diorex
life
Dedas

İslam ve İlim - Necmettin Erbakan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İslam ve İlim kimin eseri? İslam ve İlim kitabının yazarı kimdir? İslam ve İlim konusu ve anafikri nedir? İslam ve İlim kitabı ne anlatıyor? İslam ve İlim PDF indirme linki var mı? İslam ve İlim kitabının yazarı Necmettin Erbakan kimdir? İşte İslam ve İlim kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 01.09.2022 05:00
İslam ve İlim - Necmettin Erbakan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Necmettin Erbakan

Yayın Evi: Mgv Yayınları

İSBN: 9786055000936

Sayfa Sayısı: 73

İslam ve İlim Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Önce bir defa şu suali sormağa mecburuz: Acaba hangi sebepten dolayı bütün insanlıkta ilim yavaş yavaş ilerlerken Asr-ı Saadet'le birden bire bugünkü manada hakiki ilim olmaya başlıyor? Bu başlayışın kaynağı, insanlığa bu hızı veren tılsım nedir? Bu sualin cevabını Kuran'ı Kerim'den başka bir şeye bağlamak mümkün mü? İnsanların ilim sahasındaki bu büyük inkişafların tılsımı dünya ve ahiret saadeti getiren Kuran'ı Kerim'den başka bir şey değildir.

İslam ve İlim Alıntıları - Sözleri

  • Müslümanlık dışında bir hakikat kaynağı olamaz.
  • Müslümanlar başkalarından ilmi alırken bunu kimden aldıklarını bildirmişlerdir. ... Batılılar ise kimden aldıklarını zikretmemişlerdir. Bu aldıklarını anlamak için de çok asırlar harcamak mecburiyetinde kalmışlardır.
  • Bir yahudi alimi olan Einstein ömrünün sonlarına doğru şunları söylemiştir: "Ben ömrümde uzun müddet, hakikaten bu madde ile enerji ile kuvvetler uğraşıp bir sürü hesaplar yaptım ama bütün ömrüm boyunca bunların ne olduğunu anlayamadım. Hatta size bir şey söyleyeyim. Acaba biz hesaplar yaparken madde, enerji, kuvvet gibi mefhumları kullanacağımıza bunların yerine başka mefhumları kullanmış olsaydık, acaba daha mı kolay hesap yapardık? Bunu da bilemiyorum. Yalnız hissettiğim bir şey var, o da böyle enerji, madde, kuvvet diye birbirinden ayrı üç mefhum olmadığıdır. Ben bu işte bir TEVHİD hissediyorum. Bir tek mefhum olss gerek ki bu bazen enerji haline, bazen de madde haline giriyor; bazen kuvvet haline giriyor. Fakat bunun ne olduğunu hissediyorum ama bir türlü bulamıyorum." diyor.
  • "Müminin ferasetinden korkun. Onlar Allah'ın nuruyla bakarlar."(Tirmizî, Tefsîru"l-Kur"ân, 15) Bu bakış sadece manevi sahada olmamıştır, maddi sahada da olmuştur, İslam alimlerinin ilimlere getirdikleri disiplinleri incelediğimiz zaman aklımız durur.
  • İnsanlar bilgilerin artmaya başladığı birinci nokta Asr-ı Saadettir.
  • "Rabbim, benim ilim ve anlayışımı arttır ve beni salihler zümresine ilhak et."
  • Şu batılı adam, ne biliyorsa getirsin hepsini üst üste yığsın karşımıza. "Ben şunu biliyorum." desin. Bunların hepsini üst üste koyalım; bunun bir boyu var, şu kadar. İşte onun bildiğinin hepsi bu kadardır. Hepimiz iyi biliriz ki; insanların bütün bilgisini toplasak Cenab-ı Hakk'ın sonsuz ilmi muvacehesinde denizdeki bir noktayı dahi tutmaz. Onun için bu adamın böyle bir fiyaka yapmaya aslında hakkı yok.
  • Bütün ilim tarihinde ilk defa laboratuvar kuran ilim adamıdır. İlk defa müşahede ve deney metodunu ilme getiren insandır. Hatta kendi laboratuvarında ilk sûni hücreyi yapmış insandır ki Avrupalı bugün dahi onun seviyesine ulaşamamıştır. Tabii buraya gelince aklınız durur. Ama Cabir b. Hayyan hicri 2.asırda kimya ilmini bu noktaya getiren insandır.
  • Cabir ne yapmış? Birinci dereceden denklemlerin ve ikinci dereceden denklemlerin çözümünü vermiş kitabında... Aynı zamanda üçüncü derece denklemlerinin çözümünü vermiş. ... Bu gün on asır geçmesine rağmen hala Cabirin getirdiği ilmin yerine daha iyisini getirmek mümkün olmamıştır. Hadi ilericilik yapın da görelim sizi...
  • Bettani kendisinden önceki Mısırlı alim Batlamyus'un güneşin fezada bulunmuş olduğu yerden aynı yere tekrar gelmesi için, yani bir senelik bir zamanın geçmesi için bugünkü tabirimizle arzın kendi etrafında 260 defa dönmesi lazımdır dediğini, yani bir seneyi 260 gün zannettiğini görüyor. Bettani, Batlamyus'un düşüncesinde yanıldığını, bir senenin 365 gün, 5 saat, 46 dakika, 24 saniye olduğunu söylüyor. ... Şu görmüş olduğumuz rakam bugünkü en hassas ölçü aletleriyle yapılmış olan ölçüye nazaran bir senenin hakiki müddeti bakımından sadece 2 dakika ve 22 saniye kadar farklı bir miktardır.

İslam ve İlim İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Batılıların Öğretmenleri Doğulular mı?: Doğunun batı bakışında iki temel kompleksi mevcuttur. Bu komplekslerden biri aşağılık diğeri ise üstünlük kompleksidir. Bizim tarihimizdeki ilk kompleks, osmanlının son döneminde vücut bulmuş ve cumhuriyetin ortalarına kadar da düşüncelerimize hükmetmiş olan aşağılık kompleksidir. Buna karşılık bir refleks olarak üstünlük kompleksini geliştirdik ve bu kompleks de belirli bir dönem düşüncelerimizi esir almayı başardı. Bugün de yüksek oranda almaya devam ediyor. Ülkemizde TC kurulduğundan beri aşağılık kompleksini laik çevreler temsil ederken üstünlük kompleksini ise islamcı camia temsil etti. İlkine göre “bizden hiçbir şey olmaz” iken ikincisine göre “bizim haricimizdeki kimseden bir şey olmaz” idi. Bu iki temel kabul, zaman zaman öyle güçlü politikalar belirledi ki temsilcisi iktidar olan kompleks, o dakikada aktivistlerini piyasaya sürebildi. Ve dolayısıyla ilk kompleksin aktivistleri bizleri batı karşısında alçak olduğumuza, ikinci kompleksin aktivistleri ise batının bizim karşımızda alçak olduğuna inandırmaya çalıştı. Diğer yandan geliştirilen bu inanç, siyasi oluşumlar için ziyadesiyle getiriler de sağladı. Bu yüzden her dönemde kendilerine büyük rağbet gösterildi. ... İşte bu eser, bu iki prensipten üstünlük kompleksinin ağır bastığı yahut esiri olduğu hakim düşünceden husule gelmiş diyebilirim. ... Necmettin Erbakan, taraftarlarına, batı karşısında cesaret kazandırmak ve onlara alçak olmadıklarını anlatmaya çalışıyor. İspat için ise batılı bilim adamlarına -kendisinin de cevap veremeyeceği- soruları yöneltiyor. Ve nihayet “batı bu sorulara cevap veremez” diyerek batıya karşı doğunun üstün olduğunu iddia etme cesareti gösteriyor. Oysa bu iddianın tutarlı olabilmesi için iki şey gereklidir. İlki, batının cevapsızlığına karşı doğunun bütün bu sorulara cevap verebiliyor olması, ikincisi ise doğunun da hakikat bilgisinin netliğine dair cevapsızlığına karşı mevcut araçları batıdan daha iyi kullanabiliyor olması gerekir. Maalesef her iki icap da doğuda mevcut değildir. Öyleyse Necmettin Erbakanın iddiası da pek tutarlı gözükmemektedir. Fakat eserde Necmettin Erbakan’ın haklı olduğu noktalar da yok değil. Bana göre Hoca’nın haklı olduğu husus, batıya yönelik şu kanaatidir: (Manen aktarıyorum) Batıya göre “bilim tarihinde, Antik çağdan sonra Müslümanların devri başlar. Ancak bu devir, sadece eski çağı yeni çağa taşımak suretiyle bir geçiş dönemi niteliği taşır. Dolayısıyla müslümanların bilime katkısı olmamıştır.” Oysa bu düşünce hatalıdır. Zira müslümanlar antik dönemin bilimini olduğu gibi değil, dönüştürerek almışlar ve dolayısıyla bilime farklı bir boyut kazandırmışlardır. (Ekliyorum) Hatta bugün modern bilimin temelini oluşturan -tikeller arası illiyet bağı- başlı başına müslümanların icadıdır. Diğer yandan doğuda tecrübi bilgi denilen deneyselliğe indeksli bilgi edinme metodu da özgün bir müslüman icadıdır. Zira müslümanlar metafizik alemin bilgisine din ile ulaştıklarını inandıkları için bütün çalışmalarını fiziki aleme hasretmişlerdi. Bu kısım için Necmettin Hoca’ya ziyadesiyle hak veriyorum. Ancak şurası da kabul edilmelidir: “Selefini aşan, selefini ezer.” Bu, gelişimin tabiatında vardır. Zira müslüman alimler de aynı tutumla antik dönem yunan düşünürlerini hakir görmüşlerdir. Dolayısıyla batının bugünkü tavrı gayet doğal gözükmektedir. Eğer bir gün batıyı aşabilmek kudretini ve basiretini gösterir isek doğal olarak bu hakka biz de sahip olacağız ve gereğini yerine getireceğiz. Ancak bugün, maalesef böyle bir hakkımız yok. Zira üzerinde bulunmuş olduğumuz realite, bu tavrı bize pek uygun görmemektedir. Tenkitimin tekmil ile vazifelenmesini temenni eder, eseri okuyacak arkadaşlara keyifli okumalar dilerim. (Muhammet İkbâl)

Kendinizi nerede yalnız hissederseniz orada kitaplara kapanırsınız. Güzel ve akıcı ayrıca çokça düşündürücü bir kitap İslamın ve ilimin önemini, ilmi Müslümanların nasıl bulduğunu anlatıyor. Yahudilerin, Hristiyanların Müslümanlardan aldığı ilimleri anlatıyor. Dipnot olarak ismi geçen bilim insanlarının hayatlarından bahsedilmiş. Bazı terimlerin açıklaması da dipnotta verilmiş. (꧁༺Öɱɾü Mμɧαγγεɭ༻꧂)

Müslümanların; dışarıdan bakıldığında sürekli geri kalmışlıkla itham edildiği, aşağılandığı, ilim söz konusu olduğunda kaale bile alınmadığı sanılırken, Erbakan'ın çıkıp batıya ait olduğu zannedilen tüm buluşların aslında Müslümanlar tarafından bulunduğunu ve farazi olarak değil kanıtlarıyla ortaya koyduğu bir eser. Batının taklitçiliğini 1969 yılından önce bile gözler önüne seren bu kitabı okuduğumda biraz da üzüldüm. Çünkü taklit edilen bizler, gücümüzün ve ilmimizin değerini bilmediğimiz için taklit etmeye başlamışız. Buna çok üzüldüm. Umarim bir gün farkında oluruz kendimizin... (Vuslat Dursun)

İslam ve İlim PDF indirme linki var mı?

Necmettin Erbakan - İslam ve İlim kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İslam ve İlim PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Necmettin Erbakan Kimdir?

Necmettin Erbakan 29 Ekim 1926 tarihinde Sinop Kadı Vekili Mehmet Sabri ile Kamer Hanım'ın oğlu olarak Sinop'ta dünyaya geldi. Babası Mehmet Sabri Bey, Adana'nın Kozan ve Saimbeyli bölgesinde uzun süre hüküm sürmüş olan Selçuklu Türklerinin Kozanoğulları soyundan; Annesi ise Sinop' un ileri gelen ailelerindendi. İlkokula Kayseri'de başlayan Erbakan, babasının tayininden sonra ilkokul öğrenimini Trabzon'da tamamladı. 1943 Yılında İstanbul Erkek Lisesi'ni birincilikle bitirdi. Üniversiteye sınavsız giriş hakkı kazanmasına rağmen kendisi sınava girmeyi tercih etti ve bu sınavı üstün başarıyla vererek üniversite öğrenimine ikinci sınıftan başladı. 1948 yılı yaz döneminde, İTÜ Makine Fakültesinden üstün başarı ile mezun olan Erbakan, aynı yılın 1 Temmuzunda Makine Fakültesi Motorlar Kürsüsünde asistan olarak göreve başladı. 1948 ile 1951 yılları arasında yeterlilik tezini hazırladı. Bu süreçte ders verme yetkisi sadece doçent ve profesörlere ait olmasına karşın, kendisine özel bir izin çıkarılması üzerine daha asistan iken Makine Fakültesinde ders vermeye başladı. İTÜ Erbakan'ı 1951 yılında Aachen Teknik Üniversitesinde ilmi araştırmalar yapmak, bilgi ve tecrübesini artırmak üzere Almanya'ya gönderdi. Almanya'da bulunduğu süre içerisinde Alman ordusu için araştırma yapan DVL araştırma merkezinde Profesör Schimit ile birlikte çalışmalar gerçekleştirdi ve hazırlamış olduğu doktora tezi ile Alman üniversitelerinde Doktor unvanını kullanmaya hak kazandı.

Alman Ekonomi Bakanlığı için motorların daha az yakıt kullanımı konusunda araştırmalar yapan ve bu konuda ilgili bakanlığa bir rapor sunan Erbakan'ın bu dönemde yazdığı dizel motorlarda püskürtülen yakıtın nasıl tutuştuğunu matematiksel olarak izah eden doçentlik tezi Alman ilim çevrelerinde büyük ilgi gördü. Tezin akademik dergilerde yayınlanmasının ardından, o tarihlerde Almanya'nın en büyük motor fabrikası olan DEUTZ motor fabrikalarının genel müdürü Prof. Dr. Flats tarafından Leopar tanklarının motorları ile ilgili araştırmalar yapmak üzere bu fabrikaya davet edildi. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Alman üniversitelerinde ilk Türk ilim adamı olan Erbakan, 1953'te doçentlik sınavını vermek üzere Türkiye'ye döndü ve bu sınavı başarıyla vererek henüz 27 yaşındayken Türkiye'nin en genç doçenti oldu. Araştırmalar yapmak üzere tekrar Almanya'ya giden Erbakan, burada yaklaşık 6 ay motor araştırmaları başmühendisi olarak görev yaptı. 1954-1955 yılları arasında askerlik görevini yerine getirdi.

1956 yılında Gümüş Motor A.Ş' yi kurarak burada Türkiye'nin ilk yerli motorunu üretti. 1960 yılında Ankara'da yapılan Sanayi Kongresinde Gümüş Motorun yaptığı imalatları sunan Erbakan, Türkiye'de otomobil yapımı fikrini ortaya attı ve bu fikrin o zamanın yönetimince revaç görmesi üzerine Eskişehir Demiryolları CER atölyesinde "Devrim Otomobili" adıyla ilk yerli otomobili imal etti. 1965 yılında profesör oldu. 1967 yılında Nermin Erbakan ile evlendi ve aynı yıl Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genel Sekreterliğine seçildi.

1969 yılında TOBB başkanlığına seçilen Erbakan, hükümetin seçimleri iptal etmesi nedeniyle başkanlıktan ayrılmak zorunda kaldı. Aynı yıl içinde Konya'dan bağımsız milletvekili olarak seçilerek siyasete girdi. 17 Ocak 1970'te Milli Nizam Partisini (MNP) kurdu. MNP 1971 darbesi döneminde Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılınca Erbakan 1972 yılında aynı kadroyla Milli Selamet Partisini (MSP) kurdu ve 1973 seçimlerinden %12 oy alarak 48 milletvekili ve 3 senatörle meclise girdi. 1973 seçimlerinden sonra Bülent Ecevit'in liderliğindeki CHP ile MSP hükümet ortağı oldu ve Erbakan bu hükümette devlet bakanı ve başbakan yardımcısı olarak görev yaptı. Bu dönemde Kıbrıs Harekatı'nın yapılmasını savunan Erbakan'ın harekat sonrası adanın tamamının alınması konusunda ısrarcı olması sonucu Erbakan ile Bülent Ecevit arasında görüş ayrılığı yaşandı ve 17 Kasım 1974'te CHP-MSP koalisyon hükümeti dağıldı. CHP-MSP koalisyonunun bozulmasından sonra kurulan dörtlü koalisyonda yine Başbakan yardımcılığı ve Ekonomik Kurul Başkanlığı görevlerinde bulunan Erbakan, aynı görevini 5 Haziran 1977 seçimlerinden sonra kurulan üçlü koalisyonda da devam ettirdi. 12 Eylül'de askerlerin yönetime el koyması ile bir süre İzmir Uzunada'da gözaltında tutuldu. 1982 anayasası gereğince kendisine on yıl siyaset yapma yasağı getirildi. 6 Eylül 1987'de yapılan halk oylaması neticesinde yeniden siyasete döndü ve 1983 yılında kurulmuş olan Refah Partisinin 11 Ekim 1987'de yapılan kongresinde oy birliği ile partinin genel başkanlığına getirildi. 20 Ekim 1991 seçimlerinde tekrar Konya'dan milletvekili seçildi. Erbakan siyasi hayatındaki en büyük seçim başarısını Refah Partisi başkanı olarak girdiği 1995 seçimlerinde gösterdi. Bu seçimlerde % 21.37 oy alan Refah Partisi 158 milletvekili ile birinci parti oldu. Bu seçimlerden sonra DYP ile kurduğu Refahyol hükümetinde 28 Haziran 1996'da başbakan olarak göreve başladı. 1996-1997 yılları arasındaki Başbakanlık dönemi, 28 Şubat dönemi ve post-modern müdahale olarak nitelenen süreç ile son buldu. 1998 yılında Refah Partisi'nin kapanmasıyla birlikte beş yıl siyasi yasaklı olan Erbakan, 2003 yılında bu yasağının bitmesiyle Recai Kutan başkanlığında kurulan Saadet Partisinin Genel Başkanlığına seçildi. 2004' ten sonra bir süreliğine ara verdiği bu görevine 17 Ekim 2010 tarihinde geri döndü.

Yaşının ilerlemesi ile birlikte sağlık durumu giderek kötüleşen Erbakan, tedavi gördüğü hastanede kalp yetmezliği nedeniyle 27 Şubat 2011 günü vefat etti. Türk akademik hayatında bilimsel çalışmaları ve siyaset dünyasında Milli görüş çizgisi ile iz bırakan Erbakan 3 çocuk babası idi.

Necmettin Erbakan Kitapları - Eserleri

  • Davam
  • İslam ve İlim
  • Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen
  • Arkasındakilerle ve Türkiye'nin Kayıplarıyla Darbe
  • İslam Birliği
  • Adil Ekonomik Düzen
  • Milli Görüş İktidarı: Niçin ve Nasıl
  • Erbakan Açıklıyor: Kenan Evren'in Anılarındaki Yanılgılar
  • Müsbet İlim ve İslam
  • Türkiye'nin Temel Meseleleri
  • Körfez Krizi, Emperyalizm ve Petrol
  • Milli Görüş
  • Türkiye ve Ekonomi
  • Doğu'da Batı'da İslamda Kadın
  • Prof. Dr. Necmettin Erbakan Külliyatı
  • Doğu'da, Batı'da ve İslam'da Kadın

Necmettin Erbakan Alıntıları - Sözleri

  • Bu büyük milletin Çanakkale'de bütün dünyanın birleşerek geldiği ordularına karşı kazanmış olduğu zaferi; Bizim gemilerimiz daha çok olduğu için mi kazandık? Bizim topumuz daha kuvvetli olduğu için mi kazandık? Çanakkale Zaferi'nin ne ile kazandık? Çanakkale Zaferini Seyit Çavuş'un imanı ile kazandık! (Prof. Dr. Necmettin Erbakan Külliyatı)
  • Kapitalizm beşeriyetin büyük bir bölümünü sefalete mahkum etmiştir! (Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen)
  • 54. Hükümet nasıl oldu da 100 alan memura 250 verdi? Borçla mı verdi? Zamla mı verdi? Vergi ile mi verdi? Ne bir kuruş vergi koyduk, ne bir kuruş zam yaptık, ne bir kuruş borç aldık. Tam tersine bütün borçların hepsini kestik. Havuz sistemini kurduk. Denk bütçe yaptık ve milletin parasını milletin kendisine verdik... (Prof. Dr. Necmettin Erbakan Külliyatı)
  • Devlet ve fert harcamalarında milli servetin heder olmasına sebep olan her türlü israfın kaldırılması için ciddi tedbirler alınmasına taraftarız (Prof. Dr. Necmettin Erbakan Külliyatı)
  • "Müminin ferasetinden korkun. Onlar Allah'ın nuruyla bakarlar."(Tirmizî, Tefsîru"l-Kur"ân, 15) Bu bakış sadece manevi sahada olmamıştır, maddi sahada da olmuştur, İslam alimlerinin ilimlere getirdikleri disiplinleri incelediğimiz zaman aklımız durur. (İslam ve İlim)
  • Milli Görüş, Anadolu kapılarını açan Sultan Alparslan'ın, İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmet Han'ın görüşüdür. (Milli Görüş İktidarı: Niçin ve Nasıl)
  • Müslümanlığın özü iki cümledir: "Halik'i tazim ve mahluka şefkat." (İslam Birliği)
  • 300'ler kulübüne mensup olan dünyanın en zengin 300 Siyonisti, her gün kendi aralarında internet yoluyla şifreli konferans yapı­yorlar ve bütün dünyayı tanzim ediyorlar. Söz gelimi Türkiye'nin başbakanı Sayın Tayyip Bey daha ne kadar süre başbakan ola­rak görevinde kalmalıdır? Bu gibi hususlarla ilgili kararları 300'Ier Meclisi verir. Böyle bir düzeni kurmuşlar. Pakistan'da seçim yapıl­sın mı, yapılmasın mı? Yapılan seçimi iptal edelim mi, etmeyelim mi? Bu 300'ler Meclisi bunu inceler ve karar verir. (Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen)
  • Kudüs coğrafi bir mesele degil, imani meseledir.." |Prof.Dr. NecmettinErbakan (Arkasındakilerle ve Türkiye'nin Kayıplarıyla Darbe)
  • Biz çalışmalıyız, gerçekleri milletimize ve insanlığa anlatmalıyız. Gayret ve çalışmak bizden, nusret ve zafer Allah'tandır. (Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen)
  • Müslümanlık dışında bir hakikat kaynağı olamaz. (İslam ve İlim)
  • Bu memleketlerde işveren ve devlet aynı kimsedir, işçinin kendisine tatbik edilen ücret sistemine itiraz merciî yoktur, işveren ve devlet aynı kimse olduğu için bütün sınıfsızlık iddialarına rağmen bu rejimdeki insanlarda yine bir idare eden ve idare edilenlerin zümresi tabiî olarak teşekkül etmiştir. (Doğu'da Batı'da İslamda Kadın)
  • İnsanlığa elbette saadeti getiren Müslümanlar olmuştur.Dolayısıyla her şeylerinin sahibi Müslümanlar olduğu halde Müslümanlığı bir gerilikmiş gibi göstermek ancak büyük bir cahilliğin ifadesi olabilir. (İslam Birliği)
  • Ne kuvvet, ne çoğunluk, ne imtiyaz, ne de çıkar hak sebebi olamaz. (Adil Ekonomik Düzen)
  • Bir insan kelime-i tevhidi söylediği zamanb Yarabbi! Ben senin bildirdiğin hak ve adalet ölçülerinin yeryüzünde hakim olması için bütün gücümle çalışacağım demiş olur... (Prof. Dr. Necmettin Erbakan Külliyatı)
  • Efendim: "Talebeleriniz vazifelerini iyi yapıyorlar." deyin. Nasıl derim? Sonra ahirette bunun hesabını nasıl veririm? (Milli Görüş İktidarı: Niçin ve Nasıl)
  • Cumhuriyet Tarihinin en büyük hamlesi Bizde başlattığımız hamle devam etseydi milyonlarca evladımız bugün kahvede oturacağına veya yaşadıkları illerden göç edeceğine kendi illerindeki fabrikalarda çalışma imkanı bulacaklardi... (Erbakan Açıklıyor: Kenan Evren'in Anılarındaki Yanılgılar)
  • Müslümanlık iktisadî maddiyatın yanında mutlaka maneviyatı da beraber yürütmüştür. Bu, ne Doğu'nun, ne de Batı'nın erişemeyeceği ulvî bir neticedir. (Doğu'da Batı'da İslamda Kadın)
  • Bugün vergilerin çoğu haksız bir şekilde fakir fukaraya ödettiriliyor. (Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen)
  • Biz 21 yıldan beri Türkiye'mizin ağır sanayiye sahip olması için bütün gücümüzle çalışıyoruz.Çünkü, ağır sanayiye sahip olmadan bağımsız olmak, emperyalizmin sömürüsünden kurtulmak mümkün değildir. (Erbakan Açıklıyor: Kenan Evren'in Anılarındaki Yanılgılar)

Yorum Yaz