Kaçakçı Şahan - Bekir Yıldız Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kaçakçı Şahan kimin eseri? Kaçakçı Şahan kitabının yazarı kimdir? Kaçakçı Şahan konusu ve anafikri nedir? Kaçakçı Şahan kitabı ne anlatıyor? Kaçakçı Şahan PDF indirme linki var mı? Kaçakçı Şahan kitabının yazarı Bekir Yıldız kimdir? İşte Kaçakçı Şahan kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Bekir Yıldız
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9789752898998
Sayfa Sayısı: 80
Kaçakçı Şahan Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Şahan'ın hayatı şimdi yokla var arasındaydı. Toprağa basan ayağında hayat, havada korkuyla titreyen öteki ayağında ise ölüme, yok olmaya hazırlanış vardı. Üç beş saniyelik duraklamadan sonra havadaki ayağını da toprağın karanlık suratına koydu. Bekledi. Şimdi iki ayağının altında ölüm yoktu. Sevinir gibi oldu. Fakat bu sevinci, inceden esen yel, hemencecik ötelere taşıdı sanki."
Kaçakçı Şahan'da Anadolu halkının sonu gelmez yoksulluğunu, ezilişini ve bunlara rağmen kaybetmediği umudunu anlatıyor. Kitapta yer alan öykülerde; ağalık sistemine başkaldırıştan, erkek egemen toplumlardaki kadın imgesine, ekmek parası uğruna vatanını, ailesini terk edip gâvur topraklarından medet umulmasına kadar çeşitli olaylarla kırsal kesimin hayatta kalma mücadelesi gözler önüne serilip okuyucuya adeta ibretlik yaşam kesitleri sunuluyor.
Kitaba adını veren "Kaçakçı Şahan" adlı öyküde ise, fukaralığın ölüm korkusunu yenisini ve yoksulluğun çaresiz bıraktığı bir babanın oğlu karşısındaki aczini gözler önüne seren Bekir Yıldız, edebiyatın başka yaşamları aktarmadaki gücünü bir kez daha gösteriyor okurlara.
Kaçakçı Şahan Alıntıları - Sözleri
- "Desene kız elif, anan devenin büyüğünü ahırda unutmuş."
- Hepsinin gözü, toprağa ve kana bölenmiş Şahan'ın üzerindeydi. Ama pek azının aklı buradaydı. Çoğu, kendi içlerindeki öz mezarlarıyla konuşuyor, dertleşiyordu. Kiminin yüreği, baba, kardeş ya da oğlunun ateşiyle tutuşmuştu.
- "Yoksulluk yere girsin."
- Askerliğini büyük bir kentte yapmıştı. Oradaki insanları ilk kez gördüğünde şaşırmış gerçek insan neslinin kendileri, mi yoksa büyük kentlerdeki insanların mı olduğunu uzun bir zaman çözmemişti.
- Kış mevsimlerinde, koca adamları ürkütüp kıyısından baktırmayan Fırat şimdi el kadar çocukların ayakları altında çiğneniyordu.
- Gaffar, mutlulukların böylesi ufalandığı bir mevsimde, dağların, denizlerin ötesindeki bilmediği fakat duyduğu yeni bir dünyayı önce gönlünde kabartıyor sonra da aklında zaptetmeye çabalıyordu.
- Köy yerinde yaşayabilmek için tüm umutların kurumuş olduğunu biliyor ve kaderin üzerine yürüyordu.Böylece kadere başkaldıran bir insan olarak geride kalanların biricik tesellilerine de karşı duruyor, bir çıkış yolunun habercisi olarak en büyük suçlu sayılıyordu köyde.
- Toprak, şimdi, yıllardan beri kendisini deşen, dölliyen bu adamı cezalandırıp altına almak için sabırsızlanıyordu adeta.
- Korku, Şahan'ın canındaydı. Ne ettiyse onu, toprağa gömemedi. Başını kaldırdı. "Allah," dedi duyulur bir sesle. " Ya korkuyu al, ya canımı."
- Yoksulluk yere girsin,...
- Kaçakçı Şahan 'insanlığı eğiten kitaplar' arasında sayılmalı.
- Kış mevsimlerinde, koca adamları ürkütüp kıyısından baktırmayan Fırat, şimdi el kadar çocukların ayakları altında çiğneniyordu.
- Bir çuval buğday karşılığı çalışmak, ağanın gölgesinde yalanmak, Gaffar'ın babasını yatağa vurmuştu..Toprak, şimdi, yıllardan beri kendisini deşen, dölleyen bu adamı cezalandırıp altına almak sabırsızlanıyordu adeta.
- Gaffar, ayağa kalktı. Uzun boyunun gölgesi, duvarda devleşti. Az sonra bu gölgeler yerde sürünüp dışarının karanlığında eridi.
Kaçakçı Şahan İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kaçakçı Şahan 'insanlığı eğiten kitaplar' arasında sayılmalı. Bu başlık çok büyük bir değer, edebiyat ölçütlerini de aşıyor. Unesco bu başlık altında evrensel kitaplıklardan birini yaptı; 100 kitaplık bir liste yayınlandı. Bu listede Bekir Yıldız'ın Kaçakçı Şahan'ını görseydim benim için büyük bir sürpriz olmazdı, onu düşündüm. Bu sayının katlarında ise, neden yok, diye öfkeye kapılır, hüzünlenirdim. Kaçakçı Şahan, özgün, başarılı bir öykü kitabı. 'Memleket hikayeciliği' ile başlayan çağdaş Anadolu hikayecilğinin kilometre taşlarından biri. Bunlar doğru ama bir şey ifade etmiyor, çok da genel. Sözlü edebiyat ile sinema sanatına dayalı modern anlatım bir arada. O zaman da Bekir Yıldız'ın gerçekliği ayrı bir tarz olarak seçiliverdi. Kimin aklına gelir, cümle ve görüntü, böyle bir sinerji. Cümle ve görüntü; otantik olan ile modern teknik.... Yıllar önce okumuştum, otuz altı yıl mı olmuş, beni eğiten kitaplardan biri.. Edebiyat niteliklerini hepimizin anlayabileceği öyküler var içinde. İyi edebiyat, ama herkes anlıyor, hatta herkes eleştirisini yapabilir. İşte bu büyük sanat, ve de zanaat. (Hakan Arıkan)
Yüksek dozda uzunluk ve yazar sevgisi içerir. Bekir Yıldız, toplumdaki sorunları iyi görmüş, gurbete çalışmaya giden insanların hallerini ve arkalarında bıraktığı ailelerinin durumlarını gayet yalın ama çarpıcı bir dille kaleme almış bir yazar, diyerek incelemeye çok hızlı bir giriş yapmış olurdum. Onun için kitap ve yazardan önce başka bir yazarın Bekir Yıldız ile anısından bir iki kelam etmek istiyorum. Bu yazar: Hasan Ali Toptaş. Bazılarının çok şişiriliyor dediği, bazılarının da yere göğe sığdıramadığı bir yazar kendileri. Harfler ve Notalar kitabının incelemesinde okuduğu yazar ve kitaplarından kısaca bahsetmiştim ki Bekir Yıldız da bunlardan biriydi. Toptaş yazmaya yeni yeni başladığı dönemlerde Bekir Yıldız’ın şehrine geleceğini öğreniyor. Bu vesileyle hem yazdığı hikâyeleri Bekir Yıldız’ın beğenisine sunmak hem de Kaçakçı Şahan kitabını imzalatmak istiyor. Güç bela da olsa bir görüşme ayarlamayı başarıyor. Bundan sonrasını kendi dilinden nakletmek istiyorum. Özet defterime olduğu gibi geçmişim, şimdi kısalta kısalta yazıyorum: “Bekir Yıldız’a okutmak üzere, yazdığın hikâyelerin içinden birini seçip özene bezene daktiloya çekiyorsun bu arada. Sonra, okunmuşunu imzalatmak herhalde ayıp olur diye, kitapçı dükkânlarından birine gidip Cem Yayınları tarafından yayımlanan Kaçakçı Şahan’ın yenisini satın alıyor ve elinde kitap, Kuyumcu Oteli’nin önünde saatlerce volta atıyorsun. Buluşma saati gelip çatınca da, korka korka giriyorsun kapıdan içeri… Çaylarınızı yudumlarken, o büyük bir sabırla okuyor verdiğin hikâyeyi. Sen nefesini tutmuş, bekliyorsun. Güzel, diyor Bekir Yıldız… Sen, imzalatmak üzere Kaçakçı Şahan’ı uzatıyorsun ona. Bekir Yıldız, “Yeni bir umudun sevinciyle merhaba!” cümlesini yazıp imzaladıktan sonra, hangi kitaplarımı okudun, diye soruyor birden. Afallıyorsun tabii ve teessüf edercesine, hepsini üstat, hepsini okudum, diyorsun… Bekir Yıldız, beklemediğin bir şey söylüyor o sırada, gözlerinin içine bakıyor ve artık beni okuma, diyor, hiç okuma. Sen, onun neden böyle söylediğini o an anlayamıyorsun tabii… Gerçek, aylar geçtikçe, yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Dergi yöneticileri, tıpkı Bekir Yıldız gibi yazıyorsun diye hikâyelerini geri çeviriyorlar…” İşte bu kitabın ve yazarın Toptaş ile ilgisi. Eğer böyle bir yazı okumasaydım yine Bekir Yıldız okur muydum? Hayır, okumazdım. Çünkü adını ilk defa duydum. Ne kimse bahsetmişti ne de ben araştırma gayretinde bulundum. Sonra işte böyle okuyunca da pişkin pişkin “kıyıda köşede kalmış nice yetenekli yazarlar varmış” diyorum. Şimdi gelelim Bekir Yıldız ve kitaba. Bekir Yıldız Urfa’da doğup büyümüş. İnsan nasıl doğal olarak çevresinin özelliklerini ediniyor ve onu farklı mecralarda yansıtıyorsa Bekir Yıldız’ın da doğup büyüdüğü yerin özelliklerini, insan ilişkilerini eserlerinde yansıtması bir nevi doğaldır. Bu kitapla birlikte 4 kitabını okumuş oldum. Kitabı okuduktan sonra kitabın arkasına 4 tane de cümle düşmüşüm yazarla ilgili: “1-Güneydoğu insanının kendine haslığını, sadece bu değil zalım ağa-maraba ilişkilerini, kan davalarını, geçim sıkıntılarını kendince bir üslup geliştirerek okuyucusuna yansıtıyor. 2-Almanya’ya giden ya da orada olan Türk vatandaşlarının çektiği yabancılığı, gâvur karşında yaşadıkları sıkıntıları samimi ve biraz da iç burkan bir anlatımla yine okuruyla buluşturuyor. 3-Çoğu hikâyesinin sonunda oluşan kekremsilik diğer kitaplarının okunması için başlı başına bir sebep. 4-Toplumsal sorunları bazı yazarlar gibi sadece birilerini eleştirmek için değil insana hissettirmek için yazıyor.” Acar tazı çullu da belli olur, çulsuz da, derler ya benim için de Bekir Yıldız da ister iyi yazsın ister kötü. Okumuşum artık. Saydığım cümleler hangi kitabını okursam okuyum okurunu hep doğrulayacak nitelikte. Yazar hakkında söyleyeceklerim şimdilik bu kadar. Kitapta 5 hikâye var. Her biri birbirinden güzel, her biri birbirinden anlamlı. Zaten en çok bu kitaptaki hikâyelerini sevdim. Hikâye okumayı sevdiğimden midir nedir bazı okurların çok saçma bulduğu hikâyelere ben ayılıp bayılıyorum. Bu kitap Türk Edebiyatı’nın bana göre en büyük hikâyecisinin adına verilen ödülü, 1971 Sait Faik Hikâye Ödülü’nü, kazanmış. Bu bakımdan da okunabilecek bir kitap. Bu kitabın ve yazarın önemi başta da yazdığım gibi Hasan Ali Toptaş’ın anılarına yer etmiş olmasıydı. Hem çok sevdiğim bir yazarın sevdiklerini okuyorum, hem yeni yazarlar ve kitaplar keşfetmenin mutluluğunu yaşıyorum hem de Bekir Yıldız gibi yazarlar hakkında farkındalığımı geliştiriyorum. Bilmiyorum ben mi olaya çok duygusal yaklaşıyorum ama öyle. Şimdilik Toptaş’ın sevdiklerinden daha az kapsamlı olanlarını okuyorum. Ama zamanla, belki bir iki yıl içinde, Proustların, Joyceların, Borgeslerin kitaplarını da okuyup bitirmek istiyorum. Bu iki Türk yazar da katiyen okunabilir. Minnetle… (Murat Sezgin)
Gaffar ile Zara- Büyük Yas- Zırhlı Şamı- Kaçakcı Şahan... Harika bir Anadolu yaşam öykülerinin oluşturduğu dört hikaye... 1971 de üçüncü baskısı. 45 yıl önce de okuduğum Bu kitap Gerçek en 1971 Yılı Sait Faik Hikaye ödülünü hak etmiş. Örf- Adet geleneksellik ve toprağa dayalı o günlerin feodal yaşam tarzını ele alan ve inceden eleştirerek yöre insanının tüm yaşam zorlukluğunu gerçekliliği ile çok arı bir dile bize anlatıyor Bekir Yıldız Tüm Kitaplarını 40 yıl belki daha öncesinden okudum. Görev yaptığım yıllarda, Tüm anlatılanları bire bir olmasa da çok çok yakın bezer yaşanmışlıklarını, hatta O günlerde olmayan bazı şeyleri, bugünlerin gerçekliğinde yaşanan şeylere şahit olan ben. Sizlere sadece naçizane olarak okumanızı tavsiye edebilirim. (Halil Yavuz KAYA)
Kaçakçı Şahan PDF indirme linki var mı?
Bekir Yıldız - Kaçakçı Şahan kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kaçakçı Şahan PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Bekir Yıldız Kimdir?
Bekir Yıldız (d. 1933 - ö. 8 Ağustos 1998), Türk öykü ve roman yazarı.
1933 yılında Urfa'da dünyaya geldi. Matbaa'cılık okulunu bitirerek, işçi olarak Almanya'da çalışmaya gitti. Yurda döndüğü zaman, Asya Matbaası'nı açan Bekir Yıldız, hikâyelerinde Güney Doğu insanlarının yaşamlarını anlattı. Hikâyelerinden bazıları senaryolaştırıldı ve filme alındı. May, Halkın Dostları, Yeni a, Yazko Edebiyat dergilerinde görev aldı. Birçok yazısı "Zaman İçinden" adlı kitapta toplanmıştır.1971 yılında Kaçakçı Şahan eseri ile Sait Faik Hikâye Armağanı'nı aldı. 11 Ağustos 1998 yılında geçirdiği kalp krizi sonucunda hayatını kaybetti. Karacaahmet Mezarlığı'nda defnedilmiştir.
Bekir Yıldız Kitapları - Eserleri
- Evlilik Şirketi
- Kaçakçı Şahan
- Halkalı Köle
- Reşo Ağa
- ve Zalim ve İnanmış ve Kerbela
- Kara Vagon
- Harran
- Beyaz Türkü
- Arılar Ordusu
- Demir Bebek
- Alman Ekmeği
- Sahipsizler
- Dünyadan Bir Atlı Geçti
- Darbe
- Aile Savaşları
- Mahşerin İnsanları
- Sahipsizler - Dünyadan Bir Atlı Geçti
- İnsan Posası Güneydoğu Zındanı
- Bozkır Gelini
- Türkler Almanya'da
- Ölümsüz Kavak
- Kör Güvercin
- Yaman Göç
- Düz Adam
- Seçilmiş Öyküler
- Röportajlar
- Şahinler Vadisi
- Yargılayan Zaman İçinden
- Sahipsizler
Bekir Yıldız Alıntıları - Sözleri
- Bir çuval buğday karşılığı çalışmak, ağanın gölgesinde yalanmak, Gaffar'ın babasını yatağa vurmuştu..Toprak, şimdi, yıllardan beri kendisini deşen, dölleyen bu adamı cezalandırıp altına almak sabırsızlanıyordu adeta. (Kaçakçı Şahan)
- "Yanıp kül olsaydın, bundan iyi miydi?" dedim kendi kendime. "Çocuklar için kağıt olacaksın ya, hey şımarık kavak. Daha ne isteyeceksin?" (Ölümsüz Kavak)
- Hele babanızın polisliğinin ilk günleri var ki... Bak sen nerden nereye... Utandıydı ilk günler sokağa çıkmaya. Ben de utandıydım ilk mantoyu giydiğimde... İşte o zaman bildiydim utanmak nedir, ne değildir. (Aile Savaşları)
- Bizim toplumumuzda, çocuk kaç yaşına gelirse gelsin, anne babalar için büyümemiş süt kuzularıdırlar. (Yaman Göç)
- Çağımızda başarının ilk koşulu, birlik olabilmektir. Bir elin nesi var, iki elin sesi var. (Arılar Ordusu)
- Büyük kentlerde hatalar ve günahlar kalabalığın arasında kaybolup giderken, burada her hata ve günah kurşunla bastırılıyordu. (Reşo Ağa)
- "Fırında insan...Mahşeri bir fırında...Ateş,yakıcı, kavurucu değilken, birilerini sırtına almak gösterisinde insan.Ama ısı artınca, ayaklar yanınca, insan, sırtındakini ateşe atıp attığının sırtına binme yarışında.... (Mahşerin İnsanları)
- Sanki sömürü biçimi değişince, sömürü ortadan kalkıyor! (Harran)
- Neydi sevgi? Nasıl bir şeydi aile? Sevgi uğruna adanan hayatlar, giderek nasıl da unutulup yeni adanmalara dönüşüveriyordu. (Darbe)
- Bir zamanlar kılıçlarıyla saldıran Türkler, bu defa pasaportlarıyla sızıyorlardı Avrupa'ya... (Reşo Ağa)
- " İnsansız kent başkadır,insanların olup da,dışarı çıkamadıkları bir kentse bambaşkadır. ' (Mahşerin İnsanları)
- Bilip de bir şey yapmamak, bilmekten daha acıdır. (Demir Bebek)
- Tanrı insanoğlunu en olağanüstü nitelikte, hem de maliyeti sıfır denecek bir ucuzlukta yaratıyordu. Oysa ki, doğanın hışmına uğrayan insanoğluna uzatılan her doktorun eli, büyük ve obur pençeliydi.. (Reşo Ağa)
- "Hasretiz biz," dedi. "Suya hasret bitki gibi, hasretiz Türkçe konuşmaya. Hanım işe gider, göremezsin. Sokaklarda yürürken, korkarsın çoluk çocuğunla Türkçe konuşmaya. Oh... Oh be ne rahatmış meğer, ana diliyle konuşması insanın..." (Yaman Göç)
- Bir çuvalın içine doldurulmuş kediler gibi, birbirimizi parçalamak yerine, bizleri çuvala dolduranlar üzerine konuşabilsek... (Darbe)
- Emekçinin Türkü Almanı olur mu sanıyorsun? (Alman Ekmeği)
- Düşünmek istiyordu Ali. Düşünmek, yaşamak demekti gene de. Yaşamak da; dünle, bugünle, hatta gelecekle hesaplaşmaktı. (Darbe)
- Seviniyor kimi altta kalanlar. Gaz fırınlarında ölmenin sırası altta kalanlara üç beş saniye sonra geliyor çünkü. (Dünyadan Bir Atlı Geçti)
- Çünkü ölümsüzdür kitaplar, yazılmışsa eğer. (Beyaz Türkü)
- Damgalanan insanlar, çirkinleşen insanlar, Tanrı'ya açılan umutlarıyla kümeleştiler. (Kara Vagon)