İslam Arşivleri - Slavoj Zizek Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İslam Arşivleri kimin eseri? İslam Arşivleri kitabının yazarı kimdir? İslam Arşivleri konusu ve anafikri nedir? İslam Arşivleri kitabı ne anlatıyor? İslam Arşivleri PDF indirme linki var mı? İslam Arşivleri kitabının yazarı Slavoj Zizek kimdir? İşte İslam Arşivleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Slavoj Zizek
Çevirmen: Sabri Gürses
Yayın Evi: Çeviri Bilim Yayınları
İSBN: 9786056431609
Sayfa Sayısı: 144
İslam Arşivleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Bu kitabın ilk baskısında, hemen her fikri geniş tartışmalara yol açan Slavoj Žižek’in Eylül 2005'te yaşanan Karikatür Krizi üzerine yazdığı yazılardan yola çıkarak, bir yandan filozofun İslam konusundaki perspektifine bir bakış sunarken, diğer yandan yaşanan krizi bugün yorumlamak için önemli arşiv malzemelerini, o dönemde yazılmış Flemming Rose ve Amir Taheri makaleleri gibi farklı perspektifleri bir araya getirmiştik.
Ocak 2015'te yaşanan Charlie Hebdo saldırısı sonrası Karikatür Krizi'nin yeniden patlak vermesiyle birlikte bu derlemeyi zenginleştirme ihtiyacı doğdu. Bunun için Žižek'in Hebdo sonrasında yazdığı makaleyle birlikte, eleştiren düşüncenin önemli seslerinden Hamid Dabashi'nin ve Alain Badiou'nun farklı perspektiflerine de yer vermek gerekli oldu.
İfade özgürlüğünün temel bir hak ve sorun olduğu günümüzün küresel dünyasında, bu özgürlüğün sınırlarının nasıl belirleneceği ve nasıl yönlendirildiği temel bir tartışma konusu. Žižek krizin tartışmasını öncelikle küreselleşme, hoşgörü ve köktencilik ilişkisi çerçevesinde ele alıyor; bütün dinlerin birarada hoşgörülü yaşamayı vaat ettiği bir modern toplumun mümkün olup olmadığını ve bunun nasıl ortaya çıkacağını tartışıyor.
Diğer yandan, İslam’ın Batı ve Doğu açısından özel bir konuma sahip olduğu savından yola çıkan Žižek, İslam’ın gelecekte bizi beklediği kesin olan felaketler karşısında beklenmedik olanaklar içerdiğini söylüyor: “Doğuyla Batıyı kaderle özgürlük diye karşı karşıya getirmek için ne kadar uğraşırsak uğraşalım, İslam bu ikili karşıtlığı çökerten üçüncü bir konuma karşılık gelir. Ne kör kadere teslim olmak ne de canının çektiğini yapmak, bunların yerine daha derin bir özgürlük: kaderimizi değiştirmek ya da seçmek.”
İslam Arşivleri Alıntıları - Sözleri
- "İyilerde ne inanç ne umut kaldı artık Oysa kötüler coşkun, kabına sığmıyor "
- İyilerde ne inanç ne umut kaldı artık/ Oysa kötüler coşkun, kabına sığamıyor.
- İyilerde ne inanç ne umut kaldı artık Oysa kötüler coşkun, kabına sığmıyor "
- Vahyin ilk deneyimiyle yaşadığı şokun etkisiyle Hazreti Muhammed kime başvurur? Onu katlanılmaz bir belirsizlikten kurtaran kişiye, mesajına ilk inanan kişiye, ilk Müslümana: karısı Hz. Hatice’ye. (...) Yani bir kadın doğruluk hakkında Peygamberin bilgisinden bile önce gelen bir bilgiye sahiptir. (...) Görüyoruz ki, her ne kadar İslam son zamanlarda Batıda kötü bir şekilde tanıtılıyorsa da, görünüşteki ataerkil yüzeyin altında çok farklı potansiyeller vardır.
- Freud 1938 yılında, Musa adlı, Yahudileri bu kurucu figürden yoksun bırakan kitapçığını bastırdıktan sonra, en ateşli tepkiler Mısır' daki Müslüman entelektüellerden gelmişti! Hegel de zaten Musevilikle islamın spekülatif özdeşliğine yönelik yaklaşımıyla bu iz üzerinde değil miydi? Basmakalıp bir ifadeye göre, Musevilik (tıpkı islam gibi) "saf'' bir tektanrıcılıktır, buna karşılık Hristiyanlık, üçleme'siyle, çoktanrıcılıkla yapılmış bir uzlaşmadır; hatta Hegel islamın en saf, tek "yücelik dini" olduğunu, Yahudi tektanrıcılığının evrenselleşmesi olduğunu belirtir.
- Her ne kadar islam son zamanlarda Batı’da kötü bir şekilde tanıtlıyorsa da, görünüşteki ataerkil yüzeyin altında çok farklı potansiyeller vardır. Öyleyse, islam Sanatı Müzesi'nde PO 24.1999 nolu envanterin mesajı budur: Doğu ve Batı'yı, kader ve özgürlük diye karşı karşıya getirmek için ne kadar uğraşırsak uğraşalım, islam bu ikili karşıtlığı çökerten üçüncü bir konuma karşılık gelir. Ne kör kadere teslim olmak ne de canının çektiğini yapmak (bunların her ikisi de iki terim arasında bir dışsal soyut karşıtlık olduğunu varsayar), bunların yerine daha derin bir özgürlük: kaderimizi değiştirmek ya da seçmek.
- "Daha fazla iletişim demek, her şeyden önce, daha çok çatışma demektir." Peter Sloterdjik
- İslamda tutarlı bir kurban karşıtı bir mantik vardı: İshakın kurban edilmesinin Kuran versiyonunda, Hazreti ibrahim'in oğlunu öldürme kararı onun Tanrı'nın iradesini yerine getirmeye istekli olmasının başlıca belirtisi olarak okunmaz, Hz. İbrahim'in gördüğü rüyayı yanlış yorumlamasının bir sonucu olarak okunur: Melek eylemi önlerken, Hz. İbrahim'in yanlış anladığını Tanrı'nın aslında bunu yapmasını istemediğini söyler.
İslam Arşivleri İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kitap adına ilk değerlendirme: Kitap köktenci İslam'ın eleştirisiyle başlıyor. İlerleyen sayfalarda Danimarka'da yaşanan karikatür olayının İslam ülkelerinde nasıl gündem değiştirmek için kullanıldığı ve olayın gerçeklerden ne derece saptırıldığı üzerinde duruyor. Kitap İslam'ın komünizm ve psikanaliz arasındaki ilişkisi değerlendirilerek devam ediyor. Slavoj Zizek zaten Freudyan ve Marksist bir yazar. İslam'ın radikal olmasıyla "komünist" ayaklanmalarda etkili olduğu, Haiti'deki ayaklanmayı başlatanın gerçekte bir Müslüman olduğu (John Bookman) üzerinde duruyor. Freud "Bir Yanılsamanın Geleceği" " Totem ve Tabu" vb. kitaplarda dinlerdeki baba figürü üzerinde dururken İslam'da baba figürünün olmaması "Soykütüksel çöl" denilen durumun yaşanması Slavoj Zizek'in ilgisini çekiyor. Çünkü İslam'daki birçok kaide Freud'un psikoseksüel ve psikodinamik kuramlarına aykırı işlevler görüyor. Bu konuda Slovaj Zizek' " İslamla birlikte, artık Totem ve Tabu tarzında, babanın öldürülmesi ve bunun yarattığı, kardeşleri bir araya getiren suçluluk aracılığıyla bir topluluk kurmak olanaksızdır - İslam'ın beklenmedik güncelliği buradan gelir" (s.41) demektedir. Bu yüzden bu durumu açıklayabilmek adına fazlasıyla "Fethi Benslama-İslamın Psikanalizi" kitabından alıntılar yapıyor. Slovaj Zizek ne kadar " Ateizmin Anonim Dini" dediği yapının dünyada barışı sağlayacağına inansa da birçok konuda İslam'dan etkilendiği görülüyor. Örneğin, "Doğu ve Batıyı, kader ve özgürlük diye karşıya getirmek için ne kadar uğraşırsak uğraşalım İslam bu ikili karşıtlığı çökerten üçüncü bir konuma karşılık gelir. Ne kör kadere teslim olmak ne de canının çektiğini yapmak (bunların her ikisi de iki terim arasında bir dışsal soyut karşılık olduğunu varsayar), bunların yerine daha derin bir özgürlük: kaderimizi değiştirmek ya da seçmek." (s.73) ifadeleri bu durumu açıklıyor. İslam'ı kendi görüşlerini hem destekleyen hem de karşı çıkan yönleriyle değerlendirmesi değerli. Çünkü farklı bir perspektiften İslam'ı görmüş oluyorsun. Şahsen Darwin'in kuramı nasıl diğer bilimlere dağılıp (sosyal darwinizm) vb. özünden koptuysa Freud'un kuramının da diğer bilimlere uyarlanmaya çalışılması biraz gülünç bir hal alıyor. Din sana farklı bir şey anlatırken kendini "kastrasyon" " kompleks" " fallik" vb. terimler içinde buluyorsun. Yine de kitap İslam dinini hem karşıt hem de farklı açıdan değerlendirme fırsatı sundu. Keyifli okumalar ... (Muhammed Safa KAYA)
İslam Arşivleri PDF indirme linki var mı?
Slavoj Zizek - İslam Arşivleri kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İslam Arşivleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Slavoj Zizek Kimdir?
Ljubljana, Slovenya'da (o tarihte Yugoslavya'nın bir parçasıydı) doğdu. Felsefe doktorasını Ljubljana'da aldı ve Paris Üniversitesi'nde Psikanaliz eğitimi gördü. Batı ülkeleri tarafından saygı görmesinden ötürü sosyalist Yugoslavya'da fazla baskıya maruz kalmadığını belirtmektedir. 1990 yılında Slovenya Cumhuriyeti Başkanlığı için Slovenya Liberal Demokrat Partisi'nin adayıydı.
Žižek popüler kültürün yeniden okunmasında Jacques Lacan'ın çalışmalarını kullanmasıyla ünlüdür. Şu konuları da içeren sayısız konuda yazmaktadır; ideoloji, köktendincilik, hoşgörü, politik doğruluk, küreselleşme, öznellik, insan hakları, Lenin, mit, internet, postmodernizm, çok kültürlülük, post-marksizm, David Lynch ve Alfred Hitchcock. Düşünürün sevdiği ve önerdiği filmler Hero'dan Korkunç Ivan'a kadar çeşitlilik göstermektedir. Çağdaş felsefenin görmezden gelinemeyecek önemli bir ismidir.
Žižek Sosyoloji Enstitüsü, Ljubljana Üniversitesi, Slovenya'da uzman araştırmacı olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda, burada sıralanan üniversitelerin yanı sıra başka üniversitelerde de misafir profesör olarak ders vermektedir: The University of Chicago, Columbia, London Consortium, Princeton, The New School, The European Graduate School, The University of Minnesota, The University of California, Irvine and The University of Michigan. Bugünlerde Birkbeck Institute for the Humanities Birkbeck, Londra Universitesi'nde uluslararası yönetici olarak çalışmaktadır.
Žižek 2004 yılında 26 yaşındaki Arjantinli model Analia Hounie ile ikinci evliliğini yaptı, daha önce Renata Salecl ile evliydi.
Žižek mesleğinin başlangıcında 1970'lerin Yugoslavya'sının politik ortamında engellendi. 1975'te master tezinin siyasi açıdan şüpheli görülmesinden sonra Ljubljana Üniversitesi'nde bir yer sahibi olması önlendi. Takip eden yıllarda Yugoslavya Ordusu'nda görev aldı ve sonunda Jacques Lacan'ın psikonalitik teorisine dönük kuramsal odaklanmaları olan bir grup Slovenyalı bilgin ile yakınlaştı.
Žižek'in büyük bir sosyal kuramcı olarak uluslararası tanınması 1989'da İngilizce basılan ilk kitabı The Sublime Object of Ideology'ye kadar sürdü. Žižek'in en dünya çapında en çok tartışılan kitabı The Ticklish Subject (1999), onu açıkça dekonstrüksiyonizmcilerin, Heideggercilerin, Habermascıların, bilişsel işlemlerle uğraşan bilimadamlarının, feministlerin ve Žižek'in New Age "obskürantizmciler" olarak tanımladıklarının karşısına koyar.
Žižek'in çalışma ve düşünceleri belirlemedeki sorunlardan birisi onun kuramsal konumunu çok sık olarak kitapları arasında, hatta bazen aynı kitabın farklı sayfalarında değiştirmesidir (mesela, Lacan'ın yapısalcı mı yoksa post-yapısalcı mı olduğu konusunda). Bu nedenle onu eleştiren bazı kişiler, onu tutarsızlık ve entelektüel düzey eksikliği ile suçlamaktadır. Ne var ki Ian Parker herhangi bir "Žižekyen" felsefe sistemi bulunmadığını öne sürmektedir çünkü Žižek, bütün tutarsızlığıyla beraber, bize, bizim bir tek yazardan neyi almak ve onda neye inanmak istediğimiz konusunda daha derinlemesine düşünmemiz konusunda yardımcı olmaya çalışıyor.(Parker, 2004) Aslında, Žižek'in kendisi, bir felsefecinin tavrının, bizim kendi ideolojik ön kabullerimizi sorgulamak yerine bize dünyayı anlatan Büyük Öteki gibi davranmak olmaması gerektiğini tartışarak, Jacques Lacan'ın kendi kuramlarını sürekli yenilemesini savunmaktadır. Žižek için felsefeci, soruları yanıtlamaya çalışan birisinden daha çok, eleştiren birisidir.
En son olarak Žižek Abercrombie & Fitch için hazırlanan bir katalogda yer alan Bruce Weber'in fotoğraflarına eşlik edecek bir metin yazdı. Büyük bir entelektüelin reklam metni yazmasının uygun olup olmadığı sorulduğunda, Žižek Boston Globe'a şunları söyledi: "Eğer para kazanmak için bu tür işler yapmak veya tam zamanlı çalışan Amerikalı bir akademisyen olarak imtiyazlı bir yer kapmak için kıç öpmek zorunda kalmak arasında bir seçim yapmam istenseydi böyle yerlerde yazı yazmayı seçmekten zevk alırdım!"
Kendisine dönük ters ifadelerden utanmayan ateşli ve renkli bir öğretim üyesi olarak kabul edilmektedir. Üç bölümden oluşan 'The Pervert's Guide to Cinema' belgeseli İngiltere kanalı More4'da Temmuz 2006'da yayınlandı.
Slavoj Zizek Kitapları - Eserleri
- Yamuk Bakmak
- Tarkovski
- Matrix
- İdeolojinin Yüce Nesnesi
- Zizek'ten Nükteler
- Acı Çeken Tanrı
- Şiddet
- Cinsel Olan Politik midir ?
- Ahir Zamanlarda Yaşarken
- David Lynch
- Antroposen'e Hoşgeldiniz
- Günümüz İdeolojisinden Kesitler
- Kieslowski
- Sanat
- 1968
- İmkansızı İstemek
- Hiçten Az
- Tehlikeli Rüyalar Görme Yılı
- Dünyadaki İsyanların Anlamı
- Kırılgan Temas
- Bedensiz Organlar
- Lacan Hakkında Bilmeyi Hep İstediğiniz Ama Hitchcock'a Sormaya Korktuğunuz Her Şey
- Kendini Tutamayan Boşluk
- İslam Arşivleri
- Kıyametin Versiyonları
- Antigone'nin Üç Yaşamı
- Lubitsch
- Komünist Ufuk
- Hitchcock
- Önce Trajedi Sonra Komedi
- Hegel ve Freud
- İdeolojiyi Haritalamak
- Gülünç Yücenin Sanatı: David Lynch’in Kayıp Otoban’ı Üzerine
- Zaten Yoktular
- Umutsuz Olma Cesareti
- Avrupa Ne İstiyor?
- Olumsallık Hegemonya Evrensellik
- Stalinizm ya da Stalin İnsanın İnsanlığını Nasıl Kurtardı
- Mimari Paralaks
- İdeolojinin Aile Miti
- Olumsuzla Oyalanma
- Biri Totalitarizm mi Dedi?
- Lenin Üzerine
- Gıdıklanan Özne
- Paralaks
- Adını Söylemeye Cesaret Eden Bir Sol
- Hegel ve Bağlı Beyin
- Kaybedilmiş Davaların Savunusu Adına
- Komünizm : Yeni Bir Başlangıç : Komünizm Fikri II New York Konferansı 2011
- Marx Okumak
- Ödünç Alınan Irak Çaydanlığı
- Evrensel İstisna
- Mutlak Geritepme
- Lacan: Eine Einführung
- Pandemic!
- Güpegündüz Hırsız Gibi
- Mesih Garabeti
- Lacan'ı Nasıl Okumalıyız?
Slavoj Zizek Alıntıları - Sözleri
- “Geleneksel düzenin asla geri getirilmemesi gerektiği” düşüncesinde değilsek niye devrim yapalım ki? Mao’nun yaptığı, ihlali ciddiye alarak onu törensi, oyunsu karakterinden yoksun bırakmaktır: Devrim sadece geçici bir emniyet sübabı, ertesi sabah ayılmayla sonuçlanan karnavelesk bir patlama değildir— kalıcı olması için yapılır. Dahası, bu karnavelesk askıya alma mantığı geleneksel hiyerarşik toplumlarla sınırlıdır. Kapitalizmin, özellikle de günümüzün “geç kapitalizminin tamamen kökleşmesiyle bir anlamda hâkim “normal” hayatın kendisi kendinde sürekli devrim yaparak, ters çevirmelerle, krizlerle ve yeniden icatlarla “karnavallaşmaktadır”; bu nedenle kapitalizmi “sabit” bir etik konumdan eleştirmek gittikçe daha istisnai bir hal almaktadır. Hâl böyleyken, temel ilkesi kendinde sürekli devrim yapmak olan bir düzende nasıl devrim yapacağız? Belki de günümüzün asıl sorusu budur. (Bedensiz Organlar)
- Superman III' de (filmde) çok güzel bir ayrıntı vardır : Dünyaya kızan Superman bir anlığına kötülüğe kapılır, Piza' ya uçar ve eğik kuleyi düzeltir. Gerçekte Piza'yı ilgi çekici kılan nedir? Kulenin bir şekilde "kayık" olması ve düz duramaması şeklindeki saçma olgu nedeniyle ilginçtir burası. Yapılacak en kötü şey onu düzeltmektir -bu edim Piza'yı farksızlığa geri götürür ve onu ayırt edici özelliğinden mahrum bırakır. Bu hikâyenin verdiği ders evrenseldir ve temel ontolojik sonuçlar barındırır : Bir şeyin var olması için dengeyi bozan, göze çarpan bir şeye dayanması gerekir. Kuantum kozmolojisinin bize öğrettiği gibi evren boşluktan, dengenin bozulmasından ex nihilo (hiçten) doğmuştur. (Bedensiz Organlar)
- Kısacası Amerikalılar saymaya '1'den başlarken, Avrupalılar '1'in halihazırda '0'ın yerinde durduğunu bilirler. (Evrensel İstisna)
- “Bir kredi anlaşmasına varılınca borçlu kişinin onu geri ödemesi bile beklenmiyor – borç doğrudan bir kontrol ve hükmetme yöntemi olarak görülüyor.” (Avrupa Ne İstiyor?)
- Senin bittiğin ve evrenin geri kalanının başladığı yer neresi? Veya evrenin bitip de senin başladığın yer neresi? Kendini ve doğayı kesiksiz bir bütün olarak görebilirsen sorun çözülür; özgür iradeye karşı belirlenimcilik karmaşası da böylece biter. (Zaten Yoktular)
- Hiç aşık oldunuz mu? Korkunç bir şey, öyle değil mi? İnsanı çok kırılgan yapıyor. Göğsünüzü ve kalbinizi açıyor ve birinin içeri girip sizi mahvetmesine izin veriyor. Hiçbir şeyin sizi yaralayamaması için bütün savunma mekanizmalarını inşa edip, zırhınızı kuşanıyorsunuz, sonra aptal bir insan, diğer aptallardan bir farkı olmayan aptal bir insan hayatınıza giriyor… Onlara kendinizden bir parça veriyorsunuz. Halbuki bunu istememişlerdi. Bir gün sizi öpmek ya da size gülümsemek gibi ahmakça bir şey yaptılar ve sonrasında hayatınız artık sizin olmaktan çıktı. Aşk rehin alır. İçinize girer. Sizi içerden kemirir ve sonuçta karanlıkta ağlamanıza neden olur. “Belki de sadece arkadaş olmalıyız” gibi basit bir ifade kalbinize saplanan bir cam parçasına dönüşür. Acı verir. Sadece hayalinizde değil. Sadece zihninizde değil. Ruhunuzu acıtan, içinize girip sizi parçalayan gerçek bir acıdır bu. Aşktan nefret ediyorum. (Şiddet)
- Marksist perspektifte insan üretkenliğinin esas amacı insan ihtiyaçlarının giderilmesi değildir; daha ziyade bir tür aklın kurnazlığı mantığı içinde, ihtiyaçların giderilmesi insan üretkenliğinin genişlemesi için kullanılmaktadır. (Kendini Tutamayan Boşluk)
- Başkasının mahremiyetini ihlal etmemeye özen göstermek, kolayca onun acısı karşısındaki duyarsızlığa dönüşebilir. (Kırılgan Temas)
- Femme fatale doğrudan, dilsel ve fiziksel olarak açık sözlü cinsel saldırganlıkla, doğrudan kendi kendini mallaştırma ve kendi kendini kullanmayla, "orospunun bedenindeki pezevenk" zihniyetiyle niteIenir. Ya da filmin tanıtım posterinde yazdıkları şekliyle: "Çoğu kimsenin karanlık bir yanı vardır ... Bu kadının başka hiçbir şeyi yoktu." (David Lynch)
- Mümkün olduğunca tarafsız, net ve kesin olarak ne yaptığımızın, ne yapmadığımızın mutlaka hesabını tutmalıyız. Bunu yaparsak kafamız karışık olmayacaktır. Mide bulantısına, yanılsamalara ve moral bozukluğuna katlanmayacağız. (Önce Trajedi Sonra Komedi)
- hayati olan şey aynılık beklediğimiz yerde bir farklılık olması degil, farklılık beklediğimiz yerde bir aynılık olmasıdır (Zizek'ten Nükteler)
- “Giorgio Agamben bir röportajında, ‘düşünce, umutsuz olma cesaretidir,’ demişti... En kötümser teşhisin dahi, şu meşhur tünelin sonundaki ışığı ima edip moral vererek sözünü noktaladığı tarihsel anımız için bilhassa geçerlidir bu içgörü.'' (Umutsuz Olma Cesareti)
- Huri kelimesini kullanan Kur'an, tatlı niyetine yenen ''beyaz kuru üzüm'' anlamına gelen Aramice hur kelimesini kullanan ilk Hristiyan metinlere yaslanmıştı. Önderinin vaadini sözcüğü sözcüğüne yorumladığından dolayı intihar bombası patlatıp şehit olmaya karar veren genç bir adamın neyi sözcüğü sözcüğüne yorumladığına bakalım: ''Cennet'in kapıları sizler için açılmıştır. Bal ırmaklarının kıyılarında sizleri bekleyen siyah gözlü bakireler vardır.'' ''Kendini kankalarıyla dolup taşan bir cennette bulan'' bu genç adamın ''yetmiş huri yerine bir avuç dolusu beyaz kuru üzüm geldiği'' zaman yüzünde nasıl bir ifadenin uyanacağını hayal edelim. (Zizek'ten Nükteler)
- Titanik gerçekten de bir felaketi, geminin buzdağına çarpmasını anlatan bir film mi? Tam felaket ânına dikkat edersek: Felaket tam olarak, iki genç aşığın (Leonardo di Caprio ve Kate Winslett), aşklarını cinsel ilişkiyle eksiksiz hale getirmelerinin hemen ardından, geminin güvertesine çıktıkları anda gerçekleşir. Ancak hepsi bu kadar değil: Eğer hepsi bu kadar olsaydı, felaket basitçe ikili ihlale (gayrimeşru cinsel ilişki; sınıfsal ayrımları aşmak) karşı verilmiş Kaderin cezası olurdu. Ayrıca, güverteye çıktıklarında Kate sevgilisine, tutkuyla, ertesi sabah New York’a vardıklarında, gerçek aşkıyla birlikte yaşayacağı yoksul bir hayatı, zenginlerin arasında yaşayacağı yoz bir hayata tercih edip gemiyi onunla birlikte terk edeceğini söyler. Tam da bu anda gemi, şüphesiz ki gerçek bir felaket olacak olan çiftin New York’taki birlikteliğini engellemek için buzdağına çarpar - gündelik hayatın sefaletinin aşklarının sonunu getireceğini tahmin etmek çok da zor değildir. Dolayısıyla felaket, onların aşklarını korumak için, “sonsuza dek mutlu” yaşayacakları illüzyonunu sürdürebilmek için gerçekleşir... (İdeolojinin Aile Miti)
- Birçok tuhaf ve harika şey var, Ama hiçbir şey insandan daha tuhaf bir biçimde harika değil. İnsan konuşmayı ve rüzgâr hızında düşünmeyi öğretti kendine.. (Antigone'nin Üç Yaşamı)
- Canavarsı devrim teması, yani devrimin canavar olarak resmedilmesi, muhafazakar bir unsurdur ve romanın formu (ana karakterin ölüm anındaki iti rafı) belirgin bir biçimde, Shelley’nin zamanında popüler olan muhafazakar türle ilgilidir. Ve bu za manda, tövbekar radikaller, reform önerilerinden vazgeçmelerinin ardından, evrensel özgürlük ve kardeşlik hayallerinin felakete varan sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kaldılar. (İdeolojinin Aile Miti)
- Yüce ile gülünç arasında sadece bir adımlık mesafe bulunur. (Zizek'ten Nükteler)
- 68 sonrasının kapitalizmi özgül bir iktisadi, toplumsal ve kültürel bütünlük yarattığı ölçüde, bu bütünlüğün kendisi “postmodemizm” adını haklı çıkarır. (Mimari Paralaks)
- Umarım ki, her şey yoluna girdiğinde, her şey normale döndüğünde, normallik eskisinden farklı bir anlam taşıyor olsun. (Zaten Yoktular)
- En büyük korkunuz? —Öldükten sonra dirilmek. Canınızı ne sıkar? —Aptalları mutlu görmek. Aşk nasıl bir şeydir? —Büyük bir talihsizlik. Hayatınızın aşkı? —Felsefe. Geçmişinizi değiştirebiliyor olsaydınız, neyi değiştirirdiniz? —Doğumumu. Sofokles’le aynı fikirdeyim: En büyük şans doğmamış olmaktır. Hayatın size öğrettiği en büyük ders? —Hayat, size öğretecek hiçbir şeyi olmayan aptal ve anlamsız bir şeydir. (Zaten Yoktular)