diorex
life
Dedas

Kırılma Noktası - Yiğit Bener Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kırılma Noktası kimin eseri? Kırılma Noktası kitabının yazarı kimdir? Kırılma Noktası konusu ve anafikri nedir? Kırılma Noktası kitabı ne anlatıyor? Kırılma Noktası PDF indirme linki var mı? Kırılma Noktası kitabının yazarı Yiğit Bener kimdir? İşte Kırılma Noktası kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 08.08.2022 02:00
Kırılma Noktası - Yiğit Bener Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Yiğit Bener

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750714092

Sayfa Sayısı: 256

Kırılma Noktası Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kırılma Noktası'nda Yiğit Bener, 17 Ağustos Körfez depremini yazıyor: Öğretim görevlisi Selin, bu depremde yıkılan yaşamları, ama aynı zamanda yurt içinden ve dışından gelen o olağanüstü insani dayanışmayı ele alan bir roman yazmaya karar verir. Üç farklı yoldan ilerleyen kurgu, hem Selin'in bu yazı sürecinde yaşadığı duygusal depremi, hem enkazın altında çöken düzeni ve o düzenin dişlisi olarak gördüğü düşünce kalıplarını sorguladığı romanını, hem de yazdıklarını paylaştığı Amerika'daki arkadaşı Levent'in roman hakkındaki eleştirel yorumlarını aktarıyor.

"O geceyi yaşadık. Olanlar o denli ağırdı ki, zihinlerimiz baş edemedi, birçok duyguyu kaydedemeden bilinçaltına yolladı. Kimimiz suçlular bulduk söylenecek, kimimiz elimizden geldiğince yardıma koştuk, kimimiz korkular içinde kasıldık kaldık, kimimiz de toptan reddetti depremi, yok saydı. (...) Bu kitap, 7.4 şiddetinde, kırk beş saniye süren, resmî kayıtlara göre yirmi bin kişinin öldüğü bir depremden; düzenin dar kalıplarında her saniye ölen milyarlarca ruhtan söz ediyor. Sert sözcüklerle yazılmış bir kitap Kırılma Noktası. Başka türlü yazılamazdı. Sarsıyor."

Birsen Ferahlı

Kırılma Noktası Alıntıları - Sözleri

  • Gregor Samsa’nın yabanıl iniltisi ulaşabildi mi size? Celine’in umutsuz çığlığını duydunuz mu? Yolculuğunda eşlik ettiniz mi ona, gecenin sonuna kadar? Malraux’nun insanlık hallerinden etkilenebildiniz mi? Camus’nün başkaldırısına katıldınız mı? Musil’in niteliklerini fark edebildiniz mi? Dostoyevski’nin suçuna ortak olup cezasını paylaştınız mı? Orwell’in domuzlarından tiksindiniz mi, Babel’in kızıl atlılarıyla birlikte koşturdunuz mu? Hemingway’in çanları çınladı mı kulaklarınızda, Faulkner’in öfkeli sesiyle birlikte? Koestler’le birlikte günün ortasındaki karanlığı aradınız mı? Cortazar’ın, Dos Passon’un, Mayakovski’nin, daha nicelerinin değerini bildiniz mi?
  • Terry Eagleton’ın şu benzetmesini unutmayalım: Bizler, aslanın aslan terbiyecisinden daha güçlü olduğunu biliyoruz. Aslında aslan terbiyecisi de bunu biliyor. Sorun şu ki aslan bunu bilmiyor. Ama eğer bir gün aslan bunun farkına varır ve uyanırsa… ne terbiyeci kalır ne de aslanı içine hapsetmeye çalıştığı kafes!
  • Söylemin ötesindeki gerçeklik, köşeli kuramların, katı inançların algılamaya izin verdiklerinden çok daha ciddidir, enikonu acımasızdır: Gün gelir, bakarsınız yıllarınızı verdiğiniz, onca önemsediğiniz, titizlikle biriktirdiğiniz her şey, her değer, her varlık bir anda yerle bir olup gitmiş... kesinlikleriniz temelden sarsılmış, tüm dayanaklarınız çökmüş... Böyle bir tükenişle baş etmek kolay mı sanıyorsunuz? Böyle bir enkazın altından oturaklı bir edayla çıkılabilir mi?
  • Ruhsal doyum aracı... Karşısındakini aşağılayarak tatmin olmak... Tanrım! Bu nasıl hastalıklı bir tatmin!
  • Yabancıladığı bir değerler dünyasında yaşıyor insanlar, kendini ait hissetmediği, katiyen paylaşamadığı.
  • Kişiliklerini ezerek insanların eğitilip yüceltildiği nerede görülmüş?
  • Koşuşturanlara miyop miyop bakıyor.
  • "Anlamın yittiği yerde var olmaya devam etmeli mi insan?"
  • Yurtta sulh cihanda sulh derken şimdilerde daha çok, cihanla kavgalı yurtta kavgalı olduk galiba.
  • Ben yoğum bu işte.
  • Her ilişkiden alabileceklerimizin bir sınırı olduğunu unutmamalıyız.Olabilenle yetinip işin tadını çıkarmak yerine bu sınırları zorlarsak, düş kırıklığı kaçınılmazdır. Bu hatayı hepimiz yaparız. Bir ilişkide bir mutluluk kırıntısı yakaladığımızda bunu derhal ne pahasına olursa olsun yaşamın her alanına yaymaya, tüm gereksinimlerimizi bu ilişkinin sırtından karşılamaya,tüm tatminsizliklerimizi bu ilişki sayesinde telafi etmeye kalkışırız...böylece var olanı da boğarız. Beklentilerimizi doğru ayarlamayı bilsek...olabileni belli bir ölçüde sürdürülebilir kılmaya yoğunlaşsak- olduğu kadar...olabildiğince...gittiği yere kadar... o zaman hiç olmazsa yaşanan o sınırlı mutluluğun yinelenebilmesine izin veririz. Üstelik zaman içinde ilişkinin çerçevesinin genişleyebilmesine fırsat tanımış oluruz.eğer öyle bir olasılık varsa.Gelgelelim açgözlüyüz... sabırsızız...emek vermek istemiyoruz.zora gelemiyoruz...alışılmış kalıpların dışına çıkabilecek düş gücüne sahip değiliz... Birçoğumuzsa düpedüz yüreksiz... Sonuç olarak, kafamızda (son kertede toplumsal ideolojinin belirlediği) bir ilişki şablonu var, bunun dışına çıkamıyoruz. Beklentilerimizi, davranışlarımızı belirleyen işte bu şablon... içinde debelenip duruyoruz, sınırlarını aşamıyoruz. Mutsuz ilişkilerimizden kopmayı başarabilirsek bile mutsuzluk üreten o şablonumuzu aşamıyoruz. gidip gidip aynı kalıba uyan,aynı kurallara göre belirlenmiş... yani aynı mutsuzlukları yeniden üretecek olan benzer ilişkilere tıkılıyoruz. Zor olanı,kuraldışı olanı deneyip yaratıcılık sergilemektense yani her ilişkiyi kendi tekilliği,biricikliği içinde yaşamaktansa,her ilişkiyi aynı çoğul kalıba sokup boğmayı,sıradanlığı güvenceli bir vasatlığı yeğliyoruz...sonra mutsuzuz da mutsuz diye yakınıyoruz.
  • Soyut söylemlerin kavrayamayacağı gerçek yaşamın içinden çıkıp geliyorum ben, gerçeğin ta kendisiyim, hatta gerçekliğin kendisinden bile daha sahiciyim.

Kırılma Noktası İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İlk kez Yiğit Bener okudum, ve kitabı bir kaç saat içinde bitirdim. Kitabın ilgi çekmeye çalışan bir deneme olduğunu söyleyebiliriz, ancak bu denemenin yeni ya da çok farklı, özgün bir şey olduğunu söyleyemeyiz. Yazarın edebiyat, eleştiri, roman yazmak meseleleri ile insan olmak, insan değerleri ve bu değerlerin kasıtlı ve sistematik sömürüsüne dair görüşlerini izmit depremini konu alan bir roman çalışması üzerinden anlatırken kendi hedeflediği çizgiyi tutturduğunu da söyleyebiliriz; çünkü Yiğit Bener arzu ettiğini düşündüğüm o hissi, duyguyu yaratabiliyor ve eser bu duyguyu sürdürüyor, başarıyla nihayete erdiriyor. Kitapta Selin'in hayatı, Selin'in yazdığı roman, Selin'in ABD'deki arkadaşının romanın bölümleri ile ilgili eposta yorumları var. Ayrıca kitabın açılışında ve kapanışında da romanın "konuştuğunu" söyleyebiliriz. Bütün bunlar öncelikle iyi ayarlanmış bir hız ve akış duygusu yaratıyor. Selin'in romanı daha klasik bir anlatıma sahip, epostalar daha doğal, ama en iyisi kesinlikle bol iç sesli ve diyaloglu Selin kısımları. Birbiriyle yanyana duran bu anlatım biçimleri kitaba çok uymuş, onu kıpır kıpır bir esere dönüştürmüş. Yiğit Bener'in edebiyat, eleştiri ve insan olmak veya insan kalmakla ilgili düşünceleri de yer yer etkileyici . Yiğit Bener'i okumaya devam... (CemCBG)

Sonuna kadar ilgiyle okudum. Doyurdu beni. Bayıldım yani. Kitap üç başlık halinde ilerliyor: -Akademisyen Selin'in şuan ki hayatına dair anlattıkları, -Selin'in yazdığı kitap metni(kitap içinde kitap okumak çok zevkli) -Bir de Selin'in Amerika'daki arkadaşı Leventin Selin ile olan mailleşmesi. Kitapta Marmara depremi ana konu. O esnada olan insancıl ilişkilerin yüksekliği, bürokrasiye takılma gibi bir çok konuya değinmiş yazar. Ümit var yazar, en güzeli de bu. Kesinlikle tavsiye ediyorum. İyi okumalar diliyorum. (Elif)

Deprem: İstanbul'da deprem kendini hatırlatınca, benimde can yayınları indirimi ile yolumun kesiştiği kitap bir anda okunma listemde öncelik kazandı. Maalesef hep önlem almak yerine anlık tepkiler veriyoruz sonrada unutup gitmeyi tercih ediyoruz. Deprem tekrar kendini hatırlatıncaya kadar bu döngü devam ediyor. Kitapta 1999 depreminde yaşanılanlar ve deprem hakkında yazılan bir romandan yola çıkılarak edebiyat çevreleri de anlatılmış. Farklı bir tarzı var. İlk kez bir yazar hem kitabını yazmış hem de eleştirmenliğini yapmış. Kesinlikle okunmalı. Depremin sonrasında yaşanılanları ,hissedilenlerle ilgili empati yapmayı sağlıyor. İnsanların travmalarını yenilememek adına özenilse de yine de empati yapacak kadar yaşanılanlar ele alınmış. Deprem kuşağında yaşayan bir ülke olarak depremden korkmak yerine birlikte yaşamayı öğrenmeli, gerekli önlemleri almalıyız. Deprem değil bilinçsizlik ve kötü yapılar insanı öldürüyor. Birçok uzman ilk 72 saat enkazlara ulaşılamadığını belirtiyor. Bu durumda herkes acil afet eylem planını yapmalı, binalarını kontrol ettirmeli, deprem anında çök, kapan ,tutun yöntemini uygulamalı,deprem çantası hazırlayarak, kaçış planını yapmalı. (ozge)

Kırılma Noktası PDF indirme linki var mı?

Yiğit Bener - Kırılma Noktası kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kırılma Noktası PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Yiğit Bener Kimdir?

Yiğit Bener, 1958 yılında Brüksel'de doğdu. Yazar Erhan Bener'in oğlu, Vüs'at O. Bener'in yeğenidir. Evli ve bir kızı olan Bener, İstanbul'da yaşamaktadır.

İlk ve orta öğrenimini Paris ve Ankara'da tamamladıktan sonra, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde okudu. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra son sınıf öğrencisiyken eğitimini yarım bıraktı; on yıl boyunca Brüksel ve Paris'te yaşadı. Çocuk bakıcılığı, dergi yöneticiliği, göçmen sorunları danışmanlığı, çevirmenlik gibi işlerde çalıştı. Halen yazarlığın yanı sıra profesyonel konferans tercümanı olarak çalışmaktadır. Meslek örgütleri TKTD ve AIIC'de yöneticilik yaptı. Boğaziçi Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesi'nde Konferans Tercümanlığı Yüksek Lisans programında öğretim görevlisidir.

İlk öyküsü Yabancı, 1991'de Çağdaş Türk Dili dergisinde yayınlandı. Louis Ferdinand Céline'in Gecenin Sonuna Yolculuk adlı romanının çevirisiyle 2002 Dünya Çeviri Ödülünü aldı. 2012'de romanı Heyulanın Dönüşü ile Orhan Kemal Roman Ödülü'nü kazandı. Öykü kitabı Öteki Kabuslar, 2010 yılında Célin Vuraler tarafından Autres cauchemars adıyla Fransızcaya çevrildi. Sanal edebiyat dergisi İktidarsız'ın kurucularından ve yazarlarındandır.

Yiğit Bener Kitapları - Eserleri

  • Öteki Kabuslar
  • Kırılma Noktası
  • Acı Portakal
  • Öteki Düşler
  • Eksik Taşlar
  • Heyulanın Dönüşü
  • Kusursuz Gezinti
  • Yaramaz Babamla Beter Amcamın Maceraları
  • Simultane Cinnet
  • Özgür Rosto
  • Matbaacılık Oyuncağı
  • Heptameron

Yiğit Bener Alıntıları - Sözleri

  • ''Çok eskiden düşlerde gülerdi Artık onun da bir geçmişi var'' (Eksik Taşlar)
  • Her ilişkiden alabileceklerimizin bir sınırı olduğunu unutmamalıyız.Olabilenle yetinip işin tadını çıkarmak yerine bu sınırları zorlarsak, düş kırıklığı kaçınılmazdır. Bu hatayı hepimiz yaparız. Bir ilişkide bir mutluluk kırıntısı yakaladığımızda bunu derhal ne pahasına olursa olsun yaşamın her alanına yaymaya, tüm gereksinimlerimizi bu ilişkinin sırtından karşılamaya,tüm tatminsizliklerimizi bu ilişki sayesinde telafi etmeye kalkışırız...böylece var olanı da boğarız. Beklentilerimizi doğru ayarlamayı bilsek...olabileni belli bir ölçüde sürdürülebilir kılmaya yoğunlaşsak- olduğu kadar...olabildiğince...gittiği yere kadar... o zaman hiç olmazsa yaşanan o sınırlı mutluluğun yinelenebilmesine izin veririz. Üstelik zaman içinde ilişkinin çerçevesinin genişleyebilmesine fırsat tanımış oluruz.eğer öyle bir olasılık varsa.Gelgelelim açgözlüyüz... sabırsızız...emek vermek istemiyoruz.zora gelemiyoruz...alışılmış kalıpların dışına çıkabilecek düş gücüne sahip değiliz... Birçoğumuzsa düpedüz yüreksiz... Sonuç olarak, kafamızda (son kertede toplumsal ideolojinin belirlediği) bir ilişki şablonu var, bunun dışına çıkamıyoruz. Beklentilerimizi, davranışlarımızı belirleyen işte bu şablon... içinde debelenip duruyoruz, sınırlarını aşamıyoruz. Mutsuz ilişkilerimizden kopmayı başarabilirsek bile mutsuzluk üreten o şablonumuzu aşamıyoruz. gidip gidip aynı kalıba uyan,aynı kurallara göre belirlenmiş... yani aynı mutsuzlukları yeniden üretecek olan benzer ilişkilere tıkılıyoruz. Zor olanı,kuraldışı olanı deneyip yaratıcılık sergilemektense yani her ilişkiyi kendi tekilliği,biricikliği içinde yaşamaktansa,her ilişkiyi aynı çoğul kalıba sokup boğmayı,sıradanlığı güvenceli bir vasatlığı yeğliyoruz...sonra mutsuzuz da mutsuz diye yakınıyoruz. (Kırılma Noktası)
  • İnsan olarak uyanabilmek, sonra da insan olmaktan utanmadan, vicdan kanaması geçirmeden yeniden uykuya dalabilmek... Kâbustan kurtuluş... (Öteki Kabuslar)
  • İnsan kendini yeniden yaratamıyor! (Öteki Düşler)
  • Anlaşılan, kesin tedavi ya da aşı bulmadıkça kurtuluş yok küresel salgından. Çaresiz, kendi vahamızı kendimiz yaratıp direnmeye çalışacağız, çare bulunana dek. (Heyulanın Dönüşü)
  • ~ Uruguaylı üstadın belirttiği gibi:eğer bir çocuğa mutluluğu tarif etmek istiyorsanız oynasın diye önüne bir top yuvarlayın. (Öteki Düşler)
  • Hep iş, hep iş! Bu iş denen şeyden nefret ediyorum. Sanki anne babaları çocuklarından uzak tutmak için icad edilmiş... (Özgür Rosto)
  • Soyut söylemlerin kavrayamayacağı gerçek yaşamın içinden çıkıp geliyorum ben, gerçeğin ta kendisiyim, hatta gerçekliğin kendisinden bile daha sahiciyim. (Kırılma Noktası)
  • Hem sivri biber de sevmez annem. Yemek yerken tabağındaki o küçük küçük dogranmış biber parçalarını hep ayıklar. (Özgür Rosto)
  • Sükutu ikrardan mı geliyordu, emin olamadım. (Heyulanın Dönüşü)
  • Aslına bakarsanız insan benim gibi neredeyse doğuştan iki dilli olunca, yazılı ya da sözlü çeviri edimi her iki dilimin ve kültürümü buluşup kaynaştığı biricik zaman dilimidir... (Simultane Cinnet)
  • Kadriye evde bir hayvan olmasının çocuklar için iyi bir şey olduğunu söyledi. (Özgür Rosto)
  • Acılar insanı olgunlaştırır dediklerine bakmayın: O iş bir seferde olmuyor,önce enikonu ahmaklaşıyor insan, acılaşıyor, hatta bazen kötücülleşiyor. “Olgunluk” ancak daha sonra, çok sonra... (Öteki Kabuslar)
  • Belki o zaman yaşam denen bu çok kıymetli ve biricik zamanı saçmalıklarla doldurup boşa harcamaktan vazgeçmeyi başarabiliriz. (Heyulanın Dönüşü)
  • Belleğini yitiren toplumlar, aynı ilkellik ve kan gölünde boğulmaya mahkumdurlar. (Heyulanın Dönüşü)
  • Söylemin ötesindeki gerçeklik, köşeli kuramların, katı inançların algılamaya izin verdiklerinden çok daha ciddidir, enikonu acımasızdır: Gün gelir, bakarsınız yıllarınızı verdiğiniz, onca önemsediğiniz, titizlikle biriktirdiğiniz her şey, her değer, her varlık bir anda yerle bir olup gitmiş... kesinlikleriniz temelden sarsılmış, tüm dayanaklarınız çökmüş... Böyle bir tükenişle baş etmek kolay mı sanıyorsunuz? Böyle bir enkazın altından oturaklı bir edayla çıkılabilir mi? (Kırılma Noktası)
  • Yurtta sulh cihanda sulh derken şimdilerde daha çok, cihanla kavgalı yurtta kavgalı olduk galiba. (Kırılma Noktası)
  • Karikatür resim sanatının piçidir... (Simultane Cinnet)
  • “Dejavu” ... Beynin yorgunluk ya da başka nedenlerden ötürü bir görüntüyü anında algılayamamasından ( yani görüntünün beynin algılama merkezine ulaşmadan önce belleğe kaydolmasından ) kaynaklanan tıbbi anlamda bir araz olabileceğini ve beyin bu girdiyi gecikmeli olarak algıladığında kişinin bu olayı daha önce yaşadığı hissine kapılabileceğini bilmekte yarar var. .. (Kusursuz Gezinti)
  • Hombres! Erkekler! Evet söylüyorum, siz erkekler... Neden böylesiniz siz, neden? Nedir derdiniz sizin? Neden 'hayır' denildiğinde bunun sadece ve sadece 'hayır' anlamına geldiğini anlamazsınız bir türlü? Nedir ezelden beri bizlere yönettiğiniz bu şiddet? Bizleri öldürürsünüz, tecavüz edersiniz, döversiniz, söversiniz, aşağılarsınız, susturursunuz, kendi kaderimiz üzerine söz söyleme ya da kendi bedenimize sahip olma hakkının bile tanımazsınız bizlere... Nereden geliyor bu saygısızlık? Neden bizlere bir türlü eşitleriniz olarak kabul edemiyorsunuz? Neden? Nedir derdiniz? Ne elde etmeye çalışıyorsunuz? Ne elde edebileceğinizi sanıyorsunuz? Ve daha ne kadar sürecek bu? Ne istiyorsunuz bizden? Nedir bize, ruhumuza, bedenimize, karnımıza düşmanlığınız? (Acı Portakal)

Yorum Yaz