diorex
Dedas

Kırmızı Yel - Acenta Mirza - Osman Şahin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kırmızı Yel - Acenta Mirza kimin eseri? Kırmızı Yel - Acenta Mirza kitabının yazarı kimdir? Kırmızı Yel - Acenta Mirza konusu ve anafikri nedir? Kırmızı Yel - Acenta Mirza kitabı ne anlatıyor? Kırmızı Yel - Acenta Mirza PDF indirme linki var mı? Kırmızı Yel - Acenta Mirza kitabının yazarı Osman Şahin kimdir? İşte Kırmızı Yel - Acenta Mirza kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 12.06.2022 05:00
Kırmızı Yel - Acenta Mirza - Osman Şahin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Osman Şahin

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750706479

Sayfa Sayısı: 147

Kırmızı Yel - Acenta Mirza Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Türk öykücülüğünün usta isimlerinden Osman Şahin, ilk kitabı Kırmızı Yel’i bundan otuz beş yıl önce yayınlamıştı. Yayınlandığı yıllarda büyük ilgiyle karşılanan, içindeki bütün öyküler neredeyse tek tek filme alınan, yabancı dillere çevrilen bu öyküler edebiyatımızın klasikleri arasına çoktan girmiş durumda. Kırmızı Yel’i izleyen Acenta Mirza da öyle. Atıf Yılmaz, Yavuz Turgul gibi usta yönetmenlerin elinde Adak, Kibar Feyzo, Züğürt Ağa adlarıyla kült filmlere dönüşen öyküleri, öyküde otuz beş yılını dolduran usta yazarımızın bütün yapıtları çerçevesinde bir araya getiriyoruz. Anadolu’da yaşanan keskin, acımasız yaşam mücadelesini, bir yanıyla halk hikayelerinin, bir yanıyla çağdaş öykünün zenginlikleriyle anlatan Kırmızı Yel-Acenta Mirza, Osman Şahin’i derli toplu okumaya başlamak için iyi bir fırsat.

Kırmızı Yel - Acenta Mirza Alıntıları - Sözleri

  • Aç boğaza ne dayanır? Derdin büyüğü aha şu iki dudağın arasıdır ha. Bu iki dudağın arası bir dipsiz kör kuyudur ki, doldurana aşkolsun.
  • Güneşimiz buluttan çıkmaz. Felek göğülen yerin arasına germiş canımızı.
  • “Bir kere bu işiniz hökümetin kâğıdına geçerse, daha bir başı gelmez, kıçı da bitmez. Bir yanı ağa, öte yanı hökümet. Yani senin anlayacağın, at teper, katır teper, ara da eşek ölür.
  • Sonra gencecik bir ağlama geldi, sızdı dilinin ucuna; duyulur duyulmaz... Giderek arttı. Heceleri parça parça, tokmak tokmak döven bir ağlamaya ulaştı. Elleriyle yüzünü kapadı. Hiç kıpırdamadan öylece kaldı bir zaman...
  • “Ağa kısmı ile takışmaya gelmez, takışanın dirliği bozulmuş olur. Ataların sözü ne demiş: Gökte Allah, yerde Ağa...”
  • “İki büklüm eğilerek, boylarını küçülterek konuklarına olan saygılarını iyice göstermeye çalışırlardı. Yüzyıllardır süregelen ezikliklerinin bir tür dışavurumuydu bu. Köylünün kentliye, okuyamamışın okumuş olana teslimiyetiydi...”
  • "Tohum değil umutlarıydı ekilen sanki."
  • Biz oralarda sıçmayı unutmuştuk Hakim Beğ. Yiyeceğimiz yoktu ki bokumuz beslene.
  • "Zaten gökten ne yağmış da, yer kabul etmemiş?"
  • "Rüşto, belini iyice çukurlaştırdı. Ağa, beline basıp atına bindi. Rüşto doğruldu. Üstünden horoz inmiş bir tavuk gibi memnundu hayatından."
  • "Ve ömründe ilk kez kent görmüş olmanın şaşkın heyecanıyla, herkesin kendisine baktığını sanıyordu."
  • "Sahipsiz gönülleri umudun yeliyle sallandı. Karanlık bitince, çığ yemiş bir sürü gibi dışarı fırladılar."
  • "Koskoca bir yalnızlığın harmanıydı üstünde üğünen. Öylesine bir yalnızlık ki, o anda canını ayakta tutan kini dahi yoldaş çıkamadı kendine."
  • "Bir sarı çıraydım; kanım ateşine gönüllü, canım ise kavak tüyü gibi yeyni, hafif."
  • Fırat’a söyleyin bu yıl akmasın Kenarına yayılıp taşmasın...

Kırmızı Yel - Acenta Mirza İncelemesi - Şahsi Yorumlar

1971 TRT Büyük Ödülü kazanmış olan bu eseri, Osman Şahin'in yalın ve usta bir dil kullandığı en iyi öykü kitaplarından birisidir. Eminim büyük bir zevk ile okuyacaksınız. Kendisi Türk edebiyat tarihinin bence en iyi birkaç öykü ustasından birisidir. Henüz okumayanların, 13 öyküden oluşan ve dünya çapında birçok dile çevirilen bu nadide kitabı mutlaka okumalarını tavsiye ederim. Ayrıca kitaptaki bazı öyküler filmlere uyarlanmış ve ödüller kazanmıştır. Ben keyifle okumuştum ve daha önce okumadığıma da pişman olmuştum. İyi okumalar. (Mahir Amca)

Acenta Mirza, Osman Şahin'in özellikle sıradan insanları başarılı bir şekilde anlattığı hikâyelerinden oluşan kitabıdır. Bu hikâyelerde, Güneydoğu Anadolu bölgesinin Fırat nehri civarındaki, sıradan insanların yaşantıları ince ayrıntılarla anlatılmaktadır. Yazar, toplumun en alt tabakasındaki bu insanları derinlemesine ele almakta ve içsel dünyalarını tıpkı resmini çizmiş gibi bize göstermektedir. Acenta Mirza hikâyesinde ise günümüzde kentleşme dediğimiz olgu karşısında ağalık sisteminin nasıl yok olmakta olduğu anlatılmaktadır. Geniş topraklara sahip ağaların kentleşmeye uyarak, kentlerde yaşamayı seçmesi ve buna bağlı olarak farklı alanlarda geçimlerini sürdürmeleri anlatılmaktadır. Hikâyede, eski geleneklerin nasıl hızla değiştiği, toplumun ve bireylerin bu değişim karşısındaki çabaları etkili bir şekilde anlatıldığından okunmaya değer olarak görülebilir. (Avare)

Bu kitapla buluşmam Yeşilçam merakım sayesinde oldu. Osman Şahin’in öyküleri, başta Kibar Feyzo olmak üzere bazı filmlere ilham kaynağı olmuş. Yazar sizi tasvir gücü yüksek üslubuyla Fırat’ın kenarında ağalık rejimiyle, yaşam mücadelesiyle, yoksulluk ve cahillikle yüzleştiriyor. İyi okumalar... (Güngör Hoca)

Kırmızı Yel - Acenta Mirza PDF indirme linki var mı?

Osman Şahin - Kırmızı Yel - Acenta Mirza kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kırmızı Yel - Acenta Mirza PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Osman Şahin Kimdir?

Osman Şahin (d. 1940, Mersin) Türk yazar.

Osman Şahin, 1940'ta Mersin'in Aslanköy ilçesinde doğdu. Dicle Köy Enstitüsü ile Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümü’nü bitirdi. Güneydoğu, Malatya, İzmit, İstanbul liselerinde spor öğretmenliği yaptı. 12 Eylül darbesinden sonra sürgün edilerek zorla emekli edildi. Bir roman eleştiri yazısı yüzünden 18 ay hapis yattı. Kırmızı Yel ile TRT Öykü Büyük Ödülü’nü, Ağız İçinde Dil Gibi ile 1980 Nevzat Üstün Öykü Ödülü’nü, Selam Ateşleri ile 1992 Ömer Seyfettin Öykü Ödülü ve 1994 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı, Mahşer ile 1998, Ölüm Oyunları ile 2003 Yunus Nadi Öykü Ödülünü aldı.

1997 Ankara Film Festivali’nde Aziz Nesin Emek Onur Ödülü, 1999 Antalya Film Festivali'nde Yaşam Boyu Altın Portakal Onur Ödülü, aynı yıl Truva Kültür ve Folklor Derneği Yılın Edebiyat Ödülü, 2007 Mersin Kraliçe Aba Ödülü, XI. Ankara Öykü Günleri Onur Ödülü, 2008 Söke Kültür Sanat Festivali Onur Ödülü, aynı yıl Mersin'de İz Bırakanlar Onur Ödülü, 2009 İzmir Dünya Öykü Günü Onur Ödülü ve Mersin Kenti Edebiyat Ödülü ile onurlandırıldı.

Kırmızı Yel, 1984'te İsveç'te, pek çok öyküsü Polonya, Macaristan, Almanya, Fransa, Hollanda, ve Slovenya'da yayımlandı. 13 seçme öyküsü, Tales from the Taurus adıyla İngilizce ve Çince, üç öyküsü Kore dilinde yayımlandı. Bugüne dek 23 öyküsü filme alındı. Filmler, yurtiçi ve yurtdışı film festivallerinde Türk Sinemasına 35'ten fazla ödül kazandırdı.

Osman Şahin Kitapları - Eserleri

  • Kolları Bağlı Doğan
  • Köprü Kitaplar 5 - Katuna'da Dokuz Ay
  • Darağacı Avı
  • Ölümün Süt Dişleri
  • Kırmızı Yel - Acenta Mirza
  • Selam Ateşleri - Ay Bazen Mavidir
  • Eşkıya Kuza
  • Yeraltında Uçan Kuş
  • Ölüm Oyunları
  • Mor Cepken
  • Başaklar Gece Doğar
  • Sonuncu İz
  • Kanatları Yamalı Kuş
  • Güney Arısı
  • Ağız İçinde Dil Gibi - Acı Duman
  • Mahşer
  • Kırmızı Yel
  • Kan Köpüklü Meşe Seliyim
  • Fırat'ın Sırtındaki Kan
  • Son Yörük
  • Ay Bazen Mavidir
  • Acenta Mirza
  • Kan
  • Kıraleli
  • Ağız İçinde Dil Gibi
  • Acı Duman
  • Güneş Harfleri
  • Ses
  • Selam Ateşleri
  • Geniş Bir Nehrin Akışı: Yaşar Kemal
  • Bucaklar
  • Geloş Dağı Efsanesi
  • Ateş Yukarı Doğru Yanar
  • Bucaklar
  • Kanatları Yamalı Kuş
  • Sarı Sessizlik

Osman Şahin Alıntıları - Sözleri

  • "Ağlıyor olmam, içimin zayıf oluşundan değildi, işkence yapanları hâlâ insan soyundan sandığım içindi." (Kolları Bağlı Doğan)
  • Sümer ve Asur dönemlerinden kalma, merdivenle döne döne çıkılan, yapıldığı yıllarda yüzlerce metre yükseklikte olduğu sanılan, Tarih kitaplarında adı zigguratta olarak geçen dev tapınak bunlardan biridir. O zamanlar tapınağı yöneten rahipler, Zigurrat'ın en tepesindeki odada tanrının oturduğu inancını yayarlardı; ama kimseyi tepedeki odaya çıkarmazlardı. (Son Yörük)
  • Nerede olursanız olun söyleyecek bir sözünüz olsun, söz haysiyettir. !!! (Mahşer)
  • Hiçbir baskı, hiçbir duvar, zindan, kelepçe, zincir tomarları düşüncenin önüne geçemez. Okudukça, yüzümüze, ruhumuza kan gelen Nâzım Hikmet, aşağıdaki dizeleriyle en güzel örneğini vermiştir bunun: "Ben bir ceviz ağacıyım, Gülhane Parkı'nda / Ne sen bunun farkındasın, ne de polis farkında..." Yani "Ne yaparsanız yapın, ben ülkemin rüzgârıyım, bulutuyum, havasıyım, asla önüme geçmezsiniz" demek istiyor büyük şairimiz. (Kan Köpüklü Meşe Seliyim)
  • Ana kucağı cenettir... (Eşkıya Kuza)
  • Tükendim. Taş olsam erirdim, toprak oldum dayanmaya çalışıyorum. (Mor Cepken)
  • Çocuk doğuranın değil, onu besleyip büyütenindir. (Kanatları Yamalı Kuş)
  • “Barış düğümünü öyle sıkı, üst üste atalım ki, düğüm içine kimse parmağını sokamasın.” (Sonuncu İz)
  • "Koskoca bir yalnızlığın harmanıydı üstünde üğünen. Öylesine bir yalnızlık ki, o anda canını ayakta tutan kini dahi yoldaş çıkamadı kendine." (Kırmızı Yel - Acenta Mirza)
  • Kaynayan kazan kapak tutmazdı. (Ağız İçinde Dil Gibi)
  • Ne yaparsam yaparım; rakı da içerim , şarap da...Herkes kendi yediği haltının bokunu kendi altına dö­ker!.. (Başaklar Gece Doğar)
  • Şeyh, Livaze'yi meydanda oynarken görmüş beğenmiş. (..) "Onunla Allah emri olmak, onu beşinci karım yapmak isterim," demiş. Şeyhin yaşı altmış üç, Livaze'nin yaşı ise on beşti. Şeyh, Katuna'dan gittikten sonra, atlı adamlarını köye göndermiş, kızı babasından istetmiş. “Dördüncü karım hamiledir. Doğumuna iki ay vardır. İki ay da doğumdan sonrası vardır, etti dört ay. Dört ayda avradıma yaklaşmam günahtır. Gözüm dışarda kalmasın diye kızınız Livaze'yi karılığa almak isterim," demiş. (Köprü Kitaplar 5 - Katuna'da Dokuz Ay)
  • "Yenilmeleri kesin olan anılarım, şimdiki zamanla tutuştuğu kavgayı bir kez daha yitirdi. Ve sahibim olan şimdiki zaman, dünü bir kez daha yenerek çekip aldı beni onun elinden." (Ay Bazen Mavidir)
  • ... zulmedilen, insan kanı dökülen yerin suyu, havası bize acı geliyor. (Kan)
  • Söyleniyor, yazgısına kızıyor İdris: "Allah kahretsin. Her yer buradan daha iyi" (Ölüm Oyunları)
  • Yaşlılar Heyeti, sorguya çekecekleri erkekle kadını, eşit görmedikleri için onları karşılarına almaz, yan yana oturtmazdı. Erkek, dört adım önde, minder üstüne diz çökmüş olurdu. Kadın dört adım geride, hasırın üstüne oturur, yalnızca gözlerini açıkta bırakırdı. Soruları ortadaki kına sakallı sorardı. Kına sakallı sorgularken kadın ağzını asla açamaz, konuşamazdı. Konuşması yasaktı. Kına sakallılara göre, kadın günah sebebiydi. Havva Ana "elma şeytanı" ydı. Kadının sesi, gülüşü, şeytan yüklüydü. Kadın ağlarsa, erkeği günaha sokardı. Kadın mezarlığın yanından geçse, erkek isletler mezarlarından fırlar çıkarlardı. Kadının konuşması yasaktı. Konuşma yerine avuç içi büyüklüğünde yuvarlak bir dere taşı konulmuştu kadının elinin altına. Soru sorulunca kadın taşı eline alır, yanıt yerine "küt küt" vururdu yere. Kadının ne kadar şikayeti varsa taşı da o kadar yere vururdu. Taşın çıkardığı küt küt sesleri, konuşma yerine geçerdi. (Eşkıya Kuza)
  • "Ulan size teslim olmaktansa, kafama bir kurşun sıkarım daha iyi. Mezarı insan kazar ama içine kimin gireceği belli olmaz." (Ölüm Oyunları)
  • "Eğer biz namuslu kişilersek ve eğer Orhan Kemal'in sanatına şimdiye kadar bir ilgi duymamışsak, ödevimizi yapmamışız demektir. Yaşamının şunca yılını hapiste geçirmiş bu sessiz, patırtısız yazara toplumun bugüne kadar dayanak olmayışı, ancak toplumun kusuru olarak ortaya çıkar. Oysa yazar yalnız inancının adamı olmaktan öteye gitmeyi, çağımızın insanı olmayı çoktan, hattâ bizler uykudayken deneylerimizin ne denli kısır, renksiz olduğunu bilmek zorundayız. Bir ülkede insanları birbirine Orhan Kemal gibi yazarların varlığı yaklaştırır. Bütün bu göz çıkaran gerçeklere rağmen biz vurdum duymazlık rekorunu dünya çapında kırdık. Halkı tanıdı diye yadsımak, halkı sevdi diye, sevdirdi diye içeri tıktık onu. Biri çıkar da, "ben yoktum o işte, bana ne" derse, kendisine söylenecek iki laf vardır: "Bütün bu sanatçıları yalnız yargıçlar mahkûm etmez. Susanların hepsi de işin vebali altındadır. (Ateş Yukarı Doğru Yanar)
  • Bol biberli, sarım­saklı, sirkeli birer işkembe çorbası içtiler. (Başaklar Gece Doğar)
  • "Yirmi yıldan beri bu yolda gider gelirim, hiç böyle uğurlama görmedim. Allah aşkına, sizler bu insanlara ne yaptınız da, böylesine içten uğurladılar sizi?" "Basit," dedik. "Onları çok sevdik. Işık olmaya çalıştık onlara, ışık..." (Köprü Kitaplar 5 - Katuna'da Dokuz Ay)

Yorum Yaz