Kitle Psikolojisi - Sigmund Freud Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kitle Psikolojisi kimin eseri? Kitle Psikolojisi kitabının yazarı kimdir? Kitle Psikolojisi konusu ve anafikri nedir? Kitle Psikolojisi kitabı ne anlatıyor? Kitle Psikolojisi PDF indirme linki var mı? Kitle Psikolojisi kitabının yazarı Sigmund Freud kimdir? İşte Kitle Psikolojisi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Sigmund Freud
Çevirmen: Kamuran Şipal
Orijinal Adı: Massenpsychologie und Ich-Analyse
Yayın Evi: Say Yayınları
İSBN: 9786050204346
Sayfa Sayısı: 136
Kitle Psikolojisi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Kitle psikolojisi, kitle eylemlerinde su yüzüne çıkar; bireyi, bir kabilenin, bir ulusun, bir kastın, bir sınıfın, bir kurumun üyesi ya da belli bir zamanda bir araya gelip belli bir amaç için örgütlenmeye gitmiş bir insan kitlesinin parçası gibi ele alır. Kitlenin bir parçası haline gelen, egemenliği altına giren bireyin bilinçli kişiliği kaybolur. Kitle psikolojisinin oluşması, bireysel psikolojinin kaybolmasına, duyguların bireysel olmaktan çıkıp kolektif hale gelmesine yol açar. Aklın ve zekânın öneminin azaldığı, bireyin kitlesel ölçütlere uyum sağlayarak davranışlarında bunları sergilediği bu durumda toplumca benimsenmiş değerlere, inançlara bireysel ve grupsal düzeylerde karşı çıkıldığında toplumsal dışlanmanın gerçekleştiği, şiddetin baş gösterdiği görülür.
Bir organizmadaki hücreler nasıl bir araya gelerek tek bir varlık oluşturmuşsa, psikolojik kitle de bir an için birbiriyle kaynaşmış aynı türden öğelerin oluşturduğu geçici bir varlıktır. Freud bu çalışmasında, kitle ruhunun, yani kolektif ruh yaşamının tanımından başlayarak telkin yoluyla bireyin o ruha yapıştırılmasını, kilise ve ordu gibi iki yapay kitlenin egemenliğini, bireyin toplumla özdeşleşmesini ele alıyor.
Kitle Psikolojisi Alıntıları - Sözleri
- Herkes tek başına hayli zeki, akıllı. Oysa başkalarıyla kalın kafalı.
- Bir erkek derin bir saygı duyduğu fakat cinsel yönden onu heyecanlandırmayan kadınlara karşı romantik, duygusal bir sevgi beslerken tam aksine sevmediği, hakir gördüğü hatta bazen nefret ettiği kadınlar karşısında cinsel yönden güçlü bir arzu duyar. Ne var ki yetişkin erkekler çoğunlukla şehvetten uzak, ilahi aşk ile cinsel, dünyevî aşk arasındaki sentezi belli bir derecede gerçekleştirmeyi başarırlar...
- Bir din kendisini ne kadar sevgi dini diye gösterse de, o dini benimsemeyenlere karşı sert ve sevgisiz davranmak zorundadır. Zaten gerçekte her din, yalnız kapsamına aldığı kişiler için sevgi dinidir ve yine her dinde, o dinin dışında kalanlara karşı acımasız ve hoşgörüsüz davranılması en yakın bir olasılıktır.
- Prestij, bir bireyin, bir yapıtın ya da bir düşüncenin üzerimizde kurup sürdürdüğü bir çeşit egemenliktir; benliğimizdeki eleştiri mekanizmasını felce uğratarak içimizi hayret ve saygıyla doldurur, tıpkı hipnotizmadakine benzer bir büyülenmişliğin ruhumuzda doğmasına yol açar.
- Kimse bir başkasının kendi mahremiyet bölgesine fazla sokulmasını hoş karşılamaz.
- "İlkin sözcüklerde verilir ödünler, derken sıra ucun ucun işin özüne gelir."
- Sevgi ırk, ulus, ve sosyal sınıf gibi kaynaklardan gelen kitlesel bağları koparıp atmakta, dolayısıyla uygarlığın gelişimine önemli bir katkıda bulunmaktadır.
- “Kitle gerçek açlığı diye bir şeyi asla tanımaz. Hep illüzyonlara kucak açar kitle, illüzyondan asla yoksun kalamaz. Gerçek olmayana her zaman gerçek olandan önce yer verir.”
- Herkes tek başına hayli zeki, akıllı Oysa başkalarıyla kalın kafalı
- Doğrusu cinsellikten utanmanın insana sağlayacağı bir üstünlük bilmiyorum.
- Kitle uysal bir sürü gibidir, başında bir efendi olmadan yaşayamaz.
Kitle Psikolojisi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Gençler Neden Wattpad Kitapları Okuyor?: YouTube kitap kanalımda insanların neden Wattpad kitapları okuduklarını anlattım: https://youtu.be/mDnTL7oeTLA İlkel bir şekilde sürekli linç arayışında olan Karantina kitabı fanları, TikTok'ta gece gündüz takip ettiği insan şehrine geldiğinde deliren küçük çocuklar ya da Enes Batur'un oyun bağımlısı Minecraft kitlesinin neden öyle davrandığını merak ediyor musunuz? O zaman bu kitabı kesinlikle okumalısınız! Bugüne kadar istisnasız olarak her yerde kitlelerle karşılaştım. Gerek bundan yıllar önce Facebook'taki gruplarda Allah'ını seven 999 bin kişi aranırken gerekse de tuttuğu futbol takımına yıldız bir futbolcunun gelmesi için karşı tarafın Instagram gönderisini arkadaşlarıyla birlikte spamlayanları görürken aslında hep bir kitle bombardımanına maruz kalıyordum. Neydi bu kitle? Hangi psikolojiyle ve neye göre yapıyordu bu davranışlarını? Madem Karantina kitabı dedik, onun üzerinden oluşturayım örneğimi de... Biliyorsunuz, ben Beyza Alkoç'un Karantina serisini eleştirdikten sonra YouTube'da ağzım gözüm linç olmuş ve Karantina kitabının fanları Ku Klux Klan'ın kendi ayinlerinde kullandığı işkence aleti gibi beni de sosyal medyanın demir haçına germişti. :( Bu tür olaylar yaşadıktan sonra bu olayların derinine inmek istedim ve bu kitlenin mesela neden Beyza Alkoç'u önderleştirdiğini, kadın haklarına o kadar aykırı yön içermesine rağmen genç kız çocuklarının bu kitapları ve yazarını neden putlaştırdığını, neden bir eleştiri getirildiğinde kitlesel olarak savunma durumuna geçtiklerini ve önderleriyle aralarındaki bu sıkı bağı oluşturan şeyleri merak ettim. Nihayet bazı sonuçlara ulaştım... Bu çocuklar henüz kendi kişisel çıkarlarının bile farkında değil. Kendilerine önder olarak belirledikleri Beyza Alkoç için kendi kişisel çıkarlarından ödün vermeye o kadar dünden razılar ki, kitabın içinde neler yazdığını bile umursamadan bir süre sonra tamamen kendi kitlelerinin yönlendirdiği tabelalar üzerinden ilerliyorlar. Freud bunu ilkelliğe bağlıyor. Freud'a göre Karantina kitabının fanlarının davranışları Yontma Taş Çağı'nda iletişim kurmaya çalışan ve bir türlü başaramayan insanların iletişim biçimlerine ya da futbol takımı taraftarlarının kitlesel bir şekilde hareket edişi ve putlaştırıcı tezahüratları da ilk insanların kitlesel bir şekilde yabani domuz avına çıkışına benziyor. İnsanlar kendi irade güçleri ortadan kaybolsun istiyor. Tüm duygu ve düşünceleri bir önderin hakimiyeti altına girsin istiyor. Artık kendisi olmaktan çıkıp bir otomat haline dönüşmek istiyor. Kitlesi yokken sakin ve kendi halinde takılan birey, kitlesi olduğunda tam bir barbar haline dönüşüyor. Gözü Dostoyevski, Tolstoy, Kafka, Camus, Yaşar Kemal'leri değil; saçma sapan Wattpad kitapları yazarlarından başka kimseyi görmeyecek kadar bir perdeyle kapanıyor... Bir prestij perdesi! Bu insanlar sosyal bir statü kazanmak, arkadaşlık gruplarında kabul görmek, prestij sahibi bir insanın kuyruğu olup kendi benliğinden ödün vermek için o kadar hazırlar ki, kendi benliklerinin eleştiri mekanizmalarının ne kadar değerli olduğunu bile artık fark edemeyecek kadar uyutulmuşlar. Kendi varoluşlarıyla değil kitlesel varoluşlarıyla var olmak, onların yalıtılmışlık duygusunu ellerinden aldığı için yalıtık olmanın cesaretini değil birileriyle grup olmanın ezikliğini tatmak istiyorlar. Ben bu kitlelerin hepsinden bağımsızım, tekim, yegane varlığımla karşınızdayım. Belki de böyle yaparak Harari'nin de dediği gibi, bir bahçesi olan hapishaneden çıkıp daha geniş bahçesi olan bir başka hapishaneye geçiş yapıyorum. Ama olsun! Zaten bilincimiz bizim en büyük hapishanemiz değil mi? Düşünce gardiyanlarımızla duygu tutsaklarımız başkaldırmadığı sürece ne anlamı kalırdı bu hayatta yaşamanın? Kitle oluşturmaya o kadar yatkın insanlarsınız ki, grup haline gelerek kendinize belirli totemler belirlemek, hiç sorgulamadan sürekli birilerinin emirleri altında hayatınız boyunca çalışmak ve sonra ölüp gitmek, kendi benliğini unutup etken olmak yerine edilgen olmak size çok kolay geliyor. Çünkü öyledir zaten: Kitle olmak kolay, birey olmak ise oldukça zordur. Birilerinin size yaptığı çobanlığı kabul ettiğiniz sürece bir sürünün içinde bulunmaktan kurtulamayacaksınız. Profilinde kendi tuttuğu siyasi partinin dayattıklarından başka hiçbir düşünce üretememiş fanatikler ya da kendi futbol takımının ideallerini diğer bütün hayati ideallerden daha üstün gören holiganlar gibi her zaman bir kitle manipülasyonu altında kalacaksınız. Ne zaman ki bireysel varoluşunuzu keşfedeceksiniz, işte o zaman kurtuluşa erişeceksiniz... İlkel olmak istemiyorsanız, kişisel yalıtılmışlığınızla mutluysanız, birilerine itaat etmek yerine kendi benliğinizin besinlerini vermek istiyorsanız bu kitabı mutlaka okuyun. Ama sadece bu kitabı değil, Erich Fromm, Erving Goffman, Alfred Adler gibi isimlerden de kitaplar okuyun. Bakış açınızın zamanla değiştiğini siz de göreceksiniz... (Oğuz Aktürk)
Kitle psikolojisi uzun zamandır merakımı celbeden ilginç bir konu. Gerçekten de belli bir amaç için geçici de olsa bir araya gelen insanların oluşturduğu kitle, onu oluşturan insanların bireysel kişiliğinden tamamen ayrı bir vücut meydana getiriyor. Kitle içerisinde insanların davranışlarında gözlemlediğim değişimleri anlamakta hep güçlük çekmişimdir. Normal hayatta sakin, sağduyulu ve iyi bir insan diyebileceğimiz bir kimse kitle içinde tamamen farklı bir kişiliğe bürünüyor, kendisinden beklenmeyen davranışlar sergiliyor, hatta bir canavara dönüşebiliyor. Örneğin iki farklı futbol takımı taraftarları bir caddede karşılaştığında hiçbir neden olmaksızın nefretle birbirine vahşice saldırabiliyor. Bir siyasi parti mitingi, ya da bir protesto gösterisi için bir araya gelen insanların oluşturduğu kitleler akıl ve sağduyudan uzak eylemler yapabiliyor. Yukarıda futbol takımı örneğine dönersek, belki birbirini çok seven Baba-oğul, abi-kardeş ya da samimi arkadaşlar farklı takımların taraftarı olabilirler. Yani nefretle saldıran kitle bireylerinden birinin çok sevdiği kişi o anda ya da başka bir sefer karşı tarafta olabilir. Tüm bu mantık dışı durumlara çok daha fazla örnek verilebilir. O halde tüm bu çelişkileri ve soru işaretlerini bünyesinde barındıran ve adına kitle denilen muammayı çözmeye gayret etmek , kitlenin psikolojisini , ayrıca kitle-lider ilişkisini anlamaya çalışmak benim için gerçekten önemli bir sorundu. Bu konuda yaptığım araştırmalar beni çeşitli kitaplara götürdü. Bu kitaplar arasından ilk aşamada 3 kitap seçtim ve evveliyatla bu 3 kitabı okumaya karar verdim. Seçtiğim kitaplar şunlar olmuştu: 1-Gustave Le Bon/Kitleler Psikolojisi, 2-Sigmund Freud/Kitle Psikolojisi, 3- Elias Canetti/Kitle ve İktidar . Bu kitaplardan ilk ikisini okudum ve sonuncusu(Elias Canetti) kitaplığımda olmadığı için sonraya bıraktım. Kitlelerin şuursuz hareketlerinin, fertlerin şuurlu faaliyetleri yerine geçmesi çağımızın başlıca vasıflarındandır diyor Le Bon 1895 yılında yayımlanan Kitleler Psikolojisi eserinde. Kitlerein genel özellikleri, zihin yapısı, duyguları, inançları, kitlenin yapısı ve önder ile ilişkisi vs. hususlar o kadar güzel ifade edilmiş ki, gerçekten altı çizilerek okunması gereken harika bir eser ortaya çıkarmış Le Bon. Le Bon'a göre ,kitle onu oluşturan bireylerden çok farlı özellik gösterir, herkesin duygu ve fikirleri telkin ve bulaşma yoluyla aynı yöne döner, ayrıca bireylerin bilinçli kişilikleri kaybolur. Bireyin kendine özgü karakteri kitle içinde silinip gider. Oluşan kollektif ruh sebebiyle her birey tek başınayken duyumsayacağı, düşüneceği ve davranacağından bir başka türlü duyumsar, düşünür ve davranır. Birey kitle içinde karşı konulmaz bir güce sahip olduğu hissine kapılır. Haliyle kendini kontrol altında tutmaya daha az eğilimli olur. Ayrıca kitle anonim ve sonuç olarak sorumsuz olduğundan, bireyleri her daim kontrol eden sorumluluk hissi bütünüyle kaybolur. Kitle çok kolay cinayet vb. bir suçu işleyebilir. Hafit bir antipatiden azgın bir nefret doğabilir. Tüm aşırılıklara eğilimlidir. Kitle içinde bireylerin entelektüel eğilimleri zayıflar , zeka düzeyleri düşer. Hipnotize olmuş kimse gibi, birey davranışlarının bilincinde olmaz. Kitle sözlerin büyülü gücünün egemenliği altında olup, mantıksal söz ve kanıtlara başvurarak kitlesel sloganlara karşı çıkılamaz. Kitle hakikate aç değildir; hep illüzyonlara kucak açar. Ayrıca uysal bir sürü gibi efendisiz duramaz. İtaate susamıştır. Freud da Kitle Psikolojisi kitabında Le Bon'un Kitleler Psikolojisi kitabındaki görüşleri yorumluyor. Kimi noktalarda eleştiriyor. Ayrıca Freud diğer kitaplarındaki kuramlarını da kitle psikolojisi açısından ele alıyor. Örneğin Libido, Oedipus Kompleksi gibi kavramları. Bu açıdan örneğin Totem ve Tabu , Psikanalize Giriş vb Freud'un bazı kitaplarını önceden okuyup daha sonra bu Kitle Psikolojisi kitabını okumak daha faydalı olur diye düşünüyorum. (Murat Durmaz)
Freud: Freud'un yine klasikleşmiş bir eseri ile geldim. Biliyorsunuz daha önce de Freud'un birçok eserini paylaştım. Kendi adıma okul yıllarında tanıştığım bir kalem Freud bir bilim adamı. Eserlerini o yıllarda da merakla okurdum. Hala aynı merak ve istekle okuyorum. Okura çok şey katan eserler ile buluşmak güzel oluyor. Bu eserinde Freud sadece kendi yaptığı araştırmaları değil Le Bon'un da teorilerine yer vermiş. Ara ara daha önce okuduğum totem ve tabu kitabından alıntılar eklemiş. "Kalabalıkta her duygu her davranış bulaşıcıdır öyleki bireyin kendi kişisel çıkarlarını Kitle çıkarına feda ettiği görülür. Bu ise ancak kitlenin bir parçasına dönüşüm sonucu ele geçirilen ve bireyin doğasına düpedüz aykırı düşen bir yetenektir." Bu satırları okuyunca günümüzde yaşanan bazı olayları da sorgulamadan edemedim. (Berna Gönder)
Kitle Psikolojisi PDF indirme linki var mı?
Sigmund Freud - Kitle Psikolojisi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kitle Psikolojisi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Sigmund Freud Kimdir?
Sigmund Freud ( nüfus kaydında Sigismund Scholomo Freud) (d. 6 Mayıs 1856, Příbor, Moravya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu (bugün Çek Cumhuriyeti) - ö. 23 Eylül 1939, Londra, Birleşik Krallık), psikanaliz öğretisini geliştirmiş olan Yahudi kökenli Avusturyalı nörolog. Kişiliğin 5 farklı dönemden geçerek geliştiğini öne süren Psikoanalitik Kuram'ın kurucusudur...
Orta seviye bir Yahudi yün tüccarının, kırk yaşındayken, kendisinden yirmi yaş küçük bir kadınla yaptığı ikinci evliliğinden dünyaya geldi. Ekonomik bunalımdan dolayı ailesi Viyana'ya yerleşmek zorunda kaldıklarında, Freud henüz 4 yaşındaydı. 1938 yılına kadar burada yaşadı.
Lisede Latince, Fransızca ve İngilizce öğrenirken kendi çabalarıyla da İbranice, İspanyolca ve İtalyanca öğrendi. Başarılı bir öğrenciydi. Başlangıçta istemediği halde Goethe'nın yapıtlarından etkilenerek tıp okumaya karar verdi.
Üniversite yıllarında Yahudi düşmanlığıyla karşılaştı, okuldaki arkadaş çevresinden dışlandı. 1876 yılında fizyolojist Brücke'nin laboratuvarına girdi, burada anatomopatoloji ve insan sinir sistemi üzerine araştırmalar yaptı. 1881'de tıp öğrenimini bitirdi. 1883'te dönemin ünlü beyin anatomisi ve nöropatoloji uzmanı Dr. Theodor Meynert'in yönetiminde psikaytri kliniğinde asistan olarak çalışmaya başladı. 1884'de kokain üzerine bir inceleme yapmakla görevlendirildi. 1884'te kokainin analjezik özelliklerini keşfetti, anestezik niteliklerini ise sezinledi. (Yaşamım ve Psikanalız adlı yapıtında kokainin anestezik niteliklerini aslında bildiğini, yalnız tıp çalışmalarını bıraktığından dolayı bunların başkaları tarafından ortaya çıkarıldığını ileri sürer.)
Aldığı bir bursla 1885'te Paris'e gitti, Salpêtriê Hastanesi'nde, Jean Martin Charcot'nun yanında staja başladı. Burada histerinin belirtilerini, hipnotizma ve telkinin etkilerini gözlemledi. Charcot'dan çok etkilendi. (Yaşamım ve Psikanaliz 'de Charcot'ya ne kadar düşkün olduğu görülür) Charcot'nun konferanslarını Almancaya çevirdi ve 1886'da yayımladı.
1886'da Paris'ten ayrılarak Berlin'e gitti. Burada çocuk nöropatolojisiyle ilgilendi. Viyana'ya dönerek özel hekimliğe başladı. 1886 ekim ayında 4 yıldır nişanlı olduğu Martha Bernays ile evlendi. Sinir hastalıkları ve histeri şikayetiyle kendisine başvuranlar üzerinde dönemin ünlü tedavi yöntemlerini, elektroterapi ve hipnotizmayı uyguladı. 1887'de Dr. Bernheim'in Telkin ve Telkinin Tedavideki Uygulamaları Üstüne adlı kitabını çevirdi.
Elizabet von R. adındaki bir kadın hasta kendisini serbest çağrışım yöntemine zorlayınca hipnozdan vazgeçti. 1892 - 1895 yılları arasında Charcot'nun Salı Günü Dersleri adlı kitabının çevirisini, savunma psikonevrozları üzerine bir makaleyi ve saplantılar ve fobiler üzerine başka bir makaleyi Breuer ile ortaklaşa hazırladı. Ancak tıp çevrelerince Histeri Üzerine İncelemeler hoş karşılanmadı. Bu yapıtta psikanalizin temel ilkelerine rastlanır.
1896 yılında babasının ölümü üzerine derin bir bunalıma girdi ve sistematik olarak kendini çözümlemeye başladı. Yine aynı yıl Breuer'le nevrozların cinsel açıdan açıklanması konusunda ters düşerek yollarını ayırdı. Histerinin cinsel etiyolojisi üzerine verdiği bir konferans skandala yol açtı. Bu dönemde W. Fliess'le yazışmaları, özçözümleme süreci, hayatı üzerinde önemli etkiler yarattı. (Bu yazışmaları Freud'un ölümünden sonra eşi ve kızı tarafından kamuoyuna duyurulmuştur. Freud psikanalize özel hayatını karıştırmak istemediğinden, kişisel kayıtlar bırakmamış, birçok yazışma ve mektubunu ölümünden önce yakmıştır.) Hayatının 10 yıl süren bu döneminde, Freud hem yandaş, hem öğrenci bakımından yalnız kaldı. Kendini hastaların tedavisine ve psikanalizin yaratılmasına yoğunlaştırdı. Bu sürecin sonucu olarak 1897'de Oedipus Kompleksi, 1900'de Düşlerin Yorumu (iki cilt) adlı eserler ortaya çıktı.
1908'te Viyana Psikanaliz Derneği kuruldu. Bu olay, Freud için bir dönüm noktasıydı, Yaşamım ve Psikanaliz kitabında buna büyük yer verdi. Ancak bu tarihten önce bile Freud'un çevresinde çözümlemenin giderek kurumlaştığı görülür. 1902'den sonra "Çarşamba Günleri Psikoloji Derneği", adı altında başta P. Federn, O. Rank, W. Stekel ve Alfred Adler olmak üzere, Freud'un ilk yandaşları bir araya toplandılar. 1904'de E. Bleuer'le yazışmaya başladı. 1907'de Bleuer'in asistanı Carl Gustav Jung tarafından ziyaret edilir. Jung aynı yıl Zürih'te Freud Derneği'ni kurdu. Bu Freud için büyük bir başarıydı, zira psikanaliz artık ülke sınırlarının dışına çıkmıştı. Takip eden yıllarda Jung, 1. Psikanaliz Kongresi'ne katıldı ve psikanaliz üzerine konferanslar vermek üzere Freud ile birlikte ABD'ye yolculuk etti. Freud, 1910 - 1920 yıllarında Psikanaliz Üzerine, Bir Paranoya Vakası Özyaşam Öyküsü Üzerine Psikoanalitik Gözlemler: Başkan Screber, Totem ve Tabu, Narsizmin İncelenmesine Giriş, Yas ve Melankoli adlı eserleri yayımladı.
1923'de kendisine üstçene ve damak kanseri tanısı kondu. İzleyen yıllarda 33 kez ameliyat oldu. Sürekli protez takması gerektiğinden dolayı uzun yıllar konuşma ve yemek yeme sıkıntısı çekti. 1938'de Naziler'in Viyana'ya girmesiyle birlikte en küçük çocuğu Anna ile birlikte Avusturya'yı terk etmek zorunda kalarak Londra'ya yerleşti. Ölümüne dek tedavi ve çalışmalarına burada devam etti.
Freud, prensipleri gereği kişisel hiçbir özel belge, anı defteri, mektup bırakmamış, hepsini yakmıştır. Bu nedenle, Freud'a dair ilk ve en kapsamlı bilgiler ilk olarak yakın dostu İngiliz psikaytr Ernest Jones'un 1953'te yayımlanan üç ciltlik Sigmund Freud'un Yaşamı ve Yapıtları adlı kitabıyla ortaya çıkarıldı.
Eserleri [değiştir]
Zur Psychopathologie des Alltagslebens (Günlük Yaşamın Psikopatolojisi)
Die Traumdeutung (Düşlerin Yorumu)
Über Psychoanalyse (Psikanaliz Üzerine Beş Ders)
Totem und Tabu (Totem ve Tabu)
Zur Einführung des Narzissmus (Narsisizmin İncelenmesine Giriş)
Unbehagen in der Kultur (Uygarlığın Huzursuzluğu)
Jenseits des Lustprinzips Das Ich und das Es (Haz İlkesinin Ötesinde Ben ve İd)
Der Mann Moses und die monotheistische Religion (Musa ve Tektanrıcılık)
Cinsellik Kuramı Üzerine Üç Deneme, 1905
Der Witz und seine Beziehung zum Unbewussten, Nükte ve Bilinçdışı'yla İlişkisi, 1905
Psikanalizin Tarihçesi, 1914
Psikanalize Giriş Dersleri, 1917
Yaşamım ve Psikanaliz, 1925
Tutukluk, Semtom ve Korku, 1926
Bir Yanılsamanın Geleceği, 1927
Kültür İçindeki Huzursuzluk, 1930
Psikanaliz ve Uygulama,
Psikanaliz Üzerine,
Olgu öyküleri
Histeri ile Mücadele
Sigmund Freud Kitapları - Eserleri
- Kitle Psikolojisi
- Psikanaliz Üzerine Beş Konferans ve Psikanalize Toplu Bakış
- Uygarlık Toplum ve Din
- Amatör Psikanalizi
- Sevgi ve Cinsellik Üzerine
- Olgu Öyküleri 1
- Olgu Öyküleri 2
- Totem ve Tabu
- Psikanaliz Üzerine
- Nevrozlar - Psikanalize Giriş 2
- Cinsellik Üzerine
- Rüyaların Yorumu
- Kokain
- Bir Yanılsamanın Geleceği, Neden Savaş
- Grup Psikolojisi ve Ego Analizi
- Haz İlkesinin Ötesinde
- Psikoloji Kanalize Ederek Psikanaliz Kuramı
- Arzu Dürtü ve Çatışmaları Açığa Çıkarma
- Bilinçaltı
- Ruh Çözümlemesine Giriş Konferansları
- Günlük Yaşamın Psikopatolojisi
- Uygarlığın Huzursuzluğu
- Cinsiyet ve Psikanaliz
- Kültürdeki Huzursuzluk
- Niçin Savaş?
- Yaşamım ve Psikanaliz
- Seçme Yazılar
- Terapi
- Endişe
- Rüya Yorumları 1
- Rüya Yorumları 2
- Psikanaliz ve Uygulama
- Psikanalize Giriş Dersleri
- Ket Vurma
- Musa ve Tektanrıcılık
- Psikopatoloji Üzerine
- Kendi Kendine Psikanaliz
- Narsizm Üzerine ve Schreber Vakası
- Mutluluk Dediğimiz Şey
- Davranış Bozuklukları ve Tedavisi
- Çocukta Fobinin Analizi
- Yanılgılar ve Düşler Üzerine
- Bir Çocukluk Nevrozu Hikayesi
- Bir Genç Kızın Günlüğü
- Freud - Jung Mektuplaşmaları
- Psikanalize Giriş
- Espriler ve Bilinçdışı ile İlişkileri
- Dinin Kökenleri
- İsteri Üzerine Araştırmalar
- Psikanalitik Hastalık Öğretisi Hakkında Yazılar
- Metapsikoloji 1
- Metapsikoloji 2
- Metapsikoloji 3
- Metapsikoloji 4
- Psikanalize Giriş
- Psikanalize Giriş
- Cinsel Yasaklar Ve Normaldışı Davranışlar
- Sanat ve Sanatçılar Üzerine Notlar
- Bir Histeri Vakası Analizi
- Psikanalize Yeni Giriş Dersleri
- Psikanaliz Açısından Edebiyat
- Kültürel Cinsel Ahlak ve Modern Sinirlilik
- Sanat ve Edebiyat
- Aşkın Psikolojisi
- Histeri Üzerine Çalışmalar
- Metapsikoloji Haz İlkesinin Ötesinde Ego ve İd ve Diğer Çalışmaları
- Ruh Çözümlemesine Yeni Giriş Konferansları
- Ruh Çözümlemesinin Tarihi
- Freud'un Mektupları
- Psikanaliz Üzerine
- Bakirelik Tabusu
- Otobiyografi
- Psikanaliz Üzerine Vakalar
- Bilinçsizlik ve Psikanaliz
- Siz Deli Misiniz?
- Einstein’a Mektup
- Psikanaliz
- Eşeysellik Kuramı Üzerine Üç Deneme
- Savaş ve Ölüm Üzerine
- Bir Yanılsamanın Geleceği
- Yas ve Melankoli
- Rüya Psikolojisi
- Leonardo da Vinci
- Bastırma ve Bastırılanın Geri Dönüşü
- İçgüdüler ve Baskılama
- Espri Sanatı
- Din
- Takıntı Üzerine
- Bilinçsiz-Olan
- Anksiyete Üzerine
- Psikanalizin Ana Hatlari
- Totem ve Tabu - 2.Cilt
- Kadın Cinselliği Üzerine
- Ego ve Id
- Bilinç Dışı
- Bilinçaltını Keşfetmek
- Sevgi Məktubları
- Her İnsan Gördüğü Rüyanın Tabiridir
- Aforizmalar
- Sanrı ve Düş
- Tutukluk Semptom ve Kaygı
- Ruhsal Kimlik
- Doğuştan Gelen Sapkın Eğilimler
- Dora
- Kendini Koruma İçgüdüsü
- Psikanalitik İlerlemenin Önündeki Engeller
- Psikanaliz ve Telepati
- Cinsel İstismar - Psikoloji Serisi
- Ensest
- Yasaklar ve Normal Dışı İstekler
- Gizemli
- Düşüncelerin Sınırsız Gücü
- Kadın Eşcinselliği
- Totem ve Tabu Barbarlar ile Nevrotik Kişiliklerin Zihinsel Yaşantılarındaki Benzerlikler (Cep Boy)
- Arzular ve Çatışmalar
- Sexualleben
- Введение в психоанализ
- Sanat ve Psikanaliz
- Erkeklerin Cinsel İçgüdüsü
- Ketlenmeler, Belirtiler ve Anksiyete
- Ego ve Kimlik
- Libido ve Narsisizm
- Cinsiyetler Ayrımı
- Mədəniyyətin sancıları
- Totem ve Tabu
- Aşkın Psikolojisi
Sigmund Freud Alıntıları - Sözleri
- Devletlerin, bireyleri kötülükten alıkoymasının, kötülük yapmayı ortadan kaldırmak amacından değil, onu tıpkı tuz ve tütün gibi tekeline almak amacından doğduğu düşüncesine kesin bir biçimde inanılabilir. (Cinsiyet ve Psikanaliz)
- Kadınlar, özellikle de güzelseler, nesne seçimlerinde kendilerine dayatılan toplumsal kısıtlamaların bedeli olan belli bir kendiyle yetinme geliştirirler. Kesin konuşmak gerekirse bu türden kadınların erkeklerin kendilerine yönelik sevgileriyle kıyaslanabilecek yoğunlukta sevdikleri tek şey yalnızca kendileridir. Gereksinimleri de sevme değil ama sevilme doğrultusundadır ve bu koşulu yerine getiren erkek onların onayını kazanan kişi olur. (Metapsikoloji Haz İlkesinin Ötesinde Ego ve İd ve Diğer Çalışmaları)
- Bastırma bireysel çalışır; bastırılmış olanın her bir türevi kendine özgü bir yazgıya sahip olabilir; biçim değişikliğinin fazlası yada azı başarının sonucunu tamamıyla değiştirebilir (Bastırma ve Bastırılanın Geri Dönüşü)
- Biz ölümün yaşamın tek amacı olduğunu iddia etmiyoruz; ölüm kadar yaşamın da olduğu gerçeğini gözardı etmiyoruz. (Ruh Çözümlemesine Yeni Giriş Konferansları)
- Bilinçaltında "hayır" sözcüğü olmadığını, zıtlıkların bir araya geldiğini biliyoruz. Reddetme ancak bastırma sürecinde ortaya çıkıyor. (Bir Çocukluk Nevrozu Hikayesi)
- Psikanaliz bize baba kompleksi ile Tanrı inancı arasında yakın bir ilişkinin bulunduğunu ;bize kişisel bir Tanrı'nın psikolojik yönden yüceltilmiş bir babadan başka bir şey olmadığını göstermiştir ve her geçen gün genç bireylerin babalarının otoritelerinden kurtulduklarında dinsel inançlarını nasıl kaybettiklerine dair yeni kanıtlar sunmaktadır. (...) (Leonardo da Vinci)
- Mutlu kişiler düş kurmaz, bunu ancak yeterince doyuma ulaşmamış kişiler yapar. Doyuma kavuşturulmamış, düşlemlemenin itici güçleridir ve her düş belli bir isteğe doyum sağlama çabası ve böyle bir doyumu ondan esirgeyen gerçek'i değiştirme girişimidir. (Sanat ve Sanatçılar Üzerine Notlar)
- Olgunluk hazzı erteleyebilme kabiliyetidir. (Aforizmalar)
- fakat bekâret bir tabunun, dinsel olarak tarif edilebilecek bir yasağın konusu haline gelmiştir. (Bakirelik Tabusu)
- Temelde kırıcı olan bir düşünce belli bir yoğunluk seviyesine ulaşır ulaşmaz çekişme aktifleşir ve bu kesinlikle bastırmaya yol açar. (Bilinç Dışı)
- Çocukluk çağında hiçbir gereksinimin bir babanın korumasına karşı duyulan gereksinimin kadar güçlü olabileceğini sanmıyorum (Kültürdeki Huzursuzluk)
- Birbirleriyle uzlaşması zor çelişkilere düşüyorsunuz.. (Bir Yanılsamanın Geleceği, Neden Savaş)
- "Efsaneye göre insan denilen varlık, kadın ve erkek olarak iki parçaya bölünmüştür; o zamandan beri aşk yoluyla birleşmeye çalışmaktadır" (Cinsellik Üzerine)
- "Tam da hastalanacak zamanı bulmuştur büyük anne. Hastamız, sevdiğini, böylesine özlemişken..." (Psikanaliz ve Uygulama)
- Ve her zaman öylesine güçsüz kalırdım ki, içimi yakıp kavuran tutkuları dışa vuramazdım. Dolayısıyla hep baskıladım kendimi, sanırım bu da halimden belli oluyor. (Yaşamım ve Psikanaliz)
- İd'de içgüdüye düşen rolü ego da algı oynamaktadır. Ego tutkuları ihtiva eden id'in tersine, mantık ve sağduyu olarak adlandırılabilecek olan şeyi temsil etmektedir. (Ego ve Id)
- herkes kendi hayatı üstünde hak sahibidir...' (Mutluluk Dediğimiz Şey)
- Ama sorarım size, insanlar ellerine geçirdikleri bir şeyi ne zaman karmakarışık, ne zaman eciş bücüş bir duruma sokmamıştır? (Kendi Kendine Psikanaliz)
- Sanki bilinçli olanın direnci, kökensel bastırılmış olandan uzaklaştırılmalarını sağlayan bir işlev görür. (Bastırma ve Bastırılanın Geri Dönüşü)
- "Doğa, göründüğü kadarıyla bizi soğukkanlılıkla, zalimce, amansızca ve olasıdır ki tam da bizim doyum sağlamamıza yol açmış şeyler aracılığıyla yok eder." (Bir Yanılsamanın Geleceği)