diorex
Dedas

Kahkaha Benden Yana - Soren Kierkegaard Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kahkaha Benden Yana kimin eseri? Kahkaha Benden Yana kitabının yazarı kimdir? Kahkaha Benden Yana konusu ve anafikri nedir? Kahkaha Benden Yana kitabı ne anlatıyor? Kahkaha Benden Yana PDF indirme linki var mı? Kahkaha Benden Yana kitabının yazarı Soren Kierkegaard kimdir? İşte Kahkaha Benden Yana kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 23.05.2022 22:00
Kahkaha Benden Yana - Soren Kierkegaard Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Soren Kierkegaard

Çevirmen: Nedim Çatlı

Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları

İSBN: 9789755393124

Sayfa Sayısı: 279

Kahkaha Benden Yana Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Büyük bir dehanın tanınmaması elbette üzücü; ama yanlış tanınması daha da beter. Ne yazık ki Kierkegaard bu iki durumu da dramatik şekillerde yaşadı ve bu durum kısmen de olsa halen devam ediyor.

Yaşadığı dönem olan XIX. yüzyılda kendi insanları tarafından anlaşılamadı; çünkü düşünceleri, eserleri onları kat kat aşıyordu. Kierkegaard'ın üzerine serpilen ölü toprağından sıyrılıp varlığını yeniden göstermesi için XX. yüzyılın başlarını beklemek gerekti: Yani "birey" kavramının yavaş yavaş uç verdiği, özleri bir "sistem" inşa etmeye dayalı felsefelerin çözülmeye başladığı bir zaman dilimini.

Geçtiğimiz yüzyıla damgasını vuran pek çok düşünür ve yazar Kierkegaard'dan önemli ölçüde yararlanmışsa da, Kierkegaard'ı merak eden okurlar onun "yanlış" bir kitabından başlamak ya da hakkındaki yanıltıcı yorumları ciddiye almak suretiyle bir anlamda onu gözden kaçırmışlardır. İşte bu kitap Kierkegaard'ı tanıdığını sananlar, hakkında şöyle bir fikri olanlar ya da hiçbir fikri olmayanlar için ideal bir "tanıtım" kitabı. Tanıyanlara ise kesinlikle "yeni bir bakış" kazandıracak bir eser.

Kierkegaard okuru birkaç şekilde şaşırtıyor: Öncelikle yüz elli yılı aşkın zaman önce kaleme almış olduğu konular halen güncelliğini sürdürüyor. Sözgelimi kamu, basın, özel hayat gibi kavramları derinlemesine ele alırken bugün de önemini koruyan olağanüstü tespitler yapıyor. Bunun dışında değişik karakterlerin ağzından tartışma yaratacak sözler sarf ediyor. Örneğin, "Can sıkıntısı bütün kötülüklerin anasıdır" diyerek eğlenmenin görevimiz olduğunu ilan ediyor.

Dönemin etik, estetik, düşünsel ve doğrudan hayata dair alanlarında bayağılıklara karşı tek başına kıyasıya mücadele etmiş bir adamı (yeniden) tanımak, "sohbet"inden haz almak ve en nihayetinde Kierkegaard'a hakkını vermek için Kahkaha Benden Yana diyoruz.

(Tanıtım Bülteninden)

Kahkaha Benden Yana Alıntıları - Sözleri

  • Bakışlar ruhun yorumcusudur.
  • yarıda bırakmak , bunu yapmak güç ister .. bir kördüğümü kılıçla kesmekten daha büyük bir güç ister ; çünkü kördüğümün zorluğu insanda tutku yaratır , fakat yarıda bırakmak için gereken tutkuyu insanın kendisinin sağlaması gerekir . dışarıdan bakıldığında bir anlamda sonuç aynıdır , sanatsal açıdan bakıldığında bir şeyi sonuna getirmekle , özgür iradeyle yarıda bırakmak arasında dağlar kadar fark vardır ; ister tesadüfi ister tutkulu bir karar olsun , ister arkası olmadığı için bitiveren bir okul şarkısı olsun , ister zevkin yüce kılıç darbesi ile sona erdirilmiş olsun , ister herkesin yaşadığı alelade şeyler olsun , ister çoğunluktan kaçan gizem olsun .. ( yarıda bırakmak güç ister )
  • Yas tutarak zamanı boşa harcamayacağım. Keşfettiğim yol üzerinde hızla yol alacağım, dönüp arkama bakmadan, yolumda karşıma çıkanları selamlayacağım, fakat mücadelemizin yokuş yukarı olduğunu unutmayacağım.
  • Zıtlıklar birbirlerinden kopamazlar ve bir araya gelemezler.
  • Yeryüzündeki varoluşumuz bir tür hastalık...
  • Bizim çağımız esasen akıl çağı ve ortalama olarak önceki nesillerden belki daha bilgili, fakat tutkudan yoksun. Herkes çok şey biliyor, hepimiz ne tarafa gitmemiz gerektiğini ve gidebileceğimiz bütün farklı yolları biliyoruz, fakat kimse bir yere kımıldamak istemiyor.
  • Asıl mesele kendimi anlamak, Tanrının gerçekten benden ne yapmamı istediğini görmek; asıl mesele, benim için doğru olan bir hakikati bulmak, uğrunda yaşayıp öleceğim fikri bulmak.
  • Bir kere daha hayatıma başka bir şekilde başlamam gereken noktada duruyorum. Şimdi kendime sakin bir bakış ayarlayıp ciddi hareket etmeye başlayacağım; çünkü ancak bu şekilde, kendime daha derin bir anlamda ''ben'' diyebileceğim. Fakat bunun için sabır gerek.
  • Bakışlar ruhun yorumcusudur.
  • bütün insanlar sıkıcıdır... bu konuda bana karşı çıkacak kadar sıkıcı biri yoktur herhalde.
  • Kendimi bütünüyle anlamaktan hala çok uzak olmama rağmen, önemine duyduğum derin saygıyla,kendi kişiliğimi korumaya çalıştım.
  • Evlenirsen, pişman olursun; evlenmezsen, yine pişman olursun; evlen ya da evlenme, pişman olursun; ister evlen, ister evlenme pişman olursun."
  • Şiirsel olarak hatırlamak unutuşun başka bir adıdır.
  • Bir kere daha hayatıma başka bir şekilde başlamam gereken noktada duruyorum. Şimdi kendime sakin bir bakış ayarlayıp ciddi hareket etmeye başlayacağım; çünkü ancak bu şekilde, çocuğun ilk bilinçli eylemiyle kendisine “ben” demesi gibi, kendime daha derin bir anlamda “ben” diyebileceğim.

Kahkaha Benden Yana İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Søren Kierkegaard, her şeyden önce gerçekten 'ilginç' bir kişiliğe benziyor. Düşünceleri ve bunları aktarma şekli, yaşam tarzı, tepkileri, anlayışı vb. en küçük parçasından en büyük parçasına kadar yansımış bir ilginçlik. Bu kitabı okumadan önce kendisi hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyordum. Okuduğum ilk kitabı zaten. Bodozlama daldım -incelemeye de böyle daldım-. Ki okuduğum her kitapta bunu yapmaya çalışıyorum. Dalmasına daldım, ama kitap karmaymış. Diğer kitaplarından bölüm bölüm kesip almışlar. Kitabı bitirdikten sonra önsöz kısmına geri gelip okuduğum zaman fark ettim. Bundan dolayı pişman veya üzgün değilim. Güzel oldu. Çünkü, onun yazdıkları ile az da olsa kendisini tanıma fırsatım oldu. Zaten geçmişini bilseydim ne olacaktı ki? Şundan şundan dolayı şunu yazmış, onun etkisi ile bunları söylemiş, babası böyleymiş o da böyle olmuş vs. yazarın yazdıklarından bağımsız, kendi bildiklerim ve tecrübe ettiklerim ile gelen anlayışımla yargılarda bulunacaktım. Bu da dolaylı yoldan onu olduğundan farklı algılamama sebep olacaktı. Ayrıca ben, onun geçmişini bildiğim gibi, o da beni geçmişimi bilseydi eğer; yazdıklarını okumamı ister miydi veya söyleyeceklerinden dolayı ben kitabını okumak ister miydim? Hiç zannetmiyorum. Sıfırdan -teknik olarak bir iki bilgiye sahiptim- ve bilinmezlikten başlayıp onunla dolu noktalara ulaştım. İyi ki de böyle yapmışım. EfsanE biriymiş. Kitap , derleme parçalardan oluştuğu ve onun hakkında edindiğim kesinlikli ve ilk izlenim olduğundan kısa bir benzetmeyle incelememi sonlandıracağım. Kaos ve düzen. Bu iki kelime dünyamızı ve içine aldığı her şeyi kapsıyor. Doğanın ve dünyanın kusursuz bir düzeni olduğunu düşünüyorum. Bunun sebebi: Başlangıçta her şeyde ve her yerde bir kaosun hâkim olmasıdır. Yani hiçbir yerde, düzene dair en ufak bir nokta bile yoktur. Hatta nokta bile yoktur. Geçen zaman ve varoluş ile birlikte her şey, her şeyle bağlanmaya başlar. Her şey, her şey ile bir şekilde bağlanmıştır. Bu yaratıcı düşüncede ve yaratıcı olmayan düşüncede de vardır. Bağlantılar kuruldukça, küçüklerden başlayarak büyüklere giden kusursuz bir düzen oluşur. Doğayı mükemmel görmemizin sebebini tam burada buldum. En azından benim kanaatim, bu. Peki, her şey güzel ve hoş ama Søren abi, bunun neresinde? Søren abi, bu düzenin en içinde bulunan kaosun göründüğü yerde. Yani her yerde bulabiliriz, ama hiçbir yerde yoktur. Düzeni oluşturan kaosu görür ve kaosun yapıtaşlarını belirler. Sonra da düzeni nasıl oluşturduğu anlar. İnsanların oluşturduğu düzene de böyle bakar. Ama bizlerin ki, kendiliğinden oluşma değildir. Bu yüzden, çoğu kusurludur. Kusursuzun yapıtaşlarını gören biri olarak Søren abi, kusurludakileri fark etmemesine imkân var mı? Bence, yok. Bağlarımızı nelerin oluşturduğunu, bunların etkilerini, yanlışlıklarını ve doğruluklarını, doğa ile benzerliklerini ve farklılıklarını vs. her açıdan bakarak incelemişe benziyor. Bir su birikintisinin önünüzde olduğunu düşünün. Suyun içinde de küçük bir parça çamur olduğunu görelim. Olağan hâldeki bir suyu hayranlıkla incelemiş ve anlamış, Søren abimiz var. Çamurlu suyun karşısında olduğunda ne yapabilir ki? Suyu, çamurdan nasıl kurtarıp olağan güzelliğine ve saflığına nasıl getireceğini düşünmeye başlar. İşte, tüm mevzu bu. Bu kitapta suyun güzellikleri ile çamurlu suyun çirkinlikleri -önceden güzel olanın tam karşıtı- bir arada bulunuyor. Uzun lafın kısası, bizim içimizdeki doğal ve kendi oluşturduğumuz, hem içeride hem de dışarıdaki kaosu anlaşılır kılmış. Bunu da düzenden yola çıkarak yapmış. Bir incelemeye benzeyip benzemediğinden emin değilim. Söylemek istediğim ve düşündüğüm daha çok şey var. Ancak kitaptaki parçaları, asıl yerlerinde gördüğümde ve kafamdakilerin doğru olduğuna kanaat getirdiğimde belirtmem ve sunmam doğru olur. Şimdilik, sadece algıladığımı sunuyorum. Bunlar ne bir yargıdır, ne de bir tanımdır. Sadece kusurlu olan anlayışımın meyvelerini gösteriyorum. Bu yüzden, buraya kadar okuyan herkesin anlayışına sığınırım. Saygılarımı sunuyorum. Søren abinin de dahil olduğu yarınlarda görüşmek dileğiyle, esen kalın. (Quidam)

Bizim Kierkegaard: Dile benden ne dilersen diye sorduklarında "Kahkaha benden yana olsun" diyebilecek kadar bu dünyayı çözmüş bir fikir insanı Kierkegaard. Herhalde onun yazdığı bir şeyin güzel olmama ihtimali yok. Kitap, Kierkegaard'ın farklı kitaplarında basılan metinlerinin bir seçkisi. Ekseriyetle çok güzel ve etkileyici metinler seçilmiş. Öyle ki, cümlelerin altını çizmeye doyamıyor insan. Ancak diğer bölümlere kıyasla daha zayıf bulduğum bölümler de oldu. Oraları kitaptan çıkararak hem daha derli toplu hem de baştan sona daha vurucu bir metin elde edilebilirmiş, tercih edilmemiş yapılacak bir şey yok; gülü seven dikenine katlanacak. Kierkegaard geveze bir yazar. Okuyucuya bir sürü şey anlatmak istiyor. Ama ilginç bir şekilde insanın onu dinlerken dikkati dağılmıyor. Seçtiği kelimeler, ilgilendiği konular ve meselelere bakış açısı hep kendine özgü ve etkileyici. Sevenlerinin dostla sohbet eder gibi okuyacağı, kimmiş bu Kierkegaard diyenler için de güzel bir tanışma metni olabilecek bir kitap diyebiliriz. (Elif Çevik)

"Başıma harika bir şey geldi. Göğün yedi kat yukarılarına çekildim. Tanrılar orada oturuyorlardı. Bana özel bir lütufla bir dilekte bulunma ayrıcalığı bahşedildi. 'Ne dilersin?' dedi Merkür. Bir an şaşırdım kaldım. Sonra tanrılara şu şekilde hitap ettim: 'Çok saygıdeğer çağdaşlar, dileğim tek şudur ki, kahkaha hep benden yana olsun.' Tanrılardan hiçbiri tek kelime etmedi; hepsi gülmeye başladı. Bundan dilediğimin kabul edildiği sonucuna vardım ve anladım ki tanrılar kendilerini zarafetle nasıl ifade edeceklerini biliyorlardı; zira ciddi bir tavırla, 'Dileğin kabul oldu' demek onlara pek yakışmazdı." Kitabın adının nereden geldiğini "Kaygı Kavramı"nda geçen bu paragraftan anlayabiliyoruz. Kierkegaard bu pasajda iki noktayı birden vurguluyor; birincisi kahkahanın tanrıların kendini ifade etme şekli olduğunu vurgulayarak kahkahanın değerini artırıyor. İkincisi ise tüm melankolisine karşı dünyaya kahkahayla baktığını, dünyayı öyle anlamlandırdığını bir kez daha gözlerimizin önüne koyuyor. Kitabın adı ile ilgili bu açıklamadan sonra, kitabın yazılış tarzı hakkında bilgi verelim. Bu kitap, Kierkegaard'ın kendisi tarafından yazılmamıştır. Roger Poole ve Henrik Stangerup tarafından 1983 yılında derlenmiştir. "Büyük bir dehanın tanınmaması elbette üzücü; ama yanlış tanınması daha da beter." diyerek açıklıyor Roger Poole kitabın yazılış amacını. Nedim Çatlı'nın dilimize kazandırdığı bu kitapta, önsöz bölümü haricinde tüm metinler Kierkegaard'a ait ve hiçbir yorum veya müdahale bu yoktur. Bu nedenle, Kierkegaard'ın kendisi yazmış gibi olduğunu söyleyebiliriz. Kitabın içeriğine geçersek, kitaptaki metinler Kierkegaard'ın ağır felsefî metinleri değil, daha çok Günlükler'den olmak üzere genel olarak yazın kariyerinin başlarına ait yazılara yer verilmiş. Bu açıdan bakarsak, Kierkegaard'a akademik olmayan bir ilgi duyan okuyucunun hedef alındığını söyleyebiliriz. Kitaba girişte, Danimarka halkı ile Kierkegaard arasındaki zıtlıktan bahsediliyor. Materyalist Danimarka halkına karşılık, idealist Kierkegaard ilk bakışta Alman felsefesine yakın gibi duruyor ama dönemin büyük düşünürü Hegel kendisini büyük hayal kırıklığına uğratınca kendi içine dönüyor. Kierkegaard'ın hayatında ailesi ile ilişkisi, özellikle babası Michael Pedersen ile olan ilişkisi önemli yer tutuyor. Günlüklerinde annesinin bir kere bile adı geçmemesine karşılık, "Søren'in annesinin ölümüne üzüldüğü kadar, dünyada hiç kimsenin bir ölüme üzülmediği" de söylene gelen bir ifade olmuştur. Baba Michael Pedersen'a dönecek olursak; oğlunu özellikle dinî yönüyle etkilemiştir. Michael, gençliğinde Tanrı'ya isyan ettiği için Tanrı tarafından cezalandırıldığını düşünüyordu ve Michael iki eşini, iki kızını ve iki oğlunu erkenden kaybetmesini dine bağladı. Bunun Kierkegaard felsefesinde önemli belirleyici olduğunu söyleyebiliriz, ayrıca Michael'ın zenginliği, toplumsal konumu da Søren'in hayatında önemli yere sahip olmuştur. Aile dışında, belki aileden de öte, Søren'in hayatındaki en önemli kişi elbette ki Regine Olsen'dir. "Baştan Çıkarıcının Günlüğü" baştan sona Regine ve nişana odaklansa da, diğer eserleri de sıklıkla o ilişkiye hitaplarla doludur diyebiliriz. Dünya tarihinin en uzun aşk mektubu "Ya/Ya da", "Korku ve Titreme", "Tekerrür" ilk başta yazılacaktır bu alanda. "Korku ve Titreme" elbette ki çok özeldir, ilk bakışta tamamen dinî amaçlarla yazılmış gibi gözükse de, sıklıkla Regine'e hitaplarla dolu olduğunu görüyoruz. Üstadın hayatı boyunca ironik olmadığı, ciddi olduğu tek konunun 'genç kız' ve nişan olduğunu söylesek yeridir. "Kitaplar bir anlamda tez, beden ise antitezdi." Kierkegaard'ın müstear isimler ile yazması da bir anlamda böylece bir anlam kazanıyor. Tezlerini farklı isimlerle ortaya koyunca, bedeniyle kısıtlama olmadan, rahatça hareket ediyor ve 'kahraman'' oluyor. Bu kitapta yer alan, müstear yazarların tartışmaları belki de edebiyatının doruk noktalarından biridir. Victor Eremita, Constantin Constantinius, Baştan Çıkarıcı Johannes, moda terzisi ve Yargıç Wilhelm 'kadınlar' ana başlığında tartışıyorlar. Kierkegaard, her müstear yazarını mükemmel bir şekilde konuşturur ama Baştan Çıkarıcı Johannes'in düşüncelerine hayran kaldığını görebiliriz. Kitapta, pek fazla yerde bulamayacağımız Kierkegaard'ın siyasi fikirlerinin de konu edildiğini görüyoruz. Üstad, birçok tartışmada siyaseten yetersiz olduğunu ve bunun kendisini ilgilendirmediğini söylese de elbette ki döneminin büyük kafası olarak gündemin içinde yer aldı, hele ki devrimci bir dönemde yaşadığını da hesaba katarsak, uzak durması imkansızdı. Bekleneceği üzere, muhafazakar diyebileceğimiz bir çizgisi var ama siyasi konularda yazdığı yazıların tatmin edici olmaktan uzak olduğunu söylemek mümkün ve olayları geniş bir açıdan görmemiş. (arifsahin)

Kahkaha Benden Yana PDF indirme linki var mı?

Soren Kierkegaard - Kahkaha Benden Yana kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kahkaha Benden Yana PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Soren Kierkegaard Kimdir?

Soren Aabye Kierkegaard (1813-1855), Danimarkalı filozof ve teolog.

Kierkegaard dindar babasının etkisiyle din eğitimi alarak ve katı bir dini atmosfer içinde yetişti.Tüm yaşamında bu çocukluğun etkisi görülür.Kendisi de dinsel düşünceleri olan birisi olmakla birlikte sürekli din adamlarıyla, kurumlarıyla ve düşünceleriyle çatışma halinde oldu. Mevcut Hıristiyanlığın yozlaşmış olduğunu ileri sürdü ve Hıristiyan inancinin tamamen yenilenmesine yönelik eleştiriler geliştirdi. Kierkegaard, din ve Tanrıyı tamamen bireysel bir konu olarak değerlendirdi. Bu yönde giderek sistematik felsefenin bireyi göz ardı eden bütüncüllüğünü de reddetti. Felsefesinde bireyi merkeze aldı.

Felsefesi

Kierkegaard, varoluşçuluğun öncülerinden sayılır.Varoluşçu felsefe bir bakıma her varoluşçu filozofta kendine özgü bir nitelik kazanarak ayrıca tanımlanır, ancak bilinen genel nitelikleri ve felsefi özgürlüğü açısından varoluşçuluğun kurucu isimlerinin başında Kierkegaard sayılmaktadır. Kierkegaard'ın belli bir felsefî sistematik geliştirmediği doğru olmakla birlikte (Kierkegaard bu anlamda Nietzsche gibi bağımsız ve dizgesiz filozoflardandır), kullandığı kavramlar ve felsefe yapma tarzı sonradan varoluşçu felsefelerde görülen nitelikleri barındırır. Kierkegaard'ın itiraz ettiği ve sürekli eleştirdiği filozof Hegel'dir. Hegel'in rasyonalist ve sistematik felsefesi Kierkegaard için kabul edilemezdir.Varoluşçu felsefelerde görülen kavramların çoğunluğu öncül olarak Kierkegaard'da görülür: saçma, bunaltı, korku ve kaygı.Kierkegaard'ın felsefî sorunsalı bir bakıma mevcut Hıristiyanlık içinde ve hatta karşısında nasıl iyi bir Hıristiyan olunacağı noktasına da bağlıdır. Kierkegaard, felsefe tarihinin soyut mantıksal kurgularla geliştiğini ve bu nedenle bireyi, bireyin gerçek yaşamını gözden kaçırdığını düşünür.Ona göre varoluş, somut ve öznel insanın yaşamıdır.Bu nedenle felsefe somut düşünmeye, yani varoluşa yönelmelidir.

Soren Kierkegaard Kitapları - Eserleri

  • Baştan Çıkarıcının Günlüğü
  • Korku ve Titreme
  • Ölümcül Hastalık Umutsuzluk
  • Kahkaha Benden Yana
  • Kaygı Kavramı
  • Felsefe Parçaları ya da Bir Parça Felsefe
  • Kendinizi Sevmeyi Unutmayın
  • Hakikat Şaraptadır
  • Kırdaki Zambak ve Gökteki Kuş
  • Hayat Çözülecek Bir Problem Değil, Yaşanacak Bir Hakikattir
  • Aforizmalar
  • Meseller
  • Tanrı'ya İhtiyaç Duymak
  • Tekerrür
  • Evliliğin Estetik Geçerliliği
  • Ya / Ya Da
  • Etik-Estetik Dengesi
  • İroni Kavramı
  • Şimdiki Çağ-Başkaldırının Ölümü Üzerine
  • Müzikal Erotik
  • Sevginin İşleri
  • Günlüklerden ve Makalelerden Seçmeler
  • Ölüme Götüren Hastalık
  • Evliliğin Estetik Geçerliği / Korku ve Titreme
  • Toplu Eserler 1
  • İtirazlara Cevaben Evlilik Üzerine Muhtelif Gözlemler-Bir Kocanın Kaleminden
  • Dolayımsız Erotik veya Müzikal Erotik Evreler
  • Kierkegaard Yazılarından Seçmeler
  • Fear and Trembling and The Sickness Unto Death
  • For Self-Examination
  • Suçlu mu? Suçsuz mu?
  • The Difference Between a Genius and an Apostle
  • Aşk Eserleri

Soren Kierkegaard Alıntıları - Sözleri

  • Benim için önemli olan, uğrunda yaşayıp uğrunda ölmek istediğim fikri bulmaktır. (Hayat Çözülecek Bir Problem Değil, Yaşanacak Bir Hakikattir)
  • "Her insanda, kendisine karşı tamamen şeffaf olmaktan bir derece alıkoyan bir şeyler var. Bu şeffaflıktan uzak olma, kişinin kendi dışında yer alan yaşam şartları yumağına açıklanamaz bir şekilde dâhil olması ve bu yüzden neredeyse kendisini açıklayamaz hale gelmesi ölçüsünde gerçekleşmektedir. Kendisini açıklayamayan kişi sevemez ve sevemeyen kişi tüm insanların en mutsuzudur. Ve sen aynı serkeşlikle kendini herkese karşı bir bilmece olma sanatında eğitiyorsun. Genç dostum! Peki ya hiç kimse senin bilmeceni çözme zahmetine katlanmazsa O zaman yaptığının ne zevki kalacak? Ama her şeyden önce kendin için, kendi kurtuluşun için bu vahşi kaçışı, içinde kabaran bu imha etme hırsını durdur. Senin yapmak istediğin bu; sen her şeyi yok etmek yaşama dair kuşku açlığını doyurmak istiyorsun. Kendini bu amaca göre yetiştiriyorsun. Zihnini buna göre eğitiyorsun. Memnuniyetle kabul edeceğin gibi, başka hiçbir şeyde iyi olmasan da bunda iyisin. Sana zevk veren her şey yaşamın etrafını yedi kez dolanıyor ve borusunu üflüyor ve böylece her şeyin tepe taklak oluyor ki senin ruhun huzur bulabilsin. Evet ne üzücü ki yankı yapıyorsun ve yankı ancak boşlukta işitilebilir." (Toplu Eserler 1)
  • Asıl mesele kendimi anlamak, Tanrının gerçekten benden ne yapmamı istediğini görmek; asıl mesele, benim için doğru olan bir hakikati bulmak, uğrunda yaşayıp öleceğim fikri bulmak. (Kahkaha Benden Yana)
  • Evlenirsen pişman olursun; evlenmezsen yine pişman olursun. Evlen ya da evlenme, ikisinden de pişman olursun. (Hayat Çözülecek Bir Problem Değil, Yaşanacak Bir Hakikattir)
  • Deliler ve gençler insan için her şeyin mümkün olduğunu düşünürler. Yanlış! (Korku ve Titreme)
  • "Korkaklığın en korktuğu şey karardır, zira karar, bir anlığına olsun, sisleri daima dağıtır. Bu yüzden korkaklık en sevdiği düşüncenin ardına saklanır: Zamanın koltuk değneği. Korkaklık ve zaman acele etmemek için "Bugün değil yarın " demeye daima bir neden bulur. Oysa göklerdeki Tanrı ve ebediyet der ki : "Bugün yap. Kurtuluş günü şimdidir." (Tanrı'ya İhtiyaç Duymak)
  • Kendi olmayı istememek, kendi ben 'inden kurtulmayı istemek, ve bu da şu anlama gelmektedir; kendi olmanın umutsuz istenci. (Ölümcül Hastalık Umutsuzluk)
  • . Aslında artık her şey için elkitapları var, yakın zamanda eğitim, tüm dünya çapında, az ya da çok sayıda ezbere yorumun öğrenilmesinden oluşacaktır. Baskı makinesinin mektupları tek elden çıkarması gibi, insanlar da muhtelif olguların arasından uygun olanı seçip çıkarma kapasitelerine bağlı olarak başarı gösterecekler, bu arada hiçbir şeyin anlamından haberleri olmayacak. . (Şimdiki Çağ-Başkaldırının Ölümü Üzerine)
  • Benim için önemli olan, uğrunda yaşayıp uğrunda ölmek istediğim fikri bulmaktır. (Hayat Çözülecek Bir Problem Değil, Yaşanacak Bir Hakikattir)
  • Hayat nasıl da boş ve anlamsız. (Hayat Çözülecek Bir Problem Değil, Yaşanacak Bir Hakikattir)
  • Aşk en üstün neşe olsa bile ondan vazgeçiyorum, birini gocundurmayı ya da kıskandırmayı istemeden; ve eğer aşk hayal edilebilecek en büyük faydayı bağışlama hali olsa bile bana onun için verilen fırsatı reddediyorum -fakat düşüncelerimi fahişeliğe sunmadım. (Kierkegaard Yazılarından Seçmeler)
  • “Ben kendim için acı çekerken tutunacak bir şeyim olabilsin diye ızdırabın yoluna işaretler yerleştiririm, ama başkası için acı çektiğim vakit, yolumu kaybederim, zira başkasının aslında nerede olduğunu haliyle bilemem ve her an sil baştan başlamam, bir sonraki an herhangi bir şeyi es geçmemek için kabusuna dayanmak zorunda olduğum daha da korkunç bir ihtimali düşünebilmeye hazırlıklı olmam gerekir.” (Suçlu mu? Suçsuz mu?)
  • “Oğul, babanın kendi yansımasını gördüğü bir ayna ve baba ise, oğulun kendisinin gelecekte ne olacağını gördüğü bir aynadır.” (Hayat Çözülecek Bir Problem Değil, Yaşanacak Bir Hakikattir)
  • İnsan konuşabiliyor diye, tam da bunun içindir ki susabilmek bir hünerdir. (Kırdaki Zambak ve Gökteki Kuş)
  • “sevgi her şeye inanır - ve yine de hiçbir zaman aldanmaz..” (Sevginin İşleri)
  • Hiç kimse sahici ben olmaya cesaret edemiyor. Herkes bir tür "beraberlik" içerisinde gizleniyor. Duyarlı organların bedenden korunduğu ve nesnelerde doğrudan temas içinde olmayışı gibi biz sıradan insanlar da ebedi olana kişisel, dolaysız bir temasa girmeye korkuyoruz. Bunun yerine geleneklere ve başkalarının sesine bel bağlıyoruz. Hakikatin önünde bireysel sorumluluktan korunan bir yaşam süren bir numune ya da nüsha olmaktan memnunuz.. (Tanrı'ya İhtiyaç Duymak)
  • “Hayata bakışım tek kelimeyle anlamdan yoksun. Kötü bir ruh burnumun üzerine bir gözlük yerleştirdi herhalde, gözlüğün bir camı dev gibi büyütüyor, öbür camı aynı ölçüde küçültüyor.” (Ya / Ya Da)
  • . Kendini kaybetmişleri veya her anlamda bütünüyle yoldan çıkmış olanları anmayacağım bile: Onlar para için köpek rolünü oynayanlardır... . (Şimdiki Çağ-Başkaldırının Ölümü Üzerine)
  • Belki de sana karşı aşırı derecede yumuşak sözlerle konuşuyorum. Belki de sana çok fazla katlanıyorum. Belki de tüm gururuna karşı üzerinde kullandığım otoriteyi artırmalıydım. Ya da belki seni bu konuya hiç katmamalıydım, zîra sen bir çok yönüyle tehlikeli bir kişisin ve bir kimse seninle ne kadar birlikte olursa, o kadar kötüleşir... (Evliliğin Estetik Geçerliği / Korku ve Titreme)
  • Herkes kendisi tarafından kandırılır. (Kaygı Kavramı)

Yorum Yaz