diorex
Dedas

Kazım Karabekir Anlatıyor - Uğur Mumcu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kazım Karabekir Anlatıyor kimin eseri? Kazım Karabekir Anlatıyor kitabının yazarı kimdir? Kazım Karabekir Anlatıyor konusu ve anafikri nedir? Kazım Karabekir Anlatıyor kitabı ne anlatıyor? Kazım Karabekir Anlatıyor kitabının yazarı Uğur Mumcu kimdir? İşte Kazım Karabekir Anlatıyor kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 03.03.2022 22:00
Kazım Karabekir Anlatıyor - Uğur Mumcu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Uğur Mumcu

Yayın Evi: UM:AG Araştımacı Gazetecilik Vakfı

İSBN: 9789758084089

Sayfa Sayısı: 205

Kazım Karabekir Anlatıyor Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Her ihtilal, çatışmalar ve çalkantılar içinde oluşur. Bu çatışma ve çalkantılar, ihtilalcileri karşı karşıya da getirir.

Mustafa Kemal ve Karabekir Paşa, Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızı kesin utkuya ulaştıran iki eski dost, iki eski asker ve iki eski ihtilalcidir. (Ama) yolları, hilafetin kaldırılması ve cumhuriyetin ilanıyla birlikte ayrılmıştır.

İhtilal, evlatlarını yer!

Bu bir değişmez kuraldır. Anadolu İhtilali, Türkiye'de bir yeni dönem açmış, bir çağ değiştirmiştir. Böylesine bir olayda, ihtilalcilerin yollarının ayrılması doğaldır. Doğal olmayan, bu olaylar üzerindeki yasakların şu ya da bu nedenle bu gün bile sürmesi, sürdürülmesidir."

-Uğur Mumcu-

(Arka Kapak)

Kazım Karabekir Anlatıyor Alıntıları - Sözleri

  • M. Kemal köktenci yöntemlere başvuran devrimci; Karabekir ise devrimleri demokratik yollarla benimsetmek isteyen bir evrimcidir!.
  • Aradan yıllar geçecek, Karabekir'e ölüm döşeğindeki Atatürk'ün kendisiyle görüşmek istediği haberi gelecek­tir. Karabekir, "gidecek misiniz?" sorularına karşı "O, Mus­tafa Kemal. Çağırılınca gidilir. O benim en iyi arkadaşım­dır" yanıtını verecektir.
  • İstiklâl Harbi’nin tehlikeli günlerinde sonuna kadar feragat, fedakâr arkadaşlarının rey ve irşadına ihtiyaç gösteren M. Kemal Paşa artık muzaffer bir başkomutan sıfatıyla maiyet komutanlarına Cumhuriyeti dikte ettirmiştir. Eski arkadaşlarının rakip olabileceği endişesi ile sui şahsiyetler icadı da lâzım gelmişti; bunun için eski arkadaşlarını kötülemek lâzımdı. Bunu da hakkıyla yapmıştır
  • Hürriyet aşkına verilen kurbanlar ve ızdırap çeken vatandaşlar hürriyetin ebedî olarak manevî kurucusudur, koruyucusudur..
  • Doğu ve Batı’da halkın, meydana gelmesi doğal olacak olan tepkisine karşı ordularımızın karşı durması imkânı yoktur. Tersine, bu tepkilere ordunun da katılması mümkündür.
  • "Düşünce akımları cebir ve şiddetle yokedilemez, tersine güçlendirilir." Atatürk
  • "Aradan yıllar geçecek, Karabekir’e ölüm döşeğindeki Atatürk’ün kendisiyle görüşmek istediği haberi gelecektir.Karabekir, «gidecek misiniz?» sorularına karşı "O Mustafa Kemal. Çağırılınca gidilir. O benim en iyi arkadaşımdır» yanıtını verecektir."
  • Heyet-i İlmiye'nin bütün azaları müteessir görünüyordu.        Şüphe yok ki, yakın günlere kadar Kur'ân'ı ve Peygamberi her yerde medh-ü sena eden ve hatta hutbe okuyan bir insandan bu sözleri beklemek herkese eza (incine duygusu) veriyordu.
  • İnsanlık, bugünkü ışıklı kilometre taşlarını ihtilâllere borçludur.
  • “Bizi kurtarmış olan tek kuvvet Türkün birliğidir.”
  • Paşam, görüyorum ki, siz din ve hilâfet kuvvetlerine çok ehemmiyet veriyorsunuz; şu halde muhafazakârlara dayanmak istiyorsunuz… Din, vicdan kanaatidir; münakaşaya gelmez. İlim adamı olan bizlerin ve hele sizin bunu ele almanızı katiyen doğru bulmuyorum.
  • . M. Kemal köktenci yöntemlere başvuran devrimci; Karabekir ise devrimleri demokratik yollarla benimsetmek isteyen bir evrimcidir! Devrimciler köktenci olurlar, devrimlerin sarsıcı toplumsal etkilerinden çekinen evrimciler de demokrat görünürler. Devrimciler ve evrimcilerin yolları bir yerde çatışır, bir yerde birleşir. .
  • Mustafa Kemal köktenci yöntemlere başvuran devrimci; Karabekir ise devrimleri demokratik yollarla benimsetmek isteyen bir evrimcidir.
  • Milletin kuvveti, halkın kuvvetidir. Bunun da manası Cumhuriyet'i ifade eder.
  • "Vatandaş! Milletin hürriyetini tehlike de görürsen, karşında kim olursa olsun, tek dağ başı mezar oluncaya kadar mücadele etmek vazifendir! Çünkü İnsanlarda hayat denen şeyin kıymeti ancak hürriyet iledir. Hür öl! Esir yaşama!”

Kazım Karabekir Anlatıyor İncelemesi - Şahsi Yorumlar

“Bütün” Putları Yıkalım!: Öncelikle belirtmem gereken şudur ki, bu kitap hakkında inceleme yazacağımı tahmin etmiyordum. Bu yüzden kitap üzerinde pek not tutmadım. Binaenaleyh, bu incelememi diğerlerine nazaran biraz daha kısa tutacak, daha az detaya değineceğim. Ancak bu konunun çok önemli, hassas bir konu olduğu da bilinmesi gerekir. Ne söylesem eksik kalacaktır, yetmeyecektir. Bu yüzden eleştirilerimi cımbızla çekerek almamanız, oluşturduğu bütünlük içerisinde değerlendirmenizi rica ederim. “İhtilâl evlatlarını yer.” Bana bu kitabı tek cümleyle özetleyin derseniz cevabım bu olacaktır. Mustafa Kemal, çevresinde muhalif istemediği için bazı konularda acımasız davranmıştır. Bu örneklerden biri Kazım Karabekir’dir. Karabekir’i gerek şeriatçılıkla gerek bolşeviklikle suçlamıştır. Fakat şöyle bir gerçek vardır: Karabekir ikisi de değildir. Karabekir cumhuriyetçi bir müslümandır. İçkisini içer, karısının başı açıktır. Namaz kılmaz, oruç tutmaz. Hatta kızlarına, “18’inize geldiğinizde ilk sigaranızı beraber içeceğiz.” der. Böyle birisi nasıl şeriatçılıkla suçlanabilir? Karabekir’in şeriatçı olmadığını elbet M.Kemal de bilmektedir, ancak dünya üzerindeki her dönemde gördüğümüz gibi liderler otoritelerini sağlamlaştırmak için muhaliflerini ihanetle suçlamışlardır. ( gonderi/101068669 ) Bunun tarih üzerinde birçok örneği vardır. M. Kemal’i eleştirmem demek ona ve onun getirdiği kazanımlara saygı duymadığım anlamına gelmez. Ben dünya tarihinde eleştirilebilecek özelliği olan herkesin eleştirilebilmesi kanaatindeyim. Mustafa Kemal, 1933’te Karabekir’in kitaplarını yaktırmıştır. Bunu bazıları o dönemki koşullara bakarak realist, bazıları vicdansızlık olarak nitelendirecektir. Şöyle de bakmak gerekir ki Karabekir’in eleştirileri serttir. Bir Cumhurbaşkanının bunları kâle almaması çok zordur. Kazım Karabekir’in bir cümlesini okuyalım: “M. Kemal Paşa, itilâf Devletleriyle başa çıkamayacağımızdan millî mücadeleye taraftar değildi. Benim (tek dağ başı mezar oluncaya kadar ya İstiklal, ya ölüm) teklifime delilik diyordu.” Bu bir iddia tabii ki. Tamamen uydurma da olabilir. Fakat doğru olma olasılığını da dikkate almak gerekir. Mustafa Kemal’in, yeni kurulan “Cumhuriyet”te böyle eleştirilere izin vermesi otoritesinin sarsılmasına yol açar, ve elbette biliyoruz ki böyle güçlü liderler otoritesinin sarsılmaması için bazen sınırları zorlayabilmektedir. Mustafa Kemal’in tutumunu da dönemin koşulları içerisinde değerlendirmek gerekir. Ne olduğunu bilmeden eleştirmek bize yakışmaz; Karabekir’in tamamen doğru söylediğinden de emin olamayız, fakat şöyle bir gerçek vardır ki Karabekir’in bahsettikleri göz ardı edilmeyecek kadar önemlidir, değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmeleri yapmak yerine etliye sütlüye bulaşmadan, ülken çapında iyice ünlendiği sıralarda prim kitabı yazan şovmen tarihçi de işini hakkaniyetle yapmalıdır. Okurken yer yer üzüldüğüm, fakat realist bir kitaptı. Uğur Mumcu’yu da Kemalist olmasına rağmen bu kitapta M.Kemal’in hoşa gitmeyen özelliklerini yansıtmaktan çekinmemesi ona olan saygımı arttırdı. Bu muhteşem kitap için ellerine sağlık, ‘gerçek gazeteci’. Uğur Mumcu aynı zamanda, bizim kabul edebileceğimiz bir sosyalist olmasa da, yine de sosyalizme eğimli bir gazetecidir. “Atatürk'ün özlediği tam bağımsız Türkiye, ancak bağımsızlığa inanmış sosyalistlerin eli ile kurulur.” “Ben sosyalist eğilimliyim, işçi sınıfının, emekçi sınıf ve tabakaların demokratik yollarla iktidara gelmesini istiyorum. Bu görüşümden hiç ama hiç vazgeçmedim.” ( Bu 2 alıntı bu kitaba ait değil.) Doğrusuyla, yanlışıyla saygı duyulması gereken biri Mustafa Kemal. Ona değin düşüncelerimi de Aziz Nesin ne güzel özetliyor: gonderi/100085948 Artık putlaştırmayı bırakalım, putları yıkalım! Mustafa Kemal’i bir insan olarak değerlendirelim, onun da hata yapabileceğini, muhteşem biri olmadığını kabul edelim. Bunları kabul etmezsek; bir kitabın 1400 yıldır “hiç değişmediğine” inananlardan, put hayranlarından, bir farkımız kalmaz. Onların düştüğü bu müthiş hatalara düşmememiz gerekir. Mustafa Kemal’i seviyorsak “tanıyıp” sevelim. Bize lise tarih kitaplarında öğretilen, “mükemmel” biçimiyle değil. Bize bıraktığı cumhuriyete ancak böyle sahip çıkabiliriz, ve bu cumhuriyetin de yeterli olmadığını görüp işçi sınıfının iktidarıyla taçlandırmalıyız. Bunları yapmadıktan sonra hareketimiz bir safsatadan öteye gidemez, gitmeyecektir. (Emir)

Tarafsız ve güçlü bir kitap!: “Her ihtilal kendi evlatlarını yer” Bu değişmez kuraldır.Mustafa Kemal- Karabekir çatışmasının nedenlerini bu ihtilal yasasında aramak doğru olur. Karabekir paşanın maruz kaldı hazin sonuç da bu oldu.Daha önce okumuş olduğum bu kitabı tekrar okumak isteyip Karabekir-Atatürk çatışmasını daha iyi kavrayıp özümseme kararı aldım. Öncelikle bir Mustafa Kemal hayranı olarak şunu belirtmeliyim.Paşa’nın devrimciliği bulunduğu dönemde en yakınları tarafından bile anlaşılamayacak kadar cebridir ve sonuç odaklıdır.Kararlarını uygulaması için şartların olgunlaşmasını beklemeyen ve inkılabına doktrin bile yazdırmayıp devrimi durağanlaştıracağını düşünen bir dehadır Atatürk. Karabekir paşa ise bolşeviklikten şeriatçılığa kadar suçlanan böyle bir algı oluşturan hastalıklı zihniyetlerin ve o dönemin avanelerinin anlayamayacağı kadar ilerici ve Münevver bir insandır.Gerek “Hayatım” eserinde yazdıkları gerekse fikirlerinin aydınlığı kuşku götürmez bir cumhuriyetçi olduğunu gösterir ki bunu kendisi de anılarında belirtmiştir. Karabekir ve Atatürk’ün yolu neden ayrıldı?Sebepleri ve sonuçları ne oldu?Bu sorular yakın tarihimizin en merak edilen bölümlerinden biridir.Uğur Mumcu bir Kemalist olmasına rağmen tam bir “tarafsız”gazetecilik örneği göstererek bu kitabında cumhuriyetin en önemli iki şahsiyetin anılarında yazılarından yola çıkarak aralarındaki anlaşmazlığı anlamaya çalışmıştır ve gerisini tarihe bırakmıştır. Başta Karabekir olmak üzere milli mücadele komutanlarının daha sonrası Atatürk’e ayrışmaları bana göre Atatürk’ü anlamak istemedikleri yönündedir.Yeni kurulmuş bir cumhuriyette otoriter bir devlet adamı böylesine genç bir ülkede hemen çatlak seslerin çıkmasını istemeyecek kadar realisttir.Ve bu konuda haklı haksız tartışmaları yerine mevcut sistemin o zamanın şartları nihayetinde tartışılması gerekir. Karabekir’in inanılmaz iddiaları söz konusu kitapta.Bunlar iddia olsa da o dönem için az buz şeyler değildir.Ciddiye alınıp kargaşaya sürükleyecek nitelikte olabilecek iddialar.Karabekir doğrucu,dürüst ve ilkeli bir şahsiyet olarak siyasetin aşina olmadığı bir kişidir.Buna karşı önlem alınması sistemin zaruri bir gereği olarak yapılmıştır.Elbette böylesine değerli bir komutana yapılanlar haksız olsa da görmemiz gereken manzara dönemin şartlarıdır. Hiçbir ihtilal başlanılan şahıslarla bitmemiştir ve bitmez de.Bunu günümüzde bile görebiliyorken o dönem olmaması sanırım hayalcilik olurdu.Ben Uğur Mumcu’nun bu tarafsız kitabını gerçekten çok beğendim ve yakın tarihe ilgi duyanlara kesinlikle tavsiye ediyorum ve Karabekir paşanın asılsız bir şekilde hilafetçi veya şeriatçı olarak aksedilmesini kesinlikle reddediyorum. Her ikisi de bizim değerimizdir kurtarıcımızdır.Ruhları şad olsun! (Ahmet)

Kitabın Yazarı Uğur Mumcu Kimdir?

Uğur Mumcu (d. 22 Ağustos 1942, Kırşehir - ö. 24 Ocak 1993, Ankara), Türk gazeteci, araştırmacı ve yazar. 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konulan bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek yaşamını yitirmiştir.

Ailesi

Annesi Nadire Hanım, babası Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi Bey idi. Uğur Mumcu, 22 Ağustos 1942 tarihinde, Kırşehir'de, dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu.

Eşi Şükran Güldal Mumcu (Homan) ile olan evliliğinden bir oğlu (Özgür) ve bir kızı (Özge) olmuştur.

Uğur Mumcu anısına ailesi tarafından Ekim 1994'te Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı adında bir vakıf kurulmuştur.

Eşi Şükran Güldal Mumcu, 23. Dönem TBMM'ye İzmir Milletvekili olarak girmiş ve halen TBMM Başkanvekilliği görevini yürütmektedir.

Ağabeyi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Ceyhan Mumcu'nun Uğur Mumcu ile ilgili röportajlarının bir kısmı Kardeşim Uğur Mumcu adıyla bir kitapta toplanmıştır.

Eğitim yaşamı

İlk ve orta okulları Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi'nde okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. 1961'de başladığı üniversite eğitimini avukat olmak üzere başladığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde 1965'te tamamladı. Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962'de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü aldı. 1963'te fakültede öğrenci derneği başkanı seçildi. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı.

Askerlik dönemi

Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada 12 Mart döneminde bir yazısında kullandığı "ordu uyanık olmalı" sözleriyle, "orduya hakaret etmek" ve "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddiasıyla gözaltına alındı. Mamak Askeri Cezaevi'nde pek çok aydınla birlikte bir yıla yakın kalan Mumcu, bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkum edildi. Fakat bu karar Yargıtay tarafından bozuldu ve Mumcu serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra askerliğini yedek subay olarak yapması gerektiği halde, 1972-1974 yılları arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde, resmi tanımıyla "sakıncalı piyade eri" olarak tamamladı. Patnos'ta, ağır koşullar altında askerliğini yaparken, zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi.

Gazetecilik dönemi

Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975'ten itibaren Cumhuriyet'te 'Gözlem' başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansı'nda çalışmaktaydı. 1975'te Mart dönemini sergilediği makalelerinden oluşan Suçlular ve Güçlüler adlı kitabını yayınladı. Aynı yıl, Altan Öymen' le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeniYahya Demirel'in hayali mobilya ihracatını konu edinen, Mobilya Dosyası adlı kitabı yayınlandı.

1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. "Gözlem" başlıklı köşesinde 1991 yılının Kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 1977'de Sakıncalı Piyade ve Bir Pulsuz Dilekçekitapları yayımlandı. Ertesi yıl, Sakıncalı Piyade adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu tam 700 kere sahneledi. 1978'de, ünlünün yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini, bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı Büyüklerimiz yayımlandı.

1981'de terörün silah kaçaklığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak için yazdığı Silah Kaçakçılığı ve Terör yayımlandı. Aynı yıl, Mehmet Ali Ağca'nın Papa'yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı.

Türkiye'de terör olaylarının artması nedeniyle 1979 yılında 12 Mart dönemi öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı Çıkmaz Sokak'ı yayımladı. 1982'de Ağca Dosyası, ardından Terörsüz Özgürlük adlı makale derlemesi yayımlandı. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. 1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan, ancak Kenan Evren'in imzalayanları "vatan hainliği" ile suçlayarak dava açtığı Aydınlar Dilekçesi'nin hazırlanmasına katıldı; 12 Eylül döneminde aydınlara yapılan işkenceyi anlatan Sakıncasız adlı oyunu yazdı; Papa-Mafya-Ağca kitabını yayımladı.

1987'de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen Rabıta ve 12 Eylül adlı kitapları; 1991'de en önemli araştırmalarından biri olan Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925yayımlandı.

1991 yılında İlhan Selçuk ve yaklaşık seksen Cumhuriyet gazetesi çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet Gazetesi'nde yazan Mumcu, Cumhuriyet Gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü.

Mumcu, 7 Ocak 1993 tarihinde "Mossad ve Barzani" isimli bir yazı yazdı. Bu yazısında Barzani, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değindi ve yazısını şöyle bitirdi:

"Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında?" "Yoksa CIA ve MOSSAD, anti-emperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?"

8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet Gazetesindeki Ültimatom başlıklı yazısında ise yakında yayınlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazmıştı. Kardeşi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ceyhan Mumcu, cinayetten önce Uğur Mumcu'nun İsrail elçisiyle görüşme yaptığını basına gönderdiği açıklamada yazmıştı. Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Mumcu 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı. Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet MİT için çalıştığını araştırması iddia edilmektedir.

Suikast

Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikaste kurban giderek yaşamını yitirdi. Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir.

Suikasti; İslami Hareket, İBDA-C, Hizbullah, PKK gibi örgütler üstlendi. Suikastin arkasında Mossad'ın ve kontrgerilla'nın olduğu da iddia edilmiştir. Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan, iddianamede yer alan ifadesinde, Mumcu'nun seri numarası silinmiş ve şu an Irak Devlet Başkanı olan Kürdistan Demokratik Partisi lideri Celal Talabani'ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti. Ayrıca ağabeyi Ceyhan Mumcu kendi yaptığı araştırmada ölümüne yakın bir süre içerisinde Mossad ve Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail büyükelçisinin ısrarla kardeşi Mumcu'yla birebir olarak görüşmek istediği, ancak Uğur'un tek görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin yapıldığını belirtmiştir.

Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'yu ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, "cinayeti çözmenin, devletin namus borcu olduğu"nu belirterek adeta namus sözü verdiler (1993). Suikastın failleri yakalanamamıştır.

Ödülleri

1962 Yunus Nadi Ödülü ("Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle)

1979 Türk Hukuk Kurumu Yılın Hukukçusu Ödülü

1979 Çağdaş Gazeteciler Derneği Yılın Gazetecisi Ödülü

1980 & 1987 Sedat Simavi Vakfı Kitle Haberleşme ve Gazetecilik Ödülü

1980, 1982 & 1992 İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü (inceleme dalında)

1983 İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü (röportaj ve seri röportaj dalında)

1984, 1985 & 1987 Nokta Dergisi Yılın Doruktaki Gazetecisi Ödülü

1987 İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü (güncel yazılar dalında)

1987 Cumhuriyet Gazetesi Örnek Gazeteci Ödülü (Rabıta Olayı dolayısıyla)

1988 Cumhuriyet Gazetesi Bülent Dikmener Haber Ödülü

1993 Nokta Dergisi Doruktakiler Basın Onur Ödülü

1993 Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü Ödülü

Uğur Mumcu Kitapları - Eserleri

  • Sakıncalı Piyade
  • Kürt Dosyası
  • Tarikat-Siyaset-Ticaret
  • Kazım Karabekir Anlatıyor
  • Liberal Çiftlik
  • Rabıta

  • 12 Eylül Adaleti
  • Söz Meclisten İçeri...
  • Gazi Paşa'ya Suikast
  • Kürt-İslam Ayaklanması
  • Tüfek İcat Oldu...
  • Papa-Mafya-Ağca
  • 40'ların Cadı Kazanı

  • Çıkmaz Sokak
  • Devrimci ve Demokrat
  • Büyüklerimiz
  • Silah Kaçakçılığı ve Terör
  • Bir Pulsuz Dilekçe
  • Suçlular ve Güçlüler
  • Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi

  • Bir Uzun Yürüyüş
  • Terörsüz Özgürlük
  • İsterler ki Susalım
  • Ağca Dosyası
  • Uyan Gazi Kemal
  • Aybar ile Söyleşi
  • Saklı Devletin Güncesi " Çatlı vs. "

  • Dersim
  • İnkılap Mektupları
  • Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
  • Sahte Atatürkçülük
  • Kontrgerilla Öğretileri
  • Devlet, Silah, Adalet
  • Suçlular ve Güçlüler

  • Çağın Suçu
  • Yolsuzluk, Şiddet, Bağımlılık
  • Laiklik Ruhuna Fatiha
  • Bomba Davası Ve İlaç Dosyası
  • Söze Nereden Başlasam
  • Sağcı Düşünce
  • Söz Meclisten İçeri

  • Hukuk, Devlet, Aşiret
  • Amerika Küsmesin
  • Ata’m İzindeyiz
  • Milliyetçilik A.Ş.
  • Modern Türban
  • 12 Eylül ve Şeriat
  • Namuslu Olma Cesareti

  • Engelli Demokrasi
  • Bu Düzen Böyle Mi Gidecek
  • Kurtar Bizi Baba
  • Bağımsızlık Gülü
  • Son Yazılar
  • Demirel ve Çankaya
  • Alaturka Kapitalizm

  • Ermeni Mandacılar
  • Bir Devlet Arıyoruz.
  • Polemikler
  • 24 Ocak Anayasası
  • Esir Teşebbüs
  • Ortadoğu'da Amerikan Bilardosu
  • Dost Yüzlerde Zaman

  • Eğilmeden Bükülmeden
  • Quisling Cephesi
  • Devlet Modası: Tek Yol Özal
  • Kuvvayı Ticariye Ruhu
  • Batı Kulübünde Dans
  • Paşa Tasarrufları
  • Ortadirek Türküleri

  • Sistem
  • Türkiye'nin Yapısal Özellikleri ve Anayasal Düzeni
  • Türk Memet Nöbete
  • Haram Düzeni
  • Askeri Marksizmden Demokratik Sosyalizme
  • Kemalizm Sendromu ve Pax-Amerikan
  • Yabancılaşma, Kenanizm, Özalizm

  • Örs ve Çekiç
  • Tohum ve Toprak
  • Kır Çiçekleri
  • Petrol Bekçisi
  • Serbest Piyasa Ve Kemalizm
  • Tüfek İcad Oldu
  • Büyüklerimiz

  • Sevr mi Lozan mı?
  • Kazım Karabekir Anlatıyor
  • Arap Siyaseti

Uğur Mumcu Alıntıları - Sözleri

  • Günler akıp gidiyordu. Siyasal iktidar diktatörlük yolunu açmak için zorluyordu. Adaletsiz bir sömürü düzeni yalnız çıkarcıları koruyordu. Halk, korkunç biçimde geçim derdine düşmüştü. (İnkılap Mektupları)
  • Ama bizler, Osmanlı İmparatorluğu'nun «Padişahım çok yaşa» diye bağırtılan «tebası» değil, Atatürk Cumhuriyeti'nin özgür düşünceli yurttaşlarıyız. Bu yüzden, yurttaş olmanın verdiği hak ve özgürlükle, hiçbir korkuya ve hiçbir komplekse kapılmadan görüşlerimizi açıklamak isteriz. (Terörsüz Özgürlük)
  • Geleceğimiz ne kadar kararırsa, geçmişe dönüp kahramanlık türküleri söyleyeceğiz. Halkımız da böyle ninnilerle uyutulacak: - Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik. Evet öyleydik amma, şimdi ne haldeyiz? (Kontrgerilla Öğretileri)
  • Devletin temeline dinamit koymak... işte devletin temeline dinamit koymak budur. Devleti sadece iktidar partilerinin çevresinde oluşan bir güç sanmak. (Devlet, Silah, Adalet)
  • Bu gergin ortamda Hergün bir olay bekliyoruz. Çünkü artık kaba kuvvet bütün ülkede egemenliğini ilan etmiştir. Bu ortamda saldırganların amaçlarından biri de, ilerici basını susturmaktır. (Cumhuriyet 22 Mart 1977) (Kontrgerilla Öğretileri)
  • Şiddetin geçer akçe olduğu bir toplumda son sözü en güçlü şiddet araçlarına sahip olanlar söyler. Bu bir evrensel kuraldır. (Suçlular ve Güçlüler)

  • "Anayasaya bakarsanız, yasa önünde herkes eşittir. Uygulamaya göz atarsanız, insanlar çeşit çeşittir." (Milliyetçilik A.Ş.)
  • Kaç kişi öldürüldü bu güne kadar? Yetmedi mi? Vicdanlarınızın pansumanını bu kanlı kefenle mi yapıyorsunuz? (Tüfek İcat Oldu...)
  • ‘Evet ne olursa olsun ben, Patnos dağlarında halk çocuklarıyla er olarak askerlik yapmayı, emekli olduktan sonra, siyasal iktidarın uzattığı yönetim kurullarında, onbinlerce lira para alan orgeneral olmaya değişmem!’ (Sakıncalı Piyade)
  • ne İslamcıdır ne de lâik.., Ya nedir? Ülkücüdür.... (Tarikat-Siyaset-Ticaret)
  • Aşiret ağalarının ellerinden topraklarını alıp yoksul köylülere dağıtmak bir toprak devrimidir! (Kürt Dosyası)
  • "Komutan ülkücülerde yakalanan silahları hiç önemsemez, ama solcu, bir pankart astı mı, savcılığı da herkesi de ayağa kaldırırdı." (12 Eylül Adaleti)
  • Bir başka gün, Dışişleri Bakanı kürsüde konuşurken, bu sayın üye "hür parlamenter rejimde" sık sık rastladığımız şu "zoolojik" yaklaşımla uyarıda bulunuyor: Eşşekleri susturun sayın başkan... (Söz Meclisten İçeri)

  • Ben diyorum ki, "tartışalım", bütün konuları tartışalım. Tartışmaya, bu tartışma uygarca olduğu sürece, hiçbir sınır, hiçbir yasak getirilmemeli; getirilmemeli ki, bu insanlık mirasından, özgürce ve eşitçe yararlanalım! (Söz Meclisten İçeri)
  • Sağcısı ve solcusu ile bu ülke bizim ülkemizdir. Yaşanan olay ise açıkça bölücülüktür. Ulusal barışı ve bütünlüğü sarsan her olaya nereden ve kimden gelirse gelsin yurttaşlık ve tarih bilinci ile karşı koymak zorundayız. Bölücülüğe karşı sağcının da solcunun da elbirliği yapması gereklidir. (Dersim)
  • Unutmayalım ki «cesur bir kez, korkak bin kez ölür». Önemli olan, insanın, böyle bir toplumda bir «mezar taşı» gibi suskunluk simgesi olmamasıdır. (Suçlular ve Güçlüler)
  • "Ne Amerikan emperyalizminin işbirlikçiliği, ne Sovyet güdümü, ne de Tanzimat batıcılığı... Ulusallık içinde devrimcilik, özgürlük ve bağımsızlık: Devrimci siyaset işte budur." (Devrimci ve Demokrat)
  • Mustafa Kemal, Ocak ayında çıktığı yurt gezisinde, İzmit’te, Musul sorununu gazetecilere şöyle anlatmıştı: Musul sorununa gelince… Biz bu ili eski sınırı ile ulusal sınırlarınız içine almıştık. Bu sorunda İsmet Paşa, Lord Curzon ile karşı karşıya geldi. Curzon diyor ki; “Musul, Irak’ın ayrılmaz parçasıdır. Musul, Irak için gereklidir. Bunu vermeyeceğiz. İsterseniz sizi petrollere ortak edelim.” Oysa Musul, bizim için petrol değil memleket sorunudur. En son aşama budur. Ve Musul sorununun Boğazlarla Adalar sorunu görüşüleceği zaman halledileceğini söyledi. Sorun da bu noktada kaldı. Musul sorunu nazım çözülecekti? Gazi Paşa, ne gibi bir çözüm düşünüyordu? Önce İngilizlerle görüşmelerde bir çözüm yolu aranacaktı. Olmazsa? Olmazsa savaş! Musul’u alacak komutan bile kafasında hazırdı: Kazım Karabekir! (Kürt-İslam Ayaklanması)
  • Bir hükumet düşünün ki, hırsızdır. Soyuyor memleketi. Meb'ussunuz, biliyorsunuz. Gelmişsiniz bu kürsüye, "arkadaşlar" diyorsunuz, "böyle bir hükumet bir saniye başta tutulmamalidir. (Söz Meclisten İçeri...)
  • Kürtler ve Ermeniler anlaşmışlardı. Ermeniler, büyük bir kısmı Kürtlerin devlet kurmak istedikleri topraklar üzerindeki haklarından vazgeçecekler ve Amerika ve Avrupa'da Kürtler lehine propaganda yapacaklardı. (Kürt Dosyası)

Yorum Yaz