diorex
Dedas

Kara Ada Şiirleri - Pablo Neruda Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kara Ada Şiirleri kimin eseri? Kara Ada Şiirleri kitabının yazarı kimdir? Kara Ada Şiirleri konusu ve anafikri nedir? Kara Ada Şiirleri kitabı ne anlatıyor? Kara Ada Şiirleri PDF indirme linki var mı? Kara Ada Şiirleri kitabının yazarı Pablo Neruda kimdir? İşte Kara Ada Şiirleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 18.03.2022 10:00
Kara Ada Şiirleri - Pablo Neruda Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Pablo Neruda

Çevirmen: Sait Maden

Yayın Evi: Çekirdek Yayınları

İSBN: 9789758076130

Sayfa Sayısı: 232

Kara Ada Şiirleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kara Ada, Şili'nin Büyük Okyanus kıyıları üstünde, Valparaiso'dan kırk kilometre uzakta, deniz, kum, rüzgar ve kara kayalardan oluşmuş bir yer. Buradaydı Neruda'nın evi.

Siyasal kavgalarla dolu, fırtınalı yıllar ardından geçmişi üzerine eğilme gereğini duyan Neruda'ya Kara Ada'daki ev sağladı bu şiirsel yaşamöyküsünü, şiire ve eyleme adanmış dopdolu bir ömrün zengin izlenimlerini yazma olanağını.

Neruda'nın yapıtları arasında seçkin bir yeri var Kara Ada şiirleri'nin. Onu bütün ilgilerini, sanat ve yaşam deneyimini kavrayabilmek için gereken başlıca yapıt. Çocukluğu, gençliği, bir dışişleri görevlisi olarak yeryüzünün dört bir bucağından geçerek tanıklıklar, ateş çemberlerinden geçerek bilenmiş toplumcu bilinç, sömürgeci çıkarların pençesine düşmüş yoksul bir ülkede egemen güçlere karşı verilmiş yiğitçe savaşım, sürgün, bütün bunların yanısıra insanı, yeryüzü insanını tarihsel, toplumsal, tinsel, doğasal örgüleri arasında, geniş bir uzanım içinde çevirip sarmalayan çokyönlü, çoksesli bir ozan kimliği...

Kısacası şiirle, yaşamla, tarihle, her şeyle içtenlikli bir hesaplaşma. Zengin bir yaşam görgüsünün, coşkun bir bilgeliğin şarkıları...

Kara Ada Şiirleri Alıntıları - Sözleri

  • "Anladım gitgide, yalnız kalıp, varolduğumu ve yaşayabildiğimi iyi kötü böylece, bundan korku duyduğumu hem de: yaşamaktan; beni görmesinler istedim, bilmesinler varolduğumu. Ve solgun oldum, zayıf, dalgın, konuşmak istemedim: gerekmiyordu sesimi tanımaları, görmek istemiyordum görülmüş olmamak için, duvarlara sürünüyordum yürürken: ayakları kaygan bir gölgeydim. (...) Bir kız yüzü, saf çarpışı bir gülüşün, ki yarardı ikiye günü böler gibi bir portakalı iki parçaya, ve ben sokak değiştirirdim, yaşamaya aç ve ürkek, suya yakın, soğuğunu içmeden, alevini öpmeden ateşe yakın, yüzümü örtüyordu bir gurur maskesi ve incecik oldum ve bir mızrak gibi kavgacı, kimseye kulak asmadan - buna karşı koyuyordum çünkü - duvarla çevrilip yakınışlarım yaralı bir köpeğin çığlığı gibi dibinde bir kuyunun."
  • "Benim için yazılan ne varsa, dalgın bir gözle okudum, geçerken okur gibi, sanki bu haklı ya da kıyıcı kelimeler bana ayrılmamış gibi gerçekten. Yadsıdığım falan yok iyi ya da kötü gerçeği, bana sunmak için can attıkları elmayı ya da almış bulunduğum zehirli gübreyi. Diyeceğim başka. Derimden, saçlarımdan, dişlerimden, yandığım şeyden mutsuz saatlerde: benim diyeceğim gövdemden ve gölgemden Niçin - bu hem benim sorum, hem onun sorusu - o aşkı da, sessizliği de olmayan başka biri açar çatlağı niçin onun çivisi büyük vuruşlar altında gömülür tere, oduna, taşa ya da gölgeye bunlar öz varlığımken benim? Niçin uzaktan gördüğüm ulaşır bana, ben ki var olmayanım, çıkmayanım, dönmeyenim, kuşları alfabenin ah neden korkutur gözlerimi, tırnaklarımı? Sevinmeli miyim başkası ya da ben olmama? Kimin oluyorum peki ben? Nasıl rehine verdiler gücümü her şeyimden oluncaya kadar? Niçin sattım kanımı? Sahipleri kimler kuşkularımın, ellerimin, acımın ya da egemenliğimin? Korkuyorum yürümekten uzak ırmağın yanında, korkuyorum bakmaktan yanardağlara ki her zaman tanıdım, onlar da beni tanır: belki yukarıda, belki aşağıda su ve ateş, beni yoklasa şimdi, açmadığımı düşünüyorlar gerçeği daha, ve yabancının biri olduğumu. Böylece, üzüntü içinde, okuyorum üzüntüden daha iyisinin belki de katılması olduğunu görünmeyenin öfkesi ya da haberi. Biliyorum gene de bütün bu kelimelerin ayıramadığını beni yalnızlıktan. Ve çabucak geçtim üstünden kızmadan kendime, yasdımadan kendimi, sanki bunlar yazılan mektuplarmış gibi başkalarına, hem bana benzeyen hem de uzak olanlara benden, evet, yitik mektuplar."
  • "Ve o zamanlar oldu bu... Şiir aramaya geldi beni. Bilmem ki bilmem ki nerden yükseldi ya kıştan, ya ırmaktan. Bilmem ki nasıl, ne zaman, değil, seslerden değildi bu, değildi kelimelerden ya da sessizlikten: bir sokaktan bana sesleniyordu, gecenin dallarından, ötekiler arasında ansızın, yanan ateşler arasında, ya da ıssız köşede, oradaydı yüzü yok ve dokunuyordu bana. Ne diyeceğimi bilemiyordum, ağzımsa bilemiyordu adlandırmayı, kördü gözlerim, ve bir şeyler çarpıyordu içime, ateş gibi, yitik kanatlar gibi, bir başıma geliştim usul usul, uğraşıp çözerek bu yangıyı, ve ilk anlaşılmaz satırı yazdım"
  • "..Yeniden yaşıyorum. Ama, yalnız bu çağdan. yitik adımlardan, anlaşılmaz yalnızlıktan, korkudan, aşılan ve tırmanan şeyden, yeşil ve çıkışı olmayan felaketten, getirdim, evet, gizi: yalnız o vakit ve bunu bildiğim yerden,"
  • "Uyanır uyanmaz tanıdım günü, dünkü gündü o, dünküydü o başka bir ad altında, kaybolduğunu sandığın bir arkadaştı, gelmişti beni şaşırtmaya. Perşembe, dedim, bekle beni, giyineyim, çıkar yürürüz düşünceye kadar sen gecede. Öleceksin sen, bense saklayacağım açık gözleri, dost olduğumdan karanlığa ve süslerine. (...) Gece geçmişti, kapıdan göründüğü zaman dünkü Perşembe, aslında Cuma'ya dönmüştü, kuşkulu bir gülümseme takındım onu selamlamak için, güvensizdim, nasıl da benziyordu ötekine. (...) çıkmak istedim: eyvah! ne sokak vardı ne de olmayan sokakta tek kimse, demek ki beni kimse beklemiyordu. Bütün yıl süreceğe benzerdi o perşembe."
  • "..Ama görmeye gelirsin ya, eski dost, aşk, ey görünmez kız, ne olur, otur şöyle yeniden otlara, Öyle geliyor ki bana başın değişti şimdi. Neden buraya gelmek için örttün kendini külle güzel saçıyle kömürün ki bir gün ellerim çözdü soğuk havasında Temuco yıldızlarının? Gözlerin nerde ? nerden aldın bu dik bakışı? bakmak için bana değişmedim mi diye. Altınını nerde bıraktın vücudunun? Yarı açık ellerin ne oldu ve onların yasemin ışıltısı? Gir evime, benimle denize bak. Dalgalar birer birer eskitti hayatımızı ve yalnızca köpük kırmadı kirazlarda ayaklarını, dudaklarını o billur çağın. Hoşça kal, yalvarırım sen gene al yerini amber iskemlende ay üstündeki, dön hanımeline balkonun, geri gel yakıcı görüntüye, uzlaştır gözlerini gözleriyle bu zamanın, acele etmeden çevir kendini o ışıl ışıl yanan fotoğrafa doğru, gir onun ta dibine, gülümseyişine, ve sonra bak bana kımıltısızlığında onun, görünceye kadar ben seni ondan beri, gönlünde çiçeklenmiş olan benden, o kimseden beri."
  • "..ölüler arasından seslendim ona, ama karşılık ne vermedi - bilemez ki gömülenler, işitemez ki - ve yapayalnız kaldı, çocuğu olmadan yanında, gölgeler arasında yabanıl ve çekingen."
  • "..Sevgilimdi o benim, ama bilmiyordum daha. Oturmaya gittim yanına onun hiç bakmadan yalnızdım çünkü ve ne ırmak arıyordum ne batan güneş, ne yelpaze arıyordum ne ay ışığı ne para, sadece bir kadın, ellerim için, göğsüm için bir kadın istiyordum, aşkıma ve yatağıma bir kadın, (...) sevmek için istiyordum onu, sevmemek için, (...) istiyordum onu çok yakına, öyle yakına ısıracak kadar dişlerini öpüşlerimle, hoş kokulu istiyordum onu kimsesiz kadını, kızgın bir unutuşla can atıyordum ona. O da ister miydi istemez miydi ya da çektiğini benim gönlümün? Martaban'da, demirden sular yanında, geldi mi gece, ki orada yükselir ırmaktan, dev balıklarla dolu bir ağ gibi, gittik onunla ben birlikte gömmeye kendimizi acı sevincine umutsuzların."
  • "Öyle bekledim ki bu kışı, benden önce hiç kimse beklememiştir o kadar başka bir kışı, hepsinin mutlulukla buluşma sözleri vardı: bense yalnız seni bekliyordum, karanlık saat. Eski zaman kışlarına mı benzer bu bir ana ve bir babayla, ateşiyle kömürün ve at kişnemesiyle sokakta?. Ya da bu kış gelecek yılın kışına mı benzer, yokluğun ve tam soğuğun kışı mıdır ve doğa bilmez mi göçüp gittiğimizi onunla?. (...) Ne varsa hazırdı ve gök boşalttı göz yaşını. Bir tek ve hoş göz kapağından cömert gök saldı göz yaşlarını buz kılıçları gibi"
  • "..karışırdı eski şaraba, konuşmalar sarhoşun yeşil kaba gülüşlerine. Arasıra düşerdi bir kadın kendi solgun uçurumuna, ve bu iğrenç yüz bir ağız ve gözler ulaştırdı bana. Oturttum o yanan gençliğimi buraya arasına kırmızı şişelerin, ki şıngırdadı bazı bazı yayar da yakutlarıyle düşsel kılıçlardan burçlarını gevezelik ederken yanârsız gözpekliği. (...) ama yeni dostum benim bilmiyordu gülmeyi, ve acımaz gecenin külünde eriyip gittiğini gördüm Ölüm Süvarisinin."
  • "Bilmediğim ne varsa ölçmek isterim, bu yüzden varıyorum kapısına serüvenin ve çalıyorum: açıldı mı giriyorum içeri ve bakıyorum duvarda eski zaman portrelerine, yemek salonuna kadınla erkeğin, koltuklara yataklara, tuzluklara, işte o zaman anlıyorum tanımadıklarını burda beni. Çıkıyorum ve sokağına bakmadan yürüyorum o sokağı nice adam aşındırmış bilmeden, nice yoksul oynak kadın hakkı ödenmemiş işçiler her çeşidinden."
  • "..Peki! İtiraf edeyim temiz günahımı! Denizden aldığım ne varsa, mercan, kabuk, gökkuşağı kuyruğu, balık, kelime, gümüş bitki ya da sadece deniz dibi taşı, yücelttim hepsini, canımın ışığını verdim hepsine. Ben, balıkçı olarak, bu yitik şeyleri işlerimde kimseye kötülük etmeden topladım. Kimseye kötülük etmedim, ya da öldürecek kadar yaraladıysam doğmak isteyenin karşılaştığı şarkıyı, kendi çalgımda, yavuz durumunu gizledi diyedir: o ki istemedi denize açılmayı yüreğimde ve körükledi kendi gücünü, yazık! rüzgar yetişip alıp götürdü sesini ve engel oldu doğmasına aydınlığı görmek isteyenlerin."
  • "Bir bayram şarkısı... Ekim, ödülü baharın: muhteşem sesli bir maskara bitirdi bitirecek delilik üstüne yazdığım şiiri ve ben, keskin incecik kara bir kılıçtan, maskeler, yaseminler arasında, yürüyorum hâlâ kapanıp sımsıkı herşeye, kalabalığı ortadan yarıp geçerek bu kara acısıyle güney rüzgârının, çıngırakları ve kıvrımları altında serpantinlerin sonra sonra, şiirden şiire, satırdan satıra evde, sokakta filizleniyor yeni kitap. Yirmi şiir tuz tadında yirmi kadın ve deniz dalgası gibi, ve sılaya dönüş yolculuğunda büyük ırmağınd Puerto Saavedra'nın ve ürküten çarpışında okyanusun arasında bir yalnızlığın ve bir öpüşün, nerdeyse aşktan koparılmış olan: yaprak ardınca yaprak yavaş yavaş uyanmış gibi bir ağaç fırtınalı küçük kitap doğmuş gibi. Ve hiçbir zaman, yazarken bunu trenlerde ya da dönüşte bayramdan, öfkeli kıskançlıktan açılmış geceden böğründe, yazın göz kamaştıran bir yara gibi delinip te aydınlığıyle göğün ve çiğle kaplı yüreğin, hiç bir zaman aklına getirmedi genç yalnız aşkla çalım satıp her şeye, bir onun zinciriydi hatırladığı çıkışı olmayan zindanıydı bir çift kadın gözünün, parçalayıcı bir tenin, bir ağızın, ki yakar dururdu, kendisini bütün bunlar ve bu içtenlikti, bu yalnızlıktı boyuna açtıran başka gönüllerde sonsuz bir gül, uzun bir öpüş, bitmez tükenmez bir gelincikler ateşi."
  • Bilmek acı çekmektir.Ve bildik!..

Kara Ada Şiirleri İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kara Ada Şiirleri PDF indirme linki var mı?

Pablo Neruda - Kara Ada Şiirleri kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kara Ada Şiirleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Pablo Neruda Kimdir?

Pablo Neruda (asıl ismi: Ricardo Eliezer Neftalí Reyes Basoalto) (12 Temmuz 1904 Parral, Şili - 23 Eylül 1973 Santiago), Şilili yazar ve şair.

Hayatı

Şili'de demiryolu işçisi bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Annesini çok küçükken kaybetti. 13 yaşındayken yerel "La Mañana" gazetesindeki bazı makalelerle katkıda bulunmaya başladı. 1920'de "Selva Austral" isimli edebiyat dergisinde "Pablo Neruda" adıyla yazmaya başladı. Şair, bu takma ismi Çek şair Jan Neruda'da anısına seçmişti. Daha sonra bu isim yasal adı olarak kalmıştır. İlk kitabı Crepusculario 1923 yılında yayınladı. Sonraki sene şairin en tanınmış ve pek çok dile çevrilmiş olan eserlerinden Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı(Veinte poemas de amor y una cancion desesperada) basıldı. Edebi çalışmalarına devam ederken, bir yandan da Santiago'daki Şili Üniversitesi'nde Fransızca ve pedagoji okudu. 1927-1935 arası hükümetin elçisi oldu ve Burma, Seylan, Java, Singapur, Buenos Aires, Barselona ve Madrid'te görev yaptı. Bu dönemde yazdığı şiirler ezoterik sürrealist şiir kitabı "Residencia en la tierra" (1933)da toplanmıştır. İspanya İç Savaşı ve García Lorca'nın ölümü onu çok etkiledi ve önce İspanya sonra da Fransa'da Cumhuriyetçi harekete katılmasına neden oldu. Bu sırada şiirlerini topladığı Kalbimdeki İspanya (España en el Corazón (1937)) üzerine çalışmaya başladı. Kalbimdeki İspanya iç savaş sırasında cephede basılması açısından önemlidir. Aynı yıl ülkesine dönen Neruda'nın daha sonraki eserlerini siyasi ve sosyal konular üzerine oluşturmuştur. 1939'da Paris'te İspanyol göçmenler için konsolosluk görevine getirildi. Meksika'daki konsolosluk görevi sırasında Canto General de Chile'yi yazdı. Bu eserde bütün Güney Amerika kıtasının doğası, insanları ve tarihi yazgısı epik şiir şeklinde anlatılmaktadır. Eser, 1950'de Meksika'da basılırken, Şili'de de el altından yayınlandı. Yaklaşık 250 şiirin yer aldığı eser, on kadar dile çevrildi ve bu çeviriler yüzünden Neruda elçilik yaptığı ülkelerde zorluklar yaşadı. 1943'te Şili'ye dönen Neruda, 1945'te senatör seçildi ve Şili Komünist Partisi'ne katıldı. 1947'de Başkan González Videla'nın grevdeki madencilere yönelik baskıcı protestolarını protesto ettiği için, 2 yıl boyunca kendi ülkesinde kaçak yaşadı. 1949'da yurt dışına çıktı ve 1952'ye kadar çeşitli ülkelerde bulundu. Bu dönemde yazdığı eserler politik aktivitelerinin damgasını taşır. Örneğin Las Uvas y el Viento (1954) Neruda'nın sürgündeki günlüğü gibidir. Yaşamı boyunca güçlü siyasi duruşuyla tanınan Neruda, ülkesindeki ve İspanya'daki faşizme karşı durmuştur. 1970 yılında Şili başkanlığına aday gösterilmiş, ancak daha sonra başkan seçilen Salvador Allende'yi desteklemiştir. Allende seçilince Neruda'yı Şili'nin Fransa elçisi olarak görevlendirdi. 1971 yılında edebiyat dalında Nobel Ödülü aldı. 1972 yılında sağlık sorunları nedeniyle elçilik görevini bırakarak Şili'ye döndü. 24 Eylül 1973'de kalp yetmezliğinden hayatını kaybetti. Kendisi Nazım Hikmet adına Barış Ödülü almıştır.Bir kongrede Nazım Hikmet ile ilgili 'Onun(Nazım Hikmet'in)yanında biz şair bile olamayız' diyerek Nazım Hikmet'i övmüştür

Pablo Neruda Kitapları - Eserleri

  • Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı
  • Şiirler
  • Kuruntular Kitabı
  • Kuşlar Sanatı
  • Ayaklarına Dokunurum Gölgede
  • Yüz Aşk Sonesi
  • Yaşadığımı İtiraf Ediyorum
  • Yeryüzünde Konaklama
  • Hayvanlar Kitabı
  • Ve Aşktan Olacak Ölümüm
  • Aşk Şiirleri
  • Yürekte İspanya
  • Yürekteki İspanya ve Oduncunun Türküsü
  • Evrensel Şarkı
  • Kaptanın Dizeleri
  • Bir Yıldıza Övgü
  • Kara Ada Şiirleri
  • Sorular Kitabı
  • Aşk
  • Seçme Şiirler
  • Şiir Boşuna Yazılmış Olmayacak
  • Joaquin Murieta'nın İhtişam ve Ölümü
  • Şiirler
  • Unutmak Yok
  • Aşk Soneleri
  • Albertina Rosa'ya Aşk Mektupları
  • Yüreğim Rüzgarlarla Özgür
  • Gölge Bile Yalnız
  • Kaptanın Dizeleri ve Yürekteki İspanya
  • Twenty Love Poems and a Song of Despair
  • Love Poems
  • Makasçı Uyansın
  • Neruda Unutmak Yok
  • Yeryüzü Şiirinin Eşiğinde Kara Ada Şiirleri
  • The Captain's Verses

Pablo Neruda Alıntıları - Sözleri

  • "Zaman lanet zamandı, zaman kara zamandı, Feci bir kor gibi yokluğu taşıyordu kadınların yüreğinde... " (Yürekteki İspanya ve Oduncunun Türküsü)
  • Seviyorum susmanı, yokluk gibisin çünkü, sesim sana varmadan işitiyorsun beni. (Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı)
  • "Benim bütün hayatım böyle idi: Bir elle beni sırtımdan itmişler, öteki elle bana çiçek buketleri vermişlerdi." (Yaşadığımı İtiraf Ediyorum)
  • Sen ve ben, umutları ve kışları bölüşüp, İşi sonuna vardırmıştik... (Ve Aşktan Olacak Ölümüm)
  • "Ah, soluk yüreğimin kucaklayamadığı şey..." (Yeryüzünde Konaklama)
  • Süt, ekmek, kitaplar hepsi de paylaşılmış hazinelerdir. (Yürekte İspanya)
  • Öyle bir apansız olmayıştı ki sonsuza dek durdum orada kimseyi bilmeden, kimse beni bilmeden bir sandalyenin altındaymışım gecede yitmişim gibi böyleydi işte olmuş olmayan sonsuza dek durdum orada. (Gölge Bile Yalnız)
  • peşinde seğirttiğim gölge, henüz benim değil. (Seçme Şiirler)
  • Onu sevmiyorum artık, bu açık, belki de seviyorum ama. Aşk kısa, unutmak ne uzun. (Aşk)
  • Belki de toprak öğretecek bize ölü görünen her şeyin aslında canlı olduğunu (Kuruntular Kitabı)
  • "sevgilim, eğer ölürsem ben, sen ölmezsen ya da ölürsen sen ve say ki ben ölmezsem sürüp gitsin şu bizim derdimiz de, çünkü hiçbir süre geçemez ömrümüzü" (Aşk Soneleri)
  • "İnsan ırklarının ağacında çeşitli renkler de yapraklar da görülmeye başlıyor." (Yaşadığımı İtiraf Ediyorum)
  • Hep meraklı olmuşumdur şu erotik tavşana: (Hayvanlar Kitabı)
  • My soul wandered, happy, sad, unending. Thinking, burying lamps in the deep solitude. (Twenty Love Poems and a Song of Despair)
  • Uçurumundan daha derin öpücüğünü bulmayacaksın ömrüm. (Kaptanın Dizeleri ve Yürekteki İspanya)
  • Hadi, burda bana eyvallah, Evime dönüyorum, düşlerime. (Yürekte İspanya)
  • I am smaller than an insect. (Love Poems)
  • Her şeyi olan ve her şeyi yitiren biri... (Neruda Unutmak Yok)
  • Hangi umudu varsayalım, hangi saf kehaneti, hangi kesin öpüşü gömelim yüreğimize,boyun eğelim köklerine kimsesizliğin… (Yeryüzünde Konaklama)
  • Kötü lanetliyi halka anlatın sizler Acılarımıza, Sırtlanca gülerek başa geçenleri. Ölümümün hiç önemi yok Ve çektiklerimizin Mücadele uzun sürecek Ve bunların bilinmesi gerek Arkadaş unutma Bilinmesi gerek bunların (Şiirler)

Yorum Yaz