diorex
Dedas

Kar Küresi - Beyza Alkoç Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kar Küresi kimin eseri? Kar Küresi kitabının yazarı kimdir? Kar Küresi konusu ve anafikri nedir? Kar Küresi kitabı ne anlatıyor? Kar Küresi PDF indirme linki var mı? Kar Küresi kitabının yazarı Beyza Alkoç kimdir? İşte Kar Küresi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 05.01.2023 22:00
Kar Küresi - Beyza Alkoç Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Beyza Alkoç

Yayın Evi: İndigo Kitap

İSBN: 9786057611642

Sayfa Sayısı: 384

Kar Küresi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Seni yanıma, tüm dünyayı karşıma almak istiyorum.

Hava soğuktu, rüzgâr acımasız. Burası bir kar küresiydi, biz de içindeki figürler. Gün gelecekti, birileri bu kar küresini eline alıp sallayacaktı. Kar yağıyor sanacaktık oysa altüst olacaktık...

Eylül, kışın en soğuk günlerinden birinde kendisini Abant Gölü'nün yakınlarında ormanlık bir alanın içine kurulmuş Kar Küresi Psikolojik Destek Merkezinde bulduğunda başına geleceklerden habersizdi. Buraya yalnızca psikolojik destek almak için geldiğini sanan Eylül kendisini bambaşka bir sona doğru giderken bulacaktı. Önce Merih'le tanışacak, sonra Merih'te kendisini bulacaktı. "Biz buradayız," diyecekti Merih ona, "ve bunlar yaşanıyor."

Bu hikâye Eylül'ün ve Merih'in altüst olmalarının hikâyesi… Birlikte dibe batmalarının ve ışıksız kalmalarının hikâyesi... Hiçbir gülümsemesi içten olmayan, gözü hep uzaklarda bir yerlere dalan, ne olduğunun bilinmezliğinde oradan oraya savrulan, kanatlarını göremediği için kendisini çirkin sanan tavus kuşlarının hikâyesi. Bu hikâye sizin hikâyeniz, bu satırları siz yazdınız... Eylül ve Merih'in kış masalının içinde üşümeye hazır mısınız?

Bu doğan güneş var ya Eylül... İşte o bizim için doğmuyor.

Kar Küresi Alıntıları - Sözleri

  • "Elimizde kibrit yanarken bizi fark etmezler mi?” "Biz zaten yıllardır yanıyoruz kimse fark etti mi?"
  • Rüyalarım bile kafayı yedi.
  • ''Sen benim görebileceğim en güzel rüyasın..''
  • +Sen sigara mı içiyorsun? -Çakmakla oynuyorum. +Neden? -Çakmaktan çıkan ateşin rüzgarla mücadele etmeye çalışmasını izlemek hoşuma gidiyor. +Neden? -Çünkü her seferinde yeniliyor ve sonra yine deniyor. Benim gibi..
  • "Kendimi bu dünyaya ait hissetmiyorum, tek hikâyem bu.."

Kar Küresi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Konusuna bakınca ilginç bir kitap okuyacağıma dair umutlanmıştım fakat Kar Küresi beni o kadar hayal kırıklığına uğrattı ki... Zira ciddi anlamda sıkıntılar vardı kitapta. Kafama takılan çok şey oldu, muhtemelen hepsini de hatırlayamayacağım ama en belirgin olanlardan bahsetmek istiyorum ve yorumun SPOILER içerdiğini belirterek başlıyorum. Öncelikle karakterlere bakalım. En başından beri Merih ile Eylül'ün ilişkisi ilgimi çekmedi. Okudukça ısınırım belki dedim ama ilerleyen sayfalarda büsbütün ilgimi kaybetti bu ikili. Neden mi? Mesela bir sahnede Eylül, kabusları yüzünden uyuyamadığını söylüyor. Eylül'den hoşlanan Murathan da istersen gece başında bekleyeyim, belki rahat uyursun diyor. Bunu dediği için ne şerefsizliği kalıyor ne ahlaksızlığı. Murathan'ın niyetini bilmiyoruz, aslında yanlış bir hareketini de görmüyoruz ama Murathan'dan nefret ediyoruz çünkü Eylül'e bulunduğu teklif, sapık bir teklif Merih'e göre. Sonra aynı sahnenin ilerleyen kısımlarında, Eylül yine kabus görüp uyuyamadı diye, Merih, başında bekleyeyim mi diyor Eylül'e ve gece Eylül'ün yanında kalıyor. Merih'in teklifi ile Murathan'ın teklifi arasında ne fark var? Yok, fark falan yok. Ama Murathan şerefsiz ilan edilirken, Merih biricik kahramanımız oluyor. Sonra, Merih'in; Eylül'ü psikologda görüp peşine düşmesi, kızın soyunu-sülalesini araştırması, Eylül nereye gitse takip etmesi, evinin karşına geçip Eylül'ün penceresini izlemesi ve Eylül'le ilgilenen herkesi dövmesi bana hiç normal gelmedi kusura bakmayın. Normal değil de zaten. Zerre normal değil. Merih, beni takıntılı bir manyak sanma diyor Eylül'e, ama öyle değil mi? Mesela bunu yapan Merih değil de Murathan olsa ve Eylül'e, ben seni senelerdir takip ettim dese, herkes Murathan'ın sapık olduğunu düşünür, ondan korkar falan. Bunu yapan baş karakterimiz Merih olunca etkilenmemiz mi gerekiyor? Olabilir mi böyle bir şey? Eylül etkileniyor ama. Ben de tam bu sebeple biraz bile sevemiyorum bu ikiliyi. Gelelim kitaptaki mantık hatalarına: 1) Karakterler bu psikolojik merkeze geliyor, doktorlarıyla görüşüyor, hastalıkları kesinleşince de doktorları bunlara çeşitli haplar verip günde şu kadar iç diyor. Bu kısım bana çok mantıksız geldi zira psikolojik sorunları olan ve oraya tedavi olmaya gelen hastalara kutu kutu ilaç vermenin neresi mantıklı? Ya içmezse, ya hepsini içip intihar ederse? Bir kurum böyle bir riski alır mı? Karakterler niye bundan şüphelenmiyor? Ayrıca ilaçlarla ilgili başka planları olan bir yerin, ilaçları içip içmemeyi hastalara bırakması bana göre fazlasıyla saçma. 2) Bu karakterlerin hepsi, belirli psikolojik rahatsızlıklarla buraya geliyor. Başta terapi falan da yapıyorlar ama ilerleyen sayfalarda bu karakterlerin rahatsızlıklarına hiç değinilmiyor. Peki, ilaçların hastalıklarını tedavi etmekle ilgisi yokken, son zamanlarda terapilere de katılmamışken, nasıl oluyor da hastalıklarıyla ilgili bir sıkıntı yaşamıyorlar? Sosyal anksiyete bozukluğu olanlar, bipolar olanlar, hiperaktive bozukluğu olanlar, obsesif kompulsif bozukluğu olanlar nasıl kırmızı bölgede bu kadar rahat davranıyor? Bir ara Asya fenalaşır gibi oluyor o kadar. Haricinde karakterler hastalıkları yüzünden bir sorun yaşamıyor. Hatta bırakın sorun yaşamayı, nasıl oluyorsa iyileşiyorlar bile. Mesela, merkeze ilk geldiğinde sosyal anksiyete bozukluğu yüzünden insanların gözüne bile bakamayan ve toplulukta konuşunca ağlayan Asya, tedavi bile olmadan merkezin en dost canlısı insanına dönüşüveriyor. Bu da bana çok garip geliyor. Yani, sırf gizemli olayların peşindeler diye şey mi demeliyiz: Evet, hepsinin ciddi bir hastalığı vardı ama şimdi gizemli olayların peşindeler ve sırları bir bir çözecekler. Hastalıklarından bahsetmenin sırası mı? Ne hastalığı canım, ben de! 3) Merih'in çok fazla takıntısı olduğundan bahsedilip, bu takıntıların ne olduğunun anlatılmaması da gözümden kaçmadı. İnsanlara dokunamıyor, odasına girince ışıkları yakıp söndürüyor (sonradan onu da hiç yapmaz oldu) o kadar. Merih'in diğer takıntılarını hiç öğrenemiyoruz. 4) İlerleyen bölümlerde bir yangın sahnesini yaşanıyor fakat pek anlaşılır bir sahne değil. Karakterler bir kapının önünde güçlü bir yangın çıkarıp, sonra aynı kapıdan yara almadan, sadece ufak tefek sıyrıklarla nasıl çıktılar sahi? 5) Kurgu içinde çok fazla çelişki barındırıyor. Mesela bizim ekip ilaçlarını içmeyi bırakıyor. Hemşire, ilaçları deneme süresi bitmeden bırakmak çok zararlı, ben de o yüzden bu zamana kadar sesimi çıkaramadım, diyor. Fakat hemen ardından da ilaçları içmeyi bırakın, diyor. Cidden mi? Sonra bunlar, kaçalım mı diyorlar. Hemşire, olmaz, o zaman bir şeyler öğrendiğinizi anlarlar, peşinize düşerler, ailenizi öldürürler falan diyor. Bizim ekip de kaçmaktan vazgeçiyor. Ama ertesi gün kaçıyorlar. Niye? Merkezde o kadar insan varken onların peşine düşmezlermiş. Ee, en başında aileniz için kaçmazken şimdi neye güvenip de kaçıyorsunuz? Amaan, öyle işte. Karakterlerden birisi, arkada kalanlar için üzülüyor ve polisi mi arasak diyor. Öbür karakter de bize kim inanır, diyor. Yani polisi arayıp, "Şu adresteki binada insanlar zorla tutuluyor." deseniz, polis şey mi diyecek "Bu ihbar bize hiç inandırıcı gelmedi." Ya, hadi onu geçtim, mesela ailelerini arasalar, anlatsalar olanları, inanmıyorsanız gelin görün deseler, mutlaka gelen ve ortalığı ayağa kaldıran birileri olur zaten. Ama nerede? Neyse, bu ekip kaçıyor ve Merih'in, benim doktor tanıdığım var, hepimizi iyileştirir, oraya gidelim, demesiyle o doktorun yanına gidiyor. Doktor hastalığın ne olduğunu bile bilmezken herkesi nasıl iyileştirecek? Bulunur bir yolu canım. Bu arada gittikleri doktor da hiç, sizin vücudunuza bu virüs nasıl girdi, ne oldu ne bitti, siz nereden gelirsiniz falan diye sormuyor. Yani, ne gerek var tabii bunları sormaya. 6) Kurgunun en ama en sıkıntılı tarafı da şu: Bu gençlerin hepsinin bir ailesi var. Kiminin ailesi çok güçlü, kiminin ailesi çok ilgili. Bu psikolojik merkezin sahipleri nasıl bu işe cesaret ediyor? Ailesi olmayan yahut arayanı soranı olmayan gençler üzerinde deneseler bu işi, tamam derim. Ama nasıl bu gençler üzerinde deneyebiliyorlar? Hadi kırmızı bölgedekileri aileleriyle tehdit edip susturuyorlar. Yahu ölenler oluyor, ölenler! Ailelerine ne diyolar o zaman? Kayıp deseler, aileler dava açar. Öldü deseler yine dava açılır, ölüsünü de veremezler aileye. Ee, o zaman bu ölenlerin ailelerine ne deniyor? Bilmiyoruz ki. Merak edip bu konunun peşine düşen yok. Kurgu, mantık hataları ve çelişkiler üzerine kurulu resmen. Toparlamam gerekirse hiç sevmedim kitabı. Aslında yazarın işlemeye çalıştığı fikri beğendim ama sadece fikri. Zira bu fikri kurguyla buluşturmaya gelince işler hiç yolunda gitmemiş bana göre. (Baştankara)

Burası Bir Kar Küresi`: "Bu doğan güneş var ya, Eylül.. İşte o bizim için doğmuyor." İkinci kitabının çıkmasına az kalmışken okumaya karar verdiğim bir kitap oldu benim için, Kar Küresi. Başta konuya adapte olamasam da ilerledikçe bu durum değişti. İkinci kitapta kurgunun ve Beyza'nın kaleminin daha güçlü olacağını umut ediyorum. Çünkü ilerledikçe kitap sarsa da kurgunun iyi aktarılmadığını düşünüyorum. Yoksa kitabın konusu cidden güzel. Kitabın konusuna gelirsem Eylül; sosyal anksiyete ve depresyon gibi hastalıklarla uğraşan bir kızdır. Hastalığı bir konserde bayılmasına yol açacak kadar ilerlerken doktorunun önerdiği bir tesiste bulur kendini. Kar Küresi adında kendi gibi insanların toplanıp iyişleştirilmeye çalışıldığı bir psikolojik merkezde. Orada ilk başta Merih ile tanışır sonraysa gizlenmiş gerçeklerle. Gittiği yerin sırlarını keşfederken arkadaşlarıyla birlikte içinde bulundukları kar küresinin camlarını kırmaya çalışır. Akıl hastaları ve bilinmeyen hastalıkların arasında sıkışmış olan Eylül aşkla da tanışır. Genel olarak beğenip beğenmemek arasında kaldığım bir kitap oldu. Merak ediyorsanız okuyabilirsiniz demekle yetineceğim o yüzden. (atlantis)

Kar Küresi PDF indirme linki var mı?

Beyza Alkoç - Kar Küresi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kar Küresi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Beyza Alkoç Kimdir?

15 Şubat 1996 tarihinde dünyaya gelen Beyza Alkoç bir İngilizce Mütercim Tercümanlık öğrencisidir. Küçük yaşlardan beri romanlar, senaryolar ve tiyatro oyunları yazan Beyza Alkoç'un ilk kitabı 2015 yılında yayınlanmıştır.

Beyza Alkoç Kitapları - Eserleri

  • Karantina: Mahşerin Dört Atlısının Hikayesi
  • 3391 Kilometre
  • Karantina: Mahşerin Dört Atlısının Hikayesi — İkinci Perde
  • Karantina: Mahşerin Dört Atlısının Hikayesi — Üçüncü Perde
  • Karantina: Mahşerin Dört Atlısının Hikayesi/Dördüncü Perde
  • Sıfır Kilometre
  • Kar Küresi
  • Karantina: Mahşerin Dört Atlısının Hikayesi — Beşinci Perde
  • Asansör
  • Sınır
  • No: 26
  • Sınırsız
  • Kar Tanesi

Beyza Alkoç Alıntıları - Sözleri

  • +Ege, elini camdan dışarı uzatsana. -Neden? +Bende uzatacağım. Aynı yağmur elimizi ıslatacak sanki ellerimiz birbirine değiyor gibi. Uzatıyor musun? -Evet. Tuttum elini.. +Ben de.. (3391 Kilometre)
  • "Ay benim,gece senin.." (Karantina: Mahşerin Dört Atlısının Hikayesi — Üçüncü Perde)
  • " Bir harabeyi sevdin, yıkık bir binaya aşık oldun... Ben seni hak edecek ne yaptım? " (Karantina: Mahşerin Dört Atlısının Hikayesi — Üçüncü Perde)
  • Kötü hatıralar ruhun kelepçesidir. (Kar Tanesi)
  • Ben olmasam gülüp eğlenebileceğiniz biri olmayacak. (Karantina: Mahşerin Dört Atlısının Hikayesi — İkinci Perde)
  • Ben ne zaman insanların arkalarında bıraktığı olmaktan vazgeçeceğim? (Sınırsız)
  • " Kusurlarımız bizim yıldızlarımızdır, bırak parlasınlar... " (No: 26)
  • "Sevsene Beni.” (Karantina: Mahşerin Dört Atlısının Hikayesi — İkinci Perde)
  • -Neler yaptın bensiz? +Ağladım. -Hep mi? +Hep ağladım. Sen neler yaptın bensiz? -Seni bekledim. +Hep mi? -Hep bekledim. (3391 Kilometre)
  • İnsanın içinde ne varsa dışını öyle duyuyordu. İçim kırgındı, dışım daha kırgın. İçim hüzündü, dışım hüzün yığını. (Kar Tanesi)
  • En mantıklı söz saf bir yürekten çıkan sözdür. (Asansör)
  • Bu dünyada anlaşılmadığını hisseden, dünyaya arkasını dönen, içine kapanan herkese... (Kar Tanesi)
  • “Keşke ruhumu da bir yara bandının altında yatırıp birkaç gün dinlendirebilseydim.” (No: 26)
  • Her şey senin elinde mutlu olmak da mutsuz olmak da.. (Sınır)
  • Teşekkür ederim hayatıma ; Karanlık için aydınlık için Acı için mutluluk için Gece için Güneş için... (Karantina: Mahşerin Dört Atlısının Hikayesi — Beşinci Perde)
  • "Elimizde kibrit yanarken bizi fark etmezler mi?” "Biz zaten yıllardır yanıyoruz kimse fark etti mi?" (Kar Küresi)
  • Belki de bazı gerçekleri insanların yüzüne vurmalıydık. (Kar Tanesi)
  • Dünyada bir yer bana ev olmak için ayrılmış da ben gelmiş orayı bulmuşum gibi... (No: 26)
  • Yaşamın olayı sindirebilmek. Her şey bir şeyleri sindirebilmek üzerine kurulu. Karnımızı doyurmamız, susuzluğumuzu gidermemiz, nefes alışımız, aldatılmamız, terk edilmemiz. Hepsi sindirilmeye bakıyor. (Sınır)
  • Dünya hassas kalplerin cehennemidir (Kar Tanesi)

Yorum Yaz