diorex

İyi Dilekler Ülkesi - Hamdi Koç Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İyi Dilekler Ülkesi kimin eseri? İyi Dilekler Ülkesi kitabının yazarı kimdir? İyi Dilekler Ülkesi konusu ve anafikri nedir? İyi Dilekler Ülkesi kitabı ne anlatıyor? İyi Dilekler Ülkesi kitabının yazarı Hamdi Koç kimdir? İşte İyi Dilekler Ülkesi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 25.02.2022 00:00
İyi Dilekler Ülkesi - Hamdi Koç Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Hamdi Koç

Yayın Evi: Doğan Kitap

İSBN: 9786051111643

Sayfa Sayısı: 382

İyi Dilekler Ülkesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Hergün gazetesinin hayatımda ayrı bir yeri vardır. Beni ilk o gördü. Beni o yarattı bile diyebilirim. Bugün neysem, diye bilirim ki, bir ölçüde Hergün sayesindedir. Unutulup gitmeye mahkûm bir adamken bir seri katil, nihayet bir kötülük dehası olduğumu o fark etti; anlamaya, tanımaya ve tanıtmaya çalıştı beni; Nişantaşının, Beşiktaşın, Yıldızın cereyanlı dar sokaklarında, dik yokuşlarında, soğuk ve yağmurlu gölgeliklerinde kurbanını bekleyen beni."

İyi Dilekler Ülkesi Alıntıları - Sözleri

  • Yeni bir tutku duyunca ya da bir ikinci varoluş, bir yeniden doğuş, bir ayağa kalkış, bir kendine geliş, bir geri dönüş şansı yakalayınca ona sarılmak gerekir.
  • Tek istediğim serbest kalmaktı. Serbest. Başka hiçbir şey değil. Sadece serbest. O zaman da söyledim. Dinlemediler. Benim suçum değildi. Dinleselerdi. Ben söyledim. Açıkça söyledim. Ben yokum, dedim, bırakıyorum, gidiyorum, beni unutun. Hayır. Yoluma çıktılar. Ölenler oldu. Benim suçum değildi. Gitmek isteyen birini tutamazsın. Tutmaya çalışmamalısın. Galiba şaka yapıyorum, yorgunum da ondan yapıyorum sandılar. Biraz dinlen, tatil yap, bir sevgili bul, geçer, dediler. Belki onların da suçu değildi. Alışkın değildiler. Çünkü nerede görülmüş her şeye sahip olan birinin sahip olduğu her şeyi bıraktığı, çekip gittiği? “Ben yokum.” Evet. Kulağa hoş geliyor. Var olduğunu söylemenin en şaşırtıcı biçimi. Şimdi düşününce, bunu söyleyebilmiş ve serbest kalmayı ısrarla istemiş olmamı şaşırtıcı buluyorum. Aynı çabayı tekrar gösteremezdim, gibime geliyor. Çünkü yorucu. Hayatta sadece bir kez denenebilecek bir girişim. Tercihen, gençlikte denenmeli. Kendini dinletmeyi, dinletecek sesi çıkarmayı becerebileceğin yaşlarda. Ayağına dolaşacak, uykunu kaçıracak olanlara karşı elindeki silahları gözünü kırpmadan kullanma cesaretin varken. Uzun bir yol ve hızlı bir yolculuk oldu. Memnunum. Yola çıktım ve yapmam gerekeni yaptım. Kaza da yaptım. Kaza da atlattım. Önüme çıkan her yola saptım, serbestçe. Bir tarih yazdım, hiçbir şey yapmadıysam. Şimdi nihayet, anlaşılacağıma inanıyorum. Yani dinleneceğime ve anlayışla karşılanacağıma. Umudum var. İlginizi çekeceğim. Çekip götüreceğim ilginizi ve sizi, yanım sıra. Beni bırakamayacaksınız. Bırakmak isteyecek, ama bırakamayacaksınız. Çünkü ben yaşayan tek serbest adamım. Serbestçe konuşan, serbestçe ilerleyen bir adam. İçinden güçlü duygular gelen ve en önemlisi, kendini engellemeyen bir adam. Abartmıyorum. Hayatta abarttığım şeyler oldu ama bu onlardan değil. Kendimi abartmaya dayanamazdım. Abartılmamış halim bile zaten yeterince abartılı duruyor. Değil oysa, ama öyle duruyor. Belki hormonlarla bir ilgisi vardır, abartılı duruşun ya da içgüdülerle ya da genlerle ama asla ifadeyle değil. O zamana kadar sadece söylenenleri yapan bir adamdım. Yaptıklarım değerlendirilsin, aferin densin diye bekledim. Beklediğim oldu. Değerim bilindi; takdir edildim, teşvik edildim. Değerim arttı. Kazancım da. Faydam da. Önem bile kazanıp vazgeçilmez adam oldum bir küçük dünyada. Ama sonra bir gün, bundan iki yıl filan önce, otuz yaşımı yeni bitirmiştim, sanırım zamandan hızlı yaşlanıyordum, bittiğini hissettim. Gerçekten. Kulağımla duydum. “Bitti!” dedi içimden bir ses ve sonra devam edemez oldum. Öyle, durduk yerde, çok değil birkaç gün içinde ve sonunda, bitti! O sabah uyandım, kalktım ama o an yatağın kenarına yığılıp kaldım. Öyle oldu. O zaman duydum. Şaşırmadım. Ben şaşırmam. Şaşırmamayı bilerek doğmuşum. Başarım biraz da oradan gelir. Her durumda öyle sakinimdir ki, sanki geleceği okuya okuya geleceğe ilerlerim. O yüzden korktuğum, telaşlandığım, yılgınlığa düştüğüm olmamıştır profesyonel hayatımda. Şaşırmadım ve dedim ki, bittiyse bitti! Ne yapalım, buraya kadarmış! Yine de kulağıma bitişi fısıldayan sesin samimiyetini sınamak için bir iki devam etme girişiminde bulundum, askerdeki moral hocalarının ya da şirketteki genel müdürün o aşağılık gaza getirme tarzında. Hadi aslanım! Ha gayret! Sen yaparsın! Yaptım. Ama olmadı. Olmayacağını önceden görerek yaptım, sırf ileride denemedim dememek için. Yatağın kenarına geri oturdum ve o gün oradan kalkmadım. Perdenin arkasından göğü seyrettim, karşı damdaki aylak kuşları, kiremitlerin düzensiz dizilişlerini, antenlerin yorgun konuşmalarını. Çok geçmeden telefon çaldı. Telefon yanımdaydı, yatağın başucundaki sehpanın üstünde. Uzun uzun çaldı. Cevap vermedim. Tekrar tekrar çaldı. Cevap vermedim. Sonunda sesten rahatsız olmaya başladım. Ahizeyi kaldırdım. Öylece tuttum, kucağımda. Kulağıma götürmedim. Artık bir şey duymak istemiyordum. Hele soru, asla. Şirketten aradıklarını biliyordum. Neredesin? Neden gelmedin? Ne zaman geleceksin? diyeceklerini biliyordum. Onlarla konuşmadım. Telefonu bıraktım. Kucağımdan yere düştü. Artık kimsenin bana soru sormasına izin vermeyeceğimi o sırada anladım. Vermedim de, bir daha. Yargıç bile bana soru soramadı. Sormak için ayağa kalkmamı bekledi. Kalkmadım. Bunun üzerine, “Ayağa kalk!” diye bağırdı. “Hadi oradan!” dedim. “İstiyorsan kendin kalk.” Böyle dedim ve delice kahramanlığıma kahramanlık kattım.
  • Yargıç bile bana soru soramadı. Sormak için ayağa kalkmamı bekledi. Kalkmadım. Bunun üzerine, “Ayağa kalk!” diye bağırdı. “Hadi oradan!” dedim. “İstiyorsan kendin kalk.” Böyle dedim ve delice kahramanlığıma kahramanlık kattım.
  • Zaten sokak sayısız küçük oyunla insanın aklını çelip duruyordu; belki bütün hayat sokakta geçen bir rüyaydı ve hayatı geçirmenin tek yolu sokağa çıkmak ve yürümeye başlamaktı.
  • Hayatım beni istediğim yere getirmedi, ama hayatımın hikayesi beni istediğim yere getirecek. Başarısızlığın böyle bir başarı, hayal kırıklığının böyle bir hayal değeri var.
  • Ruh hapsedilmiş, bir gurur ve telkin hücresine, sımsıkı. Ama şeklini bulmaya çalışıyor. Rahatsız, kıpırdanıp duruyor, olmak için. Gerginlik oradan.
  • Yara açan, yara kapatan şarkılar. İnsanların hüzünde mutluluk bulabildiği, o hüzünlü mutluluktan çıkan soylu bir dirençlilik içinde birbirlerine ve hayata sarıldıkları zamanlar.
  • Gerçek, en büyük, en korkunç yalanımızdır.

İyi Dilekler Ülkesi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Hamdi Koç okurken sıkça hissettiğim konunun değil daha çok anlatımın önemli olduğu düşüncesi yine bütün kitap boyunca hakimdi. Öyle ki başkası tarafından da anlatılabilecek, klişe sayılabilir derecede ütopik olmaya çalışan, başkasının kaleminden çıksa belki aksiyon özentisi ya da polisiye taklidi gibi gelebilecek bir konu öylesine bir kara mizahla, öyle kendine has, şahsına münhasır bir üslüpla, gerçekten güldürürken düşünderebilecek şekilde anlatılıyor ki; hikayenin sonunda "tam olarak n'oldu şimdi?" diye çekincede kalırken, bir yandan da "ne kadar da derin düşündük! Aferin bize!" diye kendimizi tasdiklerken buluyoruz yine kendimizi. Ciddi bir siyasi hiciv örneği. Enteresan bir psikoterapötik karakter seçimi. Spoiler vermeden daha fazla ayrıntıya giremiyorum incelemede. Okuyan tanışınız olursa dedikodusu yapılabilecek, kitap kulüplerinde çok güzel tartışılacak bir kitap ama... (Duygu Danacı)

mükemmel bir siyasi hiciv arıyorsanız işte size müthiş bir öneri. iyi dilekler ülkesi. acaba ülkemizdeki siyasilerin geçtiği yollar da bunlar mı diye düşünmeden edemiyorsunuz. tahsin yücel ustalığında saramago kalitesinde bir kitap iyi dilekler ülkesi. (ALA)

Kitabın Yazarı Hamdi Koç Kimdir?

Hamdi Koç, (d. 1963) Türk yazar ve çevirmendir Hamdi Koç, 1963'de Ordu`nun Fatsa ilçesinde doğdu. Kabataş Lisesi'nde başladığı lise öğrenimini Şişli Lisesi'nde tamamladı. Bir süre ODTÜ’de okudu, ardından İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Hokka dergisinin yayın kurulunda bulundu. Shakespeare, Faulkner, Beckett ve Joyce’dan çeviriler yaptı. İlk romanı olan Çocuk Ölümü Şarkıları 1992’de yayımlandı.

Hamdi Koç Kitapları - Eserleri

  • Melekler Erkek Olur
  • Çıplak ve Yalnız
  • Yalnız Kaldınız, Peyami Bey!
  • Çiçeklerin Tanrısı
  • Bir Eski Kocanın Öğleden Sonrası
  • İyi Dilekler Ülkesi

  • Kalpten Parçalar
  • Çocuk Ölümü Şarkıları
  • Rüyalarıma Giren Kadın

Hamdi Koç Alıntıları - Sözleri

  • Birbirimizin boş bakışlarında cevap arayarak sustuk. (Yalnız Kaldınız, Peyami Bey!)
  • " Çok çekmişsin be abi, dedi usulca. Boşver, dedim. Düşününce öyle geliyor da, yaşarken yaşadık gitti işte. " (Çıplak ve Yalnız)
  • "Tüm büyük yazarlar içinde büyüklüğü en zor yakalanacak yazar." (Rüyalarıma Giren Kadın)
  • Ey unutulmuş, ey gözden düşmüş ben! tanrıların soytarısı olmuş ben ey! Bu kaçıncı hayal kırıklığıydı, bu kaçıncı aldanış! (Çocuk Ölümü Şarkıları)
  • Kitabımı ancak başka bir kitaba bakmak için bırakabilirdim. (Melekler Erkek Olur)
  • Yazarın ilk kitabıymış. Eğer onunla ilk bu romanıyla tanışsaydım, muhtemelen diğer kitaplarını okumaz ve çok şey kaçırmış olurdum. Yazık olurdu yani... İlk karşılaşmanızsa eğer diye yazıyorum, üslubu farklı evet ama öyle çok da matah değilmiş, diye düşünüyorsanız, düşünmeyin, diğer kitapları için bir şans daha tanıyın kendinize... Hamdi Koç ikinci şansı hakediyor. (Çocuk Ölümü Şarkıları)

  • Her şey bırakılabilir, ya da uzağa itilebilirdi; her şeyden vazgeçilebilirdi. (Bir Eski Kocanın Öğleden Sonrası)
  • Yaşadığımız için niye hiç sevinmedik? (Melekler Erkek Olur)
  • "Hayatı iyice dinlendirilmiş, yıllanmış bir viskiye benzetmeme izin verirseniz, efendim" dedi, "size hayatın karanlığı sevdiğini söyleyebilirim. " (Çiçeklerin Tanrısı)
  • “İnsan gitmeden çay filan demler, kahve yapıp bırakır, bir şey yapar; çok öküzdü bu Lale.” (Çiçeklerin Tanrısı)
  • Gece. Bir uyanış, bir vazgeçiş rüyası. (Melekler Erkek Olur)
  • Niye o durumlara düşmek, o kadar acı çekmek zorundaydın, hem de öyle lüzumsuz sebepler için? (Rüyalarıma Giren Kadın)
  • Kötü biri olsa bahsi çok geçerdi. Birinden fazlaca bahsediliyorsa ya kötüdür ya zengindir. (Çıplak ve Yalnız)

  • Birini mutlu etmek kendimizi mutlu etmenin anahtarı olabilir. Bütün umabileceğimiz, iyi bir rastlantıya iyi bir cevap vermek ve beklemektir. (Kalpten Parçalar)
  • Beraber yaşayamamıştık ama beraber ölebilirdik. Bazen insan varlığının manası olabileceğine inanmalı. (Yalnız Kaldınız, Peyami Bey!)
  • Ölmeyen tek aşk ilk aşktır.Kimsenin öldüremeyeceği,intihar da etse kendini öldüremeyecek tek aşk. (Çiçeklerin Tanrısı)
  • O sabah bana gelişi yetişkinlik hayatım boyunca aldığım en güzel iltifattı, kendimi alabildiğine gururlu ve cesur hissettim. (Çıplak ve Yalnız)
  • Ayakta duracak halim bile olmadığı halde yürüyecek gücü kendimde buldum. Yarattım o gücü, hiç yoktan, öfkeden yarattım. (Bir Eski Kocanın Öğleden Sonrası)
  • Başlangıcımızı çiziyor, asıl başlangıcımızı. Sonu çizenin de o olacağı, hatta bir son olacağı ve o sonun sadece benim sonum olacağı o zaman hiç aklıma gelmiyor. (Çocuk Ölümü Şarkıları)
  • Geceyi atlatmak insanın inancını tazeliyordu. (Bir Eski Kocanın Öğleden Sonrası)

Yorum Yaz