Kırkıncı Kapı - İskender Pala Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kırkıncı Kapı kimin eseri? Kırkıncı Kapı kitabının yazarı kimdir? Kırkıncı Kapı konusu ve anafikri nedir? Kırkıncı Kapı kitabı ne anlatıyor? Kırkıncı Kapı kitabının yazarı İskender Pala kimdir? İşte Kırkıncı Kapı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: İskender Pala
Tasarımcı: Utku Lomlu
Yayın Evi: Kapı Yayınları
İSBN: 9789758950645
Sayfa Sayısı: 155
Kırkıncı Kapı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Okuyucu;
Hiç ikiyüzlü olmadın bana karşı, değil mi? En azından öyle olduysan bile, bana hissettiremediğin için minnettarım sana. Fuzûlî'yi Bâkî'yi, Galib'i, Nedim'i yeniden gündemine aldığın, onlarla arandaki uzak mesafeleri kalemimin ucundan damlayan mürekkeplerle boyadığın ve kendi medeniyet birikimimizi yeniden keşfe çıktığın için pişman olduğunu hiç sanmıyorum. Üstelik ey okuyucu, düşün hele, acaba gök kubbenin altında gül ve bülbülle alışık, şiir ve aşkla barışık seninle benim gibi kaç bahtiyar kul vardır ve kaç insan bir hayatı bu kadar derinlikli yaşar?!.. Çevrene bir bak istersen, aşkı ve sevgiyi, şiiri ve şarkıyı,çiçeği ve böceği ıskalayıp da mutlu yaşayabilen kim var?!.. Seninle ben ey okuyucu , seninle ben... Söyle Allah aşkına, ayrı mıyız!..
Bu mektup tertemiz bir gönül ile ta Kırkıncı Kapı'ya gidecekler için yazıldı vesselâm...
(Tanıtım Bülteninden)
Kırkıncı Kapı Alıntıları - Sözleri
- “Çünkü aşktır ki, gerisi vesairedir.”
- “Bir vatanın ölüleri... inşallah sizden sonra kazılacak ilk mezar, mezarcının mezarı olsun ve inşallah dünyada zalimlere arka çıkan bütün anneler bebeklerinin gözlerine kapanırken, dünya kapansın gözbebeklerine.”
- “Al bayrağım, ay yıldızım. Ve diyebilirim ki güldükçe sen güldüğümüzsün!”
- “Önceki yüzyılın ortalarına doğru, modern dünya kendini hakim unsur olarak bize sunarken, bizden, önce anlayışlarımızı değiştirmemizi istemişti ve biz anlayışlarımızı değiştirmekte sakınca görmedik. Ardından müziğimizi, dilimizi, düşüncemizi, dinimizi, eğitimimizi vs istediler kolayca tavizler verdik. Her defasında amacımızın insanımıza daha iyi bir hayat sunmak olduğunu söyleyerek yaptılar üstelik bunları. çok yakında kendi kültürünü bilmeyenlerin kimlikleri paramparça oluverecek ve bir kimlik asla bir toprak parçasından daha değersiz değildir”
- “İnsan hamiyet ve seciye yönünden imtihanları kaybetmeye amade bir varlıktır. Bazı Çağlar , onları kendi hayatları içine hapsedip böyle bencilleştir, öyle ben merkezci ve menfaat perest kılar ki artık toz duman arasında bizzat insan kaybolur gider tanınmaz olur.”
- “İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kemliğe iyilik er kişinin kârıdır.”
- Aşkı olmayanın derdi de olmaz.
- Derdimiz ömrümüzden efzûndur
- Sana açtım yüreğimi ve açılmasını bekledim bütün yüreklerin...
- Seninle ben ey okuyucu, seninle ben... Söyle Allah aşkına, ayrı mıyız?!..
- Bir türkü sevinçten çok göz yaşıdır.
- “Ve duymuşuz; ağaç ata biner oynarmışsınız Ötüken’de, Selenge boylarında, bozkırlarda, yaylalarda, dağlarda. Uygur ile, Oğuz ile, Kayı ile, Selçuk ile, Osman ile... Issız gecelerde ayların ve yıldızların emzirdiği çocuklar senin kucağında büyümüşler hep, senin ocağına yürümüşler. Gölgende aydınlıkla genişledikçe ve ışığın alınlara vurdukça vatan öyle vatan olmuş.”
- Gönül ne mevki ve makam, ne de taç ve taht ister. Gönül himmet yolunda yumuşak bir kalp ve dirençli bir ayak ister.
- Kâbe, altı cihetten münezzeh. Tıpkı insanın gönlü gibi.
- “ Efendi! sen hemen gönlündeki hırs ve ihtiras yok etmeye bak, yoksa kimse senden ne defter ne de kitap isteyecek!” Urfalı Nabi
Kırkıncı Kapı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Divan edebiyatının halk edebiyatından farklarını yazardik lise edebiyat dersinde. Divan edebiyatının ask sarap gibi konuları işlediği halka hitap etmediği kalmis aklimda ta ki bu kitabı okuyana dek. Yeni bi bakis acısı kattığın için ve divan edebiyatına, Fuzuli'ye, Nebi'ye, Nefi'ye, Bizim Yunus'a bir kez daha hayran bıraktığın icin teşekkürler. (Hilal Mutlu)
--------spoiler içerebilir-------- İskender Pala kitabında ,ün yapan divan edebiyatı şairleri,halk ozanları ve diğer türlerde yazan şairlerin şiirleri hakkında birer veya birkaç beyit üzerinden bilgi veriyor.O beyitlerdeki zekayı , tek cümle ile bir hikaye yazacak kadar anlam yüklü beyitleri , açıklamaları okuduğunuzda hayret edeceksiniz ve şimdiki şiirler ister istemez sığ görünecek.En azından bana öyle göründü.Eline yüreğine sağlık. Sonuç:Daha derin ve uzun anlatımlar beni daha mutlu ederdi. (Hilal)
Kırkıncı kapı kültür kapısı, şiir kapısı, aşk kapısı ve ömür kapısı olmak üzere 4 bölüm ve 40 denemeden oluşuyor. Keyif alarak okudum en çok da şiir kapısı ve ömür kapısındaki denemelerden keyif aldım.. (senem reis)
Kitabın Yazarı İskender Pala Kimdir?
İskender Pala, 8 Haziran 1958 tarihinde Uşak‘ta Kayaağılı köyünde doğmuştur. Uşak Cumhuriyet ilkokulunda okudu. Kütahya Lisesi’nden mezun oldu. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Lisans tez çalışması Câmiu’n-Nezâir’dir. Yine İstanbul Üniversitesi’nde “Aşkî, Hayatı, Edebî Şahsiyeti ve Divânı” konusunda Doktora çalışması yaptı. 1983 yılında Doktorasını tamamladı.
1983 yılında Divan edebiyatı dalında doktor, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi‘nde doçent ve 1998 yılında Kültür Üniversitesi‘nde profesör oldu. Ortaokul ve liseler için Türkçe ve Edebiyat ders kitapları yazdı. Denemeler, hikayeler, fıkralar ve edebiyat araştırmacısı olarak çeşitli ansiklopedi ve dergilerde bilimsel ve edebi makaleler yayımladı. Düzenlediği Divan Edebiyatı seminerleri ve konferansları geniş kitleler tarafından takip edildi.
1979-1982 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji seminer kütüphane memurluğu yaptı. Hayatının ilerleyen dönemlerinde çeşitli sebeplerden dolayı askerlik mesleğini tercih eden İskender Pala, öğretmen subay olarak 1982 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığına girdi. 14 yıl 7 ay görev yaptıktan sonra 1996 yılında TSK‘dan ihraç edildi.
1982-1984 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Lisesi Komutanlığı’nda teğmen, 1984-1986 yılları arasında Üsteğmen olarak görev yaptı.
1986-1987 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde part-time Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi olarak çalıştı.
1987-1994 yılları arasında Yüzbaşı olarak, Dz.K.K.lığı Tarihi Deniz Arşivi kuruluş ve faaliyetleri görevinde çalıştı.
1994-1996 yılları arasında Tarihi Deniz Arşiv Araştırmaları ve Dz.K.K.lığı yayın faaliyetlerinin yürütülmesi görevinde çalıştı.
1996-1997 yılları arasında Öğretim yılı, MSÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Eski Türk Edebiyatı öğretim üyesi ve İSAM redakte kurulu üyeliği yaptı.
1997 yılında Öğretim yılında İstanbul Kültür Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Aynı zamanda Uşak Üniversitesi öğretim üyesidir.
İskender Pala, 1980 yılında F. Hülya Avcı ile evlendi. Hilye Banu, Elif Dilasa adında iki kızı, Alperen Ahmet adında bir oğlu vardır.
Ödülleri :
1989 – Türkiye Yazarlar Birliği dil ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)
1990 – AKDTYK Türk Dil Kurumu ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)
1996 – Türkiye Yazarlar Birliği inceleme ödülü, (Şairlerin Dilinden)
2001 – Aydınlar Ocağı Kayseri Şb. Yılın Edebiyat Adamı ödülü,
2001 – YTB Uşak Halk Kahramanı ödülü,
2003 – “Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk” Yılın Romanı Ödülü
2013 – Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü,
Türk Patent Enstitüsü Marka Ödülü
İskender Pala Kitapları - Eserleri
- Şah ve Sultan
- Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk
- Od
- Kitab-ı Aşk
- Aşkname
- Aşina Güzeller
- Ah Mine'l-Aşk
- ... Ve Gazel Yeniden
- Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü
- Atasözleri
- Ayine
- Katre-i Matem
- Boğaziçi'ndeki Mücevher
- Divan Edebiyatı
- Divane Güzeller
- Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş
- Düşte Kalan
- Efsane Güzeller
- Gözgü
- Gül Şiirleri
- Güldeste
- İki Darbe Arasında
- Hayriyye
- İki Dirhem Bir Çekirdek
- Kadılar Kitabı
- Kahve Molası
- Kırk Ambar
- Kırk Güzeller Çeşmesi
- Kırkıncı Kapı
- Kudemanın Kırk Atlısı
- Leyla ile Mecnun
- Mir'at
- Muhteşem Şair Muhibbi
- Müstesna Güzeller
- Perişan Gazeller
- Perî-şan Güzeller
- Su Kasidesi
- Şair Fatih: Avni
- Şairlerin Dilinden
- Şiirler Şairler Meclisler
- Şir-i Kadim
- Tavan Arası
- Akademik Divan Şiiri Araştırmaları
- Kronolojik Divan Şiiri Antolojisi
- Aşka Dair
- Mevlana
- Efsane
- Hoş Sadâ
- Kırklar Meclisi
- Lale Devri
- Mihmandar
- İstanbulcunun Sandığı
- Bülbülün Kırk Şarkısı
- Şahane Gazeller 1
- Üstatlar konuşuyor
- Fetih ve Fatih
- Nurundandır Bütün Nurlar
- Mesela
- İstanbul Bir Rüya
- Karun ve Anarşist
- Şahane Gazeller 2
- Şahane Gazeller 3
- Uzmanlar Konuşuyor
- Barbarossa
- Tarihimiz Konuşuyor
- Türk Dili ve Kompozisyon
- Yunus Emre
- Şahane Gazeller 1- Fuzuli
- Nabi
- Naili
- Namık Kemal'in Tarihi Biyografileri
- Necati
- Nedim
- Nef'i
- Şeyh Galip
- Aşkî
- Baki
- Fatih Sultan Mehmet
- Fatih'in Şiirleri
- Abum Rabum
- İtiraf
- Kalp
- Akşam Yıldızı
- Şiirin Sultanları
- Ortaöğretim için Divan Şiiri
- Ahmed Paşa
- Jennifer’ın Düğünü
- Darbe: Kan ve Sultan
- Aşk Bir Zamanlar
- Neyzen Tevfik
- Vali Hanım
- Süleyman
- Leyla ile Mecnun
- Nizamülmülk
- Kılıçarslan
- Kervan
- Düşte Kalan
- Güldeste
- Mevlanâ Celaleddin
- Ah Mine'l Aşk
- A-71
- Şehir ve Kültür İstanbul
İskender Pala Alıntıları - Sözleri
- Aşk da, âşıklık da en güzel meslektir bize. Ve Sevgili'nin yüzü yoksa eğer gözümüzde, aşk da haramdır bize, âşıklık da. (Mevlana)
- "Sevgilinin Mahallesinde âşık kavgası hiç eksik olmaz,hatta sevgilinin Mahallesinin köpekleri onların kanları ile beslenir." (Şir-i Kadim)
- Hak kulundan intikamın yine abdiyle alır Bilmeyen ilm-i ledünni anı kul yaptı sanır (Şiirler Şairler Meclisler)
- İlk aşk günahı cennette işlenmiş, onun için aşk cennet duygusudur. Aşk cennetten çıkarıldığı için insana bu kadar fedakarlık yaptırır. (Ortaöğretim için Divan Şiiri)
- Mutluluğun zevki paylaşılarak çıkar küçüğüm, lakin üzüntü tek başına yaşanır. (Abum Rabum)
- Mezarlık bir ibrethanedir. İnsanı duaya sevk eden esrarlı sessizliklerin en muhteşem mabedidir o. (Tavan Arası)
- Âşıkın ciğeri yandıkça, gözü yaş (su) döker. (Ah Mine'l Aşk)
- Göz... Savaşı başlatan haberci. Bakış... Elde olmayan kader; ilahi kaza. Ve Aşk... Kalple göz arasında kutlu bir hadise... (Kitab-ı Aşk)
- Dilberin eziyeti, rakibin düşmanlığı, ayrılığın ateşi ve gönlün zafiyeti... Meğer Allah beni bunca türlü dert için yaratmış. (Şiirin Sultanları)
- 21. Derecelenme ve zıtlıklar olmayınca âlem yıkılır. Nitekim cahil de âlimin yerini tutamaz. 22. Su, ateşin yaptığı işi yapamadığı gibi; toprak da rüzgarın görevini yere getiremez. 23. Demirin işini altın beceremez; tuzun tadını ve çeşnisini de mücevher veremez. 24. Elin yaptığını ayak başaramaz; kalem de kılıcın çıktığı makama ulaşamaz. 25. Gözün yaptığını kulak yapamadığı gibi fare, akıl edip de zehiri düşünemez. 26. Çiftçinin yerini kuyumcu tutamaz, dülger de ayakabıcının işinden anlamaz. 27. Efendinin işini nasıl köle bilmezse, sultan da halkın işini bilemez. 28. Sıcak soğuğun yaptığını yapamazken; kuru hiç yaşın sonunu bilebilir mi? 29. Gölge güneşin eserini ne anlasın? İçki de Cemşit'in neşesini anlamaz ki zaten.. 30. İşte her şeyin bir zıddı vardır. Artık yaratılışındaki kabiliyet ölçüsünde bunu anlayıp hisseni al. (Hayriyye)
- Mihr-ü mah ister cemalinden zekat Failatün Failatün Failat.. (Ey sevgili! Güneş ile ay (bile, sana hayranlıklarından dolayı) güzelliğinin zekatını isterler.) (Hoş Sadâ)
- Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâdır bu Nazargâh-ı ilâhidir Makâm-ı Mustafa’dır bu NÂ Bî (Nabi)
- Dahi mecâz u hakîkat ne olduğunu bilmez Hevâ-yı aşk sanır bir dil-i harâbım var |Nailî Benim, aşka tutulduğunu zanneden harabeye dönmüş bir kalbim var ki henüz neyin mecaz, neyin gerçek aşk olduğunu bile bilmiyor. (Şahane Gazeller 2)
- Kişi kalbinde olanı Allah'tan başkasına bildirmeye mecbur değildir. (Kervan)
- Geçmiş zamanın puslu hatıralarıdır kimlikler giydiren ruhlarımıza ve geçmiş zamanlar neşeli ve sevinçleriyle, hüzünleri ve acılarıyla en çok tavan arasında saklanırlar. (Tavan Arası)
- Hamdım, piştim, yandım... (Mevlana)
- Yıkılıptır şu cihân sanma ki bizde düzele Devleti çerh-i deni verdi kamu mübtezele Şimdi ebvab-ı saadette gezen hep hezele İşimiz kaldı heman merhamet-i Lemyezele İkbali / Cihangir (Şiirin Sultanları)
- Ölüm... Acı olduğu kadar mecbur, ürkütücü olduğu kadar alışılmış, aykırı görüldüğü denli doğal ve kovulmak istendiğince kucaklanmış. Hayatla birlikte var; insanla birlikte yok. (Mir'at)
- gel, yine gel, ne olursan ol yine gel (Mevlanâ Celaleddin)
- Sevmek, tanımakla başlar. (Müstesna Güzeller)