diorex
Dedas

İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü - Cengiz Özakıncı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü kimin eseri? İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü kitabının yazarı kimdir? İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü konusu ve anafikri nedir? İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü kitabı ne anlatıyor? İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü PDF indirme linki var mı? İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü kitabının yazarı Cengiz Özakıncı kimdir? İşte İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 29.05.2022 23:00
İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü - Cengiz Özakıncı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Cengiz Özakıncı

Yayın Evi: Otopsi Yayınevi

İSBN: 9789758410040

Sayfa Sayısı: 528

İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Batının bilimsel üstünlüğünü Eski Yunan Çoktanrıcılığının, Yahudiliğinin ve Hıristiyanlığın bir başarısı olarak gösterenler, Doğunun bilimsel geriliğini tümüyle Müslümanlığa bağlamaktadırlar. Oysa Müslümanlar 827-1109 yılları arasında yeryüzünde bilimin tek öncüsü durumundaydılar; elinizdeki kitap bunun belgeleriyle dolu. Peki ama nasıl oldu da Müslümanlar 400 yıl süren bilim öncülüğünü Batıya kaptırıp batıdan bilim dilenir duruma düştüler? İşte elinizdeki kitap, bugüne dek doyurucu bir yanıt verilemeyen bu soruyu bilimsel verilere dayanarak, herkesin anlayabileceği bir dille yanıtlamaktadır...

İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü Alıntıları - Sözleri

  • Batılıların Algorism, Algorithm, Algoritma, Logaritma diye kullandıkları terimler Al-Horezmi (Harezmi) adının Latince söylenişlerinden başka bir şey değildir.
  • Din alaninda Reform, dinin ilk, düzgün, bozulmamış biçimine geri dönüş anlamına gelir, 'dini bozmak' anlamına gelmez. Bir takım İslamcılar, "İslam’da Reform olmaz, İslam’da Reform isteyen kafirdir, dinden çıkmıştır," derler. Oysa; Kur'an'da Reform olmaz, Kur'an ilk biçimdedir, bozulmamıştır; fakat Müslümanların İslam’ı yaşayışlarında Reform olur, çünkü bu alanda bozulma vardır.
  • Ünlü düşünür Machiavelli, Hristiyanlığa ateş püskürerek; “Hristiyanlık kişileri pısırıklaştırıyor, alıklaştırıyor; yazgıcı, bir lokma bir hırkacı yapıyor; bu nedenle Osmanlılardan Tokat üstüne tokat yiyoruz.” diyordu.
  • Sufiler genellikle Zühd halindedirler ki biz buna şeytanın ayartması diyoruz. Tasavvufta başlarda yalnızca dünyadan el etek çekme vardı, daha sonra, nasıl olduysa buna bir de müzik ve dans eklediler. Oysa Hazreti Muhammed’in sağlığında ne dünyadan el etek çekmek vardı ne de tef çalıp zikr ederek döne döne kendinden geçmek; Müslümanlar yalnızca imana ve İslam’a inanırlardı. Dünyadan el etek çekmek, tef çalıp döne döne kendinden geçmek bunlar hep Hazreti Muhammed’in ölümünden sonra ortaya çıkmış İslam’a yabancı şeylerdir ve saçmalıktan başka bir şey değildir. Dört halife ve din ulularının hiç birisi tasavvuf falan bilmezlerdi. Ben tasavvufu “Şeytanın Ayartması” olarak niteliyorum. İbn’ül Cevzi
  • Musevi inancına göre önce mesih gelecek, sonra İsrail devleti gelen bu mesih tarafindan kurulacaktır. Oysa bunun tersi olmuştur. İsrail devleti Musevi inancındaki mesih gelmeden önce kurulmuştur. Siyonistler, mesihin gelmesini beklemeden İsrail devletini kurduklar için, Museviliğin kurallarını çiğnemiş, dolayısıyla dinden çıkmış sayılmaktadır. Bu yüzden aşırı dinci Yahudiler Siyonizm'e düşmandır.
  • İngilizlerin ilk altın parası bir İslam Dinarı olarak basılmıştır. İsa'dan sonra 757-796 yılları arasında, Papa I. Adrian tarafından Mercia'nın Anglo Sakson Kralı yapılan Offa, Abbasi Halifesi Mansur'un bastırdığı Dinarların bir benzerini kendi adına altın para olarak bastırırken, paranın ortasına kendi adını Latin yazısıyla "Offa Rex" (Türkçesi: Kral Offa) ve adının çevresine de Arap yazısı ile Arapça "Muhammed -ur-Resulallah" (Türkçesi: Muhammed Tanrının elçisidir) sözlerini yazdırmıştır. Paranın diğer yüzünde ise Arap yazısı ile ve Arapça olarak “La ilaha illallah vahidu lâ şerike lehu” (Türkçesi: Tanrı’dan başka tapılacak yoktur, o tektir, onun eşi benzeri dengi ortağı yoktur) sözleri yazılıdır.
  • Batı dillerinde Al-Khwarezmi biçiminde yazılan El-Horezmi, adı NASA tarafından Ay’daki kraterlerden birine verilen Dünya bilim tarihi açısından çok önemli bir İslam bilginidir. El-Horezmi’nin cebir buluşları olmasaydı insanlık bugün uzaya gitmiş olmayacak ve pek çok bilimsel buluş da yapılamayacaktı. 

İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kitap arkası: Bilim tarihine Batı gözlüğüyle bakanlar, Batı’nın bugünkü bilimsel üstünlüğünü ya ‘Eski Yunan- Roma Kültür Kökeni’ne ya da ‘Yahudi-Hıristiyan Din Kökenleri’ne bağlayarak: - ‘Doğu’nun bugünkü geriliği tümüyle İslam’ın gerici bir din olmasından kaynaklanmaktadır; Doğu, İslam’dan çıkmadıkça bilimde ilerleyemez’ görüşünü yaymaktadır. Cengiz Özakıncı, bu kitabında, Müslüman toplumlara yönelik ‘Hıristiyan Misyonerliği’nin en incelmiş, en sinsi biçimi olan bu görüşü çürüterek, Batı’nın bugünkü bilimsel üstünlüğünü Yahudiliğe ya da Hıristiyanlığa değil, tümüyle Müslüman bilgin ve düşünürlere borçlu olduğu gerçeğini, hem de hiç bir Yahudi, Hıristiyan Batılı’nın yadsıyama-yacağı türden Batı kaynaklı belgelerle göstermektedir. Kitapta yer alan ve çoğunun tıpkı basımı Türkiye’de ilk kez bu kitapta yayımlanan bu unutturulmuş Batı kaynaklı belgeler bir yandan Batı’da Yahudilikten ve Hıristiyanlıktan kaynaklanan eli kanlı bilim düşmanlığının tüyler ürpertici boyutlarını apaçık gözler önüne sererken, bir yandan da 800-1100 yılları arasında Müslüman ülkelerde deneysel ve düşünsel bilimlerin doruğa tırmandığını, Batı’nın ancak Müslüman bilginlerin buluşlarını kavradıktan sonradır ki bilimsel alanda ilerlemeye başladığını kanıtlamaktadır. Kilise’nin bilim düşmanlığı ve bilim adamlarının Papalık fermanlarıyla nasıl odun ateşlerinde törenle diri diri yakıldıkları bu kitapta doğrudan Vatikan arşiv belgeleriyle ve John Foxe’un 1563’te Kraliçe I. Elisabeth’e sunduğu raporda yer alan resimlerle gözler önüne serilirken; tüm kişisoyunun ve Batılıların cebiri Müslüman bilgin Horezmi’ye; optik bilimleri, yerçekimini Newton’a değil El-Hasan’a; tıbbı, eczacılığı, otopsi yöntemlerini İbni Sina’ya, aşı uygulamasını Razi’ye; gökbilimi Zerkali’ye, Toplumbilimi İbni Haldun’a; felsefeyi mantığı İbni Rüşd’e, Farabi’ye; sezaryanla doğum yaptırmayı Biruni’ye; matematiği, fiziği, kimyayı, biyolojiyi, hepsini ama hepsini tümüyle Müslüman bilginlere borçlu olduğunu -yine Batı kaynaklı arşiv belgelerinin tıpkı basımlarından örnekler sunarak- ortaya koymaktadır. Kitabın son bölümünde "Peki ama nasıl oldu da 400 yıl boyunca Batı’ya bilim öğreten Müslümanlar, bilimin öncülüğünü Batı’ya kaptırıp, bugün Batı’dan bilim dilenir duruma düştüler?" sorusuna eğilen Özakıncı, bugüne dek doyurucu bir yanıt verilemeyen bu soruyu bilimsel verilere dayanarak, herkesin anlayabileceği bir dille açıklarken; bu kitap, aynı zamanda Hıristo-Faşist Bizans İmparatoru İkinci Manuel'in, "Muhammed vaadettiği inancı kılıçla yayma emrinden başka hangi yeniliği getirmiştir, gösterin bana?" sözlerini yineleyen Hıristo-Faşist Papa XVI. Benedict’e tokat gibi bir yanıt oluşturmaktadır. (Nurullah Çetinkaya)

Günümüzde “ilericilik, gericilik, tutuculuk” gibi kavramlar, toplumbilim terimi olmaktan çıkıp birer hakarete ya da övgüye dönüşmüş durumdalar. Mesela “tutuculuk” kavramını ele alalım. Bu sözcüğün anlamı esasında yenilikler karşısında mevcut durumunu muhafaza etme isteğidir. Ancak günümüzde, insanların, fikirlerini kabul etmeyenlere veya bir dinî inanca sahip olanlara karşı çoğu kez anlamını hesaba katmadan kullandıkları bir sözcük haline geldi. Esasında her insan bir nebze de olsa tutucudur. Çünkü benimsenen değerleri, inançları, yaşam tarzlarını terk edip yerlerine yenilerini koymak kolay değildir. Aslında bu tür tutumlar yalnızca inanç ya da yaşam tarzı ile ilgili değişikliklerde karşımıza çıkmaz. Belki de birçoğumuzun en az tutucu olmasını beklediği bilimsel camiada da aynı tutumlar söz konusu olabilmekte. Bir bilim insanının ortaya koyduğu yeni bir gözlem ya da buluş mevcut bilgiyi öyle hemen çöpe atamaz. Örneğin Kopernik’in ya da Newton’un ortaya attığı devrim niteliğindeki bilimsel çalışmalar, halihazırdaki kabulleri yarım yüzyılı aşkın bir süre değiştirememişti. Max Planck’in konuyla alakalı şu cümleleri sanırım her şeyi özetliyor: “Yeni bir bilimsel doğru, karşıt görüşü savunan bilginleri ikna edip onları aydınlatarak başarıya ulaşmaz! Yalnızca karşıt görüşü savunan bilginler birer birer öldükleri için yeni görüşten başkasını bilmeyen yepyeni bir kuşak oluşur…”* İrtica ve tutuculuk, herhangi bir millet, ırk ya da din ile özdeşleştirilemez. Yazarın dediği gibi: “İrticanın Müslüman’ı, Yahudi’si, Hristiyan’ı yoktur.”(s.162) Ortaçağ Avrupası’nın bilgisiz insanları bu konuya örnek gösterilebileceği gibi, İslam’da dört büyük halifeden biri olan Hz. Ömer’in İran’ın fethi sonrasında ele geçirilen kitapları ortadan kaldırma emri de örnek verilebilir. Ancak yine de tarihte bilimi ve bilimsel gelişimi teşvik eden Müslüman önderlerin sayısı hiç de az değildir. Hatta, çok iddialı bir cümle olsa da, İslam Bilimi olmasaydı Avrupa’da Rönesans söz konusu olamazdı. Auguste Bebel’in “Hz. Muhammed ve İslam Kültürü” adlı kitabında dediği gibi: “İslam kültür çağı olmasaydı, o upuzun ortaçağ, manevî-zihinsel alanda korkunç bir çoraklığın içinde debelenir, aşılması neredeyse olanaksız biçimde barbarlığa geri dönerdi.” Batı, bir yandan İslam’ı örnek alıyor, diğer yandan da onu taklit ediyordu. Ve bu taklit Avrupa’nın bilimsel anlamda bugünkü halini almasında önemli bir rol oynadı.Elbette o zamanlar bilimsel alanda çok etkin olmayan Batı’nın İslam Medeniyeti’nin bilimini özümsemesi bir çırpıda gerçekleşemedi. Fernand Grenard bu durumu, “Batı biraz topallayarak da olsa Müslüman bilginlerin yapıtlarını izledi.” şeklinde ifade ediyor.** Geçmişte örnek alınacak pozisyonda olan İslam Medeniyetinde bilimlerin gelişmesinde elbette dinî teşvikler de etkiliydi. Mesela Kur’an’da, insanlara evreni anlamaya çalışma vazifesi yüklenir. Ankebut Suresi’nin 20.ayeti şöyle der: “De ki: ‘Dolaşın yeryüzünü ve görün yaratılışın nasıl başladığını.(…)’ Aynı zamanda öğrenmeye ve okumaya sevk eden ayet ve hadisler de Müslüman bilim insanları için her zaman bir motivasyon kaynağıydı. Yani, bilimsel anlamda İslam’ın tutucu bir yapısı olduğu söylenemez. (Müslümanların tutumlarının İslam’ın bakış açısını göstermek zorunda olmadığı unutulmamalı.) Bu da İslam biliminin yükselişinde en az Eski Yunan-Yakındoğu kaynaklarının özümsenmesi kadar İslam’ın bilimi teşvik edici nitelikte olmasının da etkisinin olduğunu gösterir. Yazarın dediği gibi: “…başlangıç döneminden 150 yıl gibi kısa bir süre sonra böylesine görkemli bir bilimsel başarıyı yalnızca Müslümanlar gerçekleştirebilmiştir.” (s.308) Ve bu da böylesine büyük bir teşvik olmaksızın mümkün olmazdı. Peki bu bilim medeniyetinin çöküşüne sebep olan neydi? Yazar bunun büyük oranda-hatta neredeyse tamamen- Gazzâli yüzünden olduğunu düşünüyor. Mutezile çizgisinden uzaklaşan İslam dünyasının, bunun bir sonucu olarak, eskisi kadar etkin bilimsel faaliyetlerde bulunamayacağını söylüyor. Son cümlenin bana göre haklılık payı var. Ancak yine de çöküşün sebebinin tamamen Gazzâli'ye ve onun kitaplarına bağlanması bana pek mâkul gelmedi. Örneğin, kitap/kitap--130224 kitabında bu durumun ahlaki çöküşe bağlandığı düşünceyi çok daha makul bulmuştum. Kaynakça: *kitap/kitap--203540 **kitap/kitap--179780 (Zeynep Hilâl)

İslamiyetin sanat, tıp, medeniyet anlamında önünde olduğu yılları ve Avrupa karşısında nasıl bu kadar gerilediğini kusursuz bir dille anlatan tam bir başucu kitabı (Hakan Özçolak)

İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü PDF indirme linki var mı?

Cengiz Özakıncı - İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Cengiz Özakıncı Kimdir?

1954 yılında doğdu. 1979 yılında yazdığı, yayımlamasına izin verilmeyen ve basılmadan önce el konulan ilk kitabı; Marksist Açıdan Kemalist Devrim, ardından yayımladığı Yeni Demokratik İşçi Birliği, imzalı bildiriler nedeniyle yargılanarak, 5 yıl hapse mahkum edildi. Beş yıllık tutukluluğun ardından serbest kaldı. Yazmaya devam etmekte.

Cengiz Özakıncı Kitapları - Eserleri

  • Türkiye'nin Siyasi İntiharı & Yeni Osmanlı Tuzağı
  • İblisin Kıblesi
  • Dünden Bugüne Türklerde Dil ve Din
  • İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü
  • Euro Dolar Savaşı
  • Derin Yahudi - Siyon Türk Zelda
  • Neveser
  • Münevver
  • Tarih Üzerinden Psikolojik Savaş ve Atatürk Dersi
  • Dolmakalem Savaşları
  • Türk Savun Kendini - Kalemin Namusu 1
  • İrtica 1945-1999
  • Siyon - Türk Zelda
  • İletişim Çağında Aydın Kirlenmesi: Nomos ve Aydın 3

Cengiz Özakıncı Alıntıları - Sözleri

  • Petrol dünyada hangi ülkenin parasıyla satılıyorsa, o ülke tüm dünya ticaretine egemen oluyor. (Euro Dolar Savaşı)
  • 1914’te Amerikan basınında ‘Ermeni Soykırımcılığı’yla suçlanan Türklerin böyle bir suç işlemediklerini en yüksek sesle haykırdığı için ölüm tehditleri altında Amerika’dan ayrılan Osmanlı’nın Washington Büyükelçisi Ahmet Rüstem Bey, ilk adı Alfred de Bilinski olan bir Polonya’lıydı. Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal’in yanında yer alan ve Birinci Meclis’te Milletvekili olan Ahmet Rüstem Bey, Ermeni Soykırımı suçlamalarına karşı 1918’de Bern’de Fransızca olarak yayımladığı, "La Guerre Mondiale et la Question Armenienne” (“Cihan Harbi ve Türk-Ermeni Meselesi) adlı kitabının önsözünde şöyle diyordu: “Ermeni meselesinde, dünya kamuoyuna karşı Türkiye’yi savunmayı amaçlayan bu kitabı yazarken, her şeyden önce, doğduğum, pek çok iyiliğini ve nimetlerini gördüğüm bu ülkeye bağlılık duygularımı sürdürmeyi düşündüm... Bu ülkenin ve Türk halkının onurunu korumak için iki kez düelloda bile dövüştüm ve Türk-Yunan savaşına gönüllü olarak katıldım. Bu kitabı yazarken beni harekete geçiren itici gücün, yalnız ve yalnız ülkeme olan sevgim ve saygım olduğunu söylemek istiyorum.” Bugün, "Canım, Batıklar öyle söylüyorlarsa, öyledir; demek ki Ermeni soykırımı yapmışız; kabul edelim, ne var bunda, özür dileyelim,olsun bitsin, ” diyen bir takım Türk kökenli “mankurt”ların sayısının hızla çoğaldığını gördükçe, Türkleri aşağılayanları düelloya davet edecek denli gözüpek bir Türksever olan Polonya kökenli Ahmet Rüstem Bey’in, gömütünde doğrulup "Bre namussuzlar! Siz ne biçim Türksünüz! ” diye haykırdığını düşlüyorum. (Dolmakalem Savaşları)
  • Barışsever bilginlerin insanlık yararına yaptıkları hiçbir bilimsel buluş yoktur ki, dünya egemenliği için yarışan devletler, o buluşu alıp insanlığı köleleştirmekte bir araç olarak kullanmasınlar. Bu kısır döngüyü kırmadıkça, insanlık isterse havayla çalışan araçlar yapsın, birbirini boğazlamaktan kurtulamayacak. (Dolmakalem Savaşları)
  • Bir çok kuşaklardan süregelmiş en yüksek bir kültüre ve olağanüstü ciddi bir ulusal niteliğe sahip olması,Türkiye'nin en belirgin niteliklerinden biridir... Sir Granville Ryrie(Avusturalya delegesi) (Tarih Üzerinden Psikolojik Savaş ve Atatürk Dersi)
  • Evet, işte acı gerçek: Türkiye’de Müslüman kitleler, pek çoğu Kur’an’a aykırı yargılar sanki Kur’an'a uygunmuş gibi belletilerek, güdülmektedir. Kimse çıkıp da güdücülerin Kur’an’a aykırı sözlerini, davranışlarını eleştiri konusu etmemektedir. Birkaç cılız ses dışında, Müslüman kitleler ‘kılavuz kargalar’ın ardına takılmış gitmektedir. Nereye? Bu gidişi susarak izleyemeyiz. Yaradana sığınarak, savlarını Kur’an’a uygunluk bakımından tartarak uyaracağız. Kınayıcıların kınamalarından korkmayacağız. Saçmalıkları gördüğümüzde gülüp geçmeyeceğiz. Elimizle düzeltmeye gücümüz yetmiyor ise, dilimizle düzelteceğiz. Kur’an’da (Sad suresi / 44. ayet) Tanrı der ki: “Lâ tahnes!” (Sinmeyin!). Sinmeyeceğiz. (Dolmakalem Savaşları)
  • "... kurulan Cumhuriyet, ancak çağcıl yurttaşlığa dayanmakla, hangi soy, din ve mezhepten olursa olsun tüm uyruklanna eşit insan ve yurttaş hakları sağlayarak var kalabilirdi." (Türk Savun Kendini - Kalemin Namusu 1)
  • “İspanya Musevilerine Sefarod deniyor, Doğu Avrupa Musevilerine Aşkenaz deniyor. Sefarod Musevileri İspanyolcaya benzer bir dil konuşuyorlar; Ladino. Aşkenazlar ise içinde tek sözcük İbranice bulunmayan Yiddiş diye kendi geliştirdikleri bir dil kullanıyorlar. Aynı ırklardan geldikleri bile söylenir bunların. (Derin Yahudi - Siyon Türk Zelda)
  • “Kişiyi kirleten ağzından girenler değil, ağzından çıkanlardır” ( Meryemoğlu İsa ) Ağzından çıkan sözler, kişinin kirlenmesine neden olabiliyor. (Dünden Bugüne Türklerde Dil ve Din)
  • Batılıların Algorism, Algorithm, Algoritma, Logaritma diye kullandıkları terimler Al-Horezmi (Harezmi) adının Latince söylenişlerinden başka bir şey değildir. (İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü)
  • Jean Paul Satre; “ Konuşmanın amacı gördürmektir” der. Bu, sözcükler kulağa gözde görüntüye dönüştürülsünler diye iletilir, demektir. Çünkü, sözcükler görüntü yüklenmiş ses dalgalarıdır. (Dünden Bugüne Türklerde Dil ve Din)
  • Arkadaşlar abartmaz, sevgililer abartır, diyor göz kırparak. (Münevver)
  • "... Efendiler, açık ve kat’î (kesin) söylemeliyim ki, ehli İslâmî (dünyadaki bütün Müslü­manları) bir halife heyulâsile hâlâ işgal (uğraştırma) ve iğfal (kandırma) gayretinde bulunanlar, yalnız ve ancak ehli islâmın (dünyadaki bütün müslümanların) ve bilhassa (özellikle) TÜRKİYE’NİN DÜŞMANLARIDIR! Böyle bir oyuna raptı hayal eylemek de (umut bağlamak da), ancak ve ancak cehil (bilgisizlik) ve gaflet (bilinçsizlik) eseri olabilir.’’ (Türk Savun Kendini - Kalemin Namusu 1)
  • "İletişim Çağı'ndan önce, gerçekler gizlenmek yoluyla uyutulan toplumlar, İletişim Çağı'nda gerçekler gizlenemez olduğundan, artık gerçekler çarpıtarak uyutulur oldular. Gizlenemeyen gerçekler, çarpıtılarak kullanılıyor, bu karanlıktan da tiksinç bir durumdur." (İletişim Çağında Aydın Kirlenmesi: Nomos ve Aydın 3)
  • "... Orgeneral Kenan Evren’in Mart 1978’de Genelkurmay Başkanı olmasıyla birlikte ağır basacak ve Türkiye’nin federasyon sözü vermesi karşılığında Amerika, Türkiye’ye uyguladığı ambargoyu 25 Eylül 1978’de kaldıracaktı." (Türk Savun Kendini - Kalemin Namusu 1)
  • Mustafa Kemal,yalnızca bir ordu komutanı değil aynı zamanda devletler arası güçler dengesini,güçler arasındaki ilişkileri ve çelişkileri an be an izleyip,hangi zamanda ne yapılması gerektiği konusunda en doğru kararları veren bir "stratejist"ti. (Tarih Üzerinden Psikolojik Savaş ve Atatürk Dersi)
  • "ABD’de “Tek Resmi Dil: İngilizcedir”, “Vatandaş İngilizce Konuş!” demek, Demokratik Cumhuriyetçiliktir; buna karşılık Türkiye’de “Tek Resmi Dil Türkçedir”, “Vatandaş Türkçe Konuş!” derseniz, “bilileri” sizi anında “Irkçı Faşist” olarak damgalayacaktır." (Türk Savun Kendini - Kalemin Namusu 1)
  • Din alaninda Reform, dinin ilk, düzgün, bozulmamış biçimine geri dönüş anlamına gelir, 'dini bozmak' anlamına gelmez. Bir takım İslamcılar, "İslam’da Reform olmaz, İslam’da Reform isteyen kafirdir, dinden çıkmıştır," derler. Oysa; Kur'an'da Reform olmaz, Kur'an ilk biçimdedir, bozulmamıştır; fakat Müslümanların İslam’ı yaşayışlarında Reform olur, çünkü bu alanda bozulma vardır. (İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü)
  • Irak, 2000 yılı Kasım'ında ürettiği petrolü Amerikan dolarıyla satmayı bırakıp euroya geçmekle, Amerikan dolarının dünya egemenliğine, dolayısıyla dünya üzerindeki Amerikan üstünlüğüne son verecek kertede önemli, çok akıllıca bir saldırı gerçekleştirmiş. 11 Eylül'de ikiz kulelerin vurulmasından bir yıl önce gerçekleşen ve Amerikan egemenliğine ikiz kuleler saldırısından çok daha büyük zararlar verecek türden bir eylem bu. (Euro Dolar Savaşı)
  • Bir devletle yurttaşları arasındaki duygusal, manevi ve tarihi bağlar, emperyalistlerin gerçekleştirdiği psikolojik savaş yayınlarıyla, kafalar karıştırılarak, beyinler zehirlenerek kopartılabilir; fakat yurttaşla devlet arasındaki maddi, tapu ve mülkiyet bağları, ülke askeri işgale uğrayıncaya, yani tapu daireleri yabancı devletlerin eline geçinceye dek asla koparılamaz. Amerika Irak'ı işgal ettiği zaman yaptığı ilk iş tapu kayıtlarını yakmak olmuştu. İşte Irak devleti ile Irak ulusu arasındaki maddi, mülkiyet bağı o anda kopartılmıştır. Iraklılar ellerindeki tapular Amerikalılarca onaylanmadıkça kendi mülklerine yeniden sahip olamayacak artık. (Derin Yahudi - Siyon Türk Zelda)
  • Terörün kökeninde Kur’an ve İslam yoktur; kimi İslamcıları satın alarak kendi çıkarları doğrultusunda paralı asker gibi kullanan bir takım devletler vardır. (Derin Yahudi - Siyon Türk Zelda)

Yorum Yaz