Kendi Kaleminden Aliya İzzetbegoviç - Aliya İzzetbegoviç Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kendi Kaleminden Aliya İzzetbegoviç kimin eseri? Kendi Kaleminden Aliya İzzetbegoviç kitabının yazarı kimdir? Kendi Kaleminden Aliya İzzetbegoviç konusu ve anafikri nedir? Kendi Kaleminden Aliya İzzetbegoviç kitabı ne anlatıyor? Kendi Kaleminden Aliya İzzetbegoviç PDF indirme linki var mı? Kendi Kaleminden Aliya İzzetbegoviç kitabının yazarı Aliya İzzetbegoviç kimdir? İşte Kendi Kaleminden Aliya İzzetbegoviç kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Aliya İzzetbegoviç
Çevirmen: Alev Erkilet
Çevirmen: Ahmet Demirhan
Çevirmen: Hanife Öz
Yayın Evi: Vakit Gazetesi
İSBN:
Sayfa Sayısı: 400
Kendi Kaleminden Aliya İzzetbegoviç Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Aliya İzzetbegoviç faktörü olmadan Bosna'nın bağımsızlık mücadelesi anlaşılamaz.
Aliya'yı herhangi bir özgürlük savaşçısından ayıran özellik liderliğinin çokyönlü yansımalarında aranmalıdır. Bu kitap, onun kendi kaleminden kişiliğinin yansımalarıdır.
Onun hayatı, toplumun değerlirene sahip çıkan, bu değerlerin entelektüel ve siyasi olarak yeniden diriltilmesine adanmış bir ömürden ibarettir.
Bilge kral Aliya İzzetbegoviç'in anılarını okumak, imkansızlıklar içinde büyük umutları besleyen, adaletsizliğe karşı ahlakın zafesine inanan bir ulusun tarihine tanıklık etmektir.
Kendi Kaleminden Aliya İzzetbegoviç Alıntıları - Sözleri
- Bu itibarla beyan ederim ki; Ben bir Müslümanım ve öyle kalacağım Kendimi dünyadaki İslam dâvâsının bir neferi olarak telakki ediyorum ve son günlerime kadar da böyle hissedeceğim Çünkü İslam benim için güzel ve asıl olan her şeyin diğer adı, dünyadaki Müslüman halklar için daha iyi bir gelecek vaadının ya da umudunun, onlar için onurlu ve özgür bir yaşamın, kısacası benim inancıma göre uğrunda yaşa maya değer olan her şeyin adıdır.
- Aliya İzzetbegoviç “Biri erkeklere, diğeri kadınlara mahsus iki farklı ahlak anlayışı yoktur.”
- "Rejimin bu denli sert davranmasının hiçbir rasyonel açıklaması yok. Bu, çoktan çöküşe geçmiş olan bir yönetimin umutsuz bir hamlesi miydi? Güçlü rejimler insanları söyledikleri sözler nedeniyle mahkum etmezler; zayıf olanlar korkarlar ve varoluş sürelerini uzatabilme çabası içinde şiddete başvururlar. Halka gelince, onlar siyasi mahkumları çoğunlukla kendi bencil nedenlerinden dolayı suçlu kabul ederler. Bu, bir tür savunma mekanizmasıdır. Halk, yasa ve düzenin korumasına sahip olmadığı bir toplum içinde yaşadığı gerçeği ile barışamaz. Çünkü bunu yaptıkları takdirde nasıl sessiz kalabildikleri sorusu ile yüzleşmek durumunda kalırlar. Yoksa bu, mahkum edilen insanın suçlu olduğuna, her halükarda yasaları ihlal etmiş olması gerektiğine (aksi takdirde neden tutuklansın ve mahkum edilsindi ki) inanmanın onlar için daha kolay olmasından mıdır? Çünkü eğer masum bir insan yasalar göz ardı edilerek mahkum edilmişse, bu konu üzerinde tefekkür eden kişi artık kendisini güvende hissedemez ve halk bir özsavunma çabası içinde içgüdüsel olarak bunu inkar eder. Hüküm ne kadar ağırsa, bu sonuca ulaşılması ve bunun kabullenilmesi de o kadar kolay olur. Kanıt yokluğunda ağır cezanın kendisi suçun kanıtı haline gelir. Çünkü sokaktaki insan şöyle akıl yürütür: "Eğer suçlu olmasaydı, 15 yıl değil, iki bilemedin üç yıl yerdi." Açık ve kati suç kanıtlarının yokluğunda, hafif bir cezanın kendisi şüphe doğurur ve yetkililerin bile kendilerinden emin olmadıklarını gösterir. Sert bir cezanın verilmesi durumunda, bu tür şüpheler izale edilmiş olur. Bunun için masum adam cezanın iki katını alır. Bu, ceza süresinin uzunluğu itibariyle olmasa da toplama kamplarındaki cezalandırmanın zalim sertliği bakımından Nazilerin de kullanmaya alışık olduğu eski bir numaraydı. "Eğer hain olmasalardı şüphesiz bu kadar sert bir muamele görmezlerdi." Muhtemelen ortalama bir Almanın olup biteni meşrulaştırma biçimi buydu."
- Kanıt yokluğunda ağır cezanın kendisi suçun kanıtı haline gelir. Çünkü sokaktaki insan şöyle akıl yürütür: "Eğer suçlu olmasaydı, 15 yıl değil, iki bilemedin üç yıl yerdi."
- “Eğer gerçekten suçlu olsaydım adil bir şekilde yargılanacak olduğumu iddia ediyorum. Adil yargılanmadım, çünkü masumdum.”
- "Eğer tehditlerle, dayaklarla, polis ve hapishanelerle düşüncelere set çekmek mümkün olsaydı, bu en çok komünistlere uyardı, çünkü bunlar herkesten çok onların kullandığı yöntemlerdi. Komünist sistem deneyimi ve onun yenilgisi, bunun mümkün olmadığını -bir tür tarihsel deney içinde- gayet güzel göstermiştir."
- Güçlü rejimler insanları söyledikleri sözler nedeniyle mahkum etmezler; zayıf olanlar korkarlar ve varoluş sürelerini uzatabilme çabası içinde şiddete başvururlar.
Kendi Kaleminden Aliya İzzetbegoviç İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Yazı yoğunluğu fazla ve biraz sabır gerektirmesine rağmen Bilge Kral'ı, verdiği mücadeleyi ve Bosna halkının kahramanlığını anlamak açısından çok faydalı bir kitap. Sabırlı olmanız kaydıyla, kesinlikle okunmasını tavsiye ederim. (birmuhendisinkalemi)
Kendi Kaleminden Aliya İzzetbegoviç PDF indirme linki var mı?
Aliya İzzetbegoviç - Kendi Kaleminden Aliya İzzetbegoviç kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kendi Kaleminden Aliya İzzetbegoviç PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Aliya İzzetbegoviç Kimdir?
Alija İzetbegović (Boşnakça söyleyişi: [alija izɛtbɛɡɔʋitɕ]; d. 8 Ağustos 1925 - ö. 19 Ekim 2003), Boşnak devlet adamı ve bağımsız Bosna-Hersek'in ilk cumhurbaşkanı.
Doğumu ve Yetişmesi
Alija İzetbegović, 1925'te bugün Bosna-Hersek'in kuzeybatısında bulunan Bosanski Samac kasabasında Dünya'ya geldi. Ailesi İslâmi duyarlılığa sahip bir aileydi. Ancak İzetbegović, İslam karşıtı ve Müslümanları Avrupa'ya dışarıdan girmiş kimseler olarak gören bir çevrede yetişti. Saraybosna'da bir Alman lisesinde eğitim gördü. Bilime önem veren ve disiplinle çalışan bir öğrenci olarak tanındı.
Lise çağında üstün kabiliyetleriyle ve İslami konulara ilgisiyle öne çıktı. O dönemde bazı arkadaşlarıyla birlikte dini konuları tartışmak amacıyla Mladi Muslimani (Müslüman Gençler Kulübü) adını verdikleri bir kulüp kurdu. Bu kulübü kurduğunda henüz 16 yaşındaydı, fakat oldukça etkin ve üretken bir düşünce kabiliyetine sahip olduğu gözleniyordu. Bu yüzden kurduğu kulüp bir düşünce kulübü olmaktan çıkarak aktivite kulübüne dönüştü. Dolayısıyla birtakım eğitim ve hayır faaliyetlerine öncülük etmeye başladı. Ayrıca genç kızlar için de ayrı bir birim oluşturdu. İkinci Dünya Savaşı esnasında da ihtiyaç sahiplerine yardım etti.
II. Dünya Savaşı Yılları
İzetbegović'in kurduğu Müslüman Gençler Kulübü oldukça önemli faaliyetler gerçekleştirdi. İkinci Dünya Harbi esnasındaki faaliyetleriyle de herkesin dikkatini çeken gözde bir oluşum hâline geldi. Ancak bu savaş esnasında tüm Yugoslavya, Almanların işgaline uğramıştı. Bu savaş esnasında Sırp Çetnikler Alman askerlerinin de desteğinden yararlanarak Bosna'da 100.000 Müslüman'ı öldürdüler.
Komünist Rejim
13 Ocak 1946'da Yugoslavya yeniden bağımsızlığına kavuştu. Ancak bu bağımsızlık hareketinde Komünist Parti yanlıları önemli bir rol üstlendiklerinden bağımsızlık sonrasında da ülkede yönetimi ele geçirdiler. Ülkenin resmi statüsünü de federal cumhuriyetler birliği olarak belirlediler. Buna göre Yugoslavya altı federal cumhuriyet ile iki özerk bölgeden oluşacak, cumhuriyetlerden biri de Bosna-Hersek Cumhuriyeti olacaktı.
Komünist rejimin ülke yönetimini ele geçirmesiyle birlikte dinlere özellikle de İslam'a karşı bir savaş başladı. İzetbegović, İslami faaliyetleriyle tanındığından ve ateizme karşı olduğundan komünist baskının en önemli hedeflerinden biriydi. Bu sebeple 1949'da İslamcılık suçlamasıyla hapse girerek beş yıl hapis cezası çekti.
İzetbegović'in sıkıntıları 1953'te iktidara gelen Tito zamanında daha da arttı. Fakat o bütün baskılara rağmen İslami konularda kafa yormaya, fikirler üretmeye, etrafını aydınlatmaya devam ediyordu. Bu arada sistemin Müslümanların meseleleriyle ilgilenmesi üzere görevlendirdiği Hasan Duzu ile ilişki kurarak onunla irtibat halinde çalışmalar yürütmeye başladı.
Tito'nun 1974'te yeni bir anayasa hazırlamasından sonra yönetim Müslümanlar üzerindeki baskıyı kısmen hafifleterek bazı geleneksel İslami kurumların yeniden işlev kazanmasına imkân sağladı. Bu yumuşama üzerine bazı camiler ve medreseler yeniden açıldı. Küçük çapta da olsa bir yumuşamayla bazı dini kurumların yeniden hayata geçirilmesi Müslümanlar arasında hızlı bir İslami uzlaşıya zemin hazırladı.
İzetbegović'in İslami Manifestosu
1980'de Tito ölünce federasyon cumhurbaşkanlığı konusunda bir anlaşmazlık ortaya çıktı. Bunun üzerine altı federal eyaletin her birinin cumhurbaşkanının sırayla bir yıl federasyon cumhurbaşkanlığı yapması üzere anlaşma sağlandı. Bu gelişmeyle birlikte ülkede kısmen bir demokratikleşme sürecine girilmiş oldu. Çünkü federal eyaletlerde yönetime geçmek isteyenler siyasal partiler vasıtasıyla faaliyetler yürütebiliyorlardı. Buna bağlı olarak hürriyetlerde de bir genişleme oldu. İzetbegović'in oğlu bu ortamdan yararlanarak babasının makalelerini bir kitapta toparlayıp, 1983'te "İslami Manifesto" adıyla yayınladı. İzetbegović'in daha önce 1970'te de bu adla bir kitabı yayınlanmıştı. 1983'te söz konusu kitabın yayınlanması epey bir yankı uyandırdı. Hâkim sistem bu gelişmeye tahammül edemeyerek İzetbegović'i Avrupa'nın ortasında radikal İslami bir cumhuriyet kurmak için çalışmakla suçladı ve tutuklattı. İzetbegović, mahkeme önüne çıkarılıp 'hakim sistemi değiştirmek ve Bosna-Hersek'i İslami devlete dönüştürmek için çalışmak'la itham edildi ve yargılamadan sonra 14 yıl hapis cezasına mahkum edildi. Fakat bu mahkumiyet onun kitabının bütün Bosna'da duyulmasını ve tesirini göstermesini sağladı. Müslümanlar muhtelif yollarla onun söz konusu kitabını temin etmeye çalışıyorlardı. Kitabın yazarının bu kitaptan dolayı hapiste olması okuyanların ruhlarındaki tesirinin daha da artmasına sebep oluyordu.
Hapis Yılları
Yargıtay kararıyla daha sonra mahkûmiyet süresi 11 yıla indirildi. 1988'de çıkarılan bir afla da serbest bırakıldı.
Beş yıllık hapis süresi (1983-1988) İzetbegović'in hayatında önemli etkiler yaptı. Hapiste düşünmeye, fikir üretmeye, daha önce üretilmiş fikirlerden istifade etmeye çokça fırsat buldu. Bunun yanı sıra önemli bir fikri eserinden dolayı hapse atılması olması, onun fikirlerinin çevrede daha çok yankı uyandırmasına sebep oldu. Ayrıca onun hapiste olduğu dönemde yıllarını verdiği "Doğu ve Batı Arasında İslam" adlı meşhur kitabı yayınlandı. Bu kitabını bir arkadaşı neşretti ve çok kısa zamanda geniş bir kitleye ulaşarak büyük yankı uyandırdı. İzetbegović, bu kitabıyla İslam'ı sade ve öz bir şekliyle yetişen nesillere kazandırmayı hedefliyordu.
Siyasi Mücadele
Alija İzetbegović'in 1997 yılındaki Amerika Birleşik Devletleri ziyareti
İzetbegović, hapisten çıktığında Dünya'da komünist rejimler çöküş dönemine girmişti. Yugoslavya'da da eski federatif yapının korunması konusunda çok fazla bir duyarlılık kalmamıştı. Bunun yerine bağımsızlık yanlısı fikirler etkisini göstermeye başlamıştı. Ayrıca eyaletlerde yönetime geçme konusunda etkin siyasi yarışlar başlamıştı. Alija İzetbegović de Bosna-Hersek Özerk Cumhuriyeti'nde Demokratik Eylem Partisi (SDA) adı verilen bir siyasi parti kurdu. Bu parti Bosna-Hersek'te 5 Aralık 1990'da gerçekleştirilen genel seçimleri kazanarak lideri Alija İzetbegović cumhurbaşkanı oldu. Bu seçim SDA'nın girdiği ilk seçim olmasına rağmen büyük bir başarı elde etti ve cumhurbaşkanlığını kazanmasının yanı sıra parlamentoda da 86 sandalye elde etti.
Bağımsızlık Dönemi
1990'lı yıllara girildiğinde Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti içinde bir bağımsızlık hareketi baş gösterdi. Özerk cumhuriyetler birbiri ardından bağımsızlıklarını ilan ediyor ya da bu yönde niyetlerini ortaya koyuyorlardı. Bosna-Hersek de 1 Mart 1992'de gerçekleştirdiği referandum sonrasında bağımsızlığını ilan etti. Çünkü yapılan referandumda halkın % 62,8'i bağımsızlığı tercih etmişti. Ancak Sırplar hemen arkasından Bosna-Hersek yönetiminde söz sahibi olan Müslümanlara karşı savaş açarak yeni bir katliam hareketi başlattılar. Hırvatistan ve Slovenya'nın bağımsızlık mücadelesine destek olan Avrupa ülkeleri ve ABD ise Bosna-Hersek'i Sırp saldırıları karşısında yalnız bıraktılar. Bosna-Hersek Müslümanlarını en çok sıkıntıya sokan da, Avrupa'nın üçüncü büyük ordusu Yugoslavya Federal Ordusu'nun Sırp çetnikleriyle birlikte hareket etmesi, onlara destek vermesiydi. Müslümanlarsa herhangi bir askeri destekten yoksun ve silah yönünden çok zayıftılar. Sonuçta Sırplar Bosna-Hersek'in önemli şehirlerini işgal ettiler. Bu işgal hareketi bir milyona yakın Müslüman'ı göçe zorladı. Sırplar işgal ettikleri yerlerde hem katliam hem de yıkım gerçekleştiriyorlardı. Özellikle camileri ve İslami izler taşıyan tarihi eserleri yıkmaya özen gösteriyorlardı.
Bosna-Hersek meselesinin çözümü için değişik tarihlerde gerçekleştirilen görüşmeler ve arabuluculuk çalışmaları da bir sonuç vermedi. 1994'ün sonuna gelindiğinde Bosna-Hersek'teki iç savaşın aldığı can sayısı 250.000'i, göçe zorladığı insan sayısı ise 1 milyonu aşmıştı.
Bosna-Hersek Cumhuriyeti cumhurbaşkanı Alija İzetbegović çok büyük askeri güce ve imkana sahip olan Sırplarla, her türlü askeri imkandan yoksun ve hiçbir dış desteğe sahip olmayan Bosna-Hersek halkını karşı karşıya getirmemek için önce oldukça temkinli bir politika izledi.
Dayton Anlaşması
Bosna-Hersek Müslümanlarının direnişlerine Müslüman halklar grubu sahip çıktı. İslam dünyasının muhtelif bölgelerinden gençler direnişçiler soykırıma dur demek için bu ülkeye gitti. Direniş ve savaş aynı zamanda Bosna-Hersek Müslümanları arasında İslami bilinçlenmenin artmasını da sağladı. Ancak ülke yönetimleri Bosna-Hersek Müslümanlarını büyük ölçüde yalnız bıraktılar. Buna ek olarak Avrupa ve ABD, ezilen ve katliamlara maruz kalan Bosna-Hersek halkına hiçbir şekilde destek çıkmadı. Katliamın son raddesine vardığı sırada da Sırpların isteklerini kabul etmeleri için Müslümanlara baskı yaptılar. İşte bu siyasi baskılar ve eşit olmayan savaş şartları karşısında İzetbegović, önüne konulan anlaşmayı kabul etmiştir. Çünkü savaşın devam etmesi Bosna Müslümanlarının tam bir soykırımla karşı karşıya gelmeleri gibi sonucun doğmasına sebep olabileceğini düşünüyordu. Neticede 1995'te ABD tarafından dayatılan Dayton Anlaşması'nın imzalanmasıyla savaş sona erdi. Anlaşma Bosna-Hersek topraklarının % 51'ini Müslümanlara ve Hristiyan Hırvatlara, % 49'unu da Bosna-Hersek Sırplarına (veya bu ülkeye yerleşmiş Sırplara) veriyordu. Yönetimin de bu üç halk arasında paylaşılmasını şart koşuyordu. Anlaşmayla Amerika Birleşik Devletleri, aynı zamanda Müslümanlara ellerindeki silahları imha etmelerini ve ABD patentli silahları, yedek parçasız bir şekilde satın almalarını şart koştu.
Bosna-Hersek Savaşı, ABD ve Avrupa'nın haçlı kimliğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bunu bizzat Avrupalı tarihçiler ve yorumcular da itiraf etmiş ve bu savaşta Batılıların 19. yüzyıldaki sömürgeci kimliklerine geri döndüklerine dikkat çekmişlerdir.
Aliya İzzetbegoviç Kitapları - Eserleri
- Özgürlüğe Kaçışım
- Tarihe Tanıklığım
- İslami Yeniden Doğuşun Sorunları
- Doğu Batı Arasında İslam
- Köle Olmayacağız
- Konuşmalar
- İslam Deklarasyonu
- Kendi Kaleminden Aliya İzzetbegoviç
- Geleceği Yenilemek
- Bosna Mucizesi Konuşmalar
- İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri
- Aliya İzzetbegoviç Serisi
- Islam Between East and West
Aliya İzzetbegoviç Alıntıları - Sözleri
- İslami yeniden doğuş, Müslüman kadınlara ne kadar yardımcı olursa, Müslüman kadınlar da bir o kadarını ve daha da fazlasını İslami yeniden doğuş için yapacaklardır. (İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri)
- Devrimler bazen bir milletin bilgeliğini, bazen de kendine ihanet ettiğini gösterir. (İslam Deklarasyonu)
- Çocukluk, insanoğlunun yeşerdiği tohumdur. (Bosna Mucizesi Konuşmalar)
- All man's failures are either because of the religious denial of man's biological needs or the materialistic denial of man's spiritual desires. (Islam Between East and West)
- Bir ulus savaşın pençesinde inlerken bir soru kaçınılmazdır: Önlenebilir miydi? Bu örnekte cevap: Slovenya ve Hırvatistan ayrılıncaya dek önlenebilirdi; sonrasındaysa önlenemezdi. Bu ikinci cevap sadece kısmen doğrudur. Bu iki cumhuriyetin önceki ortak devletten ayrılmalarından sonra bile barış korunabilirdi fakat yalnızca kapitülasyon koşuluyla. Bosna ve Boşnaklar açısından bu, Büyük Sırbistan'ın parçası haline gelmek ve Karadzic ve Milosevic'in mutlak ve değiştirilemez otoritesini kabul etmek anlamına gelecekti. Ve kölelik bütün sonuçların en kötüsüdür, savaştan bile daha kötüdür. (Tarihe Tanıklığım)
- Ümit en son ölen şeydir (Geleceği Yenilemek)
- Politikada gerçekten de kurtlar kanunu geçerli, merhamet yok, hakikatler yok. Sadece hedef var. (Tarihe Tanıklığım)
- Fitne, esaret ve adaletsizlik dolusu olan bir dünyada, gençliğe sakınmasını, sakin olmasını, itaat etmesini öğütlemek aynı zamanda kendi halkının ezilmesi ve esir edilmesinde ortak olmak değil midir? (İslami Yeniden Doğuşun Sorunları)
- Sırf İslam dünyasında karşımıza çıktı diye karşılaştığımız her şeyin İslami, yani Kur’an’ın prensipleri olduğunu zannetmekten daha büyük bir yanılgı olamaz (İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri)
- Man's dignity could not be dicovered by biology, psychology, or by any other science, Man's dignity is a spiritual question. After "objective observations," it is easier for science to confirm the inequality of man , and so, "scientific racism" is quite possible and even logical. (Islam Between East and West)
- İnsan toplumunun düzeni her şeyden evvel insan terbiyesi meselesi olarak durmaktadır. (İslami Yeniden Doğuşun Sorunları)
- Hayatın anlamını kaybetmişsem ölmeliyim. (Özgürlüğe Kaçışım)
- "Devlet adamı devleti düşünür, politikacı ise sonraki seçimleri." (Özgürlüğe Kaçışım)
- Din ahlaktır onu hayata geçirmek ise terbiyedir. (Köle Olmayacağız)
- "İslam kadını alçaltmıyor. Ama siz anneliği alçaltıyorsunuz." (İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri)
- '' Eğer önünüzde iki yol varsa, siz zor olanını tercih ediniz, bu her zaman iyidir..'' (Konuşmalar)
- Güçlü olmalıyız; fakat Kudüs yarın sadece Müslümanların olsun diye değil tekrar herkese açık hale gelsin ve insanlığın üç büyük nehrinin aktığı berrak bir kaynak olarak kalsın diye. (İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri)
- Şimdiye kadar başkaları sebebiyle uğradığımız zarar ve hüsranlardan bahsettik. Sıra kendi kendimize verdiğimiz zarar ve hüsranlardan bahsetmeye geldi. Bu bizim olgunluğumuzun başlangıcı olacaktır. (Geleceği Yenilemek)
- Ruh ebedidir;insan ise,zamanla sınırlanmıştır. Ve bu zaman içinde ihmal edilemeyecek bir vazifesi vardır. (Doğu Batı Arasında İslam)
- mark ve doların parmaklarına çok kolay yapıştığı insanlardan uzak durun (Köle Olmayacağız)