İstanbul'da Bir Zürafa - Sunay Akın Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İstanbul'da Bir Zürafa kimin eseri? İstanbul'da Bir Zürafa kitabının yazarı kimdir? İstanbul'da Bir Zürafa konusu ve anafikri nedir? İstanbul'da Bir Zürafa kitabı ne anlatıyor? İstanbul'da Bir Zürafa kitabının yazarı Sunay Akın kimdir? İşte İstanbul'da Bir Zürafa kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Sunay Akın
Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9789944887595
Sayfa Sayısı: 166
İstanbul'da Bir Zürafa Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
II. Mahmut'un tahtta oturduğu 1823 yılında, İstanbul Limanı'na yanaşan bir gemiden indirilen yükler arasında, bir de zürafa vardır. Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'nın padişaha armağan olarak gönderdiği zürafa, kendisini ilk kez gören İstanbullular'ın şaşkın bakışları arasında Çinili Köşk Meydanı'na getirilir.
Zürafa, padişahın 27 Kasım günü buyurduğu fermanla görücüye çıkar. Hayvanın ağaçların yapraklarını yiyişi hayranlıkla izlenirken, Habeş Ahmet Ağa hazırladığı senaryoyu başlatmak üzere bağırır: "Zürafa müteyemmen ve mübarek bir hayvan olup onu eliyle tutarak bir kere gezdiren Müslüman yeryüzünde hiçbir zarar ve ziyan görmez." Sonra da, hayvandan çok korkan Abdi Bey'e doğru bakarak şunları söyler: "Haydi, Müslüman olan gelsin, zürafayı şöyle bir gezdirelim. Kim bu hayvanı gezdirirse cennete gidecektir."
Padişahın "memuldür" sözü üzerine kendini eller üstünde bulan Padişahın Küpeli Çavuşu Abdi Bey, zürafanın üstüne oturtulur. Abdi Bey'in yalvarmalarından, yakarmalarından korkan zavallı hayvan huysuzlanarak İshakiye Köşkü'ne doğru koşmaya başlar. Bu sırada Abdi Bey'in padişaha seslenişi duyulur: "Ahret hakkını helal eyle efendimiz. İlk menzilimiz ecel beşiğidir. İşte bindim gidiyorum. Elveda."
Büyük olasılıkla "Bindim bir alamete, gidiyorum kıyamete" sözü zürafa sırtındaki Abdi Bey tarafından söylenmiştir
İstanbul'da Bir Zürafa Alıntıları - Sözleri
- Elinde ne piyon kaldı,ne vezir,ne kale Düştü birbiri ardına atlar filler, Ama şah hâlâ ayak diremekte Yeni taşlar bulundu çünkü:Köpekler.
- İnsanın bu dünyada korkması gereken tek hayvan insandır.
- Zincirlenmiş köpekler mülkün en keskin koruyucularıdır,ilk ısırdıkları da onları zincirden kurtaranlardır.
- “Trafik işaretleri kentlerde son derece sert anlamlar taşır:Yol ver!…Taşıt Giremez!…Ü Dönüşü Yapılmaz!…Sağa Dönülmez!..Klakson Çalınmaz!…Onca kesin kararlı ve tartışılmaz uyarıdan sonra,dağ yollarında şu işaretle karşılaşmak,her zaman güldürür beni:Dikkat Geyik Çıkabilir!…”
- “Zincirlenmiş köpekler mülkün en keskin koruyucularıdır,ilk ısırdıkları da onları zincirden kurtaranlardır.”
- “Biz koşuyu kaybettikten sonra da koşan atlarız.”
- Midelerini doldurmak üzere, lokantaya dönüştürülen Kız Kulesi’nin kapısını çalanların, çalınan kapı umurunda mıdır ki?
- Biz koşuyu kaybettikten sonra da koşan atlarız.
- “İstanbul güvercinleri simitlerin fırınlardan çıkış saatini de bilirler.Malını satan bir simitçinin evine dönmeden önce tablasını silkelemesi ise gerçek bir ziyafettir güvercinler için.Melih Cevdet Anday’ın “Pencerede kopan alkış “diye tanımladığı bu kuşa Cemal Süreya’ nın ilk şiir kitabının adında da rastlarız “Üvercinka”. Cemal Süreya,güvercin kanadını kısaltarak elde eder “Üvercinka”yı.Barışı ve aşkı çağrıştıran bu kitap adının şair tarafından tercih edilişinin nedeni kelimeyi zorlayan bir şiir anlayışını benimsemesidir.”
- At eyersiz, insan eğersiz güzeldir.
- “İnsanın bu dünyada korkması gereken tek hayvan insandır.”
- Çocuklar biriktirilir dokuz ay on gün ömür boyu harcanmak için
- Kelebekler, bir baharlık yaşamları çok görülerek yakalanıp kurutulurlar koleksiyoncular tarafından. Ama onlar yine de şanslıdırlar; uçmanın tadını almışlardır hiç değilse! Kazanın içindeki nice tırtılı daha korkunç bir son bekler. İpek elde etmek isteyen insanoğlu canlı canlı haşlar kozaları. Ölen kelebek adayları suyun üstüne çıktıkça bir kepçe yardımı ile toplanırlar. Ne dersiniz altlarında ateş yakılan o kazanlar toplama kampları değil midir kelebeklerin?...
- Şairler ve yazarlar cankurtaran şoförü gibidirler. Yaşamın kulvarlarında ter akıtırlar ve ölümü geçmek için koşarlar.
- ... kırmızı şemsiye kullanmak yalnızca padişaha özgüyken, II. Mahmut bu yasağı kaldırır.
İstanbul'da Bir Zürafa İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Sunay Akın’ın ilk okuduğum kitabı:)… Birkaç ay önce haberlerde İstanbul Oyuncak Müzesinin tanıtımını izlerken Sunay Akın’ın ‘’Oyuncakları çocuklarının hayalleri çoğalsın diye değil de oyalansın diye alan anne babalara..’’ diye başlayan cümlesi ile ilk defa tanıdım yazarı. Açıkçası bir şair tarafınca açılan bir oyuncak müzesi fazlasıyla ilgimi çekti. Tabii kitaplarını okumadan gitmek istemedim müzeye. Çocukların küçücük dünyalarına bu kadar değer veren birinin elbette hayvansever olması kaçınılmazdı ki kitabı okurken hiç de şaşırmadım. İstanbul’da Bir Zürafa kitabında her kısmı ayrı bir hayvan ekseninde birleştirilmiş farklı hikaye ve denemelerden oluşuyor. Zürafa, geyik, denizatı, fok, aslan, leylek, deve, pelikan, papağan…Bu hayvanlarla ilgili bazı biyolojık bilgiler dışında tarihi, coğrafi, edebi bir çok bilgİ. Şiirler, şairler....Yazarlar, ressamlar…İdeolojık tenkitler…. Hüzün...İsyan.. Vefa…Aşk…Özlem…Her şey.. Ve hepsi de kendine has elit bir tarzla işlenmiş. Kitap öylesine bilgi dolu ki bilgi katmayan tek paragraf yok diyebilirim. Hatta kitabı okurken ilk baktığım ve merak ettiğim yazarın yaşı oldu, çünkü bu kadar bilgi için ne kadar dolu yaşansa da –araştırmacı yazar da olsa- seneler gerekli diye düşünürken yaşını görünce gerçekten çok şaşırdım. Konuların farklılığı da okuyucuyu sıkmıyor. Bilmediğim o kadar çok şey okudum ki. Mesela; bir zamanlar Kız Kulesi'ni Sunay AKIN’ın Şiir Cumhuriyeti ilan ettiğini ve şiir akşamları düzenlediğini, Che Guevara’nın bir zamanlar tıp öğrencisi olduğunu, Sezai Karakoç’un aynı zamanda yarışlara katılan bir at jokeyi olduğunu , Orhan Veli’nin şüpheli görünen ölümü üzerine yapılan otopsi öncesi elbisesinden çıkan şiiri, Cemal Süreya’nın hastanede yatan eşine her ayrı gün için gönderdiği mektupları… gibi. Eleştirmek değil belki de ama kitabın zorlandığım kısmı şu ki; paragraftan paragrafa, farklı konulara geçişi çok ani olduğu için muhtemel anlayamadığımdan aynı cümleleri tekrar tekrar okudum. Yani kalabalık ortamda yoğun vakitlerde okunmamalı bence. Gerçi sakin ve sessiz ortam ve zamanda da denedim. Ancak sayfaları tekrar okumadan tam oturtamadım çünkü çok yoğun bilgi paylaşımı var ne kadar edebi bilgilerle süslense de. Son olarak dikkatimi çeken ise, kendi siması ve kalemi gibi yumuşacık huzurlu kelimelerle ilerlerken, ideolojik eleştirilerine geldiğinde beklenmedik şekilde kelimelerin sertleşmesi ve görünmez bir kapının aniden kapandığı hissini vermesi ….. Veee.. AY HIRSIZI kitabına başlıyorum:)... (Sueda Reyyan)
Genel olarak hikayeleri çok beğenmiş olmama ve birçok yerde şaşırarak devam etme isteğime rağmen Arif Nihat Asya kısmında tadım kaçtı. ‘Seni selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım’ mısrası bence şairin Türk kültüründen uzak olduğunun değil bayrak için yapabileceklerinin sınırı olmadığını anlatıyor bize. Zira bayrak için yazılmış bir şiirde bile güvercin, kartal geçiyor. Bu adam nasıl uzak olsun Türk kültüründen ? Üstelik o güzelim mısrayı acımasızca Asya’nın aile sıcaklığından uzak oluşuna bağlamış yazar. Neredeyse özür bekleyecek Arif Nihat Asya’dan annesini ve babasını erken yaşta kaybettiği için. Acımasız bir yorum bence. (Savaş Dağ)
Kitap seçerken arka kapaktaki yazıları okuma alışkanlığım yoktur. Kitabın ismi yeterlidir benim için. İstanbul'da Bir Zürafa kitabında isim bana "fazla" geldi. Hatta o kadar fazla geldi ki, arka kapağı okuma isteğimi körükledi. Bu açıdan benim için kıymetli bir kitap diyebilirim İstanbul'da Bir Zürafa 'ya. "Arka kapağı okutan kitap" kendisi. İçerisinde pek çok bilgi yüklü vagon var. Hepsi birbirine bağlı, makinistin bulunduğu kısımda ise Zürafa var. Bu tren geçmişte bir yolculuğa çıkarıyor bizleri. O kadar geçmişe gidiyoruz ki halk zürafanın z'sini görmemiş, duymamış, bilmiyor. Hal böyle olunca da o ilk karşılaşmalar çok etkileyici olmuş. Bir halkın zürafayla ilk karşılaşması ve bu hayvana çeşitli anlamlar yüklemeye çalışması... Günümüzde tüm bilgilere bir tık ile ulaşabilme lüksüne sahip olunca neredeyse hiçbir şey bizleri etkilemiyor. Hem her şeyi biliyor hem de bilmiyoruz. Sunay Akın bu kitabında bizlere ilk defa görülen, duyulan, öğrenilen bu "yabancı" şeylerin verdiği şaşkınlığı hissettiriyor. Sizin de bir parça şaşkınlığa ihtiyacınız varsa İstanbul'da Bir Zürafa 'yla buluşmaya çıkın derim. (Sema Kutlu)
İstanbul'da Bir Zürafa PDF indirme linki var mı?
Sunay Akın - İstanbul'da Bir Zürafa kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İstanbul'da Bir Zürafa PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Sunay Akın Kimdir?
Şükrü Sunay Akın (d. 12 Eylül 1962), şair, yazar, gazeteci, araştırmacı, tiyatro oyuncusu.
12 Eylül 1962 tarihinde Trabzon'un Maçka ilçesinde doğdu (bu yüzden 18 yaşından beri doğum gününü kutlamamaktadır). Ailesi, onun daha iyi eğitim görebilmesi için, 10 yaşındayken İstanbul'a taşındı. Lise öğrenimini İstanbul Haydarpaşa Lisesi'nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Fizik Coğrafya Bölümü'nden mezun oldu.
İlk şiirini, Meteoroloji Müdürlüğü'nde çalışan bir memurun kızına yazar. Henüz 9 yaşındadır. Kızın isminin baş harflerinin dizelerini oluşturduğu şiiri, evlerinin terasında bulunan odunluk kapısının iç kısmına yazar. Kız, balkona geldiğinde odunluğun kapısını açar mahsusçuktan!. Ama şiir kızın gözüne hiçbir zaman takılmaz. Sunay Akın yıllar sonra (ki bir şairdir artık) çocukluğunun geçtiği Trabzon'a gittiğinde, sert geçen bir kışta, içindeki odunlarla birlikte kapının da sökülüp yakıldığını öğrenir. Şairin ilk şiiri "hava muhalefeti" nedeniyle kayıptır!.. 1984 yılında yayınlanan ilk şiiri de bir sobanın içinde kütürdeyen odunu anlatır! İlk şiir kitabı 1989'da "Makiler" adıyla yayınlanır. Arkadaşlarıyla birlikte 1989'da Yeni Yaprak şiir dergisini ardından, 1990 yılında da Olmaz adlı şiir dergisini çıkardı. Adını Cemal Süreyya'nın koyduğu bu kitabı "Antik Acılar, Kaza Süsü, 62 Tavşanı" izler.
1987 yılında Halil Kocagöz Şiir Ödülü'nü Noktalı Virgül adlı dosyasıyla aldı. 1990 yılında ise Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülü'nü Makiler şiiri ile kazandı.
Anlık ilhamlara dayanan ve genellikle kısa olan şiirleri, Orhan Veli'nin şiirindeki bazı özelikleri günümüzde sürdüren bir yapıya sahiptir. Ayrıca, bu tür şiirlerde genellikle rastlanmayan, yumuşak, lirik bir tonu vardır. Şiirlerinde özellikle ince yergi ögelerini kullanmadaki rahatlığı ile dikkat çeker. Cemal Süreya'nın etkisinde sürdürdüğü şiirlerde, dil oyunlarına dayalı yoğun bir alaycılık ve şaşırtma; çocuklar ve hüzünle birlikte şairin ilgi ve duyarlılığını göstermektedir.
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde ders verdi, Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde 5 yıl boyunca hem ders verdi hem ders aldı. Bu deneyimin de yardımıyla, tek kişilik oyunlar hazırlayıp oynamaya başladı. Türkiye'nin çok sayıda merkezinde ve yurtdışında (Frankfurt, Nürnberg, Londra) sayısız kez tek kişilik oyunlarını sergiledi. Halen Sunay Bey Tarihi adlı gösterisini sunmaya devam etmektedir.
23 Nisan 2005 tarihinde 11 yıldır dünyanın dört bir yanından topladığı oyuncaklarla, yıllardır hayalini kurduğu İstanbul Oyuncak Müzesi'ni Göztepe, İstanbul'da ailesine ait dört katlı tarihi bir konakta açtı. Müze, Türkiye'de türünün ilk ve tek örneği olup, Avrupa Konseyi'ne bağlı Avrupa Müze Forumu (European Museum Forum) tarafından verilmekte olan Avrupa Yılın Müzesi Ödülü'ne 2010 yılı için aday olmuştur.
TRT 2 ve CNN Türk'te "Stüdyo İstanbul", "İzler", "Akşama Doğru", "5N1K" gibi kültür sanat programları ve belgeseller hazırlayan ve bunlara katkıda bulunan Sunay Akın, TV8'de de "Gezgin Korkuluk" ve "Mahya Işıkları" adlı programları hazırlayıp sundu.
Yaşam Radyo, Radyo Kent ve Best FM'de radyo programları yaptı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Müjdat Gezen Sanat Merkezinde öğretim görevlisi olarak ders verdi.[5] Atv'de Hıncal Uluç, Haşmet Babaoğlu ve Nebil Özgentürk ile birlikte "Yaşamdan Dakikalar"da yer aldı. Skyturk360'ta "Hayat Deyince" programını sunmuştur.
Sunay Akın Kitapları - Eserleri
- Bir Çift Ayakkabı
- Geyikli Park
- Antik Acılar
- Ay Hırsızı
- İstanbul'da Bir Zürafa
- Kız Kulesi'ndeki Kızılderili
- Kırdığımız Oyuncaklar
- İstanbul'un Nazım Planı
- Onlar Hep Oradaydı
- Kalede 1 Başına
- Önce Çocuklar ve Kadınlar
- Tuncay Terzihanesi
- Ayçöreği ve Denizyıldızı
- Hayal Kahramanları
- Kule Canbazı
- Aslanlı Yol
- Kaza Süsü
- Makiler
- 62 Tavşanı
- Şiirli Yastık
- Çorap Kaçığı
- Şiir Cumhuriyeti
- Kırılan Canlar
- Veşaire...Veşaire...
- Şairler Matinesi
Sunay Akın Alıntıları - Sözleri
- "Çocukluklarını bütün bütün kaybedenler, bir daha çiçek açmak gücü bütün bütün yok olan kurumuş ağaç gibidirler. Tahtalarından maroken koltukları iskelet de yapılabilir, sobaya odun da olabilirler. Ancak bir damlacık çiçek vermezler bir daha!.." (Hayal Kahramanları)
- At eyersiz, insan eğersiz güzeldir. (İstanbul'da Bir Zürafa)
- “Merdiven çıkarken bir başkasının önüne geçmek,uğursuzluktur.Merdiven altından geçmeye kalkışmak da öyle.Bunun nedeni,merdivenlerin Tanrılara uzanan yollar olduğu inancıdır.” (Tuncay Terzihanesi)
- Anadolu'yu sömürüden kurtaran Mustafa Kemal Atatürk'ün "manevi mirasım" dediği bilim ve sanatın yolundan yürüyen beyaz kukuletalılar ile devrimlerini yok etmeye çalışan uzun boylu Gargamel arasındaki serüven Cumhuriyet tarihinde de devam etmektedir. (Hayal Kahramanları)
- “Bir müzik şövalyesidir her sokak çalgıcısı…İşsizliği,açlığı herkesin gözü önünde düelloya davet eden birer müzik şövalyesi!…” (Tuncay Terzihanesi)
- "Önünüz karanlık, farlarınızı yakınız." (Onlar Hep Oradaydı)
- "Bu ülke hepimizin ama esas siz gençlerin. Mücadeleden yılmak yok." Mustafa Kemal Atatürk (Şiirli Yastık)
- Hepimiz üşüyorduk... (Şiir Cumhuriyeti)
- Ters düşmesin diye yaşamın gerçeklerine şair olmasını istemez çocuğunun kitabı yalnızca başucunda masal okumak için eline alan bir anne (Çorap Kaçığı)
- Kadından şair olamayacağını iddia edenler, ilk aşk şiirinin bir kadın tarafından yazıldığını elbette bilmezler. (İstanbul'un Nazım Planı)
- Eşit olmadığı Söylenir insanların Aynı boyda olmayan Beş parmağı Gibi bir elin Oysa uzanır Nice yorgun Emekçinin dudağı Su dolu Avucuma Elimin Eşit olmayan Beş parmağının ucunu Getirince Biraraya (Şiir Cumhuriyeti)
- Artık dağdan dağa kaçmak istemiyorum; büyük bir antlaşma yapmak istiyorum. Taşlar eriyinceye dek tutacağım sözümü. (Kız Kulesi'ndeki Kızılderili)
- Aşırı derecede miyop olan ve gözlüğünü çıkardığı zaman "ileriyi" göremeyen Fenerbahçeli Orhan Menemencioğlu'nun lakabı "Vallah" idi. Vallah Orhan, ilk gece maçında sahaya çıkarken arkadaşlarını uyarır: "Topu bana atarken seslenin..." Kendisine pas atan arkadaşları "Orhaaan" diye bağırırken, sahada Adana şivesiyle şu ses duyulur: "Nirde?.. Nirde?.." (Ayçöreği ve Denizyıldızı)
- Değiştirilmesi önerilen ülke bayrağı Amerika Birleşik Devletleri'ninkidir. Değişimi öneren de ünlü romancı Mark Twain'den başkası değildir. Yazar şunları söyler: "Bayraktaki beyaz çizgileri siyaha boyayalım. Yıldızların yerine de kurukafa ile çapraz kemik amblemi koyalım." (Ayçöreği ve Denizyıldızı)
- Neden mi, onlara "Atatürk düşmanı" demeyeceğiz? Çünkü onlar Atatürk'ün düşmanı bile olamazlar! (Şiirli Yastık)
- Oyuncakları onun Yırtık kutuları Sarı hıyarları Ve küçük patlicanlardı. (Kırdığımız Oyuncaklar)
- Yoksul bir çocuk görsem Yağmur altında üşüyen Köprü olmak geçer Hiç değilse İçimden (Makiler)
- Heinrich Bünting'in Asya haritasında dikkatle bakmamız gereken yer, "Küçük Asya" olarak tanıttığı Anadolu'dur. Bu toprak parçasından gözümüzü ayıramayaşımızın nedeni Anadolu'nun Pegasus'un başı olarak çizilmesidir. Bu benzetme akılları elbette Nâzım Hikmet'in ünlü dizelerini getirir: Dört nala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan Bu memleket Bizim (Hayal Kahramanları)
- "Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet, Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin İstiklal." 'Benim bu milletten daima hatırlamasını istediğim ve en beğendiğim vecizeler işte bunlardır.' Mustafa Kemal Atatürk (Geyikli Park)
- Gitme kal demeni bekliyorum ama yalnızca rüzgar çekiştiriyor atkımı (62 Tavşanı)
Editör: Nasrettin Güneş