Kalpazanlar - André Gide Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kalpazanlar kimin eseri? Kalpazanlar kitabının yazarı kimdir? Kalpazanlar konusu ve anafikri nedir? Kalpazanlar kitabı ne anlatıyor? Kalpazanlar kitabının yazarı André Gide kimdir? İşte Kalpazanlar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: André Gide
Çevirmen: Tahsin Yücel
Orijinal Adı: Les Faux Monnayeurs
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789755101286
Sayfa Sayısı: 408
Kalpazanlar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
André Gide'in Kalpazanlar'ın yirminci yüzyıl Fransız romanındaki konumu ancak, Marcel Proust'un Yitik Zamanın Ardında'sının konumuyla karşılaştırabilir. Tıpkı Proust'un büyük yapıtı gibi, Gide'nin yazdığı bunca anlatı arasında roman adını verdiği tek yapıt olan Kalpazanlar da aynı zamanda hem roman, hem roman üstüne düşünce, hem öyküler anlatan bir yapıt, hem de yapıtın öyküsü olmak ister. Bunu yaparken gerçekleştirmeye çalıştığı bir başka amaç da, roman sanatını baştan sona yenilemektir. Bu son amaca, tam olarak ulaşıldığını söylemek zordur. Ama arayış öyle usta bir anlatım, öyle canlı ve çekici yüzler, öyle ilginç oluntular aracılığıyla sürdürülür ki, bir yandan büyük bir yazın serüveni karşısında bulunduğumuzu duyar, bir yandan kişilerin serüvenlerini kendi serüvenlerimiz gibi yaşarız.
Kalpazanlar Alıntıları - Sözleri
- Hiçbir zaman olduğumu sandığım gibi olmadım ben. Durmadan değişirim. Öyle ki, çoğu zaman ben birleştirmesem, sabahki benliğim akşamki benliğimi tanıyamaz. Kendimden, kendim kadar farklı hiçbir şey olamaz.
- Gençliğimde çok çetin bir yaşam sürerdim. Ne zaman bir isteğe karşı dursam, yaradılışımdaki güce hayran olurdum. Ama, kendimi isteklerden kurtulmuş sanırken, gururumun gittikçe daha çok kölesi oluyormuşum meğer, bunu anlayamamışım.
- Bu belâgatin soluğu altında düşüncelerinin eğildiğini hissetmişti ama, kendi kendine de şöyle diyordu : Tıpkı rüzgâr geçtikten sonra sazların doğruluşu gibi, düşüncelerim de çok geçmeden doğrulurlar.
- Bolluk ve rahatlık korkaklar yetiştirir, güç koşullar güçlülüğün anasıdır.
- "Bakıyordu ona; yüreği çarpa çarpa."
- "Kurtulduğumu sanırken gittikçe daha çok tutsak olduğumu, gururuma tutsak olduğumu anlamıyordum.Tanrı'nın beni kafese koyduğunu söylerken bunu demek istiyordum işte.Gururumu erdem gibi gösterdi bana.Tanrı benimle alay etti.Eğleniyor.Kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor benimle."
- Bolluk, huzur korkaklar yetiştirir, zorluklar anasıdır hatta cür'etin.
- "Her şeyi beni çekiyor.Her şeyi gizemli benim için."
- Elbette. Namuslu insanların kendilerinden başka türlü namuslu olunabileceğini akılları almaz.
- Herkesin hile yaptığı bir dünyada, gerçek insan bir şarlatan gibi görünür.
- Kimi günler vardır,güneş toprağı okşar gibi olur.Kendimi azıcık kapıp koyversem dizeler döktürmeye başlayacağım.
- Babanın kim olduğunu bilmezsen ona benzemek korkusundan da kurtulursun.
- Yaşamda öyle kazalar olur ki, iyi atlatmak için biraz deli olmak gerekir.
- Ruhsal trajik; örneğin İncil' deki, "Tuz tadını yitırirse bır daha ona nasıl tuz tadı verılebılir?" sözünü öylesine müthış kılan trajik. Benim için önemlı olan, bu trajik işte.
- Yeni sözcükler istemez; yepyeni bir anlamla yüklenip de tutturulacak, çok kullanılmış, eski sözcükler daha iyi.
Kalpazanlar İncelemesi - Şahsi Yorumlar
İYİ MİSİN YOKSA KÖTÜ MÜ?;: Ayağımın tozuyla Fransız Edebiyatı getirdim size.Çok eskilerden 20.yy gideceğiz bu kez o zamanla günümüzü karşılaştırma fırsatı bulabilecek hadi canım yazar bunları o dönemde nasıl yazmış,günümüzde yaşadıklarımızın hepsi buna benzer diyeceğiniz bir metin eşlik edecek. Tabii ki zamanını doğru seçtiğiniz ve kitap da okunmayı seçtiği vakit... Neden doğru zaman da okumak önemli çünkü yoğun bir metin bekliyor sizi.Fazlaca da karakter.Hep diyorlar ki karakterleri not alın öneride bulunuyor kitabı okuyan arkadaşlar var olsunlar. Bende size bırakıyorum okuyucuya, çünkü ben karakterleri not alma gereği duymadım. Roman içinde roman tekniği ile yazılmış bu eser ilk bu teknikle yazıldığı için diğer romanları da etkilemiş o yüzden önemli,eserin bir diğer önemli noktası ise yazarın ilk romanının ilgi görmesi ve ödüle layık görülmesi. Topluma uymayan,ahlak dışı davranışları karakterler üzerinde sorguluyor yazar.Öyle bir hale getiriyor ki,içindeki kötülüğü kimi zaman gösteriyor kimi zamanda melek gibi bir insan olabiliyor o karakter.İki yüzlü diyelim.Çıkarına göre içindeki kötülüğü gösteren insanlar üzerinde roman içinde öykü olarak da nitelendirebileceğimiz(çünkü hikayeler biraz kopuk) bu hikayeyi okurken çok net göreceğinizi düşünüyorum günümüz insanını. Kalpazanlara kara para ticaretine yer verilmiş ancak biraz daha üzerinde durulsaymış daha iyi olurmuş eser onu düşündürttü bana. Doğru zamanda okumanızı tavsiye ederim. Mutlu Kalın. (Bahar Esen)
Dünya Klasiklerini okuma serüvenim çok eskilere dayanmasa da; yaklaşık bir yıldır okuduğum kitaplar arasında yerlerini aldı.Önce tabii ki Fyodor Dostoyevski ,Suç ve Ceza ile başladım.Ne muazzam bir eserdir ki içimde tüm klasikleri okuma hevesi uyandırdı.Tolstoy, Kafka, Zola, Stendal, Sartre derken Andre Gide'nin Kalpazanlar romanını da bitirmiş oldum. Andre Gide 19 yy Fransız edebiyatının kurucularından; aynı zamanda dönemin cesur sayılabilecek yazarları arasında yer almakta. Nobel Ödülü ile yazarlığı dikkat çeken Gide edebiyatın hemen hemen tüm dallarında eserler vermiş. Yaşamı boyunca toplumsal ve bireysel ahlakın en önemli ölçütünün, bireyin içtenliği ve kendisini tanıması olduğunu savunmuş. Genel ahlak anlayışına karşıt olarak bireysel özgürlüğü savunan Andre Gide eserlerinde de dönemin alışık olmadığı konuları eleştirel üslubuyla kitaplarında ele almıştır. Andre Gide ''Corydon'' adlı eserinde homoseksüelliği savunmuş; kitap o dönemde kınanmış ve bir dönem Katolik kilisesi eserlerini 1952 yılında yasak kitaplar listesine koymuş. Yine de fikirlerini özgürce ortaya koymaktan vazgeçmeyen Gide Kalpazanlar kitabında da eş cinsellik, gayri meşru çocuk, yasak aşk gibi konuları genel ahlak anlayışını eleştirerek sorgulamıştır. Kalpazanlar ifadesi de bize bu ahlakı dayatanlar ve onu uygulayanlara bir göndermedir. Andre Gide birçok romanı olmasına rağmen sadece Kalpazanlar 'ı roman olarak nitelendirmiş ve farklı bir roman anlayışı ile birlikte ''Bach 'ın füg sanatıyla müzikte gerçekleştirdiğini, edebiyatta gerçekleştirmeyi amaçladığını söylemiştir. Ancak roman eleştirmenleri eserinin ustaca bir plan dahilinde kurulmadığını söylemişlerdir. Kitaba dair yorumlarım: Kalpazanlar sadece bir roman olmayıp; roman yazımı üzerine düşünme, yapıtın yazılma süreci ve kısa kısa roman kahramanlarının başından geçen olayların öyküsünden oluşuyor. Romanın en dikkat çeken tarafı yazılma sürecini Eduard 'ın günlüğü başlığı altında okuyuculara sunmasıdır. Kitabı okurken bu kısımların yoğunluğu olay örgüsünü aksatsa da bir müddet sonra kitabın üslubuna alışmış oluyorsunuz. Roman Bernard 'ın annesine yazılmış aşk mektuplarını bulup gayri meşru olduğunu öğrendikten sonra evden kaçmasıyla başlar. Olivier, Bernard 'ın en yakın arkadaşı aynı zamanda babası sandığı adamın; yakın arkadaşının oğludur. Bernard Olivier 'in yanına sığınınır ve Olivier 'in abisinin evli bir kadını hamile bıraktığını öğrenir. Bu kadın Olivier 'in üvey dayısının eski aşkıdır. Olivier ise üvey dayısı Eduard 'a gördüğünden beri ilgi duymaya başlar. Eduard aynı zamanda yazardır ve sekreter olarak Olivier 'i yanına almak ister. Olaylar Eduard 'ın eski aşkının ona yazdığı yardım mektubu ile farklı bir boyut kazanır ve esas olayların başlangıcına temel atar. Romanda kahramanların birbirleriyle ilintili yaşamlarına; karışık aşk ilişkilerine, aldatma, aldatmaca yani kalpazanlıklarına şahit oluyoruz. Romanda Olivier'in üvey dayısına duyduğu aşk ise; dayısının korumacılığı ile masumca yansıtılmış. Aynı zamanda yazar bu konu ile eş cinselliği kendi üslubuyla ortaya koyuyor. Bana göre, kitapta yer alan Eduard' ın günlüğünden alıntılar kitabın omurgasını oluşturmuş.Yazar çok kahramanlı ve karışık ilişkiler barındıran kitabına bu bölümlerle farklı bir soluk getirmiş. Klasik severlere keyifli okumalar... (Esra Koç)
Nobel Edebiyat Ödüllü Fransız yazar Andre Gide Kalpazanlar’ı 1925 yılında kaleme almış. Eser, 20.yy Fransız edebiyatını oldukça etkilemiş hatta edebiyatçılar tarafından ‘roman içinde roman’ tekniğini kullanarak yeni bir dönem açtığı kabul ediliyor. Roman, kurgu, atmosfer ve karakterler açısından klasik tarzda başlıyor ancak bir süre sonra Kalpazanlar isimli romanını yazma sürecini anlatan, Gide’i temsil eden karakterle beraber modern romana geçişi haber veriyor adeta. Kitap, kendisini büyüten babasının gerçek babası olmadığını, aslında gayrimeşru bir çocuk olduğunu öğrenen bir lise öğrencisinin evi terk etmesiyle başlıyor ve bu gencin arkadaş çevresinin başından geçen olaylarla ilerliyor. Andre Gide, yazılı ve yazısız kuralları, ahlakı, inançları, Tanrı’yı ve bunların insan yaşamındaki etkilerini sorguluyor. Kimseye parmak sallamadan, karşı perspektifleri de irdeleyerek ahlaki erozyonu irdeliyor. Bildungsroman özelliğini de taşıyan Kalpazanlar, okuduğum kitaplar arasında kurgusuyla en sarsıcı sona sahip kitap oldu kesinlikle. Bunun dışında Gide’in son cümleleri de oldukça çarpıcıydı, kolay kolay unutacağımı sanmıyorum. Gide’in kurgusunu, anlatımını ve kitabın atmosferini çok sevdim. Kalpazanlar, etkilenerek okuduğum ve unutmayacağım kitaplardan biri oldu. Bu muazzam eserin mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum. Okuyacaklara tavsiyem karakter listesi oluşturmaları olur. (İpek Dadakçı)
Kitabın Yazarı André Gide Kimdir?
André Paul Guillaume Gide (22 Kasım 1869 Paris - 19 Şubat 1951 Paris) Fransız yazar. 1947 yılı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi.
Gide, 22 Kasım 1869 tarihinde Paris, Fransa`da dünyaya geldi. Babası Protestan ve köylü kökenli, annesi Katolikti. 8 yaşında Paris'te Alsace Okulu'na gönderildi. Sık sık hastalandığı için öğrenimi kesintiye uğradı. Gide henüz 11 yaşındayken (1880) Paris Üniversitesi`nde hukuk profesörü olan babasını kaybetti. Ailedeki kadınların etkisi ve annesinin katı otoritesi altında büyüdü.
1889'da okuldan mezun oldu. Yaşamını yazarak geçirmeye karar verdi.Yazı hayatına 1891’de 21 yaşındayken yayımladığı André Walter'in Günlükleri(Les Cahiers d'André Walter) ve Narsis Üstüne İnceleme ile başladı. Ama ikisi de başarısız bulundu.
1893'te Kuzey Afrika gezisine çıktı. Arap dünyasının tümüyle farklı değerleriyle tanıştı. Fransa'ya döndüğünde oradaki katı Victorya dönemi yaşantısının olumsuzluklarından rahatsız oldu. 1894'te tekrar Kuzey Afrika'ya gitti. Burada Oscar Wilde ve Lord Alfred Douglas'la tanıştı. Onların yüreklendirmesiyle baskı altında tuttuğu eşcinselliğini kabul etti. Annesi hastalanınca Fransa'ya döndü.
1895'te kuzeniyle evlendi. 1896`da Normandiya`da bir komüne belediye başkanı oldu.
1908`de bazı seçkin yazarlarla birlikte Nouvelle Revue Française adında bir edebiyat dergisi kurdu. 1916`da 16 yaşındaki Marc Allégret ile sevgili oldu. Marc Allegret ile eşcinsel ilişkisi ailesinde huzursuzluk yarattı. Eşi Gide'nin kendisine yazdığı mektupları yok etti.
I. Dünya Savaşı yıllarında Kızılhaç ile gönüllü insani kuruluşlarda çalıştı. 1923'te ilk feministlerden ünlü Elizabeth van Byyselberghe ile olan yasak ilişkisinden tek çocuğu kızı Catherine doğdu. 1924 yılında Corydon adlı homoseksüelliği savunan bir kitap yayımladı, fakat eser ilk etapta kınandı.
1925'te Fransız Ekvator Afrikası'na gitti. Burada gördüklerinden de etkilendi. Dönüşünde sömürgeciliği eleştiren yazılar yazdı. 1925 yılında yayımladığı Kalpazanlar Gide`nin en önemli eserlerinden biri olarak görülür. 1926`da otobiyografik eser olan "Si le grain ne meurt"u yayımladı.
Komünizme ilgi duydu. 1936'da büyük umutlarla gittiği Sovyetler Birliği'nden hayal kırıklığı ile döndü. 1938'de eşini kaybetti.
II. Dünya Savaşı'nın başlamasından sonra 1942'de tekrar Kuzey Afrika'ya gitti. Savaşın sonuna kadar burada yaşadı. 1947'de Oxford Üniversitesi'nden "Edebiyat Doktoru" unvanı aldı. Aynı yıl Kasım ayında da Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi oldu. 19 Şubat 1951'de yaşamını yitirdi.
Yaşamı boyunca toplumsal ve bireysel ahlakın en önemli ölçütünün, bireyin içtenliği ve kendisini tanıması olduğunu savundu. Edebi, siyasal ve toplumsal sorunlara karşı hoşgörülü bir tutum benimsedi. Genel ahlak anlayışının karşısında bireysel özgürlüklerin savunucusu oldu. Ama aynı zamanda 19'uncu Yüzyıl Fransız edebiyatının en önemli hümanist ve ahlakçı yazarı olarak tanındı. Düşüncelerindeki bütünlük ve soyluluk, üslubundaki arılık ve uyumla Fransız edebiyatının saygın isimleri arasında yer aldı.
Katolik kilisesi André Gide'in eserlerini 1952 yılında Yasak kitaplar listesi'ne koymuştur.
André Gide Kitapları - Eserleri
- Kalpazanlar
- Isabelle
- Dar Kapı
- Theseus
- Kadınlar Okulu
- Chopin Üzerine Notlar
- Tohum Ölmezse
- Ayrı Yol
- Vatikan'ın Zindanları
- Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler
- Pastoral Senfoni
- Günlük
- Sapık Sevgi
- Batak
- Henri Michaux'yu Tanımak
- Seçme Yazılar
- Dostoyevski
- Pastoral Senfoni - Dar Kapı
- Denemeler
- SSCB'den Dönüş
- Dünya Nimetleri
- Cinayet Mahkemesi Anıları
- Two Legends: Oedipus and Theseus
- Yeni Nimetler
- Autumn Leaves
- Prometheus ve Theseus
- Bataklık
- Dostoyevski
André Gide Alıntıları - Sözleri
- "Arkadaş, insanların sana sundukları gibi benimseme yaşamı. Yaşamın daha güzel olabileceğine inandır kendini." (Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler)
- "İyi duygularladır ki kötü edebiyat yapılır", "Şeytanın yardımı olmayan sanat eseri yoktur." (Seçme Yazılar)
- . Kendin olmaya cesaret et. Bunun da altını çizmeliyim. Asla yapmacıklık yaparak, insanları sizin gibi yapmak için, taklit ederek ya da çelişme zevki için hiçbir şey yapmayın. ... (Seçme Yazılar)
- Hepimiz Tanrı' ya tek başımıza ulaşmak zorundayız. (Dar Kapı)
- "Mutsuz değilim. Bu hayatta bana öyle çok şey bahşedilmedi ama bu az şeyle de mutlu olmayı bildim." (Bataklık)
- Hasmımı kucaklarım, ama boğmak için. (Denemeler)
- Ömrüm beklemekle geçiyor. Hiç bir şeye başlamağa cesaret edemiyorum. (Günlük)
- "..kuruntu sonucu abartılan keder, gerçekteki olguyu aşar. Ah! Eğer, kapılarımızı düşgücümüzün yarattığı canavarlarla kuruntulara açmasaydık, yalnızca yaşamımızdaki kötülükleri görmekle yetinseydik, mutsuzluklarımıza katlanmamız çok daha kolay olurdu." (Pastoral Senfoni)
- Çocukluğumuzdan beri kim bilir kaç kez engellemişizdir kendimizi yapmak istediğimiz bir şey için, sırf çevremizdekilerin durmadan ‘yapamaz onu’ demelerini işite işite... (Pastoral Senfoni - Dar Kapı)
- "Kurtulduğumu sanırken gittikçe daha çok tutsak olduğumu, gururuma tutsak olduğumu anlamıyordum.Tanrı'nın beni kafese koyduğunu söylerken bunu demek istiyordum işte.Gururumu erdem gibi gösterdi bana.Tanrı benimle alay etti.Eğleniyor.Kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor benimle." (Kalpazanlar)
- Sanat eseri, daima tektir. (Denemeler)
- Ama insan sadece kendisi için alçak sesle çaldığında, o tanımlanamaz heyecan bitmek bilemez; sanki, sadece sezinlenen, sevgiye düşman ve insanca yakınlığın giremediği bir dünya karşısında duyulan o neredeyse elle tutulur korkunun da sonu gelmez. (Chopin Üzerine Notlar)
- Ah, Tanrım! Ölmek için ölümü beklememeyi bahşet bana. (Yeni Nimetler)
- İş mesut olmakta değil --- mesut olduğumu bilsinler istiyorum. (Günlük)
- Aslında, görebileceğiniz en iyi, en dürüst, başkasının ayağına basmayan ve tıpkı bir şair gibi, para kazanmak için yaratılmamış, tersine harcamaya ve vermeye her an hazır bir çocuktu. (Tohum Ölmezse)
- Ağlamak isterdim. Yazık ki kalbimi bir çölden daha çorak hissediyordum. (Pastoral Senfoni)
- "Düşünceler çiçeklere benzer, bozulmadan en çok dayananlar sabah derilenlerdir." (Isabelle)
- Ruh bedende ihtiyar olarak doğar, beden ruhu gençleştirmek için ihtiyarlar. Eflatun, Sokrates'in gençliğidir. (Denemeler)
- Umudun bir için araladığı o fazlasıyla ağır kapak yeniden kapanıyordu; kuşkusuz bu hep böyle olacaktı: Yasaklıydım. En eşsiz kurtuluşun karşısında durmadan bir gelenekler ve eylemsizlik duvarının yükseldiğini görecektim...Buna boyun eğmek lazım, diyordum kendi kendime ve elbette en iyisi buna gülüp geçmek; kaderin sillesini yiyip hacıyatmaz gibi yeniden dikildiğimiz için kendimize bir gurur payı çıkartmaktaydık; mizacımız buna müsaitti ve tatsız bir havada başlayan yemek şakalaşmalarla son buldu. (Tohum Ölmezse)
- -Demek ki, yataktakiler karı-koca ise yapılanlar sapıklık olmaktan çıkar. -Karı-koca canları ne isterse yapabilirler; buna hakları vardır. Tekrar ediyorum, bu sizleri ilgilendirmez. -"Hakları vardır"; evet, bu sözü "normal" sözünden daha çok beğendim. (Sapık Sevgi)