Kenarda - Ayhan Geçgin Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kenarda kimin eseri? Kenarda kitabının yazarı kimdir? Kenarda konusu ve anafikri nedir? Kenarda kitabı ne anlatıyor? Kenarda PDF indirme linki var mı? Kenarda kitabının yazarı Ayhan Geçgin kimdir? İşte Kenarda kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ayhan Geçgin
Tasarımcı: Emine Bora
Yayın Evi: Metis Yayınları
İSBN: 9789753424202
Sayfa Sayısı: 216
Kenarda Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Anımsamıyordu. Eskiden neydi? Anımsamaya da çalışmıyordu. Zaman Zaman pencerede görünen manzaranın eski biçimi diye düşündüğü bir görüntü belleğinde canlanır gibi oluyordu, sokak belirip siliniyordu, sanki bunlar eskiden ne olduğunu, şimdi dönüştüğü şeyi açıklayabilirmiş gibi. Eskiden ne olduğu öteki kıyıda, çatlağın öte tarafında kalmıştı, bu doğru- şimdi olduğu şey ise tuhaf bir boşlukta. Anımsayamazdı, anımsayanın kim olduğunu bile söyleyemezdi...
Kenarda Alıntıları - Sözleri
- Mezarlık; Boşalmış bedenlerin atıldığı öğütme aygıtıydı..her bir ölü bir öncekilerin üstüne atılıp buna benzer toplu mezarlarda toprağın gücüyle öğütülüyordu.
- Bütün yaşamı boyunca bir şey mi beklemişti? Kesin ve son darbeyi indirecek, kapanmayan çemberi kapatacak, ona doğru yaklaşan bir şeyi?
- Dünya pencereden göründüğü kadardı…
- Zaman kendini oyup duruyordu. Sonunda oyarak içini dışına çıkardı, kendini yiyip bitirdi.
- Zaman sanki hiç yaşanmamış bir yaşamı eksilterek geçiyordu.
- Henüz var değildi. Ne bir doğuma ne de bir toprağa sahipti. Ne bir geçmişi ne de bir geleceği vardı. Bir geçmişi varsa bile bunun geride olduğu kesin değildi, tıpkı ileride bir geleceğin varolmasının kesin olmayışı gibi.
- O ise yaşamıyordu. Onların bir yaşamı vardı. Onunsa henüz bir yaşamı yoktu. Yaşamaya daha başlamamıştı bile. Yaşamı ilerideydi, belirsiz bir uzaklığın öte tarafında yaratılmak için onu bekliyordu.
- Bilmediği topraklarda sürgüne yollanmış biri gibi duyuyordu kendini ama bu kez sürgün yeri doğduğu yerdi. Doğduğu yerde sürgündü. Bir bağı yoktu. Bir varlıktan yoksunken onu ne bağlayabilirdi, burada oluşunu ne açıklayabilirdi.
- Hayal etmiyordu. Hayal gücü yoktu. Oturmuştu, bir daha kalkamayacak gibi duyumsuyordu. Toprak kaynağı orası gibi yoğun karanlığa geri çekiliyordu. Burada denizin sınırında bir kaya parçası olmak istiyordu. Bir kaya parçasına dönüşmek istiyordu.
- Gece ilerliyor, gecenin sık örgülü ağı varlıkları belirsizleştiriyor, kara bir kütle gibi yayılıp koyulaşarak yutuyordu.
Kenarda İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Ayhan GeçginKENARDA Yazar 1970 yılında İstanbul’da doğmuş.ODTÜ felsefe bölümünü bitirmiş.Kenarda ilk kitabı. Kitap,İki bölümden oluşuyor.Birinci bölüm(Yer tedirginliği),ikinci bölüm(Ay Tedirginliği). Hayatın çatlaklarından içeriye sızmaya çalışan,göçün getirmiş olduğu silikleşmeyi kapatmaya çalışan isimsiz karakterlerin hikayesi.Aslında tam hikayede belli bir yol alırken sonuna yetişilemeyen,sonu olmayan bir kitap.Şehrin ve zihnin kenarında yaşayan bir hikaye.Kenarda hep kıyıda,köşede hapsolmuş bir türlü içlere gidememiş,sonunu getirememiş bir hikaye... Kitap bittiğinde hiçbir konu ve elle tutulur ismi olan karakter bulamadım.Bu kitabın anlamsız olduğu anlamına gelmiyor tam tersi müthiş cümleleri birbirini takip ederek,eşsiz bir lezzet bıraktı bende.Diğer kitaplarını okumaya devam. (Ferya Fertelli)
Romanı bitirdiğimde kahramanımızın ben kitabı kapattıktan sonra da yürümeyi sürdüreceğinden hiç kuşkum yoktu, ezelden ebede bu “sonsuz” dolaşma hâli devam ediyor: “Yürüyordu. Her zaman yaptığı bir şeydi bu, şimdiye kadar dünyanın çevresini birkaç kez kat edecek kadar yürümüştü. Sanki tüm yaşamı boyunca yürümüştü. Yürümek için değil ama başka bir şey yapamadığından, yapabileceği tek şey bu olduğundan yürüyordu(s.45).” Bu bağlamda kitabın kapağındaki André Kertész’in 1954 tarihli New York’ta yer alan Washington Meydanı’ndaki bir ânı ölümsüzleştiren karlı fotoğrafı romana çok yakışmış. Geçgin’in Kenarda’ya yayınevi aradığı günlerde zamanın İletişim Yayınları metni aşağı yukarı şu gerekçelerle geri çevirmişti: “Hoşnutsuz, yaşam bezgini bir adamın… halet-i ruhiyesi. Tamamı betimleme olan bir anlatım sözkonusu olduğunda betimlemelerde bir canlılık aranır. Okuyucu da bezdirilmek zorunda değildir…” (Bülent Eken, “Modernizm, Postmodernleşme ve Ayhan Geçgin’de Kayıp Poetikası”, Monograf, sayı: 9, 2018) Yukarıdaki alıntı kitabı okumayı düşünenler için bir fikir verebilir: Kaptırıp, keyifle okuyabilir ya da katlanılmaz bulup, bir “kenara” bırakabilirsiniz, “okur”una kalmış. Ayrıca yazarın okurların bir kısmını “bezdirme” hakkının mahfuz olduğunu düşünüyorum, bezenleri ayıklamak bâbında. Bezginlik yaratmadı, ben çok beğendim. Asuman Kafaoğlu-Büke’nin sözleri de romanın genel okuyucu için ne ifade edebileceğinin tespiti gibi: “Ayhan Geçgin’in ilk romanı Kenarda için bir roman denemesi demek daha doğru olur, çünkü klasik romandan uzak bir roman anlayışıyla yazılmış. İlk sayfalar boyunca kitaba konsantre olup anlamakta epey güçlük çektim. Sanki açık bırakılmış bir kamera her şeyin görüntüsünü kaydetmiş ve bir şekilde sözcüklere dökmüş okura aktarıyor hissine kapıldım. Hiçbir kahramanın olmadığı, sadece sokak görüntülerinin aktarıldığı uzun bölümler boyunca sürüyor roman. Romanın kahramanı sandığımız kişinin gittiği, bulunduğu mekânları en ince ayrıntılarına kadar öğreniyoruz oysa kahramanın kim olduğunu, neden buralarda gezdiğini roman bittiğinde bile hâlâ bilmediğimizi anlıyoruz. Neden Kenarda?” (Cumhuriyet Kitap, 2 Ekim 2003) Buradaki değerlendirmede yer alan: “Sanki açık bırakılmış bir kamera her şeyin görüntüsünü kaydetmiş ve bir şekilde sözcüklere dökmüş okura aktarıyor” cümlesinin aklıma getirdiği ise: Macar yönetmen Béla Tarr o kamerayı kullanıp sözcüklere dökülmüş bu görüntüleri kaydetse ne güzel bir film olurdu. “Bir son gerçekleşmişti ama gerçekleşmesi bitmiş değildi, öyle ki yaklaştığı ölçüde uzaklaşsa da, olmuştu, dahası oluyordu, üstelik olmayı da sürdürüyordu. Sanki zaman çizgisi bir sona gelmiş, toprakla birlikte yitip burada bitmişti. Ama son bitmemişti, kendini bitimsiz bir an, bir şimdi olarak sonsuza kadar yaymıştı. [...] Yıkım yıllar önce olmamıştı, yıkım çok önceden vardı, belki dünyanın kuruluşundan önce, daha dünya kurulurken yıkım önce kurulmuştu. Zamanın belirişiyle o da belirmişti, zaman yıkımın içinden onun öz çocuğu olarak doğmuştu. [...] Akıntıda sürüklenen kendi boğulmuş varlığını da görüyordu. Çok önce varlığı boğulup gitmişti, şimdi kara kütük olan o da sürüklenip duruyordu. Dahası sürüklenecekti (s.128, 130, 131).” “Sıkıntılı bir ruhun başdönmeli dolaşması” şeklinde bir “muğlaklık”la da tanımlanıyor roman ki doğaldır; yeryüzü, âlem, hele de insan muğlak değil mi ki… Sarih olan ne? Ayhan Geçgin’in bir söyleşisinde söyledikleri de burada, sıradan bir okurun yorumunda kısa bir yanıt olabilir : “Edebiyat herkesin, istediğini, istediği gibi söyleyebileceği, yazabileceği bir alandır. Bir kuralı, yasası yoktur. Ama bir tarihi vardır.” (Monograf, sayı: 9, 2018, Ayhan Geçgin Söyleşi: Melek Aydoğan – Hakan Kaynar) Okur kitlesi için romanın, adı gibi “Kenarda” bir yerde kalma ihtimâli çok yüksek, Hâyalî ne demiş: “O mâhîler ki deryâ içredir, deryâyı bilmezler” (Hakan Özer)
Ayhan Geçgin’in ilk romanı Kenarda 2003 yılında yayımlandı. Yazarın Gençlik Düşü dışındaki diğer romanlarını okumadan önce alıp okuyamadığım bu kitabını yeni baştan okuyup bitirdim. Kenarda adından da anlaşılacağı üzere kenarda durup bekleyenlerin, bekleyişin romanı. İnsanın Kentin içinden gelip geçen kişilerin dilencilerin, fahişelerin, gençlerin, kızların, erkeklerin görüntüleri romanı okurken zihninde canlanıyor. (Kurmacakitap)
Kenarda PDF indirme linki var mı?
Ayhan Geçgin - Kenarda kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kenarda PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ayhan Geçgin Kimdir?
Ayhan Geçgin 1970 İstanbul doğumlu. ODTÜ Felsefe bölümünü bitirdi. İstanbul'da yaşıyor.
Ayhan Geçgin Kitapları - Eserleri
- Son Adım
- Uzun Yürüyüş
- Bir Dava
- Kenarda
- Gençlik Düşü
Ayhan Geçgin Alıntıları - Sözleri
- Bütün sınavlardan çaktım, gerçek bu, yaşamayı beceremedim. İşte şimdi buradayım, daha doğrusu şimdi ile buranın birbirini dışladığı bu sapakta: ya sonlanmayan, asla bitmeyen bir şimdi içinde ama burası yok - ya da burası var, bir bataklık gibi yayılmış, çivilenmiş bir burada var, ama şimdi yok, çoktan geçip gitmiş. (Son Adım)
- Zaten pencereden bakıp da dalıp gitmeyen çocuk mu vardır? (Gençlik Düşü)
- Dünyam küçüldü diyorsun kendi kendine, dünyam o kadar küçüldü ki belki ben bile onun dışında kaldım.. (Son Adım)
- Yazdığım cümleler kuru, kitaplardaki harflerse ölü harflere dönüşmüştü. (Bir Dava)
- Yaşamak için bir neden yokken yine de yaşıyorduk, dünya bir gübre teknesi gibi dönerken, çamurun, lağımın içinde utançla debelenirken yaşıyorduk, hem de bundan hoşnutmuşçasına, eşi benzeri olmayan bir tutkuyla. (Gençlik Düşü)
- Eğer özgürlük diye bir arzumuz varsa, özgürlük istediğimiz doğruysa bu durumda mahkum olduğumuzu da kabul ediyoruz demektir. (Bir Dava)
- Bir yaşam arzulamış, onu sezmiş, ama vara vara onun yokluğuna varmıştım. (Gençlik Düşü)
- O ise yaşamıyordu. Onların bir yaşamı vardı. Onunsa henüz bir yaşamı yoktu. Yaşamaya daha başlamamıştı bile. Yaşamı ilerideydi, belirsiz bir uzaklığın öte tarafında yaratılmak için onu bekliyordu. (Kenarda)
- Dünya sanki artık genişleyen, geniş göğün altında, insanın ayakları altında ufka doğru uzayıp giden düz bir yüzey değil de hemen yanıbaşında yükselen bir duvara dönüşmüş. Ya da artık küçük bir küre bu, yalnız o kişiyi saran, bir insan boyutunda, küçük, saydam bir dünya. (Uzun Yürüyüş)
- İşin en tuhafı iktidar, en mağdur benim, diyor. Böyle bir iktidar tipini ilk kez görüyoruz. İktidarda ama gene de mağdur. Hoş bir konum. Ne yaparsa yapsın hiçbir sorumluluk hissetmiyor, almıyor. (Bir Dava)
- Sonunda, diye düşündü, her şeyi unutmak, insan olduğumu bile unutmak istiyorum. Kendimi parça parça, ip ip geriye doğru sökeceğim. (Uzun Yürüyüş)
- Bir gülü koklamak o kokuya teslim olmak değil midir? (Gençlik Düşü)
- Yoksul sayılmazsın, başkalarına göre durumun iyi bile sayılır, ama çok farklı yoksulluklar olabileceğini biliyorsun artık. Bazen parasızlık falan değil diye düşünüyorsun, asıl yoksulluk bu - ruhsal yoksulluk, zihinsel yoksulluk.. .. (Son Adım)
- "Bir şey hissetmenin, bir yakınlık, sevgi benzeri bir şey hissetmenin daha kolay olacağını düşünürüz, değil mi? Çünkü insanız, bizim için bu doğal bir şey." "Evet, öyle." "Bana artık tersi doğruymuş gibi geliyor: Hiçbir şey hissetmemek, bir şey hissetmekten çok daha doğal artık." (Son Adım)
- Zaman kendini oyup duruyordu. Sonunda oyarak içini dışına çıkardı, kendini yiyip bitirdi. (Kenarda)
- Dünya pencereden göründüğü kadardı… (Kenarda)
- Belki, diye düşündü, bir kazazedeyim, batan bir gemiden kurtulan son kişiyim. Ama bu dağlarda deniz yok. O zaman, dedi, belki gemisi batmış Nuh 'um ben. Gemim selde dağlara çarpıp parçalandı, eşim, çocuklarım, kardeşlerim, hayvanlarım, hepsi öldü gitti. Felaketten bir işaret kalsın diye geride bir tek ben kaldım. (Uzun Yürüyüş)
- Hiç yaşamamış olduğu şeyleri insan nasıl unutulmuş, sadece unutulmuş değil yok olup gitmiş, en ufak izi bile kalmamış anılar gibi duyar?.. (Son Adım)
- Zihnin berraklaştıkça korku da içinden çekip gidiyor. Yalnızca burada olmanın, olabileceklerin korkusu değil, o aslında hep sende var olmuş olan, o soyut, ele avuca gelmez korku da. Korku yok oluyor, şimdi cesur olmaya bile gereksinimin yok artık.. .. (Son Adım)
- “Belleğin asıl gücü unutmak olabilir.” (Bir Dava)