diorex
Dedas

Karşılaşmalar - Adalet Ağaoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Karşılaşmalar kimin eseri? Karşılaşmalar kitabının yazarı kimdir? Karşılaşmalar konusu ve anafikri nedir? Karşılaşmalar kitabı ne anlatıyor? Karşılaşmalar PDF indirme linki var mı? Karşılaşmalar kitabının yazarı Adalet Ağaoğlu kimdir? İşte Karşılaşmalar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 02.04.2022 08:00
Karşılaşmalar - Adalet Ağaoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Adalet Ağaoğlu

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9786051417592

Sayfa Sayısı: 320

Karşılaşmalar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Eskiden romanların sonuna 'Bitti', 'Son' gibi notlar düşülürdü. Bu, daha çok, olay aktaran, serüven aktaran romanlar için geçerli. Okur da buna alışmış, romanın sonunda 'Bitti'yi göremeyince son sayfaların kopup yittiği duygusuna kapılırmış. Hayat gibi romanın da biten değil, süren bir şey olduğunu anlayan romancı, son sayfasından 'Bitti', 'Son' uyarısını kaldırıyor."

Adalet Ağaoğlu Karşılaşmalar'da hem okurlarıyla hem kendisiyle karşılaşıyor, karşı karşıya kalıyor, "karşı duruyor": Dergi ve gazete yazılarıyla, denemeleriyle, söyleşileriyle, bunu yeniden yapıyor. Çeşitli kentlerden başlayıp Ankara'ya, İstanbul'a, erotizmin dilinden "oda romanı"na, tiyatroya, Tanpınar'dan Oğuz Atay'a ve Brecht'e uğruyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Karşılaşmalar Alıntıları - Sözleri

  • Sevişmenin adı bir savaş sanki: “Hele önce olsun” ile sonradan olacaklar arasındaki bir savaş.
  • Kim kimin kalp sızılarına kulak verebilir artık? Her şeyden önce acaba insan, kendi iç sızılarını işitebilecek durumda mı?
  • Anılar bizi çoğaltır. Gideni de. Ölümün belki tek iyi yanı. Görülmemiş, bilinmemiş her şey bilinir olur; unutulanlar anımsanır.
  • Hayatımızı belirleyen şeylerden hiçbiri son bir yıl içinde olup bitmez. Yine de her yıl sonu ve başı bizleri, geçip gitmiş bir üç yüz altmış beş günün daha hesabını çıkarmaya iter. Herhalde böylece bulmak istediğimiz, geçen zamanların şu son yılla neyi görünür, elle tutulur kılmış bulunduğu…
  • Yaram usul usul kanıyor. Beni o ısıtıyor. Bu bir sağlık belirtisidir. Taşın kanadığını kim görmüş. ( B.D. Gecesi, 1979)
  • Bana öyle geliyor ki, hastaya hekim arıyor, ancak kurtarılacak hayatın hangi yarına armağan edileceğini pek düşünmüyoruz; günlük hayatı tehdit eden tehlikeler karşısında yarın düşüncesini yitirdik. Şu an’ı kurtarmak en temel sorunumuz oldu; ayağın altındaki döşeme kayarken başın üstündeki tavanın göçüşüne bakmaya fırsat yok.
  • Sahi, ne çabuk eskiyor bütün yenilikler.
  • Gelir dayatır; insanlar gider. Geride aslolan kalır. Hayata katılabilmiş, onu zenginleştirmiş olan şeyler. Zamana dayanıklı yapılar, resimler, şiirler, müzik parçaları, kişiler, kişilikler, fikirler…
  • İnsanlar, bu kadar ağır bedeller ödenerek yaşanmış geçmişten yeni bir şey öğrenmemiş olamazlar.
  • “Her şeyin bulanık olduğu bir toplumda, aşk’ın üreteceği değer de bulanıktır” şimdilik. SELİM İLERİ
  • Sanıyorum, dünün dış dünyaya kapalı aşırı dinginliğinden Türk romanı ve düşünsel hayatı ne kadar zarar görmüşse, bugünün kafa ve ruh dinginliğine fırsat tanımayan ortamından da aynı hayat, kazanımlarında zarara uğramaktadır.
  • …Gelgelelim, çoğunca bunlar kolay yolu seçip, kendi kirlerini başkalarına da sıvamaya kalkarak farklılıklarını göze batmayacak bir duruma sokmaya çalışırlar. Herkes kirli olursa, kendileri de artık kirli bile sayılmazlar; kafalarında yarattıkları bir çoklukta saklanırlar. Oysa, farklılığı yaşayabilmenin de güzelliği, onura değin bir yanı vardır bence.
  • İnsanın dıştan edindiği hiçbir bilgi, kendi deneyimiyle edindiği bilgiden güçlü olmuyor. Ya da şöyle söyleyeyim: Bilimsel bilgimizle hayat bilgimizin yüzleştiği ve her seferinde değişerek ulaşılan nokta, bizim için yeni ve bütünsel bir bilgi alanı oluşturuyor.
  • İnsanların yarını gözden yitirdikleri bir dönemde, vehimlerin dehşete, sanrıya dönüşmesi herhalde kaçınılmaz. Öyleyse biz, bu hayata karşı daha mı az duyarlıyız, insan adına daha mı az kaygılıyız?
  • Yaratı, her şey gibi kendi kentimizden özgürleşme savaşımıdır. Ülkü de giydirilebilir üstünüze ve Etlik tepeleri dağ görünür gözünüze.

Karşılaşmalar İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Karşı..Karşıla..Karşılaş..Karşılaşma..Karşılaşmalar...: "Karşılaşmalar'ın şimdi elinizde tuttuğunuz türden deneme, değini, söyleşi alaşımı kitaplar gibi bir kitap için çok çağrışımlı bir ad olduğuna inanıyorum. Bunu, Cumhuriyet gazetesinde çıkan köşe yazılarıma 'Karşılaşmalar' adını verirken de açıklamıştım: Sözcüğü bütün olarak aldığınızda da, parçalara böldüğünüzde de ortaya çeşitli karşı olma, karşı durma, kaçma, buluşma, kucaklaşma, burun buruna gelme, öte kıyıya geçme, karşılaşma durumları çıkmaktadır:Karşı/Karşıla/Karşılaş/Karşılaşma/ ve tabii Karşılaşmalar...Her yerde ,her zaman: özellikle de yaratırken,yazarken ve okurken..." Sevgili Adalet Ağaoğlu'nun bu cümleler ile başlattığı, 4 kitaptan oluşan Karşılaşma serisinin ilk kitabını okumuş bulunuyorum.Serinin diğer kitapları ise; *Başka Karşılaşmalar *Öyle Kargaşada Böyle Karşılaşmalar *Yeni Karşılaşmalar Bu eser Adalet Ağaoğlu'nun 1984 ile 1992 yılları arasında,gazete ve dergilerde yayımlanmış olan deneme,makale ve söyleşilerini kapsamaktadır.Eser 3 bölümden oluşuyor. Birinci bölüm,yakınlık duyduğu,çizgisini ve içeriklerini beğendiği dergilere yazdığı denemelerden oluşuyor. İkinci bölümü ise gazetelerdeki köşe yazılarından derlemiş,Yazar bu ikinci bölümü kendince şöyle adlandırıyor " Küçük köşelerin,küçük değinileri.Yenleri değilse de,işlenmek için yerleri dar gelmiş olan yazılar". Üçüncü ve son bölümde ise kendi eserleri üzerine,kendisi ile yapılmış olan söyleşilere yer vermiş.Selim İleri,Ülkü Demirtepe,Mehmet Fikri,Mürşit Balabanlılar,Adalet Çutsay,Haşim Akman,Yurdagül Erkoca,Enver Ercan ve Muzaffer Yazıcı bu söyleşilerde Adalet Ağaoğlu'nu karşılarına oturtmuşlar.Ve ortaya gelecek nesillere örnek teşkil edecek düzeyde sağlam , içi dolu dopdolu bilgiler çıkmış. Ağaoğlu'nun kendine özgü anlatım metotları var. Bilindik yazarlardan oldukça farklı bir dil ve üslup kullanıyor.Yaşanan çalkantılı dönemleri en ince detaylarına kadar irdeleyip,bu dönemlerin bireyler üzerinde bıraktığı olumsuz etkilere değiniyor. Bu kitaptaki derlemelerde yoğunlukla "aydın" olarak nitelenen isimlere yer vermiş.Onları kimi zaman övüp,kimi zaman eleştirmiş.Mesela Oğuz Atay , Sevgi Soysal , Orhan Veli ,Reşat Nuri ,Peyami Safa ,Halide Edib gibi usta isimler Adalet Ağaoğlu tarafindan nasiplenmişler. Kitabi çok severek okudum,çünkü içeriğindeki bilgiler gerçekten çok kıymetli ve eşsiz.Türünün deneme olması,sizleri yanıltmasın zira su gibi akıyor.İlk kez Ağaoğlu okuyacak olanlara,bu eseri kesinlikle öneriyorum. Bu eseri noktaladıktan sonra Adalet Ağaoğlu'na bir isim taktım kendimce "Yürüyen Edebiyat"...İyi ki var olmuş,iyi ki yazmış,iyi ki bizler Onu tanımışız.Ömrü uzun olsun... Altını çizdiğim birkaç satırı da yazmadan geçemeyeceğim... ️Bu hafta yine VLADIMIR NABOKOV'un Edebiyat Dersleri kitabına döneceğim.Çünkü kitap,yerel,ulusal,güncel ya da özel sorunlara yanıt aramak amacıyla değil,bir edebiyat eserini kavramak için yapılan okumaların en çarpıcı örneklerinden biri. ️Genç şiirimizde gitgide dinsel,ruhanî bor hava belirmekte.Acaba ideolojisiz kaldıklarını hissettiklerinden mi? Şiire tutunmak için bir koltuk değneği ihtiyacı mı var ortada? ️Yıldırım Bölge Tutukevi nde onu iki kez görebildim.Birincide eşofmanlıydı.Mümtaz da Mamak'da tutukluydu o sıralar."Benim icin biraz ekşi elma götürebilir misin''dedi,başka da hiçbir şey istemedi.Eşofmanı içinde sağlıklı,aynı neşeli Sevgi. Kanser... Gerisini hatırlamıyorum Hâkim bey! ( Sevgi Soysal'dan bahsederken) ️Nazım Hikmet'in Memleketimden İnsan Manzaraları'nı ilk gençliğimde gizlice okumuş,ülkenin çeşit çeşit insanlarıyla ilkin Haydarpaşa Garı'nda, yine gizlice tanışmıştım.Tanpınar'ın Beş Şehir'i ,bu kentlerin birini bile görmediğimiz zamanlarda,teker teker belleğimize kazınmamış mıdır?... ️Geçenlerde Milan Kundera'nın son romanı Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği'ni okudum...Bu konuda örnekler çoğaltılabilir.Bu bize şunu gösterir: Evet,bir kadın,bir de erkek cinsinin olması hayatın ve doğanın en büyük gerçeği.Ama bir yazar cinsinin bulunması da edebiyat doğasının büyük bir gerçeği!... (Seda Bera)

Kitap üç bölümden oluşuyor. İncelememi de bu üç bölüm üzerinden yapacağım. 1. BÖLÜM DENEMELER Bu bölümde yazar genellikle yaşadığı olaylar, şehirler ve tanıdığı insanlar üzerinden gitmiş. Edebiyat ve tiyatro alanında da bazı görüşlerini bildirmiş. Bu bölümde benim özellikle dikkatimi çeken yazarın yazar cinsi diye bir tanımlamaya gitmesi olmuştu. Onun dışında sıkıcı buldum bu bölümü. Belki de edebiyat ve tiyatro alanlarında çok da yetkin olmamam bunda etkin bir rol oynadı. 2. BÖLÜM DEĞİNİLER Bu bölümde ise gazetelerde yayınlanmış denemeleri bulunuyor. Yine edebiyat ve tiyatro ağırlıklı. O dönemde özellikle gündemde olan kitaplar hakkındaki görüşlerini paylaşmış yazar. Yine sıkıcı buldum. 3. BÖLÜM SÖYLEŞİLER Kitabın keyif alarak okuduğum tek bölümü. Adalet Ağaoğlu'nun birçok kitabını okumamın da bunda etkisi büyük. Genellikle romanları üzerine yapılan söyleşilere yer verilmiş. Daha önce okuduğum kitapları üzerine yazarın kendi görüşlerini de okumak çok keyifliydi. Eğer edebiyat ve tiyatro alanında yetkin değilseniz kitabı okurken sıkılmanız muhtemel. Benim için söyleşiler bölümü dışındaki yazılar oldukça sıkıcıydı. Baştan başa edebiyat, edebi eserler, yazarlar, tipolojiler üzerine yazılmış bir eser diyebiliriz. Serinin diğer kitapları ise şu şekilde : *BAŞKA KARŞILAŞMALAR *ÖYLE KARGAŞADA BÖYLE KARŞILAŞMALAR *YENİ KARŞILAŞMALAR (Fazıl KURT)

Karşılaşmalar PDF indirme linki var mı?

Adalet Ağaoğlu - Karşılaşmalar kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Karşılaşmalar PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Adalet Ağaoğlu Kimdir?

Adalet Ağaoğlu (d. Nallıhan, Ankara 1929) romanlarıyla ünlü Türk yazar.

20. yüzyıl Türk edebiyatının en önemli romancılarından biridir. Türkiye'nin değişik dönemlerini ve bu dönemlerin insan hayatlarına etkisini inceleyen eserler vermiştir. Romanları dışında hikaye, oyun, deneme, anı türünde eserler verir.

13 Ekim 1929'da Nallıhan'da dünyaya geldi. Babası, kumaş tüccarı Hafız Mustafa Sümer'dir. Dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu ve tek kızıdır. Kardeşleri Dr. Cazip Sümer (1925-1975), oyun yazarı, oyuncu Güner Sümer (1936-1977) ve işadamı Ayhan Sümer (1930)'dir.

İlköğrenimini Nallıhan'da tamamladıktan sonra 1938'de ailesi ile birlikte Ankara'ya yerleşti[2] . Ortaöğrenimini Ankara Kız Lisesi'nde tamamladıktan sonra 1950 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu.

Edebiyata ilgisi lise yaşamında şiirlerle başladı, kısa bir süre sonra oyun yazarlığına yöneldi. İlk defa 1946'da Ulus gazetesinde tiyatro eleştirileri yayımlayarak yazarlığa başladı. 1948-50 arasında Kaynak Dergisi'nde şiirleri yayımlandı.

1951-1970 yılları arasında TRT’de çeşitli görevlerde bulundu. Ankara Radyosu'nda göreve başladığı yıl ilk radyo oyunu olan "Aşk Şarkısı'nı" yazdı. Raddyo'da görev yaparken tiyatro oyuncusu ve yönetmen dört arkadaşı (Kartal Tibet, Üner İlsever, Çetin Köroğlu, Nur Sabuncu) ile birlikte Ankara'nın ilk özel tiyatrosu olan "Meydan Sahnesi"'ni kurdu[1]. Meydan Sahne Dergisi'ni çıkardı. 1953 yılında tiyatro konusunda görgü ve bilgisin arttırmak üzere Paris'e gitti[1]. 1953'te Sevim Uzungören'le birlikte yazdığı "Bir Piyes Yazalım" tiyatro oyunu aynı yıl Ankara'da sahnelendi. 1954 yılında mühendis Halim Ağaoğlu ile evlenen sanatçı, ilk romanını yazana kadar oyun yazarlığını sürdürdü. Üst üste yazdığı oyunlarla altmışlı ve yetmişli yılların önde gelen oyun yazarlarından oldu. TRT'nin özerkliğine el konulması gerekçesiyle TRT Radyo Dairesi Başkanlığı'ndan 1970 'te istifa eden sanatçı o tarihten bu yana yazarlıktan başka bir işle uğraşmadı. Edebiyat yaşamının bazı dönemlerinde "Remüs Tealada" ve "Parker Quinck" gibi takma adlar kullanmıştır.

İlk romanı Ölmeye Yatmak, 1973'te yayımlandı. Bu ilk romanından itibaren tüm eserleri yoğun tartışmalara konu oldu. Ölmeye Yatmak, daha sonra yazdığı Bir Düğün Gecesi(1979) ve Hayır (1989) adlı romanlarla bir üçleme oluşturdu ve birçok ödül kazandı. Bir Düğün Gecesi ve Hayır romanları yayınlanır yayınlanmaz, ikinci romanı olan Fikrimin İnce Gülü, dördüncü basımında toplatıldı[3]. "Fikrimin İnce Gülü" romanı hakkında, "askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif (küçük düşürmek)" suçlamasıyla hakkında 1981 yılında dava açılan Ağaoğlu, iki yıl süren davanın ardından aklandı. "Düğün Gecesi" ise soruşturma aşamasında kaldı[4]. Dönemin üç önemli roman ödülüne layık görülmüş olan Bir Düğün Gecesi adlı roman için ayrıca Aldous Huxley'den aşırma olduğu suçlaması ortaya atıldı ve uzun tartışmalara sebep oldu.

Öykü kitapları, denemeler, anı-roman türünde eserler de yayımlayan Ağaoğlu 1991 yılında Çok Uzak Fazla Yakın'la oyun yazarlığına döndü. 1983 yılından beri İstanbul'da yaşayan Ağaoğlu, halen yazmayı sürdürüyor.

Adalet Ağaoğlu'ile ilgili yazıları bir araya getiren arşiv eşi Halim Ağaoğlu tarafından hazırlanmış ve 2003'te Adalet Ağaoğlu'nun yazarlığının 55. yılı anısına Herkes Kendi Kitabının İçini Tanır adı ile basıldı.

1996'da ciddi bir trafik kazası geçiren ve iki yıl hastande yatan Adalet Ağaoğlu[6] için Can Yücel'insöylediği "Sen Türkiye'nin en güzel kazasısın" sözü [kaynak belirtilmeli], Feridun Andaç'ın Adalet Ağaoğlu ile yaptığı nehir söyleşi tarzında bir kitabın adı oldu. Kitap, 2006'da basıldı.

Ağaoğlu, 1986'da kurulan İnsan Hakları Derneği'nin kurucuları arasında yer almış ancak Temmuz 2005'de İHD'nin tek yanlı ırkçı-milliyetçi bir tutum takındığını belirterek ve "PKK yanlısı politika izliyorlar" diyerek istifa etti. Son olarak Ermenilerden özür dileme kampanyasına katılmıştır.

Eserleri

Tiyatro ve Radyo Oyunları

Yaşamak - 1955

Evcilik Oyunu - 1964

Sınırlarda Aşk - 1965

Çatıdaki Çatlak - 1965

Tombala - 1967

Çatıdaki Çatlak 1967

Sınırlarda Aşk-Kış-Barış 1970

Üç Oyun: Bir Kahramanın Ölümü, Çıkış, Kozalar 1973

Kendini Yazan Şarkı 1976

Çok Uzak - Fazla Yakın 1991

Duvar Öyküsü - Çocuklar ve Büyükler için Müzikli Danslı Oyun 1992

Çağımızın Tellalı 2011

Roman

Ölmeye Yatmak 1973

Fikrimin İnce Gülü 1976

Bir Düğün Gecesi 1979

Yazsonu 1980

Üç Beş Kişi 1984

Hayır... 1987

Ruh Üşümesi 1991

Romantik Bir Viyana Yazı 1993

Öykü

Yüksek Gerilim (1974)

Sessizliğin İlk Sesi 1978

Hadi Gidelim 1982

Hayatı Savunma Biçimleri 1997

Deneme

Geçerken 1986

Karşılaşmalar 1993

Başka Karşılaşmalar 1996

Öyle Kargaşada Böyle Karşılaşmalar 2002

Yeni Karşılaşmalar 2011

Mektup [değiştir]

Mektuplaşmalar (Mehmet Baydur ile birlikte) 2005

Anı

Göç Temizliği 1985

Gece Hayatım 1991

Günlük - Günce [değiştir]

Damla Damla Günler 2004

Damla Damla Günler I-II-III 2007

Ödülleri

1974- TDK Tiyatro Ödülü

1975- Sait Faik Hikaye Armağanı, Yüksek Gerilim ile

1979- Sedat Simavi Edebiyat Ödülü, Bir Düğün Gecesi ile

1980- Orhan Kemal Roman Armağanı Bir Düğün Gecesi ile

1980- Madaralı Roman Ödülü, Bir Düğün Gecesi ile

1991- Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü, Çok Uzak Çok Yakın ile

1997- Aydın Doğan Roman Ödülü, Romantik Bir Viyana Yazı ile

Adalet Ağaoğlu Kitapları - Eserleri

  • Ölmeye Yatmak
  • Bir Düğün Gecesi
  • Fikrimin İnce Gülü
  • Hayır...
  • Ruh Üşümesi
  • Üç Beş Kişi
  • Yüksek Gerilim
  • Yazsonu
  • Romantik
  • Sessizliğin İlk Sesi
  • Dar Zamanlar
  • Düşme Korkusu
  • Dert Dinleme Uzmanı
  • Hadi Gidelim
  • Göç Temizliği
  • Hayatı Savunma Biçimleri
  • Gece Hayatım
  • Damla Damla Günler I
  • Damla Damla Günler
  • Karşılaşmalar
  • Çok Uzak Fazla Yakın
  • Geçerken
  • Başka Karşılaşmalar
  • Toplu Oyunlar-2
  • Duvarların Dışında
  • Toplu Oyunlar - 1
  • Yeni Karşılaşmalar
  • Kendini Yazan Şarkı - Evcilik Oyunu
  • Duvar Öyküsü
  • Damla Damla Günler 2
  • Çağımızın Tellalı
  • Sessiz Bir Adam
  • Öyle Kargaşada Böyle Karşılaşmalar
  • Toplu Oyunlar 3
  • Damla Damla Günler 3
  • 'An'ların Uzun Soluklu Yazarı
  • Halim'e İthaflar
  • Damla Damla Günler 1 / 2
  • Damla Damla Günler 4
  • Mektuplaşmalar
  • Okurunun Yazarı
  • Toplu Oyunlar
  • Gece Hayatım
  • Sessizliğin İlk Sesi
  • Toplu Öyküler 2
  • Toplu Öyküler 1
  • Şiir ve Sinek
  • Damla Damla Günler - 3
  • Göç Temizliği

Adalet Ağaoğlu Alıntıları - Sözleri

  • Sevinç, yaratıcı değildir. Acı, dürter. (Geçerken)
  • Şöyle üç gün üç gece, yerimden kıpırdamadan uyumak istiyorum. Kendimi öyle yorgun hissediyorum ki.. (Çağımızın Tellalı)
  • İnsan özlemdir. Kavuşmak için bir aranıştır. Bu yüzden, kendi varlığını tanır tanımaz kişi, bir eş ya da dosttan yoksun kaldığını anlar... (Üç Beş Kişi)
  • İnsan kendisinin yabancısıdır. (Damla Damla Günler)
  • Tarihe sorulsa çiğ ve çok atılgan elektrik ışığının bir aydınlık körlüğüne yol açtığını da söyleyebilir bize. Öyle olmasa, Batı Uygarlığı 2000'e artık sadece yedi yılın kaldığı günümüzde din ve ırk kavgalarını görmezlenir miydi? (Başka Karşılaşmalar)
  • Hem sürekli unutulmak, hem sürekli göz önünde tutulmak. (Üç Beş Kişi)
  • "Geçmişin kokusu yoktur. Geçmiş erir; kan ve alınteri buharlaşır, havaya karışır gider. Elle tutulur, gözle görülür biçimde geriye kalacak olan sadece taşlardır. Yoksullara seyirlik bir cennet sunmak için zenginlerin yaptırdığı işte bu taştan, mermerden saraylar, duvarlar, heykeller, kiliseler, manastırlar, surlar ve kalelerdir." (Romantik)
  • Genç Kadın: Ölmek mi? Niçin ölmek? İnsanca yaşamak ve yarınların daha güzel olacağına inanırken ölümü düşünmek niye? Ressam: Geçmiş artık çekici değil. Gelecekten de bir şey umulamaz. Her şey gülünç, çirkin, kaba ve budalaca. (Sessiz Bir Adam)
  • Hak var, hukuk yok. Hukuk var, hak yok. Yazar var, kitap yok. Kitap var, yazar yok. Satış var, okur yok. Okur var, satış yok. (Geçerken)
  • Gece hayatı gerçek bir yalnızlıktır. Kimse elinden tutamaz, sen kimsenin elinden tutamazsın; asıl yalnızlık gece hayatlarının yalnızlığıdır... (Gece Hayatım)
  • Yaşam, onun cebinde, hiç bozdurulmamış paralar gibi bütün bütün, yepyeni duruyordu. (Hadi Gidelim)
  • Yarın bu düzen değişince, ülkenin yine ekonomistlere, mühendislere, mimarlara, yargıçlara gereksinimi olacak. Ama siz bu alanları size karşı olanların eline bırakmak niyetindesiniz. Gerçekçi bir tutum değil bu. (Bir Düğün Gecesi)
  • Özgürlük yolu bitmez ve çok pahalı. (Yeni Karşılaşmalar)
  • Ben de roman yazıyordum ve bu arada kurup kaldırdığım sofraları, ocakta unutup yaktığım yemek tencerelerini; günlük hayatla yaratı sancıları arasında açılan uçurumu bile düşünmüyordum. Romanlık bir rüya sahnesine romanlık bir final arıyordum ve hep gökte arıyordum. (Gece Hayatım)
  • "Kadını özgür olmayan ülkenin erkeği de özgür değildir" (Ölmeye Yatmak)
  • "İnsanları sevindirmek, onları biraz gülümsetmek, onların kaygılı yaşamlarını ta içten, yürekten patlayan gülüşlere dönüştürmek isterdim," diyor. "Ama çiçeklerimiz bir demet hüzünken..." (Sessizliğin İlk Sesi)
  • Düşünüyorum da, çok değil, ama bize gerekli üç beş sağlam değer ölçüsünden giderek yoksun kalan toplumumuzda, yani “her şeyin bunca belirsizleştiği, temel değerlerin üstünü yoğun bir sisin kapladığı” şu ortamda bizim de kurcalamamız gereken nice sorun, üstünden örtüsünü kaldırmamız gereken ne kadar çok hayat var... Ve ölüm... (Geçerken)
  • "Derin sessizlik. Kuyu gibi. Şimdi beni artık bu sessizlik korkutmakta." (Gece Hayatım)
  • Bir fikri olmakla bir fikir olmanın hiç de aynı şey demeye gelmediğini anlatan fırsatlar... (Ölmeye Yatmak)
  • Ne oluyorsa benim içimde oluyordu.Dışımdaki hiçbir şeye egemen değildim.. (Yazsonu)

Yorum Yaz