Ion - Platon Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ion kimin eseri? Ion kitabının yazarı kimdir? Ion konusu ve anafikri nedir? Ion kitabı ne anlatıyor? Ion kitabının yazarı Platon kimdir? İşte Ion kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Platon
Çevirmen: Furkan Akderin
Yayın Evi: Say Yayınları
İSBN: 9789754689242
Sayfa Sayısı: 64
Ion Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Platon, hiç kuşku yok ki düşünce tarihinin en önemli ve etkili filozoflarından biridir. Felsefenin kurumsallaşmasına ve felsefede yazılı geleneğin oluşmasına katkıda bulunmuş, iki dünyalı metafiziğiyle bütün bir Ortaçağ düşüncesini belirleyecek olan idealist felsefe geleneğinin başlatıcısı olmuştur. Hıristiyan Ortaçağ felsefesine ve ‹slam düşüncesine etkisi bakımından da ayrıca önem taşıyan Platon, düşünce tarihi boyunca tartışılan tüm problemleri yüzlerce yıl öncesinden ele almış ve ilk büyük felsefi sistemi inşa etmiştir.
Platon’un en kısa diyaloglarından birisi olan ‹on’un ana konusu şiirdir. Platon, Devlet’te şiire entelektüel açıdan yönelttiği sert eleştirileri ‹on’da uzun bir argümanla ortaya koyar. Diğer diyaloglardan farklı olarak ‹on’da tamamen şiire ve sanat eleştirisine odaklanır. Ona göre şiire dayalı bir eğitim anlayışından felsefeye dayalı yeni bir eğitim anlayışına geçilmelidir.
Bu anlamda ‹on, Platon’un Sokrates’in Savunması’nda başlayan, Devlet’te doruk noktasına erişecek ve nihayet şairlerin, tragedya yazarlarının sansürlenip ideal devletten atılmalarına kadar varacak eleştirisinin en önemli uğrak ya da adımlarından birini oluşturmaktadır.
Ion Alıntıları - Sözleri
- " Şair, Tanrıların tercümanıdır. "
- Siz ozanlarin sanatina her zaman imrenirim, lon.Çünkü bedeninizi süslüyor ve olabildiğince güzel gozüküyor olmanız sizi de sanatın bir parçası bir yapiyor. Sizin, ayni zamanda birçok iyi ozan, özellikle de Homeros hakkında da bilgi sahibi olmaniz gerekiyor. Ozanların en iyi ve en kutsal olanlarnın sadece dizelerini ezberlemiyorsunuz, ayni zamanda onların düşüncelerini de öğreniyorsunuz. Cunkü bir insan, şairin ne söylediğini anlamadan iyi bir ozan olamaz. Bir ozanıin, şairin fikirlerini dinleyicilere yorumlayan kişi olması gerekir. Ozanın ne söyledigini bilmeden de bunu gerektigi gibi yapmak imkânsızdır. Işte tüm bunlar sahiden de imrenilecek şeylerdir.
- Hades, Yunan mitolojisinde ölülere hükmeden yeraltı tanrısıdır, aynı zamanda ölümden sonra gidildiğine inanılan yer de Hades olarak adlandırılmaktadır.
- Platon'un kullandığı terimler ve düşüncelerini ifade ediş tarzı, linguistik testlerle sıkı bir analize tabi tutulmuştur. Farklı ölçütlerin ve çok ayrıntılı stilometrik ve linguistik tekniklerin kullanıldığı bu incelemeler sonucunda, Platon'un diyalogları, hemen bütün Platon yorumcuları arasında tam bir fikir birliğiyle, gençlik, olgunluk ve yaşlılık olmak üzere üç döneme ayrılır. Bu sınıflamaya göre; (i) gençlik diyalogları Sokrates'in Savunması, Kriton, Euthyphron, Lakhes, İon, Protagoras, Kharmides, Gorgias, Küçük Hippias, Büyük Hippias ve Lysis'ten meydana gelir. (ii) Olgunluk eserleri Devlet, Şölen, Phaedros, Euthydemos, Meneksenos, Kratylos adlı diyaloglardan oluşur. İki önemli diyalog, yani Menon ve Phaidon gençlik dönemi diyaloglarıyla söz konusu olgunluk diyalogları arasında bir köprü oluşturmaktadır. (iii) Yaşlılık dönemi diyalogları arasında ise Parmenides, Theaetetos, Sofist, Devlet Adamı, Timaios, Kritias, Philebos, Yasalar ve Mektuplar yer almaktadır.
- “Şair hafif, kanatlı, kutsal bir şeydir; esinlenene, kendinden geçene, aklını yitirene kadar icat yoktur içinde; bu hale gelmediğinde güçsüzdür, kehanetleri ifade edemez.”
- Şair denilen insan hafif kanatlı, kutsal bir insandır. İlham gelmeden ya da kendisinden geçmeden bir şey yaratamaz.
- Her şair uzmanlaştığı alan dışında kötüdür. Çünkü şiirlerini sanatla değil ilahi bir güçle söylerler.
- Şiirden Felsefeye Geçiş: Bu konulardan biri de şiirden felsefeye veya şiire dayalı bir eğitim anlayışından diyalektik ya da felsefeye dayalı yeni bir eğitim anlayışına geçiştir veya böyle bir geçiş yönünde bir öneridir. Yeni kültür ve eğitim anlayışında, şiire dayalı geleneksel eğitim anlayışı veya Homeros'a özgü eğitim tarzı yerine kendi eğitim anlayışını geçirme yoluna giren Platon, Homeros'un tarzını merkezden çevreye birtakım halkalar üzerinden yayılan güç metaforuyla ortaya koyar.. Homeros'un tarzında veya şiirde, merkezde mitolojik tanrı olarak Apollon bulunmaktadır. Apollon ilhamını Musalar aracılığıyla şaire, Yunan dünyasinin en büyük ozanı Homeros'a aktarır. Homeros'un temsilcisi, onun şiirini okuyup yorumlayan, olabilecek en iyi şekilde inşat eden ve dinleyicilerini bu şekilde kendinden geçiren rhapsod Ion'dur. Hitap ettiği kitle ise yaklaşık yirmi bin kişiden oluşan Yunan dinleyicilerdir. Yeni Platonik yolda ise her ne kadar Platon kendisini Sokrates'e zaman zaman gösteren bir deruni ses olarak Tanrı'dan söz etse, Sokrates'in Savunması'nda, onun bir filozof olarak misyonunu Delphoi kâhininin mesajıyla temellendirme yoluna gitse de Tanrı'nın yerini akıl alır. Homeros'un yerine ise bu yeni eğitim yolunda, hiçbir şeyi sorgulamadan bırakmayan, argümanın kendisini götürdüğü yere kadar giden Sokrates geçer. Buna mukabil, Homeros'un şiirlerini okuyup yorumlayan, Homeros'un şiiriyle ilgili olarak zamanının en ünlü yorumcusu İon'un yerini, Sokrates'in düşüncelerinin temsilciğini yapan, fikirlerinin yorumlayıcısı olarak onun izinden giden Platon alacaktır. Yeni yolda sonuncu halkayı ise Akademi'de Platon'un rahle-i tedrisinden geçen öğrencilerle eserlerinde hitap ettiği okuyucuları oluşturacaktır. Söz konusu yorum, esas itibariyle beşinci yüzyılda ortaya çıkan ve büyük ölçüde atomcu Demokritos ile Platon'un geliştirdiği, Tanrı tarafından cezp edilen, onun ilham ve etkisiyle kendinden geçmiş veya çıldırmış şair yorumuyla yine Platon eliyle ortaya konan Yunan'da mito-poetik düşünceden felsefi düşünceye geçişe dair yorum tarafından desteklenmektedir. Buna göre şair, tıpkı Dionysosçular gibi, Tanrı'dan ilham alan, onun tarafından cezp edilmiş ve dolayısıyla aklını yitirerek, kendinden tamamen geçmiş (enthousiadzon ekthron) kimsedir. Şiire bu şekilde mistik bir açıklama getiren Platon bunu, Yunan felsefesinin altıncı yüzyılın başlarından itibaren çokluktaki birlik probleminin cazibesine kapılmasıyla ilişkilendirir. Tıpkı Dionysosçulukta, Tanrı'dan ayrı düşmüş bireysel ruhların bir enthusiasmos deneyimi içinde Tanrı'ya dönüp onunla birleşmelerinin nihai amaç haline getirilmesi gibi, Yunan doğa filozofları da felsefede, akıl yoluyla, her şeyin kendisinden çıktığı ve en nihayetinde kendisine döneceği tek ve kalıcı tözü aramışlardır.
- Seyircilere dikkat etmeliyim çünkü onları ağlatırsam alacağım para beni güldürür, onları güldürürsem alacağım para beni ağlatır.
Ion İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Platon’un gençlik dönemi eserlerinden olan İon: Sokrates kendisini Homeros’u en iyi anlayan ve anlatan kişi olan İon ile karşılaşır ion Homeros’u anlatmanın onun siir ve yazılarını okuyuşunun sanat olduğunu bu sanatta da en büyük olanın kendisi olduğunu savunur Sokrates ona Homeros’a bağlılığının, onu anlatmanın hüner bilgisiyle mi yoksa sezgisel bir yolla mı alakalı olduğunu sorar Homeros’a göre bu durum önceleri sanat olarak görülse de Sokrates’in soktarik yönteminin sonunda bunun bir tanrı vergisi olduğunu kabullenerek kendisini Tanrısal bir insan olarak tanımlanmaktadır bu diyaloglarda Sokrates şairin sözlerinde bir çok farklı alanlar hakkında konuştuğunu ama bu konuşmaların hakikati yansıtmadığını çünkü bir seyin hakikati yansıtması için kişinin o şeyler hakkında da malumat sahibi olması gerektiğini söyler.Homeros’un arabalara nasıl binilmesi gerektiğini anlatan bir şiirini örnek vererek İon’dan bu sözleri en iyi anlayanin kim olduğunu söylemesini ister İon’ da Arabacı olduğunu söyler dolayısıyla şair kişi bilici değildir der ve sanatın kendisinin yaptığı şey olmadığını içgüdüsel bir kabiliyet olduğunu söyler diyalogun sonunda yaptığı şeyin bilgi ve sanat olduğunu kabul eden İon Sokrates’in yönetimi sonunda bunu içgüdüsel olduğunu kabul ederek bir cezbe halinden kaynakli olduğunu bilinçli ve planlı bir şekilde bu sözleri üretip hitap etmediğini anlamasıyla biter. (Betül Tanritanir)
G. R. Ledger tarafından yazılma tarihi M.Ö. 395 olarak tespit edilen Ion, Platon’un gençlik dönemi eserlerindendir. Karakterlerini genellikle yaşamış tarihsel kişiliklerden seçen Platon, muhtemelen şairlerin sivri dilinden korkmuş olacak ki, bu diyalogda hayali bir figür yaratmaya ihtiyaç duymuş. Hayali karakterimiz Ion, İyonya'daki Efes’ten gelen, Homeros üzerine uzmanlaşmış bir rhapsoddur. Rhapsod ise şiir okuyan, büyük ozanların şiirlerini adabınca icra edip yorumlayan kişiye verilen addır. Diyalogun başında Ion ile karşılaşan Sokrates, Ion’un Homeros'a bağlılığının hüner bilgisine (tekhne) dayanıp dayanmadığını, ya da bu bağlılığın salt sezgisel olup olmadığını yahut Sokrates'in nazikçe belirttiği gibi, bunun tanrı vergisi olup olmadığını merak eder. İronik bir tarzda giriştiği övgü basamağında Sokrates, bir şair konusunda uzman olmanın onun sözlerinin ve düşüncelerinin tam anlamıyla bilinmesiyle mümkün olduğunu, bu yüzden Ion gibi bir rhapsodun hayranlık uyandırdığını ifade eder. Bu iltifat karşısında kayıtsız kalamayan Ion da kendini övmeye başlayarak Sokrates’in ağına düşer. Belirtildiği gibi diyaloğun temel derdi, şiir zanaatının -çünkü henüz böyle görülüyor- diğer zanaatlar gibi teknik bir bilgiye yani tekhne (τέχνη) olup olmadığıdır. Burada biraz “τέχνη” üzerinde durmak gerekiyor. Asıl anlamını Aristoteles ile kazanan bu terim, Platon’da yapıp etmedeki herhangi bir ustalığı ve daha da özgül olarak, içgüdüsel kabiliyete (phûsis) ya da salt rastlantıya, tesadüfe, şansa (tûkhe) karşıt bir şekilde ustalık gerektiren bir tür mesleki yeterliği belirtmekteydi. Terimsel anlamı diyaloga uygularsak Sokrates’in merak ettiği şey, şairin bir cezbe halinde mi yarattığı yoksa ürünü bilinçli planlı bir şekilde, belirli kurallara uygun olarak mı ürettiğidir. Diyalogu mümkün kılan da Ion’un kendi sanatının ikinci sınıfa dâhil olduğunu; yani bilgiden kaynaklandığını iddia etmesidir. İlk problem Ion’un Homeros hakkında uzman olmasına rağmen hemen hemen aynı konulardan bahseden Hesiodos söz konusu olunca dilinin tutulmasıdır. Hâlbuki herhangi bir konuda uzman olan birisi, o konuyla ilgili bütün alanlarda söz söyleme yeteneğine sahiptir. Örneğin bir hekim insanlara yararlı ve zararlı olan yiyecekleri bilip, bunlar hakkında konuşabildiği için hekimdir. Sadece elma üzerinde konuşabilen birisi ne hekimdir ne de onun bilgisi bir zanaatı temsil etme yeteneğine sahiptir. Bu cevap karşısında afallayan Ion, kendi durumunun nedenini sorduğunda Sokrates çünkü Homeros hakkındaki söylediklerinin bilgiden kaynaklanmadığını söyler. Ancak ben Sokrates’in açıklamasının aceleci bir genelleme olduğunu düşünüyorum. Sokrates’in yerine bu sahnede mantıkçı pozitivist Rudolf Carnap’ı koysaydık muhtemelen daha tatmin edici şöyle bir cevap verirdi: “Ey Ion, çünkü Homeros ile Hesiodos’un dilsel çerçeveleri birbirinden farklı. Evet, belli ki her ikisi de aynı zamanda cereyan eden benzer olaylardan bahsediyor. Ancak şeylerin ve olayların Homeros’un dünyasında temsil ettiği anlamlar ile göndermeler kendi içerisinde tutarlı farklı bir bütünlük oluştururken, Hesiodos’un dünyasında apayrı anlam ve göndermelerle temsil edilmektedir. Dolayısıyla sen yıllarca Homeros’un dünyasında yaşadığın için, apayrı bir dilsel çerçeve olan Hesiodos’un dünyasına adım attığında sudan çıkmış balığa dönüyorsun.” Ion’un ikinci problemi ise, Homeros hakkında uzman olduğunu iddia etmesine rağmen Homeros’un anlattığı şeyler hakkında uzman olmamasıdır. Sözgelimi Homeros'un betimlemesini yaptığı şeylerden hekimlik üzerine, ya da gemicilik, dokumacılık yahut araba yarışçılığı üzerine neler bilmektedir? Ion bunun üzerine hekimlerin, gemicilerin, dokumacıların ve araba yarışçılarının Homeros'un yapıtlarının gerçeğe uygunluğunun en iyi yargıçları olduğunu kabul etmek zorunda kalır ancak buna rağmen neden bir arabacı değil de rhapsod Homeros’u daha iyi anladığını iddia eder. Sokrates’e göre cevap rhapsodun daha bilgili olması değildir. Rhapsodun başarısı yaşamadığı duyguları yaşıyor gibi anlatması ve hissettirmesidir. Bu durumu kabul eden Ion, durumu şöyle tarif eder: “Sahnede olduğum zaman beni dinleyenlerin ağladıklarını, korkuyla baktıklarım, titrediklerini görüyorum. Seyircilere dikkat etmeliyim çünkü onları ağlatırsam alacağım para beni güldürür, onları güldürürsem alacağım para beni ağlatır.” Ben Sokrates’in yine aceleci davrandığını düşünüyorum. Sözü yine Rudolf Carnap’a verelim: “Sevgili Ion, elbette bir hekim Homeros’un dizelerindeki hekimlik sanatı ile ilgili kısımlarda bir rhapsoddan daha bilgilidir. Ancak hekimin bilgisi sadece bununla sınırlıdır. Oysaki bir rhapsod her ne kadar bu konularda daha yüzeysel bir bilgiye sahip olsa da onun asıl başarısı, incelediği şairin dilsel çerçevesine hâkim olmasında yatar. Bir hekim, bazı konularda uzman olabilir ancak şairin anlamı inşa etme süreci, önermeleri ve göndermeleri hakkında hiçbir bilgiye sahip değildir. Şiirin marifeti ise parçalarına ayrılması değil, bütünlüğünün kavranmasında yatar.” Tüm bunların sonunda hala cevaplanmamış bir soru durmakta: Peki, rhapsodun ya da şairin başarısı kaynağını nereden alıyor? Çünkü görüldüğü üzere bu bilgiden kaynaklanmıyor ve oyunculuk da tek başına yeterli bir şey değil. Sokrates’e göre şairin bilgisi yoktur, sadece Musalar yardımıyla gelen ilham ve Tanrı yardımı şairi ortaya çıkarır. Neticede şair denilen insan hafif kanatlı, kutsal bir insandır. İlham gelmeden ya da kendisinden geçmeden bir şey yaratamaz. Bu tanımlama çoğu şair için büyük bir övgü kaynağı olabilir ancak Platon’u tanıyan için içerisinde nasıl bir ironi barındırdığı aşikârdır. Örneğin Phaidros diyaloğunda bir cezbe ile kendisinden geçerek metni okuyan Phaidros’a Sokrates aynı yetkinlikle ve duyguyla eşlik eder. Ancak rasyonel düşünmeye başladığı anda “farkına varmadın mı ki artık dithyrambos edasıyla konuşmaya, destana yakışır sözler söylemeye başladım. Hem de ayıplarken!” diyerek aslında bu halin yetkin bir hal olmadığını ifade eder. Yani şair iyi bir hatiptir, başarılı bir şekilde duygu uyandırır. Ancak bunu ne bilgiyle yapar ne de söyledikleri çoğu zaman gerçeği yansıtır. O sadece Tanrı’dan aldığı bilinçsiz bir kendinden geçme (enthousiadzon ekthron) halinin yansıtıcısıdır. Sokrates sonunda, büyük şairin övgüye değer yanlarını herhalde tanrısal esinle (theia moria) kavramış olduğunu kabul ederek Ion 'u avutur. Şairleri kendi ütopyasında Devlet’ten kovan Platon’un, şairler hakkında ilk düşüncelerini ortaya koyduğu bu eser nihayetinde varacağı yerin hemen hemen tüm işaretlerini taşıması bakımından önemlidir. Sevgili Althusser ve sonrasiz, 20. yüzyılda felsefede analitikçiler tarafından yeniden gündeme getirilen, şiir ve anlamlı önerme konusunun temellerinin atıldığı bu diyalogu tartışmaya açmak için böylesi bir giriş yeterlidir diye umut ediyorum. (Hasan Suphi)
Bi kez daha sokratesin ne kadar can sıkıcı sorular sorup adamı gıcık edip küçük bir kafese soktuğunu orda hapis ettiğini gördüm ancak diyalogda eksiklikler var bir resmi eleştirmek için çok iyi resim çizmeyebilen biri de yapabilir veya futbol eleştirmenleri.. Zaten adam da bunu sorguluyor ama Düşüncelerim her geçen gün değişiyo - gelişiyo bu benim ilk yazımdır. Bilgilendirici okumalar =) kitap/ion--135532 (guatra)
Kitabın Yazarı Platon Kimdir?
Antik/klasik Yunan Filozofu, Matematikçi, Felsefi Diyaloglar Yazarı ve Batı Dünyasındaki İlk Yüksek Öğretim Kurumu Olan Atina Akademisinin Kurucusu
Eski Yunan filozofu (Atina İ.Ö. 428-ay.y.İ.Ö. 348/347). Soylu bir ailenin oğlu olan Eflatun (ya da Platon), parlak bir Öğrenim görerek, sanatın her dalında kendini gösterdi (çok genç yaşta şiirler, trajediler yazdı); Kratilos'tan bilim dersleri aldı. Sokrates'le tanışınca (İ.Ö. 407) felsefeye yönelip, gerek beden, gerek kafa yapısı bakımından siyasete yatkın olmadığından, o karışık yıllarda siyasetten uzak kaldı. Demokrasiyi küçümserken, Otuzlar Meclisi'yle iktidara gelen dostlarının yönetimini daha da beter buldu. Sokrates'in Ölümünden sonra Megara'da Eukleides'in yanına çekildi; sonra yolculuklar yaparak Kyrene'de matematikçi Theodoros'la tanıştı. Mısır'a bir yolculuk yapıp, İtalya'ya giderek Tarento ve Lokroi'deki pyhthagorasçı çevrelerle ilişki kurdu. İ.Ö. 388'e doğru Dionysos'un kaynı Dion tarafından, Syrasos'u oek etkileyemedi. Atina'ya dönerek, Akademi Gymnasionu'nda Yunanistan'ın dört bir yanından gelen Öğrencilere ders verdi. İ.Ö. 367 ve İ.Ö. 361'de iki kez daha Sicilya'ya gittiyse de, Genç Dionysos'u da etkilemeyi başaramadı ve felsefe ile tiranlığı bağdaştırmaktan vazgeçti. Atina'ya dönüp, Akademi'de ders vermeyi sürdürerek, söylentiye göre bir şölen sırasında öldürüldü.
Eflatun'un bütün yapıtları günümüze kalmıştır: Felsefe ve felsefeyle bağlantılı konularda yazılmış 26 diyalog. Karşılıklı konuşmalar biçiminde yazıldıkları için bunlara "diyalog" denirse de, tümünü diyalog diye adlandırmak belki doğru olmaz; çünkü, sözgelimi Sokrates'in mahkemede yaptığı konuşmayı içeren Savunma ve daha birkaç yapıtı, temelde monologdur. Gene de, tarihsel kişilere dayansın ya da dayanmasın, bütün yapıtlarını kişilerin ağzından yapılan konuşmalar biçiminde yazdığı için, tümü bu anlamda tiyatrovaridir. Birkaçı dışında, diyalogların tümünde, Sokrates odak kişidir.
Platon Kitapları - Eserleri
- Devlet
- Sokrates'in Savunması
- Phaidon
- Diyaloglar 2
- Şölen - Dostluk
- Gorgias
- Lysis
- Hipparkhos Kleitophon Rakipler
- Protagoras
- Diyaloglar
- Devlet Adamı
- Mektuplar
- Philebos
- Meneksenos
- Euthyphron
- Kriton
- Yasalar
- Timaios
- Ion
- Menon
- Sofist
- Minos
- Lakhes
- Kritias
- Alkibiades I-II
- Parmenides
- Theaitetos
- Küçük Hippias
- VII. Mektup, Dion
- Seçmeler
- Kratylos
- Büyük Hippias - Theages
- Euthydemos - Parmenides
- İkinci Alkibiades
- Kharmides
- Epinomis
- Phaidros
- Devlet III-IV
- Siyaset ve Retorik
- Kleitophon veya Felsefeye Davet
- Parmenides
- Devlet
Platon Alıntıları - Sözleri
- Tanrı sıradan bir kişiyi bile şair yapacak kadar bilge bir şairdir. O ana dek şiirden yana nasipsiz bile olsa aşk'ın dokunduğu herkes şair oluverir bir anda. (Şölen - Dostluk)
- Kurtlar kuzuları nasıl severse Aşıklar da sevgililerini öyle sever. (Phaidros)
- sözü özüne uymayan biri beni sıkar; söyledikleri ne kadar güzel olursa, o kadar sıkar. o zaman da beni söze düşman görürler. (Lakhes)
- "Antropos* ismi sadece yakınındaki canlıları görebilen, gördüğünden farklı bir şey düşünemeyen hayvanların ifade ettiğinden farklı bir anlam ifade eder." *İnsan (Kratylos)
- “Benim gibi bir kimseyi kolay kolay bulamayacaksınız. Onun için, size, kendinizi benden yoksun bırakmamanızı öneririm.” (Sokrates'in Savunması)
- Evet birleştiren şey sevinç ve acı ortoklığı değil midir? (Seçmeler)
- Ruha ait şeylere bakalım; bunlar ölçülülük, doğruluk, cesaret, kolay öğrenme, zihinde tutma, iyi yüreklilik ve daha başka benzer şeyler... (Menon)
- Ya sen adaletin ne olduğunu bilmiyorsun ya da onu benimle paylaşmak istemiyorsun (Kleitophon veya Felsefeye Davet)
- O halde, sence, söz, söylenen; görüş, görülen; işitiş, işitilen şey midir? Yoksa, söz başka, söylenen şeyler başka; görüş başka, görülen şeyler başka; işitiş başka, işitilen şeyler başka mıdır? (Minos)
- Eğer bir resme gereğinden fazla yaklaşırsan resimden hiçbir şey anlayamazsın. (Theaitetos)
- Devletler yeniden düzenlenmedikçe, kanunların daha iyi bir hale getirilmelerine imkân yoktur. (Mektuplar)
- “İnsanlara tanrılardan söz ederken onları tatmin etmek, gerçekten biz ölümlülere, ölümlülerden söz etmekten daha kolay gibi görünüyor. Çünkü dinleyenlerin, kendilerine bu kadar yabancı olan meseleler üzerinde görgüsüz ve kara cahil olmaları, bu konuda söz söylemek isteyenlerin işini pek kolaylaştırır; zaten tanrılar hakkındaki bütün bilgimizin de ne olduğu belli.” (Kritias)
- YABANCI: Sanırım henüz aşk avına dikkat etmedin. THEAİTETOS: Dikkat etseydim ne olurdu? YABANCI: Bu avın hediye olmadan yürümediğini görürdün. (Sofist)
- "İyi şeyler istiyorum ancak farkına varmadan tanrılardan kötü bir şey istememek çok zorlu bir iş." (Alkibiades I-II)
- Dilde yapılacak yanlışlık, sadece dile değil aynı zamanda ruha da kötü etki eder. (Phaidon)
- Oysa, çoğunlukla, doğa ve yasalar birbirine karşıttır. Bu nedenle, insan utanıp düşündüğünü söylemekten çekinirse, sözleri birbirini tutmaz olur. (Diyaloglar 2)
- gevezelik ciddi araştırmaların eğlencesi olur. (Philebos)
- “Önemli olan yaşamak değil, iyi yaşamaktır.'' (Kriton)
- _O halde aldanmıyorsam, kötülük kalmadığı zaman bile dostluk vardır. _Vardır. _Dostluğun sebebi gerçekten kötülük olsaydı dostluğun da ortadan kalkması gerekirdi: çünkü sebep yok olunca sonucu da yok olur. (Lysis)
- Seyircilere dikkat etmeliyim çünkü onları ağlatırsam alacağım para beni güldürür, onları güldürürsem alacağım para beni ağlatır. (Ion)
Editör: Nasrettin Güneş