Kasım - Gustave Flaubert Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kasım kimin eseri? Kasım kitabının yazarı kimdir? Kasım konusu ve anafikri nedir? Kasım kitabı ne anlatıyor? Kasım kitabının yazarı Gustave Flaubert kimdir? İşte Kasım kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Gustave Flaubert
Çevirmen: Elif Gökteke
Orijinal Adı: Novembre
Yayın Evi: İthaki Yayınları
İSBN: 9786053753490
Sayfa Sayısı: 104
Kasım Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Eğer ölülerin mezarda düşündüğü bir şey varsa, toprağın altından komşu mezara ulaşmak, ölen kadının kefenini kaldırıp onun uykusuna karışmaktır.
Gustave Flaubert: Realizmin doruklarında, romantizmin eteklerindeydi. Elimizdeki kitaba bakılırsa, öğle yemeğinde peynir yemiş bir ağzı öpmediği; kafesteki kanaryalara, köle halklardan daha çok acıdığı; medeni kanuna dayanarak, sabah kendisine verilen bir bakirenin yatağına zorla girmek istemediği anlaşılmakta. "L'Idiot de la famille"?
(Tanıtım Bülteninden)
Kasım Alıntıları - Sözleri
- Kalan mı bizdik, yoksa giden mi? Bilinmezdi.. Kasım rüzgarda bir yapraktı..
- “Are the days of winter sunshine just as sad for you, too? When it is misty, in the evenings, and I am out walking by myself, it seems to me that the rain is falling through my heart and causing it to crumble into ruins.”
- İçimdeki tümüyle içilip bitirilmiş, karanlığına örümceklerin ağ kurduğu delik bir fıçıdan daha boş, daha delik, daha hüzünlüyüm.
- Hem zaten , insanoğlunun yüreği hiç kimsenin içine sızamadığı koskoca bir ıssızlık değil mi ? Oraya gelen tutkular , Sahra çölündeki gezginler gibidir ; orada boğulup ölürler , çığlıklarını ötelerden duyan olmaz hiç .
- Öyle ya , yüreğinize soğuğun gelip çöktüğünü hissetmek bir sevinçtir ,ve hâlâ tüten bir ocakmışçasına elinizle yoklayıp , artık yanmıyor diyebilmek .
- Sonbaharı seviyorum, bu hüzünlü mevsim anılara yaraşıyor.Ağaçlar artık yapraksız kaldığında,gök solmuş çimenleri yaldızlayan o kızıl rengi alacakaranlıkta hâlâ koruduğunda ,daha dün içinizde yanan her şeyin sönüp gidişini seyretmek güzel .
- Hiçbir şeyi sevmedim, oysa öyle çok isterdim ki sevmeyi! Hiç güzel bir şey tatmadan öleceğim. Yalnız, serin bir pınarın başında, soluk soluğa atın üzerinde, ormanın derinliklerinden gelen av borusunun sesini duymadım hiç; ilık bir gecede, güllerin kokusunu içime çekerek, avcumda dost bir elin titrediğini, sessizce elimi kavradığını da hissetmedim hiç. İçimdeki tümüyle içilip bitirilmiş, karanlığına örümceklerin ağ kurduğu delik bir fıçıdan daha boş, daha delik, daha hüzünlüyüm. Hepiniz gibi ben de yaşayan, uyuyan, yiyen, içen, ağlayan, gülen, iyice kendi içine kapalı bir adamdım, büyütülür büyütülmez koparılan umutların yıkıntılarını, ezilip unufak edilen şeylerin aynı tozlarını, bin kez yürünmüş, aynı patikaların, keşfedilmemiş, ürkütücü ve sıkıcı ayni derinlikleri, kendini götürdüğü her yerde bulan bir adam. Siz de benim gibi her sabah uyanıp yeniden güneşi görmekten bıkmadınız mı? Arzu duymaktan ve usanmaktan bıkmadınız mı? Beklemekten ve elde etmekten bıkmadınız mi? Bunları yazmak neye yarar? Aynı sızlanan sesle aynı kasvetli öyküye devam etmek niye? Başlarken, güzel olacak diyordum, ama ilerledikçe gözyaşlarım yüreğime düşüyor, sesimi boğuyor...
- Asla geri gelmeyecek , geçip gitmiş ,sonsuza dek hiçliğe gömülmüş belli bir saati düşünerek yüzyıllar tüketilir bazen,karşılığında bütün geleceği verip de geri almak istediğimiz bir saati.
- "Asla geri gelmeyecek, geçip gitmiş, sonsuza dek hiçliğe gömülmüş belli bir saati düşünerek yüzyıllar tüketilir bazen. Karşılığında bütün geleceği verip de geri almak istediğimiz bir saati."
- "Doğada her şey yolunda; ağaçlar boy atıyor, ırmaklar akıyor, kuşlar ötüyor, yıldızlar parlıyor; ama huzursuz insanoğlu kımıldanıyor, rahat durmuyor, ormanları kesiyor, toprağı altüst ediyor, denize atılıyor, yolculuk yapıyor, koşuyor, hayvanları öldürüyor, kendini öldürüyor, ağlıyor, kükrüyor ve cehennemi düşünüyor, sanki Tanrı ona, katlandığından daha fazla kötülük tasarlayacak bir zihin vermiş gibi!..."
Kasım İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Hiçbir şeyi sevmedim, oysa öyle çok isterdim ki sevmeyi! Hiç güzel bir şey tatmadan öleceğim. Yalnız, serin bir pınarın başında, soluk soluğa atın üzerinde, ormanın derinliklerinden gelen av borusunun sesini duymadım hiç; ılık bir gecede, güllerin kokusunu içime çekerek, avcumda dost bir elin titrediğini, sessizce elimi kavradığını da hissetmedim hiç. “İçimdeki tümüyle içilip bitirilmiş, karanlığına örümceklerin ağ kurduğu delik bir fıçıdan daha boş, daha delik, daha hüzünlüyüm.” (ÂHİ)
Gustave Flaubert... Fransız edebiyatında gerçekliğin öncüsü sayılan yazar... Özellikle kitaplarında ki 'romantizm ve gerçeklik' yazım tekniği ile bir çok yazara da ilham olmuş... "KASIM" kitabında da yine bir aşk, sevgi, farkındalık ve hayata bakış açısı ile anlatıyor duygularını. Öyle yoğun ki hissettikleri... Ama bir tek sevgili olarak değil, ağacın dalının çıkardığı ses, doğada ki olaylar, gözümüzün gördüğü ve hissettiklerimiz... Sonra aşk...... Ailesi dönemin zenginlerindenmis, çok fazla para kaygısı olmadan yazmış. Özellikle "Madam Bovary" de ki kadının yaşamı , aşığının olması falan çığır açmış ve yasaklanmış kitap. Evlilik kurumunun temelini sarsıyor diye... " Hüzün söz konusu olunca insanın yüreği uçsuz bucaksızdır, ama bir-iki mutluluk dolduruverir kalbi; oysa insanlığın bütün sefaletleri sozlesmiscesine gelir, baştan beri hep oradalarmış gibi gitmez bir daha." (Gülşah)
Kitabın Yazarı Gustave Flaubert Kimdir?
Edebiyat eleştirmenleri tarafından modern romanın kurucusu kabul edilir. En tanınmış eseri, 19. yüzyıl toplumsal gerçekliğini çarpıcı biçimde aktaran ve dünya klasikleri arasına giren Madame Bovary'dir. 1857'de yayımlanan ve Fransa'da ciddi tartışmalara neden olan bu eserden sonra realist akımı başlatan kişi olarak gösterilmiştir.
12 Aralık 1821’de Fransa'nın Rouen kentinde doğdu. Bir hekim kızı ve dinsel bağlılıkları sahip bir aristokrat olan annesi Justine-Caroline Fleuriot ile Hôtel-Dieu'de baş cerrahlık yapan orta sınıftan gelme babası Achille-Cléophas'nın ortanca çocuğuydu. Rouen'de mutlu bir çocukluk dönemi yaşadı.
1832-1840 yılları arasında Rouen Koleji'nde öğrenim gördü. Edebiyat alanındaki ilk denemelerini okul gazetesinde ve Le Colibri ("Sinek Kuşu") adlı küçük bir dergide yaptı. 1834’te arkadaşı Ernest Chevalier ile birlikte Art et Progrès (Sanat ve İlerleme) adında bir dergi çıkarmaya başladı. Henüz 15 yaşındayken Trouville sahilinde tanıştığı kendisinden on yaş büyük ve evli bir kadın olan Elisa Schlésinger'e aşık oldu. Bu aşk, yaşamında çok önemli etkiler, izler bıraktı. Elisa Schlesinger daha sonra "Duygusal Eğitim" adı ile kaleme alacağı eserde Marie Arnoux karakterinin de temel kaynağı oldu. Öğrencilik yıllarında sürekli yazdı. "Bir Çılgının Hatıraları" (1838), "Smarh" (1839) ve 1840 yılında yazmaya başladığı "Kasım" lise öğrencisi olduğu dönemin ürünleridir.
1841'de Paris'e gidip Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Hukuk öğrenimi sırasında da yoğun bir şekilde yazmakla meşgul oldu. 1844 yılında sara kaynaklı ilk krizini geçirince, dinlenmesi gerektiğinden hukuk eğitimini yarıda bırakarak eve döndü. Hastalığı nedeniyle vaktinin çoğunu evde geçirmek zorunda kaldı.
1845’te "Duygusal Eğitim"in ilk taslağını bitirdi ve ailesiyle beraber bir İtalya seyahatine çıktı. Cenova'da gördüğü ve onu çok etkileyen bir Brueghel tablosunun verdiği ilhamla “"Aziz Anthony'nin Baştan Çıkışı”'nı yazmaya başladı.
1846 yılında babasını, hemen ardından kız kardeşini kaybetti. Ölen kardeşinin küçük bebeğinin bakımını üstlendi. Babasından kalan yüklü miras sayesinde tüm zamanını yazı yazarak geçirmeye karar verdi. Yeğeni ve annesi ile Rouen yakınlarındaki Croisset'ye yerleşti, hayatının tamamını burada geçirdi. Bu arada edebiyat dünyasında kendisinden uzatmalı sevgilisi olarak bahsedilen şair Louise Colet ile tanıştı (1846) ve ilişkileri sekiz yıl sürdü.
1849’da "Aziz Antoine" adlı eserinin ilk okumasını arkadaşlarına yaptığında büyük hayal kırıklığı yaşadı. Arkadaşları ona sıradan konular seçmesini ve bunu doğal bir üslupla, herkesin anlayabileceği bir dille yazmasını öğütlediler. Bu hayal kırıklığının ardından yakın dostu Maxime du Camp ile birlikte 18 ay süren bir Ortadoğu gezisine çıktı. Yunanistan, Anadolu, Mısır, Filistin, Suriye ve İtalya'yı dolaştı. Gezi esnasında mal varlığının çoğunu harcayan ve frengiye yakalanan Flaubert, içe kapanıklığından, yalnız Mısır’a ve Tunus’a yaptığı yolculuklarla sıyrıldı. Ünlü romanı Salambo’yu ona esinleyen de, bu yolculuklar oldu. Madame Bovary’i de bu esnada kurgulamakta olduğu ifade edilir. Edebiyat dünyasından pek çok kişiyle mektuplaştı. Bu mektuplardan bazıları sonradan büyük ün kazandı. Sevgilisi Louise Colet’e mektupları ise edebî açıdan eserleri arasında sayılacak değerde kabul edilir.
Yakın Doğu seyahatinden dönüşünden üç ay sonra, Eylül 1851′de Madame Bovary'yi yazmaya başladı. Kitabı 1856 baharında bitirdi ve eser tefrika edildi. Flaubert 1856′da "Baştan Çıkış"'ı tekrar kaleme ve "Salombo" üzerinde çalışmaya başladı (1857). Bu arada ilk romanı Madame Bovary, 1857’de kitap olarak basıldı. Eser “ahlaksızlık-sapkınlık” eseri olarak suçlanarak yasaklandı ve yazara dava açıldı. Savcıya göre kitapta eş aldatma yüceltilmekte, cinsel duygular abartılıp kışkırtılmakta, geleneklere hakaret edilmekteydi. Yargıç “namus cellâdı kadın”ın kim olduğu sorulduğunda, Falubert’in verdiği "Madam Bovary, c'est moi! (Madame Bovary benim!)” yanıtı meşhurdur. Avukatı Marie-Antoine-Jules Senard’ın başarılı savunması Flaubert’in aklanmasını sağladı. Bu nedenle avukat Senard’ın adı bu nedenle kitabın yeni basımında, daha ilk sayfada, ithaftan da önce, Flaubert’in kendisine hitaben yazdığı kısa bir teşekkür notuyla birlikte yer almıştır. Flaubert bu savunmadan sonra, yazdığı kitabın kendi gözünde bile umulmadık bir değer kazandığını söylemiştir.
Yazar, 1858 ilkbaharında Kuzey Afrika'da iki aylık bir araştırma gezisi yaptı. Salomo adlı romanını Nisan 1862′de tamamladı. 1864-1869 arasında Duygusal Eğitim’in son taslağını yazdı. Yirmi beş seneye yayılan bir çalışma sonunda ortaya çıkan bu eserde kendi gençlik yıllarından hareketle bir "nesil hikâyesi" anlatmıştır.
Yaşamının son yılları acılar, edebi başarısızlıklar ve maddi zorluklarla geçti. Bitiremediği son projesi "Bouvard ve Pécuchet"'yi ("Bilirbilmezler" ismi ile Türkçeye çevrildi) yazmaya 1874′te başladı. Para sıkıntısı yüzünden, projeye iki senelik bir ara verip 1877′de yayımlanacak olan "Üç Hikâye"'yi (Saf Bir Kalp, Konuksever Aziz Julien Efsanesi ve Hérodias) kaleme aldı. Çocukluk arkadaşı Laure le Poittevin'in oğlu Maupassant'ı manevi evladı olarak benimsemişti. Onu iyi bir yazar olarak yetiştirmeye çalıştı ve Maupassant'ın başarılarıyla avundu.
Flaubert, 8 Mayıs 1880 günü, ani bir felç sonucu, Croisset’de öldü.
Romanları
Salambo (Salammbô)
Duygusal Eğitim
Madam Bovary
Gönül ki Yetişmekte
Ermiş Antonius ve Şeytan
Bilirbilmezler (Bouvard ile Pécuchet)
Günlük
Kırlarda ve Kumsallarda (1886)
Anı
Bir Delinin Anıları (1838)
Gustave Flaubert Kitapları - Eserleri
- Madame Bovary
- Saf Bir Yürek
- Bir Delinin Anıları
- Madam Bovary
- Bibliyomani
- Üç Öykü
- Yerleşik Düşünceler Sözlüğü
- Ermiş Antonius ve Şeytan
- Duygusal Eğitim
- Bilirbilmezler
- Herodias
- Kasım
- Salambo
- Doğu’ya Yolculuk
- Gönül Eğitimi
- Konuksever Aziz Julien Söylencesi
- Kabul Görmüş Kanaatler Sözlüğü
- Cehennem Rüyası
- Aşk Eğitimi
- Mektuplar
- Bir Delinin Anıları
- Bibliomanie
- Madame Bovary
- Herodias Stage 2
- Madame Bovary
Gustave Flaubert Alıntıları - Sözleri
- Elle tutulup gözle görülmez bir derdi nasıl anlatabilirdi insan ? (Madam Bovary)
- Ne istiyorsun? Söyle bana! (Salambo)
- Ortada bir hain varsa, o da Büyük Meclis'tir. Askerlerin bağlılığı savaşla sona erdiğinden, savaş bitince serbest kalırlar. (Salambo)
- Tanrı’dan başka kral yoktur! (Üç Öykü)
- FATURA: Muhakkak kabarık gelir. (Kabul Görmüş Kanaatler Sözlüğü)
- ÇAĞ(IMIZ): Çağımıza şiddetle karşı çıkmalı. — Şiirsel olmamasından yakınmalı. — Onu, geçiş dönemi, çöküş dönemi olarak adlandırmalı. (Yerleşik Düşünceler Sözlüğü)
- "Belki de onu unutmuşlardı ya da yoksulluk kalplerini taşlaştırmıştı." (Saf Bir Yürek)
- Felicite arkasından bir efendi için dökülmeyecek gözyaşlarıyla ağladı. Madamın kendinden önce ölmüş olması kafasını karıştırıyor, doğanın düzenine ters, kabul edilmesi olanaksız, korkunç bir şey gibi görünüyordu. (Saf Bir Yürek)
- Öyle ya , yüreğinize soğuğun gelip çöktüğünü hissetmek bir sevinçtir ,ve hâlâ tüten bir ocakmışçasına elinizle yoklayıp , artık yanmıyor diyebilmek . (Kasım)
- “Yüreğinde bir bağ, onları birleştiriyordu; yazgıları da benzer olacaktı.” (Üç Öykü)
- Kudurmuş hayvanlar ortalığa salınmaz (Herodias)
- Ben belirli sayıda okur için bir eser yazmıştım, bütün halk tabakaları bunu sevip benimseyiverdi (Salambo)
- "Hepimiz dünyaya ıstırap çekmeye geldik." (Madam Bovary)
- Robespierre, azınlıgın haklarını savunurken, XVI. Louis'yi Milli Konvansiyon'un önüne götürdü ve halkını kurtardı. Sonuçlar alayları meşru kılar. Diktatörlük kimi zaman zorunludur. Yaşasın zorbalı k! Elverir ki zorba iyi şeyler yapsın ! (Gönül Eğitimi)
- "Kadının sözleriyle büyülendiği gibi, sessizliğiyle de büyülenmişti" (Madam Bovary)
- - Eee! Sizin şu evlenmeden ne haber? dedi. - Hangi evlenme? - Şu sizinki ! - Benimki mi? Yok böyle bir şey! -Hem böyle bir şey ne zaman olur? Düşlerinde yaşattıgın guzelden umut kesip basit bir hayatta yaşamaya razı olunca. (Gönül Eğitimi)
- - Ne olursa olsun, birbirini çok sevmiş iki kişi olarak kalacagız. - Birbirimizin olmadan, ama! - Böylesi belki daha iyi, (Gönül Eğitimi)
- Her birimiz dünyaya bir prizma arkasından bakarız; gülümseyen renkleri ve neşe veren şeyleri seçebilenlere ne mutlu.. (Bir Delinin Anıları)
- Ve Atlas Dağı'nın tepesindeydim, altını ve çamuruyla, erdemi ve gururuyla dünyayı izliyordum. (Cehennem Rüyası)
- "Neyi mi bekliyorum? Sadece birinin gelip sarılmasını..." (Bir Delinin Anıları)