Kırlangıçlar - Sabahattin Ali Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kırlangıçlar kimin eseri? Kırlangıçlar kitabının yazarı kimdir? Kırlangıçlar konusu ve anafikri nedir? Kırlangıçlar kitabı ne anlatıyor? Kırlangıçlar kitabının yazarı Sabahattin Ali kimdir? İşte Kırlangıçlar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Sabahattin Ali
Yayın Evi: Doğan Egmont
İSBN: 9786050958744
Sayfa Sayısı: 140
Kırlangıçlar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Edebiyatımızın usta kalemi Metin Celal’in Sabahattin Ali’nin hayatını, eserlerini ve öykücülüğünü mercek altına aldığı özel sunuşla.
İnsana ve içinde yaşadığı topluma gerçekçi ve eleştirel bakışı, yalın ve içten anlatımıyla Türk öykücülüğüne damgasını vuran yazar Sabahattin Ali en sevilen öyküleriyle günümüzü kucaklıyor. Yazarın öykü serüvenini kronolojik olarak yansıtan bu özel seçki ile genç okurlar Sabahattin Ali’nin dünyaya, topluma ve insana bakışını tanıyacak, edebiyatın gücüyle sarmalanacak ve Türkçenin güzelliğine bir kez daha hayran kalacaklar.
Kırlangıçlar Alıntıları - Sözleri
- Başkasına benzemeyene antika derler.
- Başkasına benzemeyene antika derler.
- Çünkü azlıkta kalanlar çok olanlara nedense tepeden bakarlar.
- "Başkalarına benzemeyenlere antika derler."
- Çünkü azlıkta kalanlar çok olanlara nedense tepeden bakarlar.
- "Koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki.."
- "Erkek ağzını açtı: "Senden hiç ayrılmak istemiyorum." demek üzereydi ki; soğuk bir rüzgar esti. Dişi, erkeğin sözlerini işitemedi. Fakat her ikisi de soğuk rüzgarın sesini duydular. "...İkisi de içini çekti... Ayrıldılar ve bir daha birbirlerini görmediler.
- "Başkasına benzemeyene antika derler."
- Çünkü sanat, yeryüzünde ve insanların içinde olup bitenleri, çöplükle sarayı aynı hakikatten uzak ve güzelleştirici örtüye bürünen ay ışığı gibi, tatlı bir yalan bulutunun arkasından göstermeye mecburdu.
- Çünkü azlıkta kalanlar çok olanlara nedense hep tepeden bakarlar.
- “Yarın öldüğümüz zaman birisi bize sorsa: ‘Dünyada neler gördünüz?’ dese herhalde verecek cevap bulamayız. Koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki..”
- "...Çünkü azlıkta kalanlar, çok olanlara nedense hep tepeden bakarlar."
- Hayat, bu kadar inceliği kaldırmıyor.
- Koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki...
- Yarın öldüğümüz zaman birisi bize sorsa : "Dünyada neler gördünüz? " dese herhalde verecek cevap bulamayız. Koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki...
Kırlangıçlar İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Düşüncenin üstesinden gelemeyen, düşünenin üstesinden gelmeye çalışır: 2019 senesinde öldürülmesinin üzerinden 70 yıl geçtiği için kitaplarının telif hakları vasilerinin elinden alınıp, ortalık Sabahattin Ali eserleriyle dolduruldu. Kızı Filiz Ali her ne kadar itirazda bulunsa da bu itirazlar kabul edilmedi. Normalde telif hakları Yapı Kredi Yayınları’ndaydı. kitap/kamyon--556, kitap/uc-oyku--63584 ve kitap/kuyucakli-yusuf-icimizdeki-seytan-kurk-mantolu-madonna--111915 kitaplarını tekrar piyasaya sürme uyanıklığı yapmaları dışında bu işi gayet güzel yürütüyorlardı. Sergi, yıl dönümlerinde anma vs gibi anlamlı işleri gerçekleştiriyorlardı. Ama ne yazık ki yazıldıkları günden itibaren oradan oraya savrulan bu eserler yine ilk günkü kaderlerini korumaya devam ediyor. Şu anda mini marketler ve benzin istasyonlarına kadar düşmüş durumda. Üstelik telif haklarını kaldırmaları yetmezmiş gibi bir de kitapların basımını yapan 'sözde' yayınevleri, sanki memleketimizde kaliteli yazarlar/şairler çok varmış gibi gidip 'Türk' bir yazarın 'Türkçe' yazılmış -bakın altını çize çize belirtmek istiyorum 'Türkçe' yazılmış- eserlerini sadeleştirip yeniden basımını yapıyorlar. Böylesine bir akıl tutulmasını başka ülkede göreceğimizi hiç zannetmiyorum. Bir yazarın kelimelerine, üslubuna, yazım şekline, kitabına dokunma hakkını kendilerinde nasıl buluyorlar diye sormak isterdim ama Türkiye gibi sanata, edebiyata bu denli önem veren bir ülkede olduğum aklıma gelince cümlelerimi rafa kaldırıyorum. Evet, eserlerinde az da olsa Osmanlıca sözcükler var ama bu gidip eseri tekrar baştan yazma hakkını vermez kimseye. Üstelik bu sözcükler birilerine çok batıyorsa gidip dipnot kısmına açıklamalı bir şekilde yazılabilirdi. Neyse dediğim gibi burası Türkiye. –Zaten bu sözü söyleye söyleye öğrenilmiş çaresizlik moduna evrilip her şeyi kabullenmek de en büyük alışkanlığımız oldu.- Sizden tek ricam hem yazara hem de esere saygı açısından lütfen Yapı Kredi Yayınları ilk tercihiniz olsun. Şimdi diyeceksiniz ki ‘Gül, sabahtan nutuk çekiyorsun sen neden bu kitabı aldın?’ diye. Gayet yerinde bir soru olurdu tabii ki ama şöyle bir durum var ben almadım. Arkadaşım karşı çıktığımı bildiği için komiklik olsun diye (böyle aşırı komik arkadaşlarınızı özenle seçin zira gülmekten bayılabilirsiniz) gidip bununla beraber iki kitabını daha almış… Ben de işin içinde Ali olunca öylece kitaplıkta bırakamadım tabii, okudum. :) Kitaba gelirsek, Sabahattin Ali’nin on seçme öyküsünden oluşuyor. Bu öyküleri; Değirmen, Kağnı-Ses-Esirler, Yeni Dünya ve Sırça Köşk kitaplarından bulabilirsiniz. Yani bu kitaplar sizde mevcut ise ekstra masraf yapmanıza gerek yok. Sabahattin Ali en çok öykü türünde eserler vermiştir. İlk dönemlerinde bireysel, romantik ve daha çok varoluşu sorgulayan öyküler yazsa da daha sonra toplumcu-gerçekçi eserler yazmaya başlamıştır. Özellikle Sırça Köşk kitabı Ali’nin öldürülmeden önce yayınladığı sistemi ve devleti ciddi bir şekilde eleştiren son eseridir. Öyle ki kitap hemen toplatılıp, yasaklatılıyor ve okuyanlar da vatan haini ilan edilip tutuklatılıyor. Hatta bu olaya Hükümet Kadın filminde de değinmişlerdi. https://youtu.be/lSOPUPeeSO4 (6:57-7:36 arası) Peki ne diyordu Sabahattin Ali Sırça Köşk kitabında; “Bu dünyada çobansız da, köpeksiz de yaşanabilirmiş. Ama bunu anlamak için her defasında bu kadar kanlı kurbanlar verecek olursak pek çabuk neslimiz kurur. Bari siz gözünüzü açın da, ilerde başınıza yeniden itler, hele kendilerini kurt sanan palavracı itler musallat olursa, sürüyü canavarlara paralatmadan onları defetmeye bakın!“ Sf:135 Ve devam ediyordu; “Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter.” Sf:141 Sabahattin Ali’yi lütfen sadece Kürk Mantolu Madonna ile tanımayın. Öykülerini okumayanlar çok şey kaybeder. Ki Şubat ayında Kafka Okur dergisi Filiz Ali ile röportaj yapmış ve babasının en çok hangi eserini sevdiği sorulmuştu. Filiz de şöyle cevap vermişti, “Birbirinden ayırabilmem mümkün değil… Hepsini çok seviyorum. Özellikle babamın okurlarına, Sabahattin Ali’nin öykülerini de okumalarını öneriyorum. Bu okumaların her biri, hem çok zamanlarını almaz hem de insan ve toplum hayatı ile ilgili renkler bulmalarını sağlar. Yalnızca Kürk Mantolu Madonna’yı okumuş olmak, Sabahattin Ali’yi anlamaya yetmeyebilir. Üstelik öykü okumayı yeniden canlandırmakta fayda var.” Unutmayın! Beştepe’ler ahh pardon klavye sürçmesi oldu, Sırça Köşk’ler yıkılmaz, devrilmez değildir, bin odalısını bile, off yine yanlış yazdım, en heybetlisini bile tuzla buz edebilirsiniz. ;) (Gül)
Sabahattin Ali okumanın öneminden bahsetmeyeceğim bile lakin tek söylemem gereken şu; romanları, öyküleri ve şiirleri nefis sadece ve sadece bir an evvel okuyun okutun sevgiler :) Bu kitaba gelince harika bittiğine üzüldüğüm kitaplardan oldu öykü bayıldığım bir tür olmasa da bu kitaba hayran oldum hele hepimizin bildiği hiç değilse muhakkak duyduğu ‘Sırça Köşk’ öyküsü var ki okunması ve idrak edilmesi hayata bakış açımızı geliştirecek ve genişletecek türden neyse demem o ki kitabı kesin okuyun hiç değilse şu an açın Sırça Köşk öyküsünü okuyun zaten okudunuz mu açın tekrar okuyun ve düşünün dünyayı, ülkemizi, insanlığı her şeyi herkesi bir değerlendirin yaşamı bu öykü ışığında bir şey kaybetmez hatta çok şey kazanırsınız (Bibliyofil)
Sabahattin Ali'nin öldürülmesinin üzerinden 70 sene geçince, 2019 itibarıyla yazarın eserleri teliften düşmüş oldu ve böylece onlarca yayınevi, herhangi bir izin almaksızın onun kitaplarını basmaya başladı. Bu ayrı bir tartışma konusu elbet, ancak Doğan Egmont, onun farklı kitaplarında bulunan 10 hikayesini Kırlangıçlar adıyla kitaplaştırıp basmış. Hepsini daha önce okumuş olsam dahi, tekrar okumak adına bu yeni oluşturulmuş kitabı aldım. İyi de yapmışım... Kitapta Kırlangıçlar'dan başka, Kamyon, Apartman, Arabalar Beş Kuruşa, Ses, Bir Konfrens, Ayran, Sırça Kökş, Bir Aşk Masalı ve Beyaz Bir Gemi hikayeleri var. Ali'nin çok başarılı bir öykücü olduğunu tekrar etmeye lüzum görmüyorum. Buradaki Kamyon, Apartman, Arabalar Beş Kuruşa ve Ayran hikayeleri insanı hüzünlendiren ve öte yandan dönemin Anadolu'sundaki koyu fakirliği gözler önüne seren eserler. Etkilenmemek, dahası o şartları hissetmemek elde değil. Diğer öykülerin de çok başarılı olduğunu ifade etmem lazım. Bilhassa Sırça Köşk, bugünün Türkiye'sini dahası iktidar hallerini anlatan ilginç bir öyküydü bana göre. (Mehmet Y.)
Kitabın Yazarı Sabahattin Ali Kimdir?
Sabahattin Ali, 25 Şubat 1907'de Edirne Vilayeti'nin Gümülcine Sancağı'na bağlı Eğridere kazasında doğmuştur.
Babası piyade yüzbaşısı (Cihangirli) Selahattin Ali Bey'in görev yerlerinin sık sık değişmesi dolayısiyla, ilköğrenimini İstanbul, Çanakkale ve Edremit'in çeşitli okullarında tamamlamıştır.
Edremit'e göçtüklerinde bölge Yunan işgalinde olduğu için emekli olan babası aylığını alamamış ve aile çok zor günler geçirmiştir. İlkokulu bitirdikten sonra parasız yatılı olarak Balıkesir Öğretmen Okulu'na giren Sabahattin Ali, beş yıl burada okumuş, daha sonra İstanbul Öğretmen Okulu'nda mezun olmuştur (1926). Bir yıl kadar Yozgat'ta ilkokul öğretmenliği yapmış, Millî Eğitim Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya giderek iki yıl orada okumuştur (1928 - 1930).
Yurda döndükten sonra Sabahattin Ali, Orhaneli’nde ilkokul öğretmenliğine atandı. Aydın ve sonra Konya ortaokullarında Almanca öğretmenliği yapmıştır.
Konya'da bulunduğu sırada, bir arkadaş toplantısında Atatürk'ü yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla tutuklanmış (1932), bir yıla mahkûm olarak Konya ve Sinop cezaevlerinde yatmış, Cumhuriyetin onuncu yıldönümü dolayısıyla çıkarılan af yasasıyla özgürlüğüne kavuşmuştur (1933). Cezaevinden çıktıktan sonra Ankara'ya giden Sabahattin Ali Millî Eğitim Bakanlığı'na başvurarak yeniden göreve alınmasını istemiştir. Dönemin bakanı Hikmet Bayur'un "eski düşüncelerinden vazgeçtiğini ispat etmesini" istemesi üzerine Varlık dergisinde "Benim Aşkım" adlı şiirini yayımlayarak (15 Ocak 1934) Atatürk'e bağlılığını göstermeye çalışmıştır. Aynı yıl Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü'ne alınmış, Ankara II. Ortaokul'da öğretmenlik yapmıştır.
16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım ile evlenmiş, 1936'da askere alınmış, 1937 Eylülünde kızı Filiz Ali dünyaya gelmiştir.
Yedek Subay olarak askerliğini Eskişehir'de tamamlamış, 10 Aralık 1938 de Musiki Muallim Mektebi'nde Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştır.
1940 yılında tekrar askere alınmış, askerliğini yaptıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı'nda Almanca öğretmenliği yapmıştır (1941 - 1945).
"İçimizdeki Şeytan" romanı milliyetçi kesimde büyük tepki toplamıştır. Nihal Atsız'ın hakkında yazdığı hakaret dolu bir yazıya karşılık dava açmış, dava sırasında çok sıkıntı çekmiştir. 1944 yılında davayı kazanmasına rağmen tepkilerden kurtulamamıştır. Olaylı duruşmalar sonunda bakanlıkça görevinden alınmış, İstanbul'a giderek gazetecilik yapmaya başlamıştır (1945). Ancak fıkra yazdığı La Turquie ve Yeni Dünya gazeteleri, Tan olayları sırasında tahrip edilince işsiz kalmış, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştır (1946 - 1947). Ancak, bu gazeteler tek parti iktidarının baskılarıyla karşılaşmış, dergilerin isimlerindeki Paşa ifadesiyle "Milli Şef" İsmet Paşa ile alay edildiği iddiası ile kapatılmış, yazılar ve yazarları hakkında kovuşturmalar açılmıştır.
Sabahattin Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis yatmış, karşılaştığı baskılardan bunalmıştır. Ali Baba dergisinde yayımladığı "Ne Zor Şeymiş" başlıklı yazıda, içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmaktadır: "Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi?"
Bir başka dava nedeni ile 1948'de Paşakapısı cezaevinde üç ay yatmıştır. Çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başlamış, işsiz kalıp, yazacak yer bulamamıştır. Yurt dışına gidebilmek için pasaport almak istemiş, alamamıştır. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı da bulamayınca Bulgaristan'a kaçmaya karar vermiş fakat para karşılığı anlaştığı Ali Ertekin adlı kaçakçı tarafından Jandarma karakolunda katledilmiş daha sonra da cesedi 2 Nisan 1948 tarihinde Bulgaristan sınırında şaibeli bir şekilde bulunmuştur.
Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden ve Milli Emniyet mensubu olduğu iddia edilen Ali Ertekin, dört yıla hüküm giymiş; fakat birkaç hafta sonra çıkartılan aftan yararlanarak serbest kalmıştır.
Bulgaristan’ın Eğridere (Ardino) kentinde, Sabahattin Ali’nin 100. doğum yılı kutlandı. 31 Mart 2007 günü gerçekleşen toplantıya, başta Bulgaristan Yazarlar Birliği Başkanı olmak üzere Sofya ve Bulgaristan’ın çeşitli kentlerinden Türk ve Bulgar yazarlar, şairler, okurlar ve Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali katıldı. Bütün eserleri 1950’li yıllardan beri Bulgaristan’daki tüm okullarda okutulduğundan, Sabahattin Ali bu ülkede çok tanınan bir yazardır.
Sabahattin Ali yazı yaşamına şiirle başlamış, hece vezniyle yazdığı ve halk şiirinin açık izleri görülen bu ürünlerini Balıkesir'de çıkan ve Orhan Şaik Gökyay tarafından yönetilen Çağlayan dergisinde yayımlamıştır (1926).
Servet-i Fünun, Güneş, Hayat, Meşale gibi dergilerde de yazan (1926 - 1928) Sabahattin Ali, bu arada öykü de yazmaya başlamış, ilk öyküsü "Bir Orman Hikayesi" Resimli Ay'da yayımlanmıştır (30 Eylül 1930).
Toplumsal eğilimli bu öyküyü Nazım Hikmet, şu sözlerle okurlara sunmuştur: "Bu yazı bizde örneğine az tesadüf edilen cinsten bir eserdir. Köylü ruhiyatının bütün muhafazekâr ve ileri taraflarını, iptidaî sermaye terakümünü yapan sermayedarlığın inkişaf yolunda köylülüğü nasıl dağıttığını ve en nihayet, tabiatın deniz kadar muazzam bir unsuru olan ormanın muğlak, ihtiraslı hayatını, kımıldanışların zeki bir aydınlık içinde görüyoruz".
Sabahattin Ali, af yasasından yararlanarak hapisten çıktıktan sonra, özellikle Varlık dergisinde yayımladığı "Kanal", "Kırlangıçlar", "Arap Hayri", "Pazarcı", "Kağnı" (1934 - 1936) gibi öyküleriyle dikkati çekmiştir.
Sabahattin Ali Anadolu insanına yaklaşımıyla edebiyata yeni bir boyut kazandırmıştır. Ezilen insanların acılarını, sömürülmelerini dile getirmiş, aydınlar ve kentlilerin Anadolu insanına karşı takındıkları küçümseyici tavrı eleştirmiştir.
1937'de yayınlanan Kuyucaklı Yusuf romanı, gerçekçi Türk romanının en özgün örneklerinden biridir.
Sabahattin Ali'nin halk şiirinden esinlenerek yazılmış şiirlerini içeren Dağlar ve Rüzgâr (1934) adlı kitabı yazın çevrelerinde ilgi uyandırmış, örneğin Yaşar Nabi, Hakimiyeti Milliye'de şu övücü satırları yazmıştır: "Bu kitabın mümeyyiz vasfı halk edebiyatı tarzında bir deneme teşkil etmesidir. Sabahattin Ali'nin tecrübeli muvaffak neticeler vermiş. Ve bize, şiirleri doğrudan doğruya bir halk şairi elinden çıkmamış olduklarını hissetirmekle beraber, o tanıdığımız ve sevdiğimiz samimi edayı tattırabiliyor. Komplike imajlardan kaçınılmış olması, bu şiirlere büyük bir sadelik vermiş." Ancak, Sabahattin Ali, bu kitabından sonra şiirle ilgilenmemiş, sadece öykü ve roman yazmıştır.
'Leylim Ley', 'Aldırma Gönül' gibi halk dilinden yararlanarak yazdığı şiirler herkes tarafından bilinir.
Sabahattin Ali, Varlık'ta Esirler adlı üç perdelik bir oyun da yazmış (1936), ancak bu türü de bir daha denememiştir.
Sabahattin Ali Kitapları - Eserleri
- Kuyucaklı Yusuf
- Bütün Şiirleri
- Çakıcı'nın İlk Kurşunu
- Değirmen
- Hep Genç Kalacağım
- Kağnı - Ses - Esirler
- Kamyon
- Mahkemelerde
- Markopaşa Yazıları ve Ötekiler
- Sırça Köşk
- Yeni Dünya
- İçimizdeki Şeytan
- Öyküler Şiirler ve Oyun
- Arabalar Beş Kuruşa
- Canım Aliye, Ruhum Filiz
- Bütün Öyküleri - 2
- Bütün Öyküleri 1
- Üç Öykü
- Bütün Eserleri
- Dağlar ve Rüzgar
- Değirmen - Dağlar ve Rüzgar
- Kuyucaklı Yusuf - İçimizdeki Şeytan - Kürk Mantolu Madonna
- Dağlar ve Rüzgar - Kurbağanın Serenadı - Öteki Şiirler
- Tüm Eserleri - Öyküler
- Kırlangıçlar
- Kağnı
- Ses
- Kağnı - Ses
- Kürk Mantolu Madonna
- Aldırma Gönül
- Esirler
- Bütün Öyküleri - 3
- Bütün Öyküleri - 4
- Bütün Öyküleri - 5
- Tüm Eserleri - Oyunlar Şiirler Mektuplar Yazılar Tutanaklar
- Köpek
- Bir Delikanlının Hikayesi
- Bir Cinayet Sebebi
- Seçme Şiirler
- Gramofon Avrat
- Ehliyetsiz İktidar
- Leylim Ley
- Benim Meskenim Dağlardır
- Beyaz Bir Gemi
- Şiirler
- Mehtaplı Bir Gece
- Sabahattin Ali Seti
- Kuyucaklı Yusuf
- Çocuklar Gibi
- Devlerin Ölümü
- İki Kadın
- Öyküler
- Sabahattin Ali Biyografi
- Kağnı & Kamyon ve Diğer Öyküler
- Sabahattin Ali Şiirleri
- Değirmen-Esirler
- Tüm Eserleri
- Gönül Yayıncılık Sabahattin Ali Seti 12 Kitap
- Bir Fotoğraf Camı: Çektiği ve Çekemediği Fotoğraflarıyla Sabahattin Ali
- Yeni Dünya ve Ses
- Sırça Köşk ve Masallar
- Değirmen ve Kağnı
- Sabahattin Ali - Bütün Eserleri (Özel Deri Ciltli Kutulu)
- Asfalt Yol
- Değirmen - Sırça Köşk
- Seçme Öyküler 1
- Yeni Dünya - Sırça Köşk
- Balaca Həsən
- Devlerin Ölümü - Bir Aşk Masalı - Koyun Masalı - Sırça Köşk
- İstanbul'u Dinliyorum - Leylim Ley (2 Kitap Birden)
- Hasan Boğuldu - Sevgi Neredeyse Tanrı Oradadır (2 Kitap Birden)
- Gramofon Avrat - Nedime
- Seçme Öyküler 2
- Dağlar ve Rüzgar-Esirler
- Ses & Duvar ve Diğer Öyküler
- Seçme Öyküler
- Kürk Mantolu Madonna
Sabahattin Ali Alıntıları - Sözleri
- ⊰ benim aşkım ⊱ “Sensin, kalbim değildir, böyle göğsümde vuran, Sensin “Ülkü” adıyla beynimde dimdik duran. Sensin çeyrek asırlık günlerimi dolduran; Seni çıkarsam, ömrüm başlamadan bitiyor. Hem bunları ne çıkar anlatsam bir dizeye? Hisler kambur oluyor dökülünce yazıya. Kısacası gönlümü verdim Ulu Gazi’ye. Göğsümde şimdi yalnız onun aşkı yatıyor.” 1934 (Şiirler)
- Herkes kendi havasında ve menfaat peşinde. (Kağnı)
- °Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım. (Bütün Eserleri)
- Ben zannediyorum ki, olan şeylerin karşısında şu anda duyduğumuz elem ve ızdırap, bunların niçin böyle olduğunu düşünmekten bizi menedecek kadar kuvvetlidir. (Bütün Öyküleri - 2)
- Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı, İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum. (Leylim Ley)
- Ve ozaman kalbimi sen alacaksin ! (Gramofon Avrat)
- İçindeki bütün yıkıntılara, bütün kederlere rağmen başını yere eğmek istemiyordu. (Kuyucaklı Yusuf)
- Çünkü azlıkta kalanlar çok olanlara nedense tepeden bakarlar. (Kırlangıçlar)
- “Şimdi şiir bence senin yüzündür Şimdi benim tahtım senin dizindir Sevgilim, saadet ikimizindir Göklerden gelen bir yadigar gibi.” (Çocuklar Gibi)
- İki kişi birbirlerini yeni tanıdıkları zaman havadan sudan bahsetmek âdettir. (Kamyon)
- Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar çok inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. (Kürk Mantolu Madonna)
- "Rızkını vermediğimiz, veremediğimiz müddetçe ne çocuk, ne nüfus isteyemeyiz. Karnını doyuramadığımız, sıhhatini koruyamadığımız, tahsilini temin edemediğimiz her çocuk, "Bu memlekete yüz milyon lazım!" diyenlerin gözüne, onları gaflet uykularından uyandırmak için sokulmuş birer parmaktır." (Ehliyetsiz İktidar)
- "Hiçbir fikre inanmadıkları için fikirlere, insanı insan eden duygulara yabancı oldukları için insanlık sevgisine, herhangi bir şeyi bilip öğrenemeyecek kadar beyinsiz ve tembel oldukları için bilgiye ve kitaba düşman olanlara lânet olsun..." (Ehliyetsiz İktidar)
- “Hanım, burası neresi? Mahpus koğuşu, hırsız yatağı. Adamın gözünden sürmeyi çalarlar.” (Ses & Duvar ve Diğer Öyküler)
- İçimde, kendime de izah edemediğim karışık ve üzücü birtakım hisler belirmişti.” (Yeni Dünya)
- Ve onların arasında nasılsa kalmış olan beyaz bir kasımpatı, buraları örten siyah perdenin üzerinde geçmişi görmek için bırakılmış bir delik gibiydi (Arabalar Beş Kuruşa)
- 'Demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi..' (İçimizdeki Şeytan)
- Gökyüzüne baktı, bir bulut aradı ve bekledi… (Kamyon)
- Elbette, dünyada her şey parayla olur... (Beyaz Bir Gemi)
- Aya hitap eder gibi, şarkısına devam etti: Ayın şavkı vurur sazım üstüne Söz söyleyen yoktur sözüm üstüne Gel ey hilâl kaşlım, dizim üstüne, Ay bir yandan, sen bir yandan sar beni. (Kamyon)
Editör: Nasrettin Güneş