diorex
sampiyon

Kayıp Tarihin İzinde - Beyazıt Akman Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kayıp Tarihin İzinde kimin eseri? Kayıp Tarihin İzinde kitabının yazarı kimdir? Kayıp Tarihin İzinde konusu ve anafikri nedir? Kayıp Tarihin İzinde kitabı ne anlatıyor? Kayıp Tarihin İzinde PDF indirme linki var mı? Kayıp Tarihin İzinde kitabının yazarı Beyazıt Akman kimdir? İşte Kayıp Tarihin İzinde kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 03.04.2022 06:00
Kayıp Tarihin İzinde - Beyazıt Akman Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Beyazıt Akman

Yayın Evi: Kopernik Kitap

İSBN: 9789752439252

Sayfa Sayısı: 288

Kayıp Tarihin İzinde Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bağdat’tan Toledo’ya, İstanbul’dan New York’a uzanan asırlararası bir serüven. Sevilen tarihî romanların yazarı Beyazıt Akman bu sefer akademisyen kimliğiyle ama yine romanlarındaki çekici üslubuyla okuru bin yıllık bir yolculuğa çıkarıyor.

Amerika’nın keşfinde Müslümanların rolü neydi? İslâm olmasaydı Gutenberg’in matbaası neden bir işe yaramazdı? “Batı,” Fatih’le birlikte nasıl geri dönülmez bir şekilde değişti? Shakespeare eserlerinde Türkleri nasıl resmediyor? Dante’nin başyapıtı İlahi Komedya Müslümanlardan nasıl çalındı? Kopernik, eserinde hangi Müslüman âlimden bahsediyor? İtalya’daki Türk halılarının sırrı ne? Madonna resimleri nasıl şehadet getiriyor? Fatih’in ve fethin bilinmeyenleri, şövalyelerin öteki tarihi, Bellini portresinin gizemleri ve daha pek çok soru bu görkemli yolculukta cevap buluyor.

Akman, on bir yazıda, medeniyetimizin bin bir yitik mirasına kapı aralarken, Fatih’ten Osman Gazi’ye, Marko Polo’dan Kristof Kolomb’a, sultanlar, seyyahlar, kâşifler ve âlimler karşımızda birer birer arzı endam ediyor.

Kayıp Tarihin İzinde Alıntıları - Sözleri

  • Amerika’ya daha ilk ayak bastığımda başlamıştı gariplikler silsilesi. Bilen bilir, yurt dışında okumaya gittiğiniz zaman üniversite size bir “host family” ayarlar, yani sizi misafir edecek Amerikan aile .. Siz de hem seyahatin yorgunluğunu atlatır hem de bu sırada kendinize kalıcı bir yer bulursunuz. Benim kalacağım aile de şimdiye kadar tanıdığım en iyi ve yardımsever insanlardan olan Drosnocklardı ( “Dıroznok” diye okunur). Ne var ki Drosnock ailesi beni havalimanında uzunca bir süre bekletti. Ta neden sonra yanıma geldiklerinde bana, “Biz seni aslında gördük ama senin bizim beklediğimiz ‘Türk’ olduğuna bir türlü inanamadık!” diyerek serzenişte bulunmasınlar mı! Ben de onlara nasıl bir Türk beklediklerini sorduğumda, “Ne bilelim, işte sakallı, üstünde Orta Doğu kıyafetleri falan olan birini beklediklerini,” aslında biraz da bu “Orta Doğu” kültürünü tanımak için bir “Türk”ü misafir etmek istediklerini anlattılar. Hatta bir ara bana kotu ve üstümdeki tişörtü aktarma yaptığım New York, Kennedy Havalimanından mı alıp üstümü değiştirdiğimi sordular! Lafın kısası, ben Drosnocklara göre biraz fazla “Batılı” ve “olağan” görünüyordum. Sonraki günlerde aramızdaki diyalog arttıkça soruların dozu ve garipliği de artıyordu. Piramitlere yakın mı oturuyordum, bizde de 4x4 cipler ve otobanlar var mıydı, evim çölde miydi ve dört kadınla evli miydim?! Lafı fazla uzatmayayım, işte Batılıların benim etnik ve dini kimliğim karşısındaki önyargıları beni ciddi anlamda şaşırtmış, hayal kırıklığına uğratmıştı. Nasıl bu kadar cahil olabilirler, Türklük ve İslam hakkında nasıl böylesi yanlış fikirlere ve genellemelere sahip olabilirlerdi? Özetle, kendi kültürüm hakkında duyduklarım beni bu işin tarihsel sürecini araştırmaya itti. Ne olmuştu da dünyanın bu kısmında insanlar Türklerden ve Müslümanlardan “ötekiler” olarak bahsetmeye başlamıştı? “Tipik Doğulu” kavramı nasıl ortaya çıkmıştı? Batı, Doğu’yu ne zaman antitezi olarak kurgulamıştı? Neden Batı denince özgürlük, demokrasi, insan hakları ve medeniyet akla geliyor, neden Doğu barbarlığın, despotluğun ve egzotizmin eşanlamlısı olarak kullanılıyordu? Daha açık konuşalım, neden Batı hep güzel şeylerdi de, Doğu bir çirkinlikler silsilesiydi ( bakınız Indiana Johns’taki hilkat garibesi Doğulular!)? İşte Batı Edebiyatı’ndaki Türk-İslam algısı konulu akademik çalışmalarım bu şekilde başladı. Yani, neden bizi böyle tanıyorlardı? “Müslüman”, Amerika’nın genelinde hala daha en iyimser şekliyle oryantalist ve mistik, en kötü şekliyle de terörist, radikal dinci kavramlarıyla eşdeğer halde düşünülüyor. Bir de madalyonun öbür yüzü var. Adamlara kızıyoruz da, sanki biz çok mu iyi biliyoruz kendi tarihimizi ve kültürümüzü? Biz ezberlemedik mi Batı klasiklerini? İngilizceyi baş tacı edip Arapçaya “gerici” dili diyen biz değil miyiz?! Ben, sadece Fatih’in değil, adını aldığım sultanın hikayesini de Amerika’da öğrendiysem bizim neslin eğitiminde ve “kültürleşmesinde” büyük sorun var demekti! Hem bu Drosnocklar bence biraz şansız insanlardı. Çünkü onlara ben değil de belki başka bir Türk genci denk gelseydi pekala onların istedikleri gibi ağzı açık, ayran delisi gibi etrafına bakınırdı. Amerika’da karşılaştığım pek çok Türk böyle yapıyordu. Bazıları isimlerini telaffuz etmekten bile utanır! Bir ben ‘Batıcı’ olamadım gitti!
  • Fetihten 5 asır sonra, bugün bile BM askerlerinin gözleri önünde Srebrenista'daki, Ruanda'daki katliamlara, İsrail'in Filistin halkına dünyanın gözleri önünde çektirdiği işkencelere ve yaptığı katliamlara bakıldığında Fatih'in adının Batılıların ağzında ekşi bir tat bıraktığı şüphe götürmese gerek.
  • Zordur Fatih hakkında yazmak. Azıcık Batı'yla olan iliş­kisinden bahsedersiniz, sizi liberal olmakla suçlarlar, sultanın dini yanına vurgu yapsanız, İslamcı derler, zaferlerinden söz açsanız Osmanlıcı, milliyetçi diye etiketlerler. Öyle ya, Osmanlı'dan olumsuz bahsedince objektif, olumlu bahsedince ise "şucu bucu" diye adlandırıldığınız bir ülkede yaşıyoruz biz!
  • Sâmiha Ayverdi aktarıyor, Osmanlı şiiri üzerine meşhur bir çalışma yapan İngiliz tarihçi Gibb hiçbir kavmin içinde ilme bu derece yüksek değer verilmediğini ve adaletin böylesi kusursuz bir şekilde sağlanmadığını ifade eder.
  • {...} affetmediği bir başka şey de {...} ihanet ve fesattı.
  • «Bir insanı olduğundan büyük göstermek ters etki doğurur, onu küçültür.
  • Fatih Hristiyanlara dair hoşgörüsünde çağının o kadar ötesine geçmiş, hatta bazılarına göre o kadar ileri gitmiştir ki (evet bir de bunlar var, Hz. Peygamber'in övdüğü bir şah­siyeti hoyratça eleştirenler!), Avrupa'da, çok geçmeden Türk Sultanı'nın Hristiyan olduğu yönünde söylentiler dolanmaya başlar. Hatta önceleri ona verip veriştiren Papa ll. Pius bile bunu ciddiye alarak, "Duyduğuma göre Ortodoks olmuşsun, gel Katolik ol, seninle tüm dünyaya hükmedelim;'' yollu bir mektup göndermiş, Fatih'in dünya imparatorluğu karşısın­daki tek engelinin bir damla su olduğunu yazmıştır (vaftiz suyundan bahsediyor). Halbuki Fatih ne Hristiyan olmuştu ne de böyle bir şey aklından geçmişti. Hristiyanlar "Fatih aslında Hristiyan'dı, ondan o kadar iyiydi'' manalı argümanlara girer
  • Büyük başarılar çoğu zaman büyük fedakarlıklarla gelir.
  • Evet, o bir insandı, bir beşerdi, ama dahiyane bir insan, türüne az rastlanır bir beşerdi. Belki bir fevkalbeşer.
  • 1453’ten önce de «Doğu ve Batı medeniyetleri» demek anlamsız kalıyordu.
  • Bizim tarih kitaplarımızda dahi "Bizans zaten çöküyordu" lafı fethin nedenleri arasında gösterilir rahatlıkla. Yahu şimdi adama sormazlar mı, madem bu "Bizans" çökmek üzereymiş, Sultan Mehmet ve koskoca ordusu iki ay boyunca duvarların dibinde davul zurna çalıp oynadı mı?! Madem bu kadar kolaydı Bizans'ı alt etmek, neden ona sürekli kılıç bileyen Venedikliler ya da Papa onu bir an önce ele geçirip ipini çekmedi? Öyle ya adamlar ortada Katolik dışında Hristiyan bırakmazken işlerine gelmez miydi Konstantinopol'ü de "dindar" yapmak? Buradaki oyun belli; Bizans zaten çökecekti, diyerek Fatih'in başarısını küçümsemek. Hani kedinin uzanamadığı ciğere mundar demesi gibi bir şey!
  • Zira büyük adamlar yalnız kalmaya, yalnız karar vermeye mahkumdur.
  • Neden Batı denince özgürlük, demokrasi, insan akları ve medeniyet akla geliyor, neden Doğu barbarlığın, despotluğun ve egzotizmin eş anlamsı olarak kullanılıyordu?
  • Emekli bir NASA astronotunun sözleri kulağıma çalındı: "El-Hakim'in milyonlarca kitaplık kütüphanesinden bize tek bir kitap kaldı. Ve biz onunla aya çıktık!"
  • Büyük İskender'in masallarla dolu hayatı, Fatih'in hem Doğulu hem de Batılı tarihçilerce anlatılan hayatına bakıldığında sönük kalmaya mahkumdur.

Kayıp Tarihin İzinde İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kaleminden şimdiye kadar hep roman okuduğum yazarın bu kitabı; tarihi olaylar üzerine yazılmış güzel bir sohbet ve bilgilendirme şeklinde. Tarihte ki birçok kandırmaca, yanılgı ve yalana değinen yazar akıcı ve kendini okutan bir dille ele almış kitabı. yazar/william-shakespeare hakkında bilgi edinmek ve bildiklerini baştan sorgulatacak bir kitap aynı zamanda. (Said)

#birlikteokuyoruz grubumuzla okuduğumuz bir kitap Yitik tarihin izinde. Daha önce romanlariyla tanıdığımız yazar bizi bu kez akademisyen kimliğiyle ama yine romanlarındaki çekici üslubuyla karşılıyor. Biz bir tarafta Osmanlı'ya küfreden diğer tarafta Osmanliyi yere göğe koyamayanlar arasında kalmış bir nesiliz gibi gelir bana . Yazarın alt başlıklar halinde ele aldığı konuları ciddi araştırmalara oturtmasini mutluluk verici aynı zamanda ikna edici buldum. "Batıdaki Türk İslam algısı "üzerine alışılmışın dışında bir konuyla yüksek lisans yapan Beyazıt Akman kitabında Fatih Sultan Mehmet 'i kalemiyle hak ettiği yere koymuş, ona atılan iftiraları temizlemis. İleriki bölümlerde beni çarpan şaşırtıcı gerçekler ise "ilahi komedya"nin adeta uyarlama bir Miraç name olması ve Shakespeare 'deki Türk Fobisidir. . . . Geçmişle övünüp durmak yerine biz eskiden bunları yapmışız şimdi neler yapabiliriz sorusunun cevabının daha önemli olduğunu düşünmekteyim. Bizim coğrafyanın kaderi bence okumak. "Oku, şâyed sana bir hisli yürek lâzımsa; Oku, zîrâ onu yazdım, iki söz yazdımsa.". (Semanur bozok)

Kitabı çok sevdim, gerçekten tarihi konuları bazı noktalardan açıklıyor ve bunu zor bir üslupla değil, gayet anlaşılır ve sade bir şekilde yapıyor. Bu kitap bütününde diyebileceğim tek şey keşke kaynakçası daha fazla olsaydı ve didaktik üslubu daha baskın olsaydı. (Mehmet Ali ÖZDOĞAN)

Kayıp Tarihin İzinde PDF indirme linki var mı?

Beyazıt Akman - Kayıp Tarihin İzinde kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kayıp Tarihin İzinde PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Beyazıt Akman Kimdir?

Beyazıt Akman, 1981, Kastamonu doğumlu. Amerika'da Illinois State Üniversitesi'nde Batı edebiyatında İslam algısı ve Türkler üzerine doktorasına devam ediyor.

İngiliz Dili Eğitimi üzerine olan lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde bitirdi. Üniversite ikincisi olarak yüksek şerefle mezun oldu. 2004’te Fulbright Bursiyeri olarak Amerika’ya gitti. 2006’da İngiliz edebiyatı master derecesini aldı ve Illinois State Üniversitesi’nde doktoraya başladı. Aynı üniversitede halen İngiliz edebiyatı ve İslam üzerine ders veriyor. Shakespeare ve Daniel Defoe’da Türk imgesi ve Osmanlılar hakkında uluslararası akademik dergilerde makaleleri bulunan yazar Amerika’da pekçok konferansta bildiriler de sundu. Varlık, Kitap-lık, ve Adam Öykü gibi dergilerde öyküleri, Vatan, Radikal ve Sabah gazetelerinde yazıları yayınladı, 2003 Yaşar Nabi Yanır Gençlik Ödülleri’nde Dikkate Değer Öykücü olarak değerlendirildi.

Akman, İmparatorluk serisine Amerika’da; üniversite kütüphanelerindeki kaynaklarla birlikte yerli ve yabancı yüzü aşkın eseri inceleyerek, doktora çalışmalarıyla ilintili beş yıllık bir araştırmanın ardından başlamıştır. Dünyanın İlk Günü adlı 700 sayfalık eser yazarın ilk romanıdır.

Yazar, 2010 yılında Washington'daki dünyaca ünlü, kütüphaneler ve müzeler kompleksi olan Smithsonian Enstitüsü'ne "Batı'daki Türk ve İslam algısı" adlı araştırmasıyla özel araştırmacı olarak kabul edildi.

Beyazıt Akman Kitapları - Eserleri

  • Son Sefarad
  • Dünyanın İlk Günü
  • Osman - Birinci Kitap
  • Osman - İkinci Kitap
  • Kayıp Tarihin İzinde
  • Ben Yunus
  • Cennetin Kapıları 1492
  • Ben Piri
  • Fatih Sultan Mehmet
  • Alp ile Elifin Fantastik Maceraları Mustafa Kemal Atatürk
  • Alp ile Elifin Fantastik Maceraları Einstein ve Harezmi

Beyazıt Akman Alıntıları - Sözleri

  • «Bir insanı olduğundan büyük göstermek ters etki doğurur, onu küçültür. (Kayıp Tarihin İzinde)
  • Yerli ve yabancı tarihçiler şu konuda hemfikirdirler ki 49 yaşında ölen Mehmet on yıl daha yaşasaydı bütün dünya tarihi değişecek, Doğu ve Batı kavramları bugünkü anlamlarını yitirecekti. (Dünyanın İlk Günü)
  • ‘’Yaratılanı severim Yaradan’dan ötürü.’’ (Ben Yunus)
  • Büyük başarılar çoğu zaman büyük fedakarlıklarla gelir. (Kayıp Tarihin İzinde)
  • "Nizam-ı alem fitne ile değil, güçlü iktidarlarla yürür. Devlet gizli planlarla değil, yekpare bir güçle idare edilir." (Dünyanın İlk Günü)
  • "Dünya hayatının ne olduğu" dedi Hamdullah , "en iyi kabristanlarda anlaşılır .Ciddi ciddi adama anlatır bu kitabeler hayatın ne olup ne olmadığını. (Cennetin Kapıları 1492)
  • "Umutsuzluk insanoğlu için hak değildi." (Ben Yunus)
  • "Rabbinize tövbe edin ve nefislerinizi öldürün." (Bakara 54) (Cennetin Kapıları 1492)
  • Yeryüzünün kainattaki yeri okyanustaki bir damla, çöldeki bir kum tanesi ya da Amazon ormanlarındaki bir yaprak parçası kadar bile değil. (Ben Piri)
  • "İyi dinle!" "Karanlık yeryüzünü sardığı zaman, Yıldızlar yere düştüğü zaman, Deryalar kuruduğu zaman, Merhamet unutulduğu zaman, Ateş yeryüzüne hakim olduğunda, Güneş Hilali doğacak Ve bir Türk, insanlığa tekrar adaleti getirecek. Atının yelesi alevden, okunun tüyü kartaldan olacak. " (Osman - Birinci Kitap)
  • Ölümü anlamayan hayatı anlayamaz.Nereye gideceğini bilmeyen kaptana hiçbir rüzgar yardım etmez. (Cennetin Kapıları 1492)
  • Zalimleri affetmek mazlumlara zulümdür. (Ben Piri)
  • İstisnai insanlar, istisnai zamanlarda hiç kimsenin düşünemeyeceği çözümler bulmalıdırlar. Bunu onlardan başkası hayal edemez. (Dünyanın İlk Günü)
  • Yere bir kan damlası daha düştü... (Osman - Birinci Kitap)
  • Bildiğimiz iki kollu, iki ayaklı, iki gözlü insandan daha vahşi canavar mı var? (Ben Piri)
  • Oğlanlar beyaz zambakları, pembe akasyaları, mor menekşeleri koparıp demet yaparlar sevgililerine. Ben ise kıskanırım onları. Bir papatyaya bile dokunamam, onu toprağından çekip alamam. (Ben Yunus)
  • Bizim tarih kitaplarımızda dahi "Bizans zaten çöküyordu" lafı fethin nedenleri arasında gösterilir rahatlıkla. Yahu şimdi adama sormazlar mı, madem bu "Bizans" çökmek üzereymiş, Sultan Mehmet ve koskoca ordusu iki ay boyunca duvarların dibinde davul zurna çalıp oynadı mı?! Madem bu kadar kolaydı Bizans'ı alt etmek, neden ona sürekli kılıç bileyen Venedikliler ya da Papa onu bir an önce ele geçirip ipini çekmedi? Öyle ya adamlar ortada Katolik dışında Hristiyan bırakmazken işlerine gelmez miydi Konstantinopol'ü de "dindar" yapmak? Buradaki oyun belli; Bizans zaten çökecekti, diyerek Fatih'in başarısını küçümsemek. Hani kedinin uzanamadığı ciğere mundar demesi gibi bir şey! (Kayıp Tarihin İzinde)
  • Fetihten 5 asır sonra, bugün bile BM askerlerinin gözleri önünde Srebrenista'daki, Ruanda'daki katliamlara, İsrail'in Filistin halkına dünyanın gözleri önünde çektirdiği işkencelere ve yaptığı katliamlara bakıldığında Fatih'in adının Batılıların ağzında ekşi bir tat bıraktığı şüphe götürmese gerek. (Kayıp Tarihin İzinde)
  • 1453’ten önce de «Doğu ve Batı medeniyetleri» demek anlamsız kalıyordu. (Kayıp Tarihin İzinde)
  • Kara basmadan pabucun, rüzgarı yemeden kürkün, aç kalmadan sıcak bir tas çorbanın değeri bilinir mi? (Osman - İkinci Kitap)

Yorum Yaz