İtalyan Öyküleri - Stendhal Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İtalyan Öyküleri kimin eseri? İtalyan Öyküleri kitabının yazarı kimdir? İtalyan Öyküleri konusu ve anafikri nedir? İtalyan Öyküleri kitabı ne anlatıyor? İtalyan Öyküleri kitabının yazarı Stendhal kimdir? İşte İtalyan Öyküleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Stendhal
Çevirmen: Şenay Korkmaz
Orijinal Adı: Chroniques Italiennes
Yayın Evi: Dorlion Yayıncılık
İSBN: 9786052111581
Sayfa Sayısı: 211
İtalyan Öyküleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Asıl adı Marie-Henri Beyle´dir. ´´Stendhal´´ mahlasıyla tanınmıştır. 1793´te Grenoble´da doğan Stendhal, 1842´de Paris´te ölmüştür. Gençliğinde orduya katıldıysa da askerlik yaşamının kendisine göre olmadığını anlayıp Paris´e dönmüştür. Tiyatro ve felsefeyle ilgilenmiştir. Aşık olduğu bir kadının peşinden gittiği İtalya´da uzun yıllar kalmış ve buradayken yazı çalışmalarına başlamıştır. Stendhal, üslup sahibi, romanda tahlile çok yer veren, ruh hallerinin gözleminde büyük başarı gösteren, mantık yapısı çok kuvvetli bir yazardır. Romantizmin romanda kurucusu olarak kendinden sonra gelen yazarları çok etkilemiş, kendi alanında bir akım açmıştır. Stendhal´ın değeri ölümünden sonraki dönemlerde anlaşılmıştır.
Gezi, anı, deneme, hikaye roman türünde eserleri vardır
İtalyan Öyküleri Alıntıları - Sözleri
- Gerçekten, sevda beni çocuklaştırıyor! Ah, Yarabbi! Akıl danışacak bir dostum niçin yok ? Iki dakika önce iğrenç gördüğüm bir girişimi, iki dakika sonra gayet kusursuz buluyorum..
- Tanrı beni yaşamımı yönetmeye gücüm yetmeyecek kadar düşünceden yoksun bırakmış! Yaşamım hiç kimseye yaramadı, ne bana ne de başkasına.
- “...mutluluğu görünce zavallı oldum.”
- “Güzel olmayan şeylere güzel adlar vererek kendimizi aldatmamız boşunadır.”
İtalyan Öyküleri İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Stendhal'ın ölümünden sonra, 1855'te bir cilt olarak Chroniques Italiennes adi ile yayımlanmıştır. Yazılışı 1832 tarihinde olmakla birlikte, hikayeler 1530 yılı civarında geçiyor. Kitapta beş farklı hikaye geciyor, geçmişe dair, belge niteliğindeki el yazmalari incelenerek yazilmis. Stendhal bu el yazılarını temin etmek için bir servet dökmüş ve bir editör gibi hikayeleri derlemiş kendi düşüncelerini de ekleyerek ve bazı bölümlerini de günümüz okuyucusu için gereksiz detayları içerdiği icin dışarıda bırakarak kendi devrinin üç yüz yıl önceki italya'sını anlamak açısından oldukça faydalı sayılabilecek bu kitabını oluşturmuştur. Ilgili donemlerin İtalya’sının soylularının, kilisenin ve ordu mensuplarının ülkenin kaos ortamında yaşadıkları dramları anlatıyor bize. Fransız bir yazarın italya'ya bu kadar düşkün olması da hayli ilginç bir konu. Gerci ben de Italya'ya cok düşkün olduğum için bu kitabı cok severek okudum. Yalniz Stendal'in da dediği gibi dokunaklı,akıcı bir üslup aramayın. "Gerçek,dolambacsiz,son derece karanlık ve Sisto Quinto'nun papaligi zamanında(1585) dünyayı uğraştıran olaylara ve düşüncelere anistirmalarla dolu o eski Italyan üslubunun çevirisinde,güzel çağdaş edebiyattan ve her türlü sınırlamadan kurtulmuş yüzyılımızın düşüncelerinden eser bulunmaması için uğraştım" (Cawla)
Kitabın Yazarı Stendhal Kimdir?
Daha çok mahlası Stendhal ile bilinen Fransız Realist yazar.
Marie-Henri Beyle (23 Ocak 1783, Grenoble 23 Mart 1842, Paris), daha çok mahlası Stendhal ile bilinen Fransız Realist yazar. Marie-Henri Beyle, Grenoble'da 23 Ocak 1783 tarihinde burjuva bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası avukat Cherubin Beyle, annesi Hanriette Gagnon'dur. Çok sevdiği annesi 1790 yılında, Stendhal henüz yedi yaşındayken öldü. Stendhal, disiplinli ve muhafazakar kimseler olan teyzesinin babasının etkisi altında büyüdü. 1796'da Grenoble'da bir okula girdiyse de, 30 Ekim 1799'da askeri okulun giriş sınavına katılmak için Paris'teki, kuzeninin de çalışıyor olduğu Savaş Bakanlığı'na gitti. Ertesi yıl ağır süvari birliğinde teğmen olarak İtalya'ya gitti. Bu seyahati sırasında Dimenico Cimarosa ve Gioachino Rossini'nin müziğini ve Vittorio Alfieri'nin eserlerini tanıması için bir fırsat oldu. 1801'de ise Napolyon Bonapart'ın ordusunda görev alarak İtalya seferine çıktı. Bu sefer sırasında bir komutanın asistanı olarak Brescia'da üç ay kaldı ve bu sırada soylu ailelerin evlerinde bulundu; ki bu sürenin onun hayatında ne kadar önemli bir yer tuttuğu, sonradan yayınlanan günlüklerinden anlaşılmaktadır. Yine bu zamanlarda yerel dergilerin yazarlarıyla tanışıp Romantik edebiyatı öğrendi. 1802'de bu bölgeden ayrılarak Almanya, Avusturya ve Rusya'da bazı askeri görevlerde bulundu, ama asla savaşa katılmadı. Aynı yıl, hayatı boyunca aşık olduğu onlarca kadından ilki olan Madame Rebuffel'in peşinden Marsilya'ya gitti. Orada ticarete atıldıysa da başarısız oldu. Bu ve bunu takip eden olayların ve yılların, Kırmızı ve Siyah romanının baş karakteri Julien Sorel'in karakterinin detaylarının çizilmesine büyük katkı sağladığı düşünülmektedir. 1812'de Napolyon ile birlikte Rus seferine katıldı ve Moskova'nın baştan sonra yanışına şahit oldu. Napolyon'un büyük ordusundan sağ kalmayı başaran az sayıdaki askerden olan Stendhal, notlarının önemli bir kısmını, ordu Rusya'dan geri çekilirken kaybetti. Ayrıca o zamana kadar yüzlerce takma isim kullanan yazar, Stendhal ismini bu sıralarda seçmiştir. 1814'te Napolyon'un düşüşünden sonra Milano'ya yerleşmiş ve burada da Angéla Pietragrua'ya aşık olmuştur. Ertesi yıl Parma'yı ziyaret etmiş ve bu seyahati, üçüncü romanı olan Parma Manastırı'na ilham kaynağı olmuştur. 1817'de ise İtalya'daki izlenimlerini anlatan ve İtalya'ya olan hayranlığının simgesine dönüşen Roma, Napoli ve Floransa kitabını yazmıştır. 1818'de Napolyon'un Hayatı'nı yazmaya başlamıştır. Bu sırada da mutsuz bir aşk yaşayacağı Mathilde Dembowski ile tanışmıştır. 1821'de ise yasadışı bir İtalyan örgütüne üye olduğu suçlamasıyla Milano'dan uzaklaştırılmıştır. Stendhal bunun üzerine Batı Avrupa'yı dolaşmaya başlamıştır. Bu yolculuklar sırasındaki tecrübeleri, düşünceleri ve hisler, sonradan yazacağı romanların ana şeklini oluşturmuştur. 1827'de ilk roman Armance'ı, üç yıl sonra da Kırmızı ve Siyah'ı yazmıştır. 1831'de ise Trieste'ye giderek bir süre konsolosluk yapmıştır. 1839'da Parma Manastırı'nı yazmayı bitirdikten sonra, gençliğinde yaptığı İtalya seyahatlerinden birinde kaptığı frengi hastalığı etkilerini göstermeye başlamıştır. 1841'de geçici bir felce uğramış, daha sonradan da birçok benzer sıkıntılar yaşamıştır. Ve Paris sokaklarında yürürken bayılıp kaldırım kenarına yığılmasından birkaç saat sonra, 1842 yılının 22 Mart'ı 23 Mart'a bağlayan gecesinde vefat etmiştir. Mezarı Montmarte Mezarlığı'ndadır.
Stendhal Kitapları - Eserleri
- Kırmızı ve Siyah
- Parma Manastırı
- Aşka Dair
- Armance
- Lamiel
- İtalya Hikayeleri 1
- Kızıl ve Kara 2. Cilt
- İtalyan Öyküleri
- İtalya Hikayeleri II
- Féder ya da Paragöz Koca
- Vittoria Accoramboni
- Racine ve Shakespeare
- Lamiel 1
- Aşk İksiri
- Vanina Vanini
- Lamiel 2
- Kırmızı Ve Siyah
- Henri Brulard'ın Yaşamı
- La Badessa Di Castro
- Rome, Naples and Florence
- Selected Journalism
- The Life of Rossini
- The Lives of Haydn, Mozart and Metastasio
- Travels in the South of France
Stendhal Alıntıları - Sözleri
- ... Aşkın benim için mümkün olup olmadığını bilmek istiyorum. Kendi kendimin efendisi değil miyim? Kime haksızlık ettim? Hangi sözüme ihanet ettim?.. (Lamiel)
- Büyük aşkların hayatta birer kazadan başka bir şey olmadığını kabul etmelisiniz, bu kazayı da sadece yüce gönüllüler yaşar. (Kızıl ve Kara 2. Cilt)
- Orada sıradan sözlere o kadar alışılmıştır ki biraz özgün bir söz kabalık olarak görülür. Konuşurken yeni bir şey söyleyense yandı. FAUBLAS (Kızıl ve Kara 2. Cilt)
- ... Fédor, o anda, Lamiel'i sevmemek için bütün gücüyle çabaladı, fakat onu bir daha görmemeye gücünün yetmeyeceğini hissetti; çünkü ancak beraber oldukları zaman yaşadığını anlayabiliyordu... (Lamiel)
- ...Yüzünde ışıl ışıl renkler olan, ama baloya gidiyorum diye allık sürme aptallığını gösteren,on altısında bir kızdı sanki... (Kırmızı Ve Siyah)
- Hepimizin alışkanlıkları var, vaktiniz varken kırın alışkanlıkları çünkü bize hediye edilmiş olan, bozukluklara karşı hoşnutsuzluk duyabilme hassaslığı bir süre sonra yok olacak. (Racine ve Shakespeare)
- Ne yazık ki anneciğim, tüm insanları görmek de üzüntü veriyor bana. Dünyada yalnız seni seviyorum ben." (Armance)
- 1795'lerde yazma düşüncelerimden söz etseydim ve aklı başında bir insan, “Her gün iki saat yazın... Esinli ya da esinsiz” deseydi bana, aptalca esinlenmeyi beklediğim on yılımı kurtarırdı bu söz. (Henri Brulard'ın Yaşamı)
- ... Her Tanrı'nın kulu aşkı en büyük mutlulukmuş gibi övüyor, komedilerde durmadan aşktan bahsediliyor, trajedilerde aşk uğruna canlarına kıyıyorlar; bana gelince, âşığımın bana kul köle olmasını isterdim, ama çeyrek saatin sonunda onu yanımdan uzaklaştırırdım... (Lamiel)
- Kırk beş yaşındaki bir kadın toplumda nasıl görülür? Sert ve hakettiğinin altında bir şekilde; Kadınlar yirmi yaşında övülür, kırk yaşında terkedilir. (Aşka Dair)
- Yaşamım boyunca o kadar çok okudum ki gözlerim benden merhamet dilemeye başladı. (Féder ya da Paragöz Koca)
- Söz insana düşüncesini gizlemek için verildi. (Kırmızı ve Siyah)
- ‘En çok muhtaç olduğun şey, kendini bağışlamasını öğrenmek,’ (Parma Manastırı)
- "Hoşçakal." (Lamiel 1)
- Ne denli acı duyduğumu Tanrı bilir... Acımı hiç kimseye belli etmiyorum. (Armance)
- Yararcılık, yararcılığa hayranlık. (Kızıl ve Kara 2. Cilt)
- Kısacası, o mutlu olmazsa ben de mutlu olamam. (Parma Manastırı)
- Senin suyun susuzluğumu gidermiyor.. (Kırmızı ve Siyah)
- ... bu son anılara hep pişmanlık karışıyor. (Kırmızı ve Siyah)
- Kırk beş yaşındaki bir kadın toplumda nasıl görülür? Sert ve hakettiğinin altında bir şekilde; Kadınlar yirmi yaşında övülür, kırk yaşında terkedilir. (Aşka Dair)