diorex
sampiyon

Kireç Ocağı - Thomas Bernhard Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kireç Ocağı kimin eseri? Kireç Ocağı kitabının yazarı kimdir? Kireç Ocağı konusu ve anafikri nedir? Kireç Ocağı kitabı ne anlatıyor? Kireç Ocağı PDF indirme linki var mı? Kireç Ocağı kitabının yazarı Thomas Bernhard kimdir? İşte Kireç Ocağı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 03.06.2022 23:00
Kireç Ocağı - Thomas Bernhard Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Thomas Bernhard

Çevirmen: Esen Tezel

Orijinal Adı: Das Kalkwerk

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750834059

Sayfa Sayısı: 176

Kireç Ocağı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“İnsan insanlarla sadece kirlenir.”

Konrad, beş yıl boyunca kendini ve tekerlekli sandalyeye mahkûm eşini hapsettiği, metruk kireç ocağında tuhaf işitme deneyleri yürütürken İşitme başlıklı sanatsal-bilimsel-yazınsal başyapıtını yazmaya hazırlanır. Sonunda, kaç kurşunla olduğu bilinmemekle birlikte, karısını öldürür. Gün geçtikçe karanlığa gömülen bir ses labirentini andıran, dış dünyadan yalıtılmış kireç ocağının öyküsü bu “bilinmez son”la başlar...

Thomas Bernhard, en vurucu romanı Kireç Ocağı’nda, gözde temalarından biri olan kusursuz başyapıt tasarısıyla yaşama eylemi arasındaki çatlağı gösteren zihinsel çalışmanın kâğıda dökülmesindeki imkânsızlığı, saplantı, öfke, delilik eşiklerinde gidip gelen insanın karanlık, sakatlanmış, tekinsiz karakterini açığa çıkaracak “vuruş”larla araştırmaya girişiyor. Belki de yazar en can alıcı işitme deneyini okurla yaparken en dehşet verici cümle yine okurun kulağında çınlıyor: İnsan insanlarla sadece kirlenir.

“Dünyamızı, bilim dünyamızı birdenbire kaplayan netlik bizi dehşete düşürüyor, bu netliğin içinde donuyoruz ama onu biz istedik, biz çağırdık, dolayısıyla şu anda hüküm süren soğuktan şikâyet etmeye hakkımız yok. Netlik arttıkça soğukluk da artar.” - Thomas Bernhard

(ilk romanı Don ile aldığı Bremen Edebiyat Ödülü konuşmasından)

“Soğukluk olmadan netlik olur mu? Thomas Bernhard’ın Kireç Ocağı bu soruyu cevaplamıyor. Ancak bu soru, Kireç Ocağı olmadan cevaplanamaz.”

- Ernst-Wilhelm Händler, Frankfurter Allgemeine Zeitung

“Bernhard’ın düzyazısı hipnotize edici, durdurulamaz, düşüncenin kendisi kadar hızlı. Bütün büyük yazarlar gibi her an her şeyi söyleyebileceği düşüncesi uyandırıyor.” - The Washington Post Book World

"Bernhard'ın kahramanları ne kadar kaçmaya çalışırlarsa çalışsınlar dış dünyaya fazlaca açıktırlar; zihinlerinin içine çekileceklerine dış dünyanın anarşisini kucaklarlar (…) hastalığa, yenilgiye, haksızlığa teslim olmazlar, sonuna kadar çılgın bir öfke ve hırsla mücadele ederler. Sonunda yenilmişlerse eğer bizim okuduğumuz onların yenilgisi ve teslimiyeti değil hırslı kavgaları ve mücadeleleridir."

- Orhan Pamuk

Kireç Ocağı Alıntıları - Sözleri

  • İnsan insanlarla sadece kirlenir.
  • “Biri ona eşlik etse bile insan yalnız başına ilerlermiş, yalnız başına ve gittikçe büyüyen bir yalnızlığa doğru ilerlemiş. Ve gittikçe büyüyen bir karanlığa doğru yalnız ilerlermiş, çünkü düşünen insan daima gittikçe büyüyen karanlığa doğru yalnız ilerlermiş.”
  • Biri ona eşlik etse bile insan yalnız başına ilerlermiş, yalnız başına ve gittikçe büyüyen bir yalnızlığa doğru ilerlermiş. Ve gittikçe büyüyen bir karanlığa doğru yalnız ilerlermiş, çünkü düşünen insan daima gittikçe büyüyen karanlığa doğru yalnız başına ilerlermiş.
  • Her şey onda ağrıya neden oluyormuş. Artık çoğunlukla neyin onda ağrıya sebep olduğunu bile söyleyemiyormuş, vücudu mu, başı mı, ve baş ağrısıyla mı yoksa vücut ağrısıyla mı mücadele etmesi gerektiğini bilemiyormuş, baş ve vücut onun için uzun zamandır daha ziyade tek bir ağrıya dönüşmüş durumdaymış ve var olduğunu daha ziyade ağrılarından anlıyormuş.
  • Çifte aldatmaca yapmaya çalışmak, insan bununla yıllar geçirebilir ve en sonunda sadece yaşlanırmış, başka bir şey değil, mahvolurmuş, başka bir şey değil.
  • "...gerçekte her şey deliceymiş de ama hiçbir insan her şeyin delice olduğunu iddiaya cesaret edemiyormuş, çünkü o zaman herkes bunu iddia edenin deli olduğunu iddia eder ve devamında her şey kendiliğinden sona erermiş, yavaş yavaş kendiliğinden sona erermiş. İnsanlar (ve insanlık) tam da bu tutarsızlık (had safhada) sayesinde var oluyormuş."
  • Fakat insan bu komediye tahammül edebilmek için zaman zaman beynini boşaltmalı, tıpkı suyu akıttığı gibi beyninin içindekileri de akıtmalıymış, ..., beyni tıpkı mesane gibi boşaltmalı, dışarı dökmeli, mesaneyle olduğu gibi beyinle de tuvalete çıkmalı...
  • İnsan kendini hiçbir şekilde değil, ancak ve ancak zihinsel ürünün bütünüyle ifade edebilirmiş.
  • İnsan hayatını ona bağlar ve kendini başka hiçbir şeyle değil, onunla telef eder.
  • Hafıza insana sürekli tuzaklar kurar, insan bunların içine girdiğinde çaresizce kaybolurmuş, hafıza insanı tuzağa kapatır ve bırakıp gidermiş, bu durum her an ortaya çıkarmış, hafıza insanı bir ya da bir süre, binlerce tuzağa kapatır ve bırakıp gider ve yalnız bırakırmış, sınırsız bir düşünce yokluğu mutsuzluğunda yalnız...
  • Yanımızdaki ve dolayısıyla etrafımızdaki insanlara verdiğimiz değer daima yüksekmiş, mümkün olan en düşük değerin verilmesi gereken yerde daima fazla yüksek bir değer veriliyormuş, insan en yakın çevresinin en düşük değere sahip üyelerini, akrabaları vesaire bizzat fazla yukarıda konumlandırılıyor ve bazı insanlarla ilgili olarak, çok yüksek bir insana teslim olduğunu düşünüyor, oysa gerçekte bütün insani unsurların en düşüğüne teslim oluyormuş.
  • Akla gelebilecek en büyük yalnızlık, akla gelebilecek en büyük yalnızlığın tam tersine ihtiyaç duyduğu anda yakasına yapışmış.
  • "Söylediğine göre, insanın tabiri caizse hakaret yüzünden mahkemeye çıkabildiği ve onuru olduğunu iddia eden ve içinde onur olduğu iddia edilen, oysa çok belli ki içinde onur olmayan, kesinlikle onura benzer bir şey bile olmayan bir dünya yalnızca korkunç, korku uyandırıcı değil, aynı zamanda gülünçmüş, ancak yalnızca korkunç, korku uyandırıcı değil aynı zamanda gülünç bir dünyada var olduğumuzu her bir bireyin kabul etmesi gerekmiş ve Konrad'ın düşüncesine göre yüzbinlerce ve milyonlarca kişi bunu kabul etmiyormuş, özellikle bu kuşkusuz korkunç, korku uyandırıcı ve gülünç ülkede kim bilir kaç kişi, bu vatanda, en gülünç ve en korkunç vatanda. Bu ülkenin, bu vatanın içinde yaşayan kişi, var olmak ve tek bir gün olsun ilerleyebilmek için, asla gerçeği söyleyemezmiş, kimseye ve hiçbir şey hakkında, çünkü sadece yalan bu ülkede her şeyi ilerletirmiş, bütün örtünmeleri ve süslenip püslenmeleri ve ikiyüzlülükleri ve tehditleriyle yalan."
  • “Sona vardığımızı ikimiz de biliyoruz, yine de her gün sona varmamış gibi davranıyoruz.”

Kireç Ocağı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Şunu peşin peşin söylemekte fayda görüyorum ki, bu yazımın içerisinde kurduğum ve kuracağım her cümle, iki gündür Thomas Bernhard ile ilgili yaptığım araştırmalar ve aşağıda bahsettiğim videoyu derinlemesine incelemem sonucu vardığım kanılarımdan oluşmaktadır. Thomas Bernhard'ın okuduğum ilk kitabı kitap/sarsinti--97865 idi. Sarsıntı'yı bitirdiğimde çok etkilenmiştim ve yeniden Bernhard'ın "deli saçması" cümlelerini okumak için sabırsızlanıyordum. Bence Bernhard tam anlamıyla muhteşem bir deli. Hakkında yazacak o kadar çok şeyim var ki, nereden başlasam, nereye bağlayıp nerede sonlandırsam bu yazıyı diye bir türlü karar veremiyorum. Aslında kitabı dün bitirmiş olmama rağmen bu incelemeyi yazmak için ideal zamanımı bekledim. Peki bir incelemeyi yazmak için ideal zaman diye bir şey var mıdır? Bu sorunun cevabını Bernhard cümleleriyle size birazdan vereceğim, hiç acele etmeyin. Öncelikle, Thomas Bernhard'ın yazdıkları, hipnotize edici ve bir insanın beyninden geçen düşüncelerin kendisi kadar hızlı. Bernhard, tam olarak "dilinin kemiği olmayan bir deli." Çekinmiyorum kendisine deli demekten. Çünkü kesinlikle deli olduğuna kalpten inanıyorum. Hatta zikodima/Duvar/'nin önermiş olduğu 49 dakikalık (https://www.youtube.com/watch?v=DV_7iVjYs3c) videoyu birkaç defa izledim ve Bernhard'ın cümlelerine, mimiklerine ve gözlerine derinlemesine baktım. Bence o cümleler ve o gözler asla normal bir insanın cümleleri ve gözleri olamaz. Mutlaka Bernhard'ın beyninde bizimkinden farklı bir şeyler var. İnanılmaz gürültülü bir zihne ve tehlikeli birçok düşünceye sahip olduğu belli. Açıkçası çok etkilendim kendisinden ve röportajlarında kullandığı her bir kelimeden... İnsan beyninin yapamayacağı tek bir şey vardır, o da düşünmeden durabilmek. Bir insan düşünmeden duramaz. Bu mümkün değildir. Peki saniyede kaç tane düşünce birden kafamızdan geçebilmektedir? Eminim bu sorunun cevabına birçoğumuz benzer bir şekilde, saniyede birden çok düşüncenin beynimizden geçebileceği şeklinde cevaplayacaktır... Peki o zaman soruyu değiştirelim. Düşünce hızını ölçmek mümkün müdür? Bir kimsenin bir şeyin hızını belirleyebilmesi için, öncelikle başlangıç ve bitiş noktalarını tanımlaması gerekmektedir. Düşünce ise, bilimsel olarak duyumsal bilginin alındığı andan bir eylemin başlatıldığı ana kadarki zihinsel etkinlikler olarak tanımlanmaktadır. Yani bir düşünce hızını ölçebilmek için duyumsal bilginin alındığı an ile eylemin başlatıldığı an arasındaki zihinsel etkinlikleri ölçmek gerekir. Maalesef bu durum şimdilik bilimsel olarak mümkün değil. İşte Thomas Bernhard'ın yazdıkları da tıpkı burada anlattığım gibi, adeta birer düşünce dalgalarıdır. Bu sebeple; 1- Bernhard'ın cümleleri nerede başlar ve nerede bitecek asla anlaşılamamaktadır. 2- Tıpkı düşünce dalgalarında olduğu gibi farklı ihtimaller sürekli Bernhard tarafından düşünülerek aynen olduğu gibi değiştirilmeden uzun uzun, fazla fazla, tekrar tekrar yazıya geçirilir. Bu da doğal olarak sık tekrarlı ve uzun cümleleri ortaya çıkarır. 3- Düşüncenin başlangıç ve bitiş noktaları belirlenemediğinden Bernhard'ın paragrafları da tıpkı düşünce gibi bir şekilde başlar ve asla bitmek bilmez.(Mesela bu kitapta 13. sayfada paragraf başlıyor ve 168. sayfada, kitabın sonunda, o paragraf sonlanıyor.) İnanın daha çok fazla şey söylemek istiyorum Bernhard araştırmam ile ilgili; ama uzun uzadıya yazıp sizleri sıkmak istemiyorum. Sadece bu kitabın kapağına lütfen dikkatli bir şekilde yakından bakın. Bu adam normal bir adam değil. Ve eminim siz de fark edeceksiniz. O andan sonra neden Bernhard'ı, cümlelerini, gözlerini ve beynini bu kadar derinden incelediğimi anlayacaksınız... Ayrıca kitabın başlarında Stanley Kubrick'in The Shining (https://www.imdb.com/title/tt0081505/) filmini izliyor gibi hissettim. Meşhur bir film olduğu için ve kitap kafanızda canlansın diye bu benzerliği ifade etmek istedim. Ayrıca şu korkutucu fotoğrafa (https://hizliresim.com/Vr4LkP) bakarsanız yukarıda anlattığım olaylar biraz daha somutlaşacaktır sizin için. Kitabın konusuna gelirsek; Konrad isimli bir adam, tekerlekli sandalyeye mahkum ettiği eşini hapsettiği kireç ocağında tuhaf bir sanatsal-bilimsel inceleme kaleme alma amacı güder. Bu incelemenin ismi bellidir: İşitme... Bu incelemede nelerin yazılacağı da aslında bellidir. Çünkü uzun yıllardır Konrad'ın üzerine çalıştığı, düşündüğü ve deneyler yaptığı tek konu budur. Fakat Konrad bu incelemesini yazmak için sakin bir ortam ve düşüncelerini kağıda geçirebilmek için ideal bir ortam arar. Bu sebeple Kireç Ocağı'na taşınır. Orada da işler istediği gibi gitmez ve sonunda kaç kurşunla olduğu bilinmemekle birlikte, karısını öldürür. Bu cinayetten sonra yazar tarafından "-miş"li geçmiş zaman kullanılarak adeta dedikodular biz okuyucunun önüne serilir. Konrad'ın bütün amacı İşitme isimli incelemesini yazmakmış; ancak bir türlü dış etkenler sebebiyle veya kendi zihinsel hastalıkları sebebiyle incelemesine bir türlü başlayamıyormuş. İncelemeye başlamanın ideal zamanını bir türlü bulamıyormuş. İnceleme üzerine çalışmadığı zaman ortalık son derece sessiz oluyor, kireç ocağı tam bir sessizliğe gömülüyor; ancak çalışmaya başladığı anda sessizlik bitiyormuş.(Kahretsin, ben de mişli geçmiş zaman kullanmaya başladım. Neyse, idare edin.) Her şey Konrad'a ve dolayısıyla Konrad'ın yaptığı zihinsel çalışmaya kurulan bir komploymuş. İşte şimdi, diyormuş, ideal zaman bu diyormuş ve tam o anda her şey darmadağın oluyormuş. Fakat insan bu kadar uzun süre her şeyi kafasında tutarsa, yıllarca her şeyi bir bütün halinde kafasında tutarsa, kabul etmek gerekir ki, tamamen kafasında olan incelemeyi er ya da geç kağıda dökme anı gelirmiş. Ancak bu şekilde düşünerek ve sürekli ideal zamanı bekleyerek, en önemli zamanı kaybetmiş. İdeal zaman şöyle dursun, ideal an olmadığı, çünkü asla ve hiçbir konuda ve hiçbir şeyde en ideal şey şöyle dursun, ideal dakika ya da an ya da zaman diye bir şey yokmuş. Konrad'da en önemli şey eksikmiş: gerçekleştirme, hayata geçirme karşısında korkusuzluk, incelemeyi kağıda dökme karşısında korkusuzluk... Konrad incelemesini bitiremedi, bitirmek bir kenara başlayamadı bile ideal zamanı beklemekten; ama ben bitireceğim. Hem de Konrad'ın karısının Konrad'a söylediği şu muazzam cümleleri: "Kafanda ne olduğunu görmek istemiyorum, senin kafanı boşaltsalar içinden korkunç şeyler dökülür, pislik, çürümüş, tanımlanamayan, ürkütücü, tamamen de gereksiz şeyler." bizzat Thomas Bernhard'a ithaf ederek. (Semih Doğan)

Kireç Ocağı: Karısıyla birlikte beş yıl boyunca kendini kireç ocağına kapatan bir adamın “işitme” konusu üzerine mükemmel bir inceleme yazma daha doğrusu yazamama serüvenine tanık oluruz. Ana karakterimiz Konrad’ın işitme konusuna ve bununla birlikte Urbantschitsch yöntemine karşı takıntı düzeyinde bir hassasiyeti vardır. Yürüme engelli eşi ısrarla kendi memleketi olan Toblach’a taşınmak istemesine rağmen Konrad, Sicking’te bulunan kireç ocağına taşınır ve karısıyla birlikte kendini buraya hapseder. Daha romanın başında karabinadan çıkan sayısını bilmediğimiz kurşunla Konrad’ın karısını öldürdüğüne şahit oluruz. (Dildâr Hatun)

Karısıyla birlikte beş yıl boyunca kendini kireç ocağına kapatan bir adamın “işitme” konusu üzerine mükemmel bir inceleme yazma daha doğrusu yazamama serüvenine tanık oluruz. Ana karakterimiz Konrad’ın işitme konusuna ve bununla birlikte Urbantschitsch yöntemine karşı takıntı düzeyinde bir hassasiyeti vardır. Yürüme engelli eşi ısrarla kendi memleketi olan Toblach’a taşınmak istemesine rağmen Konrad, Sicking’te bulunan kireç ocağına taşınır ve karısıyla birlikte kendini buraya hapseder. Daha romanın başında karabinadan çıkan sayısını bilmediğimiz kurşunla Konrad’ın karısını öldürdüğüne şahit oluruz. Metin ilk sayfalardan sonra bu cinayetin işlenişine kadar olan olayları ve karakterin durumunu bizlere anlatır.  Konrad, Urbantschitsch yöntemiyle karısının üstünde her gün devam eden işitme egzersizleri ve deneyler yapar. Kireç ocağını satın aldıktan sonra incelemeyi yazma saplantısı nedeniyle mekanı kalın demir parmaklıklar ve girişte uzun çalılıklarla tam bir hapishaneye çevirir. Ama bütün bu önlemlere ve eşinin üzerinde yaptığı deneylere rağmen incelemesini bir türlü yazamaz. (Sevde Arık Seven)

Kireç Ocağı PDF indirme linki var mı?

Thomas Bernhard - Kireç Ocağı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kireç Ocağı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Thomas Bernhard Kimdir?

9 Şubat 1931'de Avusturyalı bir annebabanın evlilikdışı oğlu olarak Hollanda'da doğdu. Büyükannesiyle büyükbabasının yanında geçen çocukluk yılları sırasında (1932-42) Avusturya'nın çeşitli yerlerini dolaştı. İlk ve orta öğrenimini Salzburg'da yaptı. Ardından müzikoloji ve ticaret öğrenimi gördü. İlk yazısını 1950'de yayımladı. 1952-55 yılları arasında, Salzburg'daki Mozarteum'da müzik öğrenimine kaldığı yerden devam ederken Demokratisches Volksblatt gazetesinin adliye muhabirliğini yaptı. İtalya, Yugoslavya, İngiltere ve Polonya'da dolaştıktan sonra 1965'te Yukarı Avusturya'ya yerleşti. Aldığı birçok önemli ödül arasında 1970'teki Georg Büchner ödülü, 1971'deki Grillparzer ödülü, 1988'deki Prix de Medicis sayılabilir. Çok sayıda anlatı ve tiyatro eseri yazmış olan Thomas Bernhard'ın ilk anlatısı 1963'te çıkan Frost (Kırağı), son anlatısı ise 1988 tarihini taşıyan Auslöschung'dur (Sönüş). Türkçede yayımlanmış yapıtları arasında Odun Kesmek (YKY, 1999); Tiyatrocu (Mitos Boyut, 1999); Bir Çocuk (Mitos, 1997); Soluk Bir Karar (Mitos, 1997); Mahzen (Mitos Boyut, 1994); Neden (Mitos Boyut, 1993) ve Kahramanlar Alanı (Can, 1992) sayılabilir.

Thomas Bernhard Kitapları - Eserleri

  • Bitik Adam
  • Beton
  • Sarsıntı
  • Neden
  • Eski Ustalar
  • Kiler
  • Goethe Öleyazıyor
  • Nefes
  • Ucuzayiyenler
  • Odun Kesmek
  • Soğuk
  • Ungenach
  • Çocuk
  • Kireç Ocağı
  • Wittgenstein'ın Yeğeni
  • Yürümek - Evet
  • Ses Taklitçisi
  • Don
  • Yok Etme
  • Düzelti
  • Amras - Watten
  • Ayın Demiri Altında
  • Hakikatin İzinde
  • Ödüllerim
  • Dünya Düzelticisi
  • Kahramanlar Alanı
  • In Hora Mortis
  • Immanuel Kant
  • Olaylar
  • Ritter Dene Voss
  • Tiyatrocu
  • On Earth and in Hell

Thomas Bernhard Alıntıları - Sözleri

  • Çoğunlukla, sıkıca yapıştığımız noktadan, varolmayı sürdürmek için bütün gücümüzle bir anda başka bir noktaya kopmamız gerektiğinin farkına varmıyoruz. (Beton)
  • Huzur yaşam değildir , diye yazmış Roithamer. (Düzelti)
  • bazen deli olduğumu düşünüyorum (Immanuel Kant)
  • Ich bin unwürdig dieser Berge und Kirchtürme, unwürdig einer einzigen Sternnacht und unwürdig eines jeden Bettlers Fußpfad, der in Traurigkeit endet. - I am unworthy of these mountains and church spires, unworthy of a single starry night and unworthy of any beggar’s footpath that ends in sadness. (On Earth and in Hell)
  • Yıllar boyu süren kırılganlık ve yaralanmadan sonra artık neredeyse hissiz ve yaralanmaz olduk. (Kiler)
  • Yaşamak; kendi istediğim hayatı yaşamak, kendi yolumdan, istediğim yere kadar gitmek. (Nefes)
  • Was werde ich tun, wenn der Wald nur in meiner Phantasie wächst, wenn die Bäche nur mehr leere, ausgewaschene Adern sind? Was werde ich tun, wenn keine Botschaft mehr kommt aus den Gräsern? Was werde ich tun, wenn ich vergessen bin von allen, von allen . . . ? - What will I do when the forest grows only in my imagination, when the streams are but empty, washed-out veins? What will I do when no more messages come from the grasses? What will I do when I’ve been forgotten by all, by all . . . ? (On Earth and in Hell)
  • Sahip olmanız gereken, sağlık sigortaları ve burslar, ödüller ve teşvik ikramiyeleri değildir, ruhunuzun ve bedeninizin vatansızlığıdır, her gün yaşayacağınız umutsuzluktur, terk edilmişliktir, soğuktan titremenizdir, her gün geri dönmenizdir... (Hakikatin İzinde)
  • Ihr sagt nichts, weil ihr zu krank seid, zu sagen, wie groß die Qual ist, die meine Seele durchfurchen mußte vom Abend zum Morgen und durch die Mitternächte, - You all say nothing, because you are too sick to say how great the torment is which my soul had to furrow, from evening to morning, through midnights (On Earth and in Hell)
  • "Rüyalar bile soğuktan telef oluyor. Her şey soğuk oluyor. Hayal gücü, her şey." (Don)
  • İç geçirmelerle geçti gün, yıl duvara asılı kaldı karamsı, çağımın endişeleriyle huzursuz. Sanki daha gençtim. (Ayın Demiri Altında)
  • Geceler en korkunç olanlardı… Sanki her şey beni mahvetmek istiyormuşçasına vardı. (Düzelti)
  • Ich möchte hinausgehen nach der Nacht, und meine Hände und meine Lippen reinigen, ich möchte mich reinigen an der Sonne und an den Gräsern – Aber es regnet, und meine Gräser sind braun und alt – - I should like to go out to the night, and clean my hands and my lips, I should like to clean myself with the sun and with the grass— But it’s raining, and my grass is brown and old— (On Earth and in Hell)
  • Gerçeği bildiğimizi düşünüyorsak, yanılıyoruz demektir, aynı şekilde hata ettiğimizi düşünüyorsak da yanılıyoruz. Anlamsızlık, önümüzdeki tek olası yol, sonunun bir yere çıktığını bildiğim tek yol bu. (Soğuk)
  • "Günümüz dünyası yok olmuş bir dünya değil mi? Dayanılmaz çirkinlikte bir dünya. Nereye giderseniz gidin suratsız, köküne kadar ahmak bir dünya ile karşılaşıyorsunuz. Nereye bakarsanız bakın yıkıntı ve sefalet karşınızda. En iyisi bir sabah hiç uyanmamak. Son elli yıl içinde bizleri yönetenler her şeyi mahvetmiştir. Yaptıkları bir daha düzeltilemez. Mimarlar mahvetmiştir budalalıkları ile. Aydınlar mahvetmiştir budalalıkları ile. Toplum mahvetmiştir budalalığı ile. Partiler ve kilise mahvetmiştir her şeyi budalalıkları ile." (Kahramanlar Alanı)
  • Her şeyi denedik Ve sonunda Hep yalnız bırakıldık (Ritter Dene Voss)
  • "Bir taslaktır dünyaya aradığımız - Biz kendimiz o taslağız." Novalis (Ucuzayiyenler)
  • ...Kiler Reichenhaller caddesindeki değişimi anlatır, 1sabah benim liseye gitmek yerine işçi bulma kurumuna, kendime çıraklık işi bulmak için gidişim ve sonrasında yaşananlar... (Ödüllerim)
  • ... günlük gazeteleri her gün düzenli şekilde okumak - okudukça da onlardan iğrenmek. (Nefes)
  • Trenle üç durak ileride mutluluğu yakalayan insanların işi kolaydır. (Dünya Düzelticisi)

Yorum Yaz