diorex

Kıpırdamıyoruz - İsmail Güzelsoy Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kıpırdamıyoruz kimin eseri? Kıpırdamıyoruz kitabının yazarı kimdir? Kıpırdamıyoruz konusu ve anafikri nedir? Kıpırdamıyoruz kitabı ne anlatıyor? Kıpırdamıyoruz PDF indirme linki var mı? Kıpırdamıyoruz kitabının yazarı İsmail Güzelsoy kimdir? İşte Kıpırdamıyoruz kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 25.05.2022 20:00
Kıpırdamıyoruz - İsmail Güzelsoy Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: İsmail Güzelsoy

Editör: Aslı Güneş

Yayın Evi: Doğan Kitap Yayınları

İSBN: 9786050977578

Sayfa Sayısı: 328

Kıpırdamıyoruz Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Büyüdüm.

Zehirli bir ırmaktı zaman. Bizi kendine, kendini suskunluğa sürükledi.”

O yaz sonu kent kıyamet söylentileriyle uyandı güne. İşaretler bir bir çıkıyordu ya da öyle olduğuna inanmayı istiyordu bazıları. Sokakta alamünit fotoğraf çeken Settar, kenti çalkalayan o dört günde, hesapta olmayan bir gönül hikâyesine savrulacak, hayatı boyunca ondan saklanan sırlar yumağını çözmek zorunda kalacaktı. Bir insanın kendisi hakkında bildiği en temel şeyler yanlış olabilir mi? Peki böyle bir durumda hatıraların içeriği de değişir mi? Settar’ın bir şeyleri değiştirecek zamanı var mıydı? Dört gün sonraki mahşere hazırlanan kent ahalisi ibadethaneleri ve meyhaneleri doldurmuşken, sırları dökülmüş bir hayatı yeniden biçimlendirmek mümkün müydü? İstanbul tarihinde kaydedilmemiş o dört günlük mahşerin sarsıcı öyküsüdür Kıpırdamıyoruz. Bir halkın yaşadığı altüst oluşun kıyısında kendi hayatına tutunmaya çalışan karakterin öyküsüdür. Aşkın doğasını anlama çabasıdır. Aşkın “her şeye rağmen” olduğunun şiiridir Kıpırdamıyoruz. Fotoğrafa dönüşen bir dünyanın kuytularında gezinerek onun gizemlerini çözen saf bir çocuğun destansı hikâyesidir. Bu romanı okuduktan sonra kötülük ile iyiliği yeniden tanımlamak zorunda kalacaksınız. Kıpırdamıyoruz içimizde kıpırtısız kalan, suskun isyanın sesi olacak.

Kıpırdamıyoruz Alıntıları - Sözleri

  • Bana hatırlamayı unuttur ya da unutmayı hatırlat.
  • Zehirli bir ırmaktı zaman. Bizi kendine, kendini suskunluğa sürükledi.
  • Hiç doğmamış gibi tam…
  • “Ah ne olur Zuhal, daha yavaş yaşa..”
  • Bir insan senin için yalan söylüyorsa, hele de bunu yaparken seni kandırmamaya çalışıyorsa, bir tek açıklaması olabilir bunun, seni seviyordur.
  • İnsafsız olmazsan insafa muhtaç olursun.
  • Aşık olmak için hiçbir şey yapmak gerekmiyormuş meğer.
  • Hayatım boyunca hiçbir zaman “keşke” demeden yaşamayı arzulardım ama beceremedim.
  • Büyümek çürümektir
  • Unutulan her günah yeniden harekete geçmek için fırsat bekleyen bir mikroptur.
  • Kavuşamadığın bir sevgiliye ihanet etmemen en büyük erdemdir.
  • Yalan söylediğim zaman bile inan bana çünkü o yalanı da bir daha büyük bir yalanı görünür kılmak için söylemişimdir.
  • Ufak çalkanışlar hayatımıza lezzet katar, iyidir; yaşadığımızı anlarız.
  • Hayatım boyunca düşüneceğim ve her şeyin sırrını çözeceğim.

Kıpırdamıyoruz İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kıpırdamıyoruz, ilkokula yazılmak için fotoğraf çektirmeye giden Settar karakterinin hayatına giren bir kelime. Fotoğrafçının fotoğrafı çekeceği an kıpırdamıyoruz uyarısı vermesiyle romana da ismini veriyor. Roman, 1960’ların İstanbul’unda geçiyor. Dört gün sonra kıyamet kopacağı söylentisi her yere yayılınca muhteşem bir karnaval seyretmeye başlıyorsunuz. Öyle ki insanlar kendinden geçiyor. Günahsızlar günaha batıyor, son günlerin acısı başka türlü çıkıyor. Ümitsizlik had safha! Herkesin çıldırdığı bir evren hayal edin. Katlanılmayacak bir felaket çemberi. Böyle bir felaket başlamadan önce düşleri ile gerçek dünya arasında yaşayan 6 yaşındaki Settar karakteri karşımıza çıkıyor. Başka bir büyülü gerçekçilik dünyasına girmeye hazır olun. İnanılmaz bir kurgu! Bazen öylece duruyor Settar. Dışarıdan donmuş öylece durmuş gibi görünse dahi kendi dünyasında aslında hareket halinde. Fotoğraf karesinin içine hapsolmuş gibi çevresindeki sesleri, kokuları dahi duyar hale geliyor. Saf, çok saf bir çocuk. Babasına göre ise Settar’ın bu durumu geçmişteki korkunç travmadan kalan bir izden başka bir şey değil. “Bazı insanları tanıdıkça onları daha zor anladığını fark edersin ya, babam öyle bir adamdı işte. Tanıdıkça yabancılaştığımız biriydi merhum.” Babasının ardında bıraktığı sır dolu defterdeki gizemleri merak ediyor hep. Kim olduğunu, üzerinde kalan travmasını, geçmişini, annesini merak ediyor. Babasından sonra Settar büyüyor durmaları da geçiyor fakat bu defa kendini değil hayatı fotoğraf kareleriyle dondurmayı istiyor. Fotoğrafçı olmayı tercih ediyor. Kıpırdamıyoruz, onun için ne çok mana yüklü ne ince bir uyarı kelimesi! Ne çok! Zaman akıyor. Settar’ın düş ile gerçek arasında yaşadıkları, babasından dinlediği masallar, geçmişi ve geleceğiyle sayfaları çevirirken Settar’ın kim olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Başından sonuna kadar esrarengiz bir roman. Sıra dışı bir kurgunun içerisinde ancak masallarda karşımıza çıkabilecek hadiseler mevcut. Konuşan bir fotoğraf makinesi, kanayan bir ağaç, Settar’ın düşlerindeki dünya. Düşlerden gerçek dünyaya, gerçek dünyadan düşlere uzandığımız bir zaman dilimi. Nesnelerle ve gerekirse hayat verdiği canlılarla düşünde bir köpekle konuşan Settar’ın dünyasına uzanıyoruz. Bir nesneye yüklenen manaların ötesinde nesnelerden çıkan insanı düşündüren cümleler oluyor. Her biri Settar’ın hayatına dokunmuş bize ipucu bırakan cümleler. İyilerle daha iyilerin kötülerle daha kötülerin savaştığı bu dört günde yazar bizlere iyi ve kötü kavramlarını bir kez daha sorgulatıyor. Karakterlerin bu süreçte dünyaya bakış açısını bize sahneliyor. Kıyamet kargaşası içinde insanların yapmadıkları şeyleri yapmaya başlaması, artık hayata dair ümit beslemedikleri ve dibine kadar günaha batmaya çekildikleri bir dünya sahnesi burası öyle hayal edin. İnancın içinde inançsızlığın barındığı bir sahne. İnsanlık kargaşası. Bu kargaşada ise Settar’ın hayatının son dört günde nasıl değişeceğine, ailesini bulmaya çalışırken geçmişe gidişi ve yaşadığı ilginç serüvenlere şahit tutuluyorsunuz. Zaman kavramı karakterlerin olmazsa olmazı haline gelmiş durumda. Yazar gerçekten zamanı çok güzel kullanmış. Bir anda yıllar öncesine savuruyor sizi. Bir hikâye dinliyorsunuz ardından bambaşka kapılar aralanıyor. Settar çocukluğuna iniyor hayatına başka insanlar giriyor. Zaman, gerçekten işliyor. “Anlasana, yaşamak, zamanın dışına çıkmaktır. Zaman, birbirine akan fotoğraflardır ve vallahi onlar yalanın en güçlü suretleridir. Bir kelime binlerce suretten güçlüdür.” “Arka arkaya eklenmiş sayısız fotoğraftır zaman. Bir kareden öbürüne akar gidersin ve geçenin zaman olduğunu sanırsın.” İsmail Güzelsoy’un akıcı üslubu sayesinde kitabı hemen yarılamanız mümkün. Okurken sanki hem masal okuyormuş gibi hem de Settar’ın çektiği fotoğraf kareleri gibi gözümün önüne sahneler düştüğünü hayal ettim. Her bir fotoğraf karesi başka bir puslu hikâyenin kapısını aralıyordu sanki. Film gibi kitaptı. Eski siyah beyaz filmleri andırıyordu bana hatta. Her karenin zihnimde canlandığı sırlarla dolu bir kitap. İsmail Güzelsoy’un romana bıraktığı bir cümle gibi, “Ne acayip bir hikâyeydi bu böyle. Bir masal gibi...” Söylemek istediklerimi en güzel ifade eden cümle oldu. Sanırım ben yazarların kullandığı bu akımı seviyorum. Düş ile gerçek dünya arasında gidip gelmeyi masal okuyormuş gibi her şeyin zihnime yuvarlandığı kendimi romana tamamiyle verebildiğim kalemleri okumayı seviyorum. Yazarla tanışma kitabım oldu. Beğeniyle okudum. Kendisinin edebiyat dünyasında 20.yılı kutlu olsun ve var olsun diyorum. Kaleminden oldukça memnun ayrıldım. Hatta kendisini okumak için geç kaldığımı düşünüyorum. Bundan sonra severek takip edeceğim. Okumak için geç kalmayın! Kitapla kalın. (Mihriban)

Edebiyat güzel şey :): İsmail Güzelsoy ile tanışma kitabım oldu Kıpırdamıyoruz. Merak ederek aldım Kitapyurdu'ndan ve genel hatlarıyla sevdim diyebilirim. Bir dönem hikayesi ve bu dönem hikayesine bir kıyamet senaryosu sıkıştırmış yazar. Anlatım dili akıcı ve keyifli denilebilir. Üstüne düşünülerek yazıldığı her halinden belli olan cümlelerle dolu, edebiyat kokan güzel bir kitaptı. Peki neden 7 verdim? Kitap güzel bir anlatımı olmasına karşın çok lezzetli bir altmetin sunmadı bana yani yazar konuyu bulmuş ama bunu okuyucunun zihnine çakacak bir altmenin üstüne konduramamış gibi. Her haliyle okunası bir kitap ama okuduktan sonra bir eksiklik hissi yarattı bende o yüzden 7 bence kitaba yakışan bir puan. Bir de bende en büyük eksiklik hissiyatını bir dönem hikayesi olmasına karşın anlatım dili bugünü yansıtıyordu. Bu dönem kitaplarındaki anlatım dili takıntım Devletin Malı adlı kitabı okuduktan sonra bana yapışan bir şey oldu şekerim. Gerçekten bir yazar 50 yıl öncesini yazacaksa karakterlerin 50 yıl öncesinde yaşadığını hissettirmeli. Cümleler, monologlar, diyaloglar buna göre inşa edilmeli. İsmail Güzelsoy'dan puan kırmama sebep olan şeylerden biri de bu. Fakat bu kitaptaki cümleler kalitesiz manasına gelmesin. Misal kitaptan bana kalan şöyle bir cümle var: "Bana hatırlamayı unuttur ya da unutmayı hatırlat." Çok güzel çok keyifli. Ama dediğim gibi yazarın teknik olarak dönem dili ve altmetin kısımlarından yediği kesikler var. Okunur mu? Okunur. Sevdim. (Asya)

Kıpırdamıyoruz: Arka fonda kıyamete sayılı günler kala son günlerini yaşayan eski İstanbul halkı, ön planda ise geç bulduğu ve çabuk kaybetmek istemediği aşkı ile gerçeklerin peşinde koşan Settar... Doğumu sırasında annesinin ölümüne sebep olduğuna inanarak suçlulukla büyüyen roman kahramanımız, askerlik dönüşünde babasının ölümünden sonra fotoğraf makinası ile yalnız bir hayat yaşamaya başlıyor. Ve bir gün kıyamet söylentisi ile İstanbul'u sisler kaplarken Settar'ın hayatındaki sisler tam tersine dağılmaya başlıyor. Çünkü bildiğini sandığı şeylerin gerçekten 'sanma' halinden başka bir şey olmadığını öğrenince, gerçeklerin peşinde İstanbul sokaklarını arşınlıyor. İsmail Güzelsoy kalemini çok sevdiğim bir yazar. Onu okurken hayaller ve gerçekler birbirine karışıyor. Çiçekler, kuşlar dile gelirken, insanlar bitkilere, nesnelere dönüşüyor. Ve bunu öyle güzel, öyle bir bütünlük içinde yapıyor ki; okurken bu nasıl bir bakış açısı diyorsunuz. İyilik ve kötülük etrafında dönen bu son kitabında da diğer kitaplarındaki kimi tanışlara selam ediyor (Müge Akçayoğlu)

Kıpırdamıyoruz PDF indirme linki var mı?

İsmail Güzelsoy - Kıpırdamıyoruz kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kıpırdamıyoruz PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı İsmail Güzelsoy Kimdir?

1963’te, Iğdır’da doğdu. 9 yaşında ailesiyle İstanbul, Gaziosmanpaşa’ya taşındıktan sonra tek başına tekrar Iğdır’a dönerek ilkokulu orada bitirdi. Ortaokul yıllarında Karagümrük’e taşındı, aynı dönemde Cağaloğlu’nda mücellithane ve matbaalarda çalıştı. Liseyi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi, İletişim Fakültesi’nde eğitim gördü. Üçüncü yılında, dönemin eğitim koşullarına uyum sağlayamayacağına karar verip İsveç’e gitti, orada İsveç edebiyatı üzerine çalıştı. 1987 yılında yeniden İstanbul’a gelerek İsveççe ve İngilizce rehberliğe başladı. Rehberlik yaptığı yıllarda çeşitli dergi ve gazetelerde öykü, makale ve röportajlar yayımladı. Anadolu’da rehberlik yaparken karşılaştığı olay, insan ve kültürel dokunun esiniyle, sonraki yıllarda yazacağı romanların omurgasını oluşturan notlar, öyküler biriktirdi. 1999 yılından itibaren, gezileri sırasında biriktirdiği notları elden geçirip kurgusal bir bütünlük içinde bunları yeniden biçimlendirmeye karar verdi. Bugün yayımladığı romanların büyük bölümü o dönem çalışmalarının bir ürünüdür. İlk kitabı Seni Seziyorum’daki öyküler de bu defterlerde biriken notların işlenmesinden ortaya çıkmıştır. Bu ilk kitaptan sonra romanlarını yayımlamaya başladı. Genelde birbirine göndermeleri olan, farklı okumalara olanak tanıyan, çok katmanlı romanların çoğu rehberlik zamanında yaptığı çalışmaların yeniden ele alınışıyla biçimlenmiştir. İsmail Güzelsoy ayrıca rehberlik yıllarında, bir rehberin gezi sırasında anlattıklarını derleyerek iki ciltlik İstanbul’un Gezi Rehberi’ni yayımlamıştır. Kitab-ı Mukadder, Ruh Hastası, Sincap, Rukas, İyi Yolculuklar, Değil Efendi’nin Renk ve Korku Meselleri, Çıt Yok, Saf, Değmez, Gölge ve Hatırla isimli romanları vardır.

İsmail Güzelsoy Kitapları - Eserleri

  • Değmez
  • Gölge
  • Hatırla
  • Öksüz Ağaçların Çobanı
  • Kıpırdamıyoruz
  • Süslü Hatıralar Sahnesi
  • Sincap
  • Değil Efendi'nin Renk ve Korku Meselleri
  • Çıt Yok
  • Rukas
  • İyi Yolculuklar
  • Saf
  • Ruh Hastası
  • Seni Seziyorum / Kitab-ı Mukadder
  • İstanbul'un Gezi Rehberi .
  • İstanbul'un Gezi Rehberi

İsmail Güzelsoy Alıntıları - Sözleri

  • Rüyada yaşanan hiçbir acı hayattaki kadar ağır olmuyor. (Gölge)
  • İnsanın söyleyeceği son şiirdir ağlamak. (Değmez)
  • Bir gönül dostu, bir yaren, arkadaş, sevgili bilmeden yaşar gidersen yıldızları yan yana dizerek, bu dünyaya düşmenin açtığı yarayı unutursun. Benim yaralarım hiç iyileşmedi, ya onlar bana alıştı ya ben onları bir süreliğine unuttum. (Gölge)
  • Bir insana sarılma ihtiyacı duyduğun oldu mu hiç? Bu çok susamaya benzeyen birinin yaşadığı karşı konulmaz bir duyguya benzer.. (Rukas)
  • Her zaman kaybedecektik ama yine de kalkıp sokakta dans edecek gücü bulacaktık kendimizde. Çünkü sokaklarda dans etmediğimiz zaman oraya kan akıyor, ateş yağıyordu. (Hatırla)
  • Güzel bir rüyan var diye hayatını uykuda geçiremezsin. (Değmez)
  • İnsanın en büyük laneti, yaşadığı zamanların güzelliğini onları kaybedince anlıyor oluşudur. Karşımıza bir bilge çıksa ve bize o anda yaşadığımız şeyin saf mutluluk olduğunu söyleseydi ya! Ah bir de ona inanacak kadar saf olabilseydik. (Gölge)
  • Dedim, “Ruhuma yuvalık edemeyecek kadar yaralandı bedenim. Bunca derin yara birleşince bir ölüm eder artık, siz gidin, beni beklemeyin." (Hatırla)
  • Hayat... geometrisi sağlam bir kaostur. (Rukas)
  • "Ah hafıza, dünyanın en ağır yüküsün sen. Kaybettiklerimizi hatırlayabilmemiz ne güze lanetimizdir. " (Sincap)
  • Hüner kendiliğinden gelmez. (Rukas)
  • "... Sorularını gerecek çarmıh bulamayınca o gün Gövdemde bir çarmıh gördün ...." (Sincap)
  • Sana her şeyimi vermek istemiştim. Sevmeyi tarif ediyorum, farkındasın değil mi? (Öksüz Ağaçların Çobanı)
  • Binlerce suçsuz aydın hukuksuz bir şekilde aşağılandı, baskı altında tutuldu, öldürüldü, onur kırıcı davranışlara, işkenceye maruz kaldı, hapislerde yattı, takibe alındı, hiçbir şey yazıp çizemeyecek hale geldi, yurdundan sürüldü ve susturuldu. Bugüne kadar kimse bu insanlardan özür dilemedi. (Sincap)
  • "'Neden bazı insanlar içimize işler bizim' diye düşündü." (Değil Efendi'nin Renk ve Korku Meselleri)
  • Liderler neden çatık kaşlı olur biliyor musun? Yonetilenlere sucluluk duygusu vermek icin. (Ruh Hastası)
  • Hareket etmeyen bir nesnenin güzelliği yalnızca ona bakanın ışığıdır.  (Hatırla)
  • İnsafsız olmazsan insafa muhtaç olursun. (Kıpırdamıyoruz)
  • "Başa dönmek, geçilen yolu beyhude kılmaz." (Hatırla)
  • Biz de silinip gidiyoruz işte. Birbirimizi o kadar tutkuyla sevmemize rağmen. (Öksüz Ağaçların Çobanı)

Yorum Yaz