Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra - Rıfat Ilgaz Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra kimin eseri? Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra kitabının yazarı kimdir? Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra konusu ve anafikri nedir? Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra kitabı ne anlatıyor? Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra kitabının yazarı Rıfat Ilgaz kimdir? İşte Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Rıfat Ilgaz
Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9786053600350
Sayfa Sayısı: 95
Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
7 Mayıs 1911, Rıfat Ilgaz'ın doğum günü. 7 Mayıs 2011'de tam 100 yaşında olacak babam. Okurları ona "Koca Çınar" diyor. Kolay değil tam 100 yıldır yaşıyor olmak... Rıfat Ilgaz, eğitimsiz bir toplumda yaşayan bireylerin şiddet ve baskı kullanarak hedeflerine varmak isteyeceklerini vurgulardı her zaman. Sanata, kültüre ve eğitime önem veren toplumların çağdaş olabileceğine inanırdı. Sanatçı onun için toplumun yol göstericisiydi. Bu yüzden, kendi deyimiyle, "gözü toplumda, kulağı halkta"ydı. O, benim için bir baba olmaktan öte, bilge bir kişiydi. Bugün bile bu yönünün az bilindiği düşüncesindeyim. Edebiyatın her türünde ürün vermiş olan Rıfat Ilgaz'ın 70'e yakın yapıtı var. Şiir, roman, öykü, tiyatro oyunu, çocuk kitapları, anı, makale... Yazarlığının yanı sıra dergici, basın şeref kartı sahibi bir gazeteci ve dizgiciydi de... Bugüne kadar milyonlarca kitabını okurlara ulaştırdığımız Rıfat Ilgaz'ın 100. doğum yılında onun tüm yapıtlarını yeniden ele almak ve daha geniş kitlelere ulaştırmak için Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları ile el ele verdik. Onun sıcaklığını sizlere birlikte taşıyacak ve son sözünü yerine getirmeye devam edeceğiz...
-Aydın Ilgaz-
Son Şiirim Elim birine değsin Isıtayım üşüdüyse Boşa gitmesin son sıcaklığım 19/ 11/ 1991
(Tanıtım Bülteninden)
Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra Alıntıları - Sözleri
- "Daha hangi yasak kitabı buldular sizin evde?" diye sormuştum gülerek. "Bertrand Russell'ın kitabını" dedi. "Her ikisini de savcılık mahkemeye verdi, benimle birlikte!" Oysa ben tam tersini yapardım. Evinde Bertrand Russell'ın kitabı bulunmayan tüm felsefe öğretmenlerini verirdim mahkemeye.
- Çağına yakışır yaşamayı Sevmeyi, düşünmeyi, çalışmayı Kısıtlayan tüm yasaklar, Yasalardan değil yalnız, Sözcüklerden bile atılmalı!
- "Bizleri, çatık kaşlardan çok, güler yüzler altüst eder."
- "Ne olursa olsun, yazılarıma önem verip satır satır altlarını kırmızı kalemlerle çizen yetkililere bile saygı duymuşumdur. Hem gölgesinden korkup hem kendilerini dev sanatçıdan sayanlara ise hiçbir zaman!"
- "Demokrasi, biraz demokrasiyi hak etmiş olanların işi olmalı!"
- Neydi bu Hababam Sınıfı’nın çilesi? Suçlanırken en başta yazarının adı geçiyordu, beğenilirken yazarı unutuluyor
- Ne var ki dertlerimiz, tasalarımız artıyor, Yaş ilerledikçe.
- Sanat Eserleri Yasası'nın özü, ister eserden uyarlama yapılsın, ister eser oyunlaştırılsın, isterse o becerikli kişi, sanata saygılı olmayan bir senarist olsun... İlk koşul, eserin özüne "sadık" kalmaktır.
- Neydi bu Hababam Sınıfı'nın çilesi?.. Suçlanırken en başta yazarının adı geçiyordu, beğenilirken yazarı unutuluyor, oyunda adı geçenler eserin yaratıcılarıdır diye tanıtılıyordu.
- Kötü öğrenci yok, kötü öğretmen, kötü eğitimci var.
- Yeni atamaların ekip atamaları biçiminde oluşturuluşu..Bakıyorsunuz, kaymakamla lise müdürü, sosyal bilgiler dersinin öğretmeni ile ahlak hocası, veterinerle tarım uzmanı aynı bıçağın demirinden... Olayların üzerine giden müfettiş, sorguya değil takdirname vermeye gidiyor sanki. Suçlu tanık oluyor, okul müdürü, yardımcısıyla bilirkişi. Baş suçlu mu? Mutlaka şikayetçi olan dertli kişidir! Şu rastlantıya bakın ki Cide’deki huzursuzlukların nedeninde, balkonun sapına büyük görev düşüyor. Baltanın demiri olmasa da, sapı mutlaka yerli ormandan! Bundan elli yıl önce Cide’den “ Yol istemeyiz! Liman istemeyiz!” Diye imza mı toplanmış.. bir inceleyelim, tuz-ekmekçiler, gericiler vardır işin içinde! Değişmiyor bu kural yıllardır. Bir partide, iki partide toplanıveriyorlar, yıllar sonra! Değerli bir lise müdürünün, bir resim hocasının ayağımı kaydırılacak?.. imzalar hep aynı tür imzalardır,şaşmıyor!
- Köşe yazılarımdan birinde şöyle demiştim çok eskiden: "Ne olursa olsun, yazılarıma önem verip satır satır altlarını kırmızı kalemlerle çizen yetkililere bile saygı duymuşumdur. Hem gölgesinden korkup hem kendilerini dev sanatçıdan sayanlara hiçbir zaman!"
- Ben "hoca"ydım ama Cumhuriyet hocası...Burada sözünü geçirtmek, kendi düdüğünü öttürmek isteyen başka hocalar, hacılar da vardı. Her yerde olduğu gibi, Nurcular, Süleymancılar...Tekkeciler... Şeriat isteyenler...
- Gerici olmasalar bile en azından tutucuydular. Hem de uygarlığa, sanata, gerçeğe karşı çıkan tutuculardan! Ayrıca tutuculuk nasıl suç değilse tutuculardan yana olmamak da suç sayılmamalı diyemeyecek kadar da bağnazdılar.
- ‘’Yarına kaç var ?’’ Aman geç kalmış olmayalım da !..
Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kitabın adı: Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra Yazarın adı:Rıfat Ilgaz Okuyanın adı:Sıdıka Topal Sayfa sayısı:100 Bu ülkenin yetiştirdiği güzel insanlarını neden gözden çıkarırlar. Hiç suçları yokken işkenceye maruz bırakırlar. Acaba adamcağız kime zararı varmış okuyor yazıyor okutuyor insan yetiştiriyor diye insan suçları mı bu ülkede suçlanır. Eli gözü kapalı sorguya götürülürken seyre gelen insanlara ne demeli hay böyle insanlığın... Tamı tamına 40 Yıl mahkemelerde geçer ömrü ah Rıfat Ilgaz ahhhh...... (SIDIKA TOPAL)
Tarihi tarihçilerden değil tarihi yaşayıp kaleme alanlardan öğrenmek gerektiğini düşünenlerdenim. Tıpkı bır hastalığın sancısını en iyi hastanın bilmesi gıbı..... Ben filmini izlediğim bir kıtabın sayfalarına bakmak istemem. Yıllar önce söyle bir cümle duymuştum 'Hababam sınıfı fılmı ve kıtabı bırbırine hiç uymuyor, benzemiyor.' Ne kadar doğru bir cümle bilemem..." Nerden çıktı bu şimdi" der gibisiniz!, Bu kitabın sayfaları arasına sıkışmış konulardan biri sadece... (Fadime)
Büyük ustan emeklilikten sonra memleketi Cide'ye yerleşip daha sakin bir hayat sürmek istemektedir. Fakat bütün çağdaşları gibi o da askeri yönetimin komünist yakıştırmasından nasibini almıştır. (Naci Ünal)
Kitabın Yazarı Rıfat Ilgaz Kimdir?
1911 yılında Kastamonu’nun Cide ilçesinde doğdu.7 Temmuz 1993 tarihinde öldü.Rıfat Ilgaz 1940’ların toplumcu-gerçekçi şairlerindendir. 1911 yılında Cide’de doğdu. Şiir yazmaya ortaokul öğrencilik yıllarında başladı. İlk şiiri 27 Temmuz 1927 ‘de, günlük Nazikter gazetesinde yayınlandı. Ayrıca; Açıkgöz(Kastamonu), Güzel İnebolu ve Güzel Tosya gazetelerinde şiirleri ve yazıları yayınlanmaya başladı. Lise yıllarında babasının ölümü sebebiyle buradan ayrıldı. Yatılı olarak Kastamonu Muallim Mektebi’nde öğrenim gördü. 1930 yılında mezun oldu.
Altı yıl süreyle Gerede, Akçakoca, Hendek ile Düzce arasında Gümüşova’da ilkokul öğretmenliği yaptı. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünü 1938 ‘de bitirdi ve Adapazarı Ortaokulu Türkçe Öğretmenliğine atandı. 1939’da İstanbul Karagümrük Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmenliğine başlayan Ilgaz’ın, yazı ve şiirleri dergilerde yayınlanmaya başladı. 1940 ‘da Çığır, Oluş, Ulus, Güneş, Yücel, Varlık, Hamle ve Yeni İnsanlık dergilerinde şiirleri çıktı ve aynı yıl Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne girdi. Ömer Faruk Toprak ile 9 Eylül 1942’de Yürüyüş Dergisi’ni çıkardılar. Bu dergide Orhan Kemal, Sait Faik, Cahit Irgat, A.Kadir, Nazım Hikmet (İbrahim Sabri) ile birlikte çalıştılar. 1943’te ilk kitabı "Yarenlik"i yayınladı. Şiirleri olağanüstü bir ilgi gördü. Ocak 1944’de "Sınıf" adlı şiir kitabı çıktı. Sıkıyönetim kararı ile toplatıldı. 1945’te Gün Dergisi çıktı. Bu dergide yazıları yayınlandı. Aziz Nesin’in Cumartesi Dergisine ortak oldu. Seçici kurulda çalıştı. 1946’da Esat Adil, Sabahattin Ali ve Aziz Nesin ile birlikte Gerçek Gazetesini çıkardılar. 1946 Ekim ayında Yığın Dergisi’ni Esat Adil ve Adil Yağcı ile birlikte çıkardılar. Öğretmenliğe yeniden döndükten sonra Boğazlayan-Yozgat’a tayini çıktı. Hastalığı nedeniyle Validebağ Sanatoryumunda yattı. Şubat 1947’de Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Mim Uykusuz’un çıkardığı Marko Paşa kadrosuna girdi. Sık sık kapatılan bu derginin daha sonraları sorumlu müdürlüğünü üstlendi. Malum Paşa, Merhum Paşa, Hür Marko Paşa gibi dergilerin adı sık sık değişiyordu. 1950’li yıllarda Ilgaz, gazetecilik yapmaya başladı. Sakıncalı olduğundan gazeteler ve dergiler imzalarına pek yer vermediler.
1952-1960’da Tan Gazetesi’nde dizgici-musahhih ve röportaj yazarı olarak çalıştı. Turhan ve İlhan Selçuk’un çıkardığı Dolmuş Dergisi’ne "Stepne" takma adıyla yazılar yazdı. Hababam Sınıfı, Pijamalar(Bizim Koğuş), Don Kişot İstanbul’da bu dergide dizi olarak yayınlandı. Hababam Sınıfı’nı da isminin sakıncalı olması nedeniyle "Stepne" (Yedek Lastik) takma adıyla yazdı. Ocak 1953’te Devam adlı şiir kitabını çıkardı ve bu kitap da toplatıldı. Rıfat Ilgaz Demokrat İzmir, Akbaba, Vatan, Yeni Gün, Yeni Ulus gibi yayın organlarında ve kimi edebiyat dergilerinde yazı yazdı. Sınıf Yayınları’nı kurdu ve kendi kitaplarını yayınlayabildi. 1970’te Basın Şeref Kartı’nı aldı. 1974’te emekli oldu. Doğum yeri olan Cide’ye yerleşti. 12 Eylül 1980 döneminde gözaltına alındı. 70 yaşında gerekçesiz sorguya çekildi ve gözaltında kaldı. Tutukluluğu sona erince İstanbul’da oğlu Aydın Ilgaz ile birlikte ölümüne kadar yaşadı. Bu olaylar "Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra" adlı kitabında anlatılır. Onu hepimiz Hababam Sınıfı’nın yazarı olarak bildik. Altmış kitabı olmasına rağmen onun şairliğini, romancılığını ve öykü yazarlığını unutmamamız gerekir. Rıfat Ilgaz 7 Temmuz 1993 günü öldü.
Rıfat Ilgaz Kitapları - Eserleri
- Karartma Geceleri
- Halime Kaptan
- Hababam Sınıfı
- Sarı Yazma
- Hababam Sınıfı Uyanıyor
- Apartıman Çocukları
- Şeker Kutusu
- Nerde O Eski Usturalar
- Meşrutiyet Kıraathanesi
- Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı
- Pijamalılar
- Hababam Sınıfı İcraatın İçinde
- Garibin Horozu
- Hababam Sınıfı Baskında
- Karadeniz'in Kıyıcığında
- Don Kişot İstanbul'da
- Yıldız Karayel
- Bacaksız Okulda
- Sınıf
- Bacaksız Paralı Atlet
- Bacaksız Kamyon Sürücüsü
- Bütün Şiirleri 1927-1991
- Dördüncü Bölük
- Yokuş Yukarı
- Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra
- Bacaksız Tatil Köyünde
- Sosyal Kadınlar Partisi
- Bacaksız Sigara Kaçakçısı
- Kumdan Betona
- Yaşadıkça
- Hoca Nasrettin ve Çömezleri
- Çalış Osman Çiftlik Senin
- Radarın Anahtarı
- Öksüz Civciv
- Yarenlik
- Rüşvetin Alamancası
- Nerede Kalmıştık
- Cankurtaran Yılmaz
- Devam - Şiirler 1953
- Cart Curt
- Rıfat Ilgaz - Seçme Şiirler
- Satılmışlar
- Ocak Katırı Alagöz
- Soluk Soluğa/ Karakılçık/ Uzak Değil
- Kulağımız Kirişte
- Güvercinim Uyur mu
- Üsküdar’da Sabah Oldu
- Küçükçekmece Okyanusu
- Haydi Yolunuz Açık Olsun
- Uzak Değil
- Durmak Yok
- Bunadı Bu Adam
- Fedailer Mangası
- Krallar ve Kurallar
- Şevket Ustanın Kedisi
- Çocuk Bahçesi
- Altın Ekicisi
- Bütün Şiirleri 1937-1983
- Çok Küçüğüm Daha Ben
- Kesmeli Bunları
Rıfat Ilgaz Alıntıları - Sözleri
- Bizim memlekette zeytin o kadar boldur ki... Ama arayınca tanesini bulamazsınız! Yağını dostlarımıza satarlar, çekirdeğini de bize yuttururlar. (Sosyal Kadınlar Partisi)
- Topladığımız gönül çiçekleri Kucağımızda sararıp solar Utanır da veremeyiz Sunamayız dilimiz dolaşır Oysa neler düşlemişizdir geceden. (Ocak Katırı Alagöz)
- "Bakın şu miskinlere, Hababam Sınıfı değil, Hababam Taburu be !" (Hababam Sınıfı)
- Sait ne zaman Haluk’la ikimizi bir arada görse süzerdi onu: "İşte benim ustam!" derdi. "Bana gazeteciliği öğreten ilk adam!" (Yokuş Yukarı)
- Annem kahve! Emrini alinca, hemen sürerdi cezve yi kahve gelince bos zamanlarinda sardığı sigaralardan birini çıkarır hanım ateş.. Emrini verirdi. Ben kibriti kapıp koşarsam beni terslerdi. Annem karşısında süzüm süzüldukce keyiften bayilirdi. Zevk sahibiydi babam Sandalcı Hamit. (Nerde O Eski Usturalar)
- Ben ölmedim Beni öldürmediler de Yaşıyorum yaşıyorum işte At kıçında sinek gibi Tööbe töbe (Uzak Değil)
- Neyimize gerek bizim siyaset.! (Haydi Yolunuz Açık Olsun)
- Doğru! Dünyanın parası var İsviçre'de. Bizimkilerin paraları bile orda! (Hababam Sınıfı Baskında)
- "...Ben bugüne kadar tavuk bile kesmedim. Hep bizim büyük hanım keser tavukları." "Tavuğu kadına mı kestiriyorsun?" "Kime kestireyim ya?" "Yenmez kadının kestiği tavuk." "Pişirdiği pilav yenir de kestiği tavuk mu yenmez,haaa?" "Asla yenmez." "Ben yedim oldu Muhzır Efendi. Sana buyur edersem yeme!" (Hoca Nasrettin ve Çömezleri)
- Ben kaçıyorum anladın mı, resmen kaçıyorum insanlardan. (Şeker Kutusu)
- Poker denilen oyun da particilik gibi… Cebin dolu oldu mu, salla sallayabildiğin kadar. Bu oyunun aslı esası palavra! (Şeker Kutusu)
- Gel, değmeden birbirine ellerimiz, sen günlük işlerinden konuş, ben sana masallar anlatayım gelecek günlere dair. (Yarenlik)
- "-Sanat gösterisi yapmıyormuşuz da biz ne yapıyormuşuz? -Gövde gösterisi..." (Dördüncü Bölük)
- Açlık ,ekmeğin katığıydı … (Karadeniz'in Kıyıcığında)
- Ne demiş en büyük ozanımız Neden kulak vermiyorsunuz sesine Bir ağaç gibi hür yaşayın dememiş mi, Ve bir orman gibi kardeşçesine? (Rıfat Ilgaz - Seçme Şiirler)
- "Okuyamadığım kitaplardan kitaplıklar düzdüm." (Sosyal Kadınlar Partisi)
- ...Aynı bunalımlı günleri birlikte yaşadığımız halde adımı ancak kaşıntılı günlerinde anımsayan dostlara inat! (Yokuş Yukarı)
- ..Yağlı güreşteki dinç güreşçilere benziyordu balık.Ele,avuca sığmıyordu... (Küçükçekmece Okyanusu)
- Allah, bir kapıyı kaparsa bir kapıyı açar. (Apartıman Çocukları)
- ... değişen hiçbir şey yoktu eğitim, öğretim alanında. Her şey olduğu gibi, bütün düzensizliğiyle sürüp gidiyordu. (Hababam Sınıfı Baskında)