diorex
Dedas

Karınca Huzura Varınca - Dursun Gürlek Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Karınca Huzura Varınca kimin eseri? Karınca Huzura Varınca kitabının yazarı kimdir? Karınca Huzura Varınca konusu ve anafikri nedir? Karınca Huzura Varınca kitabı ne anlatıyor? Karınca Huzura Varınca PDF indirme linki var mı? Karınca Huzura Varınca kitabının yazarı Dursun Gürlek kimdir? İşte Karınca Huzura Varınca kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 19.05.2022 02:00
Karınca Huzura Varınca - Dursun Gürlek Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Dursun Gürlek

Yayın Evi: Timaş Yayınları

İSBN: 9789753627474

Sayfa Sayısı: 320

Karınca Huzura Varınca Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Çınaraltı Kitap Sohbetleri’nin yazarı Dursun Gürlek’ten tarihe, kültüre ve medeniyete dair ibret verici bilgi ve olayların anlatıldığı sürükleyici ve etkileyici bir kitap.

Çınaraltı Kitap Sohbetleri’nde kitap kültürüne ait, bilinmeyen pek çok ayrıntıyı gün yüzüne çıkaran Dursun Gürlek, yeni kitabında tarihin yaprakları arasında gözden kaçmış, unutulmuş veya unutturulmuş pek çok ilgi çekici anekdotu sayfalarına taşıyor. Kitabın sayfaları arasında gezinirken, okuduklarınız karşısında Türk ve İslam tarihine ait bir çok detayı öğrenme fırsatı bulacaksınız.

Karınca Huzura Varınca/Kültür Sohbetleri; muhteşem bir kültür ve medeniyet tarihinden, hassas bir araştırmacının titiz gözlemiyle seçilerek derlendi.

Karınca Huzura Varınca Alıntıları - Sözleri

  • Bir gün doğar elbette şems-i hakikat Hiç böyle müebbed mi kalır zulmet-i alem?
  • '' Hayat müşterektir'' diye bir söz vardır. Hakîkaten iştirak edildiği zaman elem hafiflediği gibi, mutluluk da ziyadeleşir.
  • Malûm, bir göz hatırı için çok gözler sevilir.
  • Kitabın letâifi güldürür, garâibi taaccüb ettirir, muhteviyâtı eğlendirir, her mev'izesi bir ibret gösterir.
  • Bozulmuş cemiyetlerde bozulmamış fertler suçlu vaziyetinde kalırlar
  • “Dört şey insanı yüceltir: 1. Edep 2. İlim 3. Sadakat 4. Emaneti koruma”
  • “Kim bilir tarih bize kaç kuzuyu kurt, kaç şeytanı melek gösterir.”
  • Susmakta da bir başka belâgat vardır Söz bilmez isen, susmayı öğren bâri
  • Dostlarla yapılan sohbet ise, fani hayata ebediyetin izlerini nakşeder.
  • Eskiler "lâtife, latif olmalıdır"demişlerdi. Sözün lâtif olması için zarâfet ambalajina bürünmesi gerekir. Edebiyatın tarifi "mukteza-yı hâle mutabık serd-i kelâm etmektir!" Yani yerinde, zamanında ve şartlarına uygun konuşmaktadır.
  • Yeryüzü bir sarayın döşemesi, gökyüzü bir yüksek tavan.
  • Geniş gönüllü insana dünya hiçbir zaman dar gelmez. Dar kafadan geniş düşünce çıkmaz.
  • Eskiler '' Lâtife, lâtif olmalıdır'' demişlerdi. Sözün lâtif olması için zarâfet ambalajına bürünmesi gerekir. Edebiyatın tarifi ''Mukteza-yı hâle mutabık serd-i kelâm etmektir!'' Yani yerinde, zamanında ve şartlarına uygun konuşmaktır.
  • Kumaşa “çapıt”, esere “yapıt”, cevaba “yanıt”, delile “kanıt” denilen bir ülkede elbette ki mûsıkî de “müzik” olur ve siz birtakım düşük seviyeli ekran şovmenlerine “sanatçı” demek zorunda kalırsınız.

Karınca Huzura Varınca İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Karıncayı bilmem ama kitap kurtlarını huzura erdiren bir kitap. Bu kitapta neler mi var. Eski İstanbul beyefendileri, sahaflar, çay, muhabbet ve daha sayamadıklarımız. Nüktedanlık , zerafet, letafet ve nezaket vb. Bu millet dünyayı 6 asır nasıl yönetti sorusuna kültür ve kitap açısından cevap bulacağınız güzel bir hatıra kitabı. Okumanız ve yaşamanız duasıyla (mustafa ak)

Dursun Gürlek hoca'nın okumuş olduğum 3. eseri. Dursun Bey'i nereden tanıdığımı kimin tavsiye ettiğini hiç hatırlamıyorum. Tebessüm ve Tefekkür adlı eserini yıllar önce alıp okumuştum. Kendisini belediyenin yaptığı bir programda dinleme şansına ermiştim. Dursun Gürlek akıcı bir konuşma uslübuna ve engin tarihi bilgiye sahip. Eserlerinde de bu bilgilerini bizimle paylaşmış. Hocanın eseri yanında, başka eserlerden de, bizim " hasta adam" dediğimiz Osmanlı'nın, son zamanlarında yaşayan alimlerin, müderrislerin çok donanımlı olduğunu gördüm. Nasıl bu hale geldik , geçmişimizi öğrenmeden yargılayıp küçüğümsediğimiz utandığımız bir algı nasıl oluştu... Eseri okurken kendimi eskilerin, Çınar altlarında, Beyazıt meydanı'nda, sahaflarda bir araya gelerek sohbet ettikleri bir halkadaymışım gibi hissettim. Kitap kısa kısa tarihi anekdotlardan oluşuyor, padişah hayatlarından, vezirlerden mutasavvıflardan komutanlardan ve benzeri gibi şahsiyetlerin hayatlarından kesitler yer alıyor. ara ara okunup düşünülmesi gereken, ders alınması gereken bir eser. Hatta kimi zaman fıkra mahiyetinde olaylarda insana tebessüm ettiriyor. fakat keşke tarihi bir kronoloji ile de sıralanabilseydi dedim. Kimi zaman da keşke bu konuyu hiç buraya almasaydı dediğim birkaç yerde olmadı değil. Hocanın bu üç eserinden en çok "ayaklı kütüphaneler"i beğendim. (Zehra çelebi)

Karaların ve denizlerin hâkimi Kanuni Sultan Süleyman, aynı zamanda "Muhibbi" mahlasını kullanan büyük bir şairdi. Önemsediği, fakat karıncaların bürüdüğü bir ağacı kesmek için Şeyhülislam Ebussuud Efendi'ye bir tezkire yazar ve konuyu sorar: Dırahta ger ziyan etse karınca ziyanı var mıdır anı kırınca Şeyhülislam aynı yolda cevap verir: Yarın Hakk'ın divanına varınca Süleyman'dan hakkın alır karınca! yazar/Dursun-gurlek (Hakan Arıkan)

Karınca Huzura Varınca PDF indirme linki var mı?

Dursun Gürlek - Karınca Huzura Varınca kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Karınca Huzura Varınca PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Dursun Gürlek Kimdir?

1952 yılında Tokat'ta doğdu. İlk ve orta tahsilini memleketinde tamamladı. İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Yeni İstanbul, Tercüman, Hürriyet, Günaydın gazetelerinde çeşitli görevlerde bulundu. Bir süre muhtelif okullarda Türkçe ve Edebiyat öğretmenliği yaptı.Biyoğrafi araştırmaları ve çeşitli makaleleri Meşale, İnanç, Milli Kültür, Türk Edebiyatı, Kültür Dünyası gibi dergilerde yayınladı. Tarih ve Düşünce dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Bu dergide neşrettiği "Kırkambar" ve "Ayaklı Kütüphaneler" başlığı altındaki yazılarıyla dikkat çekti.

Yazarın, Osmanlı Tarihi, Şark Klasikleri ve biyografi sahasındaki çalışmaları halen devam etmektedir.

Dursun Gürlek Kitapları - Eserleri

  • Çınaraltı'nda Kitap Sohbetleri
  • Karınca Huzura Varınca
  • Ayaklı Kütüphaneler
  • Tebessüm ve Tefekkür
  • Maziye Bir Bakıver
  • Sohbet Tadında
  • Kültür Dünyamızdan Manzaralar
  • Muhabbet Ateşi
  • Dersaadet'te Ramazan Akşamları
  • Dersaadet'te Bayram Sabahları
  • Namık Kemal
  • İbnülemin Mahmud Kemal İnal
  • İbnülemin Mahmud Kemal İnal - 2

Dursun Gürlek Alıntıları - Sözleri

  • GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ HAYÂLİ CİHAN DEĞER (Maziye Bir Bakıver)
  • Allah bes baki heves (Muhabbet Ateşi)
  • Yılda iki defa değil de her gün bayram havası teneffüs etmek isteyen kimsenin, İslami bir hayat yaşaması gerekiyor. Unutmayalım ki Müslüman'ın üç büyük bayramı vardır: birincisi, ömrünü imanlı olarak bitirmesi, ikincisi cennete girmesi, üçüncüsü de orada Cemâlullah ile şereflenmesidir. (Dersaadet'te Bayram Sabahları)
  • O gül-endâm bir al şâle bürünsün yürüsün Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün Enderunlu Vâsıf (Sohbet Tadında)
  • Bir ilim adamı, konferans vermek üzere salona girmiş. Lâkin içerisi bomboş. Sâdece ön koltuklardan birinde bir hayvan bakıcısı, yâni bir seyis oturuyormuş. İlim adamı, konuşup konuşmamakta bir an için tereddüt etmiş. Derken seyise sormuş: "Senden başka kimse yok. Konuşayım mı, konuşmayayım mı?" Seyis şöyle cevap vermiş: - Efendim, ben seyisim, dolayısıyla bu işlerden pek anlamam. Sâdece şu kadarını söyleyeyim ki, ahıra girdiğimde bütün atların kaçtığını, içeride sâdece bir atın kaldığını görmüş olsaydım, onu yine de beslerdim. Mesajı alan ilim adamı, konferansa başlıyor ve iki saatten fazla konuşuyor. Görevini zevkle yapmanın gurûruyla ve tek kişilik dinleyicisinin de memnun olduğunu düşünerek soruyor: - Konuşmamı nasıl buldunuz? Seyis şu ilgi çekici cevabı veriyor: - Hocam, başta da söylediğim gibi, ben bu işlerden anlayan biri değilim. Ama yine ahıra girip biri dışında bütün atların kaçtığını görseydim onu yine beslerdim ama elimdeki bütün yemi verip hayvanı çatlatmazdım. (Muhabbet Ateşi)
  • Bizim gibi yabanzâdelere,"Babanzâdeler" rehberlik etmelidir.. (Ayaklı Kütüphaneler)
  • Çölde âheste adımlarla yürüyen kimse,acele edeni geçti. (Muhabbet Ateşi)
  • Şeker kamışı mahsulünü kaldıran tropikal bir ada ülkesi olsak hasat festivali gibi bir Şeker Bayramı yapmaya hakkımız olurdu. (Dersaadet'te Bayram Sabahları)
  • Allah Resulü şöyle buyurdu: Yüce Allah üç sesi sever. Bunlar: 1.Horoz sesi 2.Kur'an okuyan kimsenin sesi 3.Seherlerde tövbe ve istiğfar edenin sesi (Sohbet Tadında)
  • İftardan sonra evlerde, konaklarda teravih hazırlığı başlar. Herkeste bir neşe, herkeste bir sevinç. Şakır şakır abdestler alınır, irili ufaklı cam veya muşamba fenerler hazırlanır, güle oynaya câmilerin yolu tutulur. Bu esnada o muazzam câmiler kapılarına kadar tıklım tıklım dolmuştur. (Dersaadet'te Ramazan Akşamları)
  • Bozulmuş cemiyetlerde bozulmamış fertler suçlu vaziyetinde kalırlar (Karınca Huzura Varınca)
  • İbnülemin'in hocası Hüsnü hoca oğlu Necati'yi derslere almaz ve "üdebâ meclisinde cühelânın yeri yoktur" diyerek aşağıda oturtur. Cahil dediği Necati, yıllardan beri Almanya'da profesördür. (İbnülemin Mahmud Kemal İnal)
  • Bundan elli altmış sene evvel zamanın padişahı Sultan İkinci Abdülhamid Han bir çok sebeplerle Ramazanlara fevkalade ehemmiyet verirdi. Evvelâ dindardı. Bu mübarek tesîd eder, ona hürmet ederdi. Muntazaman oruç tutar, Kur’an-ı Kerim okur, namaz kılar ve bunu böyle yapanlara ayrıca para verir, severdi. Mübarek ayın hulûlünden evvel kilercibaşıyı çağırır, ona emirler verir, sofralar ve yemekler ve her akşam iftara davet ettiği askerlere verilecek iftariyeler üzerinde zihin yorar, adeta menüleri kendisi hazırlardı. Saray-ı Hümayun’da iftara gelecek misafirlerin hizmetine verilecek olan sofracıların elbiselerine kadar meşgul olur, alaturka setre mi, yoksa redingot mu giymelerini münakaşa ederdi. Ve hele bu adamların fevkalade temiz olmalarını isterdi. Bu padişah hem çok titiz, hem çok temizdi. O kadar ki iftariye olarak kendisinin göndereceği çil çil altınları tekrar yıkattırır, kurutturur, gözünün önünde kırmızı atlas keselere koydurtur, ağızlarını mühürlettirirdi. Banknotları da bezlerle sildirtir, sonra zarflara yerleştirirdi. Üzerine de zamklı mührünü (A.H) yapıştırırdı. (Dersaadet'te Ramazan Akşamları)
  • Bir gün doğar elbette şems-i hakikat Hiç böyle müebbed mi kalır zulmet-i alem? (Karınca Huzura Varınca)
  • "Selam verdim,rüşvet değildir deyu almadılar!" (Muhabbet Ateşi)
  • İnsan hayatı gerçekten çok kısadır. Ezel ve ebede göre zaman ne kadar kısadır. Zamâna göre kâinatın ömrü ne kadar kısadır. Kâinatın ömrüne göre dünyânın ömrü ne kadar kısadır. Dünyânın ömrüne göre mahlûkatın ömrü ne kadar kısadır. İnsanın ömrü ise bir günden, bir saatten bir dakîkadan ibârettir. Hattâ bir "ân-ı vâhid" dir. Öyleyse dem bu demdir. An, bu andır. Şurası bir gerçektir ki, insan bu kısa ömürde, ebedî hayâtı, bütün özellikleriyle, olanca güzellikleriyle kazanabilir. Unutmayalım ki, inanan insan kazanan insandır. Yok, yoksa vardır. Mâdemki Allah var, her şey vardır. (Sohbet Tadında)
  • Selahattin Eyyubi ölüm döşeğindeyken evinin önündeki direğe kefeni asılır. Kefeni asan bayraktar bağırır: "Sultan Selahaddin'in dünyadan ahirete götüreceği şey işte bu kefenden ibarettir.." (Maziye Bir Bakıver)
  • Diyojen, gündüz vakti elinde bir fenerle dolaşıyordu. "Ne arıyorsun?" dediler. "Adam arıyorum." cevabını verdi. (Tebessüm ve Tefekkür)
  • İmam-ı Gazali Hazretlerine, "İlimde bu mertebeye nasıl yükseldiniz?" diye sordukları zaman o büyük alim şu cevabı verdi, "Bilmediğim şeyleri sorup öğrenmekten utanmadım!" (Tebessüm ve Tefekkür)
  • Ömür kısa, vakit dar. Yapılacak iş çok, gevezelik yapacak vakit yok. Bizim dumana değil köze, lafa değil söze ihtiyacımız var. (Maziye Bir Bakıver)

Yorum Yaz