diorex
Dedas

Kırk - Faruk Duman Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kırk kimin eseri? Kırk kitabının yazarı kimdir? Kırk konusu ve anafikri nedir? Kırk kitabı ne anlatıyor? Kırk PDF indirme linki var mı? Kırk kitabının yazarı Faruk Duman kimdir? İşte Kırk kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 09.05.2022 12:00
Kırk - Faruk Duman Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Faruk Duman

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750706059

Sayfa Sayısı: 110

Kırk Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Ülkemizin güneyindeki bir sahilde emeklilik günlerini geçiren, keyfine bakan bir general. Albay adında bir papağan. Bahçesine tünemiş kuş sürüsünün içinde peygamberliğini unutmuş söylence kahramanı Süleyman. Ve bir koltuğa oturup bütün bunları anlatan bir hüzün hizmetçisi.

Faruk Duman, son yapıtı Kırk'la bu kez insan bilincinin varlığa ve yokluğa dair olduğu bir anlatıyla karşımıza çıkıyor.

Varlığın evinin dil, dilin evinin de vücut olduğu "gerçek" bir düş Kırk. Düş ile gerçeği ayırt edemeyen, kendini yanlış anlayan ve olanaksız olanın gerçekkılınabileceğini gözden kaçıran insan bilininin sırrını ifşa eden varlık bilgisini sunuyor Kırk bize. Anlamanın dönüşmek, dönüşebilmek olduğunu ima eden, varlığın dönüşümlerinin çokluğunu sezidren bir yapıt bu; bir yanıyla da insanoğluna "varlık olmaklığın tadını" tattıran bir yapıt.

Kırk Alıntıları - Sözleri

  • "...Silinen bir hatıra;asıl yük budur işte.Silindikçe ağırlaşır ve kişinin üzerine devasa bir hörgüç gibi oturup kalır.O zaman insan eski günlerini durup neden düşünsün?.."
  • "...Dert her şeyden ağırdır;hele bağırıp çağırmıyorsa,hele bağırıp çağırmıyorsa,o zaman başlı başına bir ceza olur da.Sessizliğin içinde böylesine ağır bir cezayı çekmek- bunu kim bilebilir?.."
  • "...Kimileri öyledir;daha çocukluk çağlarında heyecanlarını ve acemiliklerini yener de görmüş geçirmiş biri oluverirler.Yaşam ustası gibi görünür böyleleri.Bu benim için çocukluğumdan beri bir savaş konusu olduğu için,ben onların çoktan yenilgiye uğrattığı bu yaman dövüşçüleri-eski güçlerini yitirmiş de olsalar-yoldaşım kabul etmiştim..."
  • "...Evet,bu durumda en kötüsü insanın kendi istekleridir.Aslında böyle düşünüyordum,isteklerimi yok edersem,acılarıma da son vereceğim..."
  • "...Kahraman, okuyucunun yanılgısıdır.Onu daha önce de sözünü ettiğim harf larvalarından başka nedir ki var eden?Bu, başlangıçta kulağa hoş gelen bir-iki sesten başka bir şey değildir.Hoş sesler, kahramanlara yol açar.Bu sesler, önünde bir kılavuz gibi yürür kahramanın.Nasıl ki bet sesler kötülüğün önünde yürürse.Bu yüzden kahraman, bir meyvedir de, meyve okuyucunun yanılgısıdır.Kimi ebleh yazarların da yanılgısıdır..."
  • Silinen bir hatıra; asıl yük budur işte. Silindikçe ağırlaşır ve kişinin üzerine devasa bir hörgüç gibi oturup kalır.
  • Ah o güzel yaz mevsimi. Yaz, yoksulun zamanıdır.
  • Kimileri öyledir; daha çocukluk çağlarında heyecanlarını veya acemiliklerini yener de görmüş geçirmiş biri oluverirler. Yaşam ustası gibi görünür böyleleri...
  • Vaktiyle babam birkaç yıl süreyle beni bir ilkokula gönderdiyse bile bu azap yılları, ne de olsa sayılı gün, çabucak gelip geçmişti.
  • Harfler zihnime birer larva gibi giriyor; orada artık neyle besleniyorsa, ansızın büyüyüp çoğalıyorlardı. Zihnimdi, bir harf rahmi gibi kendi korunaklı içinde onları koruyup kollayarak semiz birer sözcüğe dönüştürüyordu.
  • İçimde dizgin bekleyen yabanıl bir şey vardı...
  • Ayaklarımı sürüyerek okula gidiyor, arkadaşlarımın içinde bir gölge gibi dolanarak, varlığımı, üstelik isteksizce kanıtlamaya çalışıyordum. Oysa bir varlık olmaklığın tadını bilmiyordum henüz. Kalabalığın içinde arada bir kıpırdıyor, başımı sağa sola çevirerek olup bitenleri izliyordum.
  • Belki kalabalığın ürkek ruhuna dönüşürdüm. Böylece kahraman gölgemdi benim, kendi sessizliğinde korkusuzca yürür, evlerin önünde eski zaman parçaları gibi eriyip giderdi.
  • Silinen bir hatıra; asıl yük budur işte. Silindikçe ağırlaşır ve kişinin üzerine devasa bir hörgüç gibi oturup kalır.
  • Böylece bu, hava kararıp da dışarıda renkler bir bir silininceye kadar devam ederdi.

Kırk İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Faruk Duman’ın en kolay anlaşılır masalsı bir romanı gibi gözüksede, yazarın kitaba üzerine kafa yorulması gereken bir sürü tema yerleştirdiğini düşünüyorum. Kenan Evren’e kadar giden, ortadan kaybolmalara göndermeler yapan, eğitim sistemine -okula- göndermeler yapan, doğanın sesini algılamaya göndermeler yapan, ayrılıklara göndermeler yapan, yazıdan çok reklamla uğraşan yazarlara göndermeler yapan, ifade özgürlüğüne göndermeler yapan, benim daha yakalayamadıklarım ya da hatırlayamadıklarımla birlikte tadına doyamadığım bir eser. İlk defa bu kadar anladığımı düşünüyorum. “Varlık olmanın tadını bilmiyoruz henüz” gibi gerçekten düşünülmesi gereken cümlelerin sahibi, zihni bir harf rahmine benzeten, vücudumuzun dilimizin kanıtı olduğundan, içimizde dizginlenmeyi bekleyen bir yabanilikten, silinen hatıraların asıl yük olmasından, susmanın erdemliğinden söz eden 111 sayfaya deryalar sığdırmış ve beni dumura uğratmış bir yazar. Kitabın isminin neden Kırk olduğu da çözemediklerimden, kayıplara karışanları, kırklara karışmak olarak düşünüpte mi kitabın adını Kırk koydu bilmiyorum… (ihtiyar)

Faruk Duman'ın "Kırk" adlı romanı: #FarukDuman #Kırk Faruk Duman'ın "Kırk" adlı romanı, ele aldığı konu belli olsa da anlatımındaki imgeselliğin yoğunluğu ve çağrışıma açık olmasıyla dikkatli bir okuma gerektiriyor.Yazarın yoğun metafor ve imgelerle anlatımı soyutlaştırması belki de anlattığı 12 Eylül döneminin bulanık,tekinsiz atmosferini yansıtmak içindir.Eser çok açık uçlu olduğu için çok şey söylüyor.Yazarın eserinde anlatmak istediklerini herkesin kendi bilinç düzeyine ve birikimine göre algılayıp anlamlandıracağını düşünüyorum. Roman dört bölümden oluşuyor. Romanın "Geçiş" adlı birinci bölümünde,romanda bahsi geçen yerleşim yerinin toptancı halinde hamallık yapan Demir adlı bir gencin yaşamından kesitler anlatılır kahraman anlatıcının anlatımıyla.Demir, babası ölmüş, topal annesiyle yaşayan bir gençtir.Demir hamallık yapmadığı zamanlarda mahallede gezer,çocuklarla şakalaşır. Bir gün söğüt dalından düdük yapar ve yaptığı bu düdük nedeniyle romanda tek gözlü trenci olarak adlandırılan, subay olduğu sezilen eli kırbaçlı tek gözlü trenci tarafından trene bindirilir ve ağır işkencelere maruz kalır. Romanın "Bir Hüzün Hizmetçisi" başlıklı ikinci bölümünde,Hasan adlı hizmetçi, beyefendi dediği generalin salondaki büyük beyaz koltuğuna oturup olup bitenleri düşünmeye başlar ve düşüncesinde çocukluk günlerine gider. Okulda,okumakta,bilgide,öğrenmekte gözü olmayan Hasan okulu eziyet olarak görür.Sırtındaki çantayı ahtapota benzeten Hasan'ın okumayı insanın hayatını zorlaştıran bir angarya olarak görmesi ve ifade etmesi, 12 Eylül döneminde suç unsuru olarak görülüp yakılan,karakolların depolarında çürümeye bırakılan kitapları;okuyan, düşünen insanların başlarına gelenleri çağrıştırıyor.Hasan'ın, ergenlik döneminde, annesi,babası ve matematik öğretmeni gibi yetişkinleri çeşitli hayvanlara benzetmesi,doğayla ve hayvanlarla ilişkisi,Suzan adlı platonik sevgilisine duyduğu aşk, yine 12 Eylül döneminin kasvetli,baskıcı havası içerisinde anlatılıyor. Romanın "Süleyman'ın Kuşları" başlıklı bölümde, Süleyman Peygamber kıssasından yola çıkarak 12 Eylül döneminin halka zulmeden cunta yönetimini anlatıyor yazar .Kuşların dilini öğrenen Süleyman Peygamber'in dönemin hükümdarının ve onun sağ kolu cezacılar başı Aciz'in halka zulmettiklerini kuşlardan öğrenmesi ve aslan gibi yırtıcı bir hayvana dönüşüp zalim hükümdara karşı mücadele etmesi anlatılıyor.Romanda,bahsi geçen ülkenin raporlar ülkesi olduğundan söz edilerek Ceza Kurumu,Kireç Bakanlığı,Kabza İşleri Genel Müdürlüğü,Ceset Torbası Müsteşarlığı,Rapor İşleri Müdürlüğü,Rapor Tasarruf Kurumu gibi devlet kurumların ne işe yaradığı anlatılıyor. Yine Üst Analiz Komutanlığı'nın komutanı İriburun'un zalim hükümdara sunduğu "iyi" kelimesinden oluşan bir kelimelik raporundan da bahsedilerek 12 Eylül döneminin baskıcı,statükocu resmi anlayışı imgesel bir anlatımla,göndermelerle dile getiriliyor. Romanın son bölümü olan "General'in Papağanı" adlı bölümde, ülkemizin güneyindeki bir sahilde(Marmaris diye geçti aklımdan ) günlerini geçiren,keyif süren,resim yapan bir generalin albay adlı papağanı ve hizmetçisi Hasan ile ilişkisi çeşitli imgelerle,metaforlarla ve çağrışımlarla anlatılıyor.Ve zaman geçtikçe generalin evinden bazı eşyalar eksilmeye başlar.Başta buna anlam veremez Hasan ve evde eksilen eşyalardan evin aşçısı Selma'yı sorumlu tutar ve ondan şüphelenir.Roman generalin başına gelen ilginç olayla son bulur. Faruk Duman'ın 12 Eylül dönemini imgesel bir anlatimla ve çeşitli metaforlarla anlattığını düşündüğüm bu eserinde, yazar okuyucuya her şeyi hazır sunmuyor.Açık uçlu,parçalı ve çağrışıma açık anlatımıyla "Kırk" adlı eserinde yazar, bıraktığı boşlukları okurun tamamlamasını ve metni zihninde kendince bütünleyip anlamlandırmasını istiyor. Faruk Duman'ın oldukça farklı ve özgün bu güzel romanını okumanızı tavsiye ederim. Romandan alıntılar: "Dert her şeyden ağırdır."(s.35) "Bozkır her şeyin sonu değildir.Ki çölde ne ormanlar gizli."(s.52) "Suyun hikayesi gerçi su gibi olmaz ama çok benzer ona."(s.52) "Sonunda kalabalığa söz geçirmek olanaksızdır.Arada kimin nasıl bir hata yapacağı belli olmaz."(s.57) "Kalabalık görmezmiş hiç bunları.Yere uzanmış cansızı görmez,bunu kendi renkli varlığının bir gölgesi sanırmış."(s.58) (Yunus ÇİNÇİN)

Bu sabah aniden okuma isteği duyarak başladım Faruk Duman'ın Kırk adlı eserine. Okuduğum bütün eserleri içerisinde herhalde en kolay anlaşılabileni bu kitabıydı Duman'ın: dört ana bölümden oluşan eserde önce Demir adlı bir hamalın bir söğüt dalını kırıp kendine düdük yapması sebebiyle cezalandırılması, işkence görmesi ve ortadan kaybolması anlatılıyor. Anlatıcımız ikinci bölümde kendi çocukluğunu anlatıyor, üçüncü bölüm süleyman'ın kuşları'nda süleyman peygamberin kuşların dilini nasıl anladığı üzerine kutsal kitaplardan farklı bir versiyonu okuyoruz. Son bölümde ise emekli ve darbe yapmış, resim çizmeyi seven bir general ve albay adlı papağanını anlatan anlatıcımızla romanı noktalıyoruz. Kendi okuduğum eserlerinde alıştığım şeyi; yani anlamları, dili, hayvanları, varoluşu barındıran ormanı yine buldum kitapta: sayfalar sonra karşımıza çıkan orman bu sefer hem Süleyman'ın kuşları, kaplanlar gibi hayvanlarla, hem de sisli nehir gibi imgelerle kendini ortaya koyuyor. Eser, diğer Faruk Duman eserlerine göre daha hızlı, daha akıcı; olaylar daha anlaşılır; nihayetinde darbe yapmış general, demir'in işkence görüp kaybolması ile beraber kitap boyunca ortadan yok olan diğer karakterleri de okuyoruz; böylece darbe döneminde kaybolan insanlar, edebiyatta ve hayatta yok edilen anlam gibi bir çok noktayı yazar birbirine bağlıyor. Kırk ismi de kırklara karışmaktan geliyor olmalı, tam da emin olamadım, yani yok edilen insanların sonuna dair bir itiraz gibi belki. Açıkçası metnin tamamını tam anlamıyla anlayabildiğimi, bütün Faruk Duman okuma girişimlerimde olduğu gibi, bir kez daha iddia edemiyorum; zaten her bir kitabını yeniden okumak muhakkak gerekiyor; Faruk Duman'ın dil işçiliği bu sefer daha arka plânda gibi, ama karakterler daha öne çıkmış ve daha belirgin, öyle ki anlatıcımız Faruk Duman'ın yarattığı en orijinal, güzel karakterlerden birisi olabilir. O halde, ben de dahil, hepimize 100 yılın en iyi Türkiyeli 40 yazarından biri seçilen Faruk Duman'ın hem bu hem de diğer eserlerini okumayı, mutlaka, öneriyorum. (CemCBG)

Kırk PDF indirme linki var mı?

Faruk Duman - Kırk kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kırk PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Faruk Duman Kimdir?

Ankara Dil ve Coğrafya Fakültesi Kütüphanecilik Bölümünden mezun oldu. Öyküleri, 1991 yılından beri Yazıt, Damar, Papirüs ve Adam Öykü gibi dergilerde yayınlandı. 1996 yılında Çankaya Belediyesi'nin Öykü-Şiir Yarışması'nda Çocuk Öyküleri dalında ikincilik aldı. Bu öyküleri daha sonra Mızıkçı Mızıka adıyla yayınlandı. İlk öykü kitabı Seslerde Başka Sesler 1997 yılında yayınlandı. 1998'de Orhan Kemal ödülleri öykü dalında ikincilik ödülü kazandı. 2000'de Sait Faik Hikâye Armağanı, 2004'de Haldun Taner Öykü Ödülü, 2010'da Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı.

 

Öykü

Kedi'çin Masallar, Notos Kitap (2010) 

Sencer ile Yusufçuk, Can Yayınları (2009) 

Keder Atlısı, Can Yayınları (2004) 

Pîrî, Can Yayınları (2003) 

Nar Kitabı, Can Yayınları (2001)

Av Dönüşleri, Can Yayınları (1999) 

Seslerde Başka Sesler, Can Yayınları (1997)

Roman

Köpekler İçin Gece Müziği, Can Yayınları (2014) 

Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur, Can Yayınları (2012) 

İncir Tarihi, Can Yayınları, (2010) 

Kırk, Can Yayınları, (2006) 

Deneme

Adasız Deniz, Can Yayınları (2010) 

Çocuk Kitabı

Cüce Prens, Can Çocuk Yayınları (2011)

Jüpiter'in Eteği, Can Çocuk Yayınları (2009)

Gagalar, Patiler ve Başka Güzel Şeyler, Can Çocuk Yayınları (2009) 

Faruk Duman Kitapları - Eserleri

  • Sus Barbatus
  • Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur
  • Köpekler İçin Gece Müziği
  • Yazmalı Defter
  • Sus Barbatus! 2
  • İncir Tarihi
  • Keder Atlısı
  • Baykuş Virane Sever
  • Tom Sawyer'in Kitap Okuduğu Kulübe
  • Seslerde Başka Sesler
  • Nar Kitabı
  • Pîrî
  • Kırk
  • Beydeba'dan Kelile ve Dimne
  • Zeytin Taneleri Birbirine Çarpıyor
  • Sus Barbatus! - 3
  • Adasız Deniz
  • Cüce Prens
  • Av Dönüşleri
  • Kaptan Kanca’nın Bir Macerası ve Öbür Yeni Öyküler
  • Sencer ile Yusufçuk
  • Doğa Betiği
  • Kedi'çin Masallar
  • Jüpiterin Eteği
  • Piri Reis Yedi Deniz
  • Gagalar, Patiler ve Başka Güzel Şeyler

Faruk Duman Alıntıları - Sözleri

  • O zaman bezgin vapurlar geçerdi, izlerdik. Biz köprüde salkım salkım izlerdik, onlar suda eriyip giderlerdi. (Zeytin Taneleri Birbirine Çarpıyor)
  • Her ölüm ardında ya bir hikâye bırakır, ya da, ölenin bir hikâyesi bu taraftaki yaşamda (somut yaşamında) oluşmamışsa bile, orada, öbür tarafta pekâlâ oluşabilir. (...) Ve ölümle birlikte söz yeniden gündeme gelir. (Tom Sawyer'in Kitap Okuduğu Kulübe)
  • Yoluna kavuşmamış bir at, her zaman, hep, sabırsızdır. (Sencer ile Yusufçuk)
  • ...bu düzen bizi birbirimize düşman ediyor. Sebepsiz yere düşman ediyor. İki kardeşi alıyor, birini asker, birini anarşist ilan ediyor, neden, kendi çıkarları bozulmasın, kendi düzenleri yolunda gitsin diye... (Sus Barbatus! - 3)
  • Zamanın durduğu evlerde büyüdüm ben, asılı tozun içinde. (Keder Atlısı)
  • Bütün bunlardan şu sonuç çıkıyor: bir başucu yazarı, gerçek bir büyücüdür aslında. Düşlerinize girer ve siz yokken evi karıştırır. (Adasız Deniz)
  • Bulutlar kararıp kararıp dağılıyor, yağmur sanırsın bir evsiz; yağacak yer arıyordu. İnsan nasıl da bağımlıdır böyle şeylere. Ruh halimiz, bana kalırsa, kapanan havanın, huzursuz yaprağın peşinde yürür. (Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur)
  • İyilik, korkutucu oluvermişti. Kaçınılması gereken bir şey. Bu olmuştu sonunda. (Nar Kitabı)
  • "... hayat nedir ki başka. Sözlerin sarf edilmesinden, durup dururken. Sonra bu sözlerin anlamlandırılmaya çalışılmasından. Ama acıda, insanın insafıyla örülü bir şeyler var. Gölgede, belirsiz, ta eskilerden hız almış, her insanın yüzünde." (Kedi'çin Masallar)
  • İnsan zamanın birinde yüzünü serinletip geçen bir rüzgârı bile unutamaz. Sanki o rüzgâr hep o yerde durur ve bizimle yaşamımızı paylaşır. Ama sonra o da ölür, biz de. O da geçmiş olur, biz de. Bir bakıma, orada o rüzgâr estiği için biz biz olmuşuzdur. Zira o olmasaydı, bizim de o anımız olmayacaktı. (Tom Sawyer'in Kitap Okuduğu Kulübe)
  • Oysa insanoğlu genelde birbirini sevmez. Sevgi belki de insanoğlunun en büyük hatasıdır. (Sus Barbatus! 2)
  • İnsan sevdiğinin ölüsüne dokunmakta zorlanıyor. (İncir Tarihi)
  • Âşık olmuştu. Böyle bir durum insanın başına binde bir gelebilir ve. Geldikten sonra da onun hakkını vermeli. Hak önemli. Haksızlık olmaz. (Sus Barbatus! - 3)
  • Ağaçları da ölümleri nasıl büyüttüysek, öyle büyütmek gerek. (Zeytin Taneleri Birbirine Çarpıyor)
  • "...kitap okumak da bir yalnızlık biçimidir." (Tom Sawyer'in Kitap Okuduğu Kulübe)
  • Annemle babam birbirlerine o kdar güzel, uzun uzun bakıyorlardı ki, ben o zaman her şeyin yolunda olduğunu düşündüm. (Kaptan Kanca’nın Bir Macerası ve Öbür Yeni Öyküler)
  • Gece yine her zaman gecedir. Uyusan da, uyumasan da, fark etmez. (Köpekler İçin Gece Müziği)
  • Hayat çok büyük bir hayal kırıklığıdır. (Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur)
  • Bahaneler böyledir, her şeyden önce, yazılması gerektiği için yazılmışlardır… (İncir Tarihi)
  • Güç. Güç insanı böyle yapar. İnsanı mutlu eder. Ama buradaki güç elbette, kişinin kendinde hissettiği güçtür. Yoksa başka türlü bir şey değil. Diyelim devletin elinde ki kaba güç gibi bir şey değil. (Sus Barbatus! - 3)

Yorum Yaz