diorex
life

Kızıl Kraliçe - Matt Ridley Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kızıl Kraliçe kimin eseri? Kızıl Kraliçe kitabının yazarı kimdir? Kızıl Kraliçe konusu ve anafikri nedir? Kızıl Kraliçe kitabı ne anlatıyor? Kızıl Kraliçe PDF indirme linki var mı? Kızıl Kraliçe kitabının yazarı Matt Ridley kimdir? İşte Kızıl Kraliçe kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 17.08.2022 02:00
Kızıl Kraliçe - Matt Ridley Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Matt Ridley

Çevirmen: Erhun Yücesoy

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750818424

Sayfa Sayısı: 452

Kızıl Kraliçe Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hayvanlar ve bitkiler asalakların neden olduğu enfeksiyonu savuşturmak için cinsel evrim geçirdiler. Nereden nereye geldik. Artık erkekler sarışın, genç ve ince belli kadınları tavlayıp ilişki kurmak için lüks arabalara, güce ve paraya gereksinim duyuyorlar... Cinsellik ve evrimin nasılları ve nedenleri hakkındaki bilimsel tartışmalara dair çok parlak bir çalışma.

-Independent-

Ridley antropoloji ve zoolojinin oluşturduğu arkaplanda çok zengin örneklerle Evrim Teorisi'ne ve özellikle cinsel evrime Darwin'den sonra yapılan katkıları değerlendiriyor. İnsanın cinsel davranışıyla başka türlerin davranışları arasındaki paralelliklere de vurgu yaparak kışkırtıcı olmayı başarıyor.

(Tanııtım Bülteninden)

Kızıl Kraliçe Alıntıları - Sözleri

  • her çağda ve her yerde, erkekler adeta karılarının cinsel organlarının mülkiyetine sahipmiş gibi davranır.
  • "Eğer kadınlar olmasaydı, dünyadaki bütün malın mülkün anlamı kalmazdı." —Aristotle Onasis "Güç en büyük afrodizyaktır.” —Henry Kissinger
  • ne kadar hizli kosarsaniz, dunya da sizinle o kadar hizli hareket eder ve daha az ilerlemis olursunuz. yasam, bir oyun kazandiginizda, sonraki oyuna eksik bir piyonun dezavantajiyla basladiginiz bir satranc turnuvasidir.
  • Her şey bir adamın, değerli bir parça balık ya da balı kısa bir ilişki karşılığında komşunun çekici karısı ile pay­laşmasıyla başladı ve bir pop yıldızının Mercedes'ine bir man­ken atarak gezmesiyle devam etmekte. Balıktan Mercedes'e ta­rihte hiçbir kopukluk yaşanmadı: İster deriler ve boncuklar, is­ter saban ve öküz, isterse de kılıçlar ve kaleler aracılığıyla ol­sun. Zenginlik ve güç, kadınlara ulaşmanın, kadınlar ise gene­tik ebediyete ulaşmanın araçlarıdır. Aynı şekilde, günümüz kadınının zihninin derinliklerin­de aynı basit avcı-toplayıcı hesap cetveli vardır ve bu, pek deği­şime uğrayamayacak kadar yeni evrim geçirmiştir: Çocukların için yiyecek ve bakım sağlayabilecek bir koca elde etmeye çaba­la; bu çocukların birinci sınıf genlere sahip olmasını sağlayacak bir âşık bul. Eğer kadın çok şanslı ise bu adamların her ikisi de aynı kişi olacaktır. Her şey bir kadının kabiledeki en iyi bekâr avcı ile evlenmesiyle ve en iyi evli avcı ile ilişki yaşaması ve dolayısıyla çocukları için zengin bir besin kaynağını teminat altına almasıyla başladı. Zengin bir kodamanın karısının, büyüdükçe iri yarı koruma görevlisine benzeyen bir çocuk doğurmasıyla devam etmekte. Erkekler bakım, para ve gen sağlayıcı olarak istismar edilir.
  • Cerrah bir vücudu kestiğinde neyle karşılaşacağını bilir. Örne­ğin, eğer hastanın midesini arıyorsa her hastada midenin farklı bir yerde olmasını beklemez. Herkesin midesi vardır, insan mi­delerinin tümü kabaca aynı şekle sahiptir ve vücutta aynı yerde durur. Şüphesiz farklılıklar vardır. Bazı insanların mideleri sağ­lıksız, bazılarınınki küçük ve bazılarınınki de bir ölçüde şekil­sizdir. Fakat farklılıklar benzerliklere kıyasla çok azdır. Bir vete­riner ya da bir kasap, cerraha çok daha farklı türde midelere dair eğitim verebilir: Farklı bölmelerden oluşan büyük inek mideleri, küçücük fare mideleri, bir ölçüde insan midesine benzeyen domuz mideleri. Tipik insan midesi diye bir şeyin mevcut olduğu­nu ve bunun insan olmayan canlıların midelerinden farklı oldu­ğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Aynı biçimde, tipik bir insan doğasının mevcut olduğu da bu kitabın varsayımıdır. Amacı da söz konusu doğayı araştır­maktır. Tıpkı mide ameliyatı yapan cerrah gibi bir psikiyatr da, hastası koltuğa uzandığında her türden temel varsayımı yapabi­lir. Hastasının, aşkın, haset etmenin, güvenmenin, düşünmenin, konuşmanın, korkmanın, tebessüm etmenin, pazarlık yapmanın, imrenmenin, rüya görmenin, hatırlamanın, şarkı söylemenin, tartışmanın, yalan söylemenin anlamlarını bildiğini varsayar. Kişi yeni keşfedilmiş bir kıtadan dahi gelse, zihni ve doğasına dair her türden varsayım yine de geçerlidir. 1930'larda Yeni Gine'deki, dünyadan kopuk yaşayan hatta dış dünyanın varlığından bile habersiz kabilelerle ilk kez temas kurulduğunda, yerlilerin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde, herhangi bir Batılı gibi güldükleri ve kaş çattıkları görüldü, oysa Batılılarla ortak ataları en son yüz bin yıl önce yaşamıştı. Bir babunun "gülmesi" tehdit emaresidir; bir insanın gülmesi ise keyif belirtisidir: Bu insan doğasıdır ve ezelden beri böyledir.
  • Genler bir organı oluşturup çalıştırmaya ya­rayan ve DNA denilen dört harfli bir alfabeyle yazılan biyokim­yasal tariflerdir. Normal bir insanın vücudundaki her hücre­de 30.000 genden ikişer kopya vardır. 60.000 adet insan geninin toplamına genom denir ve bu genler kromozom denen şerit halin­deki 23 tane cismin üzerinde bulunur. Bir adam bir kadını ha­mile bıraktığında, spermlerinden her biri her genin bir kopyası­nı taşır ki bu da 23 kromozom üzerinde bulunan 30.000 adet gen demektir. Bunlar kadının yumurtasındaki 23 kromozomda bu­lunan 30.000 gene eklenerek 30.000 çift gen ve 23 çift kromozom­dan oluşan eksiksiz insan embriyosunu meydana getirir.
  • Ceylan için önemli olan çitalardan değil diğer ceylanlar­dan hızlı olmaktır. (Arkadaşıyla birlikte bir ayının saldırısına uğrayınca koşarak kaçan bir felsefeciye dair eski bir mesel var­dır. Mantık yürüten arkadaşı "Faydası yok. Asla bir ayıdan daha hızlı koşamazsın" der. Felsefeci ise "Ayıdan daha hızlı koşmak zorunda değilim ki" diye cevap verir, "Senden hızlı koşmam ye­terli.")
  • Çocukları yetiştirmeye -örneğin karnında dokuz ay boyunca bir cenin taşıyarak- en çok yatırım yapan cinsiyet, aynı zamanda fazladan bir çiftleşmeden en az kâr sağlayan cinsiyettir. En az yatırımda bulunan cinsiyet ise başka eşler aramak için fazladan boş zamanı olan taraftır. Bu nedenle, genel bir ifadeyle erkekler daha az yatırım yapar ve daha çok eş ararlarken, dişiler daha çok yatırım yapıp daha kaliteli eşler ararlar.
  • Doğum kanallarıyla ilgili yaşanan sorunları aşmanın tek yolu (Julius Sezar'ın annesi kesilip açılmadan önce) dar kal­çalı kadınların doğal yoldan ayıklanıp ölmeleriydi.
  • Erkeğin amacı baştan çıkarmadır: Erkek, dişiyi yönlendirerek cazibesine kapılmasını sağlar, zihnine girip aklını çeler. Dişi­nin kendisine iyice meyilli hale gelmesini, cinsel açıdan tahrik olmasını sağlayarak çiftleşmeyi teminat altına alır, bunun yolu olan gösterişi mükemmel hale getirmek için erkeğin üzerinde evrimsel baskı vardır.
  • Evrim biyologlarından biri (bir ka­dın) şöyle demiştir: "Palyaço Bozo'nun* ilk eşi olmaktansa John Kennedy'nin üçüncü eşi olmayı hangi kadın istemez ki?"
  • Yakın geçmişte Batı Avrupa'da yapılan şaşırtıcı bir çalışma sonucunda şu gerçekler ortaya çıktı: Evli dişiler baskın, daha yaşlı, fiziksel anlamda daha çekici, dış görünüşü daha simetrik ve evli erkeklerle ilişki yaşamayı tercih etmektedir; eşleştikleri erkekler edilgen ve gençse ve fiziksel çekiciliği ya da simetrik özellikleri yoksa dişilerin zina yaşama olasılığı çok daha fazladır; erkeğin dış görünüşünü iyileştirmek amacıyla yapılan estetik operasyonlar, evlilik dışı ilişki yaşama şanslarını ikiye katlar; bir erkek ne denli çekici ise bir baba olarak o denli az özen gösterir; batı Avrupa'da doğan yaklaşık üç bebekten biri evlilik dışı bir ilişkinin ürünüdür.
  • Kadınlar çokeşliliğe erkeklerden çok daha az ilgi duyar ve her zaman da daha az ilgi duymuştur. Fakat bu onların cinsel fırsatçılar olmadığı anlamına gelmez. İstekli erkek/cilveli kadın kuramı basit bir soruyu cevaplamakta epey zorluk çeker. Kadın­lar neden sadakatsiz olsunlar ki?
  • 1980'lerde kuşlara genetik kan testi yapılması ilk kez mümkün hale geldi. Zoologları büyük bir sürpriz bekliyordu. Zoologlar sıradan bir yuvadaki yavru kuşların çoğunun görünürdeki babanın yavruları olmadığını keşfetti. Erkek kuşlar birbirlerini sürekli boynuzluyordu. Kuzey Amerika'ya özgü küçük, mavi, güzel ve görünürde tekeşli olan sıradan bir kiraz kuşu erkeğinin yuvasında beslediği bebeklerin yüzde kırkı gayri meşrudur.
  • Liverpool'da bir dizi bloktan oluşan yerleşim birim­lerinde yapılan genetik testlerde her beş kişiden dört ya da daha azı, görünürdeki babalarının oğluydu. Anlaşılan oydu ki, geri kalanının babaları başka birileriydi. Bunun Liverpool'a özgü bir şey olabileceği ihtimaline karşı, güney İngiltere'de de aynı tes­ti yaptılar ve aynı sonuçları aldılar. Daha önceki incelemelerin­den biliyoruz ki, orgazm etkisi dolayısıyla, seyrek yapılan zina daha büyük ölçüde bir boynuzlamaya yol açabilir. Tıpkı kuşlar gibi, kadınlar belki de -gayet bilinçsizce- bir yandan kocalarını terk etmeyerek, öte yandan da genetik olarak daha değerli erkeklerle ilişki yaşayarak her ikisinin de nimetlerinden faydalanmaktadır.

Kızıl Kraliçe İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Cinsel Seçilim: Kızıl Kraliçe severek okuduğum bir kitap oldu. Uzmanlık alanı zooloji olan yazarımız yalnızca doğruluğunu kesinen bildiği argümanları değil, tartışma amacıyla kendi varsayımlarını ve yorumlarını da paylaşmış. Eğer bu kitabı referans olarak göstermek, paylaştığı argümanları edinmek amacıyla okursanız verimsiz bir okuma deneyimi yaşarsınız. Çünkü bu kitap eleştiriden bağımsız bir şekilde okunduğu zaman faydadan çok zarar verebilecek bir kitap. Matt Ridley kitabı hipotez sunmak ve bunların kesinliğini savunmak yerine, üreme ve cinsel seçilim başta olmak üzere, konumuz ile ilgili uzmanların önermelerini bir kitapta toplayıp, bunlara olumlu/olumsuz kendi fikirlerini ekleyerek tartışma tadında okuyucuya sunmak. "Adam zoolog, işinin uzmanı. . Sen nereden bileceksin neyin yanlış olduğunu?? " dediğinizi duyar gibiyim. Öyle düşünüyorsanız yazarımız bizzat cevap versin size; "Muhtemelen bu kitaptaki fikirlerin yarısı yanlıştır. İnsan­lık ilminin geçmişi pek yüreklendirici değildir." S:413 Kitapta benim yanlış olduğunu düşündüğüm kısım kesinlikle %50den az. 1993 yılında yayınlanan kitabın bizim ülkedeki basımı 2010 yılına ait. Yazar daha sonraki basımlara ekleme/eksiltme yaptı mı bilmiyorum. Ama bu hâliyle iddialı olmaktan çok uzak. Kitap gerçekten çok kapsamlı ama ben önce aklımda kalan, hoşuma giden ve mantıklı bulduğum hipotezlerinden bahsedeyim. Kitaba başlarken, eşeyli canlıların en önemli gayesi olarak üremeyi şu cümlelerle sunuyor; "som balığı ürerken açlıktan ölür.(..) Bu amaç yaşam için o denli önemlidir ki, salt bedenin değil, aynı zamanda zihnin tasarımına da tesir etmiştir. Daha basit ifade etmek gerekirse, üreme başarısını artıracak herhangi bir şey, bu başarıya katkıda bulunmayan herhangi bir şey pahasına -varlığını sürdürmeye karşı bir tehdit oluştursa da- yayılacaktır." s:32 Evet, üreme güdüsü ve bunu tetikleyen haz, tüm dış tehditlerden, tehlikelerden, korkulardan sıyrılmayı başarır. Zira bazen en feci acılara karşı bile ağır basar. Peygamberdevesi ve yusufçuk böceği bu konudaki en mazoşist canlılardandır. Üremelerinin büyük bir kısmı erkek bireyin ölümü ile sonuçlanır. Pegamberdevesi erkeği, üreme hâlen devam ederken dişisi tarafından başından başlamak suretiyle canlı canlı yenmeye başlar. Dişinin yavruları için ilk besini babalarıdır. Zira taze yumurtalar için bu gerçekten de önemli bir besindir. Bu hayvandaki çiftleşmelerin %25'i erkeğin ölümü ile sonuçlanıyor. Dişinin döllenme zamanındaki besinin %65'ini partneri oluşturuyor. Silahlanma yarışındaki yarışın düşman (av-avcı) arasında değil de, türün bireyleri arasında olduğunu şu paragraf ile çok kalıcı hale getirmiş; "Ceylan için önemli olan çitalardan değil diğer ceylanlar­dan hızlı olmaktır. (Arkadaşıyla birlikte bir ayının saldırısına uğrayınca koşarak kaçan bir felsefeciye dair eski bir mesel var­dır. Mantık yürüten arkadaşı "Faydası yok. Asla bir ayıdan daha hızlı koşamazsm" der. Felsefeci ise "Ayıdan daha hızlı koşmak zorunda değilim ki" diye cevap verir, "Senden hızlı koşmam ye­terli.")" S:46 Kitap devam eden bölümlerde neden eşeyli üremeye gerek duyduğumuza, seçimlerimizi nelerin belirlediğine değinmiş. Kadın-erkek rollerini kesinlikle tarafsız bir üslupla ele almış. Ama yanlış bir şekilde cinsel seçilimi yönlendirenin her zaman dişi olduğunu iddia etmiş. Bu hipoteze göre erkek seçilmek için rekabet eder, dişi kendisinin ulaşabileceği en iyiyi seçer. Erkek antiloplar kendileri için kavga ederken, dişileri karnını doyurmak ile ilgilenir. Çapraz müsabakalar sonucunda lider seçilir ve diğerlerini zalimane bir şekilde kovalar. Hiç bir antilop performansı daha iyi olan erkeğe tezahürat yapmaz. Kim kazandı, kim darbe aldı bu konular dişinin ilgi alanı dışındadır. Sığırlar böyledir, köpekler böyledir, tavuklar böyledir. En güçlü erkek en çok dişiyi döller. Ama çok azı bunun dışında kalır. Sürülerde hiyerarşik düzen vardır. Olmasa bile vardır.. Örneğin insanları ele alalım; Homo Sapiens bireyleri, ömürlerince farklı ilişki deneyimleri yaşarlar. Erkek tavlamaya, dişi kur yapmaya programlanmıştır. Bu ikisi birbirinden çok farklı değildir, çünkü karşılıklı seçim mevzubahistir. Erkeği; Güçlü, korumacı, fiziki olarak estetik, sağlıklı olmasına ve dişiyi; doğurgan, estetik, sağlıklı kriterlerine göre 10 üzerinden numaralandıralım. Bireyler istediği partneri elde etme başarısını kendine göre derecelendirerek her zaman ulaşabilecekleri en iyi partnere ulaşmayı hedefler. Sonuca baktığınızda her birey kendi numarasına yakın bir numara ile eşleşmiş olur. Bu onun son tercihi olabilir ama son hedefi asla değildir. Bunu neden söylüyoruz; evlendikten sonra kendini salan, "nasıl olsa evlendim, artık benim" diyen bireyler bir düşünsün diye. Zira etrafınızdaki hemcinslerinizin ortalamasının altına düşecek olursanız, terk edilmeniz değil ama terk edilmek istenmeniz kaçınılmazdır. O yüzden gözde olarak kalmaya devam etmelisin. Neyse bu konuda da bu kadar gevezelik yeter. Bir diğer yanlışa geçelim. Bu yanlış ise, eşcinsellik konusunda. Önce yazarın iddiasına bakalım; "Bir erkek, bir kadına karşı cinsel ilgi duyar, çünkü beyni belli bir yönde gelişir. Beyin belli bir yönde gelişir, zira erkeğin genetikolarak tayin edilmiş erbezlerinin ürettiği testosteron, annesinin rahmindeyken erkeğin beynini ileride, ergenlik döneminde, ye­niden testosterona tepki verecek biçimde etkiler. Erbezi genle­rinden, ana rahmindeki ya da ergenlikteki testosteron patlama­sından -ya da bu üçünden herhangi birinden- mahrum kalırsa­nız tipik bir erkek olamazsınız. Büyük olasılıkla, diğer erkeklere ilgi duyan bir erkek, erbezlerinin nasıl gelişeceğini ya da beyni­nin hormonlara nasıl tepki vereceğini tayin eden farklı bir gene veya testosteronun ergenlik çağındaki patlama sürecinde fark­lı bir öğrenme deneyimine -ya da bunların bir bileşimine- sa­hip bir erkektir. (...) Eşcinsellik genine ilişkin yeni kanıtların en ikna edici olanı, aynı ana rahminde büyüyen ve aynı evde yetişen ayrı yumurta ikizlerinin, eşcinsel olma olasılıklarının dörtte bir olmasıdır. Öte yandan, aynı doğaya ve yetişmeye sahip tek yumurta ikizleri­nin, aynı eşcinsel alışkanlıkları paylaşma şansı ikide birdir. Eğer tek yumurta ikizlerinden biri eşcinsel ise, erkek kardeşinin de eşcinsel olma olasılığı yüzde ellidir. Ayrıca, genin babadan değil anneden alındığına dair sağlam bulgular vardır." yazarın kaynağı: 1 M. Bailey, söyleşi D- Hamer, söyleşi, F. VVhitam, söyleşi. Levay "1993." Yani bu kaynak Levay isimli yazarın 1993 basımı Cinsel Beyin isimli kitabından alıntılanmış. Fakat bilimsel makaleler böyle olmaz. "Eşcinsellik biyolojiktir ve biz bunu kanıtladık " diyebilmek için, araştırmanın içeriği hakkında bilgi verilmeli. Bu içerikler nelerdir; Bölgesel alandaki farklara bakıldı mı, kaç kişi üzerinden olasılık üretildi, deneyler tekrarlanınca aynı sonuçları verdi mi? Hemen bakıyoruz; Sanırım yazarın referans aldığı araştırma bu olmalı "Cinsel yönelimin belirlenmesinde genetik ve çevrenin önemini kıyaslamak amacıyla birkaç ikiz çalışması yapılmıştır. 1991’de yapılan bir araştırmada Bailey ve Pillard, tek yumurta erkek ikizlerinde %52 oranında, çift yumurta erkek ikizlerinde ise %22 oranında eşcinsellik bakımından uyum bulmuştur." Kaynak: Bailey JM, Pillard, RC (1991). "A Genetic Study of Male Sexual Orientation". Archives of General Psychiatry. 48 (12). ss. 1089–96. doi:10.1001/archpsyc.1991.01810360053008. PMID 1845227. Bir sonraki deney; " 2000’de Bailey, Dunne ve Martin 4,901 avustralyalı ikiz üzerinde yaptığı araştırmada benzer sonuçlar bulmuştur. Tek yumurta erkek ikizlerinde %20 oranında uyum bulurlarken tek yumurta kız ikizlerinde yüzde %24 oranında uyum bulmuşlardır. " Kaynak:Bailey JM, Dunne MP, Martin NG (Mart 2000). "Genetic and environmental influences on sexual orientation and its correlates in an Australian twin sample". J Pers Soc Psychol. 78 (3). ss. 524–36. doi:10.1037/0022-3514.78.3.524. PMID 10743878. 3) "Bearman ve Brückner (2002) önceki araştırmaları az sayıda denek içermesi ve deneklerin popülasyonu temsil etmemesinden dolayı eleştirmiştir. Bearman ve Brückner, 289 tek yumurta ikizi ve 495 çift yumurta ikizi üstünde yaptığı araştırmada tek yumurta erkek ikizlerinde sadece %7.7, tek yumurta kız ikizlerinde ise sadece %5.3 oranında eşcinsellik bakımından uyum bulmuştur. Bulgular neticesinde sosyal çevreden bağımsız bir genetik etkiden söz edilemeyeceği öne sürülmüştür." Kaynak: This work was published in the American Journal of Sociology (Bearman, P. S. & Bruckner, H. (2002) " Biyometrik modelin bulgularına göre erkeklerin cinsel yöneliminde genetik faktörler %34-39, paylaşılmış çevresel faktörler %0, kişiye özgü çevresel faktörler %61-66 oranında etki etmektedir. Kadınların cinsel yöneliminde ise genetik faktörler %18-19, paylaşılmış çevresel faktörler %16-17, kişiye özgü çevresel faktörler %64-66 oranında etki etmektedir." Kaynak: Långström N, Rahman Q, Carlström E, Lichtenstein P (Şubat 2010). "Genetic and environmental effects on same-sex sexual behavior: a population study of twins in Sweden". Arch Sex Behav. 39 (1). ss. 75–80. doi:10.1007/s10508-008-9386-1. PMID 18536986. Genetik çalışmalarda neden tek yumurta ikizi araştırması tercih edilir: Monozigotik olarak da bilinen tek yumurta ikizleri, tek bir sperm hücresi tek bir yumurtayı döllediğinde meydana gelirler. Bu zigot (yumurtayla birlikte sperm) aynı genetik malzemeden oluşan iki embriyo oluşturarak ikiye bölünür. Böylece aynı anda doğan tek yumurta ikizleri oluşmuş olur. Özetle eşcinsellikte etkili olan faktörler; Kişiye özgü faktörler (kaza, travma, olumsuz deneyim), genetik faktörler, hormansal faktörler ve çok az etkili olsa da çevresel faktörler (okul, ev vb. gibi ortak paylaşım alanları) 'nın bir kombinasyonudur. Yazar Freud'çu argümanların etkili olmadığını savunmakta. Ama deneyler öyle söylemiyor. Mesela anne tarafından büyütülen çocukların ilerde homoseksüel olma ihtimalinin daha fazla olduğu görülmekte. Başka bir kapsamlı çalışma şöyle; " İsveç’te 1959-1985 yılları arasında dünyaya gelmiş olan 43.808 ikizin hepsi, internet üzerinden, kişisel davranışlar ve deneyimleri araştıran soruları içeren çalışmaya katılmaları için davet edilmiştir. 2320 tek yumurta ve 1506 çift yumurta ikizi çalışmaya katılmıştır. Katılan erkeklerin yaklaşık yüzde 5’i, kadınların ise yüzde 8’i hayatlarında en az bir kez kendi cinslerinden bir partnerle cinsel birliktelik yaşadıklarını söylemişlerdir. Ardından sonuçlara tek ve çift yumurta ikizlerinin özelliklerini karşılaştırmayı sağlayan bir istatistiksel yöntem uygulanmıştır. " "Araştırmacılar gay erkeklerin gay olmayan erkeklere göre daha az sevecen daha çok reddedici babalara sahip olduklarını ve anneleriyle daha yakın bir ilişki kurduklarını bulmuştur. Bazı araştırmacılar bunun çocuklukta yaşanan ailesel deneyimlerin eşcinsellik için önemli bir belirleyici olduğunu ya da ailenin cinsiyet uyumsuzluğu gösteren çocuğa davranış şeklinin farklılığını gösterdiğini düşünmüştür. Michael Ruse iki olasılığında farklı durumlarda doğru olabileceğini öne sürmüştür. 2000’de Amerika’da yapılan bir ikiz çalışması ailesel faktörlerin (bu faktörler kısmen genetik olabilir) cinsel yönelime etki ettiğini bulmuştur." Kaynaklar: https://www.e-psikiyatri.com/cinsel-tercihte-genlerin-etkisi-cok-dusuk Richard Dawkins'in açıklaması: https://m.facebook.com/watch/?v=637425813067463&_rdr Eşcinsellik genlerimizde vardır, bu bir gerçektir. Ama homoseksüellik gibi tamamen üreme karşıtı bir mutasyonun olabileceği ve genler ile aktarılabileceği fikri çok zorlama bir fikirdir. İnsanlar homoseksüelliğin kalıtsal ve genetik olduğunu savunmak istiyor fakat çevresel faktörler olmadan bunun mümkün olamayacağı görülmektedir. Peki insanlar homoseksüelliğin genetik olduğunu neden savunur? Türkiye'nin bilim alanında önde gelen bir kuruluşu olan Evrim Ağacı'nın açıklamasına bakalım; " Uyarı: Yukarıda okuduklarınızın tamamı sarkastiktir. Evrim Ağacı her zaman, her türlü "azınlık" konumundaki grubun haklarını "çoğunluk" konumundakilere karşı savunmuştur ve sonsuza dek savunacaktır. " Kaynak: https://evrimagaci.org/escinsel-evliliklerine-karsi-olmak-icin-10-neden-1415/amp Bilim azınlığın veya çoğunluğun durumuna göre argüman savunmaz. Bilimin gelişmesi her zaman tüm olasılıkların tartışılması, değerlendirilmesi ve düşünce üretilmesi ile olur. Şimdi gelelim "eşcinsellik kalıtsal değildir, arzu eden bireylerin heteroseksüel olabilmek adına tadavi görmesi mümkündür" diyen insanların karşılığında aldığı tepkilere. 'Eşcinsellik tedavisi' afişi asan doktor için meslekten men talebi: " İtalya'da bir tıp kliniğine eşcinsellere "tedavi" öneren bir afişin asılması tepkilere neden oldu. Kliniğin sahibi doktor afişi savunurken, LGBTİ (Lezbiyen, gay, biseksüel, trans, interseks) dernekleri ve siyaset dünyasından doktorun meslekten men edilmesi çağrıları geliyor. (..) Savona kentindeki kliniğe asılan afişte, "Luca eşcinseldi. Ama dini ve psikolojik temelli bir dönüşüm süreci sayesinde erkekliğini ve heteroseksüelliğini yeniden kazandı" ifadeleri yer alıyor. Afişte, sözü edilen bu "dönüşüm sürecini" yöneten bir "terapi grubunun" iletişim bilgileri de veriliyor. (..) İtalya'nın en büyük ulusal LGBTİ derneği olan Arcigay'in Savona kenti başkanı Mirko Principato, "Bize gelen şikayetler üzerine afiş hakkındaki iddiaları doğrulamak için kliniğe gittim ve eşcinselliği terapiyle tedavi etme vaadinde bulunan iğrenç metnin duvarda asılı olduğunu gördüm. Tabipler Birliği'ne şikayette bulunduk fakat 20 Aralık'tan bu yana herhangi bir yanıt alamadık, bu sebeple bu vakayı halka açıklamaya karar verdik" dedi. (..) "Bu haber bizi Ortaçağ'a geri götürüyor" Siyaset dünyasından da doktora tepkiler gelmeye başladı. İktidardaki Demokratik Parti'den Senatör Sergio Lo Giudice, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) eşcinselliği hastalıklar listesinden onlarca yıl önce çıkardığını hatırlattı ve "Savona'dan gelen haber bizi Ortaçağ'a geri götürüyor. Gay ve lezbiyenleri 'tedavi etmek' için 'onarıcı terapi' denilen şeyleri teşvik eden bir doktor ancak kendi mesleğini lekeler" dedi. Senatör, Vaccaro'nun Tabipler Birliği tarafından meslekten men edilmesi gerektiğini söyledi." Kaynak: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-42693568 İsrail Eğitim Bakanı: Eşcinsellik tedavisi işe yarıyor, bizzat uyguladım : https://www.indyturk.com/node/51331/d%C3%BCnya/israil-e%C4%9Fitim-bakan%C4%B1-e%C5%9Fcinsellik-tedavisi-i%C5%9Fe-yar%C4%B1yor-bizzat-uygulad%C4%B1m Sunundaki itibarsızlaştırma safsatasına özellikle dikkat. Gelelim onarılır mı- onarılmaz mı tartışmasına. Şu anda mevcutta bulunan çalışmaların çoğunun olumludan çok olumsuz etkisi olduğunu görüyoruz. Ama tedaviye yanıt veren insanların sayısı yadsınamaz. Buyrun bir örnek: "Merter ve Karabulut, Benötesi Psikoloji Derneği'ne başvuran eşcinselleri dönüştürürken rüya analizi ve derinlemesine aile analizinden oluşan, grup terapisiyle desteklenen bir terapi uyguluyor. Bunun, varoluş sorunu yaşayan eşcinsellerin özlerine dönmesinde etkili olacağını ileri sürüyorlar. Nitekim terapi uyguladıkları yedi kişiden üçünde dönüşümün ilk aşaması olan öfke azalması yaşanmış, bu üç kişi eşcinsel rollerinin farkına varmış. İki kişi eşcinsel hislerini devam ettirmekle birlikte eşcinsel yönelimlerini reddetmiş. Diğer iki kişi ise dönüşüp dönüşmemek konusunda kararsız bir tutum takınmış. Nicolosi ise şimdiye kadar 2000'in üzerinde eşcinsele terapi uyguladığını söylüyor: "Bunların üçte birinde hiçbir değişim olmadı. Üçte birinde önemli gelişmeler kaydettik. Kalan üçte bir ise dönüştürüldü, fakat bu mutlak bir dönüşüm değil." " Kaynak: https://kaosgl.org/haber/-escinsellik-onarilabilir-mi Eşcinsellik tedavisi ile ilgili vadde bulunan bir psikoterapi merkezi: https://www.empatidanisma.com/makale/1070/escinsellik-tedavisi-kocaeli Konuyu toparlamak gerekirse sayın arkadaşlar; eşcinselliğin genetik olduğu ve iyileştirilemez olduğu yargısı (tekrar tekrar söylüyorum) bir yanılgıdan ibarettir. %30 dolaylarında genetik olduğunun düşünülmesi pek bir şey ifade etmez. Çevresel faktörlere dikkat etmek en önemli unsurdur. Etrafınızdaki homoseksüel insanların yaşadığı zorlukların çocuklarınızca da yaşanmaması için bunlara özellikle dikkat etmenizde fayda var. Bu arada kaynakların bazı kısımlarını kırpmamın amacı tek yönlü bakmak değil, somut delilleri ele alarak (örn deneyler) size farklı bir bakış açısı sunmak. Çünkü önemli ve bize lazım olan 10 kişiden 9'nun tadaviye cevap vermemesi değil (ki cevap veren bireylerin 3 te 1 olduğunu gördük) 10 kişiden birinin tedaviye cevap vermiş olması. Homoseksüel bireyler hayatlarını istedikleri gibi yaşamakta özgürdür. Ama homoseksüel olup da heteroseksüel olma konusunda yardım almak isteyen birey de özgürdür. Umarım faydalı olur, yorumlarda tartışmak isteyen lütfen ama lütfen saldırgan bir tutum takınmasın. Bu aralar uyku problemi çekiyorum ve samimi olmak gerekirse son derece asabiyim. Bunu tehdit ya da göz dağı amacı ile değil, birbirimizi üzmeyelim diye söylüyorum. Saygılarımla, keyifli okumalar dilerim. (Adem)

Kızıl Kraliçe PDF indirme linki var mı?

Matt Ridley - Kızıl Kraliçe kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kızıl Kraliçe PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Matt Ridley Kimdir?

Matt Ridley Kitapları - Eserleri

  • Genom: Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi
  • Gen Çeviktir
  • Erdemin Kökenleri
  • Kızıl Kraliçe
  • Akılcı İyimser
  • The Red Queen

Matt Ridley Alıntıları - Sözleri

  • Hayatımın, kararlarımın bana bağlı olmasını dilerim, herhangi bir dış güce değil. Kendi kendimin enstrümanı olmayı dilerim, başka insanların iradelerinin değil. Özne olmayı dilerim, nesne değil. -Isaiah Berlin (Gen Çeviktir)
  • Cinsiyet toplumsal kurgusunun ispatı olarak sunulurken, tam tersi cinsiyet tayininde doğanın rol aldığını kanıtlamıştı. Zoolojiden elde edilen kanıtlar daima aynı ilkeye işaret ediyordu: Birçok türde erkek davranışı dişilerinkinden sistematik anlamda farklıydı ve bu farklılık, belli açılardan doğuştandır. Genomun, damgalı genlerin ve cinsiyetle bağlantılı davranışların incelenmesiyle ulaşılan sonuçlar da bizi artık aynı noktaya götürüyor. (Genom: Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi)
  • Kadınlar çokeşliliğe erkeklerden çok daha az ilgi duyar ve her zaman da daha az ilgi duymuştur. Fakat bu onların cinsel fırsatçılar olmadığı anlamına gelmez. İstekli erkek/cilveli kadın kuramı basit bir soruyu cevaplamakta epey zorluk çeker. Kadın­lar neden sadakatsiz olsunlar ki? (Kızıl Kraliçe)
  • Moleküler biyolojide Watson-Crick sonrası dönemde biyolojinin sayısal hale gelmiş olması gerçek bir devrimdir... Gen şifreleri esrarengiz bir biçimde bilgisayarlarınki gibidir. (Genom: Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi)
  • [...] yardımlaşma, hayvani dürtüler kadar eski bir gelenekti ve diğer hayvanlar gibi insana da bahşedilmişti. (Erdemin Kökenleri)
  • Xq28 - Genler için teşekkürler anne. 1990’ların ortasında, gey ve lezbiyen kitabevlerinde satılan T-şört. (Genom: Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi)
  • “Sebep” kelimesi bilinmeyen bir tanrıya adanmış sunak taşıdır. (Gen Çeviktir)
  • Düşmana satıldım! (Erdemin Kökenleri)
  • Mutlu bir aile ortamı size kişilikten başka şeyler verir, örneğin mutluluk gibi. (Gen Çeviktir)
  • Her ebeveynin bildiği gibi çocuklar ebeynlerinden çok, yaş gruplarındaki arkadaşlarını taklit etmeyi tercih ederler. Sosyoloji ve antropoloji gibi, psikoloji de genetik açıklamalara antipati besleyenlerin kontrolü altındaydı. Böyle bir cahilliğin daha fazla sürdürülmesi mümkün değildir. (Genom: Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi)
  • Toplum, akıl yürüten insanlar tarafından icat edilmemiştir. Toplum, doğamızın bir parçası olarak evrimleşmiştir. (Erdemin Kökenleri)
  • Amacım sizi, insan kimliğinizden sıyrılıp bütün kusur ve zaaflarıyla türümüzün geçmişine bakmaya ikna etmektir. (Erdemin Kökenleri)
  • Davranışlar için genler olduğu düşüncesi, gelişim için genler olduğu düşüncesinden daha tuhaf değildir. İkisi de kafa karıştırıcıdır, fakat doğa, insanlar yöntemlerini anlamıyor diye onları değiştirme yoluna asla gitmemiştir. (Genom: Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi)
  • “Eğer Darwin’in ileri sürdüğü şekilde , sığırlar ve yarış güvercinleri gibi türler sistematik seçici çiftleştirilmeyle değiştirilmişlerse o halde insan ırkı da aynı yöntemle geliştirilebilirdi… insan ırkının kötü örneklerinin geliştirilmesine izin verilmesin, sadece en iyilerin çocukları olsun deniyor ve 1885 de öjenizm terimi Galton tarafından yaratılıyor” (Genom: Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi)
  • Yaşınız büyüdükçe, aile geçmişinizin IQ’nuz üzerindeki etkisi azalır, genlerinizin belirleyiciliği artar. (Gen Çeviktir)
  • Sabah nasıl günü gösterirse , insanı da çocukluğu gösterir. -john milton (Gen Çeviktir)
  • Çok özel aile meseleleri dışında, toplumun diğer üyelerine karşı kendi akrabalarınızı kayırmak, herhangi bir toplumda her zaman bir yozlaşma işareti olarak görülür. (Erdemin Kökenleri)
  • Hatalar, yüzeyde sürüklenen saman parçaları gibidir; İnci tanesi arayan kişi, derinlere inmelidir. John Dryden, Her Şey Aşk İçin (Genom: Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi)
  • "Eğer kadınlar olmasaydı, dünyadaki bütün malın mülkün anlamı kalmazdı." —Aristotle Onasis "Güç en büyük afrodizyaktır.” —Henry Kissinger (Kızıl Kraliçe)
  • Tiresias, Oidipus’a “Bilgi bir şey kazandırmadığında, bilge olmak üzücüdür” demişti. Ya da Wexler’in söylediği gibi, “Ne zaman öleceğini bilmek ister miydin, özellikle sonucu değiştirmek için hiçbir gücün olmadığında?” Huntington hastalığı riski taşıyanların çoğu, 1986 yılından beri mutasyonu belirlemek için test yaptırma imkânları olduğu halde, bilmemeyi tercih ediyorlar. Bunların ancak %20’si test yaptırmayı seçmiştir. Belki anlaşılabilir ama erkeklerin bilmemeyi, kadınlardan üç kat daha fazla tercih etmeleri merak uyandırıyor. Erkekler arkalarından gelecek nesilden çok, kendileri için endişeleniyorlar. (Genom: Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi)

Yorum Yaz