Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa - Ahmed Cevdet Paşa Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa kimin eseri? Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa kitabının yazarı kimdir? Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa konusu ve anafikri nedir? Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa kitabı ne anlatıyor? Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa PDF indirme linki var mı? Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa kitabının yazarı Ahmed Cevdet Paşa kimdir? İşte Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ahmed Cevdet Paşa
Yayın Evi: Bedir Yayınları
İSBN: 9789758514205
Sayfa Sayısı: 1425
Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa (2 Cilt Takım) Kısas-ı Enbiyânın elinizdeki bu yeni baskısını mükemmel bir şekilde yapabilmek için elimizden gelen gayreti sarf ettik. Eserin metnini eski baskılarla satır-be-satır, kelime-be-kelime karşılaştırdık. Matbaa tashihleri hususunda da hayli emek verdik. Böylece irfan hayatımıza Kısas-ı Enbiyâyı yeniden kazandırmış olduk. Metin karşılaştırması ve tashih mevzuundaki himmet ve yardımından ötürü arkadaşımız M. Ertuğrul Düzdağ beye teşekkür ederiz. Milletimize arz ettiğimiz bu Kısas-ı Enbiyâ metninin ve imlâ tarzının neşir hukuku münhasıran Bedir Yayınevine aittir. Bizim uzun emeklerle meydana getirdiğimiz bu metni taklid edenlerin kanunen mesul olacaklarını hatırlatırız. Yaylacık Matbaası da, eserin titizlikle ve yanlışsız olarak basılmasında çok gayret sarf etmiştir. Başta Ali Sübül bey olmak üzere bu müessese ilgililerine de teşekkürü borç biliriz.
Müslüman halkımız tarafından desteklenen ve çıkardığı eserler büyük rağbet gören yayınevimiz, Kısas-ı Enbiyânın bu musahhah baskısiyle haklı bir iftihar duymakta ve bize gösterdikleri teveccüh ve itimaddan dolayı halkımıza şükran duyguları beslemektedir. Emelimiz, bu türlü Osmanlı klâsiklerini mükemmel bir şekilde neşrederek İslâm -Türk kültürüne hizmet etmektir.
Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa Alıntıları - Sözleri
- Önceleri Arap edebiyatçıları, Kur'an'ın âyetlerini bazı şiirlerle kıyaslamak istediler. Sonunda hiçbirine ve hatta insan sözüne benzemediğini anladılar.
- Aslında Müslümanlara nispetle Kureyş ordusunun maddî gücü kat kat üstündü. Fakat İslâm ordusunun manevî gücü fevkalâde idi.
- Düşünmüyorlardı ki, güneş balçıkla sıvanmaz ve Allah"ın yaktığı mum, onların soğuk nefesleriyle sönmez.
- ve İslam dini günden güne kuvvet ve şeref buldu.
- Ne garip şeydir ki, Yahudiler, Hz. Âdem'in anasız ve babasız olarak yaratıldığına inanırken Hz. İsa'nın yalnız babasız olarak yaratıldığına inanmadılar.
- Diğerleri imana gelmeyip küfür ve dalalette kaldılar. Sonunda gökten bir sayha (şiddetli bir ses) geldi, hepsi öldü.
- .. Kureyş kavmi,kaht ü galaya(kıtlık ve pahalılık) müptela olup,ziyade muzayaka çekmekte iken Resûl-i Ekrem,ana rahmine düştüğü gibi,onun hürmetine,Hak Teâlâ Hazretleri,Kureyş'in bağ ve bahçelerine o kadar feyiz ve bereket verdi ki,cümlesi zengin oldu.
- Hz. Peygamber'in yüzü herkesten güzel ve karakteri mükemmel idi.
- Hz. Yakup; "Ben kalbimde tutamadığım hüzn-ü kederimi ancak Allah Teala Hazretlerine arz ederim ondan gayrı kimseye Arz-ı hâl etmem..."
- Hatta bir gün ağlarken sebebi soruldukta; "Nasıl ağlamayım ki, Fırat kenarında bir oğlak kaybolsa korkarım ki, Ömer'den sorulur." Hz. Ömer (ra)
- biz Musâ'nın tanrısına iman ettik. Biz ancak onun bağışlamasını ve bize acımasını isteriz.'
- "Yemin ederim, Allah’ın bir dini vardır ki, şimdi bulunduğumuz dinden daha sevgilidir ve Allah'ın bir gelecek peygamberi vardır ki, gelmesi pek yakındır.."
Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman’ın (r.a) hilafetleri dönemlerinde onların en yakınında yer alarak her konuda onlara yardımcı olan ve nihayet ümmet-i Muhammed’in kafasının en karşık olduğu dönemde hilafet makamına geçerek Ümmet’in işlerini üzerine alıp en hayırlı hizmetleri yapan, İslam’ın itikadını ve fıkhını sapmalara karşı koruyan Hz. Ali (r.a)’dır. Hz.Ali (r.a)’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Bana Allah’ın kitabından sorun. Zira hiçbir ayet yok ki onun gece mi, gündüz mü, ovada mı, dağda mı nazil olduğunu bilmeyeyim”. (Hakan Arıkan)
Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârih-i Hulefâ, oldukça latif bir tarzda kaleme alınmış bir eser. Bu eserin her kütüphanede bulunması gerektiğini düşünüyorum. İleri seviyede okuyucular için tavsiye edebilirim. (Nurgül Dere)
Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa PDF indirme linki var mı?
Ahmed Cevdet Paşa - Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ahmed Cevdet Paşa Kimdir?
Ahmed Cevdet Paşa (1822-1895), zamanının büyük devlet adamı, tarihçisi, hukukçusu, dilbilimcisi ve eğitimcisidir. 18. asır Osmanlı’sının siyaset, hukuk, eğitim ve kültür hayatında çok önemli bir yere sahiptir. İlk eğitimini memleketi olan Lofça’da aldıktan sonra, İstanbul’a gelmiştir. Burada çeşitli medreselerde pek çok müderristen ders almış ve eğitimini tamamlayarak müderris olmuştur. Arapça, Farsça ve Fransızca bilen Cevdet Paşa’nın hayatı, Mustafa Reşit Paşa ile tanışmasıyla değişmiştir. Bu dönemde, Mecelle’yi hazırlayan Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’yi kurmuş; Adliye Nazırlığı, Dâhiliye Nazırlığı, Maliye Nazırlığı, Evkaf Nazırlığı gibi pek çok idari vazifelerde bulunmuş; Bursa, Halep gibi çeşitli yerlerde valilik yapmıştır. Bu idari görevleri sırasında ilmi çalışmalarını en önemlisi, tam olarak kendi eseri olmasa da, hazırlanmasında büyük katkısı olan Mecelle-i Ahâm-ı Adliye’dir. Mecelle’nin haricinde pek çok kanun, nizamname hazırlamıştır. Tarih alanında Tarih-i Cevdet, Kısas-ı Enbiyâ, Tezâkir, Mârûzâtgibi eserler ortaya koymuştur. Türk dil bilgisi alanında önemli yeri olan Belâgât-ı Osmaniye, Kavâid-i Osmaniye, Kavâid-i Türkiye gibi eserleri telif etmiştir.
Ahmed Cevdet Paşa Kitapları - Eserleri
- Peygamber Efendimiz'in Hayatı
- Dört Büyük Halife Devri
- Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)
- Ahmed Cevdet Paşa’dan İslam’la Şereflenenlere Mektuplar
- Hazret-i Ebubekir-i Sıddık (r.a)
- Osmanlı İmparatorluğu Tarihi (2 Cilt)
- Peygamberimiz ve Peygamberler
- Adem İle Havva - Cennet-i Ala ve Şeytan
- Hazreti Ömeru'l-Faruk (r.a.): Adalet Timsali
- Hazret-i Aliyyü’l Murteza (k.v.)
- Hazret-i Osman-ı Zinnureyn (r.a.)
- Sultan Abdülhamid'e Arzlar
- Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa
- Peygamberler Tarihi ve Hz. Muhammed'in Hayatı
- Peygamberler Tarihi
- Mecellenin Özü
- Peygamberler ve Halifeler Tarihi
- Gençlere Faydalı Bilgiler
- Faideli Bilgiler
- Miyar-ı Sedat
- Tezakir
- Hz. Muhammed (s.a.v.)in Hayatı
- Kısas-ı Enbiya
- Belagat-ı Osmaniyye
- A. Cevdet Paşa Eserlerinden Seçmeler
- Herkes İçin Peygamber Efendimiz'in Hayatı
- Peygamber Efendimiz'in Muhtasar Hayatı
- Hz. Muhammed Aleyhisselamın Hayatı
- İki Cihan Güneşi Hz. Muhammed
- Ma'rûzât
- Hatemü'l Enbiya
- Peygamberlerin Hayatları
- İslam'ın İlk Halifesi Hazret-i Ebubekir-i Sıddık (r.a)
- Osmanoğulları
- Medhal-i Kava'id
- Ahmet Cevdet Paşa'dan İki Risale
- Kur’an-ı Kerim’in Kısa Tarihi ve Lügatçesi
- Peygamberimiz ve Peygamberler
- İlmihal
- Gençlere Faydalı Bilgiler
- Kısas-ı Enbiya V
- Kısas-ı Enbiya IV
- Kısas-ı Enbiya III
- Kısas-ı Enbiya II
- Kısas-ı Enbiya
- Takvimü'l Edvar
- Kısas-ı Enbiya VI
- Kava'id-i Osmaniyye
Ahmed Cevdet Paşa Alıntıları - Sözleri
- "İnsan kocadıkca iki haslet tazelenir. Onun biri hırs; diğeri tul-i emeldir." (Belagat-ı Osmaniyye)
- Tasarruf ve iyi idare ise, lüzumsuz yere para sarfetmemek demektir. Yoksa tohum parası vermemek, tarlayı boş bırakmak tasarruf usulüne ve iyi idareye tümüyle aykırıdır. Devlet kendi bütçesini düzeltmek için geliri artırmaya muhtaç olup, bu ise memleketin imarı ile olur. (Sultan Abdülhamid'e Arzlar)
- 2. Cilt, Tezkire No:15 - 1276/1859 - 1860 olayları askeri zabitlerin bir büyükelçi hakkında yapılması gereken işlemleri bilip de icra etmemeleri şaşılacak hallerden ise de çubuk doldururken gördüğümüz bir uşağı yakın zamanda miralay gördüğümüzden şaşırmaz idik ve bu gibi zabitler savaşta işe yaramak şöyle dursun sıradan törenleri bile yapmaya güçleri yetmeyeceğini de bilirdik. (Tezakir)
- Abbas Paşa'nın valiliği döneminde Mısır'dan İstanbul'a pek çok paşalar, beyler ve hanımlar geldiler. Yüksek fiattan konaklar ve yalılar aldılar. Alafıranga ev eşyaları ile evlerini döşediler. Bol bol para harcadılar, israfta bulundular. Safahat kapısını açtılar. Vekiller ve İstanbul eşrafı, bu Mısır döküntüleriyle yarışmaya ve vekil hanımları da Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa'nın kızı Zeynep Hanım'ı taklit ederek israf ve safahata karıştılar. Buna bağlı olarak Ali Paşa'nın hanesinin masrafı aylık üç-dört bin altına ulaştı ve bıyığı yeni terlemiş normal bir delikanlının masrafı, efendiden bir kimsenin evini iyi bir düzeyde idare edebilecek nitelikteydi. Bu nedenle sadrazamlık maaşı yetmez oldu. (Sultan Abdülhamid'e Arzlar)
- Görüldü ki Devlet'in gideri gelirini haylice aşmış. Mâliye işi gerçekten kötüleşmiş. Hazine bir kriz hâline düşmüş. Bak belâya ki kriz kelimesinin Türkçede karşılığı yok. Ona karşılık bir kelime bulmak da bir mesele oldu. Bir gece Fuad Efendi'nin yalısında bulunduk, bu konu gündeme getirildi. Aranınca "buhran" kelimesi bulundu ve krizin tercümesi olmak üzere kabul olundu. Hatta bu konuya dair takdim olunan arz tezkiresinde "Hazine-i maliyenin hâl-i buhranı" diye yazıldı ve ondan sonra crise yerinde buhran kelimesi kullanılır oldu. (Tezakir)
- Fransız İmparatoru III. Napolyon, İtalya meselesinden dolayı Avusturya ile savaştığı sırada bir "Milliyetçilik" fikri ortaya attı. Bu ise yıllardan beri yürürlükte olan hakimiyet hukukuna aykırı bir durum ortaya çıkardı. Şöyle ki; öteden beri isyana kalkışan kavimler hakkında hükümetlerin zor kullanarak isyancıları itaat altına almağa hak ve yetkileri olmasına karşılık, Napolyon bu usulü yıkarak, "bir hükümetin kendisini istemeyen bir kavmi terk etmesi lâzım gelir" diye dünyaya yeni bir usul getirdi. "Ve madem ki Avusturya elinde bulunan İtalyanlar onları istemiyorlar, onlar da İtalyanlardan el çekmeliler" dedi ve bu Milliyetçilik usulünü en önce İngiltere kabul etti. Rusya ve Avusturya gibi bazı devletler ise bu usulü kesinlikle red edip, bazı devletler ise tereddütte kaldılar. Ne çare ki, Avusturya mağlup oldu ve İtalya'da ki topraklarından bir kısmını Sardinya'ya bırakmak zorunda kaldı. Sonra Avusturya İtalya'dan tamamiyle çekilmeye mecbur oldu ve İtalya'da ki küçük devletçikler birleşerek İtalya devleti kuruldu. Daha sonra bu usule bağlı olarak Almanya'nın birleşmesi, Fransa'nın mağlubiyeti ve Napolyon'un esir olmasına vesile olmuştur. (Sultan Abdülhamid'e Arzlar)
- Kâbe'nin hizmetini aslında Hz. İsmail'in evlatları ve torunları yapardı. Sonra bu şerefli hizmet,Cürhüm kabilesine geçmişti. (Peygamber Efendimiz'in Hayatı)
- Ve pek ucuz paha ile Yusuf'u sattılar. (Kısas-ı Enbiya)
- "Korkaklıkta utanç ve ileri gitmekte şeref var. Hâlbuki kişi korkaklık ile kederden kurtulamaz." (Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v))
- Cevdet Paşa’nın dr. Vahmarhayden’e yazdığı mektup şöyledir: … Şurasını hatırlatmaya mecburum ki İslam dininde Frenkçe clerge denilen ruhbanlık merasimi olmadığından sizin Müslümanlığınız bizim kabulümüze bağlı değildir. Bizim borcumuz, ancak halka nasihat etmek ve bilmedikleri şeyi öğretmektir. Yoksa Müslümanlar doğum, nikah, ibadet ve ölümlerinde ruhanî bir reisin varlığına muhtaç değillerdir. İslam ülkelerinde seyahat eden Avrupalıların çoğu, işin hakikatinden habersiz olduklarından, halktan daha üstün gördükleri ulema sınıfını, piskopos ve papazlarla mukayese ediyorlar. Bu ise fâhiş bir hatadır. (Ahmed Cevdet Paşa’dan İslam’la Şereflenenlere Mektuplar)
- Bundan dolayı Fırka-i Islahiye ile İstanbul'dan çıkarken bize çok şeyler vadedilmiş olduğundan, bu defa dönüşümüzde, Derviş Paşa ile benim sahip olduğumuz ikinci Osmanî rütbe nişanlarımızın birinciye değiştirilmesi kararlaştırılmışken, Avni Paşa, "bu iş, askerin normal olarak yerine getirmesi gereken bir hizmettir" demiş olduğundan, olağanüstü bir hizmet gibi göstermemek için nişan ile taltif edilmemizden de vazgeçildi. Fakat Sultan Abdülaziz Han hazretleri Derviş Paşa ile beni huzuruna getirtip iltifat ederek, kıymetli taşlarla süslü birer kutu verdi. Kozan'da iken benim Şeyhülislamlık makamına getirilmem söz konusu edilmiş, fakat o sırada bulunduğum görevin hassasiyeti ve öneminden bahsedilerek, zamansız İstanbul'a getirilmemin uygun olmayacağı öne sürülmüştü. Ayrıca benim şeyhülislâm olmam bazı önde gelen vekillerin düşüncelerine aykırıymış. Fuad Paşa gönlü bol bir kişi olup, bana karşı da özel bir sevgisi vardı ve değer verirdi. Fakat bir kişi için arkadaşlarından ayrılmazdı. Politika âlemi bir başka âlemdir. Kişi kardeşi olsa feda eder. Kışın Adana'da veya Maraş'ta kışlamayarak, İstanbul'a gelmekle hata işlemiş olduğumuz ortaya çıkmıştır. (Sultan Abdülhamid'e Arzlar)
- İyilik edenler mükafatını görür,kötülük edenler de cezasını bulur. Bunlara bakıp ibret almalı. Gaflet uykusundan uyanıp insan kendine gelmeli . (Peygamberler Tarihi ve Hz. Muhammed'in Hayatı)
- İslâm çağlarının en hayırlısı sahabe zamanıdır. Onların hepsi hidayet yıldızlarıdır. Kur'ân-ı Kerîm'in tefsiri onlardan öğrenildi. Bunca Hadis-i şerifler onlardan işitildi. Dînin hükümleri onlardan alındı. Onlardan öğrendiğimiz din kaidelerini ele alıp da onların hareketlerini muhakeme etmek bizim haddimize mi? (Dört Büyük Halife Devri)
- Akıl, kavramın sadece zatına (özü) bakarak onun hariçteki bir çok şeyle müşterekliğini kabul etmezse, bu kavram tekil (cüz'i)dir. Eğer kabul ederse tümel (küllî) olur. Mesela: Zeyd, tekil, insan ise "tümel"dir. Çünkü Zeyd adında görüp bildiğimiz bir şahsın, zihnimizde meydana gelen sureti, hariçte ancak ona denk olup zihnimiz diğer şahısların ona iştirakini kabul etmez. Fakat insan kavramını düşündüğümüzde zihnimiz, hariçte bütün bireylerin bu kavrama iştirakini kabul eder (mütevatı tümel). (Miyar-ı Sedat)
- Resulullah Efendimiz'e (sav), 'insanlardan en çok sevdiğin kimdir?'diye soruldu. 'Aişe' buyurdular. 'Erkeklerden kimdir?' denildi. 'Aişe'nin babası (Ebubekir)' buyurdular. (Hazret-i Ebubekir-i Sıddık (r.a))
- "Sahabe olma şerefinden mahrum olup da sadece İslam fetihlerinde hizmetleri olanlar, bu fetihleri kendilerine âid bilirlerdi. Lâkin onların faziletli olanları, ilk Müslümanlardan olan sahabeyı' üstün tutarlar ve kadirlerini bilirlerdi. Bir de Hazret-i Muhammed Mustafa’nın Peygamberlik vazifesi, vahyin gönderilisi ve meleklerin gelişi herkese dehset vermiş ve câhiliyye gayretini unutturmustu. Ne zaman ki bu ırmak cekildi, âlemde bircok degisiklikler oldu ve zaman-ı saadetten uzaklasıldı. İşte o zaman rühânî tesirler azaldı" (Hazret-i Osman-ı Zinnureyn (r.a.))
- Elhasıl her dürlü kemal sıfatlarıyla muttasıfdır ve nuksan sıfatlardan münezzehtir. (İlmihal)
- (2. Akebe biatında Ensar Peygamber Efendimiz ﷺ 'i korumakla yaptıkları anlaşmada,) Yani can verip cennet aldılar, pek hayrlı bir alış veriş ettiler ve hemen dönüp Medine’ye gittiler. (Kısas-ı Enbiya)
- Bilindiği gibi bugün kullandığımız 50 liralık banknotların üzerinde Fatma Aliye Hanım'ın resmi bulunmaktadır. İslam'a derinden bağlı, dindar, üstelik tesettür konusunda son derece hassas bir Müslüman hanımın, bir İslam kadınının, aileye özel hususi çekilmiş başı açık fotoğrafını umumi hale getirerek paranın üstüne basmak da hakikaten başka bir gafletin ürünüdür. (Ahmed Cevdet Paşa’dan İslam’la Şereflenenlere Mektuplar)
- İbn-i Sina mantığı bir alet-i kanuniye olarak kabul eder. Ona göre, zihin bir bilgiyi elde ederken iki merhaleden geçer. Biz bir şeyleri ya tasavvur eder veya tasdik ederiz. Bundan dolayı mantık da "TASAVVURAT" ve TASDİKAT diye ikiye ayrılır. İslam kültür dünyasında mantık kitaplarında bu iki bölümde incelenmiştir. (Miyar-ı Sedat)