Kara Zeybek - Demet Altınyeleklioğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kara Zeybek kimin eseri? Kara Zeybek kitabının yazarı kimdir? Kara Zeybek konusu ve anafikri nedir? Kara Zeybek kitabı ne anlatıyor? Kara Zeybek kitabının yazarı Demet Altınyeleklioğlu kimdir? İşte Kara Zeybek kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Demet Altınyeleklioğlu
Yayın Evi: Artemis Yayınları
İSBN: 9786051428086
Sayfa Sayısı: 730
Kara Zeybek Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Yıllardır aynı toprağın ekmeğini yiyen, aynı denizin suyunda ıslanan, aynı türküleri söyleyen iki milletin kardeşliği -sadece bir ömür önce- aynı vatana sığamadı. Doğup büyüdükleri topraklardan koparılan insanlar evlerinden, sevdiklerinden, dostlarından, umutlarından oldu.
Eleni ve Enver’in aşkı mümkünsüzdü. İster savaşta, ister barışta. Mümkünsüz. İnsanları kadar gelecekleri de düşmandı bu aşka. Birlikte bir gelecek umut etmeden önce, ekilen kin tohumlarını, farklılıkların altını çizen savaş boyalarını, kardeşi düşman eden hırsları vatanından söküp atmalıydı Enver. O güne dek kalbi hasretle karalar bağlayacak; bahtı kara, sevdası kara, gözü kara bu yiğit, ölüme yürürken Kara Zeybek diye nam salacaktı. Eleni, iki halkın ortak önyargılarıyla savaşarak bekleyecekti Enver’i.
Denizin öte yakasında yaşayan Mehmet ve Fidan’ın büyük aşkının geleceği ise kör bir kuyunun dibindeydi. Ne bir umudu vardı Mehmet’in ne de hayali... Tek kurtuluşu onu peşinden sürükleyecek bir hayaletti belki. Birinci Dünya Savaşı sonrası halkları birbirine düşüren işgaller iki ülkeyi, iki milleti, sayısız canı yerle bir etti. Ne dostluk, ne aşk, ne birlik bildi. Mağlubu, yitirilen kardeşçe bir gelecekken, galibi, acımasız kaderdi.
Kara Zeybek Alıntıları - Sözleri
- Toprağını savunmaya karar vermiş cesur bir adamdan daha tehlikeli bir şey yoktur.
- Yakanı anılara kaptırmaya başladın mı bil ki kocamaya başlıyorsun
- Burada neferler arasında bir laf var: "Altı toprak, üstü sevda.Bize sevda nasip olmazsa hakkımız kara topraktır. Onu da bırakmayız kimseye."
- "Burada neferler arasında bir laf var: "Altı toprak, üstü sevda.Bize sevda nasip olmazsa hakkımız kara topraktır. Onu da bırakmayız kimseye."
- "Meclis'in yetkileri bir kişiye devredilemez."
- "...bir milletin istiklâlinden başka hiçbir amaç, uğruna savaşmaya değmez.#
- Büyük Millet Meclisi ordu kuruyordu kurmasına da, imkânlar yetmiyordu işte koca orduyu giydirmeye, kuşatmaya, silahlandırmaya, karnını doyurmaya. Millet neyi varsa yarısını orduya bağışlıyordu. 2 yumurtanın biri askerindi. Bir somunun yarısı. İki çift çorabı olan bir çiftini koşup şubeye getiriyordu. Kadınlar, gelin kızlar makineyle, elle askere bir şeyler dikiyordu yorulmadan. Akşehir'den bu tarafa at sürerken gözleriyle görmüşlerdi. Sultandağı'nın eteklerinde, çay yolunda, Şuhut Ovası'nda, İhsaniye'de. Kağnılar yürüyordu dağlarda gacır gucur. "Adamlar askere koşmuş, bu işleri yapacak kimse kalmamışsa, avrat kısmı ne güne durur?" demişti besbelli kadınlar. Genci, ihtiyarı kağnılarla ileri hatlara cephane, yiyecek, giyecek taşıyordu. Kiminin bebesi kucağındaydı, kiminin sırtında. Kimi cephane sandığını beşik yapmıştı bebesine. Kağnı yetmemişse, kalan top mermilerini omuzlamıştı gelin kızlar.
- Gitti sevdiğim artık gelmez diyorlar Senin derdinin dermanı olmaz diyorlar. Derman aramam yar hasretiyle yanarken Bir de söyle, yaren nerededir diyorlar.
- Doğruca Garp Cephesi Komutanlığı'nın Polatlı'ya yarım saat uzakta bulunan Alagöz köyündeki karargâhına geldiler. Herkes neşeli görünmeye çalışıyordu ama ne kadar birbirlerinden saklamaya çalışsalar da, yaşadıkları gerginlik ve endişe yüzlerine yansımıştı. Var olmak ya da yok olmak... İstiklal ya da ölüm... Bu savaşa bağlıydı.
- Büyük acılar küçük insan öyküleri ile tarihe geçer ..
- Hayatta ölüm , sevinçle keder bu kadar yakındır birbirine ...
- Savaş iyi olan her şeyi yok ediyordu işte...
- Sokakta , bahçede , ağaç altlarında toplu oturmak yasak ...
- "Büyük acılar, küçük insan öyküleriyle tarihe geçer. Yudum yudum anılar birleşir. Destan olur."
- "Yakanı anılara kaptırmaya başladın mı bil ki kocuyorsun."
Kara Zeybek İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Savaş herşeyi mahvediyordu.Herkesi ayırıyordu...Beraber huzur içinde yaşayan insanları, dinleri,dilleri,kardeşleri,dostları ve sevenleri... Savaşın kazananı oluyor elbet,fakat kaybedilenlerde muhakkak oluyor. kitap/kara-zeybek--44950 hem savaşı hemde savaş olduğunda hayatların nasıl değiştiğini çok duygulu bir şekilde aktarıyor bizlere... yazar/demet-altinyeleklioglu (BahaR)
Ah Bre Sevda, Ah Bre Vatan isimli kitabının devamı niteliğinde olan bu romanda da Eleni ve Enver'in aynı topraklar üzerinde farklı davranmak zorunda olmalarının, vatan mı aşktır, kadın mı sorusunun, İzmir'in işgali çerçevesinde dönen olayların tarihi zemininde yaşanan büyük bir aşk hikayesinin tanığı olacaksınız. Öte yakada da durumun çok farklı olmadığını görecek ve belki de benim gibi muhacir kökenli olanlar biraz burkulacaksınız. İyi okumalar dilerim. (Zeynep Öğüt)
Yazar adeta tarihi yeniden ilmek ilmek dokumuş kalın bir kitap olmasına rağmen zevile okudum. Uzun süredir kurtuluş ruhunu bu kadar iyi anlatan bir kitap okumamıştım . (Bal ile Kaymak)
Kara Zeybek PDF indirme linki var mı?
Demet Altınyeleklioğlu - Kara Zeybek kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kara Zeybek PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Demet Altınyeleklioğlu Kimdir?
13 Şubat 1955 doğumlu Türk yazar ve TRT prodüktörü. Daha çok tarihi kurgu türünde eser vermiştir; TRT televizyonlarında yüzlerce programın yapımcılığını üstlenmiştir. Altınyeleklioğlu, kendisi de bir yazar olan Ceyhan Altınyeleklioğlu ile evlidir.
Hayatı
13 Şubat 1955 yılında Ankara' da doğmuştur. TED Ankara Koleji'nin 1971 mezunlarındandır. 1975 yılında Ankara Üniversitesi / Siyasal Bilgiler Fakültesi, Basın Yayın Yüksek Okulu'nu bitirdi. 1978 yılında Hacettepe Üniversitesi'nde Eğitim İletişimleri konusunda yüksek lisans yaptı. 1980 yılından itibaren TRT Televizyonu'da çalışmaya başladı. Bu tarihten itibaren sayısız programın yapımcılığını üstlendi. Çeşitli kademelerde yöneticilik yaptı. Yazarlığı ve prodüktörlüğünün yanı sıra çevirmenlik de yapmakta olan Altınyeleklioğlu'nun çevirileri arasında Philippa Gregory gibi tanınmış yazarların eserleri bulunmaktadır.
İlk romanı Moskof Cariye Hürrem 2009 yılında yayınlandı. Bu romanıyla büyük bir okur kitlesi edindi. Popüler edebiyatta ve TV dizilerinde Osmanlı Sultanları akımının başlamasını tetikleyen Moskof Cariye Hürrem, aylarca çoksatanlar listesinde yer aldı. Ardından Alkışlarla Lamia (2010), Cariyenin Kızı Mihrimah (2010), Cariyenin Gelini Nurbanu (2011), Altın Cariye Safiye (2011), Pargalı ve Hatice (2011), Kara Kraliçe Kösem (2012) romanları geldi. Bu romanlar da büyük ilgi gördü ve uzun süre çoksatanlar listesinde kaldı. Moskof Cariye Hürrem Bulgaristan’da yayınlandı. Yunanca, Rusça ve Arapça çeviri çalışmaları devam ediyor.
Alkışlarla Lamia adlı eserinde ilk romanından farklı olarak 20. yy. kadın yaşantısını işlemiştir. Türk sinemasının ilk kadın yıldızı olan Cahide Sonku'nun hayatını kendi kurgusuymuş gibi gösterdiği yönünde eleştiriler almıştır. Ancak konu kısa sürede gündem dışı kalmıştır.
Evli ve bir çocuk annesi olan Demet Altınyeleklioğlu İstanbul ve Miami’de yaşamaktadır.
Demet Altınyeleklioğlu Kitapları - Eserleri
- Moskof Cariye Hürrem
- Cariyenin Kızı Mihrimah
- Cariyenin Gelini Nurbanu
- Altın Cariye Safiye
- Kara Kraliçe Kösem
- Pargalı ve Hatice
- Ah Bre Sevda Ah Bre Vatan
- Cem Sultan
- Gülüm
- Alkışlarla Lamia
- Sustum Anne
- Nakşidil Güneşin Kızı
- Kösem Sultan
- Roma Kulübü
- Kara Zeybek
- Nihavent Hıçkırık
Demet Altınyeleklioğlu Alıntıları - Sözleri
- "Sevda denilen şey, katlanmasını bilmektir." (Cariyenin Kızı Mihrimah)
- ''Cem Kabe'ye gidip hacı olunca pusulası şaştı anlaşılan. Bambaşka bir insan olduğunu yazmış son mektubunda. Gözünde ne taht varmış ne taç? Ordu, savaş filan kalmamış fikrinde. Allah'a ibadete adayacakmış kendini. Birde kurt diye bir laf ediyor ikidebir. Kızılkurt. Kurdunu öldürmüş. Ne demekse ?'' (Cem Sultan)
- Her ayrılık acıdır, öyle değil mi? (Gülüm)
- Ben kapattım kendimi dünyaya. (Sustum Anne)
- "Ya bir garip çalı bülbülünün günahı ne olabilir ki, cellat kılıcı reva görülsün?" (Pargalı ve Hatice)
- Tanrının insanlara bahşettiği en büyük zenginlikmiş akıl. (Kara Kraliçe Kösem)
- Bu memlekette kadın kısmının kendini hasrete alıştırmaktan başka çaresi yok. Ha bir de, kadınlar burada sevdiği adamı, aşkıyla vatan sevdası arasında tercih yapmaya zorlamaz. Kaybedeceklerini bilirler çünkü. (Roma Kulübü)
- Nereden çıktı şimdi bu yürek çarpıntısı? Herkes sana bakıyor. Neden sen sadece onun gözlerini gördün? (Cariyenin Kızı Mihrimah)
- Alexander gibi yürekli, korkusuz, pervasız ol. Fakat, Alexander gibi aklını hırsına köle etme. Koşmasını da, durmasını da bil.. (Pargalı ve Hatice)
- Birinin ayağındaki pantolondan dizi fırlamıştı dışarı. Ötekinin pantolonunun bir bacağının dizden aşağısı tamamen yırtıktı. (Ah Bre Sevda Ah Bre Vatan)
- Keşke neyin doğru olduğunu da yanlışı fark ettiğim kadar kolay bulabilsem. (Roma Kulübü)
- "Ölmüş bir ruhu taşımak zordu. Çünkü o yük her gün biraz daha ağırlaşıyordu." (Ah Bre Sevda Ah Bre Vatan)
- Ol güzelin sevdasıyla kor ateşteyim, Sanma ki koynunda vuslatına eriştim, Etrafında dönen bahtsız pervaneyim, Yarsız cennet dahi olur cehennemim. (Nakşidil Güneşin Kızı)
- Nasıl bir dünyasa yaşıyor bu insanlar? Birbiriyle acımasızca, ölesiye, öldüresiye mücadele eden insanlarla doluydu dünyaları. (Kara Kraliçe Kösem)
- "Yakanı anılara kaptırmaya başladın mı bil ki kocuyorsun." (Kara Zeybek)
- Bedenin esir fakat ruhunu köleleştirmelerine izin verme. Ruhun, Sava nehri kadar özgür, başın karşı dağlar gibi dik olsun.. (Pargalı ve Hatice)
- Olması gerekenler olmuyor, olmaması gerekenler oluyordu. (Cariyenin Gelini Nurbanu)
- Belki de anlıyordu çocuklar yalanı. Gidenin bir daha dönmeyeceğini seziyorlardı. Kim bilir. Fakat ses etmiyor, yüze vurmuyor, ama gece sessiz gözyaşlarıyla ıslatıyorlardı yastıklarını. (Sustum Anne)
- Büyük Millet Meclisi ordu kuruyordu kurmasına da, imkânlar yetmiyordu işte koca orduyu giydirmeye, kuşatmaya, silahlandırmaya, karnını doyurmaya. Millet neyi varsa yarısını orduya bağışlıyordu. 2 yumurtanın biri askerindi. Bir somunun yarısı. İki çift çorabı olan bir çiftini koşup şubeye getiriyordu. Kadınlar, gelin kızlar makineyle, elle askere bir şeyler dikiyordu yorulmadan. Akşehir'den bu tarafa at sürerken gözleriyle görmüşlerdi. Sultandağı'nın eteklerinde, çay yolunda, Şuhut Ovası'nda, İhsaniye'de. Kağnılar yürüyordu dağlarda gacır gucur. "Adamlar askere koşmuş, bu işleri yapacak kimse kalmamışsa, avrat kısmı ne güne durur?" demişti besbelli kadınlar. Genci, ihtiyarı kağnılarla ileri hatlara cephane, yiyecek, giyecek taşıyordu. Kiminin bebesi kucağındaydı, kiminin sırtında. Kimi cephane sandığını beşik yapmıştı bebesine. Kağnı yetmemişse, kalan top mermilerini omuzlamıştı gelin kızlar. (Kara Zeybek)
- "Ah demek doğru. Tanrı onların cezasını versin. Majestelerine başkaldırmak ihanettir. Hem Tanrı'ya hem Fransa'ya... Kral, Tanrı'nın seçimidir. Tanrı'nın tercihine isyan etmek günahtır. Nankör ayak takımı. Bir yığın köylü, serseri, fahişe." (Nakşidil Güneşin Kızı)