İstiklal Mahkemeleri - Ergün Aybars Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İstiklal Mahkemeleri kimin eseri? İstiklal Mahkemeleri kitabının yazarı kimdir? İstiklal Mahkemeleri konusu ve anafikri nedir? İstiklal Mahkemeleri kitabı ne anlatıyor? İstiklal Mahkemeleri PDF indirme linki var mı? İstiklal Mahkemeleri kitabının yazarı Ergün Aybars kimdir? İşte İstiklal Mahkemeleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ergün Aybars
Yayın Evi: Doğan Kitap
İSBN: 9786050915952
Sayfa Sayısı: 668
İstiklal Mahkemeleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında faaliyet gösteren İstiklal Mahkemeleri konusunda temel bir eser…
Kurtuluş Savaşı sırasında ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında faaliyet gösteren İstiklal Mahkemeleri, olağanüstü koşullarda görev yaptı. 1920-1927 yılları arasında faaliyetlerini sürdüren bu mahkemeler, gerek işleyiş biçimi gerekse aldığı kararlarla bugüne kadar pek çok tartışmaya konu oldular.
Akademik kariyerinin büyük bir kısmında bu konuyu araştıran Prof. Dr. Ergün Aybars'ın kaleme aldığı İstiklal Mahkemeleri bu alanda temel eser olarak kabul ediliyor. Fransız Devrimi'nin devrim mahkemeleri örnek alınarak oluşturulan İstiklal Mahkemelerinin kendi döneminin koşulları içinde değerlendirilmesi gerektiğini savunan Ergün Aybars, somut belgelere dayanarak kafa karıştıran birçok soruya yanıt veriyor.
-İstiklal Mahkemeleri gerçeği nedir, ne değildir?
-Bu mahkemeler nasıl bir tarihsel işlev yüklenmişlerdir?
-İstiklal Mahkemelerine yöneltilen eleştiriler ne ölçüde nesnel?
-Laik sistemin yerleşmesinde İstiklal Mahkemelerinin rolü nedir?
(Tanıtım Bülteninden)
İstiklal Mahkemeleri Alıntıları - Sözleri
- Mahkeme kurulunun oturduğu yerin arkasında "İstiklal Mahkemesi, Mücadelesinde Yalnız Allah'tan Korkar" yazısı asılıydı.
- Mahkeme üyelerinin çoğunun adları Ali olduğu için halk arasında İstiklâl Mahkemesi'ne "Dört Ali'ler Mahkemesi" deniyordu.
- Şark Istiklal Mahkemesi'nin Şeyh Said davasına ilişkin kararında ayrıca, tekke ve zaviyelerin kapatılması hususu da bulunmaktadır. Mahkeme'nin, "isyanların çıkmasında tekke ve zaviyelerin dini yapıları ve dini etkinlikleri büyük ehemmiyet arzetmektedir" diyerek, tekke ve zaviyeleri birer "menba-ı şer ve fesad yuvası" addetmesi sonucu, Savcılığın 29 Haziran 1925 tarihli tebligatıyla Isyan Bölgesi Istiklal Mahkemesi mıntıkası dahilindeki tekke ve zaviyelerin faaliyetlerine son verilmiştir.[1] Baslangıçta bir kanuna dayanmadan ve sadece Istiklal Mahkemesi'nin, "menba-ı şer ve fesad yuvası" düşüncesine dayanılarak kapatılan tekke ve zaviyeler, bu tarihten 5 ay sonra, 30 Kasım 1925 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce çıkarılan 677 sayılı kanunla ve aynı düşünceyle Türkiye genelindeki bütün tekke ve zaviyeler hükümet tarafından kapatılmıştır.[2] Tekke ve zaviye denilen dini kurumların kapatılması konusunun ilk olarak Şeyh Said ayaklanmasına ilişkin dava dosyasında yer alması ve bilahare bunların lağvedilmesinin kararlaştırılması, ayaklanmanın dini nitelikli yönünü çok berrak bir şekilde ortaya koyan bir başka faktördür.
- Osmanlı hükümeti mütarekenin hükümleri gereğince fiilen sona erdi ... İtilaf devletlerine herhangi bir bölgeyi kendi emniyetleri için işgal hakkı tanınacak, doğu bölgesinde Ermenistan kurulması kabul edilecekti. Ayrıca itilaf devletlerine işgallerde yardımcı olunacağı da öneriliyordu.
- Bütün dünyanın, Türklerin artık bağımsız yaşayamayacaklarını sandığı bir sırada, bu ulus tarihin en büyük savaşlarından birini yaparak bir mucize yaratacak ve ezilmiş toplumlara bu yolda örnek olarak, sömürge imparatorluklarının çöküşünü hazırlayacaktır.
İstiklal Mahkemeleri İncelemesi - Şahsi Yorumlar
İncelemeye başlamadan evvel, farklı yayınevlerinden çıkmış bu kitabın, sayfa sayısının bir olmadığı hususunda malûmat vereceğim. Ben kitabı Ayraç Yayınları'ndan temin edip okuduğumda, Doğan Kitap baskısı arasındaki sayfa farkını bilmiyordum. Yeni baskıya önsözü 2008 tarihinde yazılan Ayraç yayınları 464 sayfa tutarken; baskı yılı 2018 olan Doğan Kitap Yayınları' nda bu sayı 668. Aradaki 200 sayfa sansürlendimi, genişletilmiş baskı mı yapıldı diye bilmek ve bunun üzerine temin etmek isterdim. Bu eksik sayfaların eksikliğini yaşamak istemezdim. Bu ayrıntıya dikkat edersiniz. (2010 yılında Mahkemelere ait tutanaklar tasnif edilmeye başlanmış ve 2015 yılında erişime açılmıştır. Belki sebep budur) Gelelim kitabımıza... İstiklâl Mahkemeleri denince akla hemen idamlar gelir. Öyle bir tarih yazımı yapılır, öyle bir anlatılır ki sanki mahkemeye düşen idam ediliyormuş gibi. (İdamı da vicahen idam, gıyaben idam, Maslub idam, ta'liken idam olarak anlamalıyız. Diğer türlü sömürüye açık olur.) Başka ceza usulü yokmuş gibi. Peki bu mahkemelerin hassas olduğu konular nelerdi? Casusluk, ihanet, bozgunculuk, soygunculuk ve yataklık. Görevi kötüye kullanma. Hepsinden bol bol var. Düşman başına... Dikkate alınması gereken, İstiklal Mahkemeleri denince, Milli Mücadele'de çalışan 1. Ve 2. Dönem İstiklâl Mahkemeleri ve Cumhuriyet dönemi mahkemeleridir. Mahkemelerin idam dışında verdiği cezalar neler? Sürgün, dayak, zararı ödetme, görevden uzaklaştırma, kürek cezası, halk önünde teşhir, asker kaçağının yerine ailesinden birini yerine almak... Mahkemenin tahammül sınırını zorlayan yegâne suç, asker kaçaklarının ordu teçhizatı ile kaçması ve eşkiyalık için kullanması. Irza geçme, asker ailesine saldırma ve dağa kadın kaldırmak gibi eşkiyalık örnekleri. Evet, Fransız İhtilal Mahkemeleri örnek alınmıştır. Fakat onlar gibi kapalı değil, açık duruşma yapılmıştır. İdam şekli asılmak ve kurşuna dizilmek yöntemleri ile uygulanıyordu. İnfazlarda halka açıktı. (Mustafa Sağir örneği) Üyeleri Tbmm arasından seçilir ve meclise karşı sorumludurlar. Her 15 gün geçmeden yine meclise bilgi verirler. Suçlular tek tek veya toplu halde yargılanırlardı. Kararlar, vicdani kanaatlere dayanarak verilirdi. Buna rağmen delil yetersizliğinden çoğu kişi beraat etmiştir. Temyizi yoktu. Önceleri üç üyeden oluşurken daha sonra bu sayı dörde çıkarılmıştır. Her mahkeme kendi bölgesine bakar ve davalara kendi giderdi. Milli Mücadele dönemi 14 istiklal Mahkemesi görev almıştır. Zamanla kendine özgün bir yapıda gelişmiştir. "İstiklal Mahkemeleri Fransız ve Sovyet ihtilallerindeki mahkemeler gibi sınıfsal amaç gütmüyordu. Milli Mücadele ortamı içinde milli amaçla çalışıyordu." Zaman zaman siyasetin diline pelesenk olan bu konunun okunması gerektiğini, içini bir birey olarak doldurulması gerektiğini düşündüm. Uzun süre aklımdan çıkmış olmasına rağmen, Tarihin Arka Odası programını izlerken öneri kitaplardan olduğunu gördüm. Zaten İstiklâl Mahkemeleri üzerine en teferruâtlı kitap olduğundan almayı uygun gördüm. Yazar, Milli Mücadele dönemi İstiklâl Mahkemelerini doktora tezi vermiş; Cumhuriyet dönemi İstiklal Mahkemelerini de doçentlik tezi olarak vermiştir. İstiklâl Mahkemelerinin kuruluş ve işleyiş sebebini anlamak için Mondros Mütarekesi ve bunu takip eden dönemde Anadolu'nun vaziyetini bilmek gerekir. Olağanüstü zamanlarda yine olağanüstü yetkilerle donatılmış bu mahkemelerin kurulmasına etken sebepler nelerdi. Yazar, İstiklal Mahkemeleri bu düşünle araştırmış, mahkemelerden evvel genel durumla alakalı bilgiler de vermektedir. Bu, mahkemelerin kuruluşunun haklılığını ispat etmek için değil, dönemin şartlarını okuyucusuna en iyi şekilde yansıtmak için yazmıştır. Mahkemeler kurulmadan önce Anadolu'nun vaziyeti nasıldı? Devlet otoritesi bitmiş, yerel otoriteler zayıflamış, particilik ayyuka çıkmış, ekonomik ve sosyal hayat çökmüş, Anadolu halkı aç sefil yaşamaktaydı. Bir de verilen savaşların etkisi, cephe gerisinin de güvensiz olması ve sürekli isyanlar... "Mondros Mütarekesi'nin Uygulanışı ve Sonuçları" başlıklı birinci kısımda, yazar genel bir tarih bilgisi vermiş, okura dönemi yeniden hatırlatıp, kitabı sağlam temellere oturtmuş. Mütarekeyi imzalayan devletin ve halkının durumu, Milli Mücadelenin başlaması, Padişah ve hükümetin durumu, iç ayaklanmalar, düzenli ordunun kurulması ve kaçak askerler sorununa değinmiştir. "Sadece Birinci Dönem Kastamonu İstiklâl Mahkemesi'nin beş aylık bir çalışma süresi içinde yaklaşık olarak 13.500 kaçak ve bakayayı cepheye göndermiş olması, İnönü Zaferi'nin kazanılmasındaki katkının önemini açıklar." İkinci Kısımda, Hiyanet-i Vataniye Kanunu'nun çıkarılış gerekçesi, bu kanunun önemi ve uygulanıl şekline değinilmektedir. O dönem mevcut olan Harp Divanlarının ve Bidayet Mahkemelerinin, sorunlara yetişemediği ve hızlı çözüm sunamadığı anlatılmış ve İstiklal Mahkemelerinin kuruluş sebebine değinilmiştir. Üçüncü kısımda ise "Firariler Hakkında Kanun'un çıkarılması, Kanunu önemli kılan etkenlere yer verilmiş, ve mahkemelerin bölgeleri ve üyelerinin seçimi konusunda ayrıntılı bilgi sunmuştur. Milli Mücadele Dönemi İstiklal Mahkemeleri Birinci Dönem İstiklâl Mahkemeleri Ankara, Eskişehir, Isparta, Diyarbakır, Konya, Pozantı, Sivas ve Kastamonu İstiklâl Mahkemelerinin, sorunlara ve sorunların çözümüne karşı aldığı tedbirler, mahkemeler ve meclisle arasında olan telgraflar bulunmaktadır. Ankara İstiklâl Mahkemesi Kurulan İstiklâl Mahkemeleri arasında, en önemli mahkemedir. Çünkü, aralıksız çalışan tek mahkemedir. (Milli Mücadele dönemi-1922'ye kadar) Osmanlı hükümeti, Çerkes Ethem, Casus Mustafa Sağir, Kuvayı İnzibatiye ve komünist partilerin davalarına bakmıştır. Kitapta tüm davaların ne karşılık bulduğunun yanı sıra, yine bu dava konularına ait geniş bilgiler bulmaktayız. Mustafa Sağir davasına bakarken, içimin yağları eridi. Üfff... Damat Ferit Paşa ve ekibini vatandaşlıktan çıkarmış ve gıyaben idama mahkum etmiştir. İkinci dönem İstiklâl Mahkemeleri Kastamonu, Konya, Samsun, Yozgat, elcezire mahkemeleri. Mahkemelerin baktığı davalar, Pontusçuluk hareketi ve İstiklâl Mehakimi Kanunu... Altıncı kısımda, mahkemelerin baktığı suçlara ayrıntılı biçimde değinilmiş. Mahkemeler hakkında görüşler ve sonucuna değinilip, Cumhuriyet dönemi incelenmiştir. Cumhuriyet Dönemi İstiklal Mahkemeleri Mahkemenin kuruluşu Gazeteciler Davası Lütfi Fikri Bey davası Mustafa Kemal'e Suikast davası Hilafetin kaldırılması TCF Şeyh Sait Ayaklanması Takir-i Sukun Kanunu Şeyh Eyüp Davası Tekke ve Zaviyelerin kapatılması Pütürge olayı Adana Valisi Hilmi Bey davası Asker kaçakları meselesi Komünistlerin davası Şapka Kanunu Maraş Mebusu Tahsin Bey davası İzmir Suikastı Son olarak kitabı görsel açıdan zengin bulduğumu söyleyebilirim. Mahkemelerin, TCF üyelerinin (Kazım Karabekir, Refet Bele, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy) Mahkeme üyelerinin, Şeyh Sait'in yakalandıktan sonraki durumu, İzmir Suikasti sanıklarının mahkeme anındaki fotoğrafları yer almaktadır. Bu yönünü çok sevdim. Bununla kalınmamış, haritalar üzerinden isyan ve işgal bölgeleri, mahkemelerin konumları ve baktığı alanlar gösterilmiş. Kitabı öneririm. Ağır ve ayrıntılı olmasının yanında birçok sorunun cevabı bu kitapta. Keyifli okumalar. (Sergenn)
Tüm önyargı, manipulasyonlara son veren ilmî bir kitap. Mesele hukuk mu yoksa devrim parantezine mi alınmalı? Konuya buradan başlamış. Yakın tarihimizin, erken Cumhuriyet döneminin çok konuşulan ve tartışılan konularından biri olan İstiklâl Mahkemelerini akademik bir disiplinle araştırıp bu alanda bir başvuru eseri vücuda getirmiş. (Cahil)
İstiklal Mahkemeleri PDF indirme linki var mı?
Ergün Aybars - İstiklal Mahkemeleri kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İstiklal Mahkemeleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ergün Aybars Kimdir?
Ergün Aybars 1941’de İstanbul’da doğdu. Çankırı Lisesi’ni ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü’nü bitirdi. Aynı Fakülte de Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü’ne asistan oldu.
1972’de “İstiklâl Mahkemeleri 1920-1923”konulu teziyle Tarih Doktor’u oldu. 1973-1974 döneminde yedek subaylığını Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı’nda takdirname alarak tamamladı. 1976-1977 arası bir yıl süreyle araştırmaları için İngiltere’de bulundu. 1979 yılında “İstiklâl Mahkemeleri 1923-1927” konulu teziyle doçent oldu. 1980 yılında Ege Üniverisitesi Edebiyat Fakültesinde Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Doçenti olarak göreve başladı. Ege Üniversitesi Atatürk İlkeleri Bölüm Başkanlığı, Tarih Bölümü Başkanlığı, Tarih Bölümü Bnaşkanlığı ve Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 1983 yılında Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi bilim kurulu üyeliğine atandı. 1995 yılında bu üyeliğinden istifa etti.
1987 Şubat ayında Profesör olan Ergün Aybars, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Enstitüsü Müdürlüğüne atandı. Halen aynı görevini sürdürmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri Atatürk Araştırma ve Eğitim Merkezi bilim kurulu üyesidir.
Ergün Aybars Kitapları - Eserleri
- İstiklal Mahkemeleri
- Türkiye Cumhuriyeti Tarihi - 1
- Yakın Tarihimizde Anadolu Ayaklanmaları
- Yaşayan Atatürk
- Atatürkçülük ve Modernleşme
- Bir Uygarlık Örneği
Ergün Aybars Alıntıları - Sözleri
- Osmanlı hükümeti mütarekenin hükümleri gereğince fiilen sona erdi ... İtilaf devletlerine herhangi bir bölgeyi kendi emniyetleri için işgal hakkı tanınacak, doğu bölgesinde Ermenistan kurulması kabul edilecekti. Ayrıca itilaf devletlerine işgallerde yardımcı olunacağı da öneriliyordu. (İstiklal Mahkemeleri)
- Mahkeme üyelerinin çoğunun adları Ali olduğu için halk arasında İstiklâl Mahkemesi'ne "Dört Ali'ler Mahkemesi" deniyordu. (İstiklal Mahkemeleri)
- Şark Istiklal Mahkemesi'nin Şeyh Said davasına ilişkin kararında ayrıca, tekke ve zaviyelerin kapatılması hususu da bulunmaktadır. Mahkeme'nin, "isyanların çıkmasında tekke ve zaviyelerin dini yapıları ve dini etkinlikleri büyük ehemmiyet arzetmektedir" diyerek, tekke ve zaviyeleri birer "menba-ı şer ve fesad yuvası" addetmesi sonucu, Savcılığın 29 Haziran 1925 tarihli tebligatıyla Isyan Bölgesi Istiklal Mahkemesi mıntıkası dahilindeki tekke ve zaviyelerin faaliyetlerine son verilmiştir.[1] Baslangıçta bir kanuna dayanmadan ve sadece Istiklal Mahkemesi'nin, "menba-ı şer ve fesad yuvası" düşüncesine dayanılarak kapatılan tekke ve zaviyeler, bu tarihten 5 ay sonra, 30 Kasım 1925 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce çıkarılan 677 sayılı kanunla ve aynı düşünceyle Türkiye genelindeki bütün tekke ve zaviyeler hükümet tarafından kapatılmıştır.[2] Tekke ve zaviye denilen dini kurumların kapatılması konusunun ilk olarak Şeyh Said ayaklanmasına ilişkin dava dosyasında yer alması ve bilahare bunların lağvedilmesinin kararlaştırılması, ayaklanmanın dini nitelikli yönünü çok berrak bir şekilde ortaya koyan bir başka faktördür. (İstiklal Mahkemeleri)
- Bütün dünyanın, Türklerin artık bağımsız yaşayamayacaklarını sandığı bir sırada, bu ulus tarihin en büyük savaşlarından birini yaparak bir mucize yaratacak ve ezilmiş toplumlara bu yolda örnek olarak, sömürge imparatorluklarının çöküşünü hazırlayacaktır. (İstiklal Mahkemeleri)
- Mahkeme kurulunun oturduğu yerin arkasında "İstiklal Mahkemesi, Mücadelesinde Yalnız Allah'tan Korkar" yazısı asılıydı. (İstiklal Mahkemeleri)
- İktidar yetkisini, Tanrıdan alan Padişah’ın sorumluluğu da yine Tanrıya karşıdır. İktidar, Padişah'ın seçtiği Sadrazam ve Şeyhülislam tarafından yürütülmekte fakat iktidarı temsil yalnızca Padişah'a aittir. Padişah'ın yalnızca Tanrıya karşı sorumlu olması sebebiyle, onun iktidarını denetleyebilecek bir güç ve yasal bir kuruluş bulunmamaktadır. Divan, Padişah tarafından seçilmiş olduğu için onun da denetim yetkisi ve olanağı yoktur. İslam devlet ve hukuk anlayışında devletin başında bulunanların adil olması gerekmekte, adalet ilahi bir emir olarak tanımlanmakta; adaletsiz, müstebit ve müstekit olan hükümet ahlaksız olarak belirtildiğinden; Halife (veya sultan) Hak yolundan ayrıldığı takdirde şeriatın tayin ettiği hükümler içersinde kendisini hal veya kati (huruç yahut ihtilal) bütün müslümanlara vaciptir. İslam devlet anlayışına göre Osmanlı Devletinde de Padişah, devleti Şeriat'a göre idare etmek zorundaydı. Bu örgütlenmiş bir sistem değildi. Gerçi Kanuni devrinde konmuş bir kanunnamede padişah'ın doğru yoldan ayrılması durumunda ulema ve vükelanın ordu reislerini haberdar ederek Padişahı tahttan indirerek yerine "Osmanlı Hanedanından başka birisini çıkarabileceği belirtilmiştir. Ancak bu uygulamanın nasıl yapılacağı belli olmadığı gibi, zaman zaman Şeyhülislam fetvasıyla Yeniçeri ocağı tarafından başvurulan bu yöntem, hukuki de değildir. Yeniçeri ocağının bütün yenilik hareketlerine bu yöntemle karşı çıktığı göz önüne alınırsa,/iktidarın denetimi, toplumsal vicdandan doğan bir biçimde değil, ocağın ve ulemanın çıkarları doğrultusundaydı. (Atatürkçülük ve Modernleşme)