diorex
sampiyon

İthaka'ya Yolculuk - Demir Özlü Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İthaka'ya Yolculuk kimin eseri? İthaka'ya Yolculuk kitabının yazarı kimdir? İthaka'ya Yolculuk konusu ve anafikri nedir? İthaka'ya Yolculuk kitabı ne anlatıyor? İthaka'ya Yolculuk kitabının yazarı Demir Özlü kimdir? İşte İthaka'ya Yolculuk kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 27.02.2022 06:00
İthaka'ya Yolculuk - Demir Özlü Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Demir Özlü

Yayın Evi: Dünya Yayıncılık

İSBN: 9789753042338

Sayfa Sayısı: 216

İthaka'ya Yolculuk Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Demir Özlü'nün öykü ve romanlarında okuru alıp sürükleyen şiirli bir hava duyulur. İstanbul'un sokakları, köşeleri, insanları sorunları elle tutulurcasına yaşatılır. Bireyci bir tutum değildir bu, yazarın kendi kişiliğinde bir toplumu yaşatmasıdır. Hepimizi olabiliriz İthaka'ya ulaşmak isteyen, çaresizlikle, tüm ilkgençlik aşklarını, yaşantısını, özlemlerini gerilerde bırakıp yabancı ülkelere kaçan, kaçmak, gitmek zorunda kalan kişi. Bir yazar başka ne ister? Okurunu kendi dünyasına çekmek, ona kendi serüvenini yaşatmak, sevdirmek..."

- Oktay Akbal

(Tanıtım Yazısı'ndan)

İthaka'ya Yolculuk Alıntıları - Sözleri

  • Yaşamak, birçok seyi görerek, sadece olanakları bir bir tüketerek, yaşamı elden kaçırmaktan başka neydi ki?
  • Kentini yitirmiş bir insan için, artık mutlu olabileceği bir yer yoktur yeryüzünde. Kim bilir, belki o, artık, bir daha ele geçirmemek üzere yitirmiştir kendisini de.
  • Beş yaşından daha küçüktüm ve eski İstanbul’un taş döşeli Sokağı’nda, sokak satıcılarının sesleri ile uyandığımda -pencerelerden başlarını uzatmış, satıcılarla konuşan komşu kadınlar vardı -yaşam, satıcıların gezici tezgahlarındaki cicili bicili şeyler gibi, sonrasız, ışıklı bir şenlik gibi görünüyordu bana.
  • Ithaka' ya yolculuk , Fransız yeni romani çevresinde eleştirmenlerle ve gazetecilerin yarattıkları bir deyimle bir "anti-romandir.
  • Hepsinin gidecek bir yeri var; sizse sadece gelecek yolculuğu düşüneceksiniz : Nereye doğru ?
  • Böylece içinde yasaya yasaya kentler de bir labirentte mi dönüşüyor ?
  • Ulysses' in o uzun yolculguna dönüşmüş olan hayatim
  • "Ölümün de, yaşamın da birbirinden kesin olarak ayrılmadığı, ama ikisinden de kötü, her şeyin sonsuz bir yabancılık duyurmaya dönüştüğü bitimsiz bir zaman parçası içinde - tükenmeyen, donuk gün ışığından mı bu?- acı çekerken buldum kendimi."
  • "Nasıl başlar yaşam? Nasıl sona erer?"
  • "Beckett'in kahramanları gibi kendi çöp tenekelerimizde ya da orada burada sürünerek yaşıyoruz biz. Kim tersini ileri sürebilir ki? Hangi hayat çok parıltılıdır ya da mutlulukla doludur?"
  • Sanki seyretmek için gelmiştim bu dünyaya. Seyrediyordum işte. Seyrettim ve şimdi anlatıyorum. Bütün yaptığım bu.
  • ... yaşam, satıcıların gezici tezgâhlarındaki cicili bicili şeyler gibi, sonrasız, ışıklı bir şenlik gibi görünüyordu bana.
  • İnsan yurdundan ayrı düştükten sonra, daha önce de birkaç kez söylediğim gibi, her şey bir yarı gerçektir artık onun için.
  • Kuşkusuz insanlar, gizli hayatlarıyla ortalıktaki hayatlarını birbirinden ayırmayı, çoğunlukla da ikili bir rol oynamayı öğrenmişlerdir.
  • "O yıl, bahar aylarında yapılan seçimle, iktidar da değişmişti. Bunun seçim yoluyla ilk iktidar değişikliği olduğu söylenip duruyordu. 'Beyaz İhtilal' adı verilen bu değişiklik, genel olarak büyük bir değişimin muştulayıcısı gibiydi. Ama bir yıl sonra, yüzlerce 'komünist' tutuklandı."

İthaka'ya Yolculuk İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kitap; yazarın sürgündeki ilk yıllarında geldiği kente bakışı, orada hissettiklerini anlatmasıyla başlıyor. Sonrasında daha çok çocukluk yıllarındaki anılarını anlatıyor. Anlatım tekniği olarak Robert Pinget'nin bir romanında, cinayet olayının sorgulanmasında kullandığı soruşturma  yöntemini kullandığını belirtiyor, yazar. Yazar, 1979'da İsveç'e yerleştikten bir yıl sonra vatandaşlıktan çıkarılmış ve Türkiye'ye ancak 1989 yılında dönebilmiş. Belki de bu zorunlu gidiş nedeniyle yerleştiği kuzey ülkesindeki izlenimleri, hisleri genelde duyduklarımdan hayli farklı. Örneğin kuzey ülkelerinin yaz mevsimine hep imrenmişimdir, o "beyaz geceler"i hep çok güzel hayal etmişimdir ama yazar bundan yakınıyor, geceyi özlüyordu. Bunun yanında  iklimden duyduğu rahatsızlıktan yakınıyor, güneşi özlediğinden de bahsediyordu, insanların yalnızlığına değiniyordu arada hatta insanların yokluğuna.. İstanbul'da, İzmir'de geçirdiği çocukluk ve gençlik yıllarının ardından birçok yönden ona soğuk ve insansız gelen bu kentin sokaklarında çizdiği yürüyüş yollarını anlatıyor. Çocukluğunun ve gençliğinin anılarını anlatırken  dönemin yaşam tarzına, insanların yaşayışına da tanık oluyorsunuz. Birden fazla yerde geçen olaylar o dönemlerde farklı yerlerin farklı özelliklerini de görmemizi sağlıyor. Ancak yine de anlatının baş unsuru yazarın düşünceleri ve hissettikleri olarak kalıyor. Okuması keyifli, anlatımı yoğun bir kitaptı ama bazı bölümlerde başladığınız cümle ara sözle kesilip ara söz içinde açılan parantezle ayrı bir açıklamaya geçiyor sonra cümleye devam ettiğinizde başını kaçırdığınız hissini yaratıyor. En azından ben çoğu cümleye başlayıp açıklamaları bitirince başa dönmek ve bu kez açıklamaları atlayarak yeniden okumak durumunda kaldım. Bir bölümde sıkça kullanılan bu labirentli cümleler sonrasında yerini daha anlaşılır cümlelere bırakıyor ama elbette bizi terk etmiyor ki - belki biraz iddialı olacak ama- bence yazarın üslubunu oluşturan, bizi onun dünyasına çeken, yazarın duygularını paylaşmanızı sağlayan cümle yapıları bunlar. Tezer Özlü'nün ağabeyinin bir kitabını okumak benim için anlamlıydı. Tezer Özlü'nün kitaplarını okurken hissettiğim o keyfin ardına gizlenen kasvet burada da vardı. Bu durum aileden mi geliyor yoksa dönemden mi emin olamadım. Keyifli okumalar dilerim. (Amy Pond)

Bir şehirlerarası yolculuk okuyoruz Demir Ozlu' den yine. Eğer bir gün ısveç ve kuzey ülkelerine giderseniz yaninizda kent / şehir haritası değil ; demir ozlu kitaplari olsun ... Yazarın da bahsettiği gibi bizi insanları sevdiren şehirler ve issiz sessizlikleridir. Buluşmaya saatler kaldı Izmir de... Sorularim, onlar da hazir, tabi ki öykülerde ... (İbrahim Demiröz)

İçinde yaşadığımız kentler , bütün bu işleyen yaşam bizden önce yapılmıştı ve hiçbir somut katkımız yoktu ona (sayfa 18 ) Ama öyle sanıyorum ki kentini yitirmiş bir insan için , artık mutlu olabileceği bir yer yoktur yeryüzünde (sayfa 154 ) (Neslihan Svn)

Kitabın Yazarı Demir Özlü Kimdir?

Demir Özlü (d. 9 Eylül 1935, Vefa, Fatih), öykü ve roman yazarı Tezer Özlü'nün ağabeyidir.

Ödemiş İstiklâl İlkokulu, Ödemiş Ortaokulu, İstanbul Kabataş Erkek Lisesi'nde (1953) okudu. İlk şiiri Kabataş Lisesi öğrencilerinin çıkardığı Dönüm Dergisi ve daha sonra Türk Dili dergisinde yayınlandı. 1959 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1961-1962 arası Paris'te Sorbonne Üniversitesi'nde Felsefe okuduktan sonra Türkiye'ye dönerek İstanbul Üniversitesi Hukuk Felsefesi ve Metodoloji Kürsüsü'nde 4 yıl asistanlık yaptı. Siyasal eylemleri nedeniyle işine son verilince avukatlık yapmaya başladı. 1969'da "Sakıncalı" olarak askere gitti ve yedeksubaylık hakkı elinden alınarak Muş'ta çavuş olarak askerlik görevini tamamladı.1971'deki askeri müdahaleden sonra bir süre tutuklu kaldı. 1979'da Stokholm'e yerleşti. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra vatandaşlıktan çıkarıldı. Türkiye'ye 1989'da dönebildi. Bu tarihten beri Stokholm ve İstanbul'da yaşıyor. İlk şiiri Kabataş Lisesi öğrencilerinin çıkardığı Dönüm, daha sonra Türk Dili dergisinde yayınlandı. Öykü, deneme, eleştiri ve çevirileri Mavi, A, Pazar Postası, Yeni Ufuklar, Soyut, Somut, Yeni Edebiyat, Gösteri ve Adam Öykü dergilerinde yayınlandı. 1980'den sonra roman, anlatı, anı ve gezi kitaplarına ağırlık verdi.

Demir Özlü Kitapları - Eserleri

  • İşte Senin Hayatın
  • Bir Beyoğlu Düşü
  • Bir Küçükburjuvanın Gençlik Yılları -
  • Bir Beyoğlu Düşü - Berlin'de Sanrı - Kanallar
  • Önünde Boş Bir Uzam
  • Güvercinler ve Matmazeller-Düş Öykü

  • Tatlı Bir Eylül
  • İthaka'ya Yolculuk
  • Bunaltı
  • Bir Yaz Mevsimi Romansı
  • Borges'in Kaplanları
  • Paris Günleri
  • Berlin'de Sanrı

  • Bir Uzun Sonbahar
  • Kendi Evine Varamamak
  • Dalgalar
  • Berlin Güncesi 1989 İlkbaharı
  • Kanal Kentlerinde
  • Geçen Yaz Kentte Kızlar
  • Stockholm Öyküleri

  • Kanallar
  • İstanbul Büyüsü
  • Aşk ve Poster
  • Ne Mutlu, Ulysses Gibi...
  • Balkur'da Akşam Yemeği
  • Sürgün Küçük Bulutlar
  • Amerika 1954

  • Sürgünde On Yıl
  • Soluma
  • Öteki Günler Gibi Bir Gün
  • Paris Güncesi
  • Samuel Beckett'in Terzisi
  • Şapka, Deniz Kıyısı ve Yüz

Demir Özlü Alıntıları - Sözleri

  • Yaşadığımız dünyada aşka yer var mıydı ki? (Önünde Boş Bir Uzam)
  • "Ne kadar derin olursa olsun, usul usul kazacaksın toprağı, açacaksın yürüyeceğin yolu. Çünkü tek bir kişi de olsan çoğunluksun sen." (Öteki Günler Gibi Bir Gün)
  • İnsan yurdundan ayrı düştükten sonra, daha önce de birkaç kez söylediğim gibi, her şey bir yarı gerçektir artık onun için. (İthaka'ya Yolculuk)
  • Kentini yitirmiş bir insan için, artık mutlu olabileceği bir yer yoktur yeryüzünde. Kim bilir, belki o, artık, bir daha ele geçirmemek üzere yitirmiştir kendisini de. (İthaka'ya Yolculuk)
  • “insan eğreti dokunuşlarla yaşadığı, kendine büsbütün yabancı bir ülkede kendi varlığını nasıl bulabilir? o güne kadar görmediği bir sokağa rastlamaktan mutluluk duysa da. düşlerimde kendi evimi arıyorum. kendi evime varmak amacım. o ev artık yokluğa karışmış olsa da.” (Kendi Evine Varamamak)
  • Beni içten içe çok sevdiğini sanıyorum. Onun için de -belki- çekici yanları olan bir ilişkiydi ilişkimiz. Ben de bütün bütüne aşığım ona. Onu bırakıyorum ama sonra yakın ya da uzak bir gün onsuz yapamayacağımı anlarsam nerede bulabileceğim onu? Acıyla kıvranacağım. Her şeyimi yitirmiş gibi olacağım. Aşkın içindeyim çünkü. Çıkılamaz aşkın içinde. Bilinçli yaşamı aşar o. Bilmiyor muyum bunu? (Güvercinler ve Matmazeller-Düş Öykü)

  • ''Yalnızsınız bu kentte.Ne olursa olsun,karınız da olsa,çocuğunuz da olsa yalnızsınız.Geceler,kışın çok karanlık oluyor ve çok koyu bir karanlık bastırıyor.Güneş çok uzaklara çekilmiş çünkü.'' (Sürgün Küçük Bulutlar)
  • Düşler dalga dalga geliyor şimdi, denizin dalgaları gibi, sakin bir denizin, unutuşun, yarı uykunun dalgaları bunlar. (Öteki Günler Gibi Bir Gün)
  • Sabahleyin Ferid Edgü ve Ataman Dalaman telefon etti. (Berlin Güncesi 1989 İlkbaharı)
  • Böyleydi bu ülkede yaşam. Rastlantılara bağlıydı. (İşte Senin Hayatın)
  • "Oturduğumuz tahta ev yok anne" dedi. "Ama yandaki tahta evi kapısından tanıdım. O büyük ev aynen duruyor. Karşıdaki hamam da." Annesi dalgın bir gülümseme ile : "Burdur" dedi. "Demek Burdur' a gittin." (Dalgalar)
  • Felsefesiziikten ötürü baş döndürücü bir kimlik bunalımı içerisindeyiz. Ne liberali gerçekten liberal olan, ne sosyal de­mokratı gerçekten sosyal demokrat olan bir maketler toplu­munda yaşıyoruz sanki. (Borges'in Kaplanları)
  • Yalnızlığım içinde, bütün kazandığımı sandığım bilgiye ve değere karşılık, bir hiç sayıyordum kendimi. İçimdeki o uzayıp duran boşluğu, sokaklarla, insanlarla, dışımda olan varlıklarla dolduracaktım. (Bunaltı)

  • Zengin çocuklarında bulunan bir özellikle seni kiskirtiyordu (Bir Küçükburjuvanın Gençlik Yılları -)
  • Güneş çıkma girişiminde bulunduysa da çıkamadı. (Berlin Güncesi 1989 İlkbaharı)
  • "Sanki bir sanrı başlıyordu, içimden gelen gizli bir çağrı belirsiz, çalkantılı, kavranmaz bir istek yokluğa götürüyordu beni." (Kendi Evine Varamamak)
  • Yaşamımın bütün dönemlerinde beni durduran bir yetkili karşıma çıkmadı dersem, yalan söylemiş olurum. (Kendi Evine Varamamak)
  • "Napar bu kız?" diye sordum. "Hiçbir şey yapmaz. Sıkılır" dedi. (Bir Uzun Sonbahar)
  • Bir an önce bu gemi kalksa da kur­tulsam bu bataklıktan. (Paris Güncesi)
  • Artık hiçbir şey avutamaz beni, kendimi kandırabileceğim bir şey yok. (Kanallar)

Yorum Yaz