir isim sayılmasa da, ölümünden kısa bir süre sonra düşünceleri dünya işçi hareketine yön vermiştir. Marksist Bolşeviklerin Rusya'da Ekim Devrimi'ni gerçekleştirmesi bunun en büyük örneğidir. 20. yüzyılda dünyada Marksist düşünce hemen hemen bütün ülkelerde taraftar bulmuştur. Marksizm, akademik ve politik çevrelerde en çok tartışılmış konulardandır.

Karl Marx Kitapları - Eserleri

  • Das Kapital
  • Zincirlerimizden Başka Kaybedecek Neyimiz Var?
  • Kapital Manga Cilt: 1
  • 1844 El Yazmaları
  • Yahudi Sorunu Üzerine
  • Kapital Manga Cilt: 2

  • Ücretli Emek ve Sermaye - Ücret, Fiyat ve Kâr
  • Kapital 2. Cilt
  • Kapital 3. Cilt
  • Ücret Fiyat ve Kar
  • İntihar Üzerine
  • Felsefenin Sefaleti
  • Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i

  • Yabancılaşma
  • Fransa'da Sınıf Mücadeleleri 1848- 1850
  • Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı
  • Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi
  • Fransa'da İç Savaş
  • Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefeleri
  • Formen

  • Manifesto
  • Artı- Değer Teorileri
  • Grundrisse - Ekonomi Politiğin Eleştirisi İçin Ön Çalışma
  • Türkiye Üzerine
  • Halkın Afyonu
  • Kapitalizm Öncesi Üretim Modelleri
  • Fransız Üçlemesi

  • Jenny'ye Adanmış Şiir Albümlerinden
  • Basın Özgürlüğü Üzerine
  • 18. Yüzyılda Gizli Diplomasi
  • Amerikan İç Savaşı
  • İktisat Üzerine
  • Matematiksel Elyazmaları
  • Gazete Yazıları

  • Hayalet
  • Artı-Değer Teorileri İkinci Kitap
  • Seçme Yazışmalar 2
  • Ekonomi Yazıları
  • Seçme Sosyoloji Yazıları
  • 1855 Kars Kuşatmasının Öyküsü
  • Felsefe Yazıları

  • Politik ve Askeri Savaş Sanatı 2
  • Genç Düşünceler (1838-1845)
  • Balladlar, Şarkılar, Ağıtlar, Şiirler & Hegel Üzerine Epigramlar
  • Grundrisse 2
  • Etnoloji Defterleri

Karl Marx Alıntıları - Sözleri

  • "Çalışmayan zenginlik ile yaşamak için çalışan yoksulluk arasındaki uzlaşmaz karşıtlık, ayrıca bilgi karşıtlığına da neden olur. Bilgi ve emek ayrışır. Bilgi, emeğin karşısına sermaye olarak çıkar. (Artı- Değer Teorileri)
  • Temmuz Monarşisi mali sıkıntıları nedeniyle başından itibaren yüksek burjuvaziye bağımlıydı ve yüksek burjuvaziye bağımlılık, giderek artan mali sıkıntıların bitmez tükenmez kaynağı olmuştu. Bütçe dengesini, yani devletin giderleri ile gelirleri arasındaki dengeyi sağlamadan, devlet yönetimini ulusal üretimin çıkarlarına bağımlı kılmak olanaksızdır. Ve devlet harcamalarını sınırlandırmadan, yani, her biri egemen sistemin dayanaklarını oluşturan çıkarlara zarar vermeden ve vergi dağılımını yeniden düzenlemeden, vergi yükünün önemli bir bölümünü doğrudan doğruya yüksek burjuvazinin omuzlarına yüklemeden, bu denge nasıl kurulabilir? (Fransız Üçlemesi)
  • 1 libre iplik eğirmek için, 1 libre pamuktan daha fazlası gerekli olmasaydı,1 libre iplik üretiminde bu miktardan daha fazla pamuk tüketmemeye özen gösterilmesi gerekir, iğ için de aynı şey söz konusudur. KAPİTALİST, ÇELİK İĞ YERİNE, ALTIN İĞ KULLANMAYI BİLE ALIŞKANLIK HALİNE GETİRSE, ipliğin değerinde sayılan tek emek, çelik iğin üretiminde gerekli olandır; çünkü belirli toplumsal koşullarda DAHA FAZLASI GEREKSİZDİR. (İktisat Üzerine)
  • İnsanın kendi kendisiyle ilişkisi, onun için ancak başkası ile ilişkisi aracıyla nesnel, gerçek bir ilişki olabilir. Öyleyse o kendi emek ürününe karşı, kendi nesneleşmiş emeğine karşı, yabancı, düşman, güçlü, ondan bağımsız bir nesne olarak davrandığı zaman, bu nesne ile kendisine yabancı, düşman, güçlü, kendisinden bağımsız bir başka insan ona sahipmiş gibi bir ilişki içindedir. O kendi öz etkinliği karşısında, özgür-olmayan bir etkinlik karşısındaymış gibi davrandığı zaman, ona karşı bir başka insanın hizmetinde, bir başka insanın egemenliği, zorlaması ve boyunduruğu altındaki bir etkinlik olarak davranır. (Yabancılaşma)
  • Hepimizin bildiği gibi,bir ülkenin dolaşımındaki parası iki büyük kesime ayrılır.Farklı norminal değerlere sahip banknotlar biçiminde sağlanan bir para türü,tüccarlar arasındaki işlemlerde ve müşterilerin tüccarlara yaptığı büyük ödemelerde kullanırken, bir başka para türünün,yani madenî paranın dolaşım alanı perakende ticarettir. (Ücret Fiyat ve Kar)
  • ... birikime artık-değerde bir büyüme, dolayısıyla mutlak kârlılık oranında bir büyüme eşlik etmelidir. Gene de değişmeyen sermaye değişenden çok daha çabuk artış göstermelidir; böylece net sonuç hâlâ düşen kârlılık oranıdır. (İktisat Üzerine)

  • Bugünkü kuşak, Musa'nın çölden geçmelerine önderlik ettiği Yahudilere benziyor. Bu kuşağın yapacağı tek şey, yeni bir dünya fethetmek değil; yeni bir dünyayla baş edebilecek insanlara yer açmak için, yok olmak zorunda. (Fransa'da Sınıf Mücadeleleri 1848- 1850)
  • M. Proudhon, özgür alıcıyı özgür üreticinin karşısına koyuyor. Birine ve ötekine tümüyle metafizik nitelikler veriyor. (Felsefenin Sefaleti)
  • Osmanlı İmparatorluğunun elinde kalan bütün kuvvet Asya Türkiyesinde bulunmaktadır. Türklerin, dört yüz yıl boyunca asıl yurtları olan Küçük Asya ve Ermenistan, Türk ordularına asker veren bir hazne gibidir. (Türkiye Üzerine)
  • Tarımın ve genel olarak sanayinin gelişmesi, ormanlık alanların tahrip edilmesi konusunda uzun süredir o denli etkili olmuştur ki, bunun karşısında, ormanların korunması ve üretimi için yaptıkları her şey, tümüyle devede kulak kalır. (Kapital 2. Cilt)
  • Kâr oranında bir düşme ile birlikte, emeğin üretken bir biçimde kullanılması için bireysel bir kapitaliste gerekli olan asgari sermayede bir yükselme olur; burada gerekli olan, hem genellikle emeğin sömürülmesi ve hem de, tüketilen emek-zamanının, metaların üretimi için gerekli emek-zamanına yetecek kadar olması ve böylece, metaların üretimi için gerekli ortalama toplumsal emek-zamanını aşmamasıdır. Bununla birlikte yoğunlaşma artar, çünkü, belli sınırların ötesinde, küçük bir kâr oranı ile büyük bir sermaye, kâr oranı yüksek küçük bir sermayeden daha hızlı birikir. Belli yükseklikte bir noktadan sonra, bu artan yoğunlaşmanın kendisi de, kâr oranında yeni bir düşmeye yol açar. Küçük, dağınık sermaye kitleleri, böylece zorla, spekülasyon, kredi sahtekârlıklan, sermaye dolandıncılığı ve bunalımlarla dolu maceralı bir yola itilmiş olurlar. Sermaye fazlalığı denilen şey daima, aslında, kâr oranındaki düşmenin kâr kitlesi ile telafi edilmediği sermaye fazlalığı -bu, yeni filizlenen sermaye sürgünleri için daima doğrudur- ya da kendi başına iş görmeyen sermayeleri, büyük işletmelerin yöneticilerinin emrine kredi biçiminde veren sermaye fazlalığı için geçerlidir. Bu sermaye fazlalığı, nispi bir aşırı-nüfus yaratan aynı nedenlerden ileri gelir ve bu yüzden, zıt kutuplarda bulundukları halde -kullanılmayan sermaye bir kutupta, işsiz çalışan nüfus öteki kutupta- nispi aşın-nüfusu tamamlayan bir olgudur. (Kapital 3. Cilt)
  • Komünizm hiç kimseyi toplumun ürünlerini mülk edinme gücünden mahrum etmez, yaptığı tek şey böyle mülk edinme aracılığıyla başkalarının emeğini boyunduruk altına almaktan mahrum etmektir. (Manifesto)
  • "Doğru bildiğin yolda ilerle! Başkaları ne derse desin. 'NORMAL' olduğu söylenen her şeye kuşkuyla yaklaş." (Kapital Manga Cilt: 2)

  • “her şeyin hiçbir şey olduğunu söyleyecek ama kendin var olmak isteyecek kadar bencil misin?” (1844 El Yazmaları)
  • Gerçek anlamda siyasi güç, bir sınıfın diğerini ezmek için kullandığı güçtür. (Manifesto)
  • Dostlarla ortak yaşamdır, insana yakışan. (Kapital Manga Cilt: 1)
  • Nitekim kullanım-değerlerinin nesnel farkları, üretim sürecinde, kullanım-değerlerini doğuran eylem farkları biçiminde belirmektedir. Kullanım-değerlerinin özel maddesinden ilgisiz olarak, değişim-değeri yaratıcısı emek, emeğin kendisinin özel biçimi karşısında da ilgisizdir. Üstelik çeşitli kullanım-değerleri, değişik bireylerin eylemlerinin ürünleri, bu bakımdan da bireysel karakterleri ile birbirinden ayrılan çalışmaların sonucudurlar. Ama değişim-değeri olarak, bunlar, birbirinden farklı olmayan eşit emekleri, yani içinde emekçilerin bireyselliklerinin silindiği emeği temsil ederler. Demek ki, değişim-değeri yaratıcısı emek, genel soyut emektir. (Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı)
  • Eğer halkın hükümranlığından anlaşılan şey cumhuriyet biçimi ya da daha açıkçası demokrasi ise ideanın güncel gelişme derecesi nedeniyle böyle bir görüşün savunulamaz olduğunu söylüyoruz. Demokrasi krallığın gerçeğidir. (Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi)
  • Soğuk yalnız kanıya göre vardır, sıcak yalnızca kanıyla göre vardır, ama gerçekte yalnız atomlar ve boşluk vardır. Dolayısıyla birçok atomdan bir çıkmaz, ancak atomların birleşimi sayesinde her nesne bir halinde gelir görünür. (Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefeleri)
  • İlk gününden bugüne katıksız açgözlülük uygarlığın baskın duygusu olmuştur, para, yine para, hep para, toplumun değil ama her sefil bireyin tek ve yegane isteği hâline gelmiştir. (Manifesto)

Yorum Yaz